RAUF DENKTAŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
RAUF DENKTAŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2018 Çarşamba

Rauf Denktaşın Arkasında Kimler Var?

Rauf Denktaşın Arkasında Kimler Var?


İstanbul - BİA Haber Merkezi
12 Aralık 2003, Cuma



     Rauf Denktaşın Arkasındayız başlığıyla yayınlanan bildiriyle Kırbrıslı Türkler muhalefete oy verdikleri takdirde intihar etmiş olacakları konusunda uyarıldı. 

   İmzacılar arasında Nejat Yavaşoğulları, Yekta G. Özden, Yıldız Kenter de var.

KKTC'de 14 Aralık'ta gerçekleşecek genel seçimler Türkiye'de de heyecanla izleniyor. " Milli Dava'mızın ve Denktaş'ın Arkasındayız" başlığıyla Cuma günkü gazetelerde yayınlanan ilanlar bu heyecanın göstergelerinden sayılabilir. Çok sayıda "Milli Davacı "14 Aralık'taki seçimlerde oynanmak istenen oyun"a karşı seçimlerde aday olmadığı ve statüsü gereği taraf olamayacağı bilinen KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın arkasında olacaklarını ilan ediyorlar.
"Milli Dava" kendisini "Avrupa Birliği'nin ve onun güdümündeki işbirlikçi güçlerin" karşısında durmakla gerekçelendiriyor, ama kendisi de karşıtlarını suçladığı "gerçekleşemeyecek AB sevdası"ndan şiddetle etkilenmiş görünüyor. "Milli Dava"nın da Kopenhag Kriterleri'nin gölgesinde kaldığı Milli Güvenlik Kurulu emeklilerinin imzacılar hiyerarşisinde yazar ve akademisyenlerin arkasına dizilmesinden belli. İşçi sınıfı her zaman olduğu gibi hiyerarşinin son basamağında emekli muharipler ve harp malullerinin gerisinden geliyor.

Kıbrıslı Türkleri seçimlerde Denktaş'ı destekleyen partileri desteklemedikleri takdirde "katliam"a uğramakla tehdit eden, muhalefete oy vermeyi "intihar"la eş tutan "Milli Davacı"lar arasında "Acil Demokrasi" adlı şarkısı geçtiğimiz yıllarda muhalefetin sloganı olan Bulutsuzluk Özlemi grubunun lideri Nejat Yavaşoğulları göze çarpıyor. Yavaşoğulları bu kez muhalefetin "Acil Demokrasi" talebinin değil, iktidarın "Acil Milliyetçilik" talebinin arkasına geçmiş. "Bir Şey Yapmalı" adlı şarkılarıyla solun ortak dilini oluşturan Moğollar'dan Engin Yörükoğlu da "Milli Dava"nın "Bir şey Yapmamalı" çağrısına eşlik ediyor. 12 Eylül'de "Sol" düşmanlığına teatral katkılarda bulunan Yıldız Kenter , özürlerle yeniden döndüğü aydınların arasından bu kez de "Milli Dava" için ayrılıyor...

İlan ve imzacıları şöyle:

Uzunca süredir KKTC devletine ve onun tarihi ve yasal lideri Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a karşı sürdürülen, özellikle Avrupa Birliği'nin ve onun güdümündeki işbirlikçi güçlerin yürüttüğü, karalama ve yıpratma kampanyasının gerçek amacı Kıbrıs Türkü'nü devletsiz ve lidersiz bırakmaktır.

Devletsiz ve lidersiz bırakılan Türk milleti, yavruvatan Kıbrıs'ın, yavruvatandaki KKTC devletinin, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın arkasındadır.

14 Aralık'taki seçimlerde oynanmak istenen oyuna karşı başta Kıbrıs Türkleri olmak üzere tüm Türk milletini uyarıyor, seçimlerde de seçimlerden sonra da Kıbrıs'ta Milli Davamızın, KKTC'nin ve Rauf Denktaş'ın arkasında olacağımızı ilan ediyoruz.

Yekta Güngör Özden, Vural Savaş, Bülent Ecevit, Sinan Aygün (ATO Başkanı), Prof. Dr. Bülent Berkarda (İÜ Eski Rektörü, Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Dönem Sözcüsü), Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Attilâ İlhan, Özgür Billur (ADKF-Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu Başkanı)

Prof. Dr. Tunçalp Özgen (Hacettepe Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı (Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Yücel Aşkın (Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Ferit Bernay (19 Mayıs Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Nafi Baytorun (Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. A. Zeki Yılmaz (Erciyes Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Baki Komsuoğlu (Kocaeli Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Yalçın Kekeç (Çukurova Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Salih Durer (Yıldız Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı)

Hasan Fehmi Güneş (CHP İstanbul Milletvekili), Ahmet Güryüz Ketenci (CHP İstanbul Milletvekili), Onur Öymen (CHP İstanbul Milletvekili), Erdoğan Kaplan (CHP Tekirdağ Milletvekili), Atilla Başoğlu (CHP Adana Milletvekili), Sami Tandoğdu (CHP Ordu Milletvekili), Gökhan Durgun (CHP Hatay Milletvekili)

Av. Halil İbrahim Şahin (ADD Eski Genel Bşk.), Av. Burhan Apaydın (ADD Eski Genel Bşk.), Av. Arif Çavdar (ADD Eski Genel Bşk.), Av. Ertuğrul Kazancı (ADD Genel Bşk.), Yüksel Türkay (Atatürkçü Düşünce Vakfı Müdürü

(E) Albay Hüseyin Avni Güler (27 Mayıs Devrim Der. Gen. Bşk.), Nunıan Esin (27 Mayıs Milli Birlik Komitesi Üyesi), Suphi Gürsoytrak (27 Mayıs Milli Birlik Komitesi Üyesi)

Bedri Baykam, Öner Yağcı, Metin Aydoğan (Yazar), Gökçe Fırat (TürkSolu Başyazarı), Özgür Erdem (İleri dergisi Gen. Yay. Yön.), Erkin Yurdakul (TürkSolu Gen. Yay. Yön.), Prof. Dr. Emin Sami Arısoy (Yazar), Prof. Dr. Ahmet Saltık (Yazar-ADD Genel Yön. Kur. Üyesi), Prof. Dr. Şener Üşümezsoy (Yazar), Prof. Dr. Ergun Aybars (Araştırmacı yazar-DEÜ Atatürk İlk. ve İnk. Tarihi Ens. Müdürü), Cemal Kutay (Tarihçi-yazar), Hüseyin Mümta/ (Yazar), Prof. Dr. Cahit Tanyol (Yazar), Vedat Günyol (Yazar), Behiç Kılıç (Yeniçağ Gen. Yay. Yön.), Altemur Kılıç (Yazar), Orhan Koloğlu (Yazar), Oktay Akbal (Yazar), Yıldırım Koç (Yazar), Arslan Başer Kafaoğlu (Yazar), Prof. Dr. Faik Budak (Yazar), Necdet Sevinç (Yazar), Refik Erduran (Yazar), Rıza Zelyut (Yazar), Burhan Günel (Yazar), Demirtaş Ceyhun (Yazar), Doç. Dr. Emin Gürses (Yazar), Mustafa Aykut Akşit (Yazar), Turan Feyizoğlu (Araştırmacı-Yazar), Erol Mütercimler (Yazar), Ergün Poyraz (Yazar), Prof. Dr. Cihan Dura (İktisatçı-yazar), Mustafa İzberk (Yazar-Çizer), Osman Şahin (Yazar-Senarist), Av. Hüseyin Özbek (Yeni Hayat yazarı), Doç. Dr. Mehmet Aça (Yeni Hayat yazarı), Hüseyin Adıgüzel (Orkun dergisi yazarı), Doç. Dr. Şengül Hablemitoğlu, Kemal Çapraz (Basın Birliği Der. Bşk, Ufuk Ötesi gazetesi sahibi), Av. Hanifi Altaş (Yeni Hayat dergisi sahibi), Kemal Ermelin (Töre dergisi Gen. Yay. Yön.), Altan Deliorman (Orkun dergisi sahibi), Yaşar Hacısalihoğlu (Jeopolitik der. Gen. Yay. Yön.), Prof. Dr. Ali Osman Özcan (Yazar), Cemal Şener (Yazar), Güneş Ayaş (TürkSolu gazetesi yazan), Ergin Konuksever (Fotoğraf sanatçısı), Zafer Temoçin (Karikatürist), Nuri Kurtcebe (Karikatürist), Osman Selim Kocahanoğlu (Temel Yayınları sahibi), Süleyman Kocabaş (Vatan Yayınları sahibi), Adem Sarıgöl (IQ Yayıncılık sahibi), Aydın İlgaz (Çınar Yayınları sahibi), Hayri Bildik (Toplumsal Dönüşüm Yayınları sahibi)

Yıldız Kenter (Tiyatro Sanatçısı), Cem Karaca (Müzisyen), Nejat Yavaşoğulları (Müzisyen-Bulutsuzluk Özlemi), Engin Yörükoğlu (Müzisyen-Moğollar), Hasan Mutlucan (Müzisyen), Bülent Ortaçgil (Müzisyen), Esin Afşar (Sanatçı), Yavuz Top (Müzisyen), Halit Refiğ (Yönetmen), Özdemir Erdoğan (Müzisyen), Turhan Selçuk (Karikatürist), Dilek Türker (Tiyatro Sanatçısı)

Naim Süleymanoğlu (Milli Halterci), Halil Mutlu (Milli Halterci)

Prof. Dr. Mustafa E. Erkal (Aydınlar Ocağı Genel Bşk.), Sevgi Erenerol (Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Halkla İlişkiler Sorumlusu), Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu (Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Başkanvekili), Prof. Dr. Turan Yazgan (Türk Dünyası Araş. Vakfı Gen. Bşk.), Fevzi Durgun (Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Gen. Bşk. Yrd.), Rasim Ekşi (Turan Vakfı Bşk), Cezmi Bayram (İstanbul Türk Ocağı Bşk.), Yrd. Doç. Dr. Burhan Baloğlu (İstanbul Türk Ocağı Sekr.), Prof. Dr. Suphi Saatçi (Kerkük Vakfı Gen. Sekr.), Yusuf Gedikli (KKTC Tanıtma Konseyi Bşk.), Rafet Karanlık (Batı Avrupa Kırım Türkleri Der. Bşk.), Necdet Ertuğrul (Gagavuzya Özerk Cumhuriyeti Komrat Bld. Bşk. Yrd.), Kemal Beyatlı (Irak Türkleri Kültür ve Dayanışma Der. Gen. Bşk.), Turan Çakıroğlu (Turan Vakfı Yöneticisi), Ozan Ruhsatioğlu (Orkun Gençleri Bşk.), Abdullah Buksur (Türk Dünyası İnsan Hakları Der. Bşk.), Nefi Demirci (Türkmeneli İnsan Haklan Der. Bşk.), Mustafa Tombuloğlu (Yörük Türkmen Vakfı Bşk.), Av. Nevzat Erdemir (Avukatlar Der. Gen. Bşk.), Türksen Başer Kafaoğlu (SOS Çevre Gönüllüleri Sözcüsü), Binali Ardıç (Erzincan Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı Bşk.), Muharrem Ercan (Karacaahmet Dergâhı Bşk.), Kadir Karakurt (Garip Dede Dergâhı Bşk.)

