Müessif protesto değil., Linç girişimi.
ÇİĞDEM TOKER
cigdemtoker@sozcu.com.tr
22 Nisan 2019
“Yaksınlar o evi” diyor bir kadın.
Saldırı ve linç girişimi sonrası CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun güçlükle
götürülebildiği evin önünde biriken kalabalıktan yükselen bir ses bu:
“Yaksınlar!”
Sivas Katliamı'ndan 26 yıl sonra Çubuk'ta hortlayan linç ruhunu dehşetle
izliyoruz.
Kılıçdaroğlu'na fiziken saldıracak kadar yaklaşabilen topluluğun zorlukla
yarıldığını, bir eve götürüldükten sonra bile saldırgan kalabalığın bir saat
dağıtılamayışı (ya da dağıtılmayışı?), CHP liderinin dışarıya zırhlı araçla
çıkarılması çok şey anlatıyor.
İki kişinin yan yana (kimseye saldırmadan) slogan attığında on saniye içinde
coplu gazlı polis müdahalesine uğraması, sürüklenerek gözaltına alınışları
sıradanlaşırken, ülkenin büyük nüfusunun yaşadığı kentlerde yerel seçimleri
kazanmış, devletin en köklü partisinin liderinin linçten güç bela kurtarılış
görüntüleri utanç vericidir.
Ankara Valiliği'nin bu linç girişimini “müessif protesto” diye nitelemesi dikkat
çekicidir.
ZAMANLAMA LİSTESİ
CHP Liderine linç girişiminin dehşeti bir yana dikkat çeken ve birden fazla
zamanlaması var:
– Oyları 17 gün boyunca sayıldıktan sonra mazbata alabilen İBB Başkanı
İmamoğlu'nun halkla kucaklaşmasına dakikalar kala meydana geldi.
– Bu linç girişimi kutuplaştırmanın herkesi yorduğu, usandırdığı bir ortamda,
İstanbul'u kazanan İmamoğlu'nun bu zaferinde kapsayıcı ve barışçı dilinin büyük
payı olduğunu her aklıselim sahibinin teslim ederken geldi.
– Bu linç girişimi, AKP'nin İstanbul seçimini iptal ettirmek için YSK nezdinde
yaptığı başvurunun görüşülmesine 24 saat kala meydana geldi.
Bu tablonun, zihinlerde çağrıştırdığı bir de siyasi dönemeç var: O dönemeç 7
Haziran 2015 seçim sonuçları. AKP'nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu
kaybettiği o seçim, çok acılı, katliamlarla geçen bir beş aylık aranın ardından
1 Kasım'da “tekrarlanmış” ve AKP yeniden tek başına iktidar olmuştu.
Dolayısıyla bu linç girişiminin ardında bir “siyasi mühendislik” olup olmadığı,
kendiliğinden mi yoksa organize planlı bir saldırı mı olduğunun açığa
çıkarılmasını beklemek her yurttaşın hakkı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun “CHP il başkanlarını bundan sonra şehit
cenazelerinde protokole kabul etmeyin” sözü hafızalarda taze olsa bile.
Umuda yumruk
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na büyük geçmiş olsun. Ona atılan yumruk, bu ülkede
kutuplaştırma istemeyen, hukuk devletine demokrasiye inanan milyonların umuduna atılmıştır.
Vicdanını kaybetmemişler olayın “müessif bir protesto değil” linç girişimi
olduğuna tanık.
Bu ülkede milyonlar, bu saldırıda organize kötülük mimarlarının, nefret
siyasetinden medet umanların ve “gazeteci” kılıklı biatçıların payını biliyor.
Milyonlar bu ülkede kutuplaştırma ve nefret siyasetinin soluk alamayacağı bir
demokrasi talebinde kararlı.
Bütün belediyelere tek ‘sanal kayyum'
Ekrem İmamoğlu'nun İBB'de elektronik veri tabanı/altyapı incelemesi için verdiği
talimat panik yarattı.
O kadar ki, Türk idari yargısı, tarihinde görülmemiş rekora imza atarak
AKP'lilerin başvurusunun ertesi günü yürütmeyi durdurdu.
AKP'li yönetenler ve biatçı medyaya göre veriler kopyalanırsa İSKİ, İGDAŞ
abonelerinin veri ve adresleri dışarıya, yani terör örgütleri ve yabancı
istihbarat kuruluşlarına gider.
Sanki İstanbul halkının verileri özel şirketlere devredilen elektrik dağıtım
veri tabanında, özel kargo şirketlerinde, özel hastanelerde yokmuş gibi.
CHP Liderine linç girişiminin dehşeti bir yana dikkat çeken ve birden fazla
zamanlaması var:
– Oyları 17 gün boyunca sayıldıktan sonra mazbata alabilen İBB Başkanı
İmamoğlu'nun halkla kucaklaşmasına dakikalar kala meydana geldi.
– Bu linç girişimi kutuplaştırmanın herkesi yorduğu, usandırdığı bir ortamda,
İstanbul'u kazanan İmamoğlu'nun bu zaferinde kapsayıcı ve barışçı dilinin büyük
payı olduğunu her aklıselim sahibinin teslim ederken geldi.
– Bu linç girişimi, AKP'nin İstanbul seçimini iptal ettirmek için YSK nezdinde
yaptığı başvurunun görüşülmesine 24 saat kala meydana geldi.
Bu tablonun, zihinlerde çağrıştırdığı bir de siyasi dönemeç var: O dönemeç 7
Haziran 2015 seçim sonuçları. AKP'nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu
kaybettiği o seçim, çok acılı, katliamlarla geçen bir beş aylık aranın ardından
1 Kasım'da “tekrarlanmış” ve AKP yeniden tek başına iktidar olmuştu.
Dolayısıyla bu linç girişiminin ardında bir “siyasi mühendislik” olup olmadığı,
kendiliğinden mi yoksa organize planlı bir saldırı mı olduğunun açığa
çıkarılmasını beklemek her yurttaşın hakkı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun “CHP il başkanlarını bundan sonra şehit
cenazelerinde protokole kabul etmeyin” sözü hafızalarda taze olsa bile.
Umuda yumruk
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na büyük geçmiş olsun. Ona atılan yumruk, bu ülkede
kutuplaştırma istemeyen, hukuk devletine demokrasiye inanan milyonların umuduna atılmıştır.
Vicdanını kaybetmemişler olayın “müessif bir protesto değil” linç girişimi
olduğuna tanık.
Bu ülkede milyonlar, bu saldırıda organize kötülük mimarlarının, nefret
siyasetinden medet umanların ve “gazeteci” kılıklı biatçıların payını biliyor.
Milyonlar bu ülkede kutuplaştırma ve nefret siyasetinin soluk alamayacağı bir
demokrasi talebinde kararlı.
Bütün belediyelere tek ‘sanal kayyum'
Ekrem İmamoğlu'nun İBB'de elektronik veri tabanı/altyapı incelemesi için verdiği
talimat panik yarattı.
O kadar ki, Türk idari yargısı, tarihinde görülmemiş rekora imza atarak
AKP'lilerin başvurusunun ertesi günü yürütmeyi durdurdu.
AKP'li yönetenler ve biatçı medyaya göre veriler kopyalanırsa İSKİ, İGDAŞ
abonelerinin veri ve adresleri dışarıya, yani terör örgütleri ve yabancı
istihbarat kuruluşlarına gider.
Sanki İstanbul halkının verileri özel şirketlere devredilen elektrik dağıtım
veri tabanında, özel kargo şirketlerinde, özel hastanelerde yokmuş gibi.
Bu ülkenin nüfus veri tabanı hacklenmemiş, milyonların verileri yayımlanmamış gibi.
Ekrem İmamoğlu
Asıl neden başka.
İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı geçen hafta belediyelere bir
yazı göndermiş. Bütün belediyeleri aynı veri tabanında birleştiren bir bilişim
sistemi kurulduğunu bildirmiş.
Ve bütün belediyelerin “bir an önce sisteme dahil olmasını” istemiş. Bakanlık,
tek veri tabanının amaçlarını bilgi güvenliği, siber tehditlere standart tedbir
alma ve kişisel verilerin korunması diye sıralıyor.
Asıl neden başka.
İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı geçen hafta belediyelere bir
yazı göndermiş. Bütün belediyeleri aynı veri tabanında birleştiren bir bilişim
sistemi kurulduğunu bildirmiş.
Ve bütün belediyelerin “bir an önce sisteme dahil olmasını” istemiş. Bakanlık,
tek veri tabanının amaçlarını bilgi güvenliği, siber tehditlere standart tedbir
alma ve kişisel verilerin korunması diye sıralıyor.
Dayanaklar ise Cumhurbaşkanlığı 1'inci ve 2'inci 100 günlük icraat planı, bakanlığın Stratejik
Planı, 10. Kalkınma Planı.
Ancak konuyu bilenler, Türkiye genelinde bütün belediyelerin verilerini ve
uygulamalarını İçişleri Bakanlığı'nın hazırlayacağı bir sistem üzerinde
tutmasının, belediyeleri belediye olmaktan çıkaracağını, asıl tek merkezde
toplanınca verilerin manipüle edileceğini vurguluyor.
Planı, 10. Kalkınma Planı.
Ancak konuyu bilenler, Türkiye genelinde bütün belediyelerin verilerini ve
uygulamalarını İçişleri Bakanlığı'nın hazırlayacağı bir sistem üzerinde
tutmasının, belediyeleri belediye olmaktan çıkaracağını, asıl tek merkezde
toplanınca verilerin manipüle edileceğini vurguluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder