12 Eylül 2018 Çarşamba

AMERİKAN İSTİHBARAT BELGELERİNE GÖRE KURTULUŞ SAVAŞI’ NIN BUNALIM DÖNEMİNDEKİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI BÖLÜM 3

AMERİKAN İSTİHBARAT BELGELERİNE GÖRE KURTULUŞ SAVAŞI’ NIN BUNALIM DÖNEMİNDEKİ TÜRK DIŞ 
POLİTİKASI  BÖLÜM 3


...... VE “DIŞİŞLERİ BAKANI YUSUF KEMAL BEYLE YAPILAN GÖRÜŞMELER” 


C) Ankara Hükümeti’nin Dış Dünya ile İlişkileri 

1) Sovyetlerle Olan İlişkiler 

"27/82 Haziran 1921'de Yunanlılar İzmit'te 200 kadar ev ve dükkânı ateşe vermek suretiyle büyük kıyım ve soykırım hareketine girişmişlerdi".(*) 
Bu olaylarla ilgili kanıtlara dayanan belgeler Yusuf Kemal Bey tarafından Amerikalı Teğmen'e verilmişti. 

***
Zamanın konjonktürel durumu çerçevesinde Ankara Hükümeti’nin dış ilişkilerinde o günün aktüel sözcüğü ile Bolşevikler ön planda bulunuyordu. Bu ilişkilere Amerikan gözlüğü ile bakılınca farklı bir durum ortaya çıkıyordu. 

İngilizler, Bolşeviklerin Anadolu’daki faaliyetlerine Amerikan gözlüğü ile bakma eğilimindeydiler Anglo-Sakson bakış açısı, Amerika’nın dünya dış politikasındaki 
trendinin yükselmesi ile birlikte, gittikçe Anglo-Amerikan eğilimine doğru bir gelişme kaydediyordu. İşte bu genel çerçeve içerisinde bire bir Amerikan çıkarlarının görüşülmesinden sonra, Bolşeviklerin Ankara ile yakınlaşması görüşmenin ikinci önemli konusunu meydana getiriyordu. 

Ankara - Moskova arasında gelişen ilişkilere koşut olarak, Amerikalı Teğmen’ in çıkarımlarda bulunarak istihbarat haline getireceği konular şu noktalarda 
odaklaşıyordu: 

— “Doğu’daki altı ilin Sovyetleştirilmesi şartıyla Mayıs ayında Kars’ta bir anlaşma imzalanmışsa; 
— Bu antlaşmanın bir dipnotu olarak Bolşeviklerin büyük ekonomik ayrıcalıklar istemiş oldukları ya da bunun karşılığında askerî yardım sunmuş oldukları” 23 

Yusuf Kemal Bey, doğal olarak, bu duyumların hemen hepsini bölüm bölüm doğru olmadığını söyledi. Oysa, Amerikalı Teğmen bu duyumlardan o kadar 
emindi ki, raporuna “kategorik olarak inkâr etti” şeklinde yazmaktan kendini alamamıştı. 

Aslında Amerikalı Teğmen tarafından ortaya atılan iki seçenek birbirleriyle öylesine çelişki içerisindeydi ki, bunlardan farklı doğru seçeneğin ortaya atılmasına gereksinim gösteriyordu. Altı ilin Sovyetleştirilmesine izin verilmesi çok uzak bir olasılıkla belki yardım alınmasının bir koşulu olabilirdi, ancak bir de üstüne üstlük ekonomik ayrıcalıklar da verilmiş olabileceği hiç de akla yatkın gelmiyordu. 

Ancak böylesine mantık dışı soruların ortaya atılması karşı tarafı konu hakkında açıklama yapmaya sokacağından, bu sorunun teknik düzeyde hazırlanmış 
olabileceği değerlendirilmektedir. 

Gerçek neydi? Gerçek, İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölge için oluşturmuş oldukları politikada gizliydi. Mondros Ateşkesi’nin hemen arkasından 5 Kasım 1918’de Kars Millî Şura Hükümeti oluşturulmuş, yaklaşık bu dönem on dört ay sürmüştü. 

II. nci Ardahan Kongresi’nden sonra, 18 Ocak 1919’da oluşan Cenubî Garbi (Güney Batı) Kafkas Hükümeti de 4 Nisan 1919’da İngilizler tarafından dağıtılmıştı. Bundan sonra da Mahallî Şuralar Hükümeti Dönemi başlamıştı 24. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin başlamasıyla “Ulusal Ant” sınırları içerisine alman 
bu bölge için Paris Konferansı’nda Lloyd George tarafından Amerikan mandası önerilmiş, bu öneri Fransa tarafından da destek görmüştü 25. 

**
Paris Barış Konferansı’nın başında Türkiye’nin tümünü kapsayacak biçimde olan Amerikan mandası, daha sonra, Ermenistan ile İstanbul ve Boğazlar içerecek şekilde İngiliz çıkarlarının ön plana alındığı bir politikaya dönüşmüştü. 

Teğmen’in altı ilin Sovyetleştirilmesi meselesi şeklinde ortaya attığı sorun, Elviye-i Selâse olarak adlandırılan, üç il Türkiye’den, üç il Ermenistan’dan olmak 
üzere Bağlaşık Devletlerin bu bölgede arzu ettikleri güdümleri altında olacak Ermenistan’dan başka bir yer değildi. İngilizlere göre, tehlike bu yerin 
Sovyetleştirilmesinde yatıyordu. Ne yapıp, yapıp bu tehlike bertaraf edilmeliydi. 

İngiltere’nin bu bölge için politikası açıktı. Ermenistan’ın bir manda yönetimiyle kontrol altında tutulması ve bu mandanın da Amerika’ya verilmesiyle Rusya ile 
Türkiye arasına bir set çekilmek isteniyordu. Ermenistan bölgesine Kilikya’nın da katılmasıyla meydana getirilecek Büyük Ermenistan’ın mandasının ABD’ye 
verilmesiyle, İngiltere, güneyde Fransa, kuzeyde Rusya ve Türkiye’nin arasında bir tampon bölge yaratmış olacaktı. ABD’nin tampon olarak bu bölgeye konulması ile İngilizlerin, bölgeye nüfuz etmelerini daha da kolaylaşacaktı. Ayrıca, İngiltere ekonomik nedenlerden dolayı Ermenistan’a yapmadığı yardımı Amerikan kanalıyla gerçekleştirmiş olacaktı 26. 

Amerikalı Teğmen ortaya atmış olduğu duyumu fizikî olarak kanıtlama eğilimindeydi. Bu duyumun fiziki kaynağı, Yeni Rus Büyükelçisi M. Neeherenov’un (Osmanlıca belgelerde Nazeranus olarak geçmektedir) Kafkasya’da görüşmeler yapmış olduğunu söyleyen Trabzon’dan Dr. Nihat Bey’di. Görüşmenin yapıldığı tarihten çok kısa bir zaman önce 27 Haziran 1921’de Nezaranus Sovyet Elçisi sıfatıyla Çankaya’da Mustafa Kemal Paşa’ya itimatnamesini sunmuş, aynı gün Yusuf Kemal Bey, Ulusal Hükümetin 
dış siyaseti hakkında Büyük Millet Meclisi’nde aşağıdaki demeci vermişti: 

“(...) Hakkımızı zorla elimizden almak isteyenlere vermemeye çalışacağız ve vermeyeceğiz. Hürriyet, istiklâl ne demek olduğunu bilen milletlerin er geç 
mutlaka bizim hakkımızı da teslim edeceklerine kaniiz” 27. 

Yusuf Kemal Bey, hiç konuşmasa, bu demecini Amerikalı Teğmenin önüne koysa ne demek istediği pekâlâ anlaşılacaktı. Ama o, dışişleri nezâketi içerisinde konuşmasını sürdürdü: 

“16 Mart’ta yapılan antlaşmanın Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmış tek antlaşma olduğunu (...) Ulusal Ant’a karşı olacağı için altı ildeki herhangi 
bir egemenlik ayrıcalığının olanaksız olduğunu (...) Komşu oldukları için Rusların ve Türklerin dost olarak birbirleriyle ilgilendiklerini söyledi. Bizlere uzanmış dostluk eli biçiminde ifade ederek Rusların hükümetini tanıyan ilk halk olduğunu takdirle belirtti. Bu yüzden ve Rusların Kapitülasyonların kaldırılmasını tanımış olduğu için halkının onlara minnettar olduğunu söyledi” 28. 

Yusuf Kemal Bey, yanıtlarını demokratik bir ortam içerisinde yanıtlamaya özen gösteriyordu. Ankara Hükümeti’ni tanıyan ve muhatap olarak alan koskoca bir Rus Halkı idi. Bunun anlamı açıktı. Gizli bir biçimde Amerikan halkı tarafından da Yeni Türk Devleti’nin tanınması gerektiği çağrışımını yapıyordu. Bir diğer yaklaşım ise, Batılıların hiçbir biçimde vazgeçemedikleri kapitülasyonların kaldırılmasını tanıyan halkın, Rus halkı olduğunu belirterek Rusların ekonomik ayrıcalıklar peşinde koşan bir ulus değil, ekonomik ayrıcalıkların karşısında olan bir ulus olduğunu özellikle vurguluyordu. 

2) Yunanlılar ile İlişkiler ve Beklenen Genel Yunan Taarruzu 

Yunan Kuvvetlerinin takviyeli kuvvetlerle genel taarruzu beklenmekteydi. Savaş tarihi literatürüne Kütahya -Eskişehir Muharebeleri biçiminde geçen bu taarruzların başlamasına tekaddüm eden zorlu, zorlu olduğu kadar bunalımlı günler yaşanmaktaydı, Ankara’da... Dışişleri Bakanı Yunanlıların bu ileri harekete başlayacağından günü gününe haberleri oluyordu. Yeni Türk Devleti istihbarat olanaklarını her tarafa seferber ederek, ulusal güç unsurlarının gerektiği kadar hazırlanabilmelerini sağlayacak stratejik ikaz, gerektiğinde taktik ikaz süresini sağlamaya yönelik görevlerini eksiksiz olarak yerine getiriyordu. Dışişleri Bakanlığı’nın dış istihbarat olanakları Yunan ileri hareketinin ne zaman başlayacağının tespit edilmesine harcanıyor ve bu şekilde Yunan Taarruzu’nun daha başlamadan, Türk Ordusunun hazırlıkta ön almasını sağlayarak önemli katkılarda bulunuyordu. Amerikalı Teğmen’e, bu durumu özellikle vurgulamak suretiyle belli yerlere “Türklerin her şeyden haberi var” imajı verilmeye çalışılıyordu. Ayrıca, Yusuf Kemal Bey, bu olasılığı yüksek, Yunan Genel Taarruzu’nun yapılmasının bütün uzlaşma zeminini ortadan kaldıracağını ve yapılacak uzlaşmaya yönelik bütün antlaşmaların Ankara Hükümeti tarafından reddedilmesiyle sonuçlanacağını bildirmek suretiyle, dolaylı olarak adeta Yunanlılara bir gözdağı veriyordu. 

3) Ulusal Ant Sınırlarının Tartışmasızlığı ve İngiliz - Yunun Birlikteliği 

Yusuf Kemal Bey, Yeni Türk Devleti’nin sınırlarının Ulusal Ant’ta belirtildiğini, Türklerin İzmir ve Doğu Trakya’ya herhangi bir uzlaşma olmaksızın geri dönmek 
zorunda olduğunu önemle vurguluyordu. Türkler “Büyük Savaş”tan yenilgiyle çıkmışlardı. Ülkesi topraklarından, Mezopotamya, Arabistan ve Fransız Suriyesi gibi ülkeler oluşturulmuştu. Arabistan’ı salt olarak ifade ederken, Suriye’den Fransız Suriyesi biçiminde ifade etmesi oldukça ilginç bir yaklaşımdı. Yeni Türk Devleti’nin sınırları büyük devletlerle çevrilmişti. Büyük Savaş’tan yenilgiyle çıkan Eski Avusturya İmparatorluğu’ndan da Polonya, Macaristan ve Yugoslavya gibi ülkeler oluşturulmuştu. Gerek Avusturya gerek Almanya’ya kendisinden ayrılan ülkelerin kontrol etme görevi verildiği halde, Türkiye bu haktan mahrum bırakılmıştı. Yusuf Kemal Bey, Türkiye’ye, Almanya ve Avusturya’dan daha kötü davranıldığım açık seçik bir biçimde ortaya koymaktan kendini alamıyordu. Bundan sonra görüşme; aşağıdaki günün aktüel konuları üzerinde yoğunlaştı: 

— General Harrington’un Londra’ya atanması, 
— İngiliz Ulusları Başbakanları Toplantısı, 
— Paris’teki Gurzon - Briand Görüşmeleri, 

Yusuf Kemal Bey’in bu konulardaki tutumu açıktı. Türk durumunun sabit ve değişmez bir biçimde ortaya konulduğunu, başka yerlerde kararlaştırılmış olan 
şeylerin bu tutumu değiştirmeyeceğini söyledi. 

Görüşme sırasında İstanbul’un tahliyesi ve Yunanlıların İstanbul’a geri dönmeleri de sorun olarak dile gelmişti. Amerikalı Teğmen bu soruyu değişik bir biçimde sormayı yeğlemişti. Yunanlıların geri dönmeleri sorununu İngiliz ülkeleri halklarının vereceği kararıyla olması durumunda, Türklerin bunu tanımak zorunda olduklarını söylemişti. 
Verilen yanıt kesindi. Ankara Hükümeti’nin öncelikle tüm bu kararları ortadan kaldırabilme erkine sahip olduğunu söylemekle yetindi. Arkasından, İngilizlerin 
Yunanlıları subay, malzeme ve hatta tanıklarla takviye ettiğini belirtti. İki ülke arasında resmî olmayan gizli antlaşmalar olduğu için İngiltere’nin Yunanistan’ı 
desteklemeye devam edeceğini söyledi. Gerçek biliniyordu ve bu durum her platformda söylenilmeliydi. Dışişleri Bakanı da saygın ve tutarlı Türk dış politikası genel çizgileri içerisinde kapalı kapılar ardında yapılan, ancak savaş alanında kendini açıkça gösteren durumu bulgularla ortaya koyuyordu. 

4) Eski Dışişleri Bakanı Bekir Sami Beyin Yaptığı Sözleşmelerin Durumu 

Görüşmede konu, Eski Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’in yaptığı sözleşmelerin durumunun irdelenmesine gelmişti. Olaya genel hatlarıyla bakıldığında Yusuf Kemal Bey tarafından verilecek yanıt son derece açıktı. Kısaca, Bekir Sami Bey kendi yetkisini aşmıştı. Bağlaşık Devletler, Sevr Antlaşma-sı’nın bazı maddelerinden ihtiyatî önlem almaya yönelmişlerdi, “Ulusal Ant”a aykırı olduğu için Büyük Millet Meclisi bu madde değişikliklerini kabul etmeyeceği muhakkaktı. Bekir Sami Bey’in, bunları Büyük Millet Meclisi’ne kabul ettirebileceğine dair kendine göre haklı nedenleri olabilirdi. Bunlar kişisel çabalar ve kendine göre kabul edilmiş iyimser umutlardı. Ancak, onun Kilikya ile ilgili olarak Fransa ile ayrı bir antlaşma ya da İtalyanlara ticarî ayrıcalıklar ve etki bölgeleri tanıyan başka bir antlaşma imzalamaya hakkı yoktu. Kendisi tarafından İtalyan bölgesi Londra’da ayrı bir biçimde tesis edilmişti. Bekir Sami konuşmasını sürdürdü: 

“Gerçekten Bekir Sami’nin istifasına neden olan hata, Kilikya ile ilgili Fransız Antlaşması’na imza koyması idi” 29 

Yusuf Kemal Bey, Bekir Sami Bey’in üzerine fazla yüklenilmesinin davaya inananlar arasında değişik yorumlara neden olacağının bilincindeydi. Belki de bu durum Dış Dünyada “İhtilâl Kendi Evlâtlarını Yiyiyor” yorumunu ortaya getirebilirdi. Konuşmasının burasında çark ederek, Bekir Sami Bey’in kendi yakın arkadaşı olduğunu ve Ankara Hükümeti’nde etkinliğinin eskisi gibi devam ettiğini ve kendisinin hâlihazırda Avrupa’da sağlık nedenleri için bulunmadığını, resmî amaçlı geziler yaptığı konusunda ısrarla belirterek konuşmasını sürdürdü. 

Bekir Sami Bey, Londra’da İngiltere ile İngiliz tutsaklarına karşılık Malta’da tutuklu olarak bulunan çoğu mebus ve üst düzey bürokratın karşılıklı olarak değiştirilmesiyle ilgili bir sözleşme de imzalamıştı. Yusuf Kemal Bey, bu harekete kendiliğinden girişemezdi. Ankara Hükümeti kendisini yetkilendirmese bu hareketlere kendiliğinden girişmesi olanaksızdı. İşte bu safhada, Yusuf Kemal Bey, Bekir Sami 

Bey’in bu konudaki yetkilendirme kapsamını da açıklama gereğini duydu. Büyük Millet Meclisi, 22 İngiliz tutsağı (Çoğu İngiliz Ordusunda hizmet eden aslen Rum ve Ermeni) karşılığında 100 küsur Malta tutsağının serbest bırakılması için kendisini görüşme yapmak üzere yetkilendirmişti. Ancak, Bekir Sami Bey, değişime tabi tutulmaması gereken İngiliz Mahkemesi’nce adi suçlardan hüküm giymiş Maltalıların da değişimi için bu koşulu gizlice antlaşma içerisine konulmasına izin vermişti. 
Bundan dolayı, Meclis sözleşmeyi reddetti ve sözleşmenin reddedilmesiyle birlikte arkasından da İngiliz öfkesi geldi. Bu öfke de Yunanlıları karşı harekete geçirme de büyük bir etken olmuştu. 

5) Amerikalılarca Fransa ile Antlaşma Zemininin Hazırlıklarının Araştırılması 

Franklin Bouillon’un beraberlerinde Binbaşı Sarou olduğu halde Ankara’ya gelmek üzere 3 Haziran 1921’de İnebolu’ya çıkışları 30 ta başından itibaren izleniyordu. 
Fransız Heyetinin Ankara’ya geldiği gün, 9 Haziran 1921 tarihinde Yunanlılar, ünlü “Kılkış” savaş gemileriyle İnebolu’yu topa tutmuşlardı. Oysa Fransızlar, antlaşma zeminine önemli katkılar da bulunacağı hesabıyla Ankara Hükümeti’ne ılımlı yaklaşım eğilimindeydiler. 

Heyetin Türk Dışişleri yetkilileri ve Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeye başlamasından yaklaşık bir hafta sonra, 20 Haziran 1921 tarihinde Fransızlar 
Zonguldak’ı terk etmişlerdir 31. Bütün bunlar olurken bile, Amerikalılar Bouillon’un Adana demiryolunun kontrolüyle ilgili olarak geldiği düşüncesindeydiler. 

Amerikalılar Yeni Türk Devleti’nin Fransa ile bire bir bir antlaşma yapacaklarını bir türlü akılları almıyordu. Fransızlarla olsa olsa küçük ayrıntıların halledilmesinde bir araya gelinebilirdi. Bütün bunlara karşın, Yusuf Kemal Bey Fransız Heyetinin, TürkFransız Antlaşması için Ankara’da bulunduğuna işaret etti. Yusuf Kemal Bey devamla, İskenderun’un birkaç mil çevresinde Fransız tahliyesini ve Fransız jandarmasının reddini sağlayan General Gourand’a kabul ettirilmiş olan Bekir Sami Bey’in antlaşmasına karşı Ankara Hükümeti’nin karşı önerilerinden bahsetti. 

Sonunda Fransızların da reddettiği anlaşmayı Yusuf Kemal Bey de kabul etmiyordu. 

Sadece “Anlaşmalar hakkında şimdiye kadar hiçbir şey duymadık” demekle yetindi. Daha sonra, toparlanarak, Bouillon’un Ankara’ya yeni Fransız önerileriyle gelmiş olduğunu söylemeye devam etti. Amerikalı Teğmen tarafından önerilerin içeriği sorulmuştu. Yusuf Kemal Bey yanıt olarak, önerilerin halen inceleme altında olduğu için samimî olarak bir şey söyleyemedi. Fransa ile belli başlı anlayış farklılıklarının yakında düzeltileceğinden iyimser olduğunu söylemekten kendini alamadı. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder