KALKINMA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KALKINMA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Eylül 2018 Pazar

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 6

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM  6


4. Savunma Sanayii Şirketleri 


EK-1, Tablo 4. SIPRI Veri Tabanı’nın 2013 Yılı Küresel Ölçekte İlk Yüz Şirket Sıralamasının Ülkelere Göre Dağılımı 



Derecelendirme 

(2013) Şirket Silah Satışı Toplam Satış Silah Satışının Toplam Satışa Oranı (%) 

ABD Şirketleri 


Derecelendirme 
(2013) Şirket Silah Satışı Toplam Satış Silah Satışının Toplam Satışa Oranı (%) 
Kaynak: SIPRI Data Base 2014. 


EK-2: (Türk Savunma Sanayiinin Tarihi Seyri) 

1. Giriş 
Türk savunma Sanayini, yapısal özellikleri ve nitelik bakımından göstermiş olduğu aşamalar itibariyle 
dört dönemde incelemek mümkündür. Bunlar: 1) Cumhuriyetin ilk yıllarına karşılık gelen ilk 28 
yıllık süreye karşılık gelen Birinci Dönem (1923-1951). 2) Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile Kıbrıs Barış Harekâtı arasında kalan 21 yıllık süreye karşılık gelen İkinci Dönem (1952-1973) 3) Kıbrıs Barış Harekâtı 
sonrasında kritik ihtiyaçların millî imkanlarla karşılanmasına yönelik olarak tam bir sistemik bütünlüğün sağlanamamasına karşın yeniden yapılanma gayretlerine odaklanılan 10 yıllık Üçüncü Dönem 
(1974-1984) 4) Yeniden yapılanma çalışmalarının tamamlanmasını müteakip uluslararası pazarlarda rekabet kabiliyetinin kazanılmaya başlandığı 30 yıllık Dördüncü Dönem (1985-...) dir. 

2. Birinci Dönem (1923-1951) 

Cumhuriyetin kuruluş yıllarını (1923-1938), II. Dünya Savaşı’nı (1939-1945) ve Soğuk Savaş’ın ilk yıllarını kapsayan bu dönemde Türkiye, “toprak bütünlüğünü tehdit eden istekler ve baskılarla karşılaştı. Bu durum, savaş devresinde katlanılan ağır savunma yükünün bir süre daha devam etmesine ve barış 
düzenine dönüşün gecikmesine sebep oldu”.54 

Türkiye Cumhuriyeti’nde temel ekonomik sektörlerin bütünüyle millî imkânlarla oluşturulduğu bu evre, Türk savunma sanayiinin kültürel alt yapısının oluşturulması ve ana stratejisinin esaslarının belirlenmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Bu dönemin başlıca özelliğini; temel savunma ihtiyaçlarının  öncelikle devlet kuruluşları ve özel sektör eliyle ancak millî imkânlarla karşılanmaya çalışılması ve sektörün ilk yapılanmasının oluşturulması olarak tanımlamak mümkündür. 

Bu dönemde 1’nci ve 2’nci Sanayii Planları’nın uygulamasına bağlı olarak, 1933-1939 yılları arasında, savunma sanayiine temel teşkil edecek endüstrilere yönelik yatırımlar gerçekleştirilmiştir.55 

Birinci dönemin 1936 yılına kadar olan bölümünde devlet tarafından icra edilen başlıca savunma sanayii faaliyetleri: 

• 1921’de Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü’nün kurulması.56 
• 1924’de Ankara’da Hafif Silah ve Top Tamir Atölyeleri, Fişek ve Marangoz Fabrikaları’nın kurulması.57 
• 1924’te Gölcük Tersanesi’nin kurulması.58 
• 16 Şubat 1925’te kurulan Türk Tayyare Cemiyetinin, (24 Mayıs 1935’te Türk Hava Kurumu adını almıştır) kurulması.59 
• 1927’de Ankara’da yeni Mühimmat Fabrikası’nın kurulması. 
• 1928’de Kırıkkale’de Pirinç Fabrikası’nın kurulması.60 
• 1928’de Kırıkkale’de Elektrik Makinaları Fabrikası’nın kurulması.
•1929’da Kırıkkale’de Mühimmat Fabrikası’nın kurulması.62 
• 1931’de Ankara’da Kayaş Kapsül Fabrikası’nın kurulması.63 
• 1932’de Kayseri’de Millî Müdafaa Vekaleti Hava Müsteşarlığı (Hava Kuvvetleri)’na bağlı uçak fabrikasında, 

   ABD Curtiss-Wright şirketinin lisansıyla uçak montaj ve imalat faaliyetlerine başlanması.64 

• 1932-1937 tarihleri arasında Kırıkkale’de Elektrik Santralı ve Çelik Fabrikası (Bugünkü adı: Ağır Silah ve Çelik Fabrikası)’nın kurulması.65 
• 1935’de Ankara’da Gaz Maskesi üretimi için Mamak Gaz Maske Fabrikası’nın kurulması.66 
• 1936’da Kırıkkale’de Barut, Tüfek ve Top Fabrikası’nın kurulması.67 

Bu dönemin 1936 yılına kadar olan bölümünde kurulan başıca devlet destekli ve özel teşebbüs, savunma sanayii şirketleri ve faaliyetleri: 

-1925’de İstanbul/Haliç’te, uçak bombası, denizaltı bombası, kara mayını, el bombası işaret fişeği gibi mühimmat üretimi yapan, Zümre Zade A. Şakir Türk Sanayi Harbiye ve Madeniye Fabrikası.68 

-1925’te Alman Junkers uçak firmasıyla Türk Tayyare Cemiyeti’nin müşterek ortaklığı olarak69 faaliyete geçen Tayyare ve Motor Türk A.Ş. (TOMTAŞ) 
(1928’de kapanmıştır),70 bu kapsamda Kayseri’de kurulan uçak fabrikası (6 Ekim 1926), Eskişehir’de (1926) kurulan bakım onarım atölyeleri. 

-1930’da İstanbul’da kurulan, 81 mm.’lik havan ve mühimmatı ve tahrip maddesi üretimi yapan, Nuri Killigil Silah Fabrikası.71 

-1932’de İstanbul Kadıköy’de ‘Sivil Tayyare Mektebi’ adıyla Vecihi Hürkuş tarafından kurulan sivil havacılık okulu.72 

-1935’de Kayseri’de Alman Gothaer Wagonfabrik şirketinin lisansıyla uçak montaj ve imalat faaliyetlerine başlanmıştır.73 

-1936’da Kayseri’de Polonyalı Panstwowe Zaklady Lodnicze (PZL) şirketinin lisansıyla uçak montaj ve imalat faaliyetlerine başlanmıştır.74 

-1936’da İstanbul Beşiktaş’ta Nuri Demirdağ tarafından kurulan uçak fabrikası ve 1937’de memleketi Sivas-Divriği’de Gök Okulu adıyla açılan havacılık okulu.75 

Birinci dönemde 1939 yılından sonra devlet tarafından icra edilen başlıca savunma sanayii faaliyetleri: 

• 1939’da 2 No’lu Tüfek İşletmesi’nin kurulması (Bu kuruluş, 1935’te kurulan silah fabrikalarının birleştirilmesi suretiyle oluşturulmuştur).76 
• 1939’daKırıkkale’de Barut Fabrikası’nın kurulması.77 
• 1940’da Kayseri’de Millî Müdafaa Vekaleti (MSB) tarafından lisansı alınan Magister eğitim uçağının imalatına başlanması.78 

• 
1942’de Ankara Etimesgut’ta Türk Hava Kurumu Uçak Fabrikası’nın kurulması ve İngiltere’den lisansı alınan “Miles-Magister” eğitim uçağının 1944’ten itibaren montaj ve üretimine başlanması.79 
(Fabrika, 1952’de MKEK’ya devredilmiş, 1954’te bir Amerikan firması ile Ziraat Bankası ortaklığınca satın alınarak Traktör Fabrikasına dönüştürülmüştür. Bugün, Ankara Gazi Mahallesinde “Türk Traktör Fabrikası”olarak faaliyet göstermektedir.) 
• Montreux Boğazlar Sözleşmesinin (20 Temmuz 1936) imzalanmasından sonra, 1941’de Taşkızak Tersanesi’nin yeniden faaliyete başlaması.80 
• 1943’de Mamak Gaz Maskesi Fabrikası’nın kurulması.81 
• 29 Ekim 1948’de Ankara’da (Gazi Orman Çiftliği civarında) Uçak Motoru Fabrikası’nın kurulması (Fabrika 1952’de MKEK’ya devredilmiş, 1954’te Ziraat Bankası tarafından satın alınarak Minneapolis Moline adlı ABD şirketi ile birlikte traktör fabrikasına dönüştürülmüştür. Fabrika halen Koç Grubunun Avusturyalı ortağıyla sahip olduğu, Türk Traktör Fabrikası adıyla faaliyet göstermektedir).82 
• 1948’de Malatya uçak onarım atölyelerinin kurulması.83 
• 08 Mart 1950 tarih ve 5591 sayılı (mülga) kanunla sermayesinin tamamı devlet tarafından karşılanmak üzere Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü’nün tüm mal varlığı ile devredilerek Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun kurulması.84 

Birinci dönemde 1936 yılından sonra kurulan başlıca savunma sanayii özel teşebbüs kuruluşları: 

-1950’de Haliç’te kurulan A.D.İ.K - Anadolu Tersanesi.85 
-1952 Yılında Kırıkkale’de kurulan İbrahim Örs Tarım Alet ve Makinaları San. Tic. A.Ş.86 

3. İkinci Dönem (1952-1973) 

Türk ekonomisi kuruluş yıllarından itibaren devamlı olarak kaynaklarının önemli bir kısmını savunma harcamalarına yöneltmek zorunda kalmıştır. Bu durum, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde de devam etmiştir.87 Örneğin, 1950-1962 yıllarını kapsayan 13 yıllık sürede savunma harcamalarının 
ortalaması, genel bütçenin %28,15’ine, toplam yatırımların %31,49’una karşılık gelmiştir.88 NATO’nun verilerine göre, bu dönemde (1952-1974) savunma harcamalarının GSMH (Gayri Safi Millî Harcama)’ya oranı ortalama %5,21 olup, diğer NATO’un diğer üyelerinden fazladır.89 

Birinci dönemin aksine bu aşamada savunma harcamalarının büyük bölümü TSK’nın idame giderlerine ve savunma alt yapı harcamalarına tahsis edilmiş olup, devletin diğer harcamalarına oranlar en fazla artan bir nitelik göstermiştir.90 1’inci ve 2’nci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında savunma sanayii yatırımlarına ilişkin herhangi bir hususa yer verilmemiştir.91 

Türkiye’nin NATO’ya katılmasını takiben, müttefik orduların envanterlerindeki ihtiyaç fazlası silâh ve malzemenin yardım programları kapsamında bedelsiz devri, Türkiye’ye, mevcut savunma sanayii tesislerinin atıl duruma düşmesine neden olmuştur.92 Bununla beraber ikinci dönem, savunma sanayii 
vakıflarının kurulmaya devam ettiği ve devletin açık ya da örtülü desteğini alan özel şirketler ve va-kıfların sektördeki boşluğu bir şekilde doldurmaya çalıştığı bir dönem olmuştur. Birinci dönemde hür teşebbüse uzak duran devlet anlayışının bu dönemde özel sektör eksikliğinin giderilmesi amacıyla, 
-haksız rekabet yaratma pahasına- devlet eliyle ulusal zenginler yaratmaya evrildiği görülmüştür. 

İkinci dönemde devlet tarafından icra edilen başlıca savunma sanayii faaliyetleri: 

• 1954’te MSB Ar-Ge Dairesi Başkanlığı’nın kurulması.93 
• 1972’de TÜBİTAK Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü’nün kurulması.94 
• 1972’de TÜBİTAK MAM (TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi)’ın kurulması.95 
• 1970 Türk Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın kurulması.96 
• 1972’de Türk Donanma Vakfı’nın (1981’de “Türk Deniz Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı” adını almıştır) kurulması. İkinci dönemde, devlet destekli vakıf faaliyeti: 
• 1973’te TUSAŞ (Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı)’ın kurulması. (Şirket, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından kurulmuş, 1984’te F-16 savaş uçağının üretimi maksadıyla 25 yıllık süre için ABD ile birlikte kurulan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TAI)’nin hisselerinin bu süre dolmadan 
(2005’te) Türk hissedarlar tarafından alınması sonrasında, bu şirketle birleşmek suretiyle, TUSAŞ– Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. adıyla yeninden yapılandırılmıştır.)97 
Bu dönemde başıca özel sektör girişimlerinin büyük bir kısmı, Türkiye’nin temel sivil sanayi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olup, bu kuruluşların savunma sanayiinin zamanla kârlılığını kanıtlamaya başladığı 1990’lı yıllardan sonra sektöre giremeye başladıklar görülmektedir. Bu kuruluşlardan başlıcaları: 


-1952’de Kırıkkale’de TSK için askerî teçhizat, havacılık, karayolları ve tarım sektörü için muhtelif ekipman üretmek için kurulan İbrahim Örs Tarım Alet ve Makinaları San. Tic. A.Ş. Fabrikası.98 
-1963’de kurulan OTOKAR.99 
-1964’te kurulan BMC Sanayi ve Ticaret A.Ş. 
-1965’de kurulan Koluman Otomativ.100 
-1965’de kurulan MES Makina Elektrik Kimya San. A.Ş.101 
-1967’de kurulan OTOMARSAN (1990 yılında Mercedes-Benz Türk adını almıştır)102. 
-1967’de kurulan NETAŞ (Northern Electronic Telekomünükasyon A.Ş.).103 
-1969’da kurulan Kalekalıp Makina ve Kalıp Sanayi A.Ş.104 
-1969’da kurulan Meteksan Sistem.105 
-1972’de kurulan Pi Makina (malzeme-kalıp-parça).106 
-1973’de kurulan Tekirdağ Çerkezköy’de Hema Hidrolik Makina Sanayi ve Ticaret A.Ş. (1997’den sonra Hema Endüstri A.Ş.).107 

4. Üçüncü Dönem (1974-1984) 

1963’te patlak veren Kıbrıs bunalımı esnasında Türkiye’nin antlaşmalardan doğan müdahale hakkının kullanılmasına ABD Başkanı Johonson’un tarihi mektubuyla karşı çıkılması ve müteakiben 1974’de Ada’daki anayasal rejimin Atina’daki askerî cuntanın desteklediği darbeyle ortadan kaldırılmasının ardından, Türkiye’nin bu hakkı kullanması üzerine ABD ambargosuna108 maruz bırakılması, Türkiye’nin Cumhuriyetin ilk yıllarında titizlikle takip etmeye çalıştığı millî savunma sanayiinin kurulması ilkesini tarihi bir ders olarak ortaya koymuştur. Bu gelişmelerin sonucu olarak girişilen çabalar; “neredeyse yükünü 
sadece MKEK’nın taşıdığı savunma sanayii üretimine yönelik gayretlerin ve devlet sermayesine dayalı yatırımların sınırlı başarısı” olarak tanımlanabilecek bir nitelik arz etmiştir. Üçüncü dönem, her ne kadar bütüncül sistematikten yoksun olsa da müteakip dönemi belirleyen dinamikleri hazırlaması ve kaybedilen bir bilincin yeniden kazanılmasını sağlaması bakımından önemlidir. 

Bu çaba 3’ünci Beş Yıllık Kalkınma Planı’na da yansımış olup önceki kalkınma planından farklı olarak savunma sanayiine ağırlık verilmiştir. Bu kapsamda planda: Devletin büyük sermayeyi gerektiren ya da ülkenin savunması ile ilgili olan ara malı ve yatırım malı gibi sanayi kollarına yöneleceği; imalat 
sanayiinin yapılanmasına ilişkin hedeflerin saptanmasında millî savunma hizmetlerinin gereklerinin de göz önünde tutulduğu; sanayileşme yürütülürken, millî savunma hizmetlerinin gerektirdiği araç ve gereçlerin yeterli ölçülerde sağlanacağı ve millî sanayileşme çabaları ile söz konusu gereçlerin sağlanması 
arasında sistemli bir bağlantı kurulacağı; makine sanayiinin gelişiminde, millî savunma ihtiyaçlarının öncelik kazanması gerektiği; savunma çabaları ile gelişme arasında bir denge kurularak, savunma gücünün modernleştirilmesinin, kalkınmanın koşullarından biri olarak benimsenmesi; savunma ile ilgili 
sanayilerin geliştirilmesi teşebbüslerinde bulunacağı ve özel teşebbüslerin sektöre özendirileceği hususlarına yer verilmiştir. 109 

Üçüncü dönemde devlet tarafından icra edilen başlıca savunma sanayii faaliyetleri: 

• 1974’te Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın kurulması. 110 
• 1983’de (18.11.1983 tarih ve KHK/101 ile) Savunma Donatım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün kurulması. Üçüncü dönemde kurulan, devlet destekli vakıf ve savunma sanayii şirketleri: 
• 1974’te kurulan Asil Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş.111 (Başlangıçta yatırım harcamalarının büyük kısmının MKEK’tarafından karşılanmasının ardından, şirketin sermaye artırımına gitmesi esnasında MKEK’nın 
hisselerinin azalmasının ardından, Alman, Thyssen Edelstahwerke AG; Japon, Ishikawajima Harıma Heavy Industries Co. Ltd. ve Amerikan, Kaıser Engineers International Inc. şirketlerinin işbirliğiyle). 
• 1975’te kurulan ASELSAN.112 
• 1981’de kurulan ASPİLSAN.113 
• 1981’de TSK GV’ye bağlı olarak faaliyetlerine devam eden İŞBİR Elektrik San. A.Ş.114 
• 1982’de kurulan HAVELSAN.115 
• 1984’te TUSAŞ (Türk Uçak Sanayii A.Ş.) tarafından kurulan, TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TAİ).116 
• 1985’te kurulan TEI TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş.117 Üçüncü dönemde kurulan ve savunma sanayii sektöründe de faaliyet gösteren başlıca özel teşebbüs kuruluşları: 
-1973’te kurulan Coşkunöz Metal Form Mak. ve End. A.Ş.118 
-1974’te kurulan HEMA Endüstri (HST Otomotiv İmalat Sanayi ve Ticaret A.Ş.)119 
-1976’da kurulan NUROL Makine Sanayii A.Ş.120 
-1978’de kurulan ASMAŞ (Ağır Sanayi Makinaları Anonim Şirketi).121 
-1978’de kurulan İŞBİR Elektrik San. A.Ş. (1981’de TSK GV’ye devir).122 
-1978’de kurulan RMK Marine Gemi Yapım Sanayi (1997’de Koç Grubuna katıldı).123 
-1979’da kurulan Barış Elektrik Endüstrisi A.Ş. (1986’dan itibaren savunma sanayiine katılmıştır.)124 
-1980’de kurulan DEARSAN Tersanesi.125 
-1982’de kurulan Yüksek Teknoloji A.Ş.126 
-1982’de kurulan ÖZTEK Tekstil.127 
-1982’de kurulan Selah Makine ve A.Ş. (Deniz araçları).128 
-1982’de kurulan Timsan Taahhüt İmalat Montaj Sanayii ve Ticaret A.Ş.129 
-1984’te kurulan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TAI).130 
-1984’te kurulan Aksa Makina Sanayi A.Ş.131 
-1984’te kurulan ETA Elektronik Tasarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.132 

5. Dördüncü Dönem (1985-...) 

Dördüncü dönem, ilk 15 yılında (1985-2000) savunma sanayii sektörünün, millî savunma planlama kavramını bütünleyen sistemik bir yapı içinde yeniden tasarlandığı; ikinci 15 yılında ise (2000-2015) sektörün, uluslararası rekabet ortamında “yükselen aktörler” kategorisine taşındığı gelişmelere sahne 
olmuştur. 


Bu dönemde, sektörel yapılanma, Savunma Sanayii Müsteşarlığının kurulması ve TSK Güçlendirme Vakfına bağlı kuruluşların liderliğinde özel sektörün büyük aktörlerinin sektöre dahil olması ve çok sayıda KOBİ’nin katılımı ve özgün tasarımlara imkan sağlayan Ar-Ge faaliyetleriyle güçlenmiştir. Bu olumlu yönlerine karşın sektörün, uluslararası ortamda rekabet gücünü artıracak yeni bir yapılanmayı gerektiren doyum noktasına ulaştığı görülmektedir. 

Dördüncü dönemde devlet tarafından icra edilen başlıca savunma sanayii faaliyetleri: 

• 1985’de Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (SaGeB)’in kurulması (7 Kasım 1985 tarih ve 3238 sayılı Kanun ile).133 
• 1987’de Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV)’nın kurulması (17 Haziran 1987 tarihinde 3388 sayılı Kanun ile).134 
• 1989’da SSM (Savunma Sanayii Müsteşarlığı)’nin kurulması (7 Kasım 1985 tarih ve 3238 S.K. ile kurulmuş olan Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, 30/10/1989 tarih ve 390 
sayılı KHK ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı adıyla yeniden yapılandırılmıştır. Daha sonra 390 sayılı KHK 20/3/1991 tarih ve 3704 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.).135 
• 1997’de kurulan TÜBİTAK UEKAE (TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü)’nin kurulması.136 
• 2010’da TÜBİTAK UEKAE (TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü) (Kuruluş 1997) ve TÜBİTAK MAM (TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi)’a (Kuruluş 1972) bağlı olarak faaliyet 
gösteren BTE (Bilişim Teknolojileri Enstitüsü)’nün birleştirilmesiyle kurulan TÜBİTAK BİLGEM (TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi).137 
• 2011’de kurulan Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği.138 Bu dönemde kurulan, devlet destekli vakıf ve savunma sanayii şirketleri: 
• 1985’te kurulan TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş. (TEI).139 
• 1987’de kurulan MİKES (Mikrodalga Elektronik Sistemler Sanayii ve Ticaret A.Ş.).140 
• 1987’de GATÖM (Güdümlü Araçlar Teknoloji ve Ölçüm Merkezi) (Kuruluş 1972) ve BAE (Balistik Araştırma Enstitüsü) (Kuruluş 1983) birleşmesiyle kurulan 
SAGE (Savunma Sanayii Araştırma - Geliştirme Enstitüsü).141 
• 1988’de kurulan ROKETSAN.142 
• 1989’da kurulan GATE Elektronik (KOSGEP-Sanayi Bakanlığı ve üniversite ortak girişimi).143 
• 1990’da kurulan HAVELSAN Teknoloji Radar (Radar grubu 1990’da, yazılım grubu 1992’de, ağ destekli güvenlik sistemleri grubu 2003’te, kablaj üretim ve tasarım grubu 2007’de faaliyete geçmiştir).144 
• 1990’da Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından kurulan KOSGEP (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı).145 
• 1990’da kurulan SaSaD (Savunma Sanayii Derneği) (1912’de Savunma ve Havacılık Sanayii İmalat-çılar Derneği adını almıştır).146 
• 1991’de kurulan ESDAŞ Elektronik Sistemler Destek Sanayii ve Ticaret A.Ş.147 
• 1991’de kurulan STM (Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş.)148 
• 1997’de kurulan UEKAE (TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü). 149 
• 1998’de Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş. HAVELSAN EHSİM, 
• 2010’da kurulan TSSP [Teknokent Savunma Sanayii Platformu (kümelenmesi)] (Ortadoğu Tekno-park A.Ş.).150 

Üçüncü dönemde kurulan ve savunma sanayii sektöründe de faaliyet gösteren başlıca özel teşebbüs kuruluşları: 

-1986’te kurulan MAN Kamyon ve Otobüs Sanayii A.Ş. 
-1986’da kurulan STFA Savronik Elektronik Sanayii ve Ticaret A.Ş. 
-1986’de kurulan FNSS (FMC-NUROL Savunma Sanayii A.Ş.151 
-1986’da kurulan KAREL A.Ş. (elektronik).152 
-1986’da kurulan Med-Marine (tekne elektrik ve elektronik servisi).153 
-1986’da kurulan Savronik Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.154 
-1986’de kurulan Yonca-Onuk Adi Ortaklığı (Deniz araçları).155 
-1987’de kurulan Anadolu Metalurji Şti.156 
-1987’de kurulan Güvenli Yaşam (İş Güvenliği Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.).157 
-1988’de kurulan TRANSVARO Elektron Aletleri Sanayii ve Ticaret A.Ş.158 
-1989’da kurulan SELEX Es Elektronik Turkey Anonim Şirketi (MARCONİ Komünikasyon A.Ş.).159 
-1990’da kurulan AYESAŞ (Aydın Yazılım ve Elektronik Sanayii ve Ticaret A.Ş. 
-1990’da kurulan MTU Motor Türbin Sanayi ve Ticaret A.Ş.160 
-1990’da kurulan AKANA Mühedislik ve Ticaret LTD.ŞTİ. Ar-Ge şirketi.161 
-1990’da kurulan AYESAŞ (Aydın Yazılım ve Elektronik Sanayii A.Ş.)162 
-1990’da kurulan FİGES Fizik A.Ş. (Ar-Ge Mühendislik).163 
-1990’da kurulan Zirve Elektromekanik İnş. Taah. San. Tic.Ltd. Şti.164 
-1993’te kurulan TİSAŞ Trabzon Silah Sanayi A.Ş.165 
-1994’te kurulan Girsan Silah Sanayii.166 
-1994’te kurulan İNFOTRON Elektronik ve Bilgisayar Sistemleri Üretim ve Tic. A.Ş. 
-1994’te kurulan YOLBAK Ltd. Şti.167 
-1986’da kurulan Akgün Bilgisayar Program ve Hizm.San.Tic.Ltd.Şti.168 
-1997’de kurulan MAKEL Uluslararası Yalıtım Enerji ve Savunma (KBRN koruma sistemleri, yardımcı güç ve yaşam destek üniteleri).169 
-1998’de kurulan Alp Havacılık.170 
-1998’de kurulan Milsoft Yazılım Teknolojileri A.Ş.171 
-1998’de kurulan Altay Kollektif Şirketi (bilişim sektörü).172 
-1998’de kurulan AVS Saraciye Şti. (giyim-kuşam).173 
-1998’de kurulan SYS (Samsun Yurt Savunma Sanayi ve Ticaret A.S.).174 
-1998’de tabanca üretimine başlayan Sarsılmaz.175 
-2001’de kurulan Inta Space Turk. 
-2001’de kurulan Bites Savunma Şti. (bilişim).176 
-2002’de kurulan YALTES Elektronik ve Bilgi Sistemleri Üretim ve Ticaret A.Ş.177 
-2003’te kurulan Vestel Savunma.178 
-2004’te kurulan Global Teknik A.Ş.179 
-2004’te kurulan KALETRON Yazılım Teknolojileri San. ve Tic. A.Ş. 
-2005’te kurulan TUSAŞ (1973) ve TAI (1984)’nin birleşmesiyle kurulan TUSAŞ–Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. 
-2005’te kurulan SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri (Ar-Ge).180 
-2005’te kurulan C Tech Bilişim Teknolojileri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi.181 
-2005’te kurulan Heksagon Mühendislik ve Tasarım A.Ş. (Ar-Ge mühendislik).182 
-2006’da kurulan Meteksan Savunma.183 
-2006’da kurulan Simsoft Bilgisayar.184 
-2007’da kurulan Koç Bilgi ve Savunma Teknolojileri A.Ş.185 
-2009’da kurulan Atel Telekomünikasyon Şti (elektronik ve Ar-Ge). 
-2010’da kurulan FOTONİKS (Ar-Ge ve Elektronik). 
-2011’de kurulan YEPSAN Savunma Ve Havacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. 
-2012’de kurulan Esen Sistem Entegrasyon ve Müh. Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti. 


7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 5

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 5


5.2.2. Orta Dönemde Alınacak Tedbirler (2 yıl) 

Türk savunma ve güvenlik sanayiinin yapılanma, süreç ve stratejilerine ilişkin esasların Millî Güvenlik Siyaset Belgesine daha ayrıntılı olarak dâhil edilmesi. Bu belgenin ekinde, icracı kademelere rehber oluşturmak üzere savunma ve güvenlik sanayii politikasının esaslarını içeren bir belgenin “bilmesi gereken” ilkesine uygun olarak, farklı gizlilik derecesindeki sürümlerinin hazırlanması. 

7.1.1985 tarih, 3238 sayılı ve “Savunma Sanayii Müsteşarlığının Kurulması ve 11 Temmuz 1939 Tarih ve 3670 Sayılı Milli Piyango Teşkiline Dair Kanunun İki Maddesi İle 23 Ekim 1984 Tarih Ve 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (1)” 
konulu kanunun günün ve geleceğin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, “Türk Savunma ve Güvenlik Sanayii Kanunu” adıyla yeniden düzenlenmesi. Bu kapsamda: 

• “Savunma Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu”nun yapısının yeniden düzenlenmesi. Bu kapsamda; 
-TBBMM Başkan Vekili, İç İşleri Bakanı, Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarı, Savunma Sanayii Müsteşarı, Sahil Güvenlik Komutanı’nın dâhil edilmesi. 

-Başbakanın onayı ile gündeme göre ilgili diğer bakanların da kurula dâhil edilebilecekleri ifadesinin eklenmesi. 

• Savunma ve Güvenlik Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun çalışmalarına gerekli alt yapıyı hazırlamak maksadıyla, bu kurulda yer alan üyelerin bir 
alt kademe memurlarının (müsteşar yardımcısı/D.Bşk.) katılımıyla, “Savunma ve Güvenlik Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu Çalışma Grubu”nun kurulması. 
Ar-Ge faaliyetleri kapsamında: 

• Savunma ve güvenlik sanayiinde faaliyet gösteren tüm Ar-Ge kurumlarının yönetim, etkinlik, mali denetim ve yetkinliklerinin teşkil edilecek bir üst düzey 
çalışma grubu tarafından incelenmesi, ihtiyaç halinde bütünleşik bir Ar-Ge fonu oluşturulması. 
• Ar-Ge ile görevli kuruluşların seri üretimden uzaklaştırılması. MSB ve SSM Dış İlişkiler D.Bşk.lıkları arasındaki görev, yetki ve faaliyet alanlarının 
uyumlulaştırılması. Kuvvetlerin lojistik tedarik yetkileri muhafaza edilirken MSB ve SSM’nin tedarik faaliyetlerinin uyumlulaştırılması. 

Sektörün yapılandırılması çerçevesinde TSK GV şirketlerinin birleşme de dâhil olmak üzere yapısal düzenleme seçeneklerinin ve küresel pazarın koşullarına uygun olarak vakıf faaliyetlerinden ayrı olarak profesyonel bir üst yapının teşkili konusunun incelenmesi. 

PPBS sürecinin iki yıla indirilmesi, sisteme ara karar mekanizmasının eklenmesini ve geri besleme döngüsünün sürecin tamamlanmasını beklemeksizin her bir kritik safha sonunda tamamlanması. 

PTD (Proje Tanımlama Dokümanının) hazırlanması esnasında, kazanılacak imkân ve kabiliyetin gerçekleştirilebilirliği ile ilgili olarak paydaş kurumlarla bilgi teatisinde bulunulması. 

Sektörün ana yüklenicilerinin imkân ve kabiliyetlerini aşan harekât ihtiyaçlarının karşılanmasını optimize etmek maksadıyla ilgili PTD’de yetenek ve zamanlama kademelendirilmesinin yapılması. 

Türkiye’nin güvenlik ve savunma öngörülerini izah eden “Beyaz Kitap”ın ve OYTEP (On Yıllık Tedarik Programı)’in yayımlanan sürümünün, “kritik yetenekler” bölümünün yerli ve yabancı yükleniciler için ayrı ayrı olmak üzere hazırlanması. 

MSB tarafından hazırlanan şartnamelerin bütün gereklerini mutlak şekilde karşılayamayan ürünlerin reddi ile özürlü kabulü arasında maliyet-etkinlik analizinin yapılabilmesini sağlayan bir yöntemin geliştirilmesi. 

Gelişmiş ve karmaşık sistemlerin bakım ve onarımları için kuvvetlerin lojistik sistemlerine ilave yetenek kazandırmanın maliyet ile bu hizmetlerin üretici firmalar eliyle yapılmasının sağlayabileceği faydaların sistem ve platform bazında maliyet-etkinlik analizinin yapılması. 

İhracatı artırmaya yönelik teşviklerin artırılması, devletten devlete satış kapsamında ABD FMS (Yabancı Askeri Satışları) benzeri bir yapılanmanın oluşturulması. 

Askerî ana tamir fabrikaları ve ağır bakım merkezlerinin yabancı ülkelerdeki ihalelere katılma imkânlarının araştırılması/artırılması. 

Savunma Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu tarafından MKEK’nın verimlilik-güvenlilik analizinin yapılarak yeniden yapılandırılması konusunun incelenmesi. 

DİB temsilcilikleri (Büyükelçilik, elçilik, konsolosluk vb.), askerî ataşelik, savunma ve güvenlik sektörü kuruluşlarının yurt dışı temsilcilikleri, TİKA, sivil toplum/düşünce kuruluşları, Yunus Emre Fonu vb. kuruluş ve imkânlarının savunma ve güvenlik sanayii diplomasisinin vasıtası olarak kullanılmasını sağlayacak şekilde yapılandırılması. Bu yapılanmayla yukarıda (md. 5.1.) belirtilen “Türk savunma ve güvenlik sanayiinin uluslararası ticaret, rekabet ve işbirliği stratejileri” konulu çalışmanın uyumlulaştırılması. 

İnsan sermayesinin güçlendirilmesi maksadıyla Savunma Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu tarafından bir çalışma başlatılması. Bu çalışmada asgari aşağıdaki konuların incelenmesi: 

Sürecin yönetilmesinde kritik önemi haiz sözleşmeli danışman personel görevlendirilmesinde performans ve ihtisas ölçütlerine şeffaflık getirilmesi. 

• Sürecin yönetilmesinde belirleyici olan askerî yöneticilerin tayin ve görevlendirilme esaslarının yeniden düzenlenmesi. 
• Üst düzey sivil yöneticilere askerî hiyerarşi ile mütekabiliyet sağlayacak statünün (muadelet) düzenlenmesi. 
• Beyin göçünün önlenmesi, kritik yabancı bilim insanlarının ülkemize kazandırılması kapsamındaki çalışmaların savunma ve güvenlik sanayii faaliyetleriyle uyumlaştırılması. 
• İlgili kamu kurum ve kuruluşlarında teknolojik istihbarat faaliyetlerinin savunma ve güvenlik sanayii ile ilişkilendirilerek yeniden yapılandırılması. 

5.2.3. Uzun Dönemde Alınacak Tedbirler (3 yıl ve daha fazla) 

Savunma ve güvenlik sanayiinin; görevin gereklerini, mevcut ve muhtemel ihtiyaçları karşılayabilen, dönüşüm ihtiyacını kendi içinde tanımlayıp, dış müdahaleye gerek kalmadan kendi iç dinamikleriyle değişebilen bir eko-sistem şeklinde yapılandırılması. Bu sistemin asgari şu özelliklere sahip olması sağlanmalıdır: 

1)Bağımsız hareket edebilme yeteneği, 
2)Bağımlılık yaratabilme yeteneği, 
3)Rekabetçi ve başarılı yönetişim yeteneği, 
4)Ekonomiklik, maliyet-etkin üretim, satışta süreklilik ve çeşitlilik, 
5)Esneklik ve dayanıklılık 
6)Sinerji, 
7)Değişimi yönetebilme ve yaratabilme yeteneği, 
8)Ehliyet. 

Türkiye’nin sahip olduğu yumuşak güçten de istifadeyle TSK’nın ekol-model oluşturması.
Ekol-model oluşturan bir güvenlik kültürü yaratmak maksadıyla oluşturulacak bir çalışma grubu ve yönlendirme komitesinden oluşan bir yapı vasıtasıyla, “Savunma Reformu” çalışmalarında ele alınan konuların savunma ve güvenlik sektörüne ilişkin bölümlerinin bir sonuca bağlaması. Bu kapsamda bunlarla sınırlı olmamak üzere aşağıda belirtilen hususların incelenmesi: 

DİPNOT 5.Ekol oluşturabilmenin yolu hegemonya oluşturmaktır. Hegemonya başta siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yumuşak güç unsurlarının etkin bir şekilde kullanılması ve askerî gücün (sert güç) caydırıcılığı ve yarattığı algı ile desteklenen akıllı gücün uygulanmasıyla sağlanır.
Türkiye Cumhuriyetinin, sahip olduğu devlet deneyimi, tarihsel tecrübesi, jeopolitik, sosyopolitik ve ekopolitik üstünlükleri bir güvenlik ekolü oluşturması için yeterli dinamikleri içermesine karşın, savunma sanayisinin ulusal güvenlik anlayışı içinde kavramsallaştıramamış olması nedeniyle sosyal sermayesini geliştirip amaca uygun şekilde yapılandıramamıştır.


• Lisans düzeyinde, “Savunma ve Güvenlik Bilimleri” alt disiplinin oluşturulması, bu alanda yüksek lisans, doktora ve sonrası öğrenim geliştirilmesi, üniversiteler bünyesinde araştırma merkezlerinin kurulması, bağımsız düşünce ve danışmanlık kuruluşlarının sektörel olarak yapılandırılması, veri tabanlarının ve bunlara ulaşımın imkânları ile alandaki yayınların yaygınlaştırılması, 
alan tecrübesiyle akademik birikimin desteklenme imkânlarının artırılması. 
• İç ve uluslararası savunma ve güvenlik sanayiinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak TSK GV bünyesinde Savunma ve Güvenlik Üniversitesinin kurulması. Lisans düzeyinde eğitim veren mevcut kurumların bu üniversite etrafında yeniden yapılandırılması, savunma sektöründe faaliyet gösteren firmaların bu üniversite ile ilişkilendirilmesi ve dost ve müttefik ülkelerden öğrenci, orta ve üst düzey yöneticilere yönelik eğitim verilmesi konusunun değerlendirilmesi, 5 Ekol oluşturabilmenin yolu hegemonya oluşturmaktır. Hegemonya başta siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yumuşak güç unsurlarının etkin bir şekilde kullanılması ve askerî gücün (sert güç) caydırıcılığı ve yarattığı algı ile desteklenen akıllı gücün uygulanmasıyla sağlanır. 

Türkiye Cumhuriyetinin, sahip olduğu devlet deneyimi, tarihsel tecrübesi, jeopolitik, sosyopolitik ve ekopolitik üstünlükleri bir güvenlik ekolü oluşturması için yeterli dinamikleri içermesine karşın, savunma sanayisinin ulusal güvenlik anlayışı içinde kavramsallaştıramamış olması nedeniyle sosyal sermayesini geliştirip amaca uygun şekilde yapılandıramamıştır. 

• TODAİE, Yüksek Savunma Akademisi, SAREN, SAVBEN, SATEM vb. ulusal savunma ve güvenlik sanayii ile ilgili konularda eğitim veren kuruluşların, TSK’nın ekol-model oluşturmasına akademik katkılarının artırılmasına yönelik olarak yeniden yapılandırılması. 

• Askerî eğitim ve işbirliği, savunma ve güvenlik anlaşmalarının, dış yardım ve hibelerin, savunma sanayii hizmet ve ürünlerinin satışıyla ilişkilendirilmesini sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması. 

• Stratejik ortak statüsündeki dost ve müttefik orduların yeniden yapılandırılmasında görev alınması, bu maksatla; bu kapsamdaki mevcut uygulamaların etkinliğinin irdelenmesi, yurt içinde ve ilgili ülkede; güvenlik görevlisi, polis, jandarma ve askerî eğitim merkezlerinin açılması, 
özel askerî şirketlerin faaliyetlerinin düzenlenmesi, ilgili ülkenin güvenlik kuvvetlerinin eğitim ve öğretim birimlerine muvazzaf ve sözleşmeli personel gönderilmesi, bu birimler ile pilot olarak belirlenecek birliklere “teçhiz et-donat-eğit” programlarının uygulanması. 

EK-1 : (Savunma Harcamalarına ve Pazarına Küresel Bakış) 

1. Bölüme İlişkin Açıklama: 

Bu bölümde küresel, bölgesel ve alt bölgelere ilişkin olarak üç bağıntıyla irdeleme yapılmak suretiyle savunma harcamaları eğilimleri ortaya konmaya 
çalışılmıştır. Bağıntılar ve özellikleri aşağıda sunulmuştur. 

Dönemsel Ortalama: İnceleme konusuna ilişkin olarak 5 ve 10 yıllık dönemlere ilişkin ortalama olup büyüklüğe ilişkin genel bir fikir oluşturulmasına 
yardımcı olur. 




Dönem İçi Değişim Oranı: İnceleme konusuna ilişkin olarak dönemin başı ve sonu arasındaki değişimin % cinsinden ifadesidir. Bu inceleme yönteminde 
dönem içi dalgalanmaları gözlemlemek mümkün değildir. Düzenli seyreden diziler için uyun bir fikir verebilmektedir. 

Dönemsel Değişim Oranı: İnceleme konusuna ilişkin olarak iki dönem ortalamasının % cinsinden ifadesidir. Bu irdeleme, dönemlerin mukayesesi 
suretiyle genel eğilimi belirlemeye yardımcı olur.. 







2. Dünya Savunma Harcamaları ,



EK 1, Şekil 1. Dünya Savunma Harcamaları 
EK 1, Şekil 2. Amerika Kıtası Savunma 
EK 1, Şekil 3. Avrupa Kıtası Savunma Harcamaları Harcamaları 


EK 1, Şekil 4. Afrika Kıtası Savunma 
EK 1, Şekil 5. Asya Pasifik Savunma Harcamaları Harcamaları 
EK 1, Şekil 6. Orta Doğu Savunma Harcamaları 
EK 1, Şekil 7. Kuzey Afrika Savunma Harcamaları ,


EK 1, Şekil 8. Sahra Altı Afrika Savunma 
EK 1, Şekil 9. Doğu Avrupa Savunma Harcamaları Harcamaları 
EK 1, Şekil 10. Orta Avrupa Savunma 
EK 1, Şekil 11. Batı Avrupa Savunma Harcamaları Harcamaları


EK 1, Şekil 12. Orta ve Güney Asya Savunma 
EK 1, Şekil 13. Doğu Asya Savunma Harcamaları Harcamaları 
EK 1, Şekil 14. Okyanusya Savunma Harcamalar 
EK 1, Şekil 15. Güney Amerika Savunma Harcamaları 


EK 1, Şekil 16. Orta Amerika Savunma 
EK 1, Şekil 17. Kuzey Amerika Savunma Harcamaları Harcamaları 

Not: Şekil 1-17 için kaynak; SIPRI Military Expenditure Database 2014 


3. Silah Satış Anlaşmaları 


Ek-1, Şekil 18. Dünya Çapında Silah Satış Anlaşmaları (2008-2011) 

Kaynak: Richard E.G rimmet ve Paul K. Kerr, Conventional Arms TRansfers to developing nations, 2004-2011. Congressional Research Service, August 24, 2012. 

2008-2011 Yılları arasında imzalanan silah satış anlaşmalarından gelişmekte olan devletlerle yapılanlar genel toplamın % 79,2’sine karşılık gelmektedir. Gelişmekte olan devletlere yapılan silah satış anlaşmalarının tedarikçi ülkelerin ihracatındaki payı (% cinsinden) Ek-1 Tablo 1.’de gösterilmiştir. 

EK-1, Tablo 1. Küresel Silah Satış Anlaşmalarının Gelişmekte Olan Devletlere Dağılımı (2008-2011) 


Ek-1, Şekil 19. Gelişmekte Olan Devletlerle Silah Satış Anlaşmaları Dağlımı (2008-2011) 
Kaynak: Richard E.Grimmett ve Paul K. Kerr, Conventional Arms Transfers 
to Developing Nations, 2004-2011. Congressional Research Service, August 24, 2012. 

Ek-1, Tablo 2. Gelişmekte Olan Devletlerle Silah Satış Anlaşmaları Dağılımı (2008-2011) 

Kaynak: Richard F. Grimmett ve Paul K. Kerr, Conventional Arms Transfers to Developing Nations, 2004-2011. Congressional Research ServiceAugust 24, 2012. 

Ek-1, Şekil 20. Gelişmekte Olan Devletlerin Silah Satış Anlaşmalarının Dağılımı (2011) 

Kaynak: Richard F. Grimmett ve Paul K. Kerr, Conventional Arms Transfers to 
Developing Nations, 2004-2011. Congressional Research Service, August 24, 2012. 

Ek-1, Tablo 3. Gelişmekte Olan Devletlerin Silah Satış Anlaşmaları Dağılımı (2011) 

Kaynak: Richard F. Grimmett ve Paul K. Kerr, Conventional Arms Transfers to Developing Nations, 2004-2011. Congressional Research ServiceAugust 24, 2012. 

Ek-1, Şekil 21. Yakın Doğu’ya Silah Satış Anlaşmalarının Dağılımı (2008-2011) 

Kaynak: Richard F. Grimmett ve Paul K. Kerr, Conventional Arms Transfers to 
Developing Nations, 2004-2011. Congressional Research Service, August 24, 
2012. 

Ek-1, Şekil 22. Asya’da Gelişmekte Olan Devletlere Silah Satış Anlaşmalarının Dağılımı (2008-2011) 

Kaynak: Richard F. Grimmett ve Paul K. Kerr, Conventional Arms Transfers to Developing Nations, 2004-2011. Congressional 
Research Service, August 24, 2012. 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 4

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 4



5. ÖNERİLEN TEDBİRLER 

5.1. Ekonomik Tabanlı Problem Sahalarına Yönelik Öneriler 

Yukarıdaki (md. 2) özellikleri ve mevcut yapısıyla Türk savunma sanayii gelebileceği doruk noktasına ulaşmıştır. Türk savunma sanayiinin ana müşterisi TSK’nin orta ve uzun erimli ihtiyaçlarının büyük ölçüde karşılanmış veya proje takvimine bağlanmış olması, mevcut kapasitenin doygunluk haline ulaşmasında bir diğer önemli nedenini oluşturmaktadır. Bu daralmanın, ileri teknoloji ihtiyaçların belirlenmesi suretiyle aşılması mümkün gibi görülebilirse de sadece millî ihtiyaçların karşılanmasına endekslenen böyle bir sistemin uzun dönemde sürdürülebilirliğini sağlamak mümkün görülmemektedir. 
Bu tür dışa kapalı ekonomik işleyişlerin yıkıcı etkilerinin ilgili sektörle sınırlı kalmadığına ülke ekonomisini de aşılamaz bir sarmala sürüklediği tarihi ve güncel örneklerle sabittir. 

Türk savunma sanayiinin mevcut sorunlarını aşarak gerekli açılımı yapabilmesi için ekonomik tabanlı çözümün büyük ölçüde küresel iş yapabilme yetkinliğinin artırılmasında olduğu görülmektedir. Bu maksatla, mevcut imkânlar dâhilinde alınabilecek önlemler aşağıda sunulmuştur: 

Ana ve alt yükleniciler için bütünleşik ve ayrı ayrı olmak üzere savunma sanayii stratejilerinin geliştirilmesi. Bu kapsamda uygulanabilirliği yüksek olarak değerlendirilen seçenekler - rakiplere ve potansiyel ortaklara yönelik olarak 1’inci ve 2’nci stratejiler; ürünlere ve pazarlara yönelik olarak ise 3’üncü strateji olmak üzere- aşağıda sunulmuştur. 

• 1’inci Strateji: 

-Küresel ölçekte başarı sağlamış olan, özgün tasarım ve yüksek teknoloji ürünleri ile büyük uluslararası firmalar/konsorsiyumlarla birlikte veya bunların 
alt yüklenicisi olarak faaliyet göstermek. 

-Bu kapsamda 1’inci ve 2’nci ligdeki tedarikçi ülkelere alt sistem/tamamlayıcı ürün satmak. 

-Hali hazırda başarısı kanıtlanmış bu stratejiyi devam ettirip geliştirmek. 

-Bu stratejinin uygulanabileceği ülkeler arasında; ABD, Almanya, Güney Kore, İsrail, İtalya, İspanya, İngiltere, Suudi Arabistan, Rusya, Çin ve Fransa gelmektedir. Politik farklılaşmalar nedeniyle bu potansiyel ortaklardan ancak pek azıyla işbirliği imkânının olması, ortakların çeşitlendirilmesi çabalarının önüne geçmemelidir. 

-Bu stratejinin uygulanabilme kolaylığı ve modelin hâlihazırda mevcut olması nedeniyle sahip olduğu üstünlüklere karşın, birlikte hareket edilmek durumunda kalınılan aktörlere tabi olması ve devamlı surette ticaret açığı verilmesi nedeniyle bir geçiş stratejisi olarak görülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. 

• 2’nci Strateji: 

-Değer yaratan ve/veya satılabilir ürünlerle rekabet koşulları görece hafif olan devletlerde ana yüklenici olarak faaliyet göstermek. 

-Bu kapsamda, savunma sanayii olmayan devletlere platform, sistem ve silah satışı yapmak. 
-Bu stratejinin uygulanabileceği ülkeler arasında; Pakistan, Irak, Gürcistan, Azerbaycan, Malezya, Türkmenistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Nijerya, Afganistan, Bangladeş, Ruanda, Kolombiya, Kazakistan Filipinler, Slovenya gelmektedir. 

-Bu stratejinin, hegemonik yada stratejik ortaklık ilişkisinin kurulmasını gerektirmesi, pazarın kârlılığının artmasıyla rekabetin artacak olması, küresel ölçekli rakiplerle doğrudan bir rekabetle karşı karşıya kalınması, orta ve uzun erimli yatırımları gerektirmesi, platform ve silah sistemlerinin bileşenlerindeki yabancı alt sistemlere/silahlara getirilen ihraç kısıtlamaları, yüksek maliyetlerle üretilmiş olmaları ve bunları destekleyecek olan askerî konsept ve doktrinlerin 
noksanlığı gibi zorluklarına karşın, başarılı olması halinde, yaratılan bağımlılık/karşılıklı bağımlılık nedeniyle Türk savunma sanayiini 3’üncü ligin ön sıralarına taşıyabileceği değerlendirilmektedir. 

2011 Arap Baharı ile Orta Doğu’da başlayan değişim ve dönüşümler, İran-ABD yakınlaşmasının Körfez ülkeleri üzerindeki etkileri, Rusya-Ukrayna krizinin Doğu Avrupa ülkelerindeki etkilerinin de önemli bir faktör olduğu düşünülmektedir. Bu bölgelerdeki ihtiyaçları uygun şekilde analiz edebilen, uygun şekilde politika izleyen ve etkin savunma ve güvenlik sanayii stratejileri uygulayan ülkelerin rekabette farklılaşma yaratabilecekleri ve yeni pazarları ele geçirebilecekleri değerlendirilmektedir. Nitekim ABD ve diğer Batılı ülkeler, yeni stratejik ortama uyum sağlamak üzere savunma/güvenlik stratejileriyle beraber savunma sanayii stratejilerini de gözden geçirmeye başlamışlardır. 

“Türk savunma sanayiinin uluslararası ticaret, rekabet ve işbirliği stratejileri” ana başlığı altında ayrı bir inceleme alanı olan bu konu, bu iki strateji arasında bir tercihten ziyade; Devletin ilgili kurumlarının da katılımıyla gerçekleştirilebilecek ve ekonomik istihbarat analizlerini de içeren millî bir çalışmanın sonucunda yapılabilecek optimizasyon analizi ile aşılacaktır. Bu nedenle raporda, uluslararası veri tabanlarından istifadeyle yapılabilecek yalınkat bir analizden kaçınılmıştır. 

• 3’üncü Strateji: 

-Yukarıdaki stratejilerden bağımsız olarak, savunma sanayii ürünlerinde savaş araçlarından istikrar, iç güvenlik ve barışı destekleme harekâtı ürünlerine yönelmek suretiyle ürün farklılaşması yapmak. Silah pazarında devam eden azalma eğilimine karşın; Afrika, Orta Asya, Doğu Avrupa, Güney Asya’da halen yürütülmekte olan devlet inşası süreçleri, güvenlik sektörlerinin başta ordu ve polis olmak üzere teşkili/yeniden yapılanması, savunma ve güvenlik 
sanayiini canlı tutacak önemli küresel bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. 

-Diğer bir çıkış yolu ise savunma ve güvenlik sanayiinin enerji, ulaştırma, haberleşme, sağlık, eğitim ve kent güvenliği gibi sektörün üretim alanlarına yakın ihtiyaçlarla iç-ilişki (inter-linkage) kurulabilmesidir. Bu yöntemle, ulusal ihtiyaçlar, etkin, ucuz, sürekli ve millî olarak karşılanabileceği gibi sektörü devamlı surette faal kılacağından istihdamı artırıcı ve entelektüel sermayeyi güçlendirici bir etki yaratabilecektir. Bu yaklaşım ayrıca, küresel iş yapabilme 
yetkinliğini de takviye edecektir. Örneğin, ülke için enerji güvenliği savunma sanayii aktörlerinin yetenekleriyle sağlandığında enerji hatlarının düğüm noktasını teşkil eden Türkiye için bu ağın güvenliği ve kontrolü millî imkânlarla karşınmış olacaktır.

 Savunma sanayiinin yurtiçindeki hangi kritik sivil ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak yapılandırılacağına ilişkin karar, ilgili bakanlık ve kurumların “ulusal savunma ve güvenlik stratejisi” ile “savunma ve güvenlik sanayii stratejileri”nin uyumlaştırmasını gerektirmektedir. 

-Bu stratejinin benimsenmesi, geleneksel “savunma” anlayışından daha geniş ve kapsayıcı olan “güvenlik” kavramına geçişi gerektirmektedir. Bu husus, -terminolojik bir düzenlemenin ötesinde - zihinsel bir dönüşümün kavramsallaştırılmasıyla ilişkili görüldüğünden raporun bundan sonraki bölümlerinde “Türk savunma ve güvenlik sanayii” terimi kullanılmıştır. 

5.2. Diğer Problem Sahalarına Yönelik Öneriler 
5.2.1. Kısa Dönemde Alınacak Tedbirler (1 yıl) 

Yukarıda (md. 5.1) genel esasları verilen; “Türk savunma ve güvenlik sanayiinin uluslararası ticaret, rekabet ve işbirliği stratejileri”nin oluşturulması maksadıyla, Savunma ve Güvenlik Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun görevlendirilmesi.53 

Savunma sanayiinde tespit edilen sorun alanlarının gruplaştırılarak çözüm önerileri üretmek ve en iyi uygulamaları/tecrübeleri paylaşmak amacıyla bürokrasi-sektör katılımıyla etkileşim grupları teşkil edilmesi. Bu kapsamda; 

• Küresel iş yapma etkileşim grubu, 
• Ar-Ge etkileşim grubu, 
• Dış ilişkiler/savunma diplomasisi etkileşim grubu, 
• Kritik yetenekler etkileşim grubu, 
• Entelektüel sermaye etkileşim grubu, 
• İç Pazar ve diğer sektörler etkileşim grubu, 
• Küresel pazar ve ihtiyaç analizi etkileşim grubu öncelik arz etmekte dir. 

DİB, MSB, Gnkur. Bşk.lığı, SSM ve ilgili diğer kurumların katılımıyla savunma ve güvenlik sanayii dış politika/dış ilişkilerinin yönetimi hakkında dönemsel toplantıların yapılması. 

Savunma ve güvenlik sanayiinde faaliyet gösteren Ar-Ge kuruluşlarının; MSB, SSM, Gnkur. Proje Ynt. D., TUBİTAK, kuvvet komutanlıklarına bağlı Ar-Ge birimleri, sektörde faaliyet gösteren şirketlerin Ar-Ge bölümleri, üniversitelerin Ar-Ge merkezleri ve teknoloji park/havuzlarının, katılımıyla dönemsel toplantılar icra edilmesi. 

DİB’in dış görevdeki personelinin, askerî ve ticari ataşeler ile TSK’nın dış görevlerdeki personelinin, savunma sanayii stratejilerinin uygulanması konusunda sertifikasyona tabi tutulması, aylık ve görev sonuç raporlarından farklı olarak savunma ve güvenlik sanayii konusunda ilgili kuruma bilgi akışının sağlanması, yurt dışındaki eğitim kurumlarına gönderilen personel ve 
öğrencilerin konu hakkında eğitime tabi tutulması. 

Türk savunma ve güvenlik sanayiinin ilgili aktörlerinin, NATO Mukabele Kuvveti ve Uluslararası barışı koruma faaliyetlerinde kullanılan harp silah ve araçlarının üretimine yönlendirilmesi. 

BİOEM (Barış İçin Ortaklık Merkezi), TMMM (Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi) ile savunma ve güvenlik sanayiinin etkileşiminin sağlanması. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 3


TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 3


2.2.3. Türk Savunma Sanayinin Mevcut ve Muhtemel Problem Sahaları 

2.2.3.1. Ekonomik Tabanlı Problem Sahaları 

Türk savunma sanayiinin makro ekonomik seviyede sektörel sorunları müteakip maddelerde sunulmuştur: 
• Türk savunma sanayii, yukarıda (md. 2.1.3.Savunma Sanayii Küresel Pazarının İşleyişi) bölümünde belirtilen sakıncalardan en fazla etkilenen ülkeler grubunda (IV. lig) yer almaktadır. 
• Son on yıllık dönemdeki (2004-2013) savunma harcamaları ortalaması 16,87 milyar Dolar olan ülkemiz dünya sıralamasında ancak orta sıralarda yer alabilmektedir.48 Savunma bütçesinde azalmaya gidilmesi, bu büyüklükteki bir sektörün sadece güçlükle idamesini sağlayabilmektedir. Esasen millî savunma harcamalarına ayrılan bütçenin, %58’i personel giderlerine, %42’si cari giderlere ayrılmakta olup, cari giderlerin yarısının; bakım, onarım ve idame için harcandığı hesaba katıldığında, savunma bütçesinin sadece %19’una yakın bir bölümünün silahlanmaya ayrılabildiği anlaşılmaktadır. 
• Türk savunma sanayiinin benimsemiş olduğu ve üzerinde önemli aşamalar kaydettiği “millîlik” ve “özgün tasarım” ilkelerinin hali hazırda istenilen seviyede olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Burada yurt içi üretim yüzdesinin artırılmasından çok hammaddede dışa olan bağımlılığın azaltılması ve enerji yüksek maliyeti girdilerinin azaltılması konusu önem kazanmaktadır. Savunma sanayii ihracatındaki olumlu gelişmelere karşın, ihracatın ithalatı karşılama oranı (1,596/1,326) 1,2 olup, Ar-Ge harcamalarının (0,927 milyar Dolar) toplam cirodan çıkarılması halinde sektörün -657 milyon Dolar açık verdiği anlaşılmaktadır.49 
• TSK’nin nitelik üstünlüğü sağlayan millî yetenekler kazanmasına ve Türk savunma sanayiinin uluslararası ortamda faaliyet gösterebilme yetkinliğini artırmasında özgün tasarımların geliştirmesinin belirleyici rolü, Ar-Ge faaliyetlerinin başarısına bağlıdır. Ar-Ge faaliyetlerinin, uyumlaştırılması 
ve bu alandaki etkinliğin artırılmasına yönelik ilerlemelere karşın, mevcut çok parçalı yapısının mahzurlarının giderilememesi ve entelektüel sermaye eksiğinin karşılanamaması halinde, teknolojik bağımlılık ve rekabet gücünün kaybedilmesi riski ile karşılaşılması kuvvetle muhtemeldir. 
• Türk savuma sanayiinin son derece kabarık bir şirketler profiline sahip olması nedeniyle sektör, uluslararası rekabet koşullarıyla başa çıkamayacak çok sayıda zayıf aktörden oluşan bir yapı arz etmektedir. 
• Bu şirketlerin bekalarını büyük ölçüde TSK’nin ihtiyaçlarının karşılanması yönündeki stratejiyi benimsemeleri aşağıdaki problem sahalarını yaratmakta dır:3 
• Talebe dayalı üretim stratejilerinde olduğu üzere, iç piyasada elde edilen nispi başarıya karşın uluslararası rekabet ortamında zorlanılması. 
• Uluslararası ortamda rekabet imkânı bahşeden nitelikte Ar-Ge; dolayısıyla da özgün tasarım geliştirilememesi, TSK’nin yeni yetenekler kazanmasına katkı sağlanamaması. 
• İç ve dış piyasada, sivil ürünler kapsamında ilgili diğer sektörlere ilgi duyulmaması; pazar ve ürün seçeneklerinin çeşitlendirilememesi. 
• Büyük kapsamlı projelerin çoğunun sözleşmelerinin tamamlanmış olması, önümüzdeki dönemde sektörün iç piyasa imkânlarında önemli ölçüde bir daralmaya neden olabilecektir. 

2.2.3.2. Diğer Sebeplerden Kaynaklanan Problem Sahaları ve İhtiyaçlar 

• Devrevi siyasi gelişmelerin, Türkiye’nin yumuşak gücünden yararlanma imkanlarını birkaç yıl öncesine göre belirgin ölçüde kısıtlamış olması, Türk savuma sanayiinin sürdürülebilirliğinin artırılmasının önünde önemli bir engel oluşturma riskini yaratmaktadır. 
• Uluslararası rejimler, Türkiye’nin ittifak ilişkisi içerisinde olduğu devletlerin üçüncü taraflara uyguladığı ambargolar ve uluslararası ortamdaki geleneksel/stratejik ortaklarımıza yönelik politikalar, savunma ve güvenlik sektörünün uluslararası ortamdaki faaliyetlerini kısıtlayabilmektedir. 
• Türk savunma sanayii, yüksek kaliteli ürünlerine karşın, askerî ekol-model oluşturamadığından, uluslararası ortamda temayüz eden bir iki şirketi dışında markalaşmayı başaramamıştır. Şirketlerin TSK’ya ürün satmış olmasının yabancı alıcılarda yarattığı güven duygusu bu yolda önemli bir aşama olmasına karşın yeterli değildir. 

Bu kapsamda yer alan diğer problem sahaları ve ihtiyaçlar, raporun hazırlanması esnasında yapılan temas ve incelemelerle bu kapsamda daha önce yapılan çalışmalarda tespit edilmiş olup, müteakip bölümde (md. 3) sunulmuştur. 

Yapılan temas ve incelemelerde görüş ve tanıma sistemleri, milli gemi, İHA vb. projelerin bu duruma bir istisna oluşturduğu, iç güvenlik harekâtı başta olmak üzere TSK’nın nitelik üstünlüğü sağlayan ihtiyaçlarını karşılayan şirketlerin uluslararası rekabet gücümüm yüksek olduğu tespit edilmiştir. 

3. TÜRK SAVUNMA SANAYİİNİN DURUMU HAKKINDA YAPILAN ÇALIŞMALARDA VE RAPORUN HAZIRLANMASI SAFHASINDA TESPİT EDİLEN HUSUSLAR 

Türkiye’nin savunma ve güvenlik yapılanması ile savunma sanayiinin durumunun geliştirilmesi maksadıyla son dönemde yapılan çalışmalarda ve sektör temsilcileriyle yüz yüze yapılan görüşmelerde tespit edilen hususlar ana hatlarıyla müteakip maddelerde, ayrıntılarıyla Ek-3’de sunulmuştur. 

3.1. Yapısal ve Kurumsal Sorunlar Ana Başlığı Altında: 

• Sivil-Asker ilişkilerinin düzenlenmesi, MSB ile Gnkur.Bşk.lığının yetki, sorumluluk ve görev ilişkilerinin gözden geçirilmesi. 
• MSB ve SSM arasında tedarik, dış ilişkiler ve Ar-Ge konuları başta olmak üzere yetki ve görev alanlarının uyumlaştırılması. 
• Dış politika ile ulusal güvenlik karar, süreç, vasıta ve kurumlarının savunma sanayinin ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde oluşturulması / yapılandırılması, 
bu kapsamda bakanlıklar başta olmak üzere kurumlar arası birlikte çalışabilirliğin artırılması. 
• Kurumlar başta olmak üzere savunma sanayii sektörünün diğer paydaşları arasında ilave koordinasyon ihtiyacını karşılayacak ve sürtüşmeyi ortadan 
kaldıracak yapısal bir mimarinin oluşturulması. 
• Sektörde yer alan ana ve alt yüklenicilerin uluslararası rekabetin gereklerine uygun olarak yapılandırılması. 
• TSK GV (Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı)’nın misyonunun günümüz şartlarına göre gözden geçirilmesi. 
• Orta Vadeli Mali Plan’ın hazırlanması da dahil olmak üzere, MSB bütçesinin tespiti çalışmalarının başlangıcından itibaren her safhasında, ilgili Bakanlıklar 
 ile MSB’nin birlikte çalışmasının sağlanması. 
• Savunma ve güvenlik harcamalarının TBMM tarafından denetlenmesi sürecinin geliştirilmesi. 

3.2. İşlevsel Sorunlar Ana Başlığı Altında: 

• MSPF (Millî savunma planlama faaliyetlerinde) kullanılan PPBS (Planlama, Programlama ve Bütçeleme Sistemi)’nin, sektörün diğer paydaşlarının bu sürece  başlangıcından itibaren katılımını ve kritik bilgi ihtiyacını karşılayacak şekilde geliştirilmesi. 
• Tedarik sürecinde zaman, etkinlik ve para kaybına neden olan bürokratik uygulamaların aşılması. 
• Sektörün, idamesinin ve ihracat kapasitesinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında devletin -teşvik, ihracat kredisi, Ar-Ge ve insan gücü yatırımları, savunma sanayiine ayrılan kaynağın artırılması  vb.- mali ve idari desteğinin artırılması. 
• Platform/Sistem/Alt sistem satışı ve modernizasyon faaliyetlerinin, lojistik (ikmal ve bakım) ve eğitim hizmetlerini de kapsayacak şekilde geliştirilmesi  ve sektöre yeni alanlar açılması. 
• Uluslararası kuruluşlarda CNAD (The Conference of National Armaments Directors), OCCAR, NSPA (NATO Support Agency) ve EDA  (European Defence Agency)’da etkinliğin artırılması.50 
• Savunma ve güvenlik harcamalarına tahsis edilen kaynağın artırılması. Bu kapsamda: 

-Gelir ve Kurumlar Vergisi üzerinden SSDF’ye aktarılan % 3,5’lik payın artırılması. 
-SSDF’nin sadece TSK’nin modernizasyon ihtiyaçları için kullanılması. 
• Dış kredilerle yürütülen projelerin gecikmesini önlemek için kaynağın zamanında sağlanması. 

3.3. Bilgi Alt Yapısına İlişkin Sorunlar Ana Başlığı Altında: 

• Yumuşak güç yeteneğini öne çıkaran, politik, ekonomik ve askerî güç unsurlarını birleştiren yeni bir güvenlik ve savunma siyasetinin geliştirilmesi. 
• Savunma sanayiine konsept anlayışının kazandırılması; kapsamlı savunma sanayii strateji ile alt sektör stratejilerinin belirlenmesi ve yönetilmesi. 
• Sektörün teknolojik ve yönetimsel ihtiyacını karşılamaya yönelik eğitim ve öğretim kurumlarının yeniden yapılandırılması. 
• Kurum, şirket, üniversite ve teknoloji platformları arasındaki etkileşimi artıracak ve sinerji yaratacak insan sermayesinin niteliğinin artırılması. 
• Millî savunma ve güvenlik sektör ve süreçleriyle MSPF’de yetkin insan gücü yetiştirilmesi, sivil-asker muadelet ilişkisinin tesis edilmesi. 
• Küresel iş yapma becerisinin artırılması. 
• Savunma ve güvenlik sektörü içinde şeffaflık, etkileşim ve güven ortamının iyileştirilmesi. 
• “Gizlilik” kavramının, uluslararası ölçüler dikkate alınarak, kanun ve yönetmeliklerle yeniden düzenlenmesi. 

Söz konusu dokümanlarda Türk savunma sanayiinin yapısal ve devrevi sorunları üzerinde genel bir mutabakat sağlandığı, çözüme yönelik önerilerin daha ziyade bugünün sorunlarını gidermeye yönelik olduğu, köklü değişiklikler içeren öneriler üzerinde ise görüş birliği sağlanamadığı tespit edilmiştir. 

4. BATILI DEVLETLERİN SAVUNMA VE GÜVENLİK SANAYİİ SEKTÖRÜ PLANLAMALARINA VE STRATEJİLERİNE GENEL BAKIŞ (Ek-4) 

Bu bölümde, Batılı devletlerin savunma ve güvenlik sanayii sektörü planlamalarına ve stratejilerinin ayrıntılı bir analizinden ziyade, raporun kapsamına ışık tutacak bölümlerine yer verilmiştir. 

4.1. Batılı Devletlerde Ulusal Güvenlik Kavramı ve Savunma ve Güvenlik Sanayii Planlaması 

Savunma ve güvenlik sanayiinde önde gelen Batılı ülkelerde, politik-askeri ve stratejik seviyelerde hazırlanan ve ülkelerin ulusal güvenlik stratejilerini şekillendiren dokümanlarda, savunma ve güvenlik sanayii sektörüne ilişkin belirleyici esaslar yer almaktadır. 

Bu dokümanlar periyodik ve sistemik özellik göstermekte, kamunun ve savunma sanayiinin erişimine açılmaktadır. Bu kapsamda; 

• Ulusal Güvenlik Stratejileri; uluslararası, bölgesel ve ulusal stratejik ortamdaki gelişmelere paralel olarak belirli dönemlerde yenilenmektedir. 
• Ulusal Güvenlik Stratejilerine uygun olarak savunma bakanlıkları tarafından ilgili diğer bakanlıklarla ve kurumlarla koordineli olarak savunma/güvenlik planlama rehberi yayımlanmaktadır. 
• Ulusal güvenlik stratejileri ve savunma planlama rehberi ışığında periyodik olarak (genellikle 4 yılda bir) savunma/güvenlik gözden geçirme süreçleri icra edilmekte ve süreçler sonunda raporlar yayımlanmaktadır. 
• Oluşturan ulusal savunma stratejileri doğrultusunda kuvvetler ve savunma/güvenlikle ilgili di-ğer kurumlar için alt stratejiler belirlenmektedir. Bu bağlamda: 
• -Kara, hava, deniz kuvvetleri stratejileri 
• -Yurt güvenliği stratejisi, 
• -Uzay stratejisi, 
• -Siber savunma stratejisi 
• -Diğer stratejiler oluşturulmaktadır. 

Yukarıdaki savunma ve güvenlik planlamasına bağlı olarak savunma/güvenlik sanayiini doğrudan ilgilendirecek şekilde savunma/güvenlik sanayii stratejileri oluşturulmaktadır. Ayrıca alt sektörler için de ayrı stratejiler tanımlanmaktadır. Savunma bakanlıkları ile kuvvet komutanlıklarınca hazırlanan 5/10 yıllık tedarik planlarının sanayi versiyonu sektörün erişimine açılmaktadır. 

4.2. Batılı Devletlerde Tedarik Kurumları ve İşletme-İdame Faaliyetleri 

İngiltere, Fransa ve Almanya gibi gelişmiş müttefik ülkelerin silahlı kuvvetlerinin askerî teçhizat tedarik faaliyetleri Savunma Bakanlığına bağlı ayrı bir kurum tarafından tek elden yürütülmektedir. 

İngiltere’de DES, Fransa’da DGA (Ministere De la Defense), Almanya’da BAAINBw (Federal Office of Bundeswehr Equipment, Information Technology and In-Service Support) tek tedarik kurumlarıdır. 

Bu kurumlarda ağırlıklı olarak askerler olmak üzere sivil ve askerler birlikte çalışmakta olup, sivillerin büyük çoğunluğunu emekli askerler oluşturmaktadır. Fransa’daki işleyiş, ağırlıklı olarak “silah mühendisleri” askerî sınıfına dâhil personel tarafından yürütülürken İngiltere’de bu işlev, sivil yöneticilerden 
ve askerlerden oluşan teknik kadrolar tarafından yürütülmektedir.51 Danimarka, Hollanda İngiliz geleneğine, Akdeniz ülkeleri ise Fransa’daki işleyişe yakın bir çizgi takip eder. 

Farklı gerekçelerle de olsa, işletme ve idame (ikmal-bakım-onarım) yapılanmalarını ağırlıklı olarak özel sektöre dayandıran İtalya, Almanya ve Belçika, bu işleyiş nedeniyle özellikle harekât alanında ciddi kısıtlarla karşılaşmaktadırlar. 

4.3. İngiltere’de Savunma ve Güvenlik Sanayii Yeniden Yapılanma Faaliyetleri 

İngiltere, savunma harcamalarındaki azalmaya ve küresel rekabet koşullarına uygun olarak savunma ve güvenlik sanayii stratejisini 2010’dan itibaren yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda İngiltere’nin Savunma Sanayii Strateji Belgesi tipik özellikleri ile dikkat çekmektedir. İngiltere’nin 
2005 yılında yayımlanan Savunma Sanayii Strateji Belgesi savunma ile ticaret ve endüstri bakanları ve hazine müsteşarı tarafından imzalan “bakanlıklar arası” üst düzey belgedir. Strateji belgesi 152 sayfadan oluşmakta, alt sektörlerin tamamıyla ilgili uzun vadeye ışık tutmaktadır. 

İngiltere’de 2005’de yayımlanan savunma sanayii stratejisi son yıllarda kapsamlı bir revizyona tabii tutulmuştur. Bu revizyonda 2010 ulusal güvenlik stratejisi ile 2011 yılı savunma ve güvenlik gözden geçirme süreci etkili olmuştur. Revizyon sonunda “Teknoloji Yoluyla Ulusal Güvenlik-2012” isimli yeni savunma sanayii stratejisi ortaya çıkmıştır. 

Yeni savunma sanayii stratejisini uygulamaya geçirmek ve İngiltere’nin savunma sanayiinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla kamu ve özel sektörün işbirliği ile 2014 yılında “Savunma Güçlendirme Ortaklığı 
- Defence Growth Partnership (DGP)” belgesi hazırlanmıştır (Şekil 8.). 
İngiltere DGP’de sıklet merkezi yapılacak iki kritik sektör belirlemiştir. Bunlar, hava yetenekleri ve istihbarat sistemleridir. 




Şekil 8. İngiltere’nin Savunma ve Güvenlik Sanayii Stratejisi Güncelleme 


DPG’nin yapılanması şu şekildedir. 

Başkanlık Yapısı: DGP’nin iki eş başkanı bulunmaktadır. Hükümet adına, İş, Yenilik&Yetenekler (Department of Business, Innovation & Skills (BIS) Bakanlığının İş ve Girişim Bakan Yardımcısı, savunma sanayii adına MBDA firması direktörü eş başkanlardır. Savunma Bakanlığının Savunma Teçhizatı, Destek ve Teknoloji Bakan Yardımcısı da ana müşteri temsilcisi olarak yer almaktadır. 

DGP, 8 müşterek çalışma grubu teşkil etmiştir. Her grupta hükümet ve sanayi temsilcileri yer almaktadır. 
Grup liderlikleri alanda başarı sağlamış sektör kuruluşlarına verilmiştir. DGP hazırlıklarını 2014 sonunda tamamlamış ve ortak deklarasyonla uygulanmaya başlanmıştır. 


Tablo 5. Savunma Sektörü Geliştirme Ortaklığı Çalışma Grupları 

4.4. Batılı Devletlerin Savunma Sanayii Sektörü Planlama ve Stratejilerine İlişkin Değerlendirme 

Tedarik Kurumları ve İşletme-İdame Faaliyetleri Hakkında Değerlendirme Türkiye’de muhtelif çalışmalarda yer bulan tek elden tedarik sistemi ve lojistik 
(işletme-idame) yapılanma ile ilgili görüşler, Avrupa’daki örneklere dayandırılmaktadır. Tedarik kurumlarının yapılandırılması konusunun, -sistemik bütünlük bakımından- “MSPF’nin Gözden Geçirilmesi” başlıklı ayrı bir inceleme kapsamında ele alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. 

Hâlihazırda yürürlükte olan MSPF modeli genel itibariyle, TSK’nin mevcut ve geleceğe yönelik ihtiyaçlarını gözeten, kurumsal yetkinliği4 haiz yapısıyla, 
köktenci değişikliklere gidilmeksizin geliştirilebilecek bir yapıdadır. Yukarıda da değinildiği üzere mevcut sistemin gözden geçirilmesi; özel yetkilendirmeyi 
ve teknik düzeyde tetkik ve incelemeyi gerektiren ayrı bir ihtisas konusu ve inceleme alanıdır. 

 Bu terimle; MSPF’nin bütün işlevleri yerine getirme kapasitesine haiz alt yapıya sahip olmak kast edilmiştir. 

MSPF’nin bu çalışmanın kapsamı dâhilinde geliştirilmesine ihtiyaç duyulan hususlar özetle aşağıda (md. 5.2) sunulmuştur. 

Tedarik faaliyetlerinde uygulanan yöntemlerin bu çalışmanın alanına giren hususları Ek-5’te tahlil edilmiştir. Buna göre merkezi bir tedarik kurumu vasıtasıyla (tek elden) tedarik yönteminin belirli alanlarda ciddi kısıtlarının olduğu, buna karşın, mevcut çok parçalı yapıdan karma (hibrit) bir yapılanmaya 
gidilerek hâlihazırda karşılaşılan sorunların önemli ölçüde aşılabileceği sonucuna ulaşılmıştır. 

İşletme-idame faaliyetlerinin üretici ya da bu konuda uzmanlaşmış firmalar tarafından gerçekleştirilmesi yöntemi, savunma sanayileri dışa bağımlı ülkelerde yaygın olarak kullanılmakta olup bu alanın silahlı kuvvetlerden ayrı yapıların elinde olması; rekabet koşullarının yeterince yaratılamamasından 
doğan yüksek maliyetlere ilave olarak harekât ortamında da ciddi kısıtlara sebebiyet vermektedir. Diğer taraftan, mutlak surette devlet eliyle üretilmesi zorunlu olmayan, güvenlik riski düşük mal ve hizmetler ile yüksek yatırım ve idame maliyetleri yoluyla lojistik birliklere kazandırılacak geri bölge (yurt içi sahası) yeteneklerinin -serbest rekabet koşulları sağlanmak kaydıyla özel sektör tarafından sağlanması imkânlarının geliştirilmesine ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir. 

Savunma ve Güvenlik Sanayiini Yeniden Yapılanma Faaliyetleri Hakkında Değerlendirme 

İngiltere’nin savunma ve güvenlik sanayiinin konsolidasyonunu sağlamaya yönelik yeniden yapılanma gayretlerinin, Avrupa ekonomisine hâkim olan koşullar ve küresel pazarın görünen geleceğindeki gelişmelere uygun bir yaklaşım olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim 1990’larda ABD de yaşadığı ekonomik daralmayı bu yöntemle aşmıştır. Bununla beraber uzmanlar aynı ABD örneğinin İngiltere örneğinde de istenilen başarıyı sağlayıp sağlayamayacağı konusunda temkinlidirler.52 

Bu zamana kadar olan süreçte, savunma ve güvenlik sanayiinin yapılanmasını daha ziyade serbest piyasa koşullarına göre düzenlemeyi tercih eden İngiltere’ nin sektörün yapılanmasına müdahale anlamına gelen bu girişimleri, İngiliz geleneğinin Fransa’ya giderek daha fazla yaklaştığı anlamına gelmektedir. 
Fransa, küresel ekonomik koşulların bütün baskılarına rağmen, ulusal güvenliği için stratejik önemi haiz olarak değerlendirdiği sektörler üzerindeki devlet gücünü; mülkiyetini, hâkimiyetini ve kontrol mekanizmalarıyla koruma geleneğine sahiptir. 

