11 Mart 2018 Pazar

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 7

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 7



İnönü, ABD’nin tutumunun kendisini çok zorda bıraktığını belirterek gerektiği 
takdirde Türkiye’nin müdahale etmeye ne kadar kararlı olduğunun ABD tarafından hâlâ anlaşılmadığını vurguladı.259 Fakat bu iki görüşmeden de ABD’li diplomatlar, tutumun daha sertleştiğini görmekle beraber “yakın gelecekte bir Türk müdahalesi olmayacağı” düşüncesiyle ayrıldılar.260 

1964 Mayısı’nın son haftalarında Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler gerilimi ve 
Türkiye’nin müdahale yönündeki kararlılığını artırdı. Kıbrıslı Rumların, Türkleri 
rehin alması ve bazı rehineleri öldürmesi üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı, BM’deki temsilcilerine Genel Sekreter ile görüşerek Yunanistan’a sükûnetin sağlanması yolunda baskı yapılmasını sağlamaları talimatını verdi.261 Ancak üstesinden gelinmesi gereken tek konu adadaki çatışmalar değildi. Tamamen Kıbrıslı Rumlardan oluşan Kıbrıs Hükümeti, silah alımı için SSCB ile görüşmeler yapıyordu. SSCB’nin finansmanını yapacağı silahları Birleşik Arap Cumhuriyeti temin edecekti. 
Bağımsız bir devletin diğer devletlerle silah alımı için anlaşması normal 
karşılanabilecek bir gelişmeydi. Ancak bu gelişmeyi normal olmaktan çıkarıp daha çok endişe verici hâle sokan, SSCB - Kıbrıs ilişkilerinin gelişmesi kaygılarının da ötesinde, bu silahların Kıbrıslı Türklere karşı kullanılabileceği düşüncesiydi.262 

C. ABD’nin Kıbrıs Sorununa Nihai Çözüm Bulunmasına Yönelik Girişimleri 

1. “Johnson Mektubu” 

Krizin ilk günlerinden beri adaya askeri müdahalede bulunmanın çözüm 
yolundaki çabaları kolaylaştıracağını düşünen fakat ABD’nin itirazını sürekli 
ensesinde hisseden Türkiye için, sadece Rum üyelerden oluşan Kıbrıs 
parlamentosunun 1 Haziran 1964’te hükümeti bir ordu kurma konusunda 
yetkilendiren Mecburi Askerlik Yasası’nı kabul etmesi263 bardağı taşıran son damla oldu. Ertesi gün toplanan Milli Güvenlik Kurulu, Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri 
müdahalede bulunması yönünde karar aldı.264 Türkiye, adaya yapılacak olan 
müdahaleyle, siyasi ve askeri konumunu güçlendirmeye yetecek kadar bir bölgeyi ele geçirmeyi planlıyordu. Bu güç gösterisi, sonrasındaki muhtemel görüşmelerde Türkiye açısından tatminkâr bir çözüme ulaşılmasını kolaylaştıracaktı.265 

Bu sırada, Türkiye’nin karar verici çevrelerinde olağanüstü bir durumun 
yaşanmakta olduğunu sezinleyen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Raymond Hare, 
Dışişleri Bakanı Erkin ile görüşerek bilgi almak istedi. 4 Haziran’da yapılan 
görüşmede Erkin, adadaki durumun çok kritik olduğunu ve o akşam yapılacak olan kabine toplantısında ne yapılacağına karar verileceğini belirterek müdahale kararı çıkmasının da mümkün olduğunu söyledi. Durumun ciddiyetini gören Hare, aynı gün ABD Dışişleri Bakanlığı’na “çok gizli” ve “acil” ibareli bir telgraf göndererek gelişmeleri aktardı. Aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan ya da Atina’daki ABD Büyükelçiliği’nden, “Türkiye’yi müdahale kararından vazgeçire bilecek herhangi bir şey” beklediğini belirtti.266 

Hare’in bu haberi ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerini hemen harekete 
geçirdi. Aynı gün Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Turgut Menemencioğlu ile 
telefonda görüşen Dışişleri Bakanı Rusk, Başkan Johnson’ın, Hare - Erkin 
görüşmesinde konuşulan konularla yakından ilgilendiğini belirterek daha önce 
Türkiye’den, böyle bir adım atılmadan önce müttefiklerle tam bir danışma halinde olunacağı yönünde taahhüt aldıklarını, Johnson’ın da bu konuda ısrarcı olduğunu vurguladı.267 

Yine 4 Haziran’da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Büyükelçi Hare’e, Başbakan İnönü ile bir an önce görüşmesi, Kıbrıs’a yapılacak bir müdahaleye ABD’nin karşı olduğunu açıklamak için gerekirse İnönü’yü kabine toplantısından dışarı çağırması ve Türkiye’yi müdahale kararından vazgeçirerek ön görüşmeler 
yapılması konusunda ikna etmesi için elinden geleni yapması talimatı verildi.268 
Hare’in isteklerine cevap olarak Atina’dan gönderilen telgrafta ise ABD’li 
diplomatlar, “Türkiye’yi kararından vazgeçirmek için önerebilece[kleri] güvenilir 
hiçbir şey” olmadığını söylüyorlardı.269 

Bakanlığın talimatı üzerine Hare, Başbakan İnönü ile üç saatlik bir görüşme 
yaptı. Bu görüşme biter bitmez Washington’a rapor veren Büyükelçi, müdahale 
kararının kesin olduğunu, Türklerin sorunu baş edilebilir boyutlara indirmek için 
sadece adanın bir kısmına girmeye niyetli olduklarını, ABD’den tek isteklerinin de “bu niyeti göz önünde bulundurarak anlayışlı davranması” olduğunu bildirdi. Hare, ABD’nin görüşlerini bildirmek için zamana ihtiyacı olduğunu söyleyerek İnönü’den zorla yirmi dört saatlik bir süre koparabilmişti.270 Başbakan’ın, bu konunun gizli kalması yönündeki talebine de olumlu yanıt veren Büyükelçi Hare, üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirerek Dışişleri Bakanlığı’ndan talimat beklemeye başladı. Hare’in mesajına yirmi dört saat geçmeden gönderilen cevapta, Başkan Johnson’ın Başbakan İnönü’ye gönderdiği mektup yer alıyordu.271 

Mektubun altında Başkan Lyndon B. Johnson’ın adı yazmasına rağmen 
yazarı kendisi değildi. “Johnson Mektubu” adıyla Türk - Amerikan ilişkilerinde bir 
dönüm noktası olarak kabul edilecek olan bu ünlü mektup, ABD Dışişleri Bakanı 
Dean Rusk, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Harlan Cleveland ve Cleveland’ın 
yardımcısı Joseph Sisco’nun ortak çalışmalarının sonucuydu. Diğer bir Dışişleri 
Bakanı Yardımcısı George Ball da mektubun müsvedde hâlini görenler arasındaydı. 

Başkan’a sadece mektubu alelacele okuyarak imzalamak düşmüştü.272 

George Ball’un, “gördüğüm en kaba diplomatik metin” ve “atom bombasının 
diplomatik muadili”273 olarak nitelediği, Gönlübol’un içeriğini, “işgal altındaki 
düşman ülkelerine dikte ettirilen barış koşulları”na274 benzettiği bu mektup, Türk - Amerikan ilişkilerinin seyrini etkileyecek türde sert ifadeler içeriyordu. Mektubun başında “Türk Hükümeti’nin Kıbrıs’ın bir kısmını askeri kuvvetle işgal etmek üzere müdahalede bulunmaya karar vermeyi tasarla[ması]” haberinin kendisinde yarattığı endişeyi vurgulayan Başkan Johnson şöyle devam ediyordu:275 

“… En dostane ve açık şekilde belirtmek isterim ki, geniş çapta neticeler 
tevlit edebilecek [doğurabilecek] böyle bir hareketin Türkiye tarafından takip 
edilmesini, Hükümetinizin bizimle evvelden tam bir istişarede bulunmak 
hususundaki taahhüdü ile kabili telif addetmiyorum [uyuşuyor saymıyorum]… 
Binaenaleyh [bundan ötürü] böyle bir harekete tevessül etmeden [girişmeden] önce Birleşik Amerika Devletleri ile tam istişarede bulunmak mesuliyetini kabul etmenizi hassaten [özellikle] rica etmek mecburiyetindeyim. 

1960 tarihli Garanti Antlaşması… teminatçı devletler arasında istişareyi 
gerektirmektedir. Birleşik Amerika, bu durumda bilcümle [bütün] istişare 
imkânlarının hiçbir şekilde tüketilmediği ve dolayısıyla, tek taraflı harekete geçme hakkının henüz kabili istimal olmadığı kanaatindedir [kullanılamayacağı 
inancındadır]. 

… Ayrıca, Türkiye tarafından Kıbrıs’a yapılacak askeri bir müdahale 
Sovyetler Birliği’nin meseleye doğrudan doğruya karışmasına yol açabilir. NATO 
müttefiklerinizin tam rıza ve muvafakatleri [kabulleri] olmadan Türkiye’nin 
girişeceği bir hareket neticesinde ortaya çıkacak bir Sovyet müdahalesine karşı 
Türkiye’yi müdafaa etmek mükellefiyetleri [yükümlülükleri] olup olmadığını 
müzakere etmek fırsatını bulmamış olduklarını takdir buyuracağınız kanaatindeyim.

 Diğer taraftan, Bay Başbakan, bir Birleşmiş Milletler üyesi olarak Türkiye’nin vecibeleri [ödevleri] dolayısıyla da endişe duymaktayım… Hiç şüphem yok ki, Birleşmiş Milletler üyelerinin çoğunluğu, Birleşmiş Milletler gayretlerini  baltalayacak olan ve barışçı bir hal tarzı bulunmasına yardım edebilecek herhangi bir ümidi yıkacak olan Türkiye’nin tek taraflı hareketine en sert şekilde tepki gösterecektir. 

… Türkiye ile aramızda mevcut Temmuz 1947 tarihli Anlaşmanın IV. 
maddesi276 mucibince [gereğince], askeri yardımın, veriliş maksatlarından gayrı gayretlerde kullanılması için, Hükümetinizin, Birleşik Devletlerin muvafakatini alması icap etmektedir… Mevcut şartlar tahtında [altında] Türkiye’nin Kıbrıs’a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından temin edilmiş olan askeri malzemenin kullanılmasına Birleşik Devletlerin muvafakat edemeyeceğini size bütün samimiyetimle ifade etmek isterim.
 … en dostane şekilde size şunu bildirmek isterim ki, bizimle yeniden ve en 
geniş ölçüde istişare etmeksizin böyle bir harekete tevessül etmeyeceğinize dair 
bana teminat vermediğiniz takdirde, meselenin gizli tutulması hususunda Büyükelçi Hare’e vâki [olan] talebinizi kabul etmeyecek ve NATO Konseyi ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin acilen toplantıya çağrılmasını istemek 
mecburiyetinde kalacağım. “ 

Bu ifadelerden sonra Başkan Johnson mektupta belirtildiği yönde istişarede 
bulunmak için Başbakan İnönü’yü Washington’a davet ediyordu. 

Son derece sert bir üsluba sahip ve “tehditler” içeren böyle bir mektubun 
gönderilmesinin başlıca sebebi, müdahalenin doğurabileceği sonuçlar nedeniyle 
ABD’li yetkililerin duyduğu korkuydu. Türkiye’nin askeri müdahalesi ile başlaması kaçınılmaz görünen277 “bölgesel bir çatışma, ABD’nin hayati çıkarlarını ve güvenliğini tehlikeye düşürecek bir nükleer savaşa tırmanabilir di.”278 Bu bir “savaş ya da barış” meselesiydi ve savaş ihtimalini önlemek için de böyle sert bir karşı çıkış gerekli görülüyordu. Ball’a göre, Dışişleri Bakanı Rusk, itirazın sert olmaması durumunda Türkler üzerinde etkili olmamasından korkuyordu.279 Başkan Johnson da bu konuda ikna edilmişti.280 
Yine de sadece Başkan’ın mektubu ile yetinilmeyerek Avrupa İttifak 
Kuvvetleri Komutanı General Lyman Lemnitzer Ankara’ya gönderildi. Görevi, 
Türkiye’nin müdahale konusunda karar almadan önce mutlaka müttefiklerine 
danışması gerektiğini bir kez daha vurgulamaktı.281 Başkan Johnson’ın mektubunu getiren Büyükelçi Hare’in yanında mektubu okuyan Başbakan İnönü, belirli noktalarda Başkan’a katılmamakla birlikte, sorunun barışçı yollarla çözülmesi için istişarelerde bulunma yönündeki teklifini uygun bulduğunu belirtti. Ancak bunun karar olarak açıklanabilmesi için Kabine’nin onayının alınması gerektiğini söyledi. 

İnönü’ye göre, ABD’nin isteği üzerine müdahalenin ertelendiğinin ve sorunun 
müttefikler arasında çözülmesi için ABD’nin daha aktif bir rol üstleneceğinin 
kamuoyuna duyurulması da önemliydi. 
Büyükelçi Hare, bu konuda Washington’a danışacağını belirtip, “müdahalenin erteleneceği” haberiyle birlikte Başbakan’ın yanından ayrıldıktan kısa süre sonra bu kez General Lemnitzer, İnönü’yle görüştü.282 
Bu temasların ardından yapılan kabine toplantısı sonucu, Türkiye Hükümeti’nin 
Kıbrıs’a müdahaleyi “şimdilik” ertelediği duyuruldu.283 
Bu sırada ABD, Yunan Hükümeti nezdinde de girişimlerini sürdürdü. 
Atina’daki büyükelçiliğe 5 Haziran’da gönderilen telgraflarda, Yunan Hükümeti ’ne, “Kıbrıslı Rumlar üzerindeki baskıyı artırma” ve “Türkiye’ye yönelik jestler yapma” konularında ısrarda bulunulması; “Makarios’un, gerilimi azaltmak amacıyla Kıbrıs Türk toplumuna yönelik bazı imtiyazlarda bulunması için Papandreou’nun Başpikopos’a baskı yapmaya zorlanması” yönünde talimatlar verildi.284  8 Haziran’da Yunanistan Dışişleri Bakanı Stavros Costopoulos ile görüşen ABD’nin Atina Büyükelçisi Henry Labouisse, Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs sorununa nihai çözüm bulunması amacıyla görüşmelerin yapılması konusunda ABD’nin ısrarcı olduğunu belirtti. 
Dışişleri Bakanı ise, Papandreou’nun Makarios’a karşı tutum alması durumunda, Makarios’un destek için SSCB’ye daha çok yanaşacağını söyleyerek Türkiye ile görüşme fikrini pek desteklemediğini belli etmeye çalıştı.285 Fakat Doğu Akdeniz’de savaş tehlikesinin yüksek olduğu bu dönemde ABD’li yetkililer için Makarios - SSCB yakınlaşmasından çok, Türkiye - Yunanistan ilişkilerinin normal seyrine dönmesi konusu öncelikliydi. 

Aslında Başkan Johnson, Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’yü ve henüz resmi olarak çağrıda bulunulmamış olsa da Yunanistan Başbakanı George Papandreou’yu görüşme amacıyla Washington’a davet etme kararından dolayı pişmandı. Türkiye’nin müdahale kararının yarattığı çaresizlik ve telaş içinde âni olarak verilen bu kararla Johnson, gerçekleşmesini hiç istemediği bir işe bulaşmış, arabulucu rolüne girmişti.286 Fakat Türkiye’yi müdahale kararından vazgeçirebilmek için ABD’nin daha aktif olacağı yönünde verilen söz gereği, iki ülke başbakanının Washington’da kendisiyle görüşmeyi kabul etmeleri için George Ball’u, Yunanistan ve Türkiye’ye gönderme kararı aldı.287 

Ball, Atina ve Ankara’daki görüşmelerini sürdürürken Başkan Johnson da 
Yunanistan’ın Washington Büyükelçisi Alexander Matsas’a, ABD’nin Türkiye’yi 
müdahale etmekten alıkoyduğunu ancak bu durumu uzun süre devam 
ettiremeyeceğini vurgulayarak, sorunun iki tarafın görüşmeleri ile çözülebileceğini, görüşmeme konusunda diretmenin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini söylüyordu. 
Büyükelçi’nin, Makarios da dâhil olmadan Yunanistan’ın görüşme yapamayacağı 
yönündeki itirazına Başkan Johnson, Makarios’u “uzlaşmaz” ve “Batı’nın 
güvenliğine önem vermeyen” biri olarak tanımladıktan sonra, önemli olanın Türk -
Yunan anlaşması olduğunu, Kıbrıs’ın belirli bir noktada görüşünün alınabileceğini 
söyleyerek karşı çıkıyordu. Johnson’a göre, Yunanistan bir an önce çözüme yönelik adımlar atmalıydı ve bunu yaparken de müttefiki Türkiye’yi küçük düşürebilecek hareketlerden kaçınmalıydı. ABD, Küba Füze Krizi’nde bile düşmanı için devamlı bir açık kapı bırakmıştı, söz konusu bir müttefik olduğu zaman bu tutum çok daha önemliydi.288 

Dışişleri Bakanı Yardımcısı George Ball ise Atina ziyareti sırasında Başbakan 
Papandreou’yu hem Washington’ı ziyaret etmesi hem de Türkiye Başbakanı 
İnönü ile Kıbrıs sorununa çözüm bulma amacıyla görüşmesi konularında ikna etmeye çalıştı. Fakat Başkan Johnson’la görüşmeyi kabul eden Papandreou, İnönü ile görüşme fikrine karşı çıktı.289 Çünkü Yunanistan Başbakanı’na göre, “İnönü ile doğrudan görüşmek, Kıbrıs sorununun bir Türk - Yunan sorunu olduğunu kabullenmek anlamına gelecekti.”290 Ayrıca Başkan Johnson ile yapacağı görüşme Kıbrıs sorununda BM tarafından yürütülen çabaların görmezden gelindiği biçiminde anlaşılmamalıydı. Bunun üzerine George Ball Washington’ı ziyaret etmesinin bu iki anlama da gelmeyeceği konusunda Papandreou’ya güvence verdi.291 
Türkiye ziyareti, Ball açısından daha olumlu geçti. 5 Haziran tarihli mektubun Türk - Amerikan ilişkilerine verebileceği zararların farkında olan Ball ilk olarak, ABD’nin Türkiye ile olan dostluğa önem verdiğini ve Kıbrıs sorununda Yunan tarafını destekleyen bir tutumu olmadığını belirterek Başbakan İnönü’yü 
temin etmeye çalıştı. Başkan Johnson’ın mektubunda sarf edilen sert sözlere, kendi saygınlığını düşünerek Türkiye de benzer bir şekilde cevap vermek zorunda kalabilirdi. Ancak bu durumun ilişkilerin genel seyrini etkilemesine izin 
verilmemeliydi. İkili ilişkiler konusundan sonra George Ball, Papandreou ile 
Makarios arasında enosis üzerine olan anlaşmazlıktan bahsederek Kıbrıs sorununa çözüm bulunması için zamanın uygun olduğu yönündeki düşüncelerini iletti.292 
ABD’nin çözüm yolunda çaba göstermesinden memnun olan İnönü açısından 
Washington’a gitmek konusunda herhangi bir sakınca yoktu. Nitekim Başkan 
Johnson’ın mektubuna cevaben 13 Haziran’da gönderilen mektupta İnönü, 
Johnson’ın davetini kabul ettiğini belirtiyordu.293 George Ball Washington’a 
döndükten sonra, Başbakan İnönü’nün 22 Haziran’da, Başbakan Papandreou’nun ise 24 Haziran’da Washington’ı ziyaret edebilecekleri yönünde resmi davetler yapıldı.294


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;


259 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, May 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
260 Idem. 
261 “Telegram From the Department of State to the Mission to the United Nations,” Washington, May 
21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
262 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, May 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
263 Cumhuriyet, 1-5 June 1964’ten aktaran Bölükbaşı, “The Johnson Letter…,” s. 516. 
264 Uslu, op. cit., s. 95. 
265 Ball, op. cit., s. 350. 
266 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, June 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
267 “Memorandum of Telephone Conversation,” Washington, June 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
268 Idem. 
269 “Telegram From the Embassy in Greece to the Embassy in Turkey,” Athens, June 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
270 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, June 5, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
271 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Turkey,” Washington, June 5, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
272 Haluk Şahin, Johnson Mektubu: Türk-ABD İlişkilerini Değiştiren Olayın Perde Arkası, 
İstanbul, Gendaş Predikat, 2002, s. 15-16. 
273 Ball, op. cit., s. 350. 
274 Mehmet Gönlübol, “Türk-Amerikan İlişkileri: Genel Bir Değerlendirme,” Foreign Policy (Dış 
Politika), Vol. 1, No. 4 (1971), s. 7-8. 
275 Dışişleri Belleteni, Sayı 16, (31 Ocak 1966), s. 100-103. 
276 “Bu anlaşma, 12 Mart 1947 tarihli Truman Doktrini çerçevesinde, Türkiye ve Yunanistan’a yapılacak yardımın gerektirdiği yetkiyi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na veren 22 Mayıs 1947 tarihli ‘Türkiye ve Yunanistan’a Yardım Yapılmasına Dair Kanun’[a dayanılarak] Türk ve Amerikan Hükümetleri arasında 12 Temmuz 1947’de imzalanmıştır.” Bkz. Armaoğlu, op. cit., s. 162. Mektupta 
bahsi geçen 4. madde şöyledir: “Türkiye Hükümeti, Birleşik Devletler Hükümeti’ nin muvafakati olmadan,… [yardım olarak aldığı] bu maddeler ve malumatın verildikleri gayeden başka bir gayede kullanılmasına müsaade etmeyecektir.” Bkz. Resmi Gazete, 5 Eylül 1947, Sayı 6699’dan aktaran Armaoğlu, op. cit., s. 163. ABD’nin Türkiye’ye sağladığı askeri yardımların iki ülke arasındaki 
ilişkilere olan etkilerini anlatan detaylı bir çalışma için bkz. Sezai Orkunt, Türkiye-ABD Askeri İlişkileri, İstanbul, Milliyet Yayınları, 1978. 
277 George Papandreou, 25 Şubat 1964’te Makarios’a yolladığı destek mesajında “Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş çıkması çılgınlık olur; ama Türkiye bu çılgınlığa kalkışırsa biz de aynı şekilde davranmakta bir an bile tereddüt etmeyeceğiz” diyordu. Bkz. Papandreou, op. cit., s. 163. 
278 Oral Sander, “Turkey: the Staunchest Ally of the United States? Forces of Continuity and Change in the Strategic Relationship,” The Turkish Yearbook of International Relations, Vol. 15 (1977), s. 21. 
279 Şahin, op. cit., s. 47; Harris, op. cit., s. 115. 
280 Şahin, op. cit., s. 48. Landau’ya göre, Başkan Johnson’ın Türkiye’nin müdahalesine karşı çıkan tutumunu ve mektubun sıra dışı üslubunu belirleyen etkenlerden biri de ABD’deki Rum lobisiydi. 
Özellikle 1964 yılının ilk yarısında Beyaz Saray, Kıbrıs sorununda Rum - Yunan tutumunu savunan ve Başkan’ın politikalarını bu yönde etkilemeye çalışan çok sayıda telefon, telgraf, mektup vb. ile karşılaşmıştı. Bkz. Landau, op. cit., s. 52. Ayrıca Kasım 1964’te ABD’de seçim yapılacaktı ve sayıları yaklaşık 400,000 olan Rum asıllı ABD vatandaşları seçimler açısından önemli görülen eyaletlerde 
sonuçları etkileyebilecek yoğunluktaydılar. Bkz. Ibid., s. 55. Johnson Yönetimi’n den yetkililer de sürekli olarak Başkan’a, ABD’nin Kıbrıs politikasının seçimlerde Rum asıllı ABD’li seçmenlerin oylarının yönünü etkileyeceğini vurgulayan muhtıralar veriyorlardı. Bkz. Ibid., s. 56. 
281 Facts on File, Vol: XXIV, 1964, s. 182’den aktaran Sönmezoğlu, op. cit., s. 15. 
282 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, June 5, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
283 Facts on File, Vol: XXIV, 1964, s. 192’den aktaran Sönmezoğlu, op. cit., s. 15. Bu temaslardan ziyade Johnson Mektubu’nda yer alan tehditler Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararını ertelemesinde önemli rol oynadı. Özellikle ABD Başkanı’nın NATO adına konuşarak Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi hâlinde SSCB’nin de Türkiye’ye karşı bir saldırı başlatabileceğini, bu durumda NATO’nun Türkiye’nin yardımına koşmayabileceğini ifade etmesi, bir NATO üyesi olan Türkiye’nin siyaset yapıcılarında şok etkisi yarattı. Çünkü bu ifadeler Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesi ile açıkça çelişmekteydi. Söz konusu maddeye göre: “Taraflar, Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldın olursa BM Yasası'nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dâhil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik Konseyi'ne bildirilecektir. Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.” Bkz. “Kuzey Atlantik 
Antlaşması,” http://www.nato.int/docu/other/tr/treaty-tr.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Johnson Mektubu’nun ikili ilişkilere olan etkisine daha sonra ayrıntılı olarak değinilecektir. 
284 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, June 8, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
285 Idem. 
286 “Telephone Conversation Between President Johnson and Secretary of State Rusk,” Washington, June 9, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
287 Idem. 
288 “Memorandum of Conversation,” Washington, June 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
289 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, June 13, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram 
From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, June 14, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4758.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
290 Papandreou, op. cit., s. 165. 
291 Idem. 
292 Ball, op. cit., s. 354. Makarios’un enosis konusundaki tutum değişikliği ve bunun Kıbrıs -Yunanistan ilişkilerine etkisi için bkz. infra., s. 142, 461 no’lu dipnot. 
293 Dışişleri Belleteni, Sayı 16, (31 Ocak 1966), s. 103-110. 

294 Ball, op. cit., s. 355. 

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 6

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 6


B. ABD’nin Kıbrıs Sorununa Müdahil Olması 

1. Londra Konferansı ve Anglo - Amerikan Teklifi 

Aralık 1963’te yaşanan çatışmaların tekrarlanmaması için soruna uzun vadeli bir çözüm bulunmasını amaçlayan Londra Konferansı 15 Ocak 1964’te başladı. 
Konferans sırasında sınırlı sayıda İngiliz askerinden oluşan bir birlik Kıbrıs’ta sağlanan ateşkesi devam ettirmeye çalışıyordu.184 Londra’da hem bu geçici önlemin yerini alabilecek daha yetkili bir barış gücü kurulması önerileri gündeme getirildi hem de Kıbrıs’taki iki toplumun temsilcilerine tutumlarını belirtmeleri için fırsat verildi.185 Kıbrıslı Türkler taksim tezini gündeme getirirken Kıbrıslı Rumlar yeni bir anayasa hazırlanması gerektiğini savunuyorlardı.186 Tarafların isteklerinin birbirinden çok farklı olması ve İngiliz devlet adamlarının Kıbrıs’taki birliklerini takviye etmeme konusunda ısrarlı tutumları nedeniyle çözüme ulaşılamıyordu.187 

Üçlü garantörlük sisteminin barışı korumada işlevsiz olduğu açık bir gerçekti. Adada güvenliğin sağlanması yükünü tek başına omuzlamak istemeyen İngiltere, Londra Konferansı sayesinde bu sorumluluğun NATO veya BM tarafından üstlenilmesi sonucunu elde etmeyi amaçlıyordu.188 Elbette İngiltere için bir NATO gücünün adada güvenliği sağlamakla görevlendirilmesi tercihi, SSCB’nin karışmasına müsait bir ortam sağlayacak olan BM gücü oluşturulması tercihinden önce geliyordu. Ancak bu ihtimalin gerçekleşmesinin ilk şartı ABD’nin de bunu kabul etmesiydi. 

Bu doğrultuda ilk hareket, Londra Konferansı’nın çıkmaza girdiği sırada, 24 Ocak’ta geldi. İngiltere’nin ABD Büyükelçisi Sir David Ormsby Gore, ABD 
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı George Ball’a bir BM barış gücü veya NATO üyesi ülkelerin askerlerinden oluşacak bir güç hakkında düşüncelerini sorduğunda Ball, bu konuda yetkili olmadığı için kesin cevap veremeyeceğini, ancak elbette NATO tercihinin daha avantajlı olacağını belirtti.189 Ertesi gün yine George Ball ile görüşen Gore, Londra’daki görüşmelerde ilerleme sağlanamaması ve Kıbrıs’ta devam eden gerilim nedeniyle İngiltere Hükümeti’nin sorunu NATO ya da BM müdahalesi yoluyla uluslararasılaştırmak niyetinde olduğunu söyledi.190 Aynı gün bu durumdan haberdar edilen ABD Başkanı Johnson, Ball’a Birlemiş Milletler’in kesinlikle bu işe karıştırılmaması gerektiğini söyleyerek adaya bir NATO gücü gönderilmesi seçeneğinin elde edilmesi yolunda uğraşılması talimatını verdi.191 

Yine 25 Ocak’ta üst düzey Amerikalı yetkililerin katıldığı bir toplantı sırasında George Ball, Başkan Johnson’a, İngiltere Başbakanı’nın oluşturulacak bir 
ittifak gücünde Amerikalı askerlerin de yer almasını istediğini söyledi. Johnson ise bunun ancak en son çare olarak düşünülebileceğini, bu konuda İngilizleri 
umutlandırabilecek herhangi bir girişimde bulunulmaması gerektiğini belirtti. Johnson’a göre, İngiltere’nin Kıbrıs’a daha çok asker göndermesi gerekiyordu. 

Geçmişte ABD İngiltere’ye yardım etmişti, şimdi de İngilizler Kıbrıs’taki bu yükü taşımaya devam ederek ABD’ye yardım etmelilerdi.192 

Başkan Johnson’ın İngiltere’nin ABD’yi içinden çıkamayacağı bir duruma sokmaya çalıştığı yönündeki düşüncesine rağmen, NATO üyesi ülkelerden 
oluşturulacak barış gücüne Amerikalı askerlerin de katılması yönündeki İngiliz teklifinin kabul edilmesini istediği anlaşılan Ball,193 Başkan’ı bu konuda ikna etme çabalarına devam etti. İçinde 1200 Amerikalı askerin de yer alacağı 10.000 kişilik NATO barış gücü kurulması yönündeki planının ana hatlarını Johnson’a açıklayan Ball’a göre, Başkan’ın bu planı kabul etmesi için en makul sebep, adada her an patlamaya hazır olan durumdu.194 Türklerin Kıbrıs’a müdahalede bulunmadan önce ABD’ye danışacaklarına dair söz vermiş olmalarına rağmen, adada devam eden şiddet olayları nedeniyle her an Türk ordusunun harekete geçebileceği endişesi mevcuttu.195 ABD Savunma Bakanı Robert McNamara da planı uygun buluyordu. Fakat McNamara’ya göre, plan kabul edilmeden önce, bölgeye gönderilen Avrupa İttifak Kuvvetleri Komutanı General Lyman Lemnitzer’in vereceği raporu beklemek daha mantıklıydı.196 

General Lemnitzer, tarafları sakinleştirmek ve Kıbrıs üzerine yapılacak bir savaşın ittifak açısından olası sonuçları konusunda uyarmak için gönderilmişti. 28 Ocak’ta Ankara’da Türk yetkililerle görüştükten sonra Atina’ya geçen ve burada da görüşmeler yapan Lemnitzer, 30 Ocak’ta McNamara’ya gönderdiği telgrafta Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi ihtimalinden Yunan yetkililerin büyük endişe duyduklarını belirtti. İskenderun’da Türk askeri birliklerinin toplanması Yunanlara göre, Demokles’in Kılıcı gibi tepelerinde sallanan tehlikenin işaretiydi. Eğer barışı ve güvenliği sürdürmek için Kıbrıs’a yeteri büyüklükte bir ittifak gücü gönderilmezse Yunanlar, Türkiye’nin hazırlıklarına cevaben derhal karşı eyleme geçeceklerdi.197 

Lemnitzer’in bu mesajının yanı sıra, ABD’nin İngiltere Büyükelçisi David Bruce da eğer ABD bu güce katılmazsa diğer ülkelerin de katılmak istemeyecekleri 
yönünde öngörüde bulunuyordu. Ayrıca 28 Ocak’ta Başbakan İnönü ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Raymond Hare’e, ertesi güne kadar ABD herhangi bir güvence vermediği takdirde Türkiye’nin müdahale edeceğini bildirmişti.198 Bütün bu çıkmazlara İngilizlerin ABD’yi soruna müdahil ederek kendi yüklerini hafifletme konusundaki kararlı tutumları da eklenince, ABD için planı kabul etmekten başka çıkar yol kalmadı. 

31 Ocak’ta ABD ve İngiltere ilgili taraflara NATO üyelerinden oluşacak bir Kıbrıs barış gücü kurulması yönünde ortak bir plan sundular. Planın içeriğinde 
“NATO ülkelerinden alınacak güçlerle Kıbrıs’ta bir barış gücü kurulması ve bu gücün en fazla üç ay süreyle görev yapması”, “bu süre boyunca Türkiye ve 
Yunanistan’ın Garanti Antlaşması’nın 4. maddesinin kendilerine tanıdığı müdahale hakkını kullanmamayı taahhüt etmeleri”, “üç garantör devlet ve ABD dışında bir NATO üyesi ülkeden bir arabulucu seçilmesi” gibi maddeler yer almaktaydı.199 

Bu öneriler, 1 Şubat 1964’te Yunanistan ve -antlaşmalardan doğan haklar saklı kalmak kaydıyla- Türkiye tarafından kabul edildi.200 Fakat Kıbrıs 
Cumhurbaşkanı Makarios bir NATO gücünün, değiştirmeye çalıştığı statükoyu daha da güçlendirmeye yarayacağını düşünüyordu.201 Bu nedenle 4 Şubat 1964’te verdiği cevapta sadece Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin emrindeki bir barış gücünü kabul edebileceğini belirterek planı reddetti.202 Başkan Johnson’ın, planın tekrar gözden geçirilmesi yönünde yaptığı girişime rağmen Makarios kararını değiştirmedi.203 

Bunun üzerine ABD ve İngiltere tarafından planda bazı esnekliklere gidilerek Birleşmiş Milletler’i tamamen bertaraf etmeyen ve NATO tekeline dayanmayan yeni bir ortak plan sunuldu.204 Yunanistan 8 Şubat’ta, Türkiye ise 9 Şubat’ta bu yeni planı kabul ettiklerini bildirdiler.205 Soruna bir an önce çözüm bulunmasını amaçlayan ABD, Makarios’a bu kez planı kabul ettirmek için George Ball’u görevlendirdi. 

Ball, Kıbrıs’a gitmeden önce Ankara’ya uğrayarak 11 Şubat’ta Başbakan İnönü ve Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin ile görüştü. Makarios’un planı kabul 
etmesi ve sorunu BM’ye götürmekten vazgeçmesi konularında elinden geleni yapacağını belirterek Türk yetkilileri sakinleştirmeye çalıştı.206 Bu ziyaretin asıl 
amacı, müdahaleden vazgeçmek için ABD’nin sorunun çözülmesi yolunda daha aktif davranmasını şart koşan Türkiye’ye, bu yönde yoğun çaba sarf edildiğini 
göstermekti. 

12 Şubat’ta Lefkoşa’ya ulaşan Ball üç gün boyunca Makarios’la çeşitli görüşmelerde bulunarak değiştirilmiş teklifi kabul etmesi için Başpiskopos’u ikna 
etmeye çalıştı.207 Fakat konunun bütünüyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne götürülmesini ve BM’nin Kıbrıs’ın siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti etmesi gerektiğini savunan Makarios önerileri reddetti.208 Makarios planın, NATO himayesi altında taksim yoluyla adayı bir NATO üssü haline getireceğini,209 NATO kontrolünün de Türkiye’nin ve ittifakın çıkarlarını Kıbrıslı Rumların çıkarlarının üstünde tutacağını210 düşünüyordu. Bu red kararının ardında SSCB’nin, “Anglo - Amerikan Planı” aleyhine takındığı tutumun211 verdiği cesaret de vardı. 

George Ball Kıbrıs’tayken adada çatışmalar ve kanlı olaylar devam etmişti. Makarios’u ikna etme girişiminin başarısız olması ve Kıbrıs’taki çatışmalar 
nedeniyle Türkiye’nin her an müdahale edebileceğini düşünen Washington, Ball’a dönüşte Ankara’ya uğraması talimatını verdi. 14 Şubat’ta İnönü ve Erkin’le görüşen Ball, Türkiye’nin ABD’ye haber vermeden harekete geçmeyeceği yönünde teminat aldı. Ayrıca sorunun Birleşmiş Milletler’e taşınması durumunda Türkiye ve ABD’nin birlikte ve uyum içinde hareket etmesinin önemini vurgulayarak, ABD açısından oyunun henüz bitmemiş olduğunu ve BM’de Türkiye’nin antlaşmalardan doğan haklarına zarar verebilecek herhangi bir kararı ABD’nin desteklemeyeceğini belirtti.212 
Amerikalı yetkililer, sorunun çözülmesinden çok Türkiye’nin adaya müdahale etmemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. 

ABD, “çok da hazır olmadığı bir zamanda”213 NATO müttefikleri arasındaki çatışmayı ortadan kaldırmak amacıyla bir plan hazırlanmasına ortak olup, bu planın hayata geçirilmesi için kendi temsilcisini bölgeye göndererek soruna müdahil olmuştu. ABD’li yetkililer tarafından, diplomatik alanda olsa bile Kıbrıs 
anlaşmazlığına müdahil olmak, “belaya davetiye çıkarmak” olarak algılanmasına rağmen214 Londra Konferansı’ndan itibaren Türkiye ve Yunanistan’ı uzlaştırma 
çabalarında liderliği ABD üstlenecekti. 

2. Birleşmiş Milletler’de Kıbrıs Sorunu ve ABD’nin Tutumu 

Londra Konferansı’ndan bir sonuç alınamaması üzerine İngiltere, sorunu uluslararasılaştırma çabalarında ikinci tercihi olan Birleşmiş Milletler’e başvuru 
yapma yolunu seçti. ABD ve İngiltere için sorunu NATO dâhilinde çözmek kesinlikle daha tercih edilir bir yoldu. Fakat adadaki çatışmaların Türkiye ve 
Yunanistan arasında bir savaşa dönüşmesi durumunda bu yolun başarı ihtimali çok yüksek olmayacaktı. Ayrıca sorunu BM’ye götürmekten kaçınmak örgüte yönelik İngiliz ve Amerikan sadakatini ve güvenini de sorgulatabilirdi.215 

Makarios’un, Ulusal Muhafız Alayı adında özel bir polis gücü kuracağını duyurması ve Türkiye’nin de Kıbrıs’taki çatışmaların durdurulmaması durumun da müdahale hakkını kullanacağını belirtmesi İngiltere’nin bir an önce harekete geçmesi gerektiğini gösteren gelişmelerdi. Garantör ülkelerden biri olarak İngiltere, “ABD Başkanı ile istişareden sonra, 15 Şubat 1964 tarihinde, Kıbrıs’ta güvenliğin gitgide bozulmasından ötürü ortaya çıkan acil sorunları incelemek ve bu tehlikeli duruma bir çözüm getirilmesini sağlayacak uygun tedbirleri almak için, Güvenlik Konseyi’nin toplanmasını iste[di].”216 Birleşmiş Milletler’e başvurulması konusunda garantör devletler ve ABD fikir birliği içindeydi.217 

ABD, Kıbrıs sorununun BM’de görüşülmesine rıza göstermişti ancak bu örgütün yavaş işleyen mekanizması her an patlamaya hazır olan durum açısından 
sakıncalı görülüyordu. Johnson Yönetimi, BM’nin böyle bir felaket ortaya çıkmadan önce etkili bir önlem alıp alamayacağı konusunda şüphe duyuyordu.218 

Bu nedenle BM dışındaki kanallardan da girişimlere devam edildi. 

Başkan Lyndon Johnson, İngiltere Başbakanı Sir Alec Douglas Home’a 18 Şubat’ta bir mektup göndererek Güvenlik Konseyi’nin girişeceği faaliyetlerin 
sonuçlarını beklerken zaman kaybedilmemesi gerektiğini belirtti. Home’dan Garanti Antlaşması’nın 4. maddesine dayanarak birkaç gün içinde garantör ülkeleri kapsayan bir zirve toplantısı yapılması konusuna özen gösterilmesini isteyen Johnson, böyle bir toplantı yapılmasının Birleşmiş Milletler’in sorunu çözmeye yönelik çabalarına da yardımcı olacağını düşünüyordu.219 

Garantör ülkeler arasında yapılacak görüşmeler yoluyla sorunun çözülmesi yönündeki ABD arzusu, Başkan Johnson’ın 20 Şubat’ta Yunanistan Başbakanı 
George Papandreou’ya ve Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye, 21 Şubat’ta Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’a gönderdiği mektuplarda dile getirildi.220 ABD, özellikle Yunanistan’da ezici çoğunluk kazanarak kurulan yeni hükümetin çözüm yolunda olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyordu.221 Fakat gerek İngiltere’nin bu konuda isteksiz olması gerekse Yunan kamuoyunda, ABD’nin Kıbrıs sorununda Türkiye lehine bir politika izlediği düşüncesi nedeniyle yükselen Amerikan karşıtlığını arkasına alan Papandreou’nun karşı çıkması222 sonucu bu girişim başarısız oldu. 

Birleşmiş Milletler’de yapılan görüşmelerde ise ABD, Kıbrıslı Rumların aksi yöndeki iddialarına223 rağmen Zürih ve Londra Antlaşmaları’nın hâlâ geçerli 
olduğunu savunan bir tutum sergiledi. Garanti Antlaşması’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yaratan düzenlemelerin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek Güvenlik 

Konseyi’nin bu antlaşmayı veya herhangi bir uluslararası antlaşmayı feshetmek, ilga etmek ya da tadil etmek gibi bir yetkisinin olmadığını vurguladı. 

ABD’li yetkililere göre, Konsey’in yetkileri açısından mümkün olan işlem, 1959 Antlaşmaları ile kurulan devlet düzeninin yeniden tesis edilebilmesi için yine bu 
antlaşmalara uyumlu olan kararların alınmasıydı. ABD, Güvenlik Konseyi’nden “bir uluslararası barış gücü kurulması için acil bir düzenleme sağlanmasını ve bir BM Arabulucusu vasıtasıyla bütün tarafların çıkarlarını tatmin edebilecek uzun vadeli bir siyasi çözüm bulunması için gerekli şartların sağlanmasına katkıda bulunmasını” istedi.224 

18 Şubat’tan beri devam eden görüşmeler Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart’ta 186 sayılı kararı almasıyla sonuçlandı. Oybirliği ile alınan bu kararın225 4. 
maddesinde Kıbrıs’ta, Kıbrıs Hükümeti’nin de onayıyla bir Birleşmiş Milletler Barış Gücü kurulması, 7. maddesinde de Genel Sekreter’in Kıbrıs sorununun çözümü için İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs Hükümetleri ile anlaşarak bir arabulucu ataması tavsiye ediliyordu.226 Karar sorunun taraflarınca değişik yönlerden olumlu karşılandı.227 ABD de bu kararın alınmasından memnundu. Geçici de olsa Kıbrıs’taki durumun bir felakete dönüşmesini engelleyecek çözüm bulunmuştu.228 

Fakat 186 sayılı kararın alınmasından birkaç gün sonra, daha belirtilen önlemler gerçekleştirilemeden adada çatışmalar tekrar başladı. Kıbrıslı Rumların, 8 
Mart’ta Kıbrıs’ın çeşitli bölgelerindeki Türk mevzilerine saldırmaları229 üzerine 

Türkiye, 12 Mart’ta Makarios’a bir nota vererek ateşkes bir an önce sağlanmadığı takdirde Türkiye’nin müdahale edeceğini bildirdi.230 ABD’nin Kıbrıs sorunundaki 
girişimlerini devam ettirmesini uman Türkiye, Dışişleri Bakanı Erkin aracılığıyla ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Hare’i, Makarios’a verilen nota hakkında 
bilgilendirdi. Bu gelişme üzerine Büyükelçi Hare, ABD Dışişleri Bakanlığı’na da durumu bildirmek ve görüş almak için Erkin’den yirmi dört saat süre istedi.231 
Olumlu yanıt alan Hare’in, durumu Washington’a bildirmesi üzerine ABD’li yetkililer hemen harekete geçerek, BM gücünün en azından öncü birliklerinin bir an önce adaya gönderilmesi için girişimlerde bulundular.232 BM gücüne katılacak olan ülkeler gönderecekleri birliklerin adaya taşınması maliyetini karşılamayacak durumda oldukları için Başkan Johnson, taşıma işleminin ABD tarafından yapılmasına karar vererek girişimleri hızlandırmak istedi.233 

ABD’nin çabaları ve adadaki gelişmeleri görüşmek üzere toplanan BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı teyit eden yeni kararı sonucu, 14 Mart’ta BM 
gücünün öncü birliği Kıbrıs’a ulaştı.234 Bu gelişme üzerine Türkiye müdahale etmekten vazgeçti. Ancak Kıbrıs’taki gelişmelere kayıtsız kalınmayacağının bir 
göstergesi olarak 16 Mart’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kıbrıs’a asker gönderme konusunda hükümete yetki verdi.235 

27 Mart 1964’te BM Genel Sekreteri U-Thant, “Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler Gücü”nün (UNFICYP - United Nations Force in Cyprus) göreve başladığını 
duyurdu.236 Ocak ayından beri adada BM gözlemcisi olarak bulunan Hintli Tümgeneral Prem Singh Gyani, Genel Sekreter tarafından bu gücün komutanlığına atandı. Yine U-Thant tarafından BM Arabulucusu olarak atanan Finlandiyalı Sakari Tuomioja da Kıbrıs’a gönderildi.237

 3. Türkiye’nin Kıbrıs’a Müdahale Konusundaki Kararlılığının Arttığı Nisan - Mayıs 1964 Döneminde ABD’nin Tutumu 

BM Barış Gücü’nün göreve başlaması Kıbrıs’ın iki topluluğu arasındaki çatışmaları bir anda sona erdirmeye yeterli olmadı. 
Bunun için Kıbrıs Rum ve Türk   topluluklarının karşılıklı iyi niyetlerine de ihtiyaç vardı. Oysa tam tersine iki topluluk kendi paramiliter gruplarını, ana vatanlarından aldıkları destekle silahlandırmaya devam ediyorlardı. Barış gücünün amacına ulaşmasına engel olan bu tutumlar etkisini BM Arabulucusu Tuomioja’nın uzlaştırma çalışmalarında da gösteriyordu. 

Tuomioja, arabuluculuk çabalarındaki mevcut durumu “tünelin sonunda ışığın görünmediği bir nihai çıkmaz” olarak nitelendiriyordu.238 

Adaya BM Barış Gücü’nün yerleşmesi ile artık Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesinin çok da kolay olmayacağının farkında olan Makarios, 1960 sisteminin kısıtlarından kurtulmak için daha uygun bir döneme girildiğini düşünüyordu. 4 Mart 1964 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararının “egemen Kıbrıs Cumhuriyeti”ne atıf yapması ve bütün tarafları adanın “topraksal bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına” saygı göstermeye zorlaması Makarios’un amaçları açısından 
olumlu bir gelişmeydi.239 Nitekim şartların buna uygun olduğunu düşünen Makarios, 4 Nisan’da Türkiye Hükümeti’ne verdiği nota ile İttifak Antlaşması’nı tek taraflı olarak feshettiğini duyurdu. Türkiye Hükümeti de 6 Nisan 1964 tarihli nota ile bu işlemi protesto etti.240 

Yunanistan Hükümeti ise bu gelişmeyi normal karşılıyordu. Zaten Makarios’un giderek sertleşen tutumunun arkasında yeni kurulan Papandreou 
Hükümeti’nden aldığı destek yatmaktaydı.241 Bu destek sadece Makarios’un eylem ve söylemlerine yönelik değildi. Makarios ile nisan ayının ortalarında yaptıkları görüşmede Başbakan Papandreou, Türkiye’nin müdahale etmesi durumunda Yunanistan Kıbrıs’a anında yardım edebilecek kadar yakın olmadığı için adaya el altından silah ve asker yollama teklifinde bulunmuştu. Makarios’un bu teklifi kabul etmesiyle başlayan sevkiyat sonucu yaz aylarına kadar Kıbrıs’a yirmi bin tam teçhizatlı Yunan askeri gizli yollarla gönderildi.242 

Türkiye, BM Barış Gücü’nün adaya ulaşmasından sonra da sorunda herhangi bir ilerleme kaydedilememesinden ve Makarios’un bu tutumundan oldukça 
rahatsızdı. Başbakan İnönü, 15 Nisan’da verdiği bir mülakatta sorunun başlarında Türkiye adaya müdahale etmek istediğinde, ABD’nin buna karşı çıkarak BM gücünün kurulmasıyla işlerin yoluna gireceği yönünde teminat verdiğini ancak BM Barış Gücü kurulduktan sonra da hiçbir gelişme olmamasına rağmen soruna karışmama politikası izlemeye başladığını belirterek Washington’ın tutumunu eleştiriyordu.243 

İnönü’nün eleştirdiği gibi ABD mümkün olduğunca sorunun dışında kalma yönünde çaba gösteriyordu. Ancak Birleşmiş Milletler’in faaliyetlerinin krizi uzun 
süre tehlikesiz seviyede tutamayacağı düşüncesi nedeniyle de sorunla ilgili çözüm planları üretmeye çalışıyordu. Aslında olası en makul çözümleri bulabilmek için Washington’daki Amerikalı diplomatların beyin jimnastiği faaliyetleri çok öncesinde başlamıştı.244 Bazı diplomatların önerilerine sempatiyle bakılmasına rağmen ABD, Türkiye’yi veya Yunanistan’ı gücendirebileceği düşüncesiyle sorunun çözümü için resmi olarak bir plan önermekten kaçınıyordu.245 Soruna hiç istemediği bir anda hazırlıksız olarak müdahil olan ABD için bu öneriler, daha tehlikeli durumlarda kullanılması düşünülen tedbirlerdi. 

Bu doğrultuda bir girişim olarak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kıbrıs’taki elçiliğine 1 Nisan 1964’te gönderdiği telgrafta “Kıbrıs sorununa nasıl bir kalıcı siyasi 
çözüm bulunabileceği konusunda yorumda bulunulması” isteniyordu. 7 Nisan’da gönderilen cevapta ABD’nin Kıbrıs’taki temsilcisi Taylor Belcher,246 ABD’nin 
çıkarlarını da en üst düzeyde gözetmek kaydıyla, kendilerine göre sorun için en uygun çözüm yolunun “enosis veya Kıbrıs’ın bazı konularda özerk olmakla birlikte Yunanistan’a bağlanması” olduğunu belirtiyordu. Bu çözümün Kıbrıslı Türklere bazı yardımlar, Türkiye’ye de bazı imtiyazlar içermesi gerektiği vurgulanıyordu. 8 Nisan’da Türkiye ve Yunanistan’daki büyükelçiliklerden gelen telgraflarda da benzer yorumların yapıldığı görülüyordu: “[sınırlı] bağımsızlık ya da enosis, Kıbrıs sorununun tek olası çözüm yoludur; Yunanistan’la birleşme durumunda Türkiye’ye imtiyazlar verilmesi gerekecektir.”247 Birkaç istisna dışında ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de ülkelerinin çıkarları ile uyumlu olan en iyi çözüm yolunun “imtiyazlı enosis” olduğu konusunda hemfikirdi. Bu uzlaşma konusunda Başkan Johnson da Ball tarafından bilgilendirilmişti.248 

Yine de iki müttefik arasındaki krizin ortadan kaldırılmasının en iyi yöntemi olarak görülen, “Türkiye ve Yunanistan’ın ikili görüşmeler yoluyla uzlaşma 
sağlamaları” yönündeki girişimlere devam edildi.249 Nisan ayı sonunda Kıbrıs’ta Rumların başlattıkları saldırılar nedeniyle tekrar bir Türk müdahalesi ihtimalinin 
doğmaması için ABD, Birleşmiş Milletler’deki temsilcisi vasıtasıyla BM Genel Sekreteri’ne BM Barış Gücü’nün daha etkin olması yönünde çağrıda bulundu.250 

Ayrıca CENTO Bakanlar Konseyi toplantısı için Washington’da bulunan Dışişleri Bakanı Erkin ile görüşen Başkan Johnson, Türkiye’nin müdahaleden kaçınması 
gerektiğini ısrarla vurguladı. Müdahale edilmeyeceği yönünde güvence alan Johnson, Erkin ayrılırken biri Dışişleri Bakanı’nın kendisi, diğeri de Başbakan İnönü için olmak üzere, “Türk halkına ve İnönü’ye duyduğu hayranlığın nişanesi olarak” iki madalya verdi.251 İnönü’nün müdahale konusundaki sabrı ABD tarafından ödüllendiriliyordu. 

Mayıs ayı Kıbrıs sorunu ile mücadelede ABD açısından zor bir süreç oldu. Önce Türkiye ve Yunanistan’a çatışmaya girdikleri takdirde her ikisine de yapılan 
yardımın durdurulacağı uyarısında bulunuldu. Ayrıca iki ülke arasında bir savaş çıkması durumunda Trakya’da gözü olan Bulgaristan’ın da harekete geçebileceği, bunun da Doğu ve Batı Blokları arasında büyük bir çatışmaya yol açabileceği vurgulandı.252 

Yine mayıs başlarında ABD Senatosu Dışİlişkiler Komitesi Başkanı Senatör William Fulbright, Başkan Johnson tarafından sorunla yakından ilgili ülkelere 
“ABD’nin bölgede barışın korunmasına yönelik hassasiyetini” vurgulamakla görevlendirildi. Fulbright 4 - 6 Mayıs’ta Londra’yı, 6 - 7 Mayıs’ta Atina’yı ve 7 - 8 

Mayıs’ta da Türkiye’yi ziyaret etti.253 Senatör Fulbright’ın Lefkoşa’yı ziyaret etmemesi, ABD’nin sorunu bir Türkiye - Yunanistan anlaşmazlığı olarak görmesinin ve Makarios’un uzlaşmaz tutumu nedeniyle çözümü bu iki NATO üyesi ülke arasındaki görüşmelerde aramasının göstergesiydi.254 

Bu ziyaretlerin öncesine ait bir ABD Dışişleri Bakanlığı belgesine göre, 
Fulbright yapacağı görüşmelerde, Yunan Hükümeti’ne Kıbrıslı Rumlar üzerindeki kontrolünü daha etkin önlemlerle artırması gerektiğini, Türk Hükümeti’ne de 
müdahale etmeme yönünde izlediği sabırlı politikanın takdirle karşılandığını belirtecekti. Bununla birlikte, ABD’nin nihai çözüm yolunda herhangi bir planı 
olduğu yönünde izlenim vermekten de kaçınacaktı.255 Ball’a göre ise, bu ziyaretlerin temel amacı, bu iki ülkenin Kıbrıs sorununa yönelik eylemlerinin, ülkelerinin ulusal çıkarlarının çok ötesine geçtiğini, özellikle de Yunanistan’da anlaşılır kılmaktı.256 “Türkiye ve Yunanistan’ın ulusal çıkarlarını bu ülkelerin Başbakanlarına tanımlama özgürlüğü elde etmiş olan bir Amerikalı yetkili bir kez daha, NATO uyumu göz önüne alındığında bu iki ülkenin ulusal itibarlarının ikinci plana atılmasının doğal karşılanması gerektiğini vurgulama hatasını yapıyordu.”257 

Fakat ABD’nin, şubat ayındaki Ball misyonundan beri yeterince etkili faaliyetlerde bulunmadığını düşünen Türkiye’nin sabrı, düşünüldüğünün tersine, 
taşmak üzereydi. 12 - 14 Mayıs’ta Lahey’deki NATO Bakanlar Konseyi toplantısında ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk ile görüşen Türkiye Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin Kıbrıs’a müdahale konusunu yeniden gündeme getirdi. Rusk’a, BM’nin Kıbrıs’taki sorumluluklarının sona erdiği dönemde adadaki durumun daha da kötüleşmiş olacağı yönündeki öngörülerden bahsettikten sonra, o zaman Türkiye’nin müdahale etmek zorunda kalabileceğini belirten Erkin, bu durumda ABD’nin Türkiye’yi destekleyip desteklemeyeceğini sordu. Rusk ise müdahalenin Başkan Johnson tarafından en son çare olarak değerlendirildiğini, yine de bu soruya kesin cevabın ancak Başkan tarafından verilebileceğini belirtti.258 

12 Mayıs’ta ABD’nin Ankara Büyükelçisi Hare ile görüşen Başbakan İnönü de, askeri müdahalenin giderek daha düşünülür bir seçenek olduğunu dile getirdi. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;


184 Brian Mandell, “The Cyprus Conflict: Explaining Resistance to Resolution,” içinde Norma Salem, 
(der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 210. 
185 Boyd, op. cit., s. 4. 
186 Fırat, 1960-71 Arası Türk…, s. 126-127. 
187 Cihat Göktepe, “The Cyprus Crisis of 1967 and its Effects on Turkey’s Foreign Relations,” Middle Eastern Studies, Vol. 41, No. 3 (May 2005), s. 431. 
188 Murat Sarıca, Erdoğan Teziç ve Özer Eskiyurt, Kıbrıs Sorunu, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1975, s. 57-59. 
189 “Memorandum of Conversation,” Washington, January 24, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
190 “Telephone Conversation Between President Johnson and the Under Secretary of State (Ball),” 
Washington, January 25, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim 
Tarihi: 25.05.2009). 
191 Idem. 
192 “Memorandum of Conference With President Johnson,” Washington, January 25, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
193 “Editorial Note,” http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
194 Idem. 
195 “Memorandum of Conference With President Johnson,” Washington, January 25, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
196 “Editorial Note,” http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
197 “Telegram From the Supreme Allied Commander, Europe (Lemnitzer) to Secretary of Defense 
McNamara,” Paris, January 30, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
198 George Ball, The Past Has Another Pattern: Memoirs, New York, W. W. Norton & Company, 
1982, s. 341. 
199 Idem.; Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 6-7; Erim, op. cit., s. 240-241; Oberling, op. cit., s. 83. 
200 Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20116; New York Times, 
February 1, 1964’ten aktaran Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye…, s. 10. 
201 Oberling, op. cit., s. 83. 
202 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 7-8. 
203 “Johnson to Makarios in State to Nicosia,” 2 Feb. 1964, National Security File/National Security 
Council History, Box 16, Volume 3B: 1-20’den aktaran Brands, op. cit., s. 352. 
204 Toluner, op. cit., s. 111. 
205 Keesings Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20117. 
206 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, February 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); Ball, op. cit., 
s. 343. 
207 Ball, op. cit., s. 343-346; “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” 
Nicosia, February 13, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). 
208 Ball, op. cit., s. 344; Boyd, op. cit., s. 4. Brands’ın iddiasına göre Ball, Lefkoşa’ya giderken 
aslında bu çabasının boşuna olduğunu biliyordu. [Ball da hatıralarında Makarios’u kolay kolay 
inadından vazgeçiremeyeceğini bildiğini ancak bunu denemek zorunda olduğunu belirtmektedir. Bkz. 
Ball, op. cit., s. 342.] CIA’in desteklediği bir görüşe göre adaya gönderilecek böyle bir güçteki 
Amerikan askerleri, Kıbıslı teröristlerin saldırılarının hedefi olacaktı. Bkz. “CIA intelligence 
memorandum in State to Nicosia,” 11 Feb. 1964, National Security File/National Security Council 
History, Box 16, Volume 3B: 21-35’ten aktaran Brands, op. cit., s. 353. Bununla birlikte ABD, 
NATO gücüne katkıda bulunmayı taahhüt ettiği için Ball, Johnson Yönetimi’nin sözünden dönmüş 
gibi görünmemesi amacıyla ABD’nin güce katılamamasının sorumluluğunu Makarios’a yüklemek 
şeklinde bir plan yapmıştı. Bkz. “Ball to Johnson in Athens to State,” 9 Feb. 1964, Ibid.’den aktaran 
Brands, op. cit., s. 353. Ball’un Kıbrıs Dışişleri Bakanı Spyros Kyprianou ile yaptığı görüşmede ABD 
birliklerinin güce katılıp katılmaması konusunun Kıbrıs Cumhuriyeti’nin rızasına bağlı olacağını 
bildirmesi ve bunun üzerine Kyprianou’nun Amerikan askerlerinin de yer alması durumunda Kıbrıs’ta 
Amerikan imajının zedeleneceğini ve Amerikan karşıtı duyguların yükseleceğini belirtmesi [Bkz. 
“Telegram From the Embassy in the United Kingdom to the Department of State,” London, February 
9, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).]; 
ayrıca Ball’un ABD’nin Ankara, Atina ve Lefkoşa Büyükelçileri ile yaptığı görüşmeler sonrasında 
Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği telgrafta Amerikan askerlerinin Kıbrıslı Rumların vur-kaç 
taktiklerinin hedefi olacakları ve ABD’nin NATO lideri olması nedeniyle askerlerinin diğer Batılı 
güçlere göre daha fazla tepki göreceğini belirterek Amerikan askerlerinin kesinlikle güce katılmaması 
gerektiği yönünde düşündüğünü söylemesi de [Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the 
Department of State,” Athens, February 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).] bu iddiayı 
doğrular niteliktedir. Fikrini “ABD katkısı olmadan bir NATO gücü kurulması” yönünde değiştirmiş 
olmasına rağmen Ball’un planı kabul ettirmek için Lefkoşa’ya gitmesinin sebebi ise “daha önce 
Türkiye’yi müdahale etmekten alıkoymak için, ABD’nin “daha etkin olacağı” yönünde verdiği sözden 
dönmesinin ABD-Türkiye ilişkilerinde kötü sonuçlara yol açabileceği” düşüncesiydi. Bkz. Idem. 
209 P. N. Vanezis, Makarios: Pragmatism v. Idealism, London, Abelard-Schuman, 1974, s. 130. 
210 Mandell, op. cit., s. 210. 
211 Londra Konferansı’nda sorunun NATO içi bir sorun olarak ele alınması, üç garantör devlet 
arasındaki görüşmelerle çözümlenmeye çalışılması, Kıbrıs’ta düzeni korumak için bir NATO gücünün 
kurularak Kıbrıs’a gönderilmesinin teklif edilmesi ve soruna taraf olmayan ABD’nin de işe karışması 
SSCB’nin tepkisini çekti. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olmalarından ötürü ABD, İngiltere 
ve Fransa’ya ve komşu ülkeler oldukları 
için Türkiye ve Yunanistan’a 7 Şubat 1964 tarihinde verilen 
Sovyet notalarında, Kıbrıslıların kendi sorunlarını kendilerinin çözümlemesi veya sorunun bütünü ile 
BM’ye götürülmesi gerektiği vurgulanıyordu. Bkz. Cumhuriyet Gazetesi, 9 Şubat 1964’ten aktaran 
Aziz, op. cit., s. 173-174. Notalarda, “Sovyetler Birliği’nin, resmi devlet başkanı Makarios’u 
kararlarında destekleyeceğini” bildirmesi sayesinde Makarios, Londra Konferansı sonucu Türkiye ve 
Yunanistan’ın kabul ettiği NATO kuvvetlerinin adada düzeni sağlaması önerisini tüm baskılara karşı 
reddedebilmişti. Bkz. Fırat, op. cit., s. 144. 
212 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Turkey,” Washington, February 14, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
213 Charles W. McCaskill, “US-Greek Relations and the Problems of the Aegean and Cyprus,” 
Journal of Political and Military Sociology, Vol. 16 (Fall 1988), s. 228. 
214 Brands, op. cit., s. 350. 
215 Ehrlich, op. cit., s. 1047. 
216 Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20117-20118. 
217 “Başbakan İsmet İnönü’nün Kıbrıs Konusunda verilen bir genel görüşme önergesi üzerine 18 
Şubat 1964 tarihli Millet Meclisi toplantısında yaptığı konuşma,” Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 
Cilt 27, s. 11’den aktaran Sezer, op. cit., s. 157. 
218 Brands, op. cit., s. 350. 
219 “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
February 18, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
220 “Message From President Johnson to Prime Minister Papandreou,” Washington, February 20, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Bu 
mektubun metninin verildiği belgede yer alan açıklayıcı notta Başkan Johnson’ın Başbakan İnönü ve 
Cumhurbaşkanı Makarios’a da benzer içerikli mektuplar gönderdiği belirtilmektedir.] 
221 Yunanistan’da Kasım 1963’te yapılan seçimleri kazanarak yeni hükümeti kuran George 
Papandreou ile eski Başbakan Constantine Karamanlis’in oy oranları arasında çok az fark vardı. 
Koltuğunu sağlamlaştırmak isteyen Papandreou’nun istifası sonucu Şubat 1964’te yapılan seçimleri 
yine Papandreou ama bu kez % 53’lük oy oranıyla kazandı. Bkz. Richard Clogg, A Concise History 
of Greece, New York, Cambridge University Press, 1992, s. 157-159. Taraflar arasında yeniden 
görüşme yapılması yönündeki isteğin altında yatan nedenlerden biri, 18 Şubat 1964’te Yunanistan’da 
böyle güçlü halk desteğine sahip bir hükümet kurulmasıydı. Diğeri ise, Türkiye’nin tek taraflı 
müdahalede bulunmaması için bir güvencenin sağlanmasıydı. Bkz. “Telegram From the Department 
of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, February 18, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
222 “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
February 26, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). 
223 Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Kyprianou, Konsey’deki tartışmaların daha başında 1959 
Antlaşmaları’nın kendilerine dayatıldığını belirtmişti. Kıbrıslı Türklerin Aralık 1963’te başlayan 
olaylar sonucu Rumları protesto ederek yönetimden çekilmeleri nedeniyle sadece Kıbrıslı Rumlardan 
oluşan Kıbrıs Hükümeti, bu antlaşmaların bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine zarar 
verdiğini belirten bir Güvenlik Konseyi bildirisi elde etmeyi amaçlıyordu. Bkz. Ehrlich, op. cit., s. 
1060. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM’deki temsilcisi Zenon Rossides’ti. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk 
topluluğunun Rossides’in Türk topluluğunu temsil etmediği yönündeki itirazları cevapsız bırakılmıştı. 
Bkz. James H. Wolfe, “The United Nations and the Cyprus Question,” içinde Norma Salem, (der.), 
Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s.228. 
224 UN Year Book, 1964’ten aktaran Bayülken, op. cit., s. 108. 
225 Sadece kararın 4. maddesi, Kıbrıs’a BM Gücü de olsa yabancı 
birliklerin gönderilmesi konusunda 
olumsuz düşüncesini belirten SSCB’nin isteği üzerine ayrı bir oylamaya sunuldu. Bu ayrı oylama 
sırasında Güvenlik Konseyi’nin diğer sekiz üyesi lehte oy kullanırken SSCB, Çekoslovakya ve Fransa 
çekimser kaldılar. Bkz. UN Doc. S/PV. 1102, March 4, 1964, p. 5’ten aktaran James A. Stegenga, 
The United Nations Force in Cyprus, [y. y.], Ohio State University Press, 1968, s. 70. 
226 Kararın metni için bkz. “Resolution Adopted By The Security Council At Its 1102nd Meeting On 4 
March 1964,” S/5575, 4 March 1964, 
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N64/048/33/PDF/N6404833.pdf?OpenElement (Erişim 
Tarihi: 25.05.2009); Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 8-9; Erim, op. cit., s. 253-255; 
Stegenga, op. cit., s. 68-69. 
227 Nasuh Uslu, Türk-Amerikan İlişkilerinde Kıbrıs, Ankara, 21. Y.Y. Yayınları, 2000, s. 82-83; 
Erim, op. cit., s. 255-256; Stegenga, “UN Peace-Keeping:…,” s. 3; Bölükbaşı, “The Cyprus Dispute 
and…,” s. 417; Sönmezoğlu, Tarafların Tutum…, 12. 
228 Ball, op. cit., s. 348. 
229 Bölükbaşı, The Superpowers and…, s. 72. 
230 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 9-10. 
231 “Circular Telegram From the Department of State to All Posts,” Washington, March 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
232 Ball, op. cit., s. 349. 
233 “Circular Telegram From the Department of State to All Posts,” Washington, March 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “National 
Security Action Memorandum No. 286,” Washington, March 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
234 Uslu, op. cit., s. 84. 
235 Erim, op. cit., s. 263. 
236 Boyd, op. cit., s. 1. BM Genel Sekreteri’nin kayda değer çabaları sonucu UNFICYP dokuz ülkenin (Kanada, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, İsveç, İngiltere, Avustralya, Avusturya, Yeni Zelanda) katılımıyla oluştu. Bkz. Ehrlich, op. cit., s. 1049. Gücün yetkileri oldukça kısıtlıydı. 
Paramiliter grupları silahsızlandırma ya da barışı tesis etmek için güç kullanma yetkileri yoktu. Sadece çatışan tarafların arasında durmakla görevlendirilmişti ve ancak kendini savunmak için ateş açabilme yetkisi vardı. Bkz. Foley ve Scobie, op. cit., s. 164. Bu kısıtlı yetkilere rağmen birçok gözlemciye göre UNFICYP çatışmayı önleme ve bastırma konularında uzun vadede başarılı oldu. Bkz. Dan 
Lindley, “Historical, Tactical and Strategic Lessons from the Partition of Cyprus,” International Studies Perspectives, Vol. 8, Issue 2 (May 2007), s. 233-234. Ancak 186 sayılı kararı kabul etmek için SSCB ve Fransa’nın, “gücün giderlerinin BM bütçesinden karşılanmaması” yönünde koydukları şart nedeniyle finansman konusunda sorunlar yaşandı. Finansal yükün büyük kısmını gönüllü yardımlar yoluyla asıl olarak ABD ve İngiltere üstlendiler. Bkz. Ehrlich, op. cit., s. 1050. UNFICYP hakkında daha detaylı bilgi için bkz. James A. Stegenga, The United Nations Force in Cyprus, [y. y.], Ohio State University Press, 1968.237 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 10-11; Oberling, op. cit., s. 87. 
238 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, April 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
239 Bölükbaşı, “The Cyprus Dispute and…,” s. 417. 
240 Keesings Contemporary Archives, Vol: XVI, (1963-1964), s. 20121. 
241 Papandreou’nun Kıbrıs politikası için bkz. Sarıca, et al., op. cit., s. 64-66. 
242 Andreas G. Papandreou, Namlunun Ucundaki Demokrasi, çev. Semih Koray ve Mehmet Emin Yıldırım, Ankara, Bilgi Yayınları, 1988, s. 164. 
243 Milliyet, 16 Nisan 1964’ten aktaran Süha Bölükbaşı, Barışçı Çözümsüzlük: Ankara’nın ABD ve BM ile Kıbrıs Macerası, Ankara, İmge Kitabevi, 2001, s. 120. 
244 ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri krizin ilk dönemlerinde birbirlerinden oldukça farklı çözüm önerileri ile ortaya çıkıyorlardı. “Yunanistan ve Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde ortaklaşa egemenlik sahibi olmaları”ndan “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve adadaki toplulukların güvenliğinin İngiltere tarafından sağlanması”na, “taksim”den “Türkiye ile Yunanistan arasında toprak değişimi”ne kadar 
çeşitlilik gösteren bu çözüm önerilerinden birkaçı için bkz. Nicolet, op. cit., s. 99-100. 
245 20 Şubat’ta Başbakan Papandreou ile görüşen ABD’nin Atina Büyükelçisi Henry Labouisse, ABD’nin sorunun nihai çözümünün ne olması gerektiği konusunda önceden üstünde düşünülmüş fikirleri olmadığını söylemişti. Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, February 21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Benzer bir açıklama 29 Nisan’da Başkan Johnson tarafından Dışişleri Bakanı 
Erkin’e yapıldı. Bkz. “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
246 Belcher’in Büyükelçi olarak atanması ABD Senatosu’nda 1 Mayıs 1964’te kabul edilmiştir. Bkz. “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, May 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
247 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, April 7, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [8 Nisan 1964 
tarihli telgraflara ilişkin bilgiler de bu telgraf metninin sonundaki açıklayıcı notta yer almaktadır.] 
248 Ball to President Johnson, “Memorandum for the President - Items for Evening Reading,” 10 April 1964: Lot 74D164, Entry 5049, President’s Evening Reading Reports, 1964-1974, box 1, National Archives and Records Administration (NARA)’dan aktaran Nicolet, op. cit., s. 101. Bu dönemde  taraflara bir çözüm önerisi olarak sunulmamış olmasına rağmen, üzerinde geniş bir uzlaşı sağlanan bu kalıcı çözüm önerileri, arabuluculuk faaliyetine girişeceği ileriki aylarda ABD’nin tutumunu şekillendirmesi bakımından önemlidir. 
249 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, April 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram 
From the Department of State to the Embassy in Turkey,” Washington, April 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
250 “Telegram From the Department of State to the Mission to the United Nations,” Washington, April 
28, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
251 “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
252 The New York Times, 6 May 1964’ten aktaran Sander, op. cit., s. 230. Yardımların kesilebileceğine yönelik tehdit NATO Genel Sekreteri Dirk Stikker tarafından Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’daki temsilcilerine de yapılmıştı. Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, May 6, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Cihat Göktepe ile yaptığı bir mülakat sırasında Denktaş’ın aktardığına göre İsmet İnönü kendisine, 1964 krizinde Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale edememesinin nedenlerinden biri olarak Bulgaristan’ın Yunanistan’a saldırma niyeti taşımasını göstermiştir. İnönü, Bulgaristan’dan gelen bir heyetin kendisine Türkiye’nin Kıbrıs’a ne zaman müdahale etmeyi planladığına ilişkin sorular yönelttiğini, Bulgarların amacının Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarma yapmasıyla birlikte Yunanistan’a saldırmak olduğunu, bunun da kaçınılmaz olarak iki blok arasında üçüncü dünya savaşına yola açacağına inandığını Denktaş’a söylemiştir. Bkz. Göktepe, op. cit., s. 441-442. 
253 “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
254 Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye…, s. 13-14. Nicolet de bu görüşe uygun olarak ABD’nin Nisan 1964’ten itibaren Lefkoşa ile ilişkilerinin ivmesini düşürdüğünü belirtmektedir. Bkz. Nicolet, op. cit., s. 102. 
255 “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
256 Ball, Deptel Nicosia 815, 3 May 1964: Lot 66D110, Entry 3051B, Conference File 2392: Sen. 
Fulbright’s Trip to Europe and Near East, May 1964, box 347, NARA’dan aktaran, Nicolet, op. cit., s.102. 
257 Nicolet, op. cit., s. 102. 
258 “Telegram From Secretary of State Rusk to the Department of State,” The Hague, May 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,




***

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 5

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 5


 6. Komünist Parti AKEL’in Varlığı 

AKEL (Anorhotikon Komma Ergazomenou Laou - Çalışan Sınıfın İlerici Partisi), 1941’de kuruldu. Zaman zaman enosisi savunarak kısa sürede büyük destek 
kazanan parti, 1946’da adanın en güçlü siyasi örgütü haline geldi. Kıbrıs’ın bağımsızlığından önceki ve hemen sonraki dönemlerde Moskova ile sıkı işbirliği 
yapan AKEL, Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin kaldırılmasını savunuyordu. 
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni doğuran 1959 Londra ve Zürih Antlaşmalarını, self-determinasyon prensibine aykırı bulduğu için tanımıyordu.138 Makarios’un Kıbrıs’taki siyasi hâkimiyetinde, AKEL’in kendisine verdiği desteğin büyük etkisi vardı.139 

AKEL, komünist olmayan dünyada en güçlü komünist partilerden biriydi,140 hatta İsrail ve Lübnan dışında Ortadoğu’daki tek yasal komünist partiydi.141 Kıbrıs Türk toplumunda bağımsız ve özgün bir sol hareket olmaması nedeniyle bu toplum içindeki sol unsurlar da AKEL bünyesinde yer alıyorlardı.142 

Adada etkisi büyük bir siyasi parti olan, Kıbrıs’ta 1960’ta kurulan düzene karşı çıkan, bağlantısız politikalar izleyen Makarios’u destekleyen ve Sovyetler 
Birliği Komünist Partisi’nin izlediği çizginin dışına çıkmayan143 AKEL’in varlığı da ABD açısından, Kıbrıs’a yönelik tutumda göz önünde bulundurulması gereken bir 
diğer önemli faktördü. 

 7. SSCB’yi Çevreleme Politikası Açısından Kıbrıs’ın Önemi 

Kıbrıs, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB’nin etkisinin Doğu Avrupa dışında da yayılmasını önlemek amacıyla uygulamaya başladığı “çevreleme 
politikası” açısından da önem taşıyordu. Birincisi, Kıbrıs’ta yaşanan sorun, çevreleme politikasının kilit örgütlerinden olan NATO’nun güneydoğu kanadındaki iki ülkeyi karşı karşıya getirerek ittifakın gücünü ve istikrarını tehdit ediyordu. İkincisi, Kıbrıs’ta etkili siyasi aktörler olan Makarios’un ve AKEL’in SSCB ile yakın ilişkiler kurmaları, komünizmin Doğu Akdeniz’de bir üs kazanması tehlikesini gündemde tutuyordu. 

NATO’nun 1949 yılında kurulmasından sonra, 1951’de ANZUS (Avustralya, Yeni Zelanda, Amerika Birleşik Devletleri Güvenlik Paktı), 1954’te SEATO (Güney 
Doğu Asya Antlaşması Örgütü), 1955’te Bağdat Paktı (1959’dan sonra CENTO Merkezi Antlaşma Örgütü) gibi ittifaklar ve çeşitli ülkelerle imzalanan ikili 
anlaşmalar sayesinde çevreleme politikasına ilişkin önemli adımlar atılmıştı.144 Fakat Kıbrıs sorunu, SSCB’ye, bu soruna taraf olan Türkiye ve Yunanistan arasındaki anlaşmazlıktan yararlanarak NATO içindeki çatlağı daha da büyütme ve böylece çevreleme politikasının etkisini azaltma imkânı sağlıyordu. 

Truman Doktrini’nin ilanından beri ABD’nin Doğu Akdeniz politikasının temel hedefi, SSCB’yi bu bölgenin dışında tutmaktı. Bu nedenle ABD’li yetkililere 
göre, Kıbrıslıların arzuları ters yönde olsa da, Kıbrıs, Atlantik İttifakı’nın bir meselesiydi ve öyle kalmalıydı.145 “Diğer taraftan, SSCB’nin adaya ilişkin politikası, 

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’daki İngiliz -sonradan Amerikan- etkisini zayıflatacak her hareketi desteklemek temeli üzerine kurulmuş[tu].”146 

1960’ta Kıbrıs sorununa bulunan çözüm hem iki NATO müttefikini çatışmadan uzaklaştırması hem de bu ülkelere garantörlük yetkisi vererek adayı 
devamlı NATO şemsiyesi altında tutması nedeniyle ABD’nin SSCB ile ilişkilerinde Kıbrıs’ı bir tehlike olmaktan çıkarmıştı. ABD, SSCB’yi çevreleme taahhüdünde 
bulunduğu için, dünyanın herhangi bir yerindeki komünizmi çevrelemeyi de taahhüt etmiş147 gibi davranıyordu. Bu çözüm, bu taahhüdün de yerine getirildiğini gösteriyordu. Bu şartlar altında, Kıbrıs’ın tarafsız politikalar izlemesi, NATO’nun güneydoğu kanadının güvenliği sorunu düşünüldüğünde çok da önemli değildi.148 

Ancak 1963 sonunda yeni devlette ilk büyük kriz patlak verince gerek sorunun BM’ye taşınması durumunda SSCB’nin istismarına uğrayacağı, gerekse adadan yükselen yardım taleplerine SSCB’nin cevap verebileceği düşünceleri ABD’yi yeniden endişelendirmeye başlayacaktı. 

II. 1964 KIBRIS KRİZİ VE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN TUTUMU 

Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplulukları arasında karmaşık ve hassas bir denge kuran 1960 sisteminin fiilen ortadan kalkmasına neden olan kanlı olaylar 1963 yılı sonunda başladı. İki topluluk arasında, yeni devletin işleyişine ilişkin anlaşmazlıkların şiddet olaylarına dönüşmesi ve bu durumun garantör ülkeler 
Türkiye ve Yunanistan arasında gerilime yol açması, Amerikalı devlet adamlarının Kıbrıs’a bakışlarında NATO’nun güneydoğu kanadındaki tehlike algısını yeniden ilk sıraya taşıdı. 

Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra adanın iki NATO müttefiki arasında bir anlaşmazlık konusu olmaktan çıkması, ABD’nin Kıbrıs’a yönelik politikalarını 
şekillendiren etkenlerin öncelik sıralamasını değiştirmişti. 1964 krizi ortaya çıkana kadar ABD’nin Kıbrıs politikasına genellikle komünist parti AKEL’in gücündeki artış ve Makarios’un bağlantısız dış politika tutumu gibi etkenler yön vermişti. Bu gelişmelerin önünü alabilmek ve Kıbrıs üzerindeki Amerikan etkisini artırabilmek için ABD, Kıbrıs’a giderek artan ekonomik yardımlarda bulunuyordu.149 Aksi takdirde Kıbrıs’ın ihtiyaç duyduğu yardımların SSCB tarafından karşılanacağı ve Doğu Akdeniz’de komünizmin etkisinin artacağı düşünülüyordu.150 Kıbrıs’taki Amerikan tesislerine kısıtsız erişim151 ve adadaki güçlü sol siyasi hareketi dengeleyebilmek için sağ kanat partilerinin kurulması, var olanların güçlendirilmesi152 gibi konularda da ABD, Makarios’la sıkı bir pazarlık içindeydi. 

ABD, Kıbrıs sorununun ciddi bir uluslararası anlaşmazlık olarak dünya siyasetinde yer almaya başlamasından beri, bu sorunun Türkiye ve Yunanistan’la olan ilişkilerini kötü yönde etkileyeceğini düşünerek doğrudan müdahalede bulunmaktan kaçınıyordu. Bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan kısa süre sonra anayasal hükümlerin uygulanması konusunda Rum ve Türk topluluklar arasında yaşanan anlaşmazlıkların153 büyümesinden korkan ABD’li yetkililer, bu tür sorunların garantör devletler arasında barışçı yollarla çözülmesi için girişimde bulunması konusunda İngiltere’ye baskı yapıyordu.154 Kıbrıs yükünü ABD ile paylaşmak isteyen İngiltere ise, sadece kendi çabalarıyla mevcut sorunların çözülemeyeceğini imâ ederek bu konuda ABD’den gelecek her tür yardımı memnuniyetle kabul edeceğini belirtiyordu.155 

ABD’li devlet adamları bu müdahil olmama politikasını 1964 krizine kadar, zor da olsa sürdürmeyi başardılar. Fakat Kennedy suikastı sonucu 22 Kasım 1963’te 

ABD’de başkanlık koltuğuna oturan ve özellikle de selefi kadar deneyimli olmadığı dış ilişkiler alanında Başkan Kennedy’nin politikalarını devam ettirme gerekliliğinin bilincinde olan Lyndon Baines Johnson’ı156 Kıbrıs sorunu açısından çok daha zor bir dönem bekliyordu. Başkan olmasının üzerinden bir ay geçmeden Kıbrıs’ta, ABD’nin soruna müdahil olmasına yol açacak olan kriz süreci başladı. 

A. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasal Sorunları Ve Aralık 1963’te Başlayan Kriz 

1. 1960 Sistemine İlişkin Anlaşmazlıklar ve Cumhurbaşkanı Makarios’un Anayasada Değişiklik Önerileri 

1959 Antlaşmaları, her ikisini de tadamamış olan bir ülkeye barış ve bağımsızlık getireceği ümidiyle imzalanmıştı.157 Ancak NATO’nun çıkarları ön planda tutularak hazırlanmış olan bu antlaşmalara dayanılarak kurulan sistemin fazla uzun ömürlü olmayacağını anlamak için çok zaman geçmesi gerekmedi. 

Kıbrıs Cumhuriyeti sui generis (kendine özgü) bir devletti. Ancak kurucu antlaşmalarda iddia edildiği gibi egemen, üniter ve bağımsız değildi.158 Ayrıca 
Makarios’a göre, antlaşmalarla bir devlet yaratılmıştı, ancak bir ulus yaratılamamıştı.159 Kendisine zorla imzalattırıldığını iddia ettiği160 bu antlaşmalar, “adanın kolonyal geçmişinin kalıntıları”ydı.161 Mevcut sistemle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geleceği olmadığına inanan Cumhurbaşkanı Makarios daha 1962 yılının ocak ayında anayasanın değiştirilmesi gerektiğinden bahsediyordu.162 Bu belki de yerinde bir tespitti çünkü vergi yasasının çıkarılması, kamu hizmetlerinde görev alacak Türklere ve Rumlara yönelik kotanın uygulanması, belli oranlarda Türk ve Rum askerlerden oluşacak Kıbrıs ordusunun oluşturulması, Kıbrıs’taki beş büyük şehirde iki topluluğun ayrı belediyeler kurması, Temsilciler Meclisi’nde toplulukların ayrı oy çoğunluklarıyla karar alınması ve cumhurbaşkanı yardımcısının veto hakkı gibi konularda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle kısa sürede devlet işleyemez hâle gelmişti.163 

Adadaki topluluklar arasında yaşanan bu anlaşmazlıkların Türkiye -Yunanistan ilişkilerine de olumsuz etkide bulunduğunun bilincinde olan ABD, Kıbrıs’taki süreci endişeyle izliyordu. Bu nedenle Makarios, ABD Başkanı’nın daveti üzerine 1962 Haziranı’nda gerçekleştirdiği Washington ziyareti sırasında Başkan Kennedy tarafından, adadaki durumu kontrol altına alması yönünde uyarılmıştı.164 

ABD’nin uyarılarına ve 1963 Aralığı’na kadar Türkiye’nin Kıbrıs Hükümeti nezdinde on dört kez girişimde bulunarak Kıbrıs Anayasası’nın temelinde olan 
antlaşmalara uyulması konusunda ısrar etmesine165 rağmen Makarios, anayasanın on üç noktada değiştirilmesi gerektiğine ilişkin görüşlerini 30 Kasım 1963’te açıkladı.166 “Toplumlararası Anlaşmazlığın Belirli Sebeplerini Ortadan Kaldırmak ve Devletin Düzgün İşlemesini Kolaylaştırmak İçin Önerilen Tedbirler ”167 başlığını taşıyan bu değişiklik önerileri esasında Türk topluluğunun “haklarının ve bunları teminat altına alan hükümlerin değiştirilmesini öngörüyordu. Bunların kabulü Türk cemaatini ortak bir cemaatten çoğunluğun takdirine tâbi bir azınlık statüsüne sokacaktı.”168 Bu nedenle Türkiye, 6 Aralık 1963’te bu önerilerin kabul edilemez olduğunu belirten bir bildiri yayınladı.169 

Türkiye’yi kızdıran bu gelişmeler ABD açısından ise kaygı vericiydi. Makarios’un 5 Ocak 1962’de anayasanın bazı kısımlarının değiştirilmesi gerektiğini belirtmesiyle adada topluluklar arası şiddetin tekrar başlaması korkusunu yaşayan ABD,170 Makarios’un değişiklik önerilerini Türkiye’nin sert bir şekilde reddetmesinin Kıbrıs’ta çatışma tehlikesini artırdığını düşünüyordu. Amerikalı diplomatlar, öneriler üzerinde tartışmanın imkânsız olduğu yönündeki Türk Hükümeti görüşüne katılmadıklarını belirtirken171 aslında adada gerilimin artmasından duydukları korkuyu dile getiriyorlardı. ABD tarafından Türkiye’ye Türk toplumu lideri Fazıl Küçük’ün, en azından üzerinde tartışmak isteyebileceği noktaları belirtmesinin, Makarios’un daha aşırı adımlar atmak için öne sürebileceği bahaneleri ortadan kaldıracağı yönünde tavsiyelerde bulunuluyordu.172

 2. Kıbrıs’ta Çatışmaların Başlaması ve Krizin İlk Günlerinde ABD’nin Tutumu 

Anayasada değişiklik önerisi yapılmasından beri artan gerilim 21 Aralık 1963 günü Lefkoşa’da iki topluluk arasında çatışmaların başlamasına neden oldu. Kısa 
sürede Kıbrıs’ın diğer bölgelerine de sıçrayan bu çatışmalar özünde içsel bir sorun olsa da Garanti Antlaşması’nın varlığı nedeniyle uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehdit oluşturuyordu.173 

Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş yaşanmasından korkan ABD, ilk adımını 23 Aralık’ta attı. ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, Ankara ve Atina’daki 

Amerikalı büyükelçilerden, her iki ülkeye de “Askeri Yardım Programı (Military Assistance Program - MAP) ile sağlanan donanımın, Kıbrıs’taki Türk ya da Yunan 
birlikleri tarafından ABD’nin önceden açık rızası alınmadan kullanılmasının, Askeri Yardım Programı Anlaşması’nın sözüne ve ruhuna aykırı bir hareket olarak değerlendirileceğini” bildirmelerini istedi.174 25 Aralık 1963’te ABD Başkanı Johnson, Cumhurbaşkanı Makarios ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Küçük’e birer mesaj göndererek sükûnet çağrısında bulundu.175 Fakat bu girişimler ABD’nin beklediği etkiyi yaratmadı. 

Türkiye’nin, Garanti Antlaşması kapsamında İngiltere ve Yunanistan’a birlikte hareket etme çağrısında bulunmasına rağmen beklediği tepkiyi görememesi 
üzerine Türk uçakları 25 Aralık’ta ada üzerinde ihtar uçuşu yaptı.176 Bu durum ABD’li yetkililere Türkiye’nin adaya tek taraflı müdahalede bulunma konusundaki ciddiyetini gösterdi.177 Yine aynı gün Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, ABD Başkanı’na bir mektup göndererek, adadaki olayların sona erdirilmesi için bütün olanakların kullanılmasını istedi. Başkan Johnson’ın ertesi gün gönderdiği cevapta ise, garantör devletlerin barışçı bir çözüm bulunması yolundaki her türlü davranışlarının ABD tarafından destekleneceği belirtiliyordu.178 

Türk jetlerinin ihtar uçuşu yapmasının ardından İngiltere ve Yunanistan adaya ortak bir barış gücü operasyonu düzenleme konusunda Türkiye’ye destek verdiler. Bu gücün İngiliz birliklerinden oluşturulmasına karar verildi.179 Bu sırada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kıbrıs Hükümeti’nin Türkiye’ye yönelik suçlamalarını değerlendirmek üzere toplandı. 27 Aralık’ta yapılan toplantıdan herhangi bir önlem kararı çıkmadı. Sorunun çözülmesinde birlikte hareket etme kararı alan üç garantör devletten İngiltere’nin Londra’da bir konferans yapılması çağrısına Türkiye ve Yunanistan’ın olumlu cevap vermeleriyle tansiyon az da olsa düşürüldü. 

1964 yılının büyük bölümünde devam edecek olan bu krizin ilk günlerinde ABD’nin tutumu önceki yıllarda izlediği politikanın devamı niteliğindeydi. ABD, 
Türk - Yunan geriliminin tekrar yükselmesinden büyük endişe duymasına rağmen yine doğrudan bir müdahaleden çok dolaylı bir karışma yöntemi izledi.180 
Örneğin 
Türkiye’nin ada üzerinde ihtar uçuşu yaptırdığı uçakların NATO yardımı çerçevesinde verilen ve NATO kumandasına tahsis edilmiş uçaklar olmasına rağmen bu eylemi nedeniyle Türkiye’ye herhangi bir şikâyette bulunmadı.181 Taraflara sorunun barışçı yollarla çözülmesi yönünde çağrılar yaparken bu konudaki liderlik rolünü İngiltere’nin üstlenmesi gerektiği düşüncesini muhafaza etti.182 Aslında ABD, Kıbrıs‘ta kalıcı bir siyasi çözüme ulaşılması için sorunun taraflarına yardım etmek istiyordu ancak bu konuda aşırı bir ulusal taahhüt altına girmekten de kaçınıyordu.183 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

138 Thomas W. Adams ve Alvin J. Cottrell, Kıbrıs’ta Komünizm, Ankara, Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Matbaası, 1967, s. 5-9. 
139 Joseph S. Joseph, Ethnic Conflict and International Politics: From Independence to the Treshold of the Europen Union, London, Macmillan, 1997, s. 68’den aktaran Güney, op. cit., s. 30. 
140 Idem. 
141 Thomas W. Adams, AKEL: The Communist Party of Cyprus, Stanford, Hoover Institution Press, 1971’den aktaran Augustus Richard Norton, “The Soviet Union and Cyprus,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 107. 
142 Gürel, Tarihsel Boyut İçinde…, s. 54. 
143 “1949 yılında AKEL’in yönetim kadroları arasındaki iç hesaplaşma, Sovyetler Birliği’ne yakın olan grubun kesin biçimde partiye hâkim olması ile sonuçlanmıştır.” Bkz. Sönmezoğlu, Tarafların Tutum…, s. 35. 
144 Halûk Ülman, “NATO ve Türkiye,” S.B.F. Dergisi, C. XXII, No. 4 (Aralık 1967), s. 147. 
145 Jr. H. W. Brands, “America Enters the Cyprus Tangle 1964,” Middle Eastern Studies, Vol. 23, No. 3 (June 1987), s. 349-350. 
146 Sönmezoğlu, op. cit., s. 35. 
147 Morgenthau, op. cit., s. 124. 
148 Joseph Roucek, Kıbrıs’ın tarafsızlığının, ABD ve SSCB için kabul edilebilir bir durum olduğunu iddia etmektedir. Bkz. Joseph Roucek, “Cyprus in the Mediterranean Geopolitics,” Il Politico, 41 (4), s. 739’dan aktaran Botsas, op. cit., s. 257. 
149 “National Security Action Memorandum No. 71,” Washington, August 23, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); 
“Memorandum From the Executive Secretary of the Department of State (Battle) to the President's Special Assistant for National Security Affairs (Bundy),” Washington, September 7, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “National Security Action Memorandum No. 98,” Washington, September 25, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, October 7, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “National Security Action Memorandum No. 169,” Washington, June 28, 1962, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
150 “Memorandum of Conversation,” Paris, December 14, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
151 “Memorandum From the Executive Secretary of the Department of State (Brubeck) to the 
President's Special Assistant for National Security Affairs (Bundy),” Washington, July 13, 1962, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
152 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Washington, October 13, 
1962, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
153 infra., s. 47. 
154 “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
February 16, 1963, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
155 “Telegram From the Embassy in the United Kingdom to the Department of State,” London, 
February 23, 1963, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
156 Landau, op. cit., s. 55. 
157 Ehrlich, op. cit., s. 1021. 
158 “…Anayasasını dahi değiştirme hakkı bulunmayan ve böyle bir durumda dışarıdan müdahaleye 
uğrayacak olan, ülke topraklarının bir bölümünde İngiliz egemenliğini daha başlangıçtan itibaren 
tanıyan, toprağa dayalı olmasa da işlevsel bir federasyon benzeri yapıya sahip olan Kıbrıs 
Cumhuriyeti ne bağımsız, ne egemen, ne de üniterdi.” Bkz. Melek Fırat, “1945-1960 Yunanistan’la 
İlişkiler,” Baskın Oran (ed.),Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, 
Yorumlar, cilt I, 8. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2003, s. 613. Ayrıca bkz. Erol Manisalı, 
Dünden Bugüne Kıbrıs, İstanbul, Cumhuriyet Yayınları, 2000, s. 33-35. 
159 Münir N. Ertekün, The Cyprus Dispute, Oxford, The University Press, 1981, s. 8; Thomas W. 
Adams, “The First Republic of Cyprus: A Review of an Unworkable Constitution,” The Western 
Political Quarterly, Vol. 19, No. 3 (Sep. 1966), s. 488. 
160 Rauf R. Denktaş, Kıbrıs Girit Olmasın, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2005, s.24. 
161 Süha Bölükbaşı, “The Cyprus Dispute and the United Nations: Peaceful Non-Settlement between 
1954 and 1996,” International Journal of Middle East Studies, Vol. 30, No. 3 (Aug, 1998), s. 415. Makarios’un eleştirdiği bu devlet sistemi, çeşitli yönlerden birçok yazar tarafından da olumsuz değerlendirmelere konu edilmiştir. Örneğin Mallinson Kıbrıs’ın anayasasını “iskambil kâğıtlarından yapılan evlere” benzeterek 103 sayfalık Kuruluş Antlaşması’nın yarısından fazlasının İngiltere’nin askeri üsleri, uçuş hakkı ve bunlarla bağlantılı çıkarlarına ayrılmış olduğunun altını çizmektedir. Bkz. William Mallinson, “US Interests, British Acquiescence and the Invasion of Cyprus,” The British Journal of Politics and International Relations, Vol. 9, Issue 3 (Aug. 2007), s. 494. Souter ise adadaki iki topluluğu uzlaştırmak tan uzak olan katı anayasal yapının, bu topluluklar arasındaki çatışmalar için verimli bir kaynak olduğunu iddia etmektedir. Bkz. Souter, op. cit., s. 661. Bruce, veto mekanizmalarıyla yüklü bu sistemi, “istikrarlı bir hükümet için esnek bir çerçeveden çok bir deli gömleğine” benzetmektedir. Bkz. Bruce, op. cit., s. 122. Bell, 1960 çözümü ile Kıbrıs’ın, “ortak bir bayrak yerine kendi ulusal bayraklarını dalgalandıran iki düşman ve şüpheci topluluğa bölündü[ğünü]” söylemektedir. Bkz. Bell, op. cit., s. 791. Boyd’a göre 1963 yılında başlayan şiddetin esas sebebi Kıbrıs Anayasasıdır. Bkz. James M. Boyd, “Cyprus: Episode in Peacekeeping,” International Organization, Vol. 20, No. 1 (Winter 1966), s. 2. Ehrlich ise tam tersi bir tutum benimseyerek Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal mekanizması lehine görüş belirtmektedir. Bkz. Ehrlich, Cyprus 1958-1967, s. 41. 
162 Ehrlich, “Cyprus, the ‘Warlike Isle’…,” s. 1042. 
163 Bölükbaşı, The Superpowers and…, s. 50-53; Toluner, op. cit., s. 100-104; Norma Salem, “The Constitution of 1960 and its Failure,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 121-122; Pierre Oberling, Bellapais’ye Giden Yol: Kıbrıs Türklerinin Kuzey Kıbrıs’a Göçü, çev. Mehmet Erdoğan, Ankara, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 1987, s. 57-64; William M. Dobell, “Division Over Cyprus,” International Journal, Vol. 22, No.2 (Spring 1967), s. 280-281; Ehrlich, op. cit., s. 10401043. 
164 Brands, op. cit., s. 350. 
165 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 4. 
166 Bu değişiklik önerileri için bkz. Toluner, op. cit., s. 104-105. Birçok yazara göre Makarios’un değişiklik önerilerini bu tarihte yapması bilinçli bir tercihti. Çünkü önerilerin yapıldığı dönemde Türkiye’de bir hükümet bunalımı yaşanıyordu, Yunanistan’da ise Zürih ve Londra Antlaşmaları’nı tanımayan Papandreou Hükümeti henüz iktidara gelmişti. Bkz. Abdulhaluk Çay, Kıbrıs’ta Kanlı Noel – 1963, Ankara, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1989, s. 51. ABD ise Başkan Kennedy’nin öldürülmesinin şokunu yaşıyordu. Bkz. Oberling, op. cit., s. 67. Ayrıca bkz. Nihat Erim, Kıbrıs: Bildiğim ve Gördüğüm Ölçüler İçinde, Ankara, Ajans-Türk, [197?], s. 225; Charles Foley 
ve William I. Scobie, The Struggle For Cyprus, Stanford, Hoover Institution Press, Stanford University, 1975, s. 162; Mavroyannis, op. cit., s. 134-135. 
167 Adams, op. cit., s. 486. 
168 Bilge, op. cit., s. 376. Stegenga ise bu önerileri “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni daha normal bir devlete 
dönüştürmeyi amaçlayan” bir girişim olarak değerlendirmektedir. Bkz. James A. Stegenga, “UN Peace-Keeping: The Cyprus Venture,” Journal of Peace Research, Vol. 7, No. 1 (1970), s. 1. 
169 Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20113. 
170 “Telegram From the Embassy in the United Kingdom to the Department of State,” London, January 5, 1962, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
171 “Memorandum of Conversation,” Washington, December 12, 1963, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
172 Idem. 
173 Boyd, op. cit., s. 3. Boyd’un bu yorumu yapmasına neden olan Garanti Antlaşması’nın 4. maddesi şöyledir: “Bu Antlaşmanın hükümleri ihlâl edildiği zaman, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık, bu hükümlere riayeti sağlamak için gereken teşebbüsler veya tedbirler hakkında birbirleri ile istişare 
etmeyi taahhüt ederler. Müştereken veya anlaşarak hareket mümkün olmadığı takdirde, garanti veren üç devletten her biri, bu Antlaşma ile ihdas edilen durumu tekrar tesis maksadı ile harekete geçmek hakkını muhafaza eder.” Bkz. Kıbrıs Anlaşmaları ve Son Gelişmeler, Ankara, T.C. Dışişleri Bakanlığı, 1964, s. 5. 
174 Tel. No’s 544, 606 (23 Dec. 1963), in National Security Council History File: Cyprus Crisis’ten aktaran Süha Bölükbaşı, “The Johnson Letter Revisited,” Middle Eastern Studies, Vol. 29, No. 3 (July 1993), s. 511-512. 
175 Brands, op. cit., s. 351. 
176 Duygu Sezer, Kamuoyu ve Dış Politika, Ankara, AÜSBF Yayınları, 1972, s. 156; Bölükbaşı, op.cit., s. 512. 
177 “Telegram From the Mission to the North Atlantic Treaty Organization and European Regional Organizations to the Department of State,” Paris, December 25, 1963, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
178 Mektupların metinleri için bkz. Fahir Armaoğlu, Belgelerle Türk-Amerikan Münasebetleri, Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu – Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1991, s. 263265. 
179 Bölükbaşı, op. cit., s. 512. 
180 Sander, op. cit., s. 228. 
181 George S. Harris, Troubled Alliance: Turkish – American Problems in Historical Perspective, 1945 - 1971, Washington, Hoover Institution Studies, 1976, s.108. 
182 Tel. No. 1977 (27 Dec. 1963) in National Security Council History File: Cyprus Crisis’ten aktaran Bölükbaşı, The Superpowers and…, s. 61. 
183 Thomas W. Adams ve Alvin J. Cottrell, Cyprus Between East and West, Baltimore, The John Hopkins Press, 1968, s. 56. 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,