KUR AN VE BARNABA İNCİLİ: ÇOK ÖNEMLİ BİR GERÇEĞİN DELİLİ
29 Ağustos 2009 09:09
Madem ki Ramazan’dır, Ramazan’ın bereketinden biz de istifade etmeye çalışalım.
Bundan bir süre önce Kuran-ı Kerim’in Fetih suresinde son derece ilginç bir ayete rastladım.
Okuyalım:
‘Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.’
(Fetih Suresi, 29. bkz. http://www.kuranikerim.com/mdiyanet/fetih.htm )
Açıkça anlaşılacileceği gibi, söz konusu ayette, Peygamber efendimize tabi olanların özellikleri ve sıfatları anlatılmaktadır. Peki Kuran Peygamberimize tabi olanların bu vasıflarının nerede yazılı olduğunu söylemektedir?
Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır.’
Peki ya diğerleri?
‘İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir.’
Şimdi soru şudur?
Peygamberimize tabi olanların söz konusu vasıfları bir şekilde, Tevrat’ta ya da İncil’de bulunmakta mıdır?
Cevap tek kelimeyle ‘hayırdır.’
Yani ne mevcut Tevrat’ta ne de 4 Kanonik İncil’de bu vasıfları anımsatacak her hangi bir bölüm bulun-ma-maktadır. Zaten Tevrat ve İncil’ler bu vasıflardan
Paygamberimizden de bahisle bahsedecek olsa, bu Yahudi ve Hristiyanların zaten peygamberimizi kabul etmelerini gerektirirdi.
Diğer taraftan, Fetih suresi nüzül olduğu vakit(M.S. 628) Arap toplumu içerisinde hem Yahudiler hem de Hristiyanlar mevcuttu. Yani o dönemde hem Tevrat hem de İncilleri bulabilmek, okuyabilmek mümkündü. Peki o tarihte, Tevrat ve İncil’lerde peygamberimize tabi olanların söz konusu vasıfları acaba yazılı mıydı? Elbette bu sorunun da yanıtı ‘hayır’ olmalı. Olacak olsa, yine Yahudi ve Hrıstiyanların peygamberimize tabi olmaları gerekirdi.
Diğer taraftan, Peygamber efendimiz ‘Ümmi’ olmasa ve söz konusu kitapları okumuş olsa, böyle bir bölümün olmadığını da bilecek ve haşa rasyonel olarak da böyle bir hata yapılmaması gerektiği akla gelecekti. Bu bile, Kuran’ın insan sözü olmadığının kanıtı olmalıdır.
O halde Kuran neden peygamber efendimize tabi olanların vasıflarının Tevrat’ta ve İncil’de yer aldığını söylemektedir?
Bunun en önemli sebebi, acizane kanaatim odur ki, günün birinde, orijinal Tevrat ya da İncil metinlerinin ortaya çıkması durumunda, Kuran, o metinlerin otantik ya da gerçek olup olmadıkları konusunda bize bir pusula ya da ipucu vermektedir.
Şimdi bu konuya neden girdim diye sorabilir bazı okurlarımız.
Hamza Hocagil ismini hatırlarsınız. Apokrifal adlı kitabımızı bilenler, Aramice uzmanı Doç Dr. Hamza Hocagil’in 1981 yılında o dönemde Hakkari sınırları içinde kalan şimdilerde Şırnak sınırları içinde olan Uludere’de bir mağarada köylüler tarafından bulunan İncil’in tercüme hikayesini de hatırlayacaklardır.
Halen Genelkurmay tarafından muhafaze edildiği iddia edilen bu İncil’le ilgili kitabımın 33. sayfasında Hamza Hocagil’e sormuşum:
‘Kitabın bu bölümüne kadar içeriğinden bahsedebilir misiniz?
Tevhitten başka bir şey yoktu. Zikrullah vardı. İbadet etmenin önemi, Allah’a eş koşmama, bu arada komşulara yardımcı olma, Lut Kavmi ile ilgili bazı uyarıcı bilgiler ile ilgili ibret alınmasını öğütleyen bir kıssa vardı. Dikkatimi çeken bir şey daha vardı. ‘Bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak! Ayeti vardı.’ (Apokrifal, Timaş Yayınları, sf.33)
İlginç değil mi sizce de. Ne yalan söyleyeyim ben Fetih suresi 29. ayette geçen
‘İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider.’ Bölümü yeni farkettim.
Gövdesi üzerine dikilmiş ekine ne denir? Başak değil mi?
Hakkari’de bulunan İncil’de geçen ayet ne diyor?
‘Senden sonra bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak!’
Peki bu İncil’in nerede olduğu iddia ediliyor. Genelkurmay’da!
Peki herkes susuyor mu?
Evet, susuyor!
Neden?
Dengeler dolayısıyla. Devletin en tepesindeki isimler, dengeler dolayısıyla Hamza Hocagil’e basına konuşmaması için ricada bulundular. Bunu da biliyorum.
Kıymetli okurlarım. Şu ana kadar pek yazmadım. Apokrifal adlı kitabım yayınlandıktan sonra, kitapta anlatılanlara en çok ilgi gösteren isimlerin başında kim geliyordu biliyor musunuz?
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu. Ortak dostlarımız vasıtasıyla 2009 Ocak ayında beni Ankara’ya davet ettiler. Muhsin Bey bu konuyla ilgili neler yapılabileceğini düşünüyordu.
Ve kendisi de bu konuyla ilgili araştırma sürecine dahil olmuştu. Ve hatta 2 milyon dolar da bütçe bularak bu konunun sinemaya aktarılmasına uğraşıyordu.
Helikopterinin düşmesi bu konuyla ilgili olabilir mi?
Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey varsa o da şu:
‘Kendilerine kitap verdiklerimiz, O’nu, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü bilmelerine rağmen gerçeği gizlerler.
(2 Bakara Suresi, 146.)
haber7.com
II. YAZI
KIBRISTA ELE GEÇİRİLEN iNCİL’E NE OLDU
8 Şubat 2009
Hürriyet Gazetesi’nde şöyle bir haber yayımlandı:
‘KKTC polisi 29 Ocak’ta otobüs terminalinde düzenlediği bir operasyonda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Sercan Çankaya ve Hilmi Höner’in çantasında Süryani alfabesiyle yazılı tarihi bir İncil ele geçirdi.
KKTC Eski Eserler İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’nun ön incelemesinde 3 milyon TL değer biçtiği İncil’in, iki bin yıllık olduğu tahmini yapıldı ve kaybolan
dördüncü St. Barnabas İncil’i olabileceği belirtildi. Operasyonun devamında Ali Rıza Arıoğlu, Ömer Akın, Kenan Arslan, Barış Can, Özgür Uzundal, Uğur Özgürlü, Ali Çoban da gözaltına alındı.
Operasyonda Ali Çoban’ın garajında, 25 bin TL değerinde ana tanrıça ve 3 bin TL değerinde Hz. İsa kabartmalı kilit taşı da bulundu.
Şüpheliler, yurt dışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı.
Barnabas İncil’i, Hıristiyanlığın en tartışmalı konularından biri olarak kabul ediliyor. Hz. İsa döneminde yazılan tek İncil olduğuna inanılan ve ’Beşinci İncil’ de denilen Barnabas İncil’inde iddiaya göre, Hz. İsa’nın, “Tanrı’nın oğlu değil peygamber olduğu” yazıyor ve Hz. Muhammed’i müjdelediğine inanılıyor.
Yazar Aydoğan Vatandaş, bir süre önce “Apokrifal” adlı kitabında dört Barnabas İncili’nden birinin Kıbrıs’tan çalındığını ve Genelkurmay Başkanlığı’nın elinde olduğuna dair iddialara yer vermiş, konu bazı gazete ve televizyonlarda haber olmuştu.’
Türkiye’de maalesef bazı konularda haber takibi yeterince yapılamıyor. Bunun başlıca nedenleri arasında bazı spesifisik konularda yeterince uzman muhabir
bulunmaması. Editör arkadaşlar da muhabirleri yeterince yönlendiremiyorlar.
Hürriyet Gazetesi iyi bir haber yakalamış ancak bir daha haberin devamını getirmemiş. Başka gazeteler de konuya ilgi göstermemiş. Oysa hiçbir şey, ama hiçbir şey,
1. yüzyıla ait olabilecek bir İncil metinden daha değerli olamaz bence. Çünkü bu, tarihsel İsa ile kurgusal İsa arasındaki 4 yüzyıllık boşluğu kapatabilir.
Bugün Hz. İsa’nın gerçekte yaşayıp yaşamadığı tartışmaları bile yapılırken, erken Hristiyanlığa ait böyle bir keşif Don Brown’un Davinci Code’undan daha mı değersiz?
Belki inanmayacaksınız ama geçenlerde Pullitzer ödüllü bir gazeteciyle konuştum New York’ta, yakında kendisiyle yaptığım söyleşiyi de okuyacaksınız kısmetse.
Bu konuyu maalesef anlayamadığını fark ettim.