Diğer AB üyesi devletlerin şirketlerini birleştirmek suretiyle sektörü konsolide etme kararları ulusal çıkarlarından ne ölçüde vazgeçebileceklerine bağlıdır. 

Türkiye, AB üyelerinden farklı olarak bu kapsamdaki kararlarını bağımsız olarak uygulayabilme imkân ve kabiliyetini haizdir. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 2

TÜRK SAVUNMA SANAYİİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 2


2011 yılı itibariyle, en büyük silah alıcıları sırasıyla; Suudi Arabistan (33,7 milyar Dolar), Hindistan (6,9 milyar Dolar) ve Birleşik Arap Emirlikleri (4,5 miyar Dolar)dır.22 

2.1.3. Savunma Sanayi Küresel Pazarının İşleyişi 

Savunma sanayii pazarının işleyişi yapısal ve cari koşulları nedeniyle sorunludur. Yapısal sorunların başında pazara doğrudan ve dolaylı düzenleme ve müdahaleler, cari koşullarda ise devrevi (konjonk-türel) siyasal ve ekonomik gelişmeler belirleyici olmaktadır. 

• Pazar başat (hegemon) ülkeler tarafından düzenlenen rejimler ile kontrol edilmektedir. Az sayıda ülkenin tekelinde bulunan nükleer silahlar ve füze teknolojileri uluslararası kökleşmiş rejimlerle yasaklanmış; antipersonel mayınlarının kullanımı, 1999’da sınırlandırılmış;23 konvansiyonel silahlar 
ise 2014’ten itibaren24  daha önce bu silahların satışından büyük kazanımlar elde eden devletlerin liderliğinde- kontrol altına alınmaya başlanmıştır.1 Uluslararası rejimlere ilave olarak başat devletlerin uyguladıkları ticari ambargolar, müttefiklerinin ticari tercihlerini kısıtlamaktadır. 
• Uzay, bilişim, sensör, robotik, elektronik ve elektromanyetik gibi gelişmiş teknolojiler ihracat kısıtlılıkları ile belirli tekellerin kontrolündedir. 
• ABD ve Rusya, başat olmanın sağladığı üstünlükler vasıtasıyla doktrinlerini uygulayan silahlı kuvvetlerin silah tercihlerini önemli ölçüde etkilemekte ve şekillendirebilmekte dir. Bu durum, silah alan devletlerin serbest seçim iradesini zorlamaktadır. “Askerî ekol-model” olarak da adlandırılabilecek bu durum, Soğuk Savaş döneminde -birkaç istisna dışında- her iki kutupta yer alan devletlerin silahlı kuvvetlerinin envanterlerine ABD ve SSCB menşeli harp silah ve araçlarının egemen olması, yaygın olarak Orta Doğu ve Afrika’daki eski sömürge devletlerinin ordularında İngiltere, Fransa gibi eski sömürgeci devletlerin askerî gelenekleriyle beraber, doktrin, eğitim, teçhizat ve silahlarının kullanılmaya devam edilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Günümüzde de devam eden doktrinsel bağımlılık eğilimi kolaylıkla ve kısa sürede aşılamamaktadır. Örneğin, Taliban sonrası Afganistan ordusu ABD liderliğinde teşkil edilmesine karşın teçhizatın önemli bir kısmı Rus yapımıdır. ABD, bu ülkeye sağladığı piyade silahlarının yaklaşık olarak %80’ini eski Varşova Paktı devletlerinden tedarik etmiştir. Bu kapsamda ABD Afgan ordusuna 80.000 AK-47 (Kaleşnikov) piyade tüfeği tedarik etmiştir. Benzer şekilde Afgan Hava Kuvvetlerinde de Rus yapımı 
Mi 17 ve Mi-35M helikopterleri ağırlıklı olarak kullanılmaktadır.25 

• Savunma sanayiinde güçlü olan devletlerle zayıfların ilişkisinde, teknoloji aktarımı her zaman bu teknolojilerin üçüncü taraflara ihraç edilebilmesi ya da bu alanda tam bir yetkinliğin kazanılması anlamına gelmemektedir. Bu işleyişte başatlar, bir taraftan ortaklarına mal satarken diğer taraftan da onların kendi aleyhlerine gelişmelerini sınırlandırabilmektedirler. İşleyiş “kazan-az kazan” ilkesi üzerine kurulmuştur. 
• Başat devletlerin oluşturduğu merkez; politik, askerî ve ekonomik güç vasıtalarıyla pazarı şekillendirmektedir. Merkeze eklemlenen yarı-çevre ülkeleri ise başat devletlerin yarattığı kısıtlı serbest piyasa ortamında faaliyet göstermek, pazarda pay sahibi olabilmenin bedelini; bizzat pazar olmak veya yeni pazarları büyük ortaklarla paylaşarak ödemek durumunda kalmaktadır. 
Merkez ve yarı-çevre ilişkisi dışında kalan silah üreticisi ülkeler ise kısıtlı nüfuz alanlarında faaliyet gösterebilmektedir. 
Burada mesele pazar koşulları itibariyle ele alınmıştır. Bu uygulamaların ahlakî boyutu ile hali hazırda bu rejimleri yöneten bazı devletlerin aykırı uygulamaları, başka bir incelemenin konusu olduğundan kapsam dışında tutulmuştur. 
• Yeni aktörlerin, gelişmiş veya büyük yatırım maliyeti ile elde edilebilecek ürünlerinin, pazarın büyük tedarikçileri ile hem kalite hem de fiyat bakımından rekabet edebilmesi güçlükle mümkündür. 
• Güçlü konsorsiyumlar tarafından paylaşılan savunma sanayii pazarında, serbest rekabet koşulları eksiktir. 
• Avrupa’da süre giden ekonomik daralma -ABD’nin 1990’larda gerçekleştirdiği- belirli sektörlerde odaklaşmayı ve ekonomik birleşmeleri zorunlu kılmaktadır. 
• Üretim maliyetlerinin yükselmesi özellikle Batılı devletleri, rekabet güçlerini gelişmiş sistem üretimi suretiyle muhafaza etmeye zorlamaktadır.26 Buna karşın yükselen ekonomiler, sağladıkları büyük avantajlara karşın; özgün bilgiye sahip olamamaları başta olmak üzere pazarın yapısal sorunlarından 
kaynaklanan nedenlerden ötürü, daha küçük hedeflerle yetinmek ya da teknoloji atlayarak gelişmiş devletlerde rekabet etmek zorunda kalmaktadırlar.27 
• Önümüzdeki döneme ilişkin olarak, ABD’nin, Obama döneminde kabul edilen Bütçe Kontrol Yasası gereği 2020 yılına kadar savunma harcamalarında 600-700 milyar Dolar kesintiye gitmesi beklenmektedir.28 
Buna ilave olarak İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinin savunma bütçelerinde kısıntıya gitmeleri dikkate alındığında küresel pazarda ciddi bir daralma ve sıkı rekabet koşullarının ortaya çıkması, bunun en fazla Türkiye gibi ülkelerin savunma sanayilerini etkilemesi beklenmelidir. 
• NATO’da son dönemde gündeme gelen ve maliyetli yatırımların müttefiklerce paylaşımını öngören “akıllı savunma (smart defence)” projesi, -önceki örneklerinde de olduğu gibi- savunma sektöründe gelişmekte olan üyelerine önemli kazanımlar sağlamakla birlikte, en fazla, bilgi altyapılarını elinde bulunduran devletlerin lehine işleyen bir düzen yaratmaktadır. 
Savunma sanayii pazarında temel tercihleri şekillendiren nötr özellikler, hangi aktörün nasıl bir 
konum aldığına göre farklı sonuçlar yaratabilmektedir. Bu kapsamda; 
• Salt yüksek değer taşıyan ürünler dışında, satılabilir her ürünün pazarda bir yeri olduğu görülmektedir. Fiyat, ittifak ilişkisi, satın alma kredileri, yasaklanmış silahlar, denetimsiz satış vb. çok sayıda yasal ve yasal olmayan pazarlama ve üretim stratejisi, aktörlerin konumunu belirlemektedir. 
• Silah pazarı, düşük maliyet ve nitelikli klasik, orta maliyetli modern/modernleştirilmiş ve yüksek maliyetli “post-modern” denebilecek ürünler olmak üzere üç kademe halinde şekillenmiştir. Başat devletler, üçüncü kademedeki ürünlerin ulusal denetimini muhafaza ederken ikinci 
kademedeki ürünlerin maliyetini azaltan ortaklıklara meyillidirler. 
• Sektördeki başlıca rasyonel davranışlar arasında; şirket birleşmeleri, ortak üretim, ortak Ar-Ge ve belirli alanlara yoğunlaşma sıklıkla uygulanan stratejiler arasında yer almaktadır.29 
Sektörün uluslararası rekabet gücünü ve sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik bu kapsamdaki düzenlemeler, 
Batılı devletlerde piyasa-devlet, Rusya ve Çin’de ise devlet eliyle yapılmaktadır. 
• Siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler, karşılıklı çıkar ve bağımlılık yaratabildiği oranda sektöre ilişkin tercihlerde belirleyici olabilmektedir. Buna karşın teknolojik bağımlılık ve ürüne olan ihtiyaç, siyasi ilişkilerdeki gerginliğe rağmen silah satışının devamı sağlayabilmektedir. Askerî modelini; 
konsept ve doktrinini yaygınlaştıran, savunma güvencesi sağlayabilen devletlerin ticari rekabetten büyük ölçüde korundukları görülmektedir. 
• Daha ziyade klasik harp silah ve araçlarından oluşan, talep temelli (endeksli) ürünler, düşük yatırım maliyetlerine ve iç pazardan sağladıkları desteğe karşın uluslararası ortamda sıkı rekabete maruz kalırken, daha ziyade geleceğin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik özellikler taşıyan, arz temelli ürünler, yüksek Ar-Ge ve kuruluş maliyetlerine karşın ürün farklılaştırmasının sağladığı 
imkânlarla rekabetten sakınabilmektedirler. 
• Uluslararası pazarda hiyerarşik bir yapıdan tam anlamıyla söz etmek mümkün olmasa da, faaliyet alanları (segment), nitelik ve uluslararası yetkinlik kapasitesi ölçütleri dikkate alınarak aşağıdaki (Tablo 2.) sınıflandırmayı yapmak mümkündür. 



Tablo 2. Savunma Sanayii Modellerinin Hiyerarşik Yapılanması 

Bununla birlikte aktörlerin yukarıda jenerik olarak tanımlanan “lig”lerin bütün özelliklerini karşılayabildiklerini söylemek mümkün değildir. 
Aktörlerin sektördeki durumuna ilişin-örneklem- konumlanma Şekil 4.’te sunulmuştur. 
Ayrıca, bu sınıflandırma; muhtelif örneklerinde de (Bkz. son not30 ) olduğu üzere, kârlılık açısından da bir ölçü oluşturmamaktadır. 


Şekil 4. Savunma Sanayii Sektöründe Hiyerarşik Konumlanma 

Bu hiyerarşik yapı sektöre özgün ölçütlere göre düzenlenmiş olsa da sonuçları itibariyle politik ve askerî güç yapısı ve konumlanmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bu kapsamda, diğer -politik, askeri, ekonomik coğrafi vb.- koşulların da uygun olması halinde, ana yüklenici olarak lazer silahı, uydu, füze, insansız hava aracı, savaş uçağı ve uçak gemisi üretebilen devletlerin küresel; tank, top, zırhlı araç, savaş gemisi, denizaltı, radar ve hava savunma füzesi üretebilenlerin ise kıtasal ve bölgesel güç oluşturma potansiyeli olduğunu söylemek mümkündür. 

• Küresel ölçekte faaliyet gösterebilme kapasitesindeki şirketlerin büyük çoğunluğu, ulusal pazarın ihtiyaçlarından beslenmektedirler. Bu kapsamda özellikler Batılı devletler, personel maliyetlerini azaltabilmek maksadıyla, daha hızlı, etkin, hassas, uzun menzilli, yüksek harekât takatli, düşük idame maliyetli, taşınabilir, stratejik ulaştırma ve süratli yığınaklanma yapabilen, uzayı 
kullanan, C4ISR (Komuta Kontrol İletişim, Bilgisayar, İstihbarat, Keşif ve Gözetleme) kapasiteli, simetrik ve asimetrik alanda farklılaşma yaratan, müşterek ve bileşik harekât ihtiyaçlarını karşılayabilen, nicelik bakımından azalmayı nitelik artışıyla karşılayabilen, platform ve sistemlerin 
üretimine ve modernizasyona yönelmişlerdir. 

2.1.4. Savunma Sanayii Küresel Pazarının Geleceğine Yönelik Öngörüler 

Yakın gelecekte (1-2 yıl), yukarıda ana hatlarıyla tanımlanan pazarın işleyiş ve yapısında herhangi bir köklü değişiklik olmayacağı, rekabet koşullarının daha da zorlaşacağı, nitelik ve ürün farklılaşması yaratabilen devletlerin rekabet gücünü artırabileceği; şirketler mimarisini uluslararası rekabet koşullarına göre yapılandırılmış devletlerin ürün ve pazar seçeneklerini artırabileceği; güvenlik alanında ekol-model olan başat devletlerin silah alıcıların karar ve tercihleri üzerindeki etkilerini artırabilecekleri; coğrafi olarak Asya ve Pasifik, Afrika ve Orta Doğu’nun yükselen rekabetçiler için yeni imkanlar yaratacağı; ürün alanı kapsamında kara harp silah ve araçları, C4ISR sistemlerinin talepteki nispi üstünlüğünün artacağı değerlendirilmektedir. 

