kemal kılıçdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kemal kılıçdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2021 Pazartesi

MUHAFAZAKAR

MUHAFAZAKÂR

 

Suay Karaman

 

17 Ağustos tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yapılan bir röportaj yayınlanmıştı. Bu röportajı eleştirirken şöyle yazmıştık: “Hepimizin bildiği ve güvenmediği Kılıçdaroğlu, bu röportajda da her zamanki gibi gerçekleri bir yana bırakmış, kelimenin tam anlamıyla saçmalamıştır.”

 

Saçmalamakta sınır tanımayan yeni CHP’nin genel başkanı, böylelikle CHP’yi bitirdiği gibi, ülkemizin de bitirilmesine aracı olmakta, katkı sunmaktadır. 16 Ocak 2021 tarihinde İstanbul Anakent Belediyesi Halkla İlişkiler Koordinatörü tarafından çevrimiçi bir toplantı düzenlendi. Ahmet Hoca Enstitüsü adı altında toplanan muhafazakâr - tutucu isimlerle bir araya gelen CHP genel başkanı, her zaman olduğu gibi yine saçmaladı. Toplantıya katılanlar arasında Yeni Şafak Gazetesi yazarı, AKP kurucusu ve genel başkan yardımcısı, türbana özgürlük bildirisine imza atan akademisyen, HAK-İş Konfederasyonunun eski genel başkan yardımcısı, TESEV için raporlar yazan DEVA Partisi’nin kurucusu, AKP’nin Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon genel müdürü, dindar Kürtleri temsil eden ‘Hakkı Savunanlar Platformu’nun başkanı gibi muhafazakâr kişilerin olması, CHP genel başkanının yönünü göstermektedir.

 

 Toplantıya katılanlara “siz kendinize muhafazakâr diyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Asıl muhafazakâr olan CHP, çünkü değişime direniyor” diyerek partisini karalayan CHP genel başkanı “değişimin temel felsefesi toplumun her kesimini kucaklamak tır” sözüyle muhafazakâr seçmene göz kırpmaktadır. Kısaca CHP’den korkmanıza gerek yok, sayemde CHP de size benzedi demeye getirmektedir. 


   CHP’nin muhafazakâr bir parti olduğunu söylemek, sürekli değişimi simgeleyen devrimcilik okunu anlamamaktır. Bu söylem CHP’ye yöneltilen en büyük iftiradır. Bir siyasi partiye, o partinin programını, tüzüğünü benimseyen kişiler üye olur, görev alır. Toplumun her kesimini kucaklıyoruz diye CHP’nin kurucusu eşsiz liderimiz Atatürk’e “kefere” diyenleri, aşağılayanları, PKK terör örgütünün avukatı olanları, liberal takımdan Sorosun çocuklarını partiye doldurarak siyaset yapılmaz. Bunun adı sadece proje olarak verilen görevi yerine getirmektir.

 

“Necip Fazıl, CHP parti meclisi üyesiydi” diyerek, muhafazakâr seçmenden oy avcılığına çıkmak, bindiği dalı kesmektir. 1934 yılında Nakşibendîlik tarikatına giren Necip Fazıl, 1940 yılında CHP'den milletvekili olmayı istemiş ancak kabul edilmemiştir. Böyle birisinin CHP parti meclisi üyesi olduğunu söylemek gülünçtür.

 

Sağ ve sol kavramlarına karşı olduğunu bildiren CHP genel başkanı; “21. yüzyılın sorunlarını 18. yüzyıl kavramlarıyla mı çözeceğiz? Nedir sağcılığın, solculuğun kriterleri? Solcular kamu adına çalışır. Sağcılar kamu adına çalışmıyor mu? Solcular fakire yardım eder. Sağcılar fakire yardım etmiyor mu?” demiştir. Solculuk, kamucu bir anlayışla, eğitim, bilim, kültür, sağlık, sosyal güvenlik, tarım, hayvancılık ve sanayide insanları ekonomik ve sosyal özgürlüğe kavuşturmaktır. Yoksulluktan kurtararak üretime dönüştürmektir,  paylaşımda adaletli ve eşit olmaktır.  Sağcılık ise hep sermayeden yana olmuştur ve kapitalizmin yanındadır. Genel başkanı olduğu partinin tüzüğünden bile haberi olmayan birinin sağ ve sol kavramları üzerine konuşması da aymazlıktır. CHP Tüzüğü’nün “Kuruluş ve İlkeler” başlığını taşıyan 1. maddesinin 4. fıkrasında “çağdaş demokratik sol bir siyasal parti” olduğu yazılıdır. CHP Tüzüğü’nün “Genel Başkan” başlığını taşıyan 19. maddesinin 4. fıkrası şöyledir: “Genel Başkan partiyi bağlayıcı demeçler vermeye ve bildiriler yayınlamaya yetkilidir.” Buna göre parti tüzük ve programına ters düşecek açıklamaları tartışma konusu olacaktır. Buna karşın, sol ve sağ kavramlarını geçersiz ve anlamsız bulan açıklamaları sadece kendini bağlar, gerçek CHP’lileri bağlamaz.

 

CHP genel başkanı %3 daha fazla oy alacağını sanarak, yeni muhafazakâr dostlarına mavi boncuk dağıtmaktadır. Ali Babacan’ı “siyasetin yeni yıldızı” ilan eden, Ahmet Davutoğlu için “memlekete yararları, hizmetleri olmuştur” diyen Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP bitirilme aşamasına getirilmiştir. Kemalist, laik, devrimci ve sol değerlere kapalı olan CHP genel başkanının ideolojisi de yoktur, stratejisi de yoktur. Amacı böyle kadroları CHP’den tasfiye edip, partiyi Sorospularla, tarikatçılarla, ırkçılarla, cumhuriyet ve Atatürk ile sorunu olanlarla, ‘yetmez ama evet’çi liberal artıklarla doldurmaktır. Çünkü kendisine verilen görev budur, bu yüzden genel başkanlığa getirilmiştir.

 

Partiye demokrasi getireceğim diyerek, CHP’deki az da olsa demokrasiyi bitiren ve girdiği tüm seçimleri yitiren Sorosçuların TESEV kurucusundan hala beklentisi olanlar var mıdır? “Tıpış tıpış Ekmeleddin” olayı unutulmayacaktır. “Eşit yurttaşlık” diyerek, etnik ve din üzerinden siyaset yapan CHP genel başkanı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın kabul edilmesi için çırpınmaktadır. Özellikle AKP iktidarı döneminde “laiklik tehlikededir diyemem, çünkü altını dolduramam”, “yargıda cemaatçi yapılanma var diyemem” gibi gerçek dışı sözleri söyleyen bir genel başkan yok hükmündedir. Yeni seçilen ABD başkanından Türkiye’deki bütün demokrasi hareketlerini desteklemesini isteyen CHP genel başkanı, emperyalist projelerin oyuncağıdır. Birçok ülkede demokrasileri ortadan kaldıran emperyalist güçlerden, ülkemize demokrasi istemek, yüz yıl önceki mandacılığı savunmaktır. Bunun sonu ihanete kadar gider. Atatürk’ün partisi CHP bitirilmeden, güzel ülkemiz yitirilmeden Kemalist güçlerin çıkış yapmasının zamanı gelmiştir. 

 

Azim ve Karar, 25 Ocak 2021.

 https://azimvekarar.net/index.php/2021/01/24/muhafazakar/


***

20 Ekim 2020 Salı

Müessif protesto değil., Linç girişimi.

Müessif protesto değil.,  Linç girişimi.


ÇİĞDEM TOKER
cigdemtoker@sozcu.com.tr
22 Nisan 2019 

“Yaksınlar o evi” diyor bir kadın.
Saldırı ve linç girişimi sonrası CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun güçlükle 
götürülebildiği  evin önünde biriken kalabalıktan yükselen bir ses bu:
“Yaksınlar!”
Sivas Katliamı'ndan 26 yıl sonra Çubuk'ta hortlayan linç ruhunu dehşetle 
izliyoruz.
Kılıçdaroğlu'na fiziken saldıracak kadar yaklaşabilen topluluğun zorlukla 
yarıldığını, bir eve götürüldükten sonra bile saldırgan kalabalığın bir saat 
dağıtılamayışı (ya da dağıtılmayışı?), CHP liderinin dışarıya zırhlı araçla 
çıkarılması çok şey anlatıyor.
İki kişinin yan yana (kimseye saldırmadan) slogan attığında on saniye içinde 
coplu gazlı polis müdahalesine uğraması, sürüklenerek gözaltına alınışları 
sıradanlaşırken, ülkenin büyük nüfusunun yaşadığı kentlerde yerel seçimleri 
kazanmış, devletin en köklü partisinin liderinin linçten güç bela kurtarılış 
görüntüleri utanç vericidir.
Ankara Valiliği'nin bu linç girişimini “müessif protesto” diye nitelemesi dikkat 
çekicidir.



ZAMANLAMA LİSTESİ 
CHP Liderine linç girişiminin dehşeti bir yana dikkat çeken ve birden fazla 
zamanlaması var:
– Oyları 17 gün boyunca sayıldıktan sonra mazbata alabilen İBB Başkanı 
İmamoğlu'nun halkla kucaklaşmasına dakikalar kala meydana geldi.
– Bu linç girişimi kutuplaştırmanın herkesi yorduğu, usandırdığı bir ortamda, 
İstanbul'u kazanan İmamoğlu'nun bu zaferinde kapsayıcı ve barışçı dilinin büyük 
payı olduğunu her aklıselim sahibinin teslim ederken geldi.
– Bu linç girişimi, AKP'nin İstanbul seçimini iptal ettirmek için YSK nezdinde 
yaptığı başvurunun görüşülmesine 24 saat kala meydana geldi.
Bu tablonun, zihinlerde çağrıştırdığı bir de siyasi dönemeç var: O dönemeç 7 
Haziran 2015 seçim sonuçları.  AKP'nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu 
kaybettiği o seçim,  çok acılı, katliamlarla geçen bir beş aylık aranın ardından 
1 Kasım'da “tekrarlanmış” ve AKP yeniden tek başına iktidar olmuştu.
Dolayısıyla bu linç girişiminin ardında bir “siyasi mühendislik” olup olmadığı, 
kendiliğinden mi yoksa organize planlı bir saldırı mı olduğunun açığa 
çıkarılmasını beklemek her yurttaşın hakkı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun “CHP il başkanlarını bundan sonra şehit 
cenazelerinde protokole kabul etmeyin” sözü hafızalarda taze olsa bile.
Umuda yumruk
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na büyük geçmiş olsun. Ona atılan yumruk, bu ülkede 
kutuplaştırma istemeyen, hukuk devletine demokrasiye inanan milyonların umuduna atılmıştır.
Vicdanını kaybetmemişler olayın “müessif bir protesto değil” linç girişimi 
olduğuna tanık.
Bu ülkede milyonlar, bu saldırıda organize kötülük mimarlarının, nefret 
siyasetinden medet umanların ve “gazeteci” kılıklı biatçıların payını biliyor.
Milyonlar bu ülkede kutuplaştırma ve nefret siyasetinin soluk alamayacağı bir 
demokrasi talebinde kararlı.
Bütün belediyelere tek ‘sanal kayyum'
Ekrem İmamoğlu'nun İBB'de elektronik veri tabanı/altyapı incelemesi için verdiği 
talimat panik yarattı.
O kadar ki, Türk idari yargısı, tarihinde görülmemiş rekora imza atarak 
AKP'lilerin başvurusunun ertesi günü yürütmeyi durdurdu.
AKP'li yönetenler ve biatçı medyaya göre veriler kopyalanırsa İSKİ, İGDAŞ 
abonelerinin veri ve adresleri dışarıya, yani terör örgütleri ve yabancı 
istihbarat kuruluşlarına gider.
Sanki İstanbul halkının verileri özel şirketlere devredilen elektrik dağıtım 
veri tabanında, özel kargo şirketlerinde, özel hastanelerde yokmuş gibi. 
Bu ülkenin nüfus veri tabanı hacklenmemiş, milyonların verileri yayımlanmamış gibi.