(E) Orgeneral Tuncer Kılınç (MGK Eski Genel Sekreteri), (E) Orgeneral Edip Başer (İkinci Ordu Eski Komutanı), (E) Orgeneral Doğu Aktulga, (E) Orgeneral Necati Özgen (Harp Akademileri Eski Kom.), (E) Hv. Orgeneral Salih Nahit Özgür (MGK Eski Genel Sekreteri), (E) Orgeneral Hikmet Bayar (Kara Kuvvetleri Eski Kom.), (E) Oramiral Bülent Alpkaya (Deniz Kuvvetleri Eski Kom.), (E) Orgeneral Çetin Doğan (1. Ordu Eski Kom.), (E) Orgeneral İbrahim Türkgenci (Harp Akademileri Eski Kom.), (E) Hv. Orgeneral Arif Toroshı (MGK Eski Genel Sekreteri), (E) Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu (MGK Eski Genel Sekreteri), (E) Orgeneral Hikmet Koksal (Kara Kuvvetleri Eski Komutanı)

(E) Korgeneral Hasan Sağlam, (E) Korgeneral Selahattin Çetiner, (E) Hv. Korgeneral Sinan Bilge, (E) Korgeneral Kemal Gökçe, (E) Koramiral Aydan Erol, (E) Korgeneral Cengiz İdil, (E) Korgeneral Erdinç Demirbilek, (E) Korgeneral Metin Sağlam, (E) Korgeneral Hakkı Baha Tüzüner

(E) Tümgeneral Osman Özbek, (E) Tümgeneral Prof. Dr. Ömer Şarlak (GATA eski komutam), (E) Tümgeneral Dr. Sıtkı Aydınel, (E) Tümgeneral Celil Gürkan, (E) Tümgeneral Cevat Ülkekul, (E) Tümgeneral Cumhur Evcil, (E) Tümgeneral Sabri Demirbağ, (E) Tümgeneral Kâzım Aydan, (E) Tümgeneral Sabri Kirişoğlu, (E) Tümgeneral Ali Dikmen, (E) Tümgeneral Erdinç Aygün, (E) Tümgeneral Kadri Özer, (E) Tümamiral Tuncel Erdinç, (E) Tümgeneral Halil Sezai

(E) Tuğgeneral Mehmet Karateke, (E) Tuğgeneral Atilla Başaran, (E) Tuğgeneral Aktan Dalcık, (E) Tuğgeneral Kenan Koman, (E) Tuğamiral Arif Güven, (E) Tuğamiral İlker Güven, (E) Tuğgeneral Hüseyin Yıldırım, (E) Tuğgeneral Muhsin Öztürk, (E) Tuğgeneral İhsan Salcıoğlu, (E) Tuğgeneral Cahit Özen, (E) Tuğamiral Cemal Üren, (E) Tuğgeneral Abdullah Öztekin, (E) Tuğgeneral Turgut Nasün, (E) Tuğgeneral Zeyyat Uran

(E) Tuğgeneral Mümtaz Ün (Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) İstanbul Teşkilat Bşk.), Albay Edip Soytürk (TESUD İzmit Şube Bşk.), (E) Albay Halil Şenbaş (TESUD Samsun Şube Bşk.), (E) Albay İbrahim Kırat (TESUD Narlıdere Şube Bşk.), (E) Albay Ruban Taylan (TESUD Akçay Şube Bşk.), Albay Nejat Erdil (TESUD Lüleburgaz Şube Bşk.), (E) Yarbay İhsan Arpaç (TESUD Adana Şube Bşk.), (E) Albay Nazım Er (TESUD Çankaya Şb. Bşk.), (E) Albay Yıldırım Can (TESUD Konak Şube Bşk.), (E) Yarbay Hamdi Değer (TESUD Bakırköy Şube Bşk.), (E) Albay Lütfı Soner (TESUD Yıldız Şube Bşk.)

Mustafa Erol (Emekli Astsubaylar Der. Gen. Bşk. Yrd), Ahmet Atik (Emekli Astsubaylar Der. İst. İl. Bşk.)

Yusuf Günaydın (Muharip Gaziler Der. Genel Sekr.), (E) Albay Saldıray Hakgüder (Muharip Gaziler Der. İzmir Şube Bşk.)Gönül Apaydın (Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimler Derneği İst. Şb. Bşk.), Yıldız Namdar (Bursa Şehit Aileleri, Terör Mağdurları ve İnsan Hakları Der. Bşk.), Ahmet Özaydın (Eskişehir Harp Malulü ve Şehitleri Derneği Bşk.), Salim Yarar (Harp Malûlü Gaziler-Şehit Dul ve Yetimleri Der. Sakarya Şube Bşk), Av. Zeki Hacıibrahimoğlu (Şehit aileleri avukatı)

Mustafa Özbek (Türk Metal-İş Sen. Gen Bşk.), Fikret Barın (Türkiye Yol-İş Sen. Gen. Bşk.), Mustafa Başoğlu (Sağlık-İş Genel Başkanı), Bircan Akyıldız (Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı), Resul Akay (Bağımsız Kamu Görevlileri Konf. Gen. Bşk.), Dr. Ahmet Aksu (Memur Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı), Fahrettin Yokuş (Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri-Türkiye Büro-Sen Genel Başkanı), Yücel Coşkun (Türkiye Kamu-Sen Gen Teşk. Sekr.), Şuayip Özcan (Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı), Bilal Eser (Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı), Hasan Hüseyin Yılmaz (Türk Kültür Sanat-Sen Gen. Bşk.), İsmail Karadavut (Türkiye Haber-Sen Genel Başkanı), Mehmet Pınardağ (Türk Eğitimciler ve Eğitim Müfettişleri Sen. Gen. Bşk.), Nazmi Güzel (Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı), Necati Alsancak (Türk İmar-Sen Genel Başkam), Önder Kahveci (Türkiye Sağlık-Sen Genel Başkanı), Ahmet Demirci (Türkiye Tarım Orman-Sen Gen Bşk.)

Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel (Dışişleri Eski Bakanı), Mehmet Gül (MHP Eski Milletvekili), Ahmet Çakar (MHP Eski Milletvekili), Dr. Mehmet Tellek (Afyon Eski Milletvekili), Müjdat Kayayerli (MHP Eski Milletvekili), Rüştü Kurt (CHP Eski Milletvekili)

Turhan Topçuoğlu (Kastamonu Bld. Bşk.), Bekir Akyol (Gazipaşa Bld. Bşk.), Tuncay Alemdaroğlu (Ankara Yeni Mahalle Bld. Bşk.), Şevket Mutlu (Vize Bld. Bşk.), Dr. Ahmet Nuri Koksal (Akşehir Bld. Bşk.), İbrahim Akgün (Soğukpmar Bld. Bşk.), M. Haluk Tezsezer (Babaeski Bld. Bşk.), Mehmet Perçemli (Antakya Bld. Bşk.), Şükrü Sevindik (Çayıralan Bld. Bşk.), Mehmet Bozkurt (Antakya Belediye Bşk.Yrd.)


İstanbul - BİA Haber Merkezi
12 Aralık 2003, Cuma


https://bianet.org/bianet/print/27405-denktasin-arkasinda-kimler-var


***

11 Mart 2018 Pazar

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 15

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 15


B. ABD’nin Krizi Sona Erdirmeye Yönelik Girişimleri 

1. Üçlü NATO Girişimi 

Krizi sona erdirmeye yönelik çabalardan ilki ABD’nin İngiltere ve Kanada ile birlikte oluşturduğu ortak NATO girişimiydi.546 İngiltere ve Kanada hem NATO 
müttefikleriydi hem de Kıbrıs’la birlikte İngiliz Uluslar Topluluğu’nun üyeleriydi. İki ülkenin de Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nde birlikleri vardı. Ayrıca İngiltere 
adadaki üsleri, Kanada da Barış Gücü’nde görev yapan askerlerinin getirdiği yük nedeniyle sorunun bir an önce çözülmesini istiyorlardı. 
Bu nedenle Washington’daki strateji belirleme çabalarına 20 Kasım’da İngiltere’den ve Kanada’dan yetkililer de katılmıştı. Sonunda bu eşgüdümlü çalışmalardan, üç ülke yetkililerin birlikte hazırladıkları ve Kıbrıs’taki krize çözüm bulma amacı taşıyan bir Uzlaşma Bildirisi çıktı.547 

Bu üç devlet tarafından üzerinde uzlaşma sağlanması umuduyla ortaya koyulan çözüm formülündeki öneriler Türkiye’nin taleplerine oldukça yakındı. 
Kanada Başbakanı Lester Pearson tarafından 22 Kasım’da açıklanan teklifte, özet olarak şu öneriler yer alıyordu: “1- Kıbrıs’taki Türk ve Yunan birliklerinin kapasitesi İttifak Antlaşması’nda belirtilen seviyeye çekilecek. 2-BM Barış Gücü genişletilecek. 3- Son saldırılardan zarar gören Kıbrıslı Türklere tazminat ödenecek ve Kıbrıslı Türklerin bulunduğu bölgelerin gelecekteki güvenliği garanti edilecek. 4-Türkiye gelecekte adaya tek taraflı olarak askeri müdahalede bulunmamayı taahhüt edecek.”548 

Bu öneriler Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan açısından bazı tavizler ve bazı kazançlar içeriyordu. Fakat üç ülkenin verdiği cevaplar birbirinden oldukça farklıydı ve görüşlerinin uzlaştırılması için kayda değer çabalara ihtiyaç olduğu görülüyordu.549 Türkiye, Yunan askerleri adadan çekilmeden Yunanistan ile 
görüşmeyi reddettiğinden, Yunanistan ise görüşme olmadan peşinen askerlerini çekmek istemediğinden550 tarafların bir araya gelmesi ihtimali oldukça düşüktü. Olayların seyri nedeniyle bu girişimin başarıya ulaşamayacağı kısa sürede anlaşıldı. 

Türkiye’nin 17 Kasım’da verdiği notaya Yunan Hükümeti’nin 22 Kasım’da gönderdiği cevap551 da Türkiye’nin isteklerini karşılamaktan çok uzaktı. Yunanistan, Türkiye ile görüşerek asker çekme konusunu bir anlaşmaya bağlamak istiyordu. Fakat bu görüşmenin de ancak “tehditten bağımsız bir ortamda” yapılabileceğini belirtiyordu. Yunan Hükümeti’ne göre, Kıbrıs’ın askerden arındırılması konusundan da öncelikli olan husus Türkiye ile Yunanistan arasındaki barıştı.552 Yunanistan’ın cevabının Türkiye’nin taleplerini reddettiğinin görülmesi ile artık Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi bir olasılık olmaktan çıkıp bir kesinlik olarak değerlendirilmeye başlamıştı. ABD’li yetkililere gelen raporlarda Türkiye’nin 23 Kasım’da çıkarma harekâtını başlatacağı belirtiliyordu.553

 2. Vance Misyonu 

a. Cyrus Vance’in Atanması 

Durumun giderek ciddileşmesi ve savaşın kapıda görünmesi üzerine BM Genel Sekreteri U-Thant 22 Kasım’da Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’a çağrıda 
bulunarak, bu ülkelerden silahlı çatışmaların yeniden başlamasına yol açabilecek davranışlardan kaçınmalarını ve ılımlı hareket etmelerini istedi. Ayrıca bu isteklerini taraflara iletmesi ve mevcut gerginliğin ortadan kaldırılmasında yardımcı olması için Jose Rolz-Bennett’i özel temsilcisi olarak görevlendirdiğini belirtti.554 İki NATO müttefikinin Kıbrıs sorunu nedeniyle yeniden savaşın eşiğine gelmesinden endişe duyan ABD Başkan Johnson da aynı gün “en yetenekli diplomatlarından birini,”555 eski Savunma Bakanı Yardımcısı Cyrus Roberts Vance’i özel temsilcisi olarak atadığını duyurdu. Yapılan açıklamada, Vance’in “mevcut gerginliğin barışçı yollardan giderilmesi ve Doğu Akdeniz’deki savaş tehlikesinin uzaklaştırılmasında Türk, Yunan ve Kıbrıs Hükümetlerine yardımcı olmak” amacıyla bu üç hükümetle istişarelerde bulunmakla görevlendirildiği belirtildi.556 Bu atamalardan iki gün sonra NATO Genel Sekreteri Manlio Brosio’nun da krizin çözülmesine yardım edecek 
üçüncü isim olarak uzlaştırma çabalarına katılması, Türkiye ve Yunanistan tarafından kabul edildi ve NATO Konseyi tarafından da oybirliği ile uygun 
bulundu.557 

ABD, BM ve NATO’nun birlikte yürüttüğü uzlaştırma girişimlerinde Vance çabalarını Ankara ve Atina üzerine yoğunlaştırırken, Rolz-Bennett de Lefkoşa ile 
ilgilendi. NATO Genel Sekreteri Brosio ise, iki NATO müttefikinin anlaşmaları için Vance’e ek destek sağladı. Her ne kadar resmen bu sıfatla görevlendirilmeseler de faaliyetleri nedeniyle “arabulucu” olarak nitelendirebileceğimiz bu üç isim tarafından uygulanması planlanan taktik, önce Türkiye ile Yunanistan’ın anlaşmalarını sağlamak sonra da Makarios’u ya bu anlaşmayı kabul etmesi ya da her an savaşa dönüşmek üzere olan krizin devam etmesinin yegâne sorumlusu olarak ilân edilmesi gibi bir ikilemde bırakmaktı.558 Bu taktiği uygulayabilmek için üç arabulucu eşgüdümlü bir şekilde yoğun temaslarda bulundular. Örneğin 26 Kasım’da Brosio Ankara’da, Vance Atina’da, Rolz-Bennett de Lefkoşa’day dı. 559 Ancak şüphesiz bu üç isim arasında en büyük sorumluluk ve en zorlu görev, sonradan girişimlerini Lefkoşa’da da sürdürecek olan Cyrus Vance’e düşmüştü. 

Başkan Johnson’ın özel temsilcisi Cyrus Vance’e, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı’ndan yetkilileri de içeren dört kişi daha eşlik ediyordu.560 
Ancak Vance’in arabulucu olarak Türkiye’ye gelmekte olduğu haberi gerek Türk yetkililerde gerekse Türkiye kamuoyunda tepkilere neden oldu. Örneğin Dışişleri 
Bakanlığı Genel Sekreteri Zeki Kuneralp, Vance’i “canlı Johnson Mektubu” olarak nitelendiriyordu ve bu misyonun reddedilmesi gerektiğini düşünüyordu.561 Ayrıca, Vance Ankara’ya ulaştıktan sonra da, izlediği Kıbrıs politikası nedeniyle ABD’ye kızgın olan öğrenciler tarafından çeşitli gösteriler yapıldı; ABD’ye ait binalara zarar verildi.562 

Vance’in atanması Türkiye ile Yunanistan arasında savaş çıkmasını önleme ve 1967 Arap -İsrail Savaşı’ndan sonra Doğu Akdeniz’deki etkisi gözle görülebilir 
ölçüde artan SSCB’nin Kıbrıs’taki krize karışması olasılığını ortadan kaldırma amacını taşıyordu.563 Böyle önemli bir görevi olduğu için Başkan Johnson da özel temsilcisine tam destek veriyordu. Vance’in aktardığına göre, ABD’den ayrılmadan önce Başkan Johnson kendisine şunları söylemişti: “Savaşı durdurmak için ne yapman gerekiyorsa yap. Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa bana haber ver. İyi şanslar.”564 Bu açık desteğin yanında Vance’in işini görece kolaylaştıran bir başka etken daha vardı: Türkiye ve Yunanistan’ın üzerinde anlaşmaları için herhangi bir öneri hazırlamak zorunda olmaması. Çünkü Türk yetkililer ile ABD’nin Ankara Büyükelçisi Hart arasında yapılan görüşmeler sonucu Türkiye’nin mevcut Kıbrıs krizinin çözümü için taleplerini içeren bir plan üzerinde uzlaşılmıştı. Vance’e düşen görev ise, mevcut planı Yunanistan ve Kıbrıs’ın da kabul etmesini sağlamaktı. 

b. Vance Misyonu’nun Altyapısını Hazırlayan Gelişmeler 

Büyükelçi Hart’ın belirttiğine göre, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen teklif üzerine kendisi ve yardımcısı William C. Burdett ile Türk Dışişleri Bakanı 
Çağlayangil ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı İlter Türkmen arasında 19 Kasım’da özel bir görüşme gerçekleşmişti.565 İki saat süren ve tarafların Kıbrıs’taki mevcut krizden çıkış yollarını tartıştıkları görüşmenin sonunda ABD’li ve Türk yetkililerin üzerinde anlaştıkları beş maddeli bir teklif tasarısı ortaya çıkmıştı. Tasarı aşağı yukarı şu maddeleri içeriyordu: “
1- Türkiye Hükümeti, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütünlüğüne ve dokunulmazlığına olan bağlılığını teyit edecek. 
2- Zürih ve Londra Antlaşmaları’nda öngörülen sayının üzerindeki bütün Yunan ve Türk askerleri geri çekilecek. 
3- Kıbrıs’taki BM Barış Gücü bu çekilmeleri teftiş edecek. Ayrıca adada barışın korunmasını sağlayabilmesi için Barış Gücü’nün görev alanları genişletilecek. 
4- Boğaziçi ve Geçitkale saldırılarından zarar gören Kıbrıslı Türklere tazminat ödenecek. 5-Mevcut Kıbrıs asker ve polis güçleri tarafından korunmayan 
Kıbrıs Türk topluluğunun korunması için özel bir tür güvenlik önlemi alınacak.”566 

Hart’ın bu durumdan ABD Dışişleri Bakanlığı’nı haberdar etmesinden sonra, bu teklif tasarısının olası savaşı önleyebilecek bir çıkış noktası olarak 
değerlendirilmesi ve üzerinde durulması kararı alındı. 20 Kasım’da ABD’nin krize yönelik çabalarına Kanada ve İngiltere de katıldığı için, Çağlayangil ile yaptığı bir sonraki görüşmesinde Hart’a Kanadalı ve İngiliz büyükelçiler de eşlik ettiler. Bu görüşmede teklif tasarısı üzerinde küçük değişiklikler yapıldı. Çağlayangil’in 
“Türkiye ve Yunanistan arasında doğrudan görüşmelerin ancak Yunan askerlerinin adadan çekilmeye başladıktan sonra yapılabileceği” yönündeki ibaresi teklife, Hart’ın Yunan Hükümeti’nin olası itirazını baştan engelleyebilmek için öne sürdüğü şekilde, yani iki tarafı da içeren daha genel bir anlatımla eklendi.567 Türk ve ABD’li yetkililerin ortaklaşa hazırladıkları bu teklif, 22 Kasım’da ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi Philips Talbot ile İngiliz ve Kanadalı meslektaşları tarafından Yunan Dışişleri Bakanı Panayiotis Pipinelis’e sunuldu.568 

Yine aynı gün Başpiskopos Makarios da Kıbrıs’taki ABD, Kanada ve İngiltere Büyükelçileri tarafından Türkiye’nin bu teklifi konusunda bilgilendirildi. 
Aslında Amerikalı Büyükelçi Belcher, teklif Yunanistan tarafından kabul edilmeden önce Makarios’un konudan haberdar edilmemesi gerektiğini düşünüyordu. Çünkü, 1964 yılında Dean Acheson’ın arabuluculuğu sırasında Makarios’un Acheson Planı’nı öğrenerek kamuoyuna duyurması bütün çabaları sonuçsuz bırakmıştı. Ancak, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Belcher’in bu düşüncesini onaylayan ve eğer Kanadalı ve İngiliz büyükelçiler Makarios’la görüşmek isterlerse onlara eşlik etmemesini salık veren talimatın geç ulaşması nedeniyle Büyükelçi Belcher de görüşmede yer almıştı.569 

Teklifler sunulduğu zaman Makarios, ilk üç maddenin Yunan Hükümeti tarafından kabul edilmesi durumunda kendisi için de kabul edilebilir olduğunu 
belirtti. Ancak dördüncü ve beşinci maddelerin tamamen Kıbrıs’ın iç işlerine yönelik olduğu ve bu konuda bakanları ile görüşmesi gerektiği yönündeki çekincesini de ekleyerek zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.570 Makarios’un teklife beklenenden olumlu tepki vermesi ABD’li yetkililerin kafalarındaki şüpheyi ortadan kaldırdı. Hart’a göre, General Grivas ve Yunan askerlerinin adeta devlet içinde devlet gibi hareket etmeleri ve bu durumun da Makarios’un otoritesine büyük zarar vermesi Başpiskopos açısından enosise göre çok daha önemliydi. Bu nedenle Makarios Zürih 

- Londra Antlaşmaları’na aykırı olarak adada bulunan Türk ve Yunan askerlerinin geri çekilmesini öngören bu teklife kısmen de olsa olumlu bakıyordu.571 
Fakat Yunanistan’dan teklife yönelik böyle olumlu bir tepki elde edilemedi. Türkiye’nin 17 Kasım’da gönderdiği notadaki isteklerini reddeden Yunanistan’ın 
Dışişleri Bakanı Pipinelis, Amerikalı, Kanadalı ve İngiliz Büyükelçilerin Türkiye’nin beş maddelik teklifinin kabul edilmesi yönündeki baskılarına da somut bir cevap 
vermedi. ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi Philips Talbot’a göre, artık barışı korumanın tek yolu Yunanistan’ın Türkiye’nin teklifini kabul etmesiydi.572 Notasının reddedilmesi nedeniyle Türkiye’nin askeri hazırlıklarını hızlandırması ve Yunanistan’ın da benzer hazırlıklar yapması 22 Kasım’da ABD’li yetkililerin savaşın çıkmak üzere olduğunu düşünmelerine neden oldu.573 

İşte Cyrus Vance’in Ankara’ya geldiği tarih olan 23 Kasım’da Kıbrıs krizi ABD açısından böyle ciddi tehlikeler arz eden bir durumdaydı. Bu tehlikeli durumun 
yarattığı endişe, ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk’ın Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’taki ABD Büyükelçilerine 23 Kasım’da gönderdiği telgrafta açık şekilde 
görülüyordu. Rusk, mesajında şunları söylüyordu: 

“…Türkiye ile Yunanistan’ın savaşa tutuşmalarının bizim için ve NATO için doğuracağı felaketin boyutlarını vurgulamama gerek yok. Aklımızda tutmamız 
gereken şey, böyle bir olayın ‘bu iki ülkeyle olan ikili ilişkilerimizin görünür gelecekte sıfıra yaklaşacağı’ anlamına geleceğidir. Bu yüzden görevli bulunduğunuz ülkeyle bu konular hakkında görüşmeler yaparken, bu ülkenin savaşı önlemek için ne yapabileceğine konsantre olmalısınız ve ikili ilişkilerin nihayetinde umduğunuz kadar iyi olup olmayacağı hakkında gereğinden fazla endişelenmemelisiniz. Görevli bulunduğunuz ülkenin hükümetini barışı koruma yolunda en üst düzey çabayı göstermesi için nasıl ikna edebileceğiniz konusuna yoğunlaşmalısınız. Temel nokta şudur ki, ikili ilişkilerimizin geleceği konusu, Türkiye ile Yunanistan arasındaki düşmanlıkların önlenmesi konusuna göre ikinci sıradadır… Barışı sürdürme saikiyle uygulayabileceğimiz en sert baskılar nedeniyle görevli bulunduğunuz ülke hükümetlerinden özür dilemek zorunda değiliz. ABD ulusal çıkarları açısından bakıldığında Kıbrıs’taki olayların kendisi, Yunanistan ile Türkiye arasındaki barışa nazaran önemsizdir. Sorumluluğumuz, bu merkezi önemdeki ABD ulusal çıkarını savunmaktır.”574 

c. Vance’in Mekik Diplomasisi ve Krizin Sona Ermesi 

Cyrus Vance, Başkan Johnson’ın özel temsilcisi olarak ilk görüşmesini 23 Kasım’da Ankara’da Başbakan Süleyman Demirel ve Dışişleri Bakanı 
İhsan Sabri Çağlayangil’in de yer aldığı Türk yetkililerle ve yine aynı gün Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’la yaptı.575 Görüşmelere ilişkin değerlen dirmelerini içeren telgrafta Vance, Türklerin çok katı bir tutum sergilediklerini ve yıllardır Kıbrıs’ta [Makarios tarafından uygulanan] salam taktiği ile çok şey kaybettiklerini düşündükleri için daha fazla bedel ödememe konusunda kararlı göründüklerini belirtiyordu. Ayrıca Vance, misyonu devam ettiği sürece Türkiye’nin müdahalede bulunmayacağı yönünde de bir izlenim edinmişti. Bu nedenle sorunu çözebilmek için kısa süreli de olsa bir fırsat yakalandığını düşünüyordu. Vance’in belirttiğine göre, Türkler açısından çözüm için 
kilit nokta, Kıbrıs’ta 1959 Antlaşmalarına aykırı olarak bulunan Yunan askerlerinin çekilmesine başlanmasıydı.576 

Ankara’daki bu temasların ardından, Vance Atina’ya geçerek Kral II. Constantine, Başbakan Kollias ve Dışişleri Bakanı Pipinelis ile görüşmelerde 
bulundu. Pipinelis’e göre, bulunacak çözüm Yunanistan’ın ulusal itibarını zedeleyecek herhangi bir unsur içermemeliydi. Oysa, Türkiye’nin Kıbrıs’ta 
antlaşmalara aykırı olarak bulunan Yunan askerlerinin adadan bir an önce çekilmesi yönündeki dayatmasının kabul edilmesi durumunda, Yunanistan’ın Türkiye’deki savaş hazırlıklarından korkarak geri adım attığı düşünülebilir ve bu da Yunan kamuoyunu rencide ederek Yunan Hükümeti’ne tepkilerin yükselmesine neden olabilirdi. Bu nedenle çözüme yönelik ilk adım Yunanistan’dan beklenmemeli, Türkiye ve Yunanistan eşzamanlı adımlar atmalılar dı. Vance’in bu çekinceye karşı önerdiği yöntem ise, BM Genel Sekreteri’nin Türkiye ve Yunanistan’a çağrıda bulunarak adada 1959 Antlaşmalarına aykırı olarak bulunan askerlerini geri çekmelerini talep etmesiydi. Böylece Yunanistan Kıbrıs’taki askerlerini çekmeye başlayınca, Türkiye de Trakya’da devam ettirmekte olduğu seferberliği sona erdirmeye yönelik adım atacaktı. Bu yöntem sayesinde -talep BM Genel Sekreteri’nden geldiği için- hem Yunanistan’ın itibarını zedeleyebilecek bir durum ortaya çıkmayacaktı hem de -Türkiye’nin başlıca isteği Yunan askerlerinin bir an önce Kıbrıs’tan çekilmesi olduğu için- Türkiye, Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmaktan vazgeçerek çözüm yolunda daha ileri adımlar atabilecekti.577 Cyrus Vance ile Yunanistan Kralı ve Başbakanı arasında yapılan görüşmelerden sonra “Türkiye ve Yunanistan’ın en azından kâğıt üzerinde eşzamanlı olarak hareket edeceklerinin belirtilmesinin, fakat gerçekte Yunanistan adadan asker çekmeye başladıktan sonra dört saat içinde Türkiye’nin seferberliği bitirme yönünde adımlar atmasının da Yunanistan’ı tatmin edeceğini” Vance’in Türklere sözlü olarak iletmesi konusunda uzlaşıldı. 578 

25 Kasım’da tekrar Ankara’daki yetkililerle görüşen Cyrus Vance’in Yunanistan’dan getirdiği teklifleri Dışişleri Bakanı Çağlayangil, “Türkiye’nin 
itibarını göz ardı ederek Yunanistan’ın itibarını kurtarmaya çalıştığı” gerekçesiyle eleştirdi.579 Fakat sonraki görüşmelerinde Vance, Türkiye ve Yunanistan’ın 
atacakları adımları belirleyen maddede bazı kelime değişiklikleri yapılması üzerine, Türk yetkililerin bu tekliflere değerlendirilebilir olarak bakmalarını sağladı.580 Ayrıca Vance, misyonu devam ederken Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmayacağı konusunda Cumhurbaşkanı Sunay’dan da garanti aldı.581 26 Kasım’da tekrar Atina’daki yetkililerle görüşen Vance, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın talepleri gözetilerek kısmen değiştirilmiş olan yeni metni sundu.582 Dışişleri Bakanı Pipinelis, yeni metnin Yunan Kabinesi tarafından görüşüldüğünü ve üzerinde birtakım değişiklikler yapıldığını belirtti. Vance, bu değişiklikleri -her ne kadar kabul etmesini çok düşük bir ihtimal olarak değerlendirse de- Türkiye’ye ileteceğini söyledikten sonra, daha fazla zaman kaybedilmemesi için kendisinin bir teklif metni hazırladığını belirtti. Hazırladığı teklifi açıklarken de amacının “Kıbrıs’ın bütün sorunlarını çözmek değil, savaş çıkmasını önlemek” olduğunu söyleyerek ulaşılacak çözümün her iki tarafı da tatmin etmesinin beklenmemesi gerektiğini vurguladı. 

Ancak Pipinelis’in cevabı, önceliğin Yunanistan’ın üzerinde değişiklik yaptığı teklife verilmesi gerektiği yönündeydi.583 

Tekrar Türkiye’ye dönen Vance, 27 Kasım’da Çağlayangil’e Yunanistan’ın değiştirdiği metni ve ardından da kendi hazırladığı teklifi sundu.584 Türk yetkililer arasında yapılan görüşmelerden sonra Vance’e dört maddelik yeni bir metin verilerek bunun artık Türkiye’nin son teklifi olduğu, Yunanistan’ın ya bu teklifi ya da savaşı kabul etmesi gerektiği belirtildi. Teklifin metni şöyleydi: “

1- BM Genel Sekreteri, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Hükümetleri’ne, ‘Türkiye ve Yunanistan Hükümetlerinden, birbirlerinin ve Kıbrıs’ın güvenliğine yönelik bütün 
tehditlerin ortadan kaldırılması için bir an önce harekete geçmelerini isteyen ve ilk adım olarak adadaki Türk ve Yunan birliklerinin fazlalık arz eden kesimlerinin 
süratli bir şekilde çekilmelerini öngören daha önceki çağrısı doğrultusunda’ yeni bir çağrıda bulunacak. 

2- Yunanistan ve Türkiye Hükümetleri, Genel Sekreter’in çağrısına derhal uymaya hazır olduklarını ilan edecekler. 

3-Bunun [çağrının kabul edilmesi] üzerine Yunan Hükümeti askeri güçlerini, personelini ve malzemelerini hızlı bir şekilde Kıbrıs’tan çekecek. 
Bununla beraber, Türk Hükümeti de krizin ortadan kaldırılması için gerekli bütün önlemleri alacak. 

4- Genel Sekreter’in çağrısına cevaben, Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’ne ‘kontrol altında tutma’ görevini artıracak derecede genişletilmiş ve geliştirilmiş bir yetki verilecek. 

Bu yetki, Kıbrıs’ta 1963 yılından sonra kurulan bütün güçlerin silahsızlan dırılmasının denetlenmesini ve bütün vatandaşların emniyetlerini de içeren iç güvenliğin himayesi için uygulanabilir nitelikte yeni düzenlemeler yapılmasını içerecek.”585 

28 Kasım’da toplanan Yunan Hükümeti’nin teklifleri kabul ettiği Dışişleri Bakanı Pipinelis tarafından Vance’e iletildi. Ayrıca Pipinelis, Başkan Johnson barışçı 
bir çözüm bulunması amacıyla Cyrus Vance’i göndermiş olmasa savaşın kaçınılmaz olacağına inandığını belirterek, çabalarından ötürü Vance’e teşekkür etti.586 

Vance Yunanistan’ın teklifleri kabul ettiği haberini alır almaz bu Türk - Yunan anlaşmasını Makarios’a da kabul ettirmek için Lefkoşa’ya hareket etti. Bu 
arada ABD Dışişleri Bakanı Rusk, Cyrus Vance’e Makarios ile yapacağı görüşmelerde dikkat etmesi gereken konuları ve uygulayabileceği taktikleri belirten bir mesaj yolladı. Rusk’a göre, Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunma konusunda kesinlikle blöf yapmadığı söylenerek Makarios’un gözü korkutulabilirdi. Türkiye ile Yunanistan arasında varılan anlaşmayı Kıbrıs’ın reddetmesi ve bunun üzerine Türkiye’nin adaya müdahale etmesi durumunda, Kıbrıs Hükümeti’nin dünya kamuoyu tarafından savaşın başlıca sorumlusu olarak görüleceği, ABD’nin de Türkiye’nin müdahalesini engellemek için hiçbir askeri girişimde bulunmayacağı Makarios tarafından iyice anlaşılmalıydı. Anlaşmayı kabul etmesi hâlinde barışın korunmasında oynayacağı rolün ne kadar büyük takdir toplayacağını belirterek Makarios’un gururunu okşamak da Rusk’ın önerdiği bir diğer taktikti.587 

ABD Dışişleri Bakanı’nın bu mesajı, Acheson’ın arabuluculuğu deneyiminden ders alındığını gösteriyordu. 

29 Kasım sabahı Kıbrıs’a ayak basan Cyrus Vance, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios ve Dışişleri Bakanı Kyprianou ile ilk görüşmesini Rusk’ın verdiği taktikler doğrultusunda yaptı. Görüşmenin hemen başında Vance, eğer 23 Kasım’da Ankara’da Türk yetkililer ile görüşmemiş olsa Türkiye’nin o an için muazzam askeri gücüyle Kıbrıs üzerine kanlı bir savaşa girmiş bulunacağını belirterek, anlaşmayı kabul etmemesi durumunda yaşanabilecek olaylar konusunda Makarios’un gözünü korkutmaya çalıştı. Makarios ise, ABD’nin mevcut kriz sırasındaki barışı koruma çabalarını takdirle karşıladığını, ancak Türkiye ile Yunanistan’ın kabul ettiği anlaşmanın dördüncü maddesi Kıbrıs’ın iç işlerine ilişkin olduğu için, bu konuda bazı çekinceleri bulunduğunu belirtti. 

Makarios’a göre, mevcut krizin başlıca sebebi adada bulunan yabancı askerlerdi. Bu nedenle 1959 Antlaşmalarının hükümlerinin öngördüğü şekilde, adada 
bulunan belli sayılardaki Türk ve Yunan askerleri de dâhil olmak üzere, Kıbrıs’taki bütün yabancı askerlerin çekilmesi gerektiğini savunuyordu. Makarios’un isteği Kıbrıs’ta silahlı güç olarak sadece Kıbrıs polisinin kalmasıydı. Devlete çok fazla mâli yük getiren Ulusal Muhafız Alayı’nın da dağıtılması gerektiğini belirtiyordu. Ancak yine dördüncü maddenin öngördüğü biçimde Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün yetkilerinin geliştirilmesi ve genişletilmesi konusuna da karşı çıkıyordu. 

Bu cevapla ne kadar zorlu bir sürecin başında olduğunu gören ABD’li arabulucu Vance, Makarios’a savaşın çıkmasını önlemenin tek yolununun var olan 
anlaşma metninin herhangi bir değişikliğe uğratılmadan kabul edilmesi olduğunu söyledi. Anlaşma aynen kabul edilebilir, bununla birlikte Kıbrıs Hükümeti itiraz 
ettiği noktalara yönelik çekincelerini ayrıca belirtebilirdi. Mevcut anlaşma Kıbrıs’ın tamamen yabancı askerden arındırılmasını engelleyecek herhangi bir hüküm içermiyordu. Bu nedenle tamamen askerden arındırma konusunda anlaşmanın kabulü ilk adım olarak görülebilir, Kıbrıs Hükümeti sonradan bu yöndeki çabalarına devam edebilirdi. Ancak Makarios, kabinesi ile görüşmeden herhangi bir cevap veremeyeceğini belirterek görüşmeyi sonra erdirdi.588 

Kabine toplantısından sonra Vance’e, Kıbrıs Hükümeti’nin Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan anlaşmanın ilk üç maddesine herhangi bir itirazının 
olmadığını, ancak dördüncü maddeye ilişkin olarak BM Barış Gücü’nün yetkilerinin genişletilmesi ve geliştirilmesine gerek görmediğini, ayrıca askerden arındırmaya ilişkin hükmü de bütün Türk ve Yunan askerlerini kapsayacak şekilde değerlendirdiğini belirten bir mektup sunuldu.589 Bunun üzerine Türkiye, devam eden görüşmeler boyunca elde edilen ilerlemenin tamamen ortadan kalkmaması için, BM Barış Gücü’nün mevcut yetkileri ile devam etmesini kabul ederek Kıbrıs’taki durumun seyrine göre, ilerde Yunanistan ve Kıbrıs Hükümeti ile bu konuda görüşmeler yapılabileceğini belirtti.590 Fakat Türkiye’nin bu geri adımına Makarios beklenen ölçüde karşılık vermedi. Makarios’un Kıbrıs’taki bütün Türk ve Yunan askerlerinin çekilmesi konusundaki ısrarını devam ettirmesi Türkiye’nin tepkisine yol açtı. Türk uçaklarının Kıbrıs üzerinde uçuş yapmaya başlaması ABD’lilerin gündemine zaten tamamen kaybolmamış olan savaş ihtimalini tekrar soktu.591 Bu süreç boyunca Cyrus Vance’in ve ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi Belcher’in ısrarlarına ve baskılarına Makarios inatla direndi.592 