Orta erimde (3-5 yıl) yukarıda değinilen hususlarda esaslı bir değişik olmayacağı; sektöre hakim olan; pazarın daralması, büyümenin yeni coğrafyalara ve gelişen ekonomilere doğru kayması, üründe 
odaklaşma ve sektörel hizipleşme, Avrupalı devletlerin savuma ve güvenlik sanayilerini belirli alanlara odaklaşacak şekilde yeniden yapılandırmaları, ilgili diğer sanayi sektörlerine yöneliş, alt sektörlerin çeşitlendirilmesi, ileri teknolojilere olan yönelişin ivme kazanması, mevcut uluslararası rejimlerin etkinliğinin artırılması ve yeni silah rejimlerinin yürürlüğe konması yolundaki eğilimlerin devam edeceği değerlendirilmektedir. 

2.2. Türk Savunma Sanayinin Durumu (EK-2) 

2.2.1. Savunma Harcamaları 

Maruz kaldığı risk ve tehditler nedeniyle Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren caydırıcı bir askerî güce sahip olmayı amaçlamıştır. Bu kapsamda 1952’de dâhil olduğu NATO’nun sağladığı güvenliğin bedelini Soğuk Savaş’ın en şiddetli şekilde cereyan ettiği, Güneydoğu Avrupa cephesindeki konumuyla göğüslemek durumunda kalmış, NATO’nunkiyle örtüşmeyen ulusal çıkarlarını koruyabilmek için savunma sanayiini azami ölçüde milli imkanlarla geliştirmek yolunda önemli aşamalar kaydetmiştir. Soğuk Savaş sonrası Dünya güvenlik sisteminde gözlenen köklü değişim, yeni imkanları da en etkin şekilde kullanarak savunma sanayiinin geliştirilmesi ulusal güvenliğimizin korunması bakımından 
vazgeçilmez bir hale gelmiştir. 

Türk savunma sanayii, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren, ülke güvenliğini millî imkânlarla karşılama ve uluslararası pazarlarda etkin ve güvenilir bir aktör olma yolunda önemli aşamalar kaydetmiştir. 
Türk savunma sanayii 1986’da SSM’nin kuruluşu ile hukuki alt yapısı ile bir devlet politikası olarak ele alınan savunma sanayii sektörü sürekli gelişme göstererek sınırlı alanlarda da olsa pazarın küresel aktörleri ile birlikte veya münferiden uluslararası faaliyet gösterebilme yetkinliğine erismistir. 

2014 yılına kadar muhtelif otoriteler tarafından dünyanın 5 ila 7’nci büyük ordusu olarak derecelendirilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin istenen üstün muharebe yeteneklerine kavuşturulması çabası, Türk savunma sanayiinin gelişiminde, birinci derecede belirleyici olmuştur. Nitekim yakın zamana kadar Türkiye’nin savunma harcamalarının GSYİH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla)’ye oranı NATO üyeleri arasında üst kademelerde yer almıştır (Bkz. Şekil 5.)31 

Şekil 5. Savunma Bütçelerinin GSMH’ye Oranları 

Ancak, süreç içerisinde savunma harcamalarının GSYİH’ye oranında tedrici bir azalma yaşanmış, gelinen aşamada bu oran, NATO’nun Galler Zirvesinde ülkelerin taahhüt ettiği %2 oranının altına düşmüştür (Bkz. Şekil 6.). Bütçenin diğer kalemleri incelendiğinde, savunma bütçesindeki azalmanın, Türkiye ekonomisinin kaydettiği gelişmeden çok bu tercih ve tahsisin diğer alanlara doğru yönlendirmiş olmasından kaynaklandığını ortaya koymaktadır. 


Şekil 6. Savunma Bütçesinin GSMH’ye oranı 

Kaynak: Financial and Economic Data Relating to NATO Defence - Defence expentitures of NATO countries (1990-2013), 2014. http://www.nato.int/cps/en/natohq/search.htm?query=financial+data&submitSearch= 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 2015 itibariyle, ana harp silah ve araçlarının miktar bakımından dünya ordularına göre durumu Tablo 3.’de gösterilmiştir. 



Tablo 3. TSK Envanterindeki Silah Mevcudunun Dünya Sıralamasındaki Yeri 

Açıklama: Tabloda yer alan miktarlar, resmi rakamları yansıtmamakta olup, muhtelif veri tabanlarında farklılıklar içermektedir. 
Kaynak: Global Firepower - 2015 World Military Strength Rankings, www.globalfirepower.com 

Bu ölçekte büyük bir ordunun dünya ortalamasının oldukça üzerinde seyreden harp silah ve araçlarının yaşlılık oranı ve modernizasyon ihtiyacı, bölgesel ve iç güvenlik koşullarının, nitelik üstünlüğü sağlayan; gelişmiş sistem ve yeteneklerin kazanılmasını dikte ettiriyor olması, Türk savunma sanayiinin millîleşerek gelişme yolunda önemli aşamalar kaydetmesini sağlamıştır. Savunma sanayiinin bekasını sağlayan bu yapının mevcut haliyle -ürün ve pazar seçenekleri artırılmadan ve mevcut kalabalık şirketler portföyü ile- sektörün sürdürülebilirliğini sağlamasının mümkün olamayacağı gerekçeleriyle 
aşağıda (md. 2.2.3) sunulmuştur. 

2.2.2. Savunma Sanayiinin Gelişimi ve Yapısı 

Türk savunma ve güvenlik sektörü, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren önemli aşamalar kaydetmiştir. Bu kapsamda: 

• 1985-2000 yılları arasında, üretilen ve bütçesi 1,3 milyar Dolar olan toplam 10 projenin mali portresinin; %30’u ithalat, %65’i ortak üretim, %5’i yerli üretim yoluyla, 2001-2006 döneminde, toplam bütçesi 2,7 milyar Dolar olan 17 projenin; %20,5’i ithalat, %42’si ortak üretim, %37,5’i yerli üretim 
yoluyla; 2007-2009 yılları arasında ise toplam bütçesi 4,6 milyar Dolar olan 20 projenin; %7’si ithalat, %70’i ortak üretim, %23’ü yerli üretim yoluyla gerçekleştirilmiştir (Şekil 7.)32 2006-2012 yılları arasında cirosunu 2,5 kat artıran sektör, 2009’daki küresel mali kriz nedeniyle yaşanan düşüş 
hariç yükselme eğilimini sürdürmüş olup, 2013’de 4,75 milyar Dolara ulaşmıştır.33 
• Sektörün ihracat performansında da son altı yılda -2008-2012 yılları itibariyle- %60’lık artış kaydedilmiştir. Bu kapsamda 2008’de 784 milyon Dolar, 2009’da 832 milyon Dolar, 2010’da 853 milyon Dolar, 2011’de 1.100 milyon Dolar, 2012 yılında 1.262 milyon Dolar, 2013’te 1,4 milyar Dolar tutarında ihracat yapılmıştır.34 2008-2012 yıllarını kapsayan dönemde Türkiye, dünyanın 
en çok savunma ihracatı yapan 24’üncü, en çok savunma ithalatı yapan 11’inci ülkesidir.35 

• Sektörün Ar-Ge harcamaları da bu paralelde artış kaydetmiştir. Sektörde 2008’de 510 milyon Dolar, 2009’da 505 milyon Dolar, 2010’das 666 milyon Dolar, 2011’de 672 milyon ABD Dolar ve 2012’de 773 milyon Dolar, 2013’te ise 927 milyon Dolar Ar-Ge harcaması yapılmıştır.36 
• Önceleri başlıca tedarik yöntemi, hazır alım iken, 90’larda ortak üretim, 2000’in başından itibaren özgün tasarım ve son dönemde ise ömür devri yöntemine geçişe yönelinmiştir. 2013 yılı itibariyle TSK’nın modernizasyon projelerinin %90’ını millî sanayiden karşılayan sektör, Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçlarını yurt içinden karşılama oranını %60 seviyesine çıkarmış, yurt içi ana 
yüklenicilerin gerçekleştirdiği projelerde KOBİ’lere %20 oranında pay verilmesi ilkesini uygulamaya başlamıştır.37 


Şekil 7. Türk Savunma Sanayiinin Gelişimi 

• Türk savunma sanayii sektörünün istihdam hacmi 32.368 kişiye ulaşmıştır.38 
Türkiye ekonomisini geleceğe taşıyacak önde gelen sektörlerden taşımacılık ve demir ve çelik sektörü ile mukayese edildiğinde Türk savunma ve güvenlik sektörünün bu sektörlere göre daha küçük olan mali hacmine karşın bunlardan daha kârlı olduğu görülmektedir. Bu kapsamda Gümrük ve Ticaret Bakanlığının verilerine göre:39 

• 2014 yılında savunma ve güvenlik sektörü kapsamında yer alan kalemlerde (ilgi raporların 36 ve 93’üncü satırları)40 541.275 milyon Dolar ihracat, 223 724 milyon Dolar ithalat yapılmış olup, 317 551 milyon Dolar ihracat fazlası elde edilmiştir. Buna karşın, demir ve çelik endüstrisi kapsamında yer alan kalemlerde (ilgi raporların 72 ve 73’üncü satırları)41 ihracat-ithalat farkı, 
-4.599.065 açık (ihracat 15 624 463 milyon Dolar, ithalat 35.212.064 milyon Dolar), kara, deniz ve hava ulaştırması sektörü kapsamında yer alan kalemlerde (ilgi raporların 86, 87, 88 ve 89’uncu satırları)42 263.018 milyon Dolar ihracat fazlası (ihracat 20.081.573 milyon Dolar, ithalat 19.818.554 milyon Dolar) gerçekleşmiştir. 
• Aynı sektörlerin son beş yıllık (2010-2014) dönemde ihracat-ithalat rakamlarına göre ise; savunma ve güvenlik sektörü 182.923 milyon Dolar fazla, demir ve çelik sektörü -96.746.346 milyon Dolar eksik, ulaştırma sektörü ise -12.773.753 eksik vermiştir.2 Türk savunma sanayinin gerçekleştirmek durumunda olduğu projeler, nitelik ve nicelikleri itibariyle, uluslararası ortamın 1’inci ve 2’nci liginde faaliyet gösteren devletlerinkiyle örtüşen bir yapı göstermektedir. Devletin tedarik makamlarından (kuvvet komutanlıkları, MSB ve SSM) Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2014 yılı Performans Programında yer alan 10 proje bu niteliktedir. (Bkz. son not43). Türk savunma sanayiinin nicelik bakımından hacmi hakkında bir fikir vermek üzere SSM’nin 2013 Faaliyet Raporunda yer alan projelerin miktarı Tablo 4.’te sunulmuştur. 


Tablo 4. Savunma Sanayi Projeleri 

2003-2012 döneminde 30 milyar Dolar tutarındaki savunma sanayii projesini yürürlüğe konmuş,44 2013 itibariyle ise toplam 275 projenin %68’i (152 proje) imzalanmıştır. Bu durum, sektörün yakın gelecekte TSK’nın ihtiyaçları ile yeterince desteklenemeyeceğini ortaya koymaktadır. Ar-Ge projeleri bu değerlendirmenin dışında tutulmuştur. Bu kapsamdaki projelerin yürütülmesinde mali kaynak büyük önem taşımakla birlikte, bundan daha önemli olan entelektüel sermayesinin45 yetersizliğidir. 

Türk savunma sanayii sektöründe faaliyet gösteren firmalar geniş ve kalabalık bir yelpaze oluşturmaktadır (Bkz EK-2, İlişik-A). Sadece SaSaD (Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği)’ın 65 (gerçek kişi) üyesi bulunmaktadır.46 15 KİT fabrikası; 9 askerî bakım ve ikmal fabrika/merkezi ve tersanesi; 
5’i ana 6’sı alt şirket olmak üzere TSK GV’ye ait 11 şirket; özel sektöre ait -kara alanında 4, denizcilik alanında 5, havacılık alanında 3, elektronik ve yazılım alanında 6 olmak üzere- ana yüklenici niteliğinde 18 şirket, çok sayıda KOBİ ve yabancı ortaklıktan oluşan sektörün şirket profili iç piyasa için serbest 

Bu rakamlar belirtilen kalemlerle sınırlı olup, Türk savunma sanayiinin bütününe ilişkin bilgiyi yansıtmamakla beraber, sadece ilgili diğer sektörlere göre sahip olduğu üstünlüğü ortaya koyması bakımından anlamlıdır. 
rekabet koşullarını desteklemekle beraber, ülke ekonomisinde kaynakların etkin ve verimli kullanılması bakımından yarattığı sakıncalara ilave olarak bu dağınık yapının uluslararası ortamda rekabet imkânları kısıtlıdır. 

Ana hatlarıyla yukarıda değinilen hususlar; on yıl önce, “kurumsal yapısını etkinleştirme”ye çalışan sektörün son beş yılda “değer yaratan ve değer gören çalışmalar”a yönelen bir konuma ulaştığını göstermektedir.47 Türk savunma sanayiinin kaydettiği aşamalar, bu zamana kadar -belirli aksamalarla 
da olsa- genel anlamda başarılı sayılabilecek mevcut yapı ve stratejilerin, bundan sonraki dönemde sektörün sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik olarak gözden geçirilmesini gerektirmektedir. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***