Ekrem İmamoğlu
Asıl neden başka.
İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı geçen hafta belediyelere bir 
yazı göndermiş. Bütün belediyeleri aynı veri tabanında birleştiren bir bilişim 
sistemi kurulduğunu bildirmiş.
Ve bütün belediyelerin “bir an önce sisteme dahil olmasını” istemiş. Bakanlık, 
tek veri tabanının amaçlarını bilgi güvenliği, siber tehditlere standart tedbir 
alma ve kişisel verilerin korunması diye sıralıyor. 
Dayanaklar ise Cumhurbaşkanlığı 1'inci ve 2'inci 100 günlük icraat planı, bakanlığın Stratejik 
Planı, 10. Kalkınma Planı.
Ancak konuyu bilenler, Türkiye genelinde bütün belediyelerin verilerini ve 
uygulamalarını İçişleri Bakanlığı'nın hazırlayacağı bir sistem üzerinde 
tutmasının, belediyeleri belediye olmaktan çıkaracağını, asıl tek merkezde 
toplanınca verilerin manipüle edileceğini vurguluyor.

2 Eylül 2018 Pazar

Saadet Partisi eski Genel Sekreteri Suat Pamukçu Saadet Partisi CHP’ye çalıştı!


   Saadet Partisi eski Genel Sekreteri Suat Pamukçu Saadet Partisi CHP’ye çalıştı!


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığında birleşen Millet İttifakı seçimlerde hezimete uğradı. İttifakta yer alan partilerden ikisi TBMM’ye girerken, ittifak ortaklarından Saadet Partisi Meclis’e giremedi. Saadet Partisi’nin aldığı oylar barajı geçmeye yetmediği için, ittifakın içinde yer alan CHP’ye milletvekili kazandırdı.
SP, seçimlerden önce ‘kilit parti’ algısını yayarak dikkatleri üzerine çekti. AK Parti ile ittifak yapmak istediği ancak AK Parti’nin buna yanaşmadığı algısını yaydı.  Oysaki durumun böyle olmadığı gün yüzüne çıktı. SP, AK Parti ile ittifak kurmaya başından beri karşıydı ve hem AK Parti’yi hem de tabanını oyaladı.

AK Parti ve SP arasında ilk görüşme,  9 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın SP Genel Başkanı Karamollaoğlu arasında yapıldı. Görüşmede, Erdoğan SP’ye ittifak teklifini iletti. İttifak teklifinin ardından iki parti arasında görüşme trafiği başladı. İki parti arasındaki trafik 21 Şubat’ta TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un Karamollaoğlu’na ziyareti ile sürdü ve bu görüşmede, AK Parti’nin teklifi yinelendi. Şentop ile Karamollaoğlu son olarak 1 Mart’ta buluştu. Bu görüşmenin ardından Şentop, “Biz ittifakta yer alması konusunda teklifte bulunduk” açıklaması yaptı. Ancak, Saadet Partisi ittifaka yanaşmadı.

TEPKİLERİ DİNLEMEDİ

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çatı aday formülü çeken muhalefet, milletvekilliği seçimleri için yeniden görüşmelere başladı.  Görüşmeler neticesinde öncülüğünü CHP ve İYİ Parti’nin yaptığı arayışlarda, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’yi de içine alan bir ittifak kurulması kararlaştırıldı. İttifak resmiyete dökülmeden önce,  SP’nin eski liderlerinden Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’dan da tepki gelmişti. Fatih Erbakan “Osmanlı’ya zalim diyen Kemal Kılıçdaroğlu’na davamızı değnek yapmaya çalışanlar Milli Görüş’ü temsil edemezler” demişti. SP, tabandan gelen sert tepkilere rağmen, ittifak görüşmelerine devam etti.

GECE YARISI İTTİFAKI

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti gece yarısı anlaştığı ittifakı resmiyete döktü.  Başını CHP ve İYİ Parti’nin çektiği, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’yi de içine alan ittifak kurdu. İttifakın adı ise “Millet İttifakı” oldu. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi kendi listeleri ile seçime girerken Demokrat Parti İYİ Parti listelerinden seçime girme kararı almıştı.

CUMHUR İTTİFAKI’NDAN YÜZDE 20 AZ OY ALDI

Partilerin kendi kurumsal kimliklerini koruyarak girdiği seçimlerde, seçimlere ilk kez girecek İYİ Parti dışında ittifakta yer alan diğer partilerin 1 Kasım 2015 seçimlerinde oy oranı toplamda 26.14’lük bir orana denk geliyordu. 

Seçim sonuçları açıklandığında Millet İttifakı’nın oy oranı yüzde 33.4 oldu. 4 partinin birleşiminden oluşan İttifak, Cumhur İttifakı’ndan yüzde 20 düşük oy aldı. İttifakta bulunan partilerden CHP 146, İYİ Parti 43 milletvekili çıkarırken Saadet Partisi TBMM’ye hiç vekil sokamadı. SP’nin aldığı oylar ittifakın en büyük ortağı olan CHP’ye ve İYİ Parti’ye yaradı.  CHP’nin milletvekili çıkarabildiği her ilde SP’ye verilen oylar CHP’ye yaradı.

15 VEKİL CUMHUR İTTİFAKI’NA GEÇECEKTİ

2015 genel seçimlerinde 326 bin 50 oy alan SP, bu seçimde yüzde 1.34 oy oranıyla 668 bin 894 seçmenden oy aldı. Millet İttifakı’nın en az oy alan partisi olan SP, CHP ve İYİ Parti için çalıştı.  SP barajı geçemediği için CHP, son yıllarda  hiç vekil çıkaramadığı Adıyaman, Karabük, Elazığ, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Şanlıurfa ve Yozgat’ta milletvekili çıkardı. İttifakın diğer ortağı İYİ Parti de SP sayesinde Erzurum’dan fazladan birer milletvekili kazandı.

Saadet Partisi CHP ve İYİ Parti ile ittifak yerine AK Parti ve MHP’nin kurduğu Büyük Birlik Partisi’nin de AK Parti listelerinde yer alarak oluşturduğu Cumhur İttifakı’nda yer alsaydı, CHP ve İYİ Parti’ye kazandırdığı 13 milletvekili Cumhur İttifakı’na geçecekti. Bu vekillere ek olarak Muş’ta HDP’den 1, Afyonkarahisar’dan 1 milletvekili Cumhur İttifakı’na yazılacaktı.

KILIÇDAROĞLU’NUN ELİNİ DE RAHATLATTI

Saadet Partisi’nin CHP’ye kazandırdığı 13 milletvekili seçimde yenilgiye uğrayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da elini rahatlattı. Kılıçdaroğlu, seçim yenilgisinin ardından yaptığı açıklamada pişkin davranarak yenilmediğini aksine başarılı olduğunu ilan etti. Kılıçdaroğlu SP sayesinde aldığı milletvekilleri ile şu sözlerle övündü: “Bu süreçte Orta Anadolu’da artık CHP’nin sesi daha gür çıkacak. Uzun zamandır milletvekili çıkaramadığımız 13 ilde milletvekili çıkardık. Artık o iller şu tabloyu çok net görecekler. Parlamentoda bizim bir sesimiz var. Bizim sorunlarımızı dile getirecek bir milletvekilimiz var, görecekler. Hem sahada görecekler, hem parlamentoda görecekler.”