Türk - Yunan anlaşmasını Makarios’un gönül rızası ile kabul etmemesi üzerine Cyrus Vance arabuluculuk görevine başlarken tasarlanan plan devreye 
sokuldu. Türkiye ve Yunanistan, 2 Aralık’ta açıklamalar yaparak Kıbrıs krizinin çözümü konusunda anlaşmaya vardıklarını bildirdiler.593 Bu girişimle Makarios’un mevcut anlaşmayı kabul etmesi yönündeki uluslararası baskıları artırmak amaçlanıyordu.594 Aynı zamanda ABD’nin BM’deki daimi temsilcisi Arthur Goldberg de BM Genel Sekreteri U-Thant’a Kıbrıs’ın da tek tek bütün kelimeler üzerinde uzlaşmaya varmasını beklemeden bir an önce Türk - Yunan anlaşmasında belirtilen hükümleri içeren bir barış çağrısında bulunarak tarafları buna uymaya davet etmesi yönünde telkinde bulundu. Çünkü kritik durumunu hâlâ koruyan krizin çözülmesi konusundaki zaman kaybından ancak böyle bir oldu-bitti yaparak kurtulmak mümkün görünüyordu.595 BM Genel Sekreteri’nin çağrı yapması durumunda Makarios, “savaşa neden olan kişi” olarak anılmamak için inadından vazgeçerek anlaşmayı kabul edecekti.596 

Bu gelişmeler üzerine 3 Aralık 1967’de BM Genel Sekreteri U-Thant taraflara [Türkiye ve Yunanistan’ın üzerinde uzlaştığı doğrultuda] krizin ortadan 
kaldırılmasına yönelik hareket tarzlarını bildiren çağrısını yaptı.597 Yunanistan ve Türkiye aynı gün çağrıyı kabul ettiklerini bildirdiler. Kıbrıs Hükümeti ise 4 Aralık günü kabul cevabını, U-Thant’ın çağrısına ilişkin değerlendirmelerini ve çekincelerini içeren bir açıklama ile bildirdi.598 

Üç ülkenin de BM Genel Sekreteri’nin çağrısına olumlu cevap vermeleri ABD’li yetkilileri çok rahatlattı. 5 Aralık 1967’de Beyaz Saray’da yapılan 
görüşmede ABD Başkanı Johnson ve Dışişleri Bakanı Rusk, mükemmel bir iş çıkardığını belirterek Cyrus Vance’i tebrik ettiler.599 Başkan Johnson’a göre, krizin savaşa dönüşmeden çözülmesinin başlıca mimarı Cyrus Vance’ti.600 BM ve NATO’nun da temsilcileri aracılığıyla çözüme katkıda bulunmuş olmalarına rağmen sorunun esasen ABD’nin etkisiyle çözüldüğü açık bir gerçekti. Kriz ortaya çıktıktan sonra bir süre ABD’yle ortak hareket eden İngiliz ve Kanadalı yetkililere göre, ABD’nin bu üstün etki gücü, Türkiye ve Yunanistan’a yardım sağlayan ülke konumunda bulunmasından kaynaklanıyordu.601 

Bazı yazarlara göre, Cyrus Vance özellikle Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde ABD’nin Türkiye’ye yaptığı yardımlar konusunu, Türk Hükümeti’ni Kıbrıs’a askeri müdahaleden vazgeçirebilmek için kullanmıştı.602 Buna karşın bazı yazarlara göre ise, Vance, Türk ve Yunan yetkililerle görüşmelerinde ABD’nin Türkiye ve Yunanistan’a yaptığı askeri yardımları kesebileceğine yönelik doğrudan bir tehditte bulunmamıştı. Ancak, Vance arabuluculuk faaliyetini yürütürken ABD basınında, bir Türk - Yunan savaşı yaşanması durumunda, ABD’nin 1965 yılındaki Hindistan - Pakistan Savaşı’nda uyguladığı gibi her iki ülkeye yaptığı yardımları kesebileceğini belirten raporların yayınlanması, ABD’nin yardım konusunu dolaylı da olsa bir baskı aracı olarak kullandığının açık kanıtıydı.603 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI ;

546 Dışişleri Belleteni, Sayı 38, (Kasım 1967), s. 34. İngiltere Başbakanı Harold Wilson’ın belirttiği gibi, 1967 krizi sırasında İngiliz Hükümeti sorunun nihai çözümü konusunda tek başına girişimde 
bulunmak istemiyordu. 1964 krizinde olduğu gibi, bu kriz boyunca da İngiliz Hükümeti’nin başlıca hedefi askeri alanda sorunun olabildiğince dışında kalmaktı. Bununla birlikte İngiltere, ABD ve BM 
girişimlerini desteklemek istiyordu. Bkz. Göktepe, op. cit., s. 438. 
547 John G. Patsalides, “The Role of Canada in the Cyprus Crisis 1964-1968,” doctoral dissertation, Department of Political Economy, University of Toronto, 1980’den aktaran Hart, op. cit., s. 62. 
548 The Times (London), 24 Nov. 1967, p. 5, col. 6’dan aktaran Ehrlich, op. cit., s. 110. Aslında bu teklifin Türkiye ile Yunanistan’ın ikili görüşmeler yapmayı kabul etmeleri halinde yine Kanada 
tarafından, fakat bu kez görüşmelerin Kanada’da yapılması çağrısıyla birlikte öne sürülmesi düşünülüyordu. Ancak Türkiye’nin her an Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunabileceği düşüncesi 
nedeniyle zaman kaybedilmeden teklifin açıklanması yolu seçildi. Bkz. Hart, op. cit., s. 62-63. 
549 New York Times, 23 Nov. 1967, p. 1, col. 6 ve New York Times, 24 Nov. 1967, p. 1, col. 8’den aktaran Ehrlich, op. cit., s. 111. 
550 Toluner, op. cit., s. 234; Ehrlich, op. cit., s. 111; “Telegram From the Embassy in Greece to the 
Department of State,” Athens, November 22, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
551 Dışişleri Belleteni, Sayı 38, (Kasım 1967), s. 31. 
552 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 22, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
553 Hart, op. cit., s. 65-66. 
554 Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1967-1968), s. 22436. 
555 Ivar-André Slengesol, “A Bad Show? The United States and the 1974 Cyprus Crisis,” 
Mediterranean Quarterly, Vol. 11, Issue 2 (Spring 2000), s. 99. 
556 Dışişleri Belleteni, Sayı 38, (Kasım 1967), s. 35. 
557 Ibid., s. 38. Sönmezoğlu’na göre Brosio’nun bu girişiminde ABD’nin etkisi vardı. Bkz. Sönmezoğlu, op. cit., s. 24. 
558 Ehrlich, op. cit., s. 111-112; Sönmezoğlu, op.cit., s. 24-25. 
559 New York Times, 27 Nov. 1967, p. 3, col. 2’den aktaran Ehrlich, op. cit., s. 112. 
560 Bu kişiler; Dışişleri Bakanı Dean Rusk’ın asistanı 
ve saha raportörü John P. Walsh, Dışişleri 
Bakanlığı Türkiye’yle İlişkiler Direktörü Yardımcısı John Howison, Savunma Bakanlığı Uluslararası 
Güvenlik Bürosu’ndan Kaptan Edward Hollyfield ve Cyrus Vance’in yazışmalarını daktilo etmekle 
görevli olan Ellen Johnson’dı. Bkz. Hart, op. cit., s. 70. 
561 Ibid., s. 69. Fakat yapılan kabine toplantısında Türk Hükümeti, Vance’i dinlemeye ve Yunanları 
ikna etme konusunda Vance’e bir şans tanımaya karar verdi. Cyrus Vance’in yeni bir “Johnson 
Mektubu” ile gelmesi durumunda ise bu misyon dikkate alınmayacaktı. Bkz. Sharon A. Wiener, 
“Turkish Foreign Policy Decision Making On the Cyprus Issue,” Doktora Tezi, Duke University, 
1980, s. 192’den aktaran Bölükbaşı, op. cit., s. 139-140. 
562 Hart, op. cit., s. 73-74; Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1967-1968), s. 22436. 
563 Güney, op. cit., s. 32. 
564 Cyrus Vance, Hard Choices, New York, Simon and Schuster, 1983, s. 144’ten aktaran Bölükbaşı,op. cit., s. 139. 
565 Hart, op. cit., s. 56. 
566 Ibid., s. 60-61. Türkiye’nin krizin sona ermesi için öngördüğü bu çözüm yolundan Yunanistan’ı değil de ABD’yi haberdar etmesi büyük ihtimalle önceden beri Kıbrıs sorununda Washington’dan beklediği desteği bulamayan Türk yetkililerin bu kez ABD’nin bu çözüm doğrultusunda Atina’ya baskı uygulayacağı düşünce ve arzusuna sahip olmalarıydı. 
567 Ibid., s. 62-63. 
568 Ibid., s. 65. Pipinelis, 20 Kasım 1967’de Dışişleri Bakanlığı görevine getirilmişti ve “eskiden beri Türk - Yunan görüşmelerine taraftar” bir isim olarak görülüyordu. Bkz. Dışişleri Belleteni, Sayı 38, (Kasım 1967), s. 29. Papandreou’ya göre ise, Pipinelis, “…Kıbrıs sorununda … Türkleri tatmin edecek bir çözümden yana birisi olarak bilinmekteydi” ve asıl olarak bu nedenle atanmıştı. Bkz. Papandreou, op. cit., s. 283. 
569 Hart, op. cit., s. 64-65. 
570 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, November 22, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
571 Hart, op. cit., s. 65. 
572 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 23, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
573 Hart, op. cit., s. 65-67. 
574 “Telegram From the Department of State to the Embassies in Turkey, Greece, and Cyprus,” Washington, November 23, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim 
Tarihi: 25.05.2009). 
575 Hart, op. cit., s. 71-73. 
576 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 23, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
577 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 24, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
578 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 25, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); Hart, op. cit., s. 74-76. 
579 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, November 25, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
580 Hart, op. cit., s. 80. Yukarıda da anlatıldığı gibi, Türkiye ve Yunanistan’ın anlaşamamalarındaki 
başlıca neden Türkiye’nin adadan asker çekilmesi yönündeki ilk adımı Yunanistan’dan beklemesi, 
Yunanistan’ın da asker çekme konusunu görüşmeden önce Türkiye’nin askeri seferberliğini sona 
erdirmesini istemesiydi. İlk adımı atma konusu iki ülke arasında bir itibar mücadelesine neden 
olmuştu. Bu nedenle anlaşma metni iki ülke arasında gidip gelirken, Vance’i en çok zorlayan konu iki 
ülkenin nasıl eşzamanlı olarak harekete geçirilebileceğinin bulunmasıydı. İki ülke yetkililerinin de 
“bunun üzerine”, “bununla beraber”, “bundan sonra” gibi ifadelerden hangisinin kullanılması 
gerektiği yönündeki uzlaşmaz tavırları yüzünden bir türlü nihai metne ulaşmak mümkün olmuyordu. Idem. 
581 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 25, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
582 Hart, op. cit., s. 81. 
583 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 27, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
584 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, November 27, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Vance’in 
teklifi, esasen Türkiye ve Yunanistan’ın taleplerini orta noktada birleştirmeyi amaçlayan bir metindi. 
Fakat Türk ve Yunan yetkililerin anlaşma metninde geçecek kelimeler konusunda bile taviz 
vermekten kaçınmaları, karşı tarafa kendi cümlelerini kabul ettirme yönünde diretmeleri nedeniyle 
Vance’in teklifi rağbet görmedi. Vance’in teklifinin metni için bkz. “Telegram From the Embassy in 
Greece to the Department of State,” Athens, November 27, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
585 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 28, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
586 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 28, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
587 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Cyprus,” Washington, November 29, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 29 Kasım’da yapılan ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Toplantısı sırasında Kıbrıs konusu konuşulurken, Cyrus Vance’in Türkiye ile Yunanistan’ın anlaşmalarını sağlayarak büyük bir iş başardığı ve muhtemel bir savaşı 
önlediği belirtiliyor, ayrıca Vance’in o an itibariyle mevcut anlaşmayı Makarios’a kabul ettirmek için Lefkoşa’da bulunduğu ve Makarios’un bazı sorunlar çıkarsa da Vance’in faaliyetlerine engel olmayacağına inanıldığı vurgulanıyordu. 
Bkz. “Summary Notes of the 579th Meeting of the National Security Council,” Washington, November 29, 1967,
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
588 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, November 29, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
589 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 30, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
590 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Embassy in Greece,” Ankara, November 30, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
591 “Telegram From the Embassy in Greece to the Embassy in Turkey,” Athens, December 1, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); Hart, op. cit., s. 94-95. 
592 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 1, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 2, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 3, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
593 Dışişleri Belleteni, Sayı 39, (Aralık 1967), s. 10; “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 3, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
594 Ehrlich, op. cit., s. 114-115. 
595 Hart, op. cit., s. 96. Ehrlich’e göre, Türkiye ve Yunanistan 24 Kasım’da, aralarında ulaşılacak herhangi bir BM Genel Sekreteri’nin kendilerine sunacağı ve bu iki ülke ile Kıbrıs tarafından kabul edilecek bir başvuru şeklinde olması konusunda anlaşmışlardı. U-Thant’ın 22 Kasım’da taraflara sükûnet telkininde bulunan ve konuyla ilgilenmek üzere özel temsilci atadığını belirten çağrısı ile bu süreç için sahne hazırlanmıştı. Yine bu yönteme uygun olarak U-Thant, 24 
Kasım’da taraflara ikinci çağrısını yaparak üç hükümetten de Kıbrıslı olmayan bütün askerlerin adadan tamamen çekilmesi için birliklerin aşamalı olarak azaltılmasını öngören bir plan yönünde çalışmaları isteğinde bulunmuştu. Türkiye ile Yunanistan’ın anlaşmaya varmaları üzerine de 3 Aralık’ta BM Genel Sekreteri, tarafların kabul edeceği anlaşmanın şartlarını somutlaştıran üçüncü 
çağrısını yapmıştı. Bkz. Ehrlich, op. cit., s. 113-115. Aslında böyle bir yöntemin izlenmesini taraflara Cyrus Vance telkin etmişti. Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, November 24, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). BM Genel Sekreteri’nin çağrısını 3 Aralık’ta yayınlaması konusunda kendisine ısrarda bulunulması kararı ise, Rusk, Vance ve Goldberg arasında yapılan bir telefon görüşmesi sonucunda ortaya çıkmıştı. Bkz. “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 3, 1967, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). Bununla birlikte U-Thant’ın taraflara son çağrısını yapmadan önce biraz daha beklemek için bazı çekinceleri vardı. Örneğin, 1964 yılında BM Barış Gücü kurulurken bu gücün finansmanı konusunda yaşanan sorunların tekrar yaşanmasından korkuyordu. Kendisini bu zor durumdan kurtarabilmek için BM Barış Gücü’nün yetkilerinin genişletilmesi durumunda oluşacak mâli yükün 
karşılanacağının ABD tarafından yazılı olarak garanti edilmesini istiyordu. Ayrıca cevapsız kalacak bir çağrıda bulunmamak için de kendisi çağrı yapmadan önce Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ın kesin olarak anlaşmaya vardıklarını da görmek istiyordu. Bkz. Hart, op. cit., s. 77-78. ABD’li yetkililerin BM Genel Sekreteri üzerindeki -bütün bu gelişmelerden açıkça görülebilen- etkisi U-Thant’ı 
kendisinin ABD’nin arabulucusundan bağımsız hareket ettiğini açıklamak zorunda bile bırakmıştı. New York Times, 5 Dec. 1967, p. 2, col, 4’ten aktaran Ehrlich, op. cit., s. 115. 
596 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 3, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
597 Dışişleri Belleteni, Sayı 39, (Aralık 1967), s. 37-38; Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1967-1968), s. 22437. 
598 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, December 4, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); Keesing’s  Contemporary Archives, Vol. XVI, (1967-1968), s. 22437; Hart, op. cit., s. 97-100; Ehrlich, op. cit., s. 114-115. 
599 “Notes of Meeting,” Washington, December 5, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
600 Public Papers of the Presidents of the United States, Lyndon B. Johnson, 1968-1969, s. 995’ten 
aktaran Sönmezoğlu, op. cit., s. 26. 
601 Göktepe, op. cit., s. 440. 
602 Sarıca, et al., op. cit., s. 146-147. Orkunt’a göre ise, 1967 krizi sırasında ABD, hem Türkiye hem de Yunanistan’a kendi sağladığı silahları kullanmamaları 
yönünde sınırlama getirmişti. Bkz. Orkunt, op. cit., s. 101. 
603 New York Times, November 24, 1967, s. 18’den aktaranlar Ehrlich, op. cit., s. 111; Sönmezoğlu, op. cit., s. 25. 25 Kasım’da ABD’li yetkililerle Türkiye Dışişleri Bakanı Çağlayangil’in görüşmesi sırasında bu konu gündeme gelmiştir. Büyükelçi Hart’ın Türkiye’nin savaş kararının ABD - Türkiye ilişkilerini ciddi biçimde etkileyeceğini söylemesi üzerine Çağlayangil bu görüşe katılmadığını belirterek “aklı başında hiçbir insan 14 - 15 Kasım tarihlerinde yaşanan ,
olaylar üzerine Türkiye’nin Askeri Yardım Programı kapsamındaki askeri malzemeleri bir müttefikine karşı kullanmasına şaşırmayacaktır” demiştir. 
Bu söz üzerine Vance konuşmaya girerek, ABD’nin böyle bir olaya kaçınılmaz olarak tepki vereceğini vurgulamaya çalışmıştır. Bkz. “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, November 25, 1967, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4761.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Bu konuşmalar da göstermektedir ki ABD’li yetkililer askeri yardımın kesilebileceği yönünde doğrudan tehditlerde bulunmasalar da yardım konusunu gündemde tutarak Türkiye’ye baskı uygulamaya çalışmışlardır. 

16 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

3 Temmuz 2016 Pazar

Rauf Denktaş Kıbrıs’ın Milli Mücadelesinin Önderi Önünde Saygıyla Eğilerek



Rauf Denktaş Kıbrıs’ın Milli Mücadelesinin Önderi Önünde Saygıyla Eğilerek,



Yazar: Ümit Özdağ,

13 OCAK 2012 CUMA


Bütün hayatını Kıbrıs'ta Türk milleti üzerinde kurulmak istenen Rum ortadoks egemenliğine karşı mücadele ederek geçirdi. Ancak onun mücadelesi sadece Rumlara ve Yunanlılara karşı değildi.

Denktaş, Rum-Yunan ittifakının arkasındaki ABD-AB ittifakının oyunları, Birleşmiş Milletlerin tuzakları ile de mücadele etmek zorunda kaldı. Arkasında Türkiye'nin desteği olduğu sürece Denktaş'ın bütün bu bloğa karşı mücadelesi zorda olsa devam eden bir mücadele idi.

Rauf Denktaş 21. Yüzyıla taşıdığı mücadelesinde ne yazık ki, 2002 Kasımında iktidara gelen AKP Hükümeti tarafından yalnız bırakıldı. Annan Planı adlı Birleşmiş Milletler tuzağı Türkiye ve Kıbrıs Türküne karşı kurulurken, New York'ta ameliyattan çıkmış Denktaş'a karşı küresel bir psikolojik savaş " Mister No " sloganı ile başlatıldı.

AKP Hükümeti ise önce sustu. Denktaş'ı küresel psikolojik saldırının önüne attı. Hatta bu sorun bir an önce çözülmeli diyerek, Annancı bir tavır aldı. AB'nin Türkiye lobisi daha okumadığı Annan Planına televizyonlarda övgüler dizdi. Denktaş, buna rağmen tek başına direndi. Annan Planını iki kez değiştirdi. Ancak artık Türkiye Denktaş'ın arkasında değildi. Hatta AKP Denktaş'ın karşısındaydı. Denktaş, mücadelesini kendisine kalan tek alan ART televizyonuna taşıdı. Her hafta yaptığı televizyon programları ile Türk milletine seslenmeye devam etti.

Bu arada tarih Denktaş'ı haklı çıkardı. Annan Planını Rumlar reddetti. Rumlar ile anlaşmak konusunda çok hevesli olan CTP iktidarı bile Rumlar ile anlaşamadı. Denktaş, kurduğu devletin bayrağının altında hayata gözlerini yumdu. Eminim cennette Atatürk, " Hoş geldin oğlum Rauf " diyerek karşılayacak ve gözlerinden öpecektir.

Allah rahmet eylesin.




..


19 Kasım 2015 Perşembe

Kıbrıs Tarihi,




Kıbrıs Tarihi



Kıbrıs adası bugünde yaşayarak gördüğümüz gibi yüzyıllardır, savaşlar, katliamlar ve entrikalar ile çalkalanmıştır. Kıbrıs tarihine bakıp geleceğe yönelik fikir yürütmenin daha sağlıklı olacağını düşündüğüm için Kıbrıs tarihini kısaca hatırlamakta yarar var.
Kıbrıs adası, M. S. 648 yılında Hz.Osman tarafından fetih edilmiş ve o yıllardan itibaren adada islâmiyet var olmuştur. Venedik’lilerin zorba idaresi karşısında ada halkının sürekli yardım talepleri,  II.Selim’in  şehzâdeliği döneminde Mısır’dan gönderilen hediyelere el konulması, 1563 yılında, Mısır Hazîne defterdârının bindiği geminin yağmalanması üzerine Kıbrıs adası 1570’de Türkler tarafından fetih edilir.

Osmanlı ile bütünleşen ada bir daha da Türklerden koparılamaz. II. Abdülhamid, gelirinin Osmanlı Hazinesi’ne verilmesi şartıyla 4 Haziran 1878’de Kıbrıs adasını geçici olarak Ingiltere’ye terk eden antlaşmayı imzalar. Ayrıca 1 Temmuz 1878’de yapılan sekiz maddelik bir ek anlaşmayla Rusya’nın Kars ve Doğu Anadolu’yu terk etmesi durumunda Ingiltere’nin Kıbrıs’ı tahliye edeceği de kayıt altına alınır.

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmasıyla Ingiltere 5-Kasım-1914 tarihinde Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhâk etti. Osmanlı Devleti ise bu ilhâkı sadece protesto etmekle yetinmiş, Ingiliz tâbiiyetine girmek istemeyen 8.000 kadar Türk ailesi Anadolu’ya göç etmiştir. Tarih tekerrür ediyor, bakalım anlaşma olursa Kıbrıs’tan kaç bin kişi Türkiye’yedönmeye zorlanacak!!
23 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması ile Itilaf Devletleri tarafından resmen tanınan Türkiye Cumhuriyeti, gelen yoğun baskılarla Kıbrıs’ın Ingiliz mülkü olduğunu kabul etmiştir. Lozan Anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmek isteyen Kıbrıslı Türklere iki yıllık bir süre tanınması üzerine, Ingiliz idaresinden memnun olmayan çok sayıda Türk anavatan Türkiye’ye göç etmiştir.
15-20 Ocak 1950 tarihinde Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi “plebisit” yapılarak Kıbrıs’ın Yunanistan’ailhâkını istemiş ama Ingiltere bunu kabul etmemiştir. Barışçı yollardan “Enosis”i gerçekleştiremeyeceklerini anlayan Rumlar 1953 yılında kurdukları “EOKA” terör örgütünü 1 Nisan 1955’te harekete geçirdiler. “Grivas’ın” komutasındaki “EOKA” yayınladığı bildiriyle Ingilizleri ve Türkleri düşman ilan edip onları imha edeceklerini açıkladılar.
“Enosis” uğruna birçok Ingiliz ve Kıbrıslı Türk “EOKA”nın kurbanı oldu. Şiddet eylemleri karşısında kendini korumak isteyen Kıbrıs Türk Halkı 1-Ağustos-1956 tarihinde “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı”nı (TMT) kurdu. 11-Şubat-1959’da Zürih Anlaşması’yla Kıbrıs Cumhuriyeti için ilk adımı atıldı.
Kıbrıs Türk ve Rum liderleri de 19 şubat 1959’da Londra Anlaşması’nı imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını kabul ettiler. Bu anlaşmalara istinaden hazırlanan Kıbrıs Anayasası’nın kabulüyle 15/16-Ağustos-1959 gece yarısı “Kıbrıs Cumhuriyeti” ilan edildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanıyla Yunanistan “ Enosis ”, Türkiye de “Taksim” tezinden vazgeçmiş oldu. Makarios’un Türkleri yok edip Kıbrıs’ı elde etme planlarını gerçekleştirmek üzere kurulan 20 bin kişilik EOKA, modern silahlarla donatılıp harekete hazır duruma getirilmesi ile Türkiye sert tepki göstermiş Kıbrıs Türk halkının imhâ tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirtmiştir.
Garantör devletlerden biri olan Türkiye gelişmeler üzerine, 15-Temmuz-1974’te Bakanlar Kurulu kararı ile, ülkenin menfaatleri ve güvenliği için her türlü tedbiri almak üzere Başbakan Bülent Ecevit’e tam yetki vermiştir. Bütün Kıbrıs’ta sıkıyönetim ilan eden darbeciler kısa zamanda Lefkoşe ve Girne’ye hâkim oldular.
Nikos Sampson, Kıbrıs’ta bir “Helen Cumhuriyeti” kurulduğunu açıklıyordu. Ingilizler tarafından helikopterle adadan kaçırılan Makarios, “Kıbrıs’ın Yunanistan işgalinde” olduğunu açıklıyordu.
Türkiye, 1959 yılında imzalanan Londra Anlaşması’nın (4.) maddesine istinaden 20 Temmuz 1974 günü tek taraflı olarak Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlattı. Türk askerleriyle mücâdele edemeyen Millî Muhâfız Ordusu ve EOKA-B, Türk yerleşim birimlerine saldırarak büyük bir katliâma girişti. Yüzlerce Kıbrıslı Türk katledildi.
Kadınların ırzına geçildi, çocuklar sokak ortalarında öldürüldü, köyler yakılıp yıkıldı. Türk kuvvetleri 22 Temmuz’da Girne’yi ele geçirdi. 22 Temmuz akşamı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararını kabul etti.

Türk müdâhalesi sonucu Yunanistan’daki cunta idaresi ve onun Kıbrıs’taki kuklası Nikos Sampson hükûmeti de yıkıldı. Ateşkes kararından sonra 25 Temmuz 1974’te Türkiye, Yunanistan ve Ingiltere dışişleri bakanları “Birinci Cenevre Konferansı” çalışmalarına başladı.

30 Temmuz’da sona eren konferansta Türk tarafının istekleri doğrultusunda: “Ada’da bir güvenlik bölgesinin kurulması, Rum ve Yunan işgalindeki Türk bölgelerin derhal boşaltılması, esir durumda olan asker ve sivillerin mübâdele edilmeleri veya serbest bırakılmaları, barışın sağlanması ile birlikte anayasaya uygun bir hükümet kurulmasının temini, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu olmak üzere iki otonom idarenin mevcûdiyeti” kabul ve ilan edildi.

Bu anlaşmaya rağmen, Rum-Yunan kuvvetleri Türk köylerine saldırılarını sürdürdüler. Türkiye, Rum-Yunan ikilisiyle anlaşmanın mümkün olmadığını görerek 22 Temmuz’da başlayan fakat ateşkes sonucu tamamlanamayan harekatın tamamlanmasına karar verdi. 14 Ağustos’ta başlayıp 16 Ağustos’ta sona eren üç günlük harekât neticesinde bir taraftan Magosa’ya diğer taraftan Lefke’ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın çizdiği sınırlar Türk tarafına devlet kurma imkânı verdi ve 13 şubat 1975 tarihinde “ Kıbrıs Türk Federe Devleti ” ilan edildi. Adalı Rumlar ve Yunanistan, yoğun kulisler sonucunda; BM’den KTFD’ni ortadan kaldırmayı öngören 13 Mayıs 1983 tarihli kararı çıkartmaya muvaffak oldular.

Bu durum karşısında, Kıbrıs Türk halkı, 20 Mayıs 1983 tarihinde Devlet Başkanı Rauf Denktaş’a bir muhtıra vererek bağımsızlık ilan edilmesini istedi. Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi de 15 Kasım 1983 tarihinde oybirliğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti.
Bağımsızlık bildirisi ”Rauf Denktaş tarafından okundu KKTC’ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen tanıdı. 17Nisan1984 tarihinde de büyükelçiler, karşılıklı olarak güven mektuplarını cumhurbaşkanlarına sundular.

Bugün ise Kıbrıs; adanın Rumlara devrini isteyenler ile Türk devleti ve milleti yaşasın diyenlerin mücadelesine sahne olmaktadır. Annan’cıların ve adanın Rum hakimiyetine geçmesini isteyenlerin başını M.Ali Talat çekmektedir.

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, BDH Başkanı Mustafa Akıncı ile ÇABP Başkanı Ali Erel le işbirlikçi partilerin milletvekili adayları Türkiye ve KKTC aleyhinde sürekli olarak konuşmakta ve dış destekli kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Kıbrıs’da ki muhalifler Türkiye’yi işgalci, ordusunu işgal ordusu olarak kabul etmekte ve açıkça söylemektedirler.

Rum meclisine dönelim, Denktaş uzlaşmaz, Türkiye benim Anavatanım değil, biz ne Rumuz, ne Türküz, biraz Maronit, biraz Latin, biraz Türk, biraz Rum, biraz Ingiliziz, Türkiye bizi rehin tutuyor, Türkiye ne seni, ne paranı, ne memurunu istemiyoruz
diyen sözde muhalifler, maalesef Türkiye’deki bazı güçlerin ve dış bağlantılı odakların da desteklerini almaktadırlar.