Hürriyet’in bu haberinde küçük bazı maddi hatalar da vardı. Mesela, Apokrifal adlı kitabımda, Kıbrıs’ta değil Hakkari’de, 1981 yılında bulunan 1.yüzyıla ait
Aramice İncil’in peşine düşmüştüm. Bu kitapta ilk defa Aziz Barnabas’ın bu İncil’i Arami dilinde 4 ayrı alfabeyle de yazdığı bilgisine de yer vermiştim.
Peki Kıbrıs’ta çalınan bir şey yok mu? Var elbette.
Birincisi Aziz Barnabas’ın mezarı soyuldu 1996 senesinde.
Ancak mezardan ne alındığı hala bir muamma olmaya devam ediyor.
Kutlu Adalı’nın başına gelenleri de detaylarıyla (merhum) yazmıştım.
Barnabas’ın mezarının bulunduğunda göğsünün üzerinde bir İncil bulunduğu biliniyor. M.S. 478 yılında, Kıbrıs Piskoposu Anthemios’un çabalarıyla Barnabas’a ait kalıntılar bir harup ağacı altındaki Roma dönemine ait antik bir mezarda bulunmuştu.
Mezarda bulunan ceset kalıntılarının yanısıra orada Aziz Mathhias İncilinin de bulunduğu, bu İncil’in de, Anthemios’un beraberindeki görevli üç papazla birlikte, İstanbul’daki Aziz Stephen Kilisesi avlusunda, Bizans İmparatoru Zeno’ya hediye olarak verildiği biliniyor. Peki bu İncil’e ne oldu? Elbette kayıp.
Bu sorunun yanıtını da Kıbrıs Üniversitesi’nden Sanat Tarihçisi ve İlahiyatçı Andreas Foulias’a sormuştum. Andreas’ın verdiği cevaplar konuyu daha da ilginç hâle getiriyor. Şunları söylüyor Foulias:
‘St. Barnabas’ın göğsünde, Başpiskopos Anthemios tarafından bir İncil bulunduğu, bu İncil’in Matthias’a ait olduğu bunun da Bizans İmparatoru Zeno’na hediye edildiği ve İstanbul’daki Aziz Stephanos Kilisesi’ne konulduğu biliniyor. Söylendiğine göre İncil Frankların 1204 yılında İstanbul’u aldıkları bir sırada çalınmıştır.
O Günden bugüne kadar hakkında hiçbir bilgi edinilemedi.’
Peki, bu İncil kimindi? St. Barnabas’ın mı, yoksa Matthias’ın mı?
Bu konu son derece önemlidir. Demek ki, 1204 yılına kadar Aziz Barnabas tarafından kaleme alınan ancak Aziz Matthias’a ait olduğuna inanılan otantik, 1.yüzyıla ait bir İncil mevcuttu ve Aziz Stephanos Kilisesi’nde saklanıyordu. Ortadan kaldırılması ya da çalınmasının tek bir nedeni olabilirdi. O da şu an kabul edilen 4 kanonik İncil’den farklı olması!
Bu İncil de Aziz Barnabas’ın el yazısıyla yazılmıştı ve Mathias İncili’nden Barnabas tarafından kopya edilmişti.
Haberde Genelkurmay’da olduğu iddia edilen İncilin 1981 yılında Hakkari’de bulunan İncil olması gerekiyor, Kıbrıs’ta milattan sonra 478 yılında bulunan değil.
Şimdi gelelim Hürriyet’in haberinde geçen İncil’e. Evet, Kıbrıs’ta 29 Ocak 2009’da eski bir İncil’in bulunduğu kesin. Benim duyumlarım bu İncil’in şu anda
Gazi Mağusa Adli Tıbbında olduğu yönünde. Sanırım Türkiye’den gelecek iki uzman bu konuyla ilgili rapor hazırlayacak, hazırlanan raporlardan çıkacak sonuca göre de işlem yapılacak. Şu anda yakalanan 4 kişiden biri tutuklu diğer üçü serbest.
Benim merak ettiğim, 1. yüzyıla ait olabilecek bir İncil’i anlayabilecek kaç tane uzmanımız var bizim? Hadi bir soru daha sorayım. Türkiye’de karbon testi
yapabilecek bir labaratuarımız var mı?
Cevap Maalesef hayır. Türkiye tarihi eser cenneti. Ancak Karbon testi yapabilecek tek bir labaratuara bile sahip değil.
Lütfen bu İncil Meselesinde uzmanlığa ve bilimselliğe dikkat edilsin ve sonuçlar da mutlaka kamuoyuyla paylaşılsın.
http://www.hzisahristiyanmiydi.com/karan-ve-barnaba-incili-cok-onemli-bir-gercegin-delili
***