Karabağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karabağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2020 Perşembe

Kardeşlikten Stratejik Ortaklığa Giden Yol Türkiye ve Azerbaycan. BÖLÜM 2

 Kardeşlikten Stratejik Ortaklığa Giden Yol Türkiye ve Azerbaycan. BÖLÜM 2


   UZUN VADELİ VE GENİŞ KAPSAMLI AMAÇLARA HİZMET VE STRATEJİK HEDEFLERE ULAŞMAK GAYESİYLE OLUŞTURULAN “ STRATEJİK ORTAKLIK ”

ANLAŞMALARI İKİ DEVLET ARASINDA ÖZEL BİR KONUMDA BULUNMAKTADIR.

Genellikle belirli alanlarda eğitim, öğretim, lojistik, yardım vb. alanları kapsayan ve antlaşmalara göre daha az biçimsel olarak yapılan “Karşılıklı Protokoller” ilişkilerin diğer bir boyutunu oluşturmaktadır. İlk olarak 31 Ekim 1997 tarihinde “Azerbaycan Dâhilî Koşunlar Teşkilâtı Personeline Türk Jandarması Tarafından Verilecek EğitimÖğretim ve Lojistik Desteğe İlişkin Protokol” iki ülke iç güvenliği arasında yıllardır süregelen birlikteliğin sonucudur. Kuruluşunda Türk Jandarma yapısının temel alındığı ve Türk askerlerinin çalışmalar yaptığı Azerbaycan Dâhili Koşunlar Kuvvetleri özellikle Ermenistan ile yapılan mücadelelerde ana kuvveti oluşturmaktadır.

Dönemin Canik Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı Ziver Bey, Enver Paşa’nın Kardeşi Yarbay Nuri Bey’in komuta ettiği “Kafkas İslam Ordusu” na Azerbaycan Jandarmasını kurmak için atanması ile başlayan Dâhili Koşunlar’ın tarihi, bugün Komando Özel Harekât Birlikleri, Havacılık Birlikleri, Eğitim Okulları, Lojistik Birliklerinden oluşmakta ve içerisinde bulunduğu söz konusu tehditler açısından önemli bir konumda yer almaktadır.

Ayrıca bu yapı Türkiye ile askerî alandaki karşılıklı ilişkilerde önemli bir yapıdır. Söz konusu protokolün imzalanmasını müteakip, teşkil edilen “Türk Jandarma Eğitim Timi”, 28 Kasım 1997 tarihinde Azerbaycan başkenti Bakü’de göreve başlamıştır. 28 Kasım 1997 tarihinden itibaren büyük mesafe kat edilerek Türkiye standartlarında, çağdaş ve modern bir okul, Gala’da inşa edilmiş ve 29 Haziran 1998 tarihinde  eğitim-öğretime açılmıştır. Askeri anlamdaki eğitim destekleri ile Türkiye gerçek niyetinin Azerbaycan’ın bölgesinde güçlü bir ülke olmasını istediğini göstermiştir.

Uzun vadeli ve geniş kapsamlı amaçlara hizmet ve stratejik hedeflere ulaşmak gayesiyle oluşturulan “Stratejik Ortaklık” anlaşmaları iki devlet arasında özel bir konumda bulunmaktadır. 16 Ağustos 2010 tarihinde Bakü’de imzalan bu kapsamdaki “Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” her iki devletin, birbirinin içişlerine karışmama, egemen eşitlik, toprak bütünlüğü ve uluslararası alanda tanınan sınırların dokunulmazlığı ilkelerinin etrafında şekillenmiştir. Özellikle Azerbaycan açısından Karabağ sorunu ve Ermenistan ile ilgili tehditler nedeniyle önemi daha da artan “ bağımsızlıklarına,  egemenliklerine, toprak bütünlüklerine yönelik silahlı saldırı halinde gerekli karşılıklı yardım önlemlerinin hayata geçirilmesinin gerekliliğine”, milli güvenliklerinin sağlanmasına, ekonomik kabiliyetlerinin güçlendirilmesine ve ortak değerlerinin korunmasına öncelikli hedefler olarak yer verilmiştir. 

   Söz konusu bu anlaşmalar iki kardeş devletin siyasi, ekonomik, enerji, kültürel, insani, askerî ve askerî teknik alanlardaki iş birliği ilişkilerinin ilerletilmesi ve derinleştirmesi açısından önem arz etmektedir. Günümüzde artık güvenlikle ilgili soruların kollektif anlayış içerisinde çözülmesinin  tercih edilen bir durum oluşturması nedeniyle Azerbaycan ve Türkiye uluslararası meselelerde ortak tutum sergilemek ve uluslararası ve bölgesel teşkilatlarda iki ülke arasındaki mevcut iş birliğinin daha kuvvetlendirilmesi yapılan söz konusu anlaşmanın diğer bir amacını oluşturmaktadır. 

Bir ülkenin bağımsızlığını sürdürmesinde ve milli bir devlet olmasında en etkin role sahip alan olan savuma sanayi alanında ikili iş birliğini artırmak  ve yeni teknolojilerin karşılıklı geliştirilmesi amacıyla yapılan “Savunma Sanayi Alanında İş Birliği Anlaşmaları” ise YDSK’nin bir ürünü olarak 8 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanmıştır.


   Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Türkiye’nin çok boyutlu ve işbirliğine dayanan dış politikasının yeni enstrümanlarından biri olan “Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi” kapsamında; kurulduğu ülkelerle belirli aralıklarla, devlet ve hükümet başkanları, başbakanlar veya bakanlar düzeyinde toplantılar yapmaktadır. “Ortak Bakanlar Kurulu” olarak adlandırılan bu toplantılarda, iki ülke ilişkileri ve küresel gelişmeler hakkında görüşmelerin yanında ilişkilere kurumsal bir yapı kazandıran birtakım anlaşmalar imzalanmaktadır. 

Tek bir hükümet gibi karar alınan toplantılarda, işbirliği alanlarının yanısıra ülkeler arasındaki sorunlar ve fikir ayrılıkları da masaya yatırılmaktadır. Karşılıklı güven ortamı sağlanarak, sorunların çözümüne yönelik somut  ve etkili adımlar atılmaktadır. Yürütülen mekanizma, işbirliğinin boyutuna göre Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK), Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK), Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK), Yüksek Düzeyli İşbirliği Komisyonu (YDİK), Ortak İşbirliği Konseyi (OİK) gibi isimler almaktadır.

    Türkiye - Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK)’nin temeli ilk olarak 15-16 Eylül 2010 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Türk

Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10. Zirvesi’nde “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Kurulmasına Dair Ortak Açıklama”nın imzalanması ile atılmış ve Konseyin ilk toplantısı 25 Ekim 2011 tarihinde İzmir’de yapılmıştır. 11 Eylül 2012 tarihinde Gebele’de yapılan ikinci toplantı sonrası iki ülke arasında “Kombine Taşımacılığın Geliştirilmesine İlişkin” mutabakat, 


 ALİYEV - DAVUTOĞLU

    Dışişleri Bakanlıkları arasındaki “Diplomat Değişimi Mutabakatı” Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ile Azerbaycan Tarım Bakanlığı arasındaki “AzerbaycanTürkiye Tohumculuk ve Araştırma Ortak Kurumu’nun Faaliyetinin Düzenlenmesi” protokolü, “Arama-Kurtarma Hizmetlerinin Koordinasyonuna Dair Anlaşma”, “Teknik Düzenlemeler, Standardizasyon, Metroloji, Akreditasyon ve Uygunluk Değerlendirmesi” alanlarında işbirliğine dair mutabakat, Yunus Emre Enstitüsü ile Bakü Devlet Üniversitesi arasında “Türkoloji Projesi İşbirliği Protokolü”, TRT ile Azerbaycan Radyo ve Televizyon Programları A.Ş. Arasındaki İşbirliği Protokolü” gibi önemli belgeler imzalanmıştır. Konsey’in Üçüncü Toplantısında ise, dönemin Türkiye Başbakanı  Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in EşBaşkanlığında, 13 Kasım 2013 tarihinde, Ankara’da imzalanmış  ve Başbakanlık’ta gerçekleştirilen toplantı sonrasında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Azerbaycan İçişleri Bakanı Ramil Usubov,  iki ülkenin de milli savunmasında önemli bir araç olan “Güvenlik İşbirliği Anlaşması”nı imzalamışlardır. Dördüncü toplantısı 15 Ocak 2015  günü Ankara´da gerçekleşen YDSK’nın gümrük alanında “Ortak Komite Oluşturulmasına İlişkin Mutabakatı” ile “Karaparanın Aklanması ve Terörizmin Finansmanı Konularında Mali Verilerin Paylaşılmasına Yönelik Mutabakat” ile iki ülkenin güvenlik ve ticareti açısından önemli birer adım atılmıştır. 

En son toplantının Şubat ayında Azerbaycan’da yapılması planlanmasına rağmen bir gün öncesinde Ankara’da Merasim sokakta bir hain saldırı olmuş, askerlerimiz in şehit olması nedeniyle toplantı ertelenmiştir.

15 Mart 2016’da Bakü’de olacak şekilde yapılan planlama, toplantıdan 2 gün önce maalesef bir başka hain, alçak saldırı sonucu yine ertelenmek zorunda kalınmıştır.

   Ancak dostane bir yaklaşım gösteren İlham Aliyev kendilerinin Türkiye’ye gelebileceğini söylemesi üzerine YDSK Beşinci Toplantısı 16 Mart 2016 tarihinde Ankara’da gerçekleşmiştir. İki ülkenin de özel bir önem verdiği toplantıda Azerbaycan’ın dostane tutumu sonrası Türkiye’nin de işgal altında tutulan “Yukarı Karabağ” olmak üzere Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceği özellikle vurgulanmıştır. 

    Bu dönemki toplantıda enerji, ulaşım, savunma, askeri işbirliği alanlarında görüşmeler yapılmış ardından “Türkiye Hükümeti ile Azerbaycan Hükümeti Arasında Askeri, Sivil Personelin Sosyal ve Kültürel Amaçlı Mübadelesine İlişkin Protokol”, “Türkiye ile Azerbaycan Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Görevlilerinin, Aile Üyelerinin Kazanç Getirici İşlerde Çalışmalarına İlişkin Anlaşma”, “Türkiye ile Azerbaycan Arasında Adli İncelemeler Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma”, “Türkiye Hükümeti ile Azerbaycan Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Değiştirilmesi ve Karşılıklı Olarak Tanınmasına İlişkin Anlaşma” ile  “Türkiye Hükümeti ile Azerbaycan Hükümeti Arasında Teknik İşbirliği Protokolü” ve stratejik işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. 

Yapılan bu anlaşmaların yanında askeri, savunma sanayii ve güvenlik konuları özel olarak masaya yatırılmış ve savunma sanayii alanında somut bazı adımlar atılmasını kararlaştırılmıştır. 

Önümüzdeki aylarda yapılacak 3’üncü Türkiye-Azerbaycan Savunma Sanayii İşbirliği Toplantısı’nın görüşülen bu konuların somut bir adım atılması için fırsat olması iki ülke savunma ve güvenliği bağlamındaki değerini ortaya koymaktadır. Tüm bunların yanında Azerbaycan’la birlikte geliştirdiğimiz en önemli proje olan TANAP projesinin planlanan süreden önce tamamlanması için özel bir önem verilmektedir. 

   TANAP’ın bel kemiğini teşkil ettiği Güney Gaz Koridoru konusunda da tüm paydaşlarla yakın koordinasyon kurulması alınan kararlardan biri olmuştur. Ulaştırma açısından Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi Türkiye’nin önemsediği diğer bir projedir ve YDSK içerisinde özel olarak görüşülmüştür

  YAPILAN SÖZ KONUSU KONSEY TOPLANTILARI HER İKİ DEVLETİN STRATEJİK ALANLARDA VE ÖZELLİKLE ENERJİ VE GÜVENLIK ALANLARINDA “BİR MILLET, İKİ DEVLET” TEMELINDE YAKIN İŞBİRLİĞİNİ GELİŞMESİ AMACINA HİZMET ETMEKTEDİR.

     Yapılan söz konusu Konsey toplantıları her iki devletin stratejik alanlarda ve özellikle enerji ve güvenlik alanlarında “Bir Millet, İki Devlet” temelinde yakın işbirliğini gelişmesi amacına hizmet etmektedir. Tükiyenin üç kıtanın merkezinde bulunan jeostratejik ve jeopolitik konumu ile çok boyutlu dış politika uygulama zorunluluğu ve son yıllarda savunma ve güvenlik alanında yapılan ittifakların ülkeler açısından önemi ve  değerinin artması stratejik ortaklık modelinin önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca 21. yüzyılda değişen muharebe ortamı ve güvenlik algısı çerçevesinde  ülkelerin sadece kendi başlarına uluslararası alanda mücadele etmeleri pek mümkün olmaması artık yüksek seviyede yapılacak ikili planda ilişkileri ve  oluşturulacak yeni araçları bir kat daha önemli hale getirmektedir. Bunun yanında Ermenistan tarafından Azerbaycan topraklarının bir bölümünün işgal  edilmesi, Ermenistan’ın önceden Azerbaycanlıların yaşamış olduğu bölgelerde ve Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarında etnik temizlik politikası nı sürdürmesi ve ekonomik ve sosyal altyapının yıkılması Azerbaycan’ın milli güvenliğine olumsuz etkileyen temel faktörlerdir.

    Azerbaycan Askerî Doktrininin oluşumlarında da özel bir önem verilen Ermenistan topraklarında tarihsel olarak Azerbaycanlıların yaşadıkları yerlerde  ve Azerbaycan’ın işgal altındaki Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerinde dünya tarihi ve kültürel mirasının bir parçası olan maddi-kültür anıtları tahrip  ve talan etmeye devam etmesi nedeniyle sürekli bir tehdit algılamasına sebep olması Türkiye’nin bu konudaki politikasını her zaman önemli bir hale  getirmektedir.

    Ayrıca Ermenistan tarafından işgal edilmiş arazilerin geçici olarak Azerbaycan makamlarının kontrolü dışında kalması sadece ulusal güvenliği değil,  bölgesel güvenliği de ciddi etkilemekte, bu durum uluslararası çevrelerin sorunun çözümünde gösterdiği çabaların etkin olmaması sonucunda daha da ağırlaşmaktadır. Azerbaycan’ın Avrupa ve Asya arasındaki uluslararası ticaret ve ulaşım ve iletişim hatlarının kavşağındaki jeopolitik konumu, zengin  petrol ve gaz kaynakları nedeniyle uluslararası çatışmaların artmasına, bölgedeki istikrarın bozulmasına ve ulusal güvenlik için askerî tehditlerin  ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hazar Denizi’nin Azerbaycan’a ait bölümünde hidrokarbon yataklarının işletilmesi ve dünya pazarlarına ulaştırılması ve uluslararası enerji ve ulaşım-iletişim projelerinde rol alması, uluslararası topluluğun barışın desteklenmesi hareketlerine aktif katılımı, ayrıca koalisyon  ortaklarının uluslararası terörle mücadele operasyonlarında Azerbaycan’ın destek sağlaması güvenlik ortamını ciddi şekilde etkileyen çevresel faktörlerin artmasına ve terörist örgütlerin hedefinde olma ihtimalini önemli derecede artıracağına milli güvenlik belgelerinde dikkat çekilmektedir.  YDSK kapsamında bu tehditler ve öncelikler, Türkiye açısından da önemli hale gelmekte, her alanda olduğu gibi milli güvenliğin sağlanması alanında da  her iki devletin dış politikasına katkı yapmaktadır.

Son yüzyıllarda ortaya çıkan çatışma ortamının, ihtilallerin ve savaşların temel nedenleri olarak görülen ideolojik amaçlar da YDSK’lar üzerinde önemli bir etki unsuru olmaktadır. Bir çok çevre tarafından sadece komplo teorileri olarak değerlendirilen bu yaklaşımlar uluslararası bankacılar, petrol baronları ve ilaç kartellerin yanı sıra diğer önemli çokuluslu şirketlerin hakim olduğu bir Yeni Dünya Düzeni oluşturma çabalarını yansıtmaktadır. Dünyayı kendi amaçları çerçevesinde biçimlendirme girişimleri özellikle Türkiye’nin merkez olduğu bir bölgeyi kapsamaktadır. Bu amaçla son günlerde yaşadığımız terör faaliyetleri Türkiye ve dostlarını zayıflatmaya yönelik girişimler olarak yoğun bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır. Son günlerde oluşturulmak istenen bu kargaşa ortamında Türkiye açısından stratejik ortaklıkların ve güvenlik alanında yeni oluşumların önemi bir kat daha önemli hale gelmiştir. 

Azerbaycan ile 15 Mart 2016 yapılan YDSK’nin önemi bu anlamda dikkate değerdir. 

https://ekoavrasya.net/dergi/dergi-34/sayi34.pdf


***

Kardeşlikten Stratejik Ortaklığa Giden Yol Türkiye ve Azerbaycan. BÖLÜM 1

Kardeşlikten Stratejik Ortaklığa Giden Yol Türkiye ve Azerbaycan. BÖLÜM 1


Kardeşlikten, Stratejik Ortaklığa Giden Yol, Türkiye ve Azerbaycan,Prof. Dr. Kemal Özcan,Görkem Ozan Özalp,



Prof. Dr. Kemal Özcan

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ

TÜRKÇE ÖĞRETİMİ, UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (KONDİL) MÜDÜRÜ

Görkem Ozan Özalp

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ DOKTORA ÖĞRENCİSİ


   TÜRKİYE, SON YILLARDA UYGULADIĞI ETKİN DIŞ POLİTİKA SAYESİNDE 228 TEMSİLCİLİKLE EN ÇOK TEMSİLCİLİĞİ OLAN ÜLKELER SIRALAMASINDA 7’ NCİ SIRAYA YÜKSELMİŞ BULUNMAKTADIR. 

BU TÜRKİYE AÇISINDAN ADETA KENDİ KABUĞUNU KIRMAK ANLAMINA GELMEKTEDİR.

     Türkiye, son yıllarda uyguladığı etkin dış politika sayesinde 228 temsilcilikle en çok temsilciliği olan ülkeler sıralamasında 7’nci sıraya yükselmiş bulunmaktadır. 

Bu Türkiye açısından adeta kendi kabuğunu kırmak anlamına gelmektedir. Stratejik ilişkilerimizde geliştirilen derinlikli dış politika sayesinde her geçen gün mevcut ilişkilerimize yeni boyutlar eklemekteyiz. Bu çerçevede Avrupa ve Transatlantik ilişkileri siyasi, ekonomik ve güvenlik yapılarıyla derinleşmektedir. ABD, AB ve NATO bağlamında etkin ilişkilerin yanında bölge ülkeleri ile reform niteliğinde ittifaklar dış politikanın önemlibirer aracı haline gelmektedir. Komşu ülkeler ve yakın havzalarla ilişkiler çerçevesinde önem verilen stratejik ilişkilerde yeni boyutlar, yeni kıta ölçekli açılımlar, uluslararası örgüt ve platformlarda etkin rol alma gibi açılımlar aktif dış politikanın unsurları olmaktadır.

     Karşılıklı ilişkilerde tehdit algılamalarından ziyade işbirliği imkânlarına odaklanmak, siyasi diyaloğu geliştirmek, serbest ticaret anlaşmaları, tercihli rejimler, teşvikler, gümrük düzenlemeleri ve vizelerin kaldırılması gibi araçları kullanarak ekonomik çıkar ortaklığı tesis etmek ve sosyokültürel etkileşimi artırma girişimleri, her geçen gün sağlanan gelişmeler olmaktadır.

     Bu çerçevede kurgulanan ve özgün bir model haline getirilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri (YDİK/YDSK) de ilişkilerimizde önem verdiğimiz bir araç haline gelmiştir. Yaklaşık 14 ülke ile tesis edilen ve 30 konsey toplantısından oluşan bu mekanizma sayesinde bir çok alanda yaklaşık 350 anlaşma  imzalanmıştır. 2002 yılından bu yana YDSK ile ulaşılan ticari genişleme 7 kat artarak 80 milyar dolara ve bu ülkelerin dış ticaretimizdeki payı da % 20’ye  ulaşmış durumdadır.

     Türkiye tarih, kültür, din ve sosyal alanlarda birçok ortak yönleri bulunan ve yıllardır bazı nedenlerden uzak kaldığı Avrasya coğrafyasına, 1991 yılından  itibaren dış politikasında önemli bir yer ayırmaya başlamıştır. Türkiye’nin bu ülkelere karşı genel politikasının temel unsurları daima söz konusu ülkelerin devlet yapılanmalarının güçlendirilmesine katkı sağlanması, bölgenin siyasi ve ekonomik istikrarının korunması ve bölgesel işbirliğinin teşviki şeklinde olmuştur. 

     Ayrıca Ekonomik ve Siyasi reformların desteklenmesi, bölge ülkelerinin dünya ile bütünleşebilmelerine yardımcı olunması, ikili ilişkilerimizin her alanda karşılıklı çıkarlar ve egemen eşitlik temelinde geliştirilmesi ve bölge ülkelerin mevcut enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara serbestçe ve farklı güzergâhlardan nakledilmesinin desteklenmesi gibi politikalar ilişkilerimizin vazgeçilmez unsurlarını oluşturmaktadır.

TÜRKIYE TARİH, KÜLTÜR, DİN VE SOSYAL ALANLARDA BİRÇOK ORTAK YÖNLERİ BULUNAN VE YILLARDIR BAZI NEDENLERDEN UZAK

KALDIĞI AVRASYA COĞRAFYASINA, 1991 YILINDAN İTİBAREN DIŞ POLİTİKASINDA ÖNEMLI BİR YER AYIRMAYA BAŞLAMIŞTIR.


Aynı soya mensup iki milletin farklı iki devletini belirtmek için söylenen ve adeta bayraklaşan “iki devlet bir millet” sözü etrafında birleştiğimiz kardeş Azerbaycan Devleti ile olan ilişkilerimiz de YDSK açısından yüksek bir öneme sahiptir ve yapılan her konsey toplantısı iki devletin de karşılıklı çıkarına ve menfaatine birçok fayda sağlamaktadır. 

Bu çerçevede iki ülkenin kapsamlı ilişkiler ve stratejik ortaklıkları ile bölgesel projelerin yanı sıra yakın ilişkileri YDSK içerisinde hızlı bir ivme göstermektedir.

Aslında Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 2016 yılının Mart ayında Azerbaycan’a gerçekleştireceği ziyaret neticesinde yapılması planlanan 

“Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Beşinci Toplantısı”, ziyaretin hemen öncesinde Ankara’da meydana gelen menfur terör hadisesi nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Ancak bu saldırı, iki devlet ve halk arasındaki kardeşliğin ve dayanışmanın en güzel örneklerinden birinin de gerçekleşmesine vesile olmuştur.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elim hadise nedeniyle seyahatini iptal etmesi üzerine, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, kardeşinin zor zamanında  yanında olmak, acısını paylaşmak, her ne şartta olursa olsun devamlılık arz etmesi gereken devlet işlerinin yürümesi için Azerbaycan’da yapılması planlanan YDSK toplantısını Ankara’da gerçekleştirmek için 15 Mart 2016 tarihinde Ankara’ya gelmiştir. Burada gerçekleştirilen YDSK toplantısı iki ülkenin stratejik ortaklığa ne kadar önem verdiğinin bir göstergesi olarak tüm engelleme girişimlerine karşın başarıyla sonuçlanmıştır. Birçok alanda ortak eş güdüm  içinde hareket etme amacı doğrultusunda yapılan YDSK, ülkelerin savunma ve güvenlik alanları açısından da özel bir öneme sahiptir. Tarihi, sosyal, kültürel ve birçok farklı alanda ortak köklere sahip devletlerin birbirleri arasında oluşan yakınlaşmaların en önemli göstergesi savunma ve güvenlik  ilgili anlaşmalar ve oluşturulan organizasyonlar dır. Söz konusu bu alanlar karşılıklı güveni, dostluğu ve aynı amaçlara sahip olmayı gerektirmektedir. 

    YDSK içerisinde askerî, savunma ve güvenlikle ilgili her geçen gün yeni anlaşmalar yapılmakta ve “Bir Millet, İki Devlet” anlayışı adeta “Tek Millet, Tek Devlet” anlayışı şekline dönüşmektedir. Bugün oluşan bu sağlam ilişkiler güvene ve dostluğa dayalı yaklaşmaların sonucu olmakta ve aynı tehdit algılamalarının güçlendirdiği bir ortamda devam etmektedir. Bu anlamda bu yazıda YDSK oluşumuna dek Azerbaycan ile savunma ve güvenlik alanında yapılan anlaşmalar ve süreç incelenecektir.


Stratejik İşbirliği Konseyi’ne Zemin Hazırlayan Savunma ve Güvenlik Alanındaki Anlaşmalar..,

 “Askerî Eğitim İşbirliği (ASEİŞ)” anlaşmaları olarak  bilinen ve askerî eğitim iş birliği faaliyetleri, müşterek tatbikatlar, askerî tarih ve müzecilik alanında eğitim ve iş birliği konularında esasların belirlenmesi için yapılan bu anlaşmalar ilk olarak 11 Ağustos 1992 tarihinde yapılmış ve 15 Nisan 1993 tarihinde de imzalanarak kanunlaşmıştır.

    Ayrıca 16 Ağustos 2010 tarihinde Bakü’de imzalanan “Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” Askerî ve Siyasi Güvenlik, askerî iş birliği alanlarını kapsamakta, komşu ve kardeş devletler olarak birbirlerinin bağımsızlığının, egemenliğinin, toprak bütünlüğünün, sınırlarının dokunulmazlığının sağlanması ve korunmasında birbirleriyle sıkı işbirliğinin artırılmasını amaçlamaktadır. 1996 yılına gelindiğinde ise askerî ilişkilerin ana çerçevesinin belirlenmesi amacıyla “Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği (Çerçeve)” anlaşması imzalanmış ve stratejik açıdan önemli bir adım atılmıştır.

    İkili anlaşmalarda bir köşe taşı olan ve iki devlet arasında imzalanan diğer bir anlaşma ise “Güvenlik İş Birliği” anlaşmasıdır. Son yıllarda hızlı ve çok yönlü ilişkiler şeklinde bir yayılma gösteren terörizm, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve örgütlü suçlar ile etkili mücadele etmek önemli bir sorun haline gelmektedir. Günümüzde artık devletlerin tek başlarına bu çok yönlü tehditler barındıran ve uluslararası bağlantıları bulunan örgütlerle  ve suçlarla mücadele etmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Azerbaycan ile bu alanda 04 Ekim 1994 tarihinde Güvenlik İşbirliği anlaşması imzalanmış ve yukarıda sayılan tehditlere karşı sıkı bir işbirliğine gidilmiştir. 1 Haziran 2002 tarihinde bu anlaşmanın kapsamı genişlemiş Gürcistan  dahil edilerek üçlü bir anlaşma yapılmıştır.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***


6 Aralık 2019 Cuma

TÜRKİYE’NİN KAFKASYA POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 2

TÜRKİYE’NİN KAFKASYA POLİTİKASI 2009,  BÖLÜM 2




   Türkiye komşularla sıfır sorun politikasının bir parçası olarak Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme yolunda adım atmıştır. 
Türkiye-Ermenistan arasında yaşanan yumuşama sürecinin ortaya çıkmasında uluslararası ve bölgesel sistemden kaynaklanan etkilerin rolü çok büyüktür. ABD ve AB açısından Ermenistan, Kafkasya’da Rusya’nın etkisinde toprakları Rus askeri kuvvetleri tarafından korunan bir ülkedir. İzlediği politika yüzünden enerji ve ulaştırma projelerinden dışlanmıştır. Ermenistan’ın Batı sistemine kazandırılması gereklidir. Bunun gerçekleşebilmesi için ise öncelikle Türkiye ile 
Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve iki ülke arasındaki kara sınırının açılması gereklidir. Bu nedenle Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmesi için ABD ve AB’den yoğun bir baskı gelmektedir.

    Ağustos 2008’deki Rusya-Gürcistan çatışması sırasında Rusya-Batı ilişkilerinin gerginleşme si de Ermenistan’ın tamamen Rus etkisine bırakılmaması noktasında Batı’nın daha fazla istekli olmasına neden olmuştur. Ermenistan açısından da Ağustos 2008 çatışmasında Gürcistan yolunun kapanması tamamen izole olması na neden olmuştur. Türkiye ve Azerbaycan kapıları kapalı olan Ermenistan için Gürcistan hattının da kapanması ekonomik olarak bu ülkeyi etkilemiştir. Gürcistan’ın Ermenistan’dan ithalatında 121 milyon dolarlık bir azalmanın olduğu ve toplamda da krizin Ermenistan ekonomisine 700 milyon dolara mal olduğu ifade edilmiştir.27 
Bu durum da Ermenistan’ı Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmek için adım atmaya yöneltmiştir. Türkiye için ise Ermenistan ile atılan adımlar ile Azerbaycan ile olan yakın ilişkilerini koruma noktasında sorun ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin Kafkasya politikasında Azerbaycan ile olan yakın ilişkileri önemli bir yer tutmaktadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattından Azerbaycan’dan gelen doğal gaz hattına kadar enerji alanında yapılan işbirliği ve Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısı durumundaki Azerbaycan’ın Batı ekseninde tutulması da Türkiye için önemlidir. ABD ve AB’nin Ermenistan’ı Avrupa-Atlantik eksenine kazandırma yolundaki politikalarının Azerbaycan’ı özellikle enerji projelerinde Rusya ile işbirliğine itmesi Rusya’nın siyasi ve ekonomik etkisini artıracaktır.28

Türkiye ile Ermenistan arasında kara sınırının açılması ve ilişkilerin  normalleş mesi Karabağ sorununda bir anlaşmanın sağlanmasına bağlıdır. Ermenistan Türkiye için ekonomik açıdan önemli bir partner olabilecek kapasitede değildir. Ancak Türkiye, Ermenistan için Batıya açılan kapı olabilecek konumdadır. Türkiye ile Ermenistan arasında kara sınırının açılması halinde ortaya çıkabilecek ticaret hacmine ilişkin olarak 500 milyon dolardan 1 milyar dolara 
kadar uzanan rakamlardan ve bunun sınır illerine katkısından bahsedilmektedir. 

Ermenistan’ın toplam ticaret hacmi ve nüfusu dikkate alındığında kısa vadede Türkiye ile ticaretinde ciddi bir sıçrama olması çok zordur. Türkiye ile Ermenistan arasında hava koridoru açıktır ve ticaret ise Gürcistan ve İran üzerinden yapılmaktadır. Kara sınırının açılması halinde Türkiye’nin Ermenistan’a sınır olan 
illerinde ciddi bir kalkınma olacağı iddiaları da Ermenistan’ın ekonomik 
kapasitesi dikkate alındığında gerçekçi değildir. Azerbaycan, Gürcistan ve İran gibi bölgede Ermenistan’dan daha fazla nüfusa ve daha güçlü ekonomiye sahip ülkelerle ticaretin ve bunun sınır illerine katkısının bile istenilen düzeyde olmadığı dikkate alındığında Türkiye ile Ermenistan arasında kara sınırının açılmasının gerekliliği argümanının Türkiye’ye olan olası ekonomik katkılarla ileri sürülmesi eksik ve yanıltıcı bir değerlendirme olacaktır.29 Ermenistan’ın 
2009 yılındaki toplam ithalatı 3 milyar 304 milyon ABD doları ve ihracatı 
697,8 milyon ABD dolarıdır. Ermenistan’ın ithalatında Türkiye % 5,6’lık bir paya sahiptir. 2009 yılında ihracat gelirlerinde % 34 lük düşüş yaşayan ve enerji başta olmak üzere pek çok kalemde dışarıya bağımlı olan Ermenistan’ın Türkiye ile olan kara sınırının açılması halinde ekonomik açıdan önemli bir farka neden olması zordur.30 Türkiye-Ermenistan ilişkileri Kafkasya’daki diğer sorunlardan 
ve en önemlisi de Karabağ sorunundan bağımsız ele alınamaz. 

Karabağ sorunu çözülmeden de Kafkasya’da istikrarın sağlanması ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde kalıcı bir normalleşme sağlanması çok zordur

Türkiye’nin Kafkasya Politikasında Gürcistan.

Türkiye’nin Kafkasya politikasında, Hazar enerji kaynaklarının Türkiye’ye ulaşacağı güzergâh üzerinde bulunan Gürcistan’ın istikrarı önemli olmuştur. Ancak bağımsızlığı kazandığı günden itibaren sürekli sorunlarla uğraşan Gürcistan için Abhazya ve Güney Osetya başta olmak üzere, Acaristan ve Cevaheti bölgesindeki Ermenilerle ilgili sorunlar sürekli gündemde olmuştur. Türkiye bu sorunlara Gürcistan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözüm bulunmasını savunmuştur. Bu, Türkiye’nin geleneksel, ülkelerin toprak bütünlüklerine vurgu yapan politikasının bir sonucuydu.31 Türkiye’de 
Kafkasya kökenlilerin varlığı ve bunların Kafkasya’daki çatışmalarda 
Türkiye’yi taraf olarak görmek istemeleri konuyu iç politika bakımından 
da hassas hale getirmiştir. Özellikle Abhazya sorununda bu durum daha belirgin olarak görülmüştür.32 Türkiye’yi rahatsız eden bir diğer durum da Rusya’nın Gürcistan’ın sorunlarını kullanarak Kafkasya’da etkinliğini artırmasıydı. Rusya Abhazya’ya destek vererek Gürcistan’ın BDT’ye üye olmasını sağlamış ve bu ülkede üslere sahip olmuştu. Gürcistan ile ilgili politik amaçlarına eriştikten sonra Abhazya’yı ablukaya alan Rusya, hem Gürcistan hem de Abhazya’dan 
istediklerini alma konusunda başarılı olmuştur.33  Türkiye ise Rusya’ya 
kıyasla Kafkasya politikasında tecrübesiz ve bilgi birikimi açısından da yetersizdi. Türkiye bu dezavantajını ABD ile olan yakın ilişkileriyle telafi etmeye çalışmıştır. Gürcistan’ın “Gül Devrimi” sonrası Batı ile bütünleşme arzusu da Türkiye ile ilişkilerde ilerlemeye yardımcı olmuştur. Türkiye-Gürcistan ilişkilerinde 2009 yılındaki gelişmeler ise Ağustos 2008 sonrası ortamın etkisinde kalmıştır.

Ağustos 2008 Rusya-Gürcistan çatışması sonrasında Kafkasya’da yeni bir dönem başlamıştır. Gürcistan’ın NATO’ya üye olmayı istemesine kadar giden Batı ile bütünleşme çabası Rusya’yı rahatsız etmiş Rusya tarafından Gürcistan’ın problemleri kullanılarak engellenmeye veya süreç geciktirilmeye çalışılmıştır. Rusya’nın Gürcistan topraklarına askeri müdahalesi dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. 

   Rice büyük bir gücün, küçük komşusunu işgal edip onun hükümetini devirdiği,  Çekoslovakya’nın işgal edildiği 1968 yılı dünyasında yaşanmadığını, hür dünyanın Rusya’nın komşusuna yaptığı saldırının bölgesel ve bölge dışı etkileriyle mücadele edeceğini ifade etmiştir.34 Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesinin etkileri 2009 yılı içinde sürekli tartışma konusu olmuştur. Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıması, Kosova’nın rövanşını almaya çalıştığı şeklinde değerlendirilmiştir. 

Gürcistan’ın Nisan 2008’deki NATO Bükreş Zirvesi’nde Üyelik Eylem Planı içerisine alınmamasının Rusya’yı Gürcistan’a saldırı noktasında cesaretlendirdiği ifade edilebilir. Nitekim NATO Zirvesinden sonra Rusya, Abhazya ve Güney Osetya ile ilişkilerini sıkılaştırmış ve 16 Nisan’da hükümete Abhazya ve Güney Osetya ile diplomatik alanda ve yardım konusunda bağları kuvvetlendirme yetkisi verilmiştir. Rusya’nın Abhazya’ya çatışmadan önce ilave kuvvetler 
göndermesi de bir savaşa hazırlandığı şeklinde yorumlanmıştır.35 

Gürcistan’ın Batı ile entegrasyon stratejisi ile Ağustos 2008 krizinin çatışmaya dönüşmesi arasında doğrudan bağlantı kurulmuştur. Bu nedenle 2009 yılı içinde Gürcistan’ın Batı ile entegrasyonunun hangi temelde olacağı tartışmaları yapılmıştır. NATO ile Gürcistan 6 Mayıs-3 Haziran 2009 tarihlerinde askeri tatbikat gerçekleştirmişler, bu durum ABD yönetiminin değişmesine rağmen NATO’nun Gürcistan’da uzun dönemli stratejik çıkarlarının teyidi olarak yorumlanmıştır.36 

Obama yönetimi de Kafkasya’da Gürcistan’ın önemine vurgu yapmış ve Rusya ile olan temaslarında da Gürcistan’a verilen destek ifade edilmiştir. Ancak ABD, Gürcistan’a talep ettiği tanksavar ve uçaksavar sistemlerini sağlamayı reddetmiştir.37 Rusya da Abhazya ve Güney Osetya ile bağlarını artırıp uluslararası alanda iki ayrılıkçı toprağın bağımsız devlet olarak tanınması için çabalarına hız verdiği bir süreci başlatmıştır. 

  Rusya, Abhazya ve Güney Osetya ile yaptığı antlaşmalarla iki yapının Gürcistan ile olan sınırını koruma sorumluluğunu almıştır.38 Rusya Başbakanı Putin 12 Ağustos 2009’da Abhazya’yı ziyaret etmiştir. Putin Abhazya’nın güvenliğinin 
garantisinin Rusya olduğunu ifade ederek, Fransa ile Monaco arasındaki 
ilişki biçimini örnek göstermiştir.39 Bu gelişmeler Türkiye’nin Kafkasya’daki etkisini ve Türkiye-Gürcistan ilişkilerini doğrudan etkilemektedir. 

Türkiye, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü savunan ve enerji projelerinde 
Gürcistan odaklı bir strateji izlediği için savaştan olumsuz etkilenmiştir. 
Ankara, öncelikle çatışmanın durdurulması için diplomasi kanallarını harekete geçirmeye çalışmış ve insani yardım konusunda harekete geçmiştir. Sorunun daha da büyümeden kontrol altına alınması politikası izleyerek Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu önerisini ortaya koymuştur. Türkiye’nin Kafkasya’daki etkinliği Rusya’nın çekilmesiyle paralel olarak artmıştır. Türkiye, Kafkasya 
enerji kaynaklarının taşınmasında Rusya ile rekabet etmiştir. 

Sonuçta Azerbaycan petrollerinin taşınmasında ana hat olarak Bakü-Tiflis-Ceyhan kabul edilmiş ve Rusya seçeneği devre dışı kalmıştır. 

NATO’nun Barış için Ortaklık Programı çerçevesinde bölge ülkelerinin silahlı kuvvetlerine eğitim verilmiş ve özellikle Gürcistan ve Azerbaycan’ın Batı ile yakınlaşan ilişkilerinde Türkiye en önemli ülke olmuştur. Türkiye’nin bu politikası Rusya’nın etkisini azaltmış ve Rusya Ermenistan dışında Kafkasya’da önemli bir zemin kaybına uğramıştır. Ancak Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımasıyla birlikte bu iki yapı üzerinde tam bir kontrolü söz konusu olmuştur. Azerbaycan ve Ermenistan, Rusya’nın bölgede askeri açıdan varlığını hissettirmesinden etkilenmişlerdir. Ermenistan üzerinde zaten nüfuz sahibi olan Rusya’nın enerji alanı başta olmak üzere Azerbaycan ile de yakınlaşması Moskova Kafkasya’da 1991 öncesi konumuna mı dönüyor tartışmalarına neden olmuştur. Rusya’nın Kafkasya’da bu denli etkili olmaya başlaması Türkiye açısından olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Özellikle Türkiye’nin doğal gazda Rusya’ya olan bağımlılığı dikkate alındığında, 
Rusya’nın Kafkasya’da enerji alanında başat konuma gelmesi ve askeri etkinliğini artırması, Rusya’daki demokratik yapı eksikliği de dikkate alındığında bölgesel güvenlik açısından tehlikeli olabilir.40

Kafkasya’daki gelişmeler, Türkiye’nin Kafkasya politikası ve çıkarlarının 
olduğu diğer coğrafyalara yönelik olarak politikaları etkileyebilecek 
bir boyuta ulaşmıştır. Uluslararası sistemin ayrıştırıcı güçlerinin başat olduğu Kafkasya’da, Rusya klasik güç dengesi politikası uygulayarak etki sahasını genişletmek istemektedir. Tarih boyunca Rusların Kafkasya’ya yönelmelerinden itibaren Rus idaresi ile Kafkasya’daki halklar arasında sorunlar yaşanmış ve sonuçta acı veren göçler ve katliamlar olmuştur. Ağustos 2008 çatışması sonrası ve 2009 yılı boyunca da Kafkasya’daki istikrarsızlık ve belirsizlik devam etmiştir. Kosova’nın bağımsızlık ilanı sonrası uluslararası sistemde benzer yapılarla ilgili tartışmalar daha da artmıştı. Bunun Kıbrıs bağlamında da, Abhazya örneğinde de gündeme taşındığı görülmektedir. Kosova’da Sırbistan’ın tanımadığı bir bağımsızlık istikrarlı bir yapı doğurmayacağı gibi sadece uluslararası denetim altındaki bağımsızlık olarak kalacaktır. İleride Sırbistan’ın AB üyeliği gibi bir 
seçeneğin somutlaşması ve bunun Sırbistan’da Kosova’nın tanınmasına 
değecek kadar çıkarlarına uygun bir durum olarak algılanması halinde belki Sırbistan politikasını değiştirebilir. Kıbrıs’ta etnik, dil, din ve kültürel bakımdan farklı iki toplum 1963 yılından beri fiilen ve 1974’den beri resmen ayrı yaşamaktadır. İki toplum da ayrı yapılar olarak kendi kendilerini idare etmişlerdir. Burada da kısa sürede bir anlaşma sağlanamazsa iki devletli bir çözüme doğru gidilmektedir. Karabağ sorununda Karabağ’ın doğrudan Ermenistan’a veya başka bir ülkeye sınırının olmaması ayrışmayı mümkün kılmamaktadır. Abhazya örneğinde ise Rusya’nın tanıdığı bağımsızlığın, ayrıldığı 
ülke olan Gürcistan tarafından tanınması durumu şu anki ortamda çok zordur. Gürcistan’a Batı ile NATO üyeliği başta olmak üzere tam bir entegrasyon seçeneğinin sunulması ve bunun somutlaşması halinde Abhazya ile ilgili olarak da yeni bir adım atılabilir. Rusya’nın iç ve dış politikasında köklü bir değişim olmadıkça Abhazya üzerindeki hakimiyetini bırakması da uzak bir olasılıktır. Türkiye ve diğer Batılı ülkeler Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü savunurken, Abhazya’yı da tamamen Rusya’ya bırakmamalıdırlar. Aksi takdirde Rusya’nın 
Abhazsız bir Abhazya politikası başarılı olacaktır. Türkiye’deki Abhazların 
sayısının Abhazya’nın toplam nüfusunun iki katından fazla olduğu dikkate alındığında bu konuda etkili bir güç olabileceği açıktır. 

Kültürel bir takım bağları sürdürmenin Gürcistan’ın da çıkarına 
olduğu ve ileride sorunun görüşme ortamına zemin oluşturacağı 
unutulmamalıdır. Rusya Federasyonu içerisinde Çeçenistan gibi Abhazya 
ve Güney Osetya benzeri yapıların olması da Kafkasya’daki süreci 
daha karmaşık hale getirmektedir.41

Türkiye açısından Gürcistan Hazar petrolleri ve doğal gazının Türkiye’ye ulaşmasında transit bir ülke olarak önemini korumaktadır. Yine Azerbaycan’dan gelip Gürcistan üzerinden Türkiye’ye ulaşacak olan demiryolu projesi de Gürcistan’ın Türkiye açısından önemini artıracaktır. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 1,5 milyar doları geçmiştir.42 Ayrıca bunun çok daha artırılması mümkündür. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerle ilgili hukuki altyapının büyük ölçüde tamamlanması, Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması, Yatırımların 
Karşılıklı Teşviki ve Korunması Antlaşması, Serbest Ticaret Antlaşması 
gibi ikili antlaşmaların varlığı ticari ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine uygun ortamı hazırlamaktadır. Türkiye’nin Gürcistan’a ihraç ettiği başlıca ürünler; petrol yağları, çimento, demir-çelik çubuklar, demir-çelik inşaat malzemeleri, plastik mamuller, soğutucular, elektrik iletkenleri, kağıt havlu. Türkiye’nin ithal ettiği mamuller ise demir-çelik hurda, alüminyum döküntü ve hurdalar, uzunlamasına kesilmiş ağaç, taş kömürü, briket ve katı yakıtlar, kimyasal gübreler ve sökülecek gemi ve diğer yüzen araçlardır. Gürcistan’da 300’ün 
üzerinde Türk girişimci bulunmaktadır.43 Gürcistan’ın 2009 yılı ihracatında 
Türkiye 35,1 milyon dolar ile % 16,1’lik oranla birinci sıradadır. 

Azerbaycan’da 33,4 milyon dolar ile % 15,3’lük oranla ikinci sıradadır. Gürcistan’ın ithalatında da Türkiye 191,4 milyon dolar ile % 19,8’lik oranla birinci sıradadır. Ukrayna 89,0 milyon dolar ile % 9,2’lik oranla Gürcistan’ın ithalatında ikinci durumdadır.44 Bu tablonun gelecek yıllarda da artan ticaret hacimleriyle devam edeceği söylenebilir.

Türkiye ve Çeçenistan Sorunu,

Türkiye’nin, Kafkasya’nın Rusya Federasyonu sınırları içinde kalan kısmındaki sorunlara yönelik olarak politikası genel olarak toprak bütünlüğünü savunmak şeklinde olmuştur. Ancak Çeçenistan sorununda Rusya’nın insan hakları ihlalleri, kamuoyu baskısı ve Çeçenlerin Türkiye’de yaptıkları eylemler Türkiye ile Rusya’yı Çeçenistan sorununda karşı karşıya getirmiştir. 2009 yılı içinde Çeçenistan ve İnguşetya’da durumun giderek gerginleşmesi konuyu gündemde 
tutmuştur. Türkiye, Rusya Federasyonu’nun toprak bütünlüğünü savunmasına rağmen Rusya tarafından suçlanmıştır. Rusya’nın Türkiye’nin Kafkasya’daki etkisini ve manevra kabiliyetini sınırlandırmak için psikolojik bir harekâtın parçası olarak da benzer söylemleri doğrudan resmi ağızlardan, bazen de dolaylı olarak başka kanallarla dile getirdiği görülmektedir. 

1994 yılında başlayan ilk Çeçen savaşı 21 ay sonra Hasavyurt anlaşmasıyla sona ermiştir. 1999 yılında Rusya’nın askeri müdahalesi ile birlikte ikinci Çeçenistan savaşı başlamıştır. Dört aylık bir kuşatmadan sonra Grozni’yi ele geçiren Rusya 
Çeçenistan’da bir ölçüde kontrolü sağlasa da istikrarsızlık devam etmiştir.45 

11 Eylül 2001’de ABD’ye yönelik terör saldırıları sonucu oluşan uluslararası ortamı da Çeçenistan sorununda lehine kullanan Rusya, Çeçenistan’daki direniş hareketinin liderlerini öldürterek Rusya’ya bağlı bir yönetimi garanti etmeye çalışmıştır. Türkiye’nin Kafkasya politikası bağlamında Çeçenistan sorunu Türkiye’de olan bazı eylemlerle gündeme gelmiştir. Ocak 1996’da Trabzon’dan Soçi’ye gitmekte olan feribotun kaçırılması ve 2001 ve 2002 yıllarında  İstanbul’da iki ayrı otelde rehin alma olayı konuyu kamuoyuna taşımıştır. Türkiye genel yaklaşım olarak Rusya’nın toprak bütünlüğünü savunup Çeçenistan’daki insan hakları ihlallerini gündeme taşımıştır. 

1999 AGİT İstanbul Zirvesi sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel AGİT üyelerinin her hangi bir bölgesel sorunu devletlerin iç işi olarak kabul edemeyeceğini, Rusya’nın Çeçenistan çatışmasına yönelik politikasının Çeçenistan’ı izole edebileceğini ifade etmiştir.46 Çeçenistan konusu bölgede çatışmalar çıktıkça Türkiye’de gündeme taşınmıştır. 2009 yılı da Çeçenistan ve 
İnguşetya’da olayların olduğu bir yıl olmuştur. Rusya-Çeçenistan savaşı sırasında çok sayıda Çeçen’in Dağıstan ve İnguşetya’ya göç etmek zorunda kalmasıyla sorun bu bölgelere de taşınmıştır. Haziran 2009’da İnguşetya Başkanı Yunus-Bek Yevkurov’un intihar saldırısında ağır yaralanması Çeçenistan sorunun da İnguşetya bağlantısını gündeme taşımıştır.47 Türkiye sorunun yayılmadan ve insani boyutta gözetilerek çözülmesini istemektedir. Çeçenistan, Dağıstan ve İnguşetya’yı da içine alan bölgede ortaya çıkacak geniş çaplı bir çatışma 
ortamı göç sorunu başta olmak üzere bir dizi etkileri Türkiye’ye uzanacak problemlere neden olacaktır.

Türkiye ile Rusya arasındaki gelişen ilişkilerin Kafkasya’da işbirliğine yol açıp açmayacağı belli değildir. Bunun için Rusya’nın Karabağ sorununun çözümü yolunda Ermenistan’a gerçek bir baskı uygulaması ve enerji alanında da özellikle doğal gazda daha uzlaşmacı bir politikaya yönelmesi gereklidir.

Sonuç

Kafkasya hem enerji kaynakları hem de Orta Asya’ya açılan kapı olması nedeniyle Türkiye için Soğuk Savaş dönemi sonrasında önem kazanmıştır. Kafkasya politikasında Türkiye’nin dezavantajı bölgeyi yeterince tanımaması ve Karabağ sorunu ve Abhazya sorunları gibi etnik temelli bölgesel sorunları nasıl ele alacağını bilememesiydi. 

Böyle bir ortamda Rusya bölgeyi tanımasının avantajını kullanarak sorunları etki alanını genişletmek veya daha fazla zemin kaybetmemek için kullanmıştır. 2009 yılı içinde Kafkasya’daki gelişmeler büyük ölçüde Rusya’nın 1993 yılından itibaren izlediği.,

“Yakın Çevre” politikasıyla bağlantılı olarak Gürcistan gibi bölge ülkelerine müdahale stratejisiyle şekillenmiştir. Bu stratejinin en ileri noktası Ağustos 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesiydi. ABD ve AB’nin Ermenistan’ın Batı sistemine entegre edilmesi ve Nabucco projesine hız verilmesi için daha fazla istekli olmalarının önemli bir nedeni Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi olmuştur.

Ermenistan’ın Batı ile yakınlaşması ve bunun için önemli olan Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesi yolundaki çabaların Karabağ sorununun çözümü için çabalarla desteklenmemesi halinde sonuç alınamayacağı açıktır. Dağlık Karabağ sorununa çözüm bulunmadan Ermenistan’ın elini güçlendirecek şekilde kara sınırının açılması Türkiye’nin Kafkasya’daki ağırlığı ve enerji politikalarındaki 
etkinliği bakımından çıkarlarına aykırı bir hamle olur. Zaten Türkiye’nin kara sınırını kapatma gerekçesi Dağlık Karabağ sorunudur. 

  Türkiye en yetkili ağızlardan Karabağ sorunu çözülmeden protokollerin TBMM’den geçirilmeyeceğini açıklamıştır.48 Ermenistan Avrupa-Atlantik eksenine dahil edilmeye çalışılırken Azerbaycan’ın Rusya eksenine yönelmesine yol açılmamalıdır. 

Kafkasya’daki sorunların çözümünde ülkeler güvenliğin bölünmezliği ilkesi çerçevesinde hareket etmelidirler. Bölgesel entegrasyon temelinde politikaların devreye sokulması iki dünya savaşı ve daha pek çok savaşta karşı karşıya gelmiş olan Avrupa ülkelerinin geldiği entegrasyon düzeyine bir ölçüde yaklaşılması Kafkasya’daki refah düzeyini artıracaktır. 

Türkiye’nin Kafkasya Politikası 2009 Kronoloji.

27 Ocak Rusya ile Ukrayna arasındaki gaz krizinden sonra Avrupa 
Nabucco’ya hız kazandırmak istemiş ve bu amaçla Budapeşte ’de Nabucco Zirvesi yapılmıştır 

27 Mart Azerbaycan şirketi SOCAR ile Gazprom arasında Azerbaycan’ın Şah Deniz II sahasından Rusya’ya gaz satışıyla ilgili bir memorandum imzalanmıştır.

6-7 Nisan İstanbul’da düzenlenen Medeniyetler İttifakı Zirvesi’ne Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmayı proteste ederek katılmamıştır.

6 Mayıs-3 Haziran NATO ile Gürcistan 6 Mayıs-3 Haziran 2009 tarihlerinde askeri tatbikat gerçekleştirmişlerdir.

13 Mayıs Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’a gerçekleştirdiği ziyareti sırasında Türkiye’nin, Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan ile olan kara sınırını açmayacağını teyit etmesi iki ülke ilişkilerindeki gerginliğin bir ölçüde aşılmasını sağlamıştır 

13 Temmuz Türkiye ayrıca Nabucco’dan kendi ihtiyacı için de uygun fiyattan gaz kullanmak istemesi yüzünden oluşan sorunun aşılmasının ardından Nabucco Hükümetlerarası Konferansı 

13 Temmuz 2009 tarihinde İstanbul’da toplanmış ve proje için hükümetlerarası anlaşma imzalanmıştır

12 Ağustos Rusya Başbakanı Putin Abhazya’yı ziyaret ederek Abhazya’nın güvenliğinin garantisinin Rusya olduğunu ifade etmiştir. Putin, Rusya ile Abhazya arasındaki ilişkilerle ilgili olarak Fransa ile Monaco arasındaki ilişki biçimini örnek göstermiştir.

10 Ekim Ermenistan ve Türkiye arasında 31 Ağustos’ta paraf edilen protokoller 10 Ekim’de Zürih’te imzalanmıştır.

DİPNOTLAR;

1 John Lewis Gaddis, “Toward the post-Cold War World”, Foreign Affairs, Cilt 70, No 2, Bahar, 1991, ss. 102-122; John Lewis Gaddis, “The Cold War, the Long Peace and the Future”, Michael J. Hogan (Der.), The End of the Cold War Its Meaning and Implications, Cambridge University Press, 1992, ss. 21-38.
2 Kamer Kasım, “11 Eylül Sürecinde Kafkasya’da Güvenlik Politikaları”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, Sayı 1, 2006, ss. 19-35. 
3 Abbas Djavadi, “The Turkish-Armenian Thaw and Azerbaijan”, Radio Free Europe/Radio Libery, http://www.rferl.org/content/The_TurkishArmenian_Thaw_and_Azerbaijan/
1608216.html, 14 Nisan 2009.
4 Shahin Abbasov, “Azerbaijan: Is Baku Ready to Cause Geopolitical problems Over Turkish-Armenian Thaw?”, Eurasia Insight, 
http://www.eurasianet.org/departments/insightb/articles/eav041409.shtml, 14 Nisan 2009.
5 “Erdoğan’dan Şehitlik Camiine Mesaj Gibi Ziyaret”, Zaman, 13 Mayıs 2009; Mina Muradova, “Azerbaijan: Turkish Prime Minister Offers Strong Support 
For Baku’s Position on Karabakh”, Eurasia Insight, 
http://www.eurasianet.org/departments/insightb/articles/eav051309a.shtml, 13 Mayıs 2009 
6 Bakınız, http://www.azerbaijan.az/_News/_news_e.html?lang=en&did=2008-03-15. Fuad Axundov, “Co-Chairs Against Azerbaijan, the UN General Assembly Against Co-Chairs”, Region Plus, No. 7, (51), 1 Nisan 2008, ss. 8-12. Bakınız, Kamer Kasım, “The Origins and Consequences of the Nagorno-Karabakh Conflict”, Basic Principles for the Settlement of the Conflicts on the Territories of the GUAM States, Bakü: 15-16 Nisan 2008, ss. 64-68.
7 Today’s Zaman, 14 Temmuz 2009.
8 “Yukarı Karabağ’da En Büyük Tehlike Rusya”, NetGazete. Com, haberin alındığı kaynak, Avrasya İncelemeleri Merkezi, Günlük Bülteni, Sayı: 119, 24 Temmuz 2009. Bakınız, Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, ss. 40-41.
9 Ömer Engin Lütem, “Karabağ’da Çözüm Ümitleri”, Avrasya İncelemeleri Merkezi, Günlük Bülten, Sayı:111, 14 Temmuz 2007.
10 Shahin Abbasov, “Russia-Ukraine Gas Conflict Helps Azerbaijan, Nabucco”, EurasiaNet, http://www.eurasianet.org/departments/insightb/articles/eav012009_pr.sthml, 20 Ocak 2009. Bakınız http://www.dogalgazprojesi.com/show_news.asp?NewsID=7571, 
11 Shahin Abbasov, “Azerbaijan: Arms Scandal Stirs Suspicions of Moscow”, Eurasia Insight, 
http://www.eurasinet.org/department/insightb/articles/eav012709d_pr.shtml, 27 Ocak 
2009. Shahin Abbasov, “Azerbaijan: Russian Arms Scandal Feeds Baku’s Support For Nabucco”, 
EurasiaNet, http://www.eurasinet.org/department/insightb/articles/eav020409b_
pr.shtml, 4 Şubat 2009.
12 .........Nabucco ile ilgili tartışmalar ve ülkelerin pozisyonu için bakınız, Rovshan İbrahimov, 
“Nabucco Pipeline: Increased Actuality, but Inertia in Realization (I)”, The Journal 
of Turkishweekly, http://www.turkishweekly.net/columnist/3101/nabucco-pipeline-
increased-actuality-but-inertia-in-realization-i-.html, 17 Şubat 2009. Rovshan İbrahimov, 
“Nabucco Pipeline: Increased Actuality, but Inertia in Realization (II)”, The 
Journal of Turkishweekly, http://www.turkishweekly.net/columnist/3101/nabucco-
pipeline-increased-actuality-but-inertia-in-realization-ii-.html, 3 Mart 2009

13 Shahin Abbasov, “Azerbaijan: Is Baku Offering a Natural Gas Carrot to Moscow for Help 
with Karabakh?”, Eurasia Insight, http://www.eurasianet.org/departments/insight/articles/
eav042009a_pr.shtml, 20 Nisan 2009.
14 Rovshan Ibrahimov, “Nabucco As a Chess Game: Azerbaijan’s Next Move”, The Journal of Turkish Weekly, http://www.turkishweekly.net/print.asp?type=4&id=3135, 12 Nisan 2009.
15 Bruce Pannier, “Russia, Azerbaijan Achieve Gas Breakthrough”, Radio Free Europe/Radio Liberty, http://www.rferl.org/articleprintview/1766221.html , 30 Haziran 2009. Jessica Powley Hayden, “Azerbaijan: Baku Becomes A Question Mark For Nabucco Project”, Eurasia Insight, http://www.eurasianet.org/departments/insightb/articles/eav071609a_
pr.sthml, 16 Temmuz 2009.
16 Bakınız, Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, ss. 175-177.
17 http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/AZER/sektor_raporu-saglık.doc, (Erişim tarihi, 04 Ağustos 2010)
18 Azerbaycan ile ilgili ekonomik veriler için bakınız, Economist Intelligence Unit Country Report, http://www. eiu.com
19 Stephan H. Astourian, , “From Ter-Petrosyan To Kocharian: Leadership Change In Armenia”, 
Berkeley Program In Soviet And Post-Soviet Studies Working Paper Series, 
2000-2001, s. 20.
20 Gerard J. Libaridian, Ermenilerin Devletleşme Sınavı, (The Challenge of Statehood), Çev. Alma Taşlıca, Ankara: İletişim Yayınları, 2000, s. 36.
21 Bakınız, Ömer Engin Lütem, “Protokollerin İçeriği, (I, II, III)”, Avrasya İncelemeleri Merkezi, Günlük Bülten, http://www.idizayn.com/avim/bultentekli.php?haberid=8954. 
http://www.avim.org.tr/bultentekli.php?haberid=9022, http://www.avim.org.tr/bultentekli.
php?haberid=9065, 7-8-9 Eylül 2009. Kamer Kasım, “Türkiye ve Ermenistan arasındaki Protokollerin Analizi”, USAK Stratejik Gündem, http://www.usakgundem.com/yazar/
1225/türkiye-ve-ermenistan-arasındaki-protokollerin-analizi.html, 1 Eylül 2009.
22 Bakınız, Kamer Kasım, “Türkiye ve Ermenistan arasındaki Protokollerin Analizi”, USAK Stratejik Gündem, http://www.usakgundem.com/yazar/1225/türkiye-ve-ermenistan-
arasındaki-protokollerin-analizi.html, 1 Eylül 2009.
23 Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, 2009, s. 108.
24 “Bayrak Notasına Karşı Bayrak Notası”, Radikal, 22 Ekim 2009. Gerginlik Türkiye Dışişleri Bakanı’nın Bakü’ye ziyareti sonrasında bir ölçüde aşılmıştır.
25 .........Ermenistan Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi için bakınız, Ermenistan Savunma Bakanlığı internet sitesi, http://www.mil.am/eng/index.php?page=49; ayrıca, Harutioun Khachatrian, 
“Armenia Adopts A National Security Strategy”, Central Asia-Caucasus Institute
, http://www.cacianalyst.org/?q=node/4476, 21 Mart 2007.
26 Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, 2009, ss. 101-111.
27 Naira Melkumian, “Armenia: Economy Hit by Georgian War”, IWPR, 16 Ekim 2008. Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, 2009, s. 57.
28 Kamer Kasım, “Turkey-Azerbaijan-Armenia Triangle”, Journal of Turkish Weekly, 27 Mayıs 2009
29 Konu ile ilgili olarak bakınız, Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, 2009, ss. 106-107. Sedat Laçiner, “Türkiye-Ermenistan İlişkilerinde Sınır Kapısı Sorunu ve Ekonomik Boyutu”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Cilt. 2, Sayı. 6, Yaz 2002, ss. 35-68.
30 Ermenistan ekonomisi ile ilgili veriler için bakınız, , Economist Intelligence Unit Country Report, http://www.eiu.com
31 .......Türk Dış Politikasına ilişkin uzmanların analizleri için bakınız, Habibe Özdal, Osman Bahadır 
Dinçer ve Mehmet Yegin (Der.), Mülakatlarla Türk Dış Politikası, Ankara: USAK Yayınları, 2009. 
32 Elizabeth Owen, “Abkhazia’s Diaspora: Dreaming of Home”, Eurasia Insight, 
http://www.eurasianet.org/departments/insightb/articles/eav030909b_pr.shtml , 9 Mart 2009.
33 .........Abhazya sorunu ve sorunun Gürcistan-Türkiye ilişkilerine etkisi için bakınız Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, 2009, s. 65 ve ss. 111-114.
34 “Peace Plan Signed, But Russian Forces Appear To Advance”, Eurasia Insight, http://www.
eurasianet.org/departments/insight/articles/eav081508_pr.shtml, 15 Ağustos 2008.
35 Whitmore Brian, “Did Russia Plan Its War In Georgia”, Eurasia Insight, http://www.eurasianet.
org/departments/insight/articles/pp081608_pr.sthml, 16 Ağustos 2008.
36 Giorgi Lomsadze, “Georgia: Contemplating War-Ana- Peace On A Make-Believe Isle”, Eurasia Insight, http://www.eurasianet.org/departments/insight/articles/eav060409b_
pr.sthml, 04 Haziran 2009.
37 Joshua Kucera, “Georgia: Washington Declines Tbilisi’s Request For ‘Defensive’ Weapons”, Eurasia Insight, http://www.eurasianet.org/departments/insight/articles/eav072909a_
pr.sthml, 29 Temmuz 2009.
38 Robert Coalson, “Russia Steps Up Cooperation With Breakaway Georgian Regions”, Eurasia Insight, http://www.eurasianet.org/departments/insight/articles/pp050209_pr.sthml, 
02 Mayıs 2009.
39 “Georgia: Putin Visits Abkhazia”, Eurasia Insight, 
http://www.eurasianet.org/departments/insightb/articles/eav081209b_pr.sthml, 12Ağustos 2009.
40 ...........Ağustos 2008 Rusya-Gürcistan çatışması ve sonrasına ilişkin değerlendirmeler için bakınız, Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, 2009, ss. 209-230.
41 Kamer Kasım, “Ağustos 2008 Sonrası Abhazya Üzerine Söyleşi”, USAK Stratejik Gündem
, http://www.usakgundem.com/yazar/1517/ağustos-2008-sonrası-abhazya-üzerine-bir-söyleşi.html, 11 Nisan 2010. 
42 “Gürcistan ile İlişkilerimiz Gerçekten de Altın Çağını Yaşıyor”, http://www.tobb.org.tr/haber_arsiv2.php?haberid=2573, 6 Ekim 2009. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Gürcistan Raporu, http://www.deik.org.tr/Lists/Bulten/Attachments/183/Gurcistan_ulkebulteni_
eylul%202009_TR.pdf, 
43 ........Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Gürcistan Raporu, 
http://www.deik.org.tr/Lists/Bulten/Attachments/183/Gurcistan_ulkebulteni_eylul%202009_TR.pdf
44 Gürcistan ekonomisi ile ilgili veriler için bakınız, Economist Intelligence Unit Country Report, http://www.eiu.com
45 Hasan Kanbolat, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savaşı”, Avrasya Dosyası, Rusya Özel Sayısı, Cilt. 6, Sayı. 4, 2001, ss. 168-174. Oktay F. Tanrısever, “Moskova’nın Çeçenistan Çıkmazı ve Çıkış Arayışları, Avrasya Dosyası, Rusya Özel Sayısı, Cilt. 6, Sayı. 4, 2002, ss. 196-198.
46 Bakınız, Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, Ankara: USAK Yayınları, ss. 139-141. Yalçın Doğan, “Demirel’den Tarihi Özet”, Milliyet, 20 Kasım 1999.
47 Kamer Kasım, “Çeçenistan: Kafkasya’da Bitmeyen Mücadele”, USAK Stratejik Gündem, 
http://www.usakgundem.com/yazar/1503/çeçenistan-kafkasya’da-bitmeyen-mücadele.html, 31 Mart 2010.
48 ........Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 Mayıs 2010’daki Azerbaycan ziyaretinde de bu mesaj tekrarlanmıştır. Bakınız, “Bizler aynı ailenin fertleriyiz”, 
http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pActuelDetail.aspx.


***