Seçimde 1.34 oy alan ve bu oylarını da CHP ve İYİ Parti’ye milletvekili olarak hediye eden Karamollaoğlu, izlediği yanlış politikayı ilginç bir biçimde savundu.  Karamollaoğlu, “Dip dalga bekliyorduk ancak olmadı. Milletin kararına saygılıyız” dedi.

CHP’YE VEKİL HEDİYE ETTİ

SP’nin Millet İttifakı’nda yer almasına tepki gösteren SP tabanı seçim sonrasında da tepkisini devam ettirdi. Saadet Partisi’nin 24 Haziran seçim kararının alınmasından önceki uygulamaları ile Milli Görüş gömleğini kirlettiğini vurgulayan Eski Saadet Partisi Genel Sekreteri Suat Pamukçu, “Seçim kararının alınmasından sonraki Cumhurbaşkanlığı aday tespit çalışmaları ve ittifak arayışları ile Milli Görüş gömleğini çıkarmıştır” dedi.

Pamukçu, “Rahmetli Erbakan Hocamızın kurduğu Saadet Partisi, Temel Karamollaoğlu’nun yüzünden CHP’ye vekil hediye etti. Bir tane daha milletvekili çıkaramayacağı yerde bu ittifaka destek olmanın bir manası yoktu” ifadelerini kullandı.

SP YANILGIYA DÜŞTÜ

Pamukçu, “Seçim sonuçları bizim için sürpriz olmadı. Keşke Milli Görüş Meclis’te temsil edilebilseydi. Bundan kimse zarar görmezdi ama hesabı yanlış yaptılar. Ortada bir yanılgı var. Özellikle Saadet Partisi ve Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da dahil, sanki bir dip dalga gelecekmiş, Saadet Partisi büyük bir sıçrama yapacakmış gibi düşündüler. Bu yanılgının kaynağını da biliyorum. Özellikle bazı solcu kesim Saadet partilileri böyle bir yanılgıya yönelttiler. Bunu daha önceleri de yapmışlardı. Böyle bir yanılgıya düştüler. Neticede de bir yanılgı olduğu seçim sonuçlarından da belli” diye konuştu.

HATIR İÇİN BİLE OLSA KOMUŞUSUNDAN OY ALAMAZ MIYDI?

SP lideri Temel Karamollaoğlu’nun 40 yıldan fazladır Milli Görüş camiası içerisinde siyaset yaptığını belirten Pamukçu, “Böyle birisi nasıl böyle bir yanılgıya düştü. Seçimlerde bir şey daha dikkatimi çekti, Karamollaoğlu’nun kendi oy kullandığı sandıkta iki tane oy çıkıyor. Yani bir insan tüm teşkilatını ‘gayretli çalışın’ diye teşvik eden bir insanın komşusundan bırakın ikna etmeyi, hatır için bile olsa bir oy alması gerekmez miydi?” dedi.

CHP’YE VEKİL KAZANDIRMAK AĞIR BİR VEBAL

SP’nin seçimlerde CHP’nin değirmenine su taşıdığına dikkati çeken Pamukçu,   “CHP’ye bir tane dahi milletvekili kazandırmanın vebalini kim ödeyecek.  Bu ağır bir vebaldir. İttifak’a ‘Saadet barajı aşamıyor, böylece baraj sorununu atlatmış, Meclis’e Milli Görüş’ü sokmuş olacağız’ diye girdiler, iddia buydu. Maksat buysa bunun yolu CHP ile değil AK Parti’den geçerdi.  Bu partilere milletvekili kazandırmanın manası yok” diye konuştu.  Pamukçu, bugünden sonra Saadet Partisi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti ve CHP aleyhinde konuşma hakkı kalmadığını belirtti.

SP’NİN YENİ BİR YOL ÇİZMESİ LAZIM

SP’nin bu şekilde aldığı netice sonucunda durumunu yeniden gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayan Pamukçu,  “Bir şekilde yeni bir yol çizmesi lazım. Mevcut kadroyla SP’nin hiçbir yere varamayacağı anlaşılmış durumdadır. Bu konuda direnmek de doğru bir şey değildir. Yeni bir yol çizmesinde fayda var. Bunun da yolu önce küskünlerle barışmaktan geçer. Erbakan’dan sonra gelenler, bazı kesimleri dışlaya dışlaya partiyi bu hale getirdiler. Davasından kopmuş bir parti bundan sonra TBMM de Milli Görüşü temsil edemez” ifadelerini kullandı.

Nurbanu Aras - Gerçek Hayat

http://www.akasyam.com/saadet-partisi-eski-genel-sekreteri-suat-pamukcu-saadet-partisi-chpye-calisti-161388/

***

23 Kasım 2015 Pazartesi

CEVAP BEKLEYEN SORULAR



CEVAP BEKLEYEN SORULAR

 

 
   Mustafa Nevruz SINACI

Gazetelere göre: “CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sordu, Başbakan Erdoğan sustu.”
Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütçe görüşmelerinde sorduğu 13 soru cevapsız kaldı, Başbakan Erdoğan soruların hiçbirine yanıt veremedi. (13 Aralık 2012, Perşembe)
Kılıçdaroğlu’nun mecliste sorduğu ve yanıtını alamadığı sorular şöyle:

1- Yasayı ihlal ederek orta vadeli programı neden 37 gün gecikmeyle açıkladınız?

2- Sayıştay raporları TBMM’ye gelmeden “kesin hesap kanun tasarısını” nasıl değerlendireceğiz? ”Kanun hükmünde kararnameyle düzenleme yaptık. Raporlar o nedenle yetişmedi” diyeceksiniz. O kanunu çıkarırken Sayıştay Genel Kuruluna sordunuz mu, sormadınız mı? Sormadıysanız, siz Sayıştay’ı da tanımıyorsunuz demektir. 

Böyle devlet olur mu? Sayın Başbakan, o raporlar Sayıştay’dan niye gelmedi?

3- Niğde’de patates üreticisinin derdini sordunuz mu? Patates 10 kuruşa düştü, ne oldu da bu böyle oldu? Siz, önce canlı hayvan, sonra kırmızı et, sonra kurbanlık koyun, en sonunda da saman ithal ettiniz. Acaba nasıl oluyor da saman ithal eder noktaya geliyoruz?

4- İşsizlik sorununu çözecektiniz, niye çözmediniz, elinizden tutan mı var? Siz yasa getirdiniz de biz karşı mı çıktık?

5- Sizden önceki ve sonraki icra daireleri sayısını açıklayın. Niçin icra dairelerinin sayısını artırıyorsunuz? 

6- Niçin 7 kez mali af çıkardınız? O mali afları niçin şantaj unsuru olarak kullandınız? 

7- Türkiye Cumhuriyeti 1987 yılında 14′üncü büyük ekonomiydi.  Bugün 17′nci sırada. Niye geriye gidiyoruz?
8- 1979′dan 2003′e kadar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesinden ödenen faiz 135 milyar lira. 2003-2011 döneminde ödediğimiz faiz 450 milyar lira. Sayın Başbakan 450 milyar lirayı kimin parasından ödediniz?

9- 2002′de hapishanedeki kişi sayısı 59 bin 429’dı. 2012 yılında 125 bin 100 kişi oldu. Ekonomi iyiyse, işsizliği çözdüyseniz, insanlar niye hapishaneye girer?
10- Türkiye Cumhuriyeti’nin, enerji konusunda Rusya’ya bağlı olduğu oranda başka bir ülkeye bu oranda bağlı olan ikinci bir ülke var mı?

11- Kapalı kapılar ardında İsrail’le yaptığınız pazarlıkları niye açıklamıyorsunuz? 

12- Parasız eğitim isteyenlerin hapse atıldığı bir ülkedeyiz. Yurt dışına gittiğiniz zaman, gittiğiniz ülkelerin Başbakanlarına, “Sizin ülkenizde basılmamış kitaba bir yargı kararıyla yasak getirilirse siz ne düşünürsünüz?” diye sordunuz mu?

13- Sayın Başbakan, 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmeye var mısınız? Kenan Evren’in getirdiği yasanın arkasına niye saklanıyorsunuz? 

Bunlar, halk tarafından, tıpkı Milliyetçi Hareket (!?) nam MHP gibi: “Acaba! AKP ve Hükümet ile iştirak yahut ittifak halinde mi?, yoksa gerçekten muhalefet mi?, olduğu konusunda derin kaygı duyulan ve “Asli görevi olan muhalefet de acze düşerek, kamu vicdanını sızlatan”; Tarihi, kadim ve kurucu Halk Partisi’ne reddi miras eden “Yeni CHP"nin Başkanı’na ait!..

Lâkin “gerekli cevaplar verilse bile” önemi, anlamı yok!..
Çünkü Milletin, aylar yıllardır cevap beklediği "ACİL" sorular var: 
 
1. Başta anarşi, terör, tedhiş örgütü ile dâhili ve harici bedhahlara ait; Ardı arkası kesilmeyen rüşvet, iltimas, suiistimal, uyuşturucu, kara para, gasp-irtikap, organize suç ve nitelikli dolandırıcılık, kundakçılık, kaçakçılık bataklığı neden ve niçin halâ kurutulmuyor?..

2. Bunca asker, jandarma, polis, bakan, vekil ve generale rağmen; Anarşi, terör-tedhiş nasıl oluyor da her yerde kol geziyor? Yol kesiyor, yolsuzluk, hortumculuk ve kundakçılık yapabiliyor? Palikarya (Yunanistan) hırsızı, arsızı ve edepsizi tarafından; Alenen gasp, irtikap ve işgal edilen “Egedeki Türk adaları” rezaleti, gaflet, dalâlet ve hıyanetine “korkaklıktan mı” göz yumuluyor?.. Yoksa neden’... 

3. TÜİK tarafından belirlenen resmi enflâsyon oranına rağmen; Neden, niçin?, hangi hak, etik ve hukukla; Başta Benzin, Mazot, Doğalgaz, Elektrik, Telefon, Et, Ekmek, Süt ve Su olmak üzere; Temel tüketim, hayati hizmet ve zorunlu gıda ürünlerine yıllık enflâsyonu üçe, beşe katlayan; İnsan Hakları, Adalet, Hukuk, Yasa ve ahlâk ihlâl edilerek zam yapılabiliyor? Bu apaçık bir zulüm, hak ve halk düşmanlığı, İnsanlık davası ve İslâm’a muhalefet değil mi? 

4. Yaklaşık 50 yıldır Millet ve Devlet olarak maruz kalınan haksızlık, hukuksuzluk ve insanlık dışı dayatmalara, hakaretlere rağmen, ısrarla AB kapılarında pineklemenin; Sürekli taviz vermenin, cehalette direnmenin sebebi nedir?

5. Öncelikle Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarını ıslah edip; Demokrasi, İnsan hakları, adalet, ahlâk ve hukuk dışı: Ayrıcalık, dokunulmazlık ve imtiyazlar ile Memurin Muhakemat Kanunu’nu, sadece ve yalnızca kürsü masuniyeti hariç olmak üzere kaldırmak varken; İrtica, demokrasi düşmanlığı, gericilik ve yobazlıkta direnmek neden?...  

6. Mutlak bir harici zorlama, ısmarlama ve dayatma olmasına; Neticede ülke, millet ve devletimize ‘telâfisi gayri kabil’ büyük zararlar vereceği bilinmesine rağmen; Yeni ve (sözde) sivil anayasa saçmalığında inat etmenin sebebi, hikmeti ne?..   

..