9 Eylül 2018 Pazar

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 4

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 4



5. ÖNERİLEN TEDBİRLER 

5.1. Ekonomik Tabanlı Problem Sahalarına Yönelik Öneriler 

Yukarıdaki (md. 2) özellikleri ve mevcut yapısıyla Türk savunma sanayii gelebileceği doruk noktasına ulaşmıştır. Türk savunma sanayiinin ana müşterisi TSK’nin orta ve uzun erimli ihtiyaçlarının büyük ölçüde karşılanmış veya proje takvimine bağlanmış olması, mevcut kapasitenin doygunluk haline ulaşmasında bir diğer önemli nedenini oluşturmaktadır. Bu daralmanın, ileri teknoloji ihtiyaçların belirlenmesi suretiyle aşılması mümkün gibi görülebilirse de sadece millî ihtiyaçların karşılanmasına endekslenen böyle bir sistemin uzun dönemde sürdürülebilirliğini sağlamak mümkün görülmemektedir. 
Bu tür dışa kapalı ekonomik işleyişlerin yıkıcı etkilerinin ilgili sektörle sınırlı kalmadığına ülke ekonomisini de aşılamaz bir sarmala sürüklediği tarihi ve güncel örneklerle sabittir. 

Türk savunma sanayiinin mevcut sorunlarını aşarak gerekli açılımı yapabilmesi için ekonomik tabanlı çözümün büyük ölçüde küresel iş yapabilme yetkinliğinin artırılmasında olduğu görülmektedir. Bu maksatla, mevcut imkânlar dâhilinde alınabilecek önlemler aşağıda sunulmuştur: 

Ana ve alt yükleniciler için bütünleşik ve ayrı ayrı olmak üzere savunma sanayii stratejilerinin geliştirilmesi. Bu kapsamda uygulanabilirliği yüksek olarak değerlendirilen seçenekler - rakiplere ve potansiyel ortaklara yönelik olarak 1’inci ve 2’nci stratejiler; ürünlere ve pazarlara yönelik olarak ise 3’üncü strateji olmak üzere- aşağıda sunulmuştur. 

• 1’inci Strateji: 

-Küresel ölçekte başarı sağlamış olan, özgün tasarım ve yüksek teknoloji ürünleri ile büyük uluslararası firmalar/konsorsiyumlarla birlikte veya bunların 
alt yüklenicisi olarak faaliyet göstermek. 

-Bu kapsamda 1’inci ve 2’nci ligdeki tedarikçi ülkelere alt sistem/tamamlayıcı ürün satmak. 

-Hali hazırda başarısı kanıtlanmış bu stratejiyi devam ettirip geliştirmek. 

-Bu stratejinin uygulanabileceği ülkeler arasında; ABD, Almanya, Güney Kore, İsrail, İtalya, İspanya, İngiltere, Suudi Arabistan, Rusya, Çin ve Fransa gelmektedir. Politik farklılaşmalar nedeniyle bu potansiyel ortaklardan ancak pek azıyla işbirliği imkânının olması, ortakların çeşitlendirilmesi çabalarının önüne geçmemelidir. 

-Bu stratejinin uygulanabilme kolaylığı ve modelin hâlihazırda mevcut olması nedeniyle sahip olduğu üstünlüklere karşın, birlikte hareket edilmek durumunda kalınılan aktörlere tabi olması ve devamlı surette ticaret açığı verilmesi nedeniyle bir geçiş stratejisi olarak görülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. 

• 2’nci Strateji: 

-Değer yaratan ve/veya satılabilir ürünlerle rekabet koşulları görece hafif olan devletlerde ana yüklenici olarak faaliyet göstermek. 

-Bu kapsamda, savunma sanayii olmayan devletlere platform, sistem ve silah satışı yapmak. 
-Bu stratejinin uygulanabileceği ülkeler arasında; Pakistan, Irak, Gürcistan, Azerbaycan, Malezya, Türkmenistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Nijerya, Afganistan, Bangladeş, Ruanda, Kolombiya, Kazakistan Filipinler, Slovenya gelmektedir. 

-Bu stratejinin, hegemonik yada stratejik ortaklık ilişkisinin kurulmasını gerektirmesi, pazarın kârlılığının artmasıyla rekabetin artacak olması, küresel ölçekli rakiplerle doğrudan bir rekabetle karşı karşıya kalınması, orta ve uzun erimli yatırımları gerektirmesi, platform ve silah sistemlerinin bileşenlerindeki yabancı alt sistemlere/silahlara getirilen ihraç kısıtlamaları, yüksek maliyetlerle üretilmiş olmaları ve bunları destekleyecek olan askerî konsept ve doktrinlerin 
noksanlığı gibi zorluklarına karşın, başarılı olması halinde, yaratılan bağımlılık/karşılıklı bağımlılık nedeniyle Türk savunma sanayiini 3’üncü ligin ön sıralarına taşıyabileceği değerlendirilmektedir. 

2011 Arap Baharı ile Orta Doğu’da başlayan değişim ve dönüşümler, İran-ABD yakınlaşmasının Körfez ülkeleri üzerindeki etkileri, Rusya-Ukrayna krizinin Doğu Avrupa ülkelerindeki etkilerinin de önemli bir faktör olduğu düşünülmektedir. Bu bölgelerdeki ihtiyaçları uygun şekilde analiz edebilen, uygun şekilde politika izleyen ve etkin savunma ve güvenlik sanayii stratejileri uygulayan ülkelerin rekabette farklılaşma yaratabilecekleri ve yeni pazarları ele geçirebilecekleri değerlendirilmektedir. Nitekim ABD ve diğer Batılı ülkeler, yeni stratejik ortama uyum sağlamak üzere savunma/güvenlik stratejileriyle beraber savunma sanayii stratejilerini de gözden geçirmeye başlamışlardır. 

“Türk savunma sanayiinin uluslararası ticaret, rekabet ve işbirliği stratejileri” ana başlığı altında ayrı bir inceleme alanı olan bu konu, bu iki strateji arasında bir tercihten ziyade; Devletin ilgili kurumlarının da katılımıyla gerçekleştirilebilecek ve ekonomik istihbarat analizlerini de içeren millî bir çalışmanın sonucunda yapılabilecek optimizasyon analizi ile aşılacaktır. Bu nedenle raporda, uluslararası veri tabanlarından istifadeyle yapılabilecek yalınkat bir analizden kaçınılmıştır. 

• 3’üncü Strateji: 

-Yukarıdaki stratejilerden bağımsız olarak, savunma sanayii ürünlerinde savaş araçlarından istikrar, iç güvenlik ve barışı destekleme harekâtı ürünlerine yönelmek suretiyle ürün farklılaşması yapmak. Silah pazarında devam eden azalma eğilimine karşın; Afrika, Orta Asya, Doğu Avrupa, Güney Asya’da halen yürütülmekte olan devlet inşası süreçleri, güvenlik sektörlerinin başta ordu ve polis olmak üzere teşkili/yeniden yapılanması, savunma ve güvenlik 
sanayiini canlı tutacak önemli küresel bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. 

-Diğer bir çıkış yolu ise savunma ve güvenlik sanayiinin enerji, ulaştırma, haberleşme, sağlık, eğitim ve kent güvenliği gibi sektörün üretim alanlarına yakın ihtiyaçlarla iç-ilişki (inter-linkage) kurulabilmesidir. Bu yöntemle, ulusal ihtiyaçlar, etkin, ucuz, sürekli ve millî olarak karşılanabileceği gibi sektörü devamlı surette faal kılacağından istihdamı artırıcı ve entelektüel sermayeyi güçlendirici bir etki yaratabilecektir. Bu yaklaşım ayrıca, küresel iş yapabilme 
yetkinliğini de takviye edecektir. Örneğin, ülke için enerji güvenliği savunma sanayii aktörlerinin yetenekleriyle sağlandığında enerji hatlarının düğüm noktasını teşkil eden Türkiye için bu ağın güvenliği ve kontrolü millî imkânlarla karşınmış olacaktır.

 Savunma sanayiinin yurtiçindeki hangi kritik sivil ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak yapılandırılacağına ilişkin karar, ilgili bakanlık ve kurumların “ulusal savunma ve güvenlik stratejisi” ile “savunma ve güvenlik sanayii stratejileri”nin uyumlaştırmasını gerektirmektedir. 

-Bu stratejinin benimsenmesi, geleneksel “savunma” anlayışından daha geniş ve kapsayıcı olan “güvenlik” kavramına geçişi gerektirmektedir. Bu husus, -terminolojik bir düzenlemenin ötesinde - zihinsel bir dönüşümün kavramsallaştırılmasıyla ilişkili görüldüğünden raporun bundan sonraki bölümlerinde “Türk savunma ve güvenlik sanayii” terimi kullanılmıştır. 

5.2. Diğer Problem Sahalarına Yönelik Öneriler 
5.2.1. Kısa Dönemde Alınacak Tedbirler (1 yıl) 

Yukarıda (md. 5.1) genel esasları verilen; “Türk savunma ve güvenlik sanayiinin uluslararası ticaret, rekabet ve işbirliği stratejileri”nin oluşturulması maksadıyla, Savunma ve Güvenlik Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun görevlendirilmesi.53 

Savunma sanayiinde tespit edilen sorun alanlarının gruplaştırılarak çözüm önerileri üretmek ve en iyi uygulamaları/tecrübeleri paylaşmak amacıyla bürokrasi-sektör katılımıyla etkileşim grupları teşkil edilmesi. Bu kapsamda; 

• Küresel iş yapma etkileşim grubu, 
• Ar-Ge etkileşim grubu, 
• Dış ilişkiler/savunma diplomasisi etkileşim grubu, 
• Kritik yetenekler etkileşim grubu, 
• Entelektüel sermaye etkileşim grubu, 
• İç Pazar ve diğer sektörler etkileşim grubu, 
• Küresel pazar ve ihtiyaç analizi etkileşim grubu öncelik arz etmekte dir. 

DİB, MSB, Gnkur. Bşk.lığı, SSM ve ilgili diğer kurumların katılımıyla savunma ve güvenlik sanayii dış politika/dış ilişkilerinin yönetimi hakkında dönemsel toplantıların yapılması. 

Savunma ve güvenlik sanayiinde faaliyet gösteren Ar-Ge kuruluşlarının; MSB, SSM, Gnkur. Proje Ynt. D., TUBİTAK, kuvvet komutanlıklarına bağlı Ar-Ge birimleri, sektörde faaliyet gösteren şirketlerin Ar-Ge bölümleri, üniversitelerin Ar-Ge merkezleri ve teknoloji park/havuzlarının, katılımıyla dönemsel toplantılar icra edilmesi. 

DİB’in dış görevdeki personelinin, askerî ve ticari ataşeler ile TSK’nın dış görevlerdeki personelinin, savunma sanayii stratejilerinin uygulanması konusunda sertifikasyona tabi tutulması, aylık ve görev sonuç raporlarından farklı olarak savunma ve güvenlik sanayii konusunda ilgili kuruma bilgi akışının sağlanması, yurt dışındaki eğitim kurumlarına gönderilen personel ve 
öğrencilerin konu hakkında eğitime tabi tutulması. 

Türk savunma ve güvenlik sanayiinin ilgili aktörlerinin, NATO Mukabele Kuvveti ve Uluslararası barışı koruma faaliyetlerinde kullanılan harp silah ve araçlarının üretimine yönlendirilmesi. 

BİOEM (Barış İçin Ortaklık Merkezi), TMMM (Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi) ile savunma ve güvenlik sanayiinin etkileşiminin sağlanması. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder