1 Eylül 2018 Cumartesi

SURİYE KRİZİNDE YENİ SAFHA İDLİB SURİYE BATAKLIĞI, İDLİB EN RİSKLİ GİRİŞİM., BÖLÜM 4


SURİYE KRİZİNDE YENİ SAFHA İDLİB SURİYE BATAKLIĞI, İDLİB EN RİSKLİ GİRİŞİM., BÖLÜM 4


HTŞ’yi zor durumda bırakan ve böylelikle zayıflatan başka bir adım ise İdlib’de muhalifler arasındaki askeri dengenin HTŞ’nin aleyhine değişmesidir. 
Bu anlamda Ahraru’ş-Şam ve Nureddin Zengi grubunun kurduğu Cephetü’l-Tahrir Suriye ve Feylaku’ş-Şam, Ceyşu’l-Nasr, Ceyş İdlib Hür, 1. Sahil Tümeni, 2. Sahil Tümeni, Fevcu’l-Evvel, Ceyşu’l-Sani, Ceyşu’l-Nukba, Şüheda el-İslam Dareyya, Fırka el-Hurriye ve 23. Fırka’nın birleşmesi sonucu şekillenen Ulusal Özgürleştirme Cephesi’nin güçlenmesi HTŞ’yi daha da geriletecektir. Nitekim son dönemde HTŞ ile Ahraru’ş-Şam ve Nureddin Zengi Hareketi’nin kurduğu savunma paktı Cephetü’l-Tahrir Suriye ve Sukuru’ş-Şam ile önemli çatışmalar yaşanmıştır. 
Çatışmaların şiddeti hafiflemiş olsa da HTŞ İdlib’de zayıflamış ve birçok alan kaybetmiştir.

Bu bağlamında Cephetü’l-Tahrir Suriye, Vataniye Cephesi, Ceyşu’l-Ahrar, Sukuru’ş-Şam Tugayları bir araya gelerek Cephetü’l-Vataniye lil-Tahrir’i 
kurması oldukça önemli ve dikkat çekici bir hamle olmuştur. Kurulan yeni yapı HTŞ’yi dengeleyebilecek ve hatta zayıflatacak bir güce sahiptir. 
İdlib bölgesindeki güç dengelerinin değişmesi ve HTŞ’nin zayıflatılması durumunda HTŞ sorunsalının daha kolay çözülebileceği muhtemeldir.

Diğer yandan HTŞ’nin zayıflaması El-Kaide ve DEAŞ gibi örgütleri İdlib bölgesinde güçlendirme ihtimali da barındırabilir. Cephetü’l-Tahrir Suriye ile HTŞ arasındaki çatışmalar esnasında HTŞ içerisindeki El-Kaide kanadı gruptan ayrılarak Hurrase’d-Din örgütünü kurmuştur. Hurrase’d-Din örgütü İdlib gerilimi azaltma bölgesini gözetmeyerek cephe hatlarında rejim ve rejim yanlısı milislere karşı saldırılar düzenlemiştir. 
Bu örgütün Türkiye’yi düşman unsur olarak görmesi endişe verici bir diğer durumdur. Dolayısıyla HTŞ’ye yönelik adımlar atılırken eş zamanlı olarak 
Hurrase’d-Din gibi radikal yapılanmaların da baskı altına alınarak zayıflatılması gerekmektedir.

Fakat HTŞ’nin zayıflatılması ve hatta tamamen ortadan kaldırılması durumunda Esed rejiminin saldırgan tavrını durdurma ihtimalinin şüpheli olduğunu söylemek mümkündür. Zira ifade edildiği gibi Esed rejiminin daha önce saldırdığı bölgelerde HTŞ’nin varlığı oldukça sınırlıdır. 
Örneğin Ceyşü’l-İslam kontrolündeki Doğu Guta gibi bazı bölgeler HTŞ’den arındırılmış bölgelerdir. Buna karşın Türkiye’nin, Esed rejimini nüfuzu altına alan Rusya ile yürütebileceği müzakereler önemlidir. Rusya’nın temel argümanı bölgede bulunan HTŞ ve diğer küçük radikal yapılanmalar üzerinden şekillenmektedir. Bu anlamda HTŞ’nin zayıflaması Türkiye’nin diplomatik arenada hareket alanını genişleterek Rusya’ya karşı elini güçlendirecektir. Ayrıca HTŞ’nin zayıflamasıyla tüm muhalif unsurları tek bir emir komuta altında toplayacak bir çatı yapılanma için harekete geçilmesi gereklidir. Muhalefetin tek bir çatı altında toplanacak olması rejimden gelecek olası bir saldırıya karşı caydırıcı etki yapacaktır.

Esed rejiminin İdlib’e yönelik olası askeri operasyonu tamamen Rusya’nın alacağı pozisyona bağlıdır. Rusya bir yandan Suriye’ye yaptığı askeri 
müdahale neticesinde asker ve siyasi bir zafer elde etmek istemektedir. Dolayısıyla Türkiye ile yürüttüğü Astana sürecini ve Türkiye’nin İran’ı 
dengeleyebilmek için üstlenebileceği rolü önemsemektedir. Rusya nihayetinde İran’ın Suriye’de kendi nüfuz alanını paylaşmasını istememekte ve 
İsrail üzerinden ABD ile yürüttüğü müzakerelerde de bu durumdan yararlanmaya çalışmaktadır. 

Rusya ayrıca şimdiye kadar çok büyük yatırım yapmış olmasına rağmen yıllar süren yıpratıcı savaş neticesinde rejimin askeri, iktisadi ve beşeri olarak tükenmiş olduğunun da farkındalığıyla İdlib’de yeni bir uzun süreli yıpratıcı savaşa girmeyi arzu etmemektedir. Ancak Moskova, Esed rejiminin egemenliğinin Suriye genelinde yeniden tesis edilmesi konusunda oldukça net ve açık bir tavır da sergilemektedir. Bu bağlamda Türk askeri personelinin Suriye toprağında kalmaması gerektiğini sürekli dile getirmektedir. Aynı şekilde Nusra Cephesi veya HTŞ’nin yok edilmesi hususunda da ısrarcı olmaktadır. Rusya bu bağlamda Astana süreci ve yeni anayasa yazımını bir fırsat olarak görmekte, belli tavizlerle Esed rejiminin ülke sathındaki egemenliğini tesis edeceğini düşünmektedir. 

Türkiye için ise gelinen aşamada muhaliflerin son kalesi konumuna gelen İdlib’in istikrar ve güvenliğini sağlamak oldukça önemlidir. Bir yandan olası bir saldırının yol açacağı ve yüz binlerce kişiden oluşacağı aşikar mülteci akımı söz konusuyken diğer yandan muhalefetin İdlib’i kaybetmesi Afrin ve FKH alanını da savunmasız bırakacaktır. Esed rejimi ve yanlısı milislerin İdlib’i kontrol ettiği bir durumda bir sonraki hedefin Afrin ve FKH alanı olacağı tahmin edilebilir. Ayrıca İdlib’in kaybedilmesi Türkiye’nin hem diplomasi masasındaki gücünü zayıflatacak hem de Suriye’nin geleceğinin şekillenmesindeki rolünü azaltacaktır. 

Bu bağlamda atılacak askeri ve diplomatik adımlarla İdlib’i güvence altında tutmaya gayret gösterilmesi önem arz etmektedir.35

SONUÇ

Muhalif gruplar arasında yaşanan güç mücadelesiyle birlikte sıklıkla DEAŞ ve rejime bağlı yapılar tarafından suikastlara ve bomba yüklü araç saldırılarına 
maruz kalan İdlib bölgesinde istikrarlı bir yapının oluşmasının kolay olmadığı görülmektedir. Ayrıca bölgeye yönelik gerek Rusya gerekse rejim tarafından düzenlenen hava bombardımanları Astana süreciyle varılan anlaşmaya yönelik güveni zedeleyerek bölgenin istikrarsızlığına katkı yapmaktadır. Astana sürecinde çatışmayı azaltma bölgesi olarak belirlenen Doğu Guta, Kuzey Humus ve Dera bölgelerine yönelik Rus ve İran destekli rejim saldırıları İdlib’de de benzer bir senaryonun yaşanabileceği endişesini doğurmaktadır. 

Burada Türkiye’nin gözlem noktalarının caydırıcılığının önümüzdeki süreçte ciddi anlamda test edileceği öngörülebilir. Türkiye oluşturduğu on iki askeri noktayla bölgenin karadan hedef alınmasının önüne geçmiştir. Ancak rejimin Dera’nın ardından İdlib’i hedef almak için bir çaba içinde olduğu da anlaşılmaktadır.

Öte yandan Esed rejimi İdlib’i yeniden kontrol etme niyetini açık bir şekilde ortaya koysa da sahadaki gerçeklikler ve askeri kapasite açısından farklı dinamiklerin belirleyici olduğu da görülmektedir. Rejimin İdlib’e kapsamlı bir harekat düzenlemek için askeri kapasitesinin yetersiz kaldığı ve bu bağlamda özellikle Rusya ve İran’a tamamen bağımlı olduğu değerlendirilebilir.

Dolayısıyla siyasi ve askeri anlamda Rusya’nın nüfuzu altında olan Esed rejiminin İdlib’e saldırma kararının Rusya ve İran’ın onayı olmadan gerçekleşmeyeceği söylenebilir. Özellikle Rusya’nın artan nüfuzu İdlib gibi önemli bir meselede Esed rejiminin karar alma imkanını sınırlamaktadır. 
Diğer yandan yedi yıldır devam eden çatışma ve “yıpratma savaşı”ndan dolayı Esed rejiminin askeri gücü gittikçe aşınmış ve insan kaynakları tükenmiştir. Oldukça sınırlı bir mobilize güce sahip olan, hem insan kaynağı hem de askeri teçhizat açıdan zayıf duruma düşen Esed rejiminin muhaliflerin son kalesi haline gelmiş, on binlerce savaşçının olduğu İdlib bölgesine yapacağı hamlenin kolay olmayacağı aşikardır. Bu hususlar dikkate alındığında rejiminin İdlib’e saldırma kararının ancak Rusya’nın onayı ve kapsamlı desteği halinde gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır. Ancak rejim kendi imkanlarıyla Kuzey Hama ve Lazkiye’nin kuzeybatısında sınırlı harekatlar düzenleyebilir.

Türkiye, Rusya ile yürüttüğü müzakereler neticesinde FKH ve ZDH örneklerinde olduğu gibi sahada varlığını ve etkinliğini artırmış, Suriyeli muhaliflerinin yanı sıra siviller için de bir yaşam alanı oluşturmuştur. Türkiye İdlib üzerinde Ruslarla yürüteceği müzakerelerle yaklaşık 3 milyon sivilin yaşadığı bölgeyi büyük bir insani krizden kurtarma çabasındayken bölgeye yönelik askeri tahkimatını da artırmaktadır.

Yedi yılı geçkin zamandır süren Suriye iç savaşından alınabilecek derslerden birisi masada verilen sözlerin değil sahadaki fiili durumun belirleyici olduğudur. 
Rusya, İran ve rejim güçlerinin Astana sürecinde verdikleri sözlerden ziyade sahadaki duruma göre hareket ettikleri görülmektedir. İdlib bölgesindeki 
çatışmalar büyük oranda durmuş olsa da hava saldırıları devam etmektedir. 

Türkiye’nin, Rusya ve rejim hava kuvvetlerini Suriye hava sahası içinde fiilen durdurması mümkün olmadığından diplomatik yollarla hava saldırılarını mümkün olduğunca azaltmak için çabalaması gerekmektedir. Ayrıca HTŞ ve diğer radikal örgütlerin İdlib’deki varlıkları azaltılarak Rusya ve rejimin bölgeye yönelik hava harekatları için öne sürdüğü bahaneleri ellerinden alınmalıdır. Bu bağlamda Cephetü’l-Tahrir Suriye, Vataniye Cephesi, Ceyşu’l-Ahrar, Sukuru’ş-Şam Tugayları’nın bir araya gelerek Cephetü’l-Vataniyelil-Tahrir’i kurması oldukça önemlidir. Kurulan yeni yapı HTŞ’yi dengeleyebilecek ve hatta zayıflatacak bir güce sahipken Rusya’nın İdlib’i hedef alabilmek için ileri sürdüğü HTŞ/Hurrase’d-Din ve iltisaklı yapılar kartı elinden alınabilir. Türkiye muhalif grupları bir araya getirerek bir güç temerküzü oluşturacak çatı yapılanmayı desteklemekte, HTŞ ve iltisaklı gruplarla bir çatışma olmadan bu yapıların dağılması ve içerisindeki 

Yedi yılı geçkin zamandır süren Suriye iç savaşından alınabilecek derslerden birisi masada verilen sözlerin değil sahadaki fiili durumun belirleyici olduğudur.yerli unsurların yeni çatı yapılanmaya katılmasını temin etmeye gayret göstermektedir.

Yine de İdlib’de muhalifler arası dengelerin kolay kolay istikrara kavuşamayacağı değerlendirilebilir. 

Farklı ideoloji ve vizyonların ön plana çıktığı gruplar arasında yaşanan çatışmaların yakın dönemde yeniden tekrarlanmayacağının da bir garantisi 
bulunmamaktadır. Böylesi bir gelişmenin halihazırdaki insani krizi daha da derinleştireceği öngörülebilir. Türkiye’nin mezkur senaryolara hazırlıklı olması gerekmektedir. Suriye’deki çatışmaların sonlanması ve Astana sürecinin nihayete erip siyasal bir çözüm üretilmesi açısından Türkiye’nin muhalifleri tek bir çatı altında toplaması önem arz ederken rejim ve müttefiklerinin İdlib’e yönelik saldırgan tavırlarından vazgeçmeleri ve hava saldırılarını durdurmaları da elzemdir. 

Ancak rejimin Doğu Guta, Kuzey Humus ve Dera’daki kazanımlarının ardından İdlib’deki muhalifleri de elimine ederek askeri açıdan Suriye muhalefetini 
ve devrimci güçleri tamamen etkisiz hale getirmeyi arzuladığı görülmektedir. Türkiye Rusya ile yürüteceği askeri diplomasi yoluyla rejimin böyle bir hamle 
yapmasını engellemek durumundadır.

Nihayetinde yaklaşık 3 milyon sivilin yaşadığı ve muhalifler için her anlamda son kale konumuna gelen İdlib’in muhafazası Suriye’nin geleceğinde siyasal 
bir çözümü hayata geçirecek kapsayıcı ve kuşatıcı yeni bir siyasal yapının inşası için önem arz etmektedir. 

    Astana süreci kapsamında yürütülen yeni anayasa yapımı ve atılacak diğer ilgili adımlarda da rejim üzerine bir baskı unsuru olarak varlığını sürdürmek durumundadır. İdlib’in muhafazası Türkiye açısından ise olası mülteci akınlarından korunmaktan FKH ve ZDH bölgelerindeki nüfuzuna, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile yürütülen mücadeleden Suriye’nin geleceğine ilişkin müzakerelerde söz sahibi olmaya kadar geniş bir spektrumda önem arz etmektedir.

2011’den bu yana devam etmekte olan ve yakın tarihte yaşanan en kanlı çatışmalardan birisi olan Suriye krizinde Esed rejiminin askeri kazanımlarının 
ardından İdlib bölgesi muhaliflerin son kalesi konumuna gelmiş durumdadır. İdlib’i yeniden kontrol etmek istediğini açık bir şekilde ifade eden Esed rejiminin 
şehre saldırma kararının Rusya ve İran’ın onayı ve desteği olmadan gerçekleşmeyeceği söylenebilir. Özellikle Rusya’nın artan nüfuzu İdlib gibi önemli bir meselede Esed rejiminin tek başına karar alma imkanını sınırlamaktadır. Diğer yandan yedi yıldır devam eden çatışma ve “yıpratma savaşı”ndan dolayı Esed rejiminin askeri gücü gittikçe aşınmış ve insan kaynakları tükenmiştir. Oldukça sınırlı bir mobilize güce sahip olan, hem insan kaynağı hem de askeri teçhizat açısından zayıf duruma düşen Esed rejiminin muhaliflerin son kalesi haline gelmiş, on binlerce savaşçının olduğu İdlib bölgesine yapacağı hamlenin kolay olmayacağı aşikardır. 
Bu hususlar dikkate alındığında Esed rejiminin İdlib’e saldırma kararının ancak Rusya’nın onayı ve kapsamlı desteği halinde gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır. 
Ancak bu durum Esed rejiminin kendi imkanlarıyla Kuzey Hama ve Kuzeybatı Lazkiye’de sınırlı harekatlar düzenleyemeyeceği anlamına gelmeyecektir.

Türkiye, Rusya ile yürüttüğü müzakereler neticesinde Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları örneğinde olduğu gibi sahadaki varlığını ve etkinliğini 
artırarak Suriyeli muhaliflerin yanı sıra siviller için de bir yaşam alanı oluşturmuştur. Astana süreci ve çatışmasızlık anlaşmasının neticesinde İdlib 
bölgesinde on iki farklı gözlem noktası tesis eden Türkiye İdlib üzerinde Ruslarla yürüteceği müzakerelerle ve sahada muhalefeti birleştirecek ve radikal 
unsurları elimine edecek adımlarla yaklaşık 3 milyon sivilin yaşadığı bölgeyi büyük bir insani krizden kurtarabilir.

ANKARA • İSTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHİRE 

www.setav.org
Uygulama: Erkan Söğüt
Baskı: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul
SETA | SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFI
Nenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE
Tel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90
www.setav.org | info@setav.org | @setavakfi
SETA | İstanbul
Defterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43
Eyüpsultan İstanbul TÜRKİYE
Tel: +90 212 395 11 00 | Faks: +90 212 395 11 11
SETA | Washington D.C. 
1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106 
Washington D.C., 20036 USA
Tel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099
www.setadc.org | info@setadc.org | @setadc
SETA | Kahire
21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No: 19 Cairo EGYPT
Tel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985 | @setakahire



DİPNOTLAR;

1. “Turkey Finishes Setting up Observation Posts in Idlib”, Hürriyet Daily News, 16 Mayıs 2018.
2. Kendini fesheden Nusra ve Şam’ın Fethi Cephesi’nin ana omurgasında oluşturulan çatı yapının adıdır.
3. Ahraru’ş-Şam ve Nurettin Zengi grubunun çatı yapılanmasına verilen isimdir.
4. Fetih Koalisyonu’nun kuruluşunda parçası olan önemli gruplar; Ahraru’ş-Şam, Nusra Cephesi, Hakk Tugayı, Ceyşu’l-Sünnet, Ecnedu’ş-
    Şam, İmam Buhari Ketibesi, Feylaku’ş-Şam.
5. “Rebels Seek to Storm Idlib”, NOW News, 25 Mart 2015,
    https://now.mmedia.me/lb/en/NewsReports/565025-rebels-seek-to-storm-idlib-amid-chemical-fears, (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
6. Mariam Karouny, “Islamist Groups Seize Syrian City Idlib for First Time”, Reuters, 28 Mart 2015.
7. “Nusra, Allies Overrun Syrian Town of Jisr al-Shughur”, The Daily Star, 25 Nisan 2015.
8. Leith Aboufadel, “Syrian Army Withdraws from Ariha and Kafr Najd”, Almasdar News, 28 Mayıs 2015, 
    https://www.almasdarnews.com/article/syrian-army-withdraws-from-ariha-and-kafrnajd, (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
9. Can Acun ve Bilal Salaymeh, El-Kaide’den HTŞ’ye Nusra Cephesi, (SETA Rapor, İstanbul: 2018).
10. “ISIS Attacks Hayat Tahrir Al-Sham In Syria’s Eastern Hama”, South Front, 9 Ekim 2017, 
       https://southfront.org/isis-attacks-hayat-tahrir-al-sham-in-syrias-eastern-hama,     (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
11. “Violent Fighting and Fierce Clashes at the Hometown of the Defence Minister in Al-Assad’s Regime… More That 350
       Air Strikes… and More Than 75 Killed and Tens were Injured”, Syrian Observatory for Human Rights, 
       http://www.syriahr.com/en/?p=77295, (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
12. 27 Şubat’ta varlığını internet üzerinden duyuran Hurrase’d- Din yaptığı ilk resmi açıklamada Şam sahasında çalışmaya başlayacaklarını
      söyledi. Doğu Guta için çağrıda bulunan grup birbirleriyle savaşan muhalif gruplara da çatışmayı durdurmaları ve Şam için güçlerini birleştirmeleri 
       çağrısı yaptı. Hurrase’d-Din’i oluşturan gruplar ise şunlardır: 
       Ceyşu’l-Melahim, Ceyşu’l-Sahil, 
       Ceyşu’l-Badiye, Sahil Seriyesi, 
       Kabul Seriyesi, 
       Guraba Seriyesi, 
       Cundu’l-Şeria,
       Bettar Ketibesi, 
       Ebu Ubeyde ibn Cerrah Ketibesi, 
       Guta ve Duma Seriyesi, 
       Ebu Bekir Sıddık Ketibesi. 
       Hurrase’d-Din’in Genel Emiri eski Nusra Cephesi’nin Askeri komutanı Ebu Hammam Şami iken Şura meclisinde ise Sami Ureydi, Ebu Culeybeb, Ebu Kassam, 
       Ebu Hatice Ürdüni ve Ebu Abdurrahman Mekki gibi isimler bulunuyor.
Örgüt hakkında daha fazla bilgi için bkz. Hakan Turan, “Tanzim Hurras ed-Din ve Suriye’deki El-Kaide Varlığı”, Suriye Gündemi, 29 Mart 2018, 
      http://www.suriyegundemi.com/2018/03/29/tanzim-hurras-ed-din-dinin-muhafizlari-ve-suriyede-el-kaide-varligi, (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
13. “Da’wa Li-Vehdet Saf El-Sevra”, Mecil İslami es-Suri, 30 Ağustos 2017, 
     http://sy-sic.com/?p=5401, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
14. Can Acun ve Necdet Özçelik, Terörle Mücadelede Yeni Safha: Zeytin Dalı Harekatı, (SETA Rapor, İstanbul: 2018).
15. “Fasa’el Fi Rif Humus Tüşekkel el-Faulak el-Rab’e”, Nedaa Suriye, 15 Mart 2018, 
      http://nedaa-sy.com/news/4870, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
16. “Haftalık DAEŞ Raporu 20-26 Temmuz’’, Suriye Gündemi, 27 Temmuz 2018, 
      http://www.suriyegundemi.com/2018/07/27/haftalik-daes-raporu-20-26-temmuz, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
17. Son olarak 30 Temmuz 2018’de HTŞ tarafından üç, Ahraru’şŞam tarafından iki olmak üzere Esed rejimiyle birlikte çalışan beş kişi tutuklanmıştır.
18. “Man Huwa Muhafez İdlib?”, Enab Baladi, 17 Aralık 2015,
      https://www.enabbaladi.net/archives/56595,   (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
19. “Suriye: Musadeke ‘Ela ‘Hükümet el-İnkaz’”, Al Arabi al Jadid, 3 Kasım 2017, 
      https://goo.gl/rvo9Rx, (Erişim tarihi: 5 Ağustos 2018).
20. “Hükümet el-İnkaz fi İdlib”, Noon Post, 25 Mart 2018,
      https://www.noonpost.org/content/22623, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
21. “Modon Kübra fi İdlib Tu’len”, Nedaa Suriye, 19 Mart 2018,
      http://nedaa-sy.com/reports/89, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
22. “Turkey and Russia ‘Broker Ceasefire for All Syria’”, The Telegraph, 28 Aralık 2016.
23. “İdlib Operasyonu Sonucunda Afrin Kuşatılacak”, TimeTurk, 11 Ekim 2017, 
      https://www.timeturk.com/bilal-salaymeh-idliboperasyonu-sonucunda-afrin-kusatilmis-olacak/haber-748300,  (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
24. “TSK Unsurları İdlib’de Keşif Faaliyetlerine Başladı”, Anadolu Ajansı, 9 Ekim 2017.
25. “Turkish Military Starts Setting up Observation Points in Idlib”, Orient Net, 13 Ekim 2017, 
       http://orient-news.net/en/news_show/141442/0/Turkish-military-starts-setting-up-observationpoints-in-Idlib, (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
26. “HTŞ Lideri Cevlani: Türkiye ile Savaşmamamız Rejimi Çileden Çıkardı”, Mepa News, 17 Ocak 2018, 
      https://www.mepanews.com/hts-lideri-cevlani-turkiye-ile-savasmamamiz-rejimi-cileden-cikardi-12427h.htm, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
27. “Ba’d Mutalebet Suriye Bi-Huruc el-Kuvvat el-Türkiyye”, Syria News, 15 Ekim 2017, 
      http://syria-news.com/readnews.php?sy_seq=200576, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
28. “Estimates of Population Actually Living in Syria by Governorateand Sex”, 31 Aralık 2011, 
      http://www.cbssyr.sy/yearbook/2011/Data-Chapter2/TAB-3-2-2011.htm, ( Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018)
29. “Madinet İdlib el-Suriye/ مدينة إدلب السورية ”, Aljazeera. 2 Nisan 2011, 
      https://goo.gl/orkBQ8, (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).
30. “Suriye’deki Demografik Değişimin Yasallaştırılması”, Suriye Gündemi, 13 Nisan 2018, 
      https://www.suriyegundemi.com/2018/04/13/suriyede-demografik-degisiminin-yasallastirilmasi, (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
31. “Kuvvat Suriye el-Demokratiyye Tu’len İsti’dedha Li-lhiwar”,France 24 Arabiya. 10 Haziran 2018, 
      https://goo.gl/EmYANe,   (Erişim tarihi: 25 Temmuz 2018).
32. “Meclis Suriye el-Demokratiye Yakşif Neta’c İctima’uh Ma’ Nizamel-Esad”, CNN Arabia, 28 Temmuz 2018, 
      https://arabic.cnn.com/middle-east/article/2018/07/28/syrian-democratic-councilresults-meeting-assad,     (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2018).
33. Hem doğrudan Türkiye ile hem de Türkiye’nin nüfuzu alındaki ZDH ve FKH bölgeleriyle geniş bir sınır hattına sahip olan İdlib açısından Ankara’nın 
      sağladığı destek rejime kaybedilen diğer bölgelere nazaran stratejik bir derinlik sağlamaktadır. Türkiye –Ürdün gibi ülkelerin aksine– Suriye muhalefetine 
      verdiği desteği siyasi ve askeri açıdan devam ettirmektedir. Bu bağlamda İdlib’e yönelik mevcut mutabakatın ihlal edilerek hedef alınacağı bir senaryoda
      Türkiye’nin Astana sürecinden çekilerek muhalifleri rejime karşı desteklemesi öngörülebilir.
34. “Tehrir eş-Şam Terfud Talab Türkiye”, Arabi 21, 4 Ağustos 2018, 
      https://goo.gl/AgXD6v, (Erişim tarihi: 7 Ağustos 2018).
35. Ömer Özkızılcık, “Türk Gözetim Noktalarında Rağmen Rusya ve Rejim Neden Hala İdlib’i Bombalıyor?”, Suriye Gündemi, 21 Haziran 2018, 
      http://www.suriyegundemi.com/2018/06/21/turk-gozetim-noktalarina-ragmen-rusya-rejim-hala-idlibi-bombaliyor,  (Erişim tarihi: 31 Temmuz 2018).



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder