TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ BÖLÜM 3
2.2.3. Türk Savunma Sanayinin Mevcut ve Muhtemel Problem Sahaları
2.2.3.1. Ekonomik Tabanlı Problem Sahaları
Türk savunma sanayiinin makro ekonomik seviyede sektörel sorunları müteakip maddelerde sunulmuştur:
• Türk savunma sanayii, yukarıda (md. 2.1.3.Savunma Sanayii Küresel Pazarının İşleyişi) bölümünde belirtilen sakıncalardan en fazla etkilenen ülkeler grubunda (IV. lig) yer almaktadır.
• Son on yıllık dönemdeki (2004-2013) savunma harcamaları ortalaması 16,87 milyar Dolar olan ülkemiz dünya sıralamasında ancak orta sıralarda yer alabilmektedir.48 Savunma bütçesinde azalmaya gidilmesi, bu büyüklükteki bir sektörün sadece güçlükle idamesini sağlayabilmektedir. Esasen millî savunma harcamalarına ayrılan bütçenin, %58’i personel giderlerine, %42’si cari giderlere ayrılmakta olup, cari giderlerin yarısının; bakım, onarım ve idame için harcandığı hesaba katıldığında, savunma bütçesinin sadece %19’una yakın bir bölümünün silahlanmaya ayrılabildiği anlaşılmaktadır.
• Türk savunma sanayiinin benimsemiş olduğu ve üzerinde önemli aşamalar kaydettiği “millîlik” ve “özgün tasarım” ilkelerinin hali hazırda istenilen seviyede olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Burada yurt içi üretim yüzdesinin artırılmasından çok hammaddede dışa olan bağımlılığın azaltılması ve enerji yüksek maliyeti girdilerinin azaltılması konusu önem kazanmaktadır. Savunma sanayii ihracatındaki olumlu gelişmelere karşın, ihracatın ithalatı karşılama oranı (1,596/1,326) 1,2 olup, Ar-Ge harcamalarının (0,927 milyar Dolar) toplam cirodan çıkarılması halinde sektörün -657 milyon Dolar açık verdiği anlaşılmaktadır.49
• TSK’nin nitelik üstünlüğü sağlayan millî yetenekler kazanmasına ve Türk savunma sanayiinin uluslararası ortamda faaliyet gösterebilme yetkinliğini artırmasında özgün tasarımların geliştirmesinin belirleyici rolü, Ar-Ge faaliyetlerinin başarısına bağlıdır. Ar-Ge faaliyetlerinin, uyumlaştırılması
ve bu alandaki etkinliğin artırılmasına yönelik ilerlemelere karşın, mevcut çok parçalı yapısının mahzurlarının giderilememesi ve entelektüel sermaye eksiğinin karşılanamaması halinde, teknolojik bağımlılık ve rekabet gücünün kaybedilmesi riski ile karşılaşılması kuvvetle muhtemeldir.
• Türk savuma sanayiinin son derece kabarık bir şirketler profiline sahip olması nedeniyle sektör, uluslararası rekabet koşullarıyla başa çıkamayacak çok sayıda zayıf aktörden oluşan bir yapı arz etmektedir.
• Bu şirketlerin bekalarını büyük ölçüde TSK’nin ihtiyaçlarının karşılanması yönündeki stratejiyi benimsemeleri aşağıdaki problem sahalarını yaratmakta dır:3
• Talebe dayalı üretim stratejilerinde olduğu üzere, iç piyasada elde edilen nispi başarıya karşın uluslararası rekabet ortamında zorlanılması.
• Uluslararası ortamda rekabet imkânı bahşeden nitelikte Ar-Ge; dolayısıyla da özgün tasarım geliştirilememesi, TSK’nin yeni yetenekler kazanmasına katkı sağlanamaması.
• İç ve dış piyasada, sivil ürünler kapsamında ilgili diğer sektörlere ilgi duyulmaması; pazar ve ürün seçeneklerinin çeşitlendirilememesi.
• Büyük kapsamlı projelerin çoğunun sözleşmelerinin tamamlanmış olması, önümüzdeki dönemde sektörün iç piyasa imkânlarında önemli ölçüde bir daralmaya neden olabilecektir.
2.2.3.2. Diğer Sebeplerden Kaynaklanan Problem Sahaları ve İhtiyaçlar
• Devrevi siyasi gelişmelerin, Türkiye’nin yumuşak gücünden yararlanma imkanlarını birkaç yıl öncesine göre belirgin ölçüde kısıtlamış olması, Türk savuma sanayiinin sürdürülebilirliğinin artırılmasının önünde önemli bir engel oluşturma riskini yaratmaktadır.
• Uluslararası rejimler, Türkiye’nin ittifak ilişkisi içerisinde olduğu devletlerin üçüncü taraflara uyguladığı ambargolar ve uluslararası ortamdaki geleneksel/stratejik ortaklarımıza yönelik politikalar, savunma ve güvenlik sektörünün uluslararası ortamdaki faaliyetlerini kısıtlayabilmektedir.
• Türk savunma sanayii, yüksek kaliteli ürünlerine karşın, askerî ekol-model oluşturamadığından, uluslararası ortamda temayüz eden bir iki şirketi dışında markalaşmayı başaramamıştır. Şirketlerin TSK’ya ürün satmış olmasının yabancı alıcılarda yarattığı güven duygusu bu yolda önemli bir aşama olmasına karşın yeterli değildir.
Bu kapsamda yer alan diğer problem sahaları ve ihtiyaçlar, raporun hazırlanması esnasında yapılan temas ve incelemelerle bu kapsamda daha önce yapılan çalışmalarda tespit edilmiş olup, müteakip bölümde (md. 3) sunulmuştur.
Yapılan temas ve incelemelerde görüş ve tanıma sistemleri, milli gemi, İHA vb. projelerin bu duruma bir istisna oluşturduğu, iç güvenlik harekâtı başta olmak üzere TSK’nın nitelik üstünlüğü sağlayan ihtiyaçlarını karşılayan şirketlerin uluslararası rekabet gücümüm yüksek olduğu tespit edilmiştir.
3. TÜRK SAVUNMA SANAYİİNİN DURUMU HAKKINDA YAPILAN ÇALIŞMALARDA VE RAPORUN HAZIRLANMASI SAFHASINDA TESPİT EDİLEN HUSUSLAR
Türkiye’nin savunma ve güvenlik yapılanması ile savunma sanayiinin durumunun geliştirilmesi maksadıyla son dönemde yapılan çalışmalarda ve sektör temsilcileriyle yüz yüze yapılan görüşmelerde tespit edilen hususlar ana hatlarıyla müteakip maddelerde, ayrıntılarıyla Ek-3’de sunulmuştur.
3.1. Yapısal ve Kurumsal Sorunlar Ana Başlığı Altında:
• Sivil-Asker ilişkilerinin düzenlenmesi, MSB ile Gnkur.Bşk.lığının yetki, sorumluluk ve görev ilişkilerinin gözden geçirilmesi.
• MSB ve SSM arasında tedarik, dış ilişkiler ve Ar-Ge konuları başta olmak üzere yetki ve görev alanlarının uyumlaştırılması.
• Dış politika ile ulusal güvenlik karar, süreç, vasıta ve kurumlarının savunma sanayinin ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde oluşturulması / yapılandırılması,
bu kapsamda bakanlıklar başta olmak üzere kurumlar arası birlikte çalışabilirliğin artırılması.
• Kurumlar başta olmak üzere savunma sanayii sektörünün diğer paydaşları arasında ilave koordinasyon ihtiyacını karşılayacak ve sürtüşmeyi ortadan
kaldıracak yapısal bir mimarinin oluşturulması.
• Sektörde yer alan ana ve alt yüklenicilerin uluslararası rekabetin gereklerine uygun olarak yapılandırılması.
• TSK GV (Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı)’nın misyonunun günümüz şartlarına göre gözden geçirilmesi.
• Orta Vadeli Mali Plan’ın hazırlanması da dahil olmak üzere, MSB bütçesinin tespiti çalışmalarının başlangıcından itibaren her safhasında, ilgili Bakanlıklar
ile MSB’nin birlikte çalışmasının sağlanması.
• Savunma ve güvenlik harcamalarının TBMM tarafından denetlenmesi sürecinin geliştirilmesi.
3.2. İşlevsel Sorunlar Ana Başlığı Altında:
• MSPF (Millî savunma planlama faaliyetlerinde) kullanılan PPBS (Planlama, Programlama ve Bütçeleme Sistemi)’nin, sektörün diğer paydaşlarının bu sürece başlangıcından itibaren katılımını ve kritik bilgi ihtiyacını karşılayacak şekilde geliştirilmesi.
• Tedarik sürecinde zaman, etkinlik ve para kaybına neden olan bürokratik uygulamaların aşılması.
• Sektörün, idamesinin ve ihracat kapasitesinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında devletin -teşvik, ihracat kredisi, Ar-Ge ve insan gücü yatırımları, savunma sanayiine ayrılan kaynağın artırılması vb.- mali ve idari desteğinin artırılması.
• Platform/Sistem/Alt sistem satışı ve modernizasyon faaliyetlerinin, lojistik (ikmal ve bakım) ve eğitim hizmetlerini de kapsayacak şekilde geliştirilmesi ve sektöre yeni alanlar açılması.
• Uluslararası kuruluşlarda CNAD (The Conference of National Armaments Directors), OCCAR, NSPA (NATO Support Agency) ve EDA (European Defence Agency)’da etkinliğin artırılması.50
• Savunma ve güvenlik harcamalarına tahsis edilen kaynağın artırılması. Bu kapsamda:
-Gelir ve Kurumlar Vergisi üzerinden SSDF’ye aktarılan % 3,5’lik payın artırılması.
-SSDF’nin sadece TSK’nin modernizasyon ihtiyaçları için kullanılması.
• Dış kredilerle yürütülen projelerin gecikmesini önlemek için kaynağın zamanında sağlanması.
3.3. Bilgi Alt Yapısına İlişkin Sorunlar Ana Başlığı Altında:
• Yumuşak güç yeteneğini öne çıkaran, politik, ekonomik ve askerî güç unsurlarını birleştiren yeni bir güvenlik ve savunma siyasetinin geliştirilmesi.
• Savunma sanayiine konsept anlayışının kazandırılması; kapsamlı savunma sanayii strateji ile alt sektör stratejilerinin belirlenmesi ve yönetilmesi.
• Sektörün teknolojik ve yönetimsel ihtiyacını karşılamaya yönelik eğitim ve öğretim kurumlarının yeniden yapılandırılması.
• Kurum, şirket, üniversite ve teknoloji platformları arasındaki etkileşimi artıracak ve sinerji yaratacak insan sermayesinin niteliğinin artırılması.
• Millî savunma ve güvenlik sektör ve süreçleriyle MSPF’de yetkin insan gücü yetiştirilmesi, sivil-asker muadelet ilişkisinin tesis edilmesi.
• Küresel iş yapma becerisinin artırılması.
• Savunma ve güvenlik sektörü içinde şeffaflık, etkileşim ve güven ortamının iyileştirilmesi.
• “Gizlilik” kavramının, uluslararası ölçüler dikkate alınarak, kanun ve yönetmeliklerle yeniden düzenlenmesi.
Söz konusu dokümanlarda Türk savunma sanayiinin yapısal ve devrevi sorunları üzerinde genel bir mutabakat sağlandığı, çözüme yönelik önerilerin daha ziyade bugünün sorunlarını gidermeye yönelik olduğu, köklü değişiklikler içeren öneriler üzerinde ise görüş birliği sağlanamadığı tespit edilmiştir.
4. BATILI DEVLETLERİN SAVUNMA VE GÜVENLİK SANAYİİ SEKTÖRÜ PLANLAMALARINA VE STRATEJİLERİNE GENEL BAKIŞ (Ek-4)
Bu bölümde, Batılı devletlerin savunma ve güvenlik sanayii sektörü planlamalarına ve stratejilerinin ayrıntılı bir analizinden ziyade, raporun kapsamına ışık tutacak bölümlerine yer verilmiştir.
4.1. Batılı Devletlerde Ulusal Güvenlik Kavramı ve Savunma ve Güvenlik Sanayii Planlaması
Savunma ve güvenlik sanayiinde önde gelen Batılı ülkelerde, politik-askeri ve stratejik seviyelerde hazırlanan ve ülkelerin ulusal güvenlik stratejilerini şekillendiren dokümanlarda, savunma ve güvenlik sanayii sektörüne ilişkin belirleyici esaslar yer almaktadır.
Bu dokümanlar periyodik ve sistemik özellik göstermekte, kamunun ve savunma sanayiinin erişimine açılmaktadır. Bu kapsamda;
• Ulusal Güvenlik Stratejileri; uluslararası, bölgesel ve ulusal stratejik ortamdaki gelişmelere paralel olarak belirli dönemlerde yenilenmektedir.
• Ulusal Güvenlik Stratejilerine uygun olarak savunma bakanlıkları tarafından ilgili diğer bakanlıklarla ve kurumlarla koordineli olarak savunma/güvenlik planlama rehberi yayımlanmaktadır.
• Ulusal güvenlik stratejileri ve savunma planlama rehberi ışığında periyodik olarak (genellikle 4 yılda bir) savunma/güvenlik gözden geçirme süreçleri icra edilmekte ve süreçler sonunda raporlar yayımlanmaktadır.
• Oluşturan ulusal savunma stratejileri doğrultusunda kuvvetler ve savunma/güvenlikle ilgili di-ğer kurumlar için alt stratejiler belirlenmektedir. Bu bağlamda:
• -Kara, hava, deniz kuvvetleri stratejileri
• -Yurt güvenliği stratejisi,
• -Uzay stratejisi,
• -Siber savunma stratejisi
• -Diğer stratejiler oluşturulmaktadır.
Yukarıdaki savunma ve güvenlik planlamasına bağlı olarak savunma/güvenlik sanayiini doğrudan ilgilendirecek şekilde savunma/güvenlik sanayii stratejileri oluşturulmaktadır. Ayrıca alt sektörler için de ayrı stratejiler tanımlanmaktadır. Savunma bakanlıkları ile kuvvet komutanlıklarınca hazırlanan 5/10 yıllık tedarik planlarının sanayi versiyonu sektörün erişimine açılmaktadır.
4.2. Batılı Devletlerde Tedarik Kurumları ve İşletme-İdame Faaliyetleri
İngiltere, Fransa ve Almanya gibi gelişmiş müttefik ülkelerin silahlı kuvvetlerinin askerî teçhizat tedarik faaliyetleri Savunma Bakanlığına bağlı ayrı bir kurum tarafından tek elden yürütülmektedir.
İngiltere’de DES, Fransa’da DGA (Ministere De la Defense), Almanya’da BAAINBw (Federal Office of Bundeswehr Equipment, Information Technology and In-Service Support) tek tedarik kurumlarıdır.
Bu kurumlarda ağırlıklı olarak askerler olmak üzere sivil ve askerler birlikte çalışmakta olup, sivillerin büyük çoğunluğunu emekli askerler oluşturmaktadır. Fransa’daki işleyiş, ağırlıklı olarak “silah mühendisleri” askerî sınıfına dâhil personel tarafından yürütülürken İngiltere’de bu işlev, sivil yöneticilerden
ve askerlerden oluşan teknik kadrolar tarafından yürütülmektedir.51 Danimarka, Hollanda İngiliz geleneğine, Akdeniz ülkeleri ise Fransa’daki işleyişe yakın bir çizgi takip eder.
Farklı gerekçelerle de olsa, işletme ve idame (ikmal-bakım-onarım) yapılanmalarını ağırlıklı olarak özel sektöre dayandıran İtalya, Almanya ve Belçika, bu işleyiş nedeniyle özellikle harekât alanında ciddi kısıtlarla karşılaşmaktadırlar.
4.3. İngiltere’de Savunma ve Güvenlik Sanayii Yeniden Yapılanma Faaliyetleri
İngiltere, savunma harcamalarındaki azalmaya ve küresel rekabet koşullarına uygun olarak savunma ve güvenlik sanayii stratejisini 2010’dan itibaren yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda İngiltere’nin Savunma Sanayii Strateji Belgesi tipik özellikleri ile dikkat çekmektedir. İngiltere’nin
2005 yılında yayımlanan Savunma Sanayii Strateji Belgesi savunma ile ticaret ve endüstri bakanları ve hazine müsteşarı tarafından imzalan “bakanlıklar arası” üst düzey belgedir. Strateji belgesi 152 sayfadan oluşmakta, alt sektörlerin tamamıyla ilgili uzun vadeye ışık tutmaktadır.
İngiltere’de 2005’de yayımlanan savunma sanayii stratejisi son yıllarda kapsamlı bir revizyona tabii tutulmuştur. Bu revizyonda 2010 ulusal güvenlik stratejisi ile 2011 yılı savunma ve güvenlik gözden geçirme süreci etkili olmuştur. Revizyon sonunda “Teknoloji Yoluyla Ulusal Güvenlik-2012” isimli yeni savunma sanayii stratejisi ortaya çıkmıştır.
Yeni savunma sanayii stratejisini uygulamaya geçirmek ve İngiltere’nin savunma sanayiinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla kamu ve özel sektörün işbirliği ile 2014 yılında “Savunma Güçlendirme Ortaklığı
- Defence Growth Partnership (DGP)” belgesi hazırlanmıştır (Şekil 8.).
İngiltere DGP’de sıklet merkezi yapılacak iki kritik sektör belirlemiştir. Bunlar, hava yetenekleri ve istihbarat sistemleridir.
Şekil 8. İngiltere’nin Savunma ve Güvenlik Sanayii Stratejisi Güncelleme
DPG’nin yapılanması şu şekildedir.
Başkanlık Yapısı: DGP’nin iki eş başkanı bulunmaktadır. Hükümet adına, İş, Yenilik&Yetenekler (Department of Business, Innovation & Skills (BIS) Bakanlığının İş ve Girişim Bakan Yardımcısı, savunma sanayii adına MBDA firması direktörü eş başkanlardır. Savunma Bakanlığının Savunma Teçhizatı, Destek ve Teknoloji Bakan Yardımcısı da ana müşteri temsilcisi olarak yer almaktadır.
DGP, 8 müşterek çalışma grubu teşkil etmiştir. Her grupta hükümet ve sanayi temsilcileri yer almaktadır.
Grup liderlikleri alanda başarı sağlamış sektör kuruluşlarına verilmiştir. DGP hazırlıklarını 2014 sonunda tamamlamış ve ortak deklarasyonla uygulanmaya başlanmıştır.
Tablo 5. Savunma Sektörü Geliştirme Ortaklığı Çalışma Grupları
4.4. Batılı Devletlerin Savunma Sanayii Sektörü Planlama ve Stratejilerine İlişkin Değerlendirme
Tedarik Kurumları ve İşletme-İdame Faaliyetleri Hakkında Değerlendirme Türkiye’de muhtelif çalışmalarda yer bulan tek elden tedarik sistemi ve lojistik
(işletme-idame) yapılanma ile ilgili görüşler, Avrupa’daki örneklere dayandırılmaktadır. Tedarik kurumlarının yapılandırılması konusunun, -sistemik bütünlük bakımından- “MSPF’nin Gözden Geçirilmesi” başlıklı ayrı bir inceleme kapsamında ele alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Hâlihazırda yürürlükte olan MSPF modeli genel itibariyle, TSK’nin mevcut ve geleceğe yönelik ihtiyaçlarını gözeten, kurumsal yetkinliği4 haiz yapısıyla,
köktenci değişikliklere gidilmeksizin geliştirilebilecek bir yapıdadır. Yukarıda da değinildiği üzere mevcut sistemin gözden geçirilmesi; özel yetkilendirmeyi
ve teknik düzeyde tetkik ve incelemeyi gerektiren ayrı bir ihtisas konusu ve inceleme alanıdır.
Bu terimle; MSPF’nin bütün işlevleri yerine getirme kapasitesine haiz alt yapıya sahip olmak kast edilmiştir.
MSPF’nin bu çalışmanın kapsamı dâhilinde geliştirilmesine ihtiyaç duyulan hususlar özetle aşağıda (md. 5.2) sunulmuştur.
Tedarik faaliyetlerinde uygulanan yöntemlerin bu çalışmanın alanına giren hususları Ek-5’te tahlil edilmiştir. Buna göre merkezi bir tedarik kurumu vasıtasıyla (tek elden) tedarik yönteminin belirli alanlarda ciddi kısıtlarının olduğu, buna karşın, mevcut çok parçalı yapıdan karma (hibrit) bir yapılanmaya
gidilerek hâlihazırda karşılaşılan sorunların önemli ölçüde aşılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
İşletme-idame faaliyetlerinin üretici ya da bu konuda uzmanlaşmış firmalar tarafından gerçekleştirilmesi yöntemi, savunma sanayileri dışa bağımlı ülkelerde yaygın olarak kullanılmakta olup bu alanın silahlı kuvvetlerden ayrı yapıların elinde olması; rekabet koşullarının yeterince yaratılamamasından
doğan yüksek maliyetlere ilave olarak harekât ortamında da ciddi kısıtlara sebebiyet vermektedir. Diğer taraftan, mutlak surette devlet eliyle üretilmesi zorunlu olmayan, güvenlik riski düşük mal ve hizmetler ile yüksek yatırım ve idame maliyetleri yoluyla lojistik birliklere kazandırılacak geri bölge (yurt içi sahası) yeteneklerinin -serbest rekabet koşulları sağlanmak kaydıyla özel sektör tarafından sağlanması imkânlarının geliştirilmesine ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir.
Savunma ve Güvenlik Sanayiini Yeniden Yapılanma Faaliyetleri Hakkında Değerlendirme
İngiltere’nin savunma ve güvenlik sanayiinin konsolidasyonunu sağlamaya yönelik yeniden yapılanma gayretlerinin, Avrupa ekonomisine hâkim olan koşullar ve küresel pazarın görünen geleceğindeki gelişmelere uygun bir yaklaşım olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim 1990’larda ABD de yaşadığı ekonomik daralmayı bu yöntemle aşmıştır. Bununla beraber uzmanlar aynı ABD örneğinin İngiltere örneğinde de istenilen başarıyı sağlayıp sağlayamayacağı konusunda temkinlidirler.52
Bu zamana kadar olan süreçte, savunma ve güvenlik sanayiinin yapılanmasını daha ziyade serbest piyasa koşullarına göre düzenlemeyi tercih eden İngiltere’ nin sektörün yapılanmasına müdahale anlamına gelen bu girişimleri, İngiliz geleneğinin Fransa’ya giderek daha fazla yaklaştığı anlamına gelmektedir.
Fransa, küresel ekonomik koşulların bütün baskılarına rağmen, ulusal güvenliği için stratejik önemi haiz olarak değerlendirdiği sektörler üzerindeki devlet gücünü; mülkiyetini, hâkimiyetini ve kontrol mekanizmalarıyla koruma geleneğine sahiptir.
Diğer AB üyesi devletlerin şirketlerini birleştirmek suretiyle sektörü konsolide etme kararları ulusal çıkarlarından ne ölçüde vazgeçebileceklerine bağlıdır.
Türkiye, AB üyelerinden farklı olarak bu kapsamdaki kararlarını bağımsız olarak uygulayabilme imkân ve kabiliyetini haizdir.
4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder