11 Mart 2018 Pazar

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 6

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 6


B. ABD’nin Kıbrıs Sorununa Müdahil Olması 

1. Londra Konferansı ve Anglo - Amerikan Teklifi 

Aralık 1963’te yaşanan çatışmaların tekrarlanmaması için soruna uzun vadeli bir çözüm bulunmasını amaçlayan Londra Konferansı 15 Ocak 1964’te başladı. 
Konferans sırasında sınırlı sayıda İngiliz askerinden oluşan bir birlik Kıbrıs’ta sağlanan ateşkesi devam ettirmeye çalışıyordu.184 Londra’da hem bu geçici önlemin yerini alabilecek daha yetkili bir barış gücü kurulması önerileri gündeme getirildi hem de Kıbrıs’taki iki toplumun temsilcilerine tutumlarını belirtmeleri için fırsat verildi.185 Kıbrıslı Türkler taksim tezini gündeme getirirken Kıbrıslı Rumlar yeni bir anayasa hazırlanması gerektiğini savunuyorlardı.186 Tarafların isteklerinin birbirinden çok farklı olması ve İngiliz devlet adamlarının Kıbrıs’taki birliklerini takviye etmeme konusunda ısrarlı tutumları nedeniyle çözüme ulaşılamıyordu.187 

Üçlü garantörlük sisteminin barışı korumada işlevsiz olduğu açık bir gerçekti. Adada güvenliğin sağlanması yükünü tek başına omuzlamak istemeyen İngiltere, Londra Konferansı sayesinde bu sorumluluğun NATO veya BM tarafından üstlenilmesi sonucunu elde etmeyi amaçlıyordu.188 Elbette İngiltere için bir NATO gücünün adada güvenliği sağlamakla görevlendirilmesi tercihi, SSCB’nin karışmasına müsait bir ortam sağlayacak olan BM gücü oluşturulması tercihinden önce geliyordu. Ancak bu ihtimalin gerçekleşmesinin ilk şartı ABD’nin de bunu kabul etmesiydi. 

Bu doğrultuda ilk hareket, Londra Konferansı’nın çıkmaza girdiği sırada, 24 Ocak’ta geldi. İngiltere’nin ABD Büyükelçisi Sir David Ormsby Gore, ABD 
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı George Ball’a bir BM barış gücü veya NATO üyesi ülkelerin askerlerinden oluşacak bir güç hakkında düşüncelerini sorduğunda Ball, bu konuda yetkili olmadığı için kesin cevap veremeyeceğini, ancak elbette NATO tercihinin daha avantajlı olacağını belirtti.189 Ertesi gün yine George Ball ile görüşen Gore, Londra’daki görüşmelerde ilerleme sağlanamaması ve Kıbrıs’ta devam eden gerilim nedeniyle İngiltere Hükümeti’nin sorunu NATO ya da BM müdahalesi yoluyla uluslararasılaştırmak niyetinde olduğunu söyledi.190 Aynı gün bu durumdan haberdar edilen ABD Başkanı Johnson, Ball’a Birlemiş Milletler’in kesinlikle bu işe karıştırılmaması gerektiğini söyleyerek adaya bir NATO gücü gönderilmesi seçeneğinin elde edilmesi yolunda uğraşılması talimatını verdi.191 

Yine 25 Ocak’ta üst düzey Amerikalı yetkililerin katıldığı bir toplantı sırasında George Ball, Başkan Johnson’a, İngiltere Başbakanı’nın oluşturulacak bir 
ittifak gücünde Amerikalı askerlerin de yer almasını istediğini söyledi. Johnson ise bunun ancak en son çare olarak düşünülebileceğini, bu konuda İngilizleri 
umutlandırabilecek herhangi bir girişimde bulunulmaması gerektiğini belirtti. Johnson’a göre, İngiltere’nin Kıbrıs’a daha çok asker göndermesi gerekiyordu. 

Geçmişte ABD İngiltere’ye yardım etmişti, şimdi de İngilizler Kıbrıs’taki bu yükü taşımaya devam ederek ABD’ye yardım etmelilerdi.192 

Başkan Johnson’ın İngiltere’nin ABD’yi içinden çıkamayacağı bir duruma sokmaya çalıştığı yönündeki düşüncesine rağmen, NATO üyesi ülkelerden 
oluşturulacak barış gücüne Amerikalı askerlerin de katılması yönündeki İngiliz teklifinin kabul edilmesini istediği anlaşılan Ball,193 Başkan’ı bu konuda ikna etme çabalarına devam etti. İçinde 1200 Amerikalı askerin de yer alacağı 10.000 kişilik NATO barış gücü kurulması yönündeki planının ana hatlarını Johnson’a açıklayan Ball’a göre, Başkan’ın bu planı kabul etmesi için en makul sebep, adada her an patlamaya hazır olan durumdu.194 Türklerin Kıbrıs’a müdahalede bulunmadan önce ABD’ye danışacaklarına dair söz vermiş olmalarına rağmen, adada devam eden şiddet olayları nedeniyle her an Türk ordusunun harekete geçebileceği endişesi mevcuttu.195 ABD Savunma Bakanı Robert McNamara da planı uygun buluyordu. Fakat McNamara’ya göre, plan kabul edilmeden önce, bölgeye gönderilen Avrupa İttifak Kuvvetleri Komutanı General Lyman Lemnitzer’in vereceği raporu beklemek daha mantıklıydı.196 

General Lemnitzer, tarafları sakinleştirmek ve Kıbrıs üzerine yapılacak bir savaşın ittifak açısından olası sonuçları konusunda uyarmak için gönderilmişti. 28 Ocak’ta Ankara’da Türk yetkililerle görüştükten sonra Atina’ya geçen ve burada da görüşmeler yapan Lemnitzer, 30 Ocak’ta McNamara’ya gönderdiği telgrafta Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi ihtimalinden Yunan yetkililerin büyük endişe duyduklarını belirtti. İskenderun’da Türk askeri birliklerinin toplanması Yunanlara göre, Demokles’in Kılıcı gibi tepelerinde sallanan tehlikenin işaretiydi. Eğer barışı ve güvenliği sürdürmek için Kıbrıs’a yeteri büyüklükte bir ittifak gücü gönderilmezse Yunanlar, Türkiye’nin hazırlıklarına cevaben derhal karşı eyleme geçeceklerdi.197 

Lemnitzer’in bu mesajının yanı sıra, ABD’nin İngiltere Büyükelçisi David Bruce da eğer ABD bu güce katılmazsa diğer ülkelerin de katılmak istemeyecekleri 
yönünde öngörüde bulunuyordu. Ayrıca 28 Ocak’ta Başbakan İnönü ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Raymond Hare’e, ertesi güne kadar ABD herhangi bir güvence vermediği takdirde Türkiye’nin müdahale edeceğini bildirmişti.198 Bütün bu çıkmazlara İngilizlerin ABD’yi soruna müdahil ederek kendi yüklerini hafifletme konusundaki kararlı tutumları da eklenince, ABD için planı kabul etmekten başka çıkar yol kalmadı. 

31 Ocak’ta ABD ve İngiltere ilgili taraflara NATO üyelerinden oluşacak bir Kıbrıs barış gücü kurulması yönünde ortak bir plan sundular. Planın içeriğinde 
“NATO ülkelerinden alınacak güçlerle Kıbrıs’ta bir barış gücü kurulması ve bu gücün en fazla üç ay süreyle görev yapması”, “bu süre boyunca Türkiye ve 
Yunanistan’ın Garanti Antlaşması’nın 4. maddesinin kendilerine tanıdığı müdahale hakkını kullanmamayı taahhüt etmeleri”, “üç garantör devlet ve ABD dışında bir NATO üyesi ülkeden bir arabulucu seçilmesi” gibi maddeler yer almaktaydı.199 

Bu öneriler, 1 Şubat 1964’te Yunanistan ve -antlaşmalardan doğan haklar saklı kalmak kaydıyla- Türkiye tarafından kabul edildi.200 Fakat Kıbrıs 
Cumhurbaşkanı Makarios bir NATO gücünün, değiştirmeye çalıştığı statükoyu daha da güçlendirmeye yarayacağını düşünüyordu.201 Bu nedenle 4 Şubat 1964’te verdiği cevapta sadece Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin emrindeki bir barış gücünü kabul edebileceğini belirterek planı reddetti.202 Başkan Johnson’ın, planın tekrar gözden geçirilmesi yönünde yaptığı girişime rağmen Makarios kararını değiştirmedi.203 

Bunun üzerine ABD ve İngiltere tarafından planda bazı esnekliklere gidilerek Birleşmiş Milletler’i tamamen bertaraf etmeyen ve NATO tekeline dayanmayan yeni bir ortak plan sunuldu.204 Yunanistan 8 Şubat’ta, Türkiye ise 9 Şubat’ta bu yeni planı kabul ettiklerini bildirdiler.205 Soruna bir an önce çözüm bulunmasını amaçlayan ABD, Makarios’a bu kez planı kabul ettirmek için George Ball’u görevlendirdi. 

Ball, Kıbrıs’a gitmeden önce Ankara’ya uğrayarak 11 Şubat’ta Başbakan İnönü ve Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin ile görüştü. Makarios’un planı kabul 
etmesi ve sorunu BM’ye götürmekten vazgeçmesi konularında elinden geleni yapacağını belirterek Türk yetkilileri sakinleştirmeye çalıştı.206 Bu ziyaretin asıl 
amacı, müdahaleden vazgeçmek için ABD’nin sorunun çözülmesi yolunda daha aktif davranmasını şart koşan Türkiye’ye, bu yönde yoğun çaba sarf edildiğini 
göstermekti. 

12 Şubat’ta Lefkoşa’ya ulaşan Ball üç gün boyunca Makarios’la çeşitli görüşmelerde bulunarak değiştirilmiş teklifi kabul etmesi için Başpiskopos’u ikna 
etmeye çalıştı.207 Fakat konunun bütünüyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne götürülmesini ve BM’nin Kıbrıs’ın siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti etmesi gerektiğini savunan Makarios önerileri reddetti.208 Makarios planın, NATO himayesi altında taksim yoluyla adayı bir NATO üssü haline getireceğini,209 NATO kontrolünün de Türkiye’nin ve ittifakın çıkarlarını Kıbrıslı Rumların çıkarlarının üstünde tutacağını210 düşünüyordu. Bu red kararının ardında SSCB’nin, “Anglo - Amerikan Planı” aleyhine takındığı tutumun211 verdiği cesaret de vardı. 

George Ball Kıbrıs’tayken adada çatışmalar ve kanlı olaylar devam etmişti. Makarios’u ikna etme girişiminin başarısız olması ve Kıbrıs’taki çatışmalar 
nedeniyle Türkiye’nin her an müdahale edebileceğini düşünen Washington, Ball’a dönüşte Ankara’ya uğraması talimatını verdi. 14 Şubat’ta İnönü ve Erkin’le görüşen Ball, Türkiye’nin ABD’ye haber vermeden harekete geçmeyeceği yönünde teminat aldı. Ayrıca sorunun Birleşmiş Milletler’e taşınması durumunda Türkiye ve ABD’nin birlikte ve uyum içinde hareket etmesinin önemini vurgulayarak, ABD açısından oyunun henüz bitmemiş olduğunu ve BM’de Türkiye’nin antlaşmalardan doğan haklarına zarar verebilecek herhangi bir kararı ABD’nin desteklemeyeceğini belirtti.212 
Amerikalı yetkililer, sorunun çözülmesinden çok Türkiye’nin adaya müdahale etmemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. 

ABD, “çok da hazır olmadığı bir zamanda”213 NATO müttefikleri arasındaki çatışmayı ortadan kaldırmak amacıyla bir plan hazırlanmasına ortak olup, bu planın hayata geçirilmesi için kendi temsilcisini bölgeye göndererek soruna müdahil olmuştu. ABD’li yetkililer tarafından, diplomatik alanda olsa bile Kıbrıs 
anlaşmazlığına müdahil olmak, “belaya davetiye çıkarmak” olarak algılanmasına rağmen214 Londra Konferansı’ndan itibaren Türkiye ve Yunanistan’ı uzlaştırma 
çabalarında liderliği ABD üstlenecekti. 

2. Birleşmiş Milletler’de Kıbrıs Sorunu ve ABD’nin Tutumu 

Londra Konferansı’ndan bir sonuç alınamaması üzerine İngiltere, sorunu uluslararasılaştırma çabalarında ikinci tercihi olan Birleşmiş Milletler’e başvuru 
yapma yolunu seçti. ABD ve İngiltere için sorunu NATO dâhilinde çözmek kesinlikle daha tercih edilir bir yoldu. Fakat adadaki çatışmaların Türkiye ve 
Yunanistan arasında bir savaşa dönüşmesi durumunda bu yolun başarı ihtimali çok yüksek olmayacaktı. Ayrıca sorunu BM’ye götürmekten kaçınmak örgüte yönelik İngiliz ve Amerikan sadakatini ve güvenini de sorgulatabilirdi.215 

Makarios’un, Ulusal Muhafız Alayı adında özel bir polis gücü kuracağını duyurması ve Türkiye’nin de Kıbrıs’taki çatışmaların durdurulmaması durumun da müdahale hakkını kullanacağını belirtmesi İngiltere’nin bir an önce harekete geçmesi gerektiğini gösteren gelişmelerdi. Garantör ülkelerden biri olarak İngiltere, “ABD Başkanı ile istişareden sonra, 15 Şubat 1964 tarihinde, Kıbrıs’ta güvenliğin gitgide bozulmasından ötürü ortaya çıkan acil sorunları incelemek ve bu tehlikeli duruma bir çözüm getirilmesini sağlayacak uygun tedbirleri almak için, Güvenlik Konseyi’nin toplanmasını iste[di].”216 Birleşmiş Milletler’e başvurulması konusunda garantör devletler ve ABD fikir birliği içindeydi.217 

ABD, Kıbrıs sorununun BM’de görüşülmesine rıza göstermişti ancak bu örgütün yavaş işleyen mekanizması her an patlamaya hazır olan durum açısından 
sakıncalı görülüyordu. Johnson Yönetimi, BM’nin böyle bir felaket ortaya çıkmadan önce etkili bir önlem alıp alamayacağı konusunda şüphe duyuyordu.218 

Bu nedenle BM dışındaki kanallardan da girişimlere devam edildi. 

Başkan Lyndon Johnson, İngiltere Başbakanı Sir Alec Douglas Home’a 18 Şubat’ta bir mektup göndererek Güvenlik Konseyi’nin girişeceği faaliyetlerin 
sonuçlarını beklerken zaman kaybedilmemesi gerektiğini belirtti. Home’dan Garanti Antlaşması’nın 4. maddesine dayanarak birkaç gün içinde garantör ülkeleri kapsayan bir zirve toplantısı yapılması konusuna özen gösterilmesini isteyen Johnson, böyle bir toplantı yapılmasının Birleşmiş Milletler’in sorunu çözmeye yönelik çabalarına da yardımcı olacağını düşünüyordu.219 

Garantör ülkeler arasında yapılacak görüşmeler yoluyla sorunun çözülmesi yönündeki ABD arzusu, Başkan Johnson’ın 20 Şubat’ta Yunanistan Başbakanı 
George Papandreou’ya ve Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye, 21 Şubat’ta Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’a gönderdiği mektuplarda dile getirildi.220 ABD, özellikle Yunanistan’da ezici çoğunluk kazanarak kurulan yeni hükümetin çözüm yolunda olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyordu.221 Fakat gerek İngiltere’nin bu konuda isteksiz olması gerekse Yunan kamuoyunda, ABD’nin Kıbrıs sorununda Türkiye lehine bir politika izlediği düşüncesi nedeniyle yükselen Amerikan karşıtlığını arkasına alan Papandreou’nun karşı çıkması222 sonucu bu girişim başarısız oldu. 

Birleşmiş Milletler’de yapılan görüşmelerde ise ABD, Kıbrıslı Rumların aksi yöndeki iddialarına223 rağmen Zürih ve Londra Antlaşmaları’nın hâlâ geçerli 
olduğunu savunan bir tutum sergiledi. Garanti Antlaşması’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yaratan düzenlemelerin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek Güvenlik 

Konseyi’nin bu antlaşmayı veya herhangi bir uluslararası antlaşmayı feshetmek, ilga etmek ya da tadil etmek gibi bir yetkisinin olmadığını vurguladı. 

ABD’li yetkililere göre, Konsey’in yetkileri açısından mümkün olan işlem, 1959 Antlaşmaları ile kurulan devlet düzeninin yeniden tesis edilebilmesi için yine bu 
antlaşmalara uyumlu olan kararların alınmasıydı. ABD, Güvenlik Konseyi’nden “bir uluslararası barış gücü kurulması için acil bir düzenleme sağlanmasını ve bir BM Arabulucusu vasıtasıyla bütün tarafların çıkarlarını tatmin edebilecek uzun vadeli bir siyasi çözüm bulunması için gerekli şartların sağlanmasına katkıda bulunmasını” istedi.224 

18 Şubat’tan beri devam eden görüşmeler Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart’ta 186 sayılı kararı almasıyla sonuçlandı. Oybirliği ile alınan bu kararın225 4. 
maddesinde Kıbrıs’ta, Kıbrıs Hükümeti’nin de onayıyla bir Birleşmiş Milletler Barış Gücü kurulması, 7. maddesinde de Genel Sekreter’in Kıbrıs sorununun çözümü için İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs Hükümetleri ile anlaşarak bir arabulucu ataması tavsiye ediliyordu.226 Karar sorunun taraflarınca değişik yönlerden olumlu karşılandı.227 ABD de bu kararın alınmasından memnundu. Geçici de olsa Kıbrıs’taki durumun bir felakete dönüşmesini engelleyecek çözüm bulunmuştu.228 

Fakat 186 sayılı kararın alınmasından birkaç gün sonra, daha belirtilen önlemler gerçekleştirilemeden adada çatışmalar tekrar başladı. Kıbrıslı Rumların, 8 
Mart’ta Kıbrıs’ın çeşitli bölgelerindeki Türk mevzilerine saldırmaları229 üzerine 

Türkiye, 12 Mart’ta Makarios’a bir nota vererek ateşkes bir an önce sağlanmadığı takdirde Türkiye’nin müdahale edeceğini bildirdi.230 ABD’nin Kıbrıs sorunundaki 
girişimlerini devam ettirmesini uman Türkiye, Dışişleri Bakanı Erkin aracılığıyla ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Hare’i, Makarios’a verilen nota hakkında 
bilgilendirdi. Bu gelişme üzerine Büyükelçi Hare, ABD Dışişleri Bakanlığı’na da durumu bildirmek ve görüş almak için Erkin’den yirmi dört saat süre istedi.231 
Olumlu yanıt alan Hare’in, durumu Washington’a bildirmesi üzerine ABD’li yetkililer hemen harekete geçerek, BM gücünün en azından öncü birliklerinin bir an önce adaya gönderilmesi için girişimlerde bulundular.232 BM gücüne katılacak olan ülkeler gönderecekleri birliklerin adaya taşınması maliyetini karşılamayacak durumda oldukları için Başkan Johnson, taşıma işleminin ABD tarafından yapılmasına karar vererek girişimleri hızlandırmak istedi.233 

ABD’nin çabaları ve adadaki gelişmeleri görüşmek üzere toplanan BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı teyit eden yeni kararı sonucu, 14 Mart’ta BM 
gücünün öncü birliği Kıbrıs’a ulaştı.234 Bu gelişme üzerine Türkiye müdahale etmekten vazgeçti. Ancak Kıbrıs’taki gelişmelere kayıtsız kalınmayacağının bir 
göstergesi olarak 16 Mart’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kıbrıs’a asker gönderme konusunda hükümete yetki verdi.235 

27 Mart 1964’te BM Genel Sekreteri U-Thant, “Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler Gücü”nün (UNFICYP - United Nations Force in Cyprus) göreve başladığını 
duyurdu.236 Ocak ayından beri adada BM gözlemcisi olarak bulunan Hintli Tümgeneral Prem Singh Gyani, Genel Sekreter tarafından bu gücün komutanlığına atandı. Yine U-Thant tarafından BM Arabulucusu olarak atanan Finlandiyalı Sakari Tuomioja da Kıbrıs’a gönderildi.237

 3. Türkiye’nin Kıbrıs’a Müdahale Konusundaki Kararlılığının Arttığı Nisan - Mayıs 1964 Döneminde ABD’nin Tutumu 

BM Barış Gücü’nün göreve başlaması Kıbrıs’ın iki topluluğu arasındaki çatışmaları bir anda sona erdirmeye yeterli olmadı. 
Bunun için Kıbrıs Rum ve Türk   topluluklarının karşılıklı iyi niyetlerine de ihtiyaç vardı. Oysa tam tersine iki topluluk kendi paramiliter gruplarını, ana vatanlarından aldıkları destekle silahlandırmaya devam ediyorlardı. Barış gücünün amacına ulaşmasına engel olan bu tutumlar etkisini BM Arabulucusu Tuomioja’nın uzlaştırma çalışmalarında da gösteriyordu. 

Tuomioja, arabuluculuk çabalarındaki mevcut durumu “tünelin sonunda ışığın görünmediği bir nihai çıkmaz” olarak nitelendiriyordu.238 

Adaya BM Barış Gücü’nün yerleşmesi ile artık Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesinin çok da kolay olmayacağının farkında olan Makarios, 1960 sisteminin kısıtlarından kurtulmak için daha uygun bir döneme girildiğini düşünüyordu. 4 Mart 1964 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararının “egemen Kıbrıs Cumhuriyeti”ne atıf yapması ve bütün tarafları adanın “topraksal bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına” saygı göstermeye zorlaması Makarios’un amaçları açısından 
olumlu bir gelişmeydi.239 Nitekim şartların buna uygun olduğunu düşünen Makarios, 4 Nisan’da Türkiye Hükümeti’ne verdiği nota ile İttifak Antlaşması’nı tek taraflı olarak feshettiğini duyurdu. Türkiye Hükümeti de 6 Nisan 1964 tarihli nota ile bu işlemi protesto etti.240 

Yunanistan Hükümeti ise bu gelişmeyi normal karşılıyordu. Zaten Makarios’un giderek sertleşen tutumunun arkasında yeni kurulan Papandreou 
Hükümeti’nden aldığı destek yatmaktaydı.241 Bu destek sadece Makarios’un eylem ve söylemlerine yönelik değildi. Makarios ile nisan ayının ortalarında yaptıkları görüşmede Başbakan Papandreou, Türkiye’nin müdahale etmesi durumunda Yunanistan Kıbrıs’a anında yardım edebilecek kadar yakın olmadığı için adaya el altından silah ve asker yollama teklifinde bulunmuştu. Makarios’un bu teklifi kabul etmesiyle başlayan sevkiyat sonucu yaz aylarına kadar Kıbrıs’a yirmi bin tam teçhizatlı Yunan askeri gizli yollarla gönderildi.242 

Türkiye, BM Barış Gücü’nün adaya ulaşmasından sonra da sorunda herhangi bir ilerleme kaydedilememesinden ve Makarios’un bu tutumundan oldukça 
rahatsızdı. Başbakan İnönü, 15 Nisan’da verdiği bir mülakatta sorunun başlarında Türkiye adaya müdahale etmek istediğinde, ABD’nin buna karşı çıkarak BM gücünün kurulmasıyla işlerin yoluna gireceği yönünde teminat verdiğini ancak BM Barış Gücü kurulduktan sonra da hiçbir gelişme olmamasına rağmen soruna karışmama politikası izlemeye başladığını belirterek Washington’ın tutumunu eleştiriyordu.243 

İnönü’nün eleştirdiği gibi ABD mümkün olduğunca sorunun dışında kalma yönünde çaba gösteriyordu. Ancak Birleşmiş Milletler’in faaliyetlerinin krizi uzun 
süre tehlikesiz seviyede tutamayacağı düşüncesi nedeniyle de sorunla ilgili çözüm planları üretmeye çalışıyordu. Aslında olası en makul çözümleri bulabilmek için Washington’daki Amerikalı diplomatların beyin jimnastiği faaliyetleri çok öncesinde başlamıştı.244 Bazı diplomatların önerilerine sempatiyle bakılmasına rağmen ABD, Türkiye’yi veya Yunanistan’ı gücendirebileceği düşüncesiyle sorunun çözümü için resmi olarak bir plan önermekten kaçınıyordu.245 Soruna hiç istemediği bir anda hazırlıksız olarak müdahil olan ABD için bu öneriler, daha tehlikeli durumlarda kullanılması düşünülen tedbirlerdi. 

Bu doğrultuda bir girişim olarak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kıbrıs’taki elçiliğine 1 Nisan 1964’te gönderdiği telgrafta “Kıbrıs sorununa nasıl bir kalıcı siyasi 
çözüm bulunabileceği konusunda yorumda bulunulması” isteniyordu. 7 Nisan’da gönderilen cevapta ABD’nin Kıbrıs’taki temsilcisi Taylor Belcher,246 ABD’nin 
çıkarlarını da en üst düzeyde gözetmek kaydıyla, kendilerine göre sorun için en uygun çözüm yolunun “enosis veya Kıbrıs’ın bazı konularda özerk olmakla birlikte Yunanistan’a bağlanması” olduğunu belirtiyordu. Bu çözümün Kıbrıslı Türklere bazı yardımlar, Türkiye’ye de bazı imtiyazlar içermesi gerektiği vurgulanıyordu. 8 Nisan’da Türkiye ve Yunanistan’daki büyükelçiliklerden gelen telgraflarda da benzer yorumların yapıldığı görülüyordu: “[sınırlı] bağımsızlık ya da enosis, Kıbrıs sorununun tek olası çözüm yoludur; Yunanistan’la birleşme durumunda Türkiye’ye imtiyazlar verilmesi gerekecektir.”247 Birkaç istisna dışında ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de ülkelerinin çıkarları ile uyumlu olan en iyi çözüm yolunun “imtiyazlı enosis” olduğu konusunda hemfikirdi. Bu uzlaşma konusunda Başkan Johnson da Ball tarafından bilgilendirilmişti.248 

Yine de iki müttefik arasındaki krizin ortadan kaldırılmasının en iyi yöntemi olarak görülen, “Türkiye ve Yunanistan’ın ikili görüşmeler yoluyla uzlaşma 
sağlamaları” yönündeki girişimlere devam edildi.249 Nisan ayı sonunda Kıbrıs’ta Rumların başlattıkları saldırılar nedeniyle tekrar bir Türk müdahalesi ihtimalinin 
doğmaması için ABD, Birleşmiş Milletler’deki temsilcisi vasıtasıyla BM Genel Sekreteri’ne BM Barış Gücü’nün daha etkin olması yönünde çağrıda bulundu.250 

Ayrıca CENTO Bakanlar Konseyi toplantısı için Washington’da bulunan Dışişleri Bakanı Erkin ile görüşen Başkan Johnson, Türkiye’nin müdahaleden kaçınması 
gerektiğini ısrarla vurguladı. Müdahale edilmeyeceği yönünde güvence alan Johnson, Erkin ayrılırken biri Dışişleri Bakanı’nın kendisi, diğeri de Başbakan İnönü için olmak üzere, “Türk halkına ve İnönü’ye duyduğu hayranlığın nişanesi olarak” iki madalya verdi.251 İnönü’nün müdahale konusundaki sabrı ABD tarafından ödüllendiriliyordu. 

Mayıs ayı Kıbrıs sorunu ile mücadelede ABD açısından zor bir süreç oldu. Önce Türkiye ve Yunanistan’a çatışmaya girdikleri takdirde her ikisine de yapılan 
yardımın durdurulacağı uyarısında bulunuldu. Ayrıca iki ülke arasında bir savaş çıkması durumunda Trakya’da gözü olan Bulgaristan’ın da harekete geçebileceği, bunun da Doğu ve Batı Blokları arasında büyük bir çatışmaya yol açabileceği vurgulandı.252 

Yine mayıs başlarında ABD Senatosu Dışİlişkiler Komitesi Başkanı Senatör William Fulbright, Başkan Johnson tarafından sorunla yakından ilgili ülkelere 
“ABD’nin bölgede barışın korunmasına yönelik hassasiyetini” vurgulamakla görevlendirildi. Fulbright 4 - 6 Mayıs’ta Londra’yı, 6 - 7 Mayıs’ta Atina’yı ve 7 - 8 

Mayıs’ta da Türkiye’yi ziyaret etti.253 Senatör Fulbright’ın Lefkoşa’yı ziyaret etmemesi, ABD’nin sorunu bir Türkiye - Yunanistan anlaşmazlığı olarak görmesinin ve Makarios’un uzlaşmaz tutumu nedeniyle çözümü bu iki NATO üyesi ülke arasındaki görüşmelerde aramasının göstergesiydi.254 

Bu ziyaretlerin öncesine ait bir ABD Dışişleri Bakanlığı belgesine göre, 
Fulbright yapacağı görüşmelerde, Yunan Hükümeti’ne Kıbrıslı Rumlar üzerindeki kontrolünü daha etkin önlemlerle artırması gerektiğini, Türk Hükümeti’ne de 
müdahale etmeme yönünde izlediği sabırlı politikanın takdirle karşılandığını belirtecekti. Bununla birlikte, ABD’nin nihai çözüm yolunda herhangi bir planı 
olduğu yönünde izlenim vermekten de kaçınacaktı.255 Ball’a göre ise, bu ziyaretlerin temel amacı, bu iki ülkenin Kıbrıs sorununa yönelik eylemlerinin, ülkelerinin ulusal çıkarlarının çok ötesine geçtiğini, özellikle de Yunanistan’da anlaşılır kılmaktı.256 “Türkiye ve Yunanistan’ın ulusal çıkarlarını bu ülkelerin Başbakanlarına tanımlama özgürlüğü elde etmiş olan bir Amerikalı yetkili bir kez daha, NATO uyumu göz önüne alındığında bu iki ülkenin ulusal itibarlarının ikinci plana atılmasının doğal karşılanması gerektiğini vurgulama hatasını yapıyordu.”257 

Fakat ABD’nin, şubat ayındaki Ball misyonundan beri yeterince etkili faaliyetlerde bulunmadığını düşünen Türkiye’nin sabrı, düşünüldüğünün tersine, 
taşmak üzereydi. 12 - 14 Mayıs’ta Lahey’deki NATO Bakanlar Konseyi toplantısında ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk ile görüşen Türkiye Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin Kıbrıs’a müdahale konusunu yeniden gündeme getirdi. Rusk’a, BM’nin Kıbrıs’taki sorumluluklarının sona erdiği dönemde adadaki durumun daha da kötüleşmiş olacağı yönündeki öngörülerden bahsettikten sonra, o zaman Türkiye’nin müdahale etmek zorunda kalabileceğini belirten Erkin, bu durumda ABD’nin Türkiye’yi destekleyip desteklemeyeceğini sordu. Rusk ise müdahalenin Başkan Johnson tarafından en son çare olarak değerlendirildiğini, yine de bu soruya kesin cevabın ancak Başkan tarafından verilebileceğini belirtti.258 

12 Mayıs’ta ABD’nin Ankara Büyükelçisi Hare ile görüşen Başbakan İnönü de, askeri müdahalenin giderek daha düşünülür bir seçenek olduğunu dile getirdi. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;


184 Brian Mandell, “The Cyprus Conflict: Explaining Resistance to Resolution,” içinde Norma Salem, 
(der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 210. 
185 Boyd, op. cit., s. 4. 
186 Fırat, 1960-71 Arası Türk…, s. 126-127. 
187 Cihat Göktepe, “The Cyprus Crisis of 1967 and its Effects on Turkey’s Foreign Relations,” Middle Eastern Studies, Vol. 41, No. 3 (May 2005), s. 431. 
188 Murat Sarıca, Erdoğan Teziç ve Özer Eskiyurt, Kıbrıs Sorunu, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1975, s. 57-59. 
189 “Memorandum of Conversation,” Washington, January 24, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
190 “Telephone Conversation Between President Johnson and the Under Secretary of State (Ball),” 
Washington, January 25, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim 
Tarihi: 25.05.2009). 
191 Idem. 
192 “Memorandum of Conference With President Johnson,” Washington, January 25, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
193 “Editorial Note,” http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
194 Idem. 
195 “Memorandum of Conference With President Johnson,” Washington, January 25, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
196 “Editorial Note,” http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
197 “Telegram From the Supreme Allied Commander, Europe (Lemnitzer) to Secretary of Defense 
McNamara,” Paris, January 30, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
198 George Ball, The Past Has Another Pattern: Memoirs, New York, W. W. Norton & Company, 
1982, s. 341. 
199 Idem.; Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 6-7; Erim, op. cit., s. 240-241; Oberling, op. cit., s. 83. 
200 Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20116; New York Times, 
February 1, 1964’ten aktaran Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye…, s. 10. 
201 Oberling, op. cit., s. 83. 
202 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 7-8. 
203 “Johnson to Makarios in State to Nicosia,” 2 Feb. 1964, National Security File/National Security 
Council History, Box 16, Volume 3B: 1-20’den aktaran Brands, op. cit., s. 352. 
204 Toluner, op. cit., s. 111. 
205 Keesings Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20117. 
206 “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, February 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); Ball, op. cit., 
s. 343. 
207 Ball, op. cit., s. 343-346; “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” 
Nicosia, February 13, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). 
208 Ball, op. cit., s. 344; Boyd, op. cit., s. 4. Brands’ın iddiasına göre Ball, Lefkoşa’ya giderken 
aslında bu çabasının boşuna olduğunu biliyordu. [Ball da hatıralarında Makarios’u kolay kolay 
inadından vazgeçiremeyeceğini bildiğini ancak bunu denemek zorunda olduğunu belirtmektedir. Bkz. 
Ball, op. cit., s. 342.] CIA’in desteklediği bir görüşe göre adaya gönderilecek böyle bir güçteki 
Amerikan askerleri, Kıbıslı teröristlerin saldırılarının hedefi olacaktı. Bkz. “CIA intelligence 
memorandum in State to Nicosia,” 11 Feb. 1964, National Security File/National Security Council 
History, Box 16, Volume 3B: 21-35’ten aktaran Brands, op. cit., s. 353. Bununla birlikte ABD, 
NATO gücüne katkıda bulunmayı taahhüt ettiği için Ball, Johnson Yönetimi’nin sözünden dönmüş 
gibi görünmemesi amacıyla ABD’nin güce katılamamasının sorumluluğunu Makarios’a yüklemek 
şeklinde bir plan yapmıştı. Bkz. “Ball to Johnson in Athens to State,” 9 Feb. 1964, Ibid.’den aktaran 
Brands, op. cit., s. 353. Ball’un Kıbrıs Dışişleri Bakanı Spyros Kyprianou ile yaptığı görüşmede ABD 
birliklerinin güce katılıp katılmaması konusunun Kıbrıs Cumhuriyeti’nin rızasına bağlı olacağını 
bildirmesi ve bunun üzerine Kyprianou’nun Amerikan askerlerinin de yer alması durumunda Kıbrıs’ta 
Amerikan imajının zedeleneceğini ve Amerikan karşıtı duyguların yükseleceğini belirtmesi [Bkz. 
“Telegram From the Embassy in the United Kingdom to the Department of State,” London, February 
9, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).]; 
ayrıca Ball’un ABD’nin Ankara, Atina ve Lefkoşa Büyükelçileri ile yaptığı görüşmeler sonrasında 
Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği telgrafta Amerikan askerlerinin Kıbrıslı Rumların vur-kaç 
taktiklerinin hedefi olacakları ve ABD’nin NATO lideri olması nedeniyle askerlerinin diğer Batılı 
güçlere göre daha fazla tepki göreceğini belirterek Amerikan askerlerinin kesinlikle güce katılmaması 
gerektiği yönünde düşündüğünü söylemesi de [Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the 
Department of State,” Athens, February 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).] bu iddiayı 
doğrular niteliktedir. Fikrini “ABD katkısı olmadan bir NATO gücü kurulması” yönünde değiştirmiş 
olmasına rağmen Ball’un planı kabul ettirmek için Lefkoşa’ya gitmesinin sebebi ise “daha önce 
Türkiye’yi müdahale etmekten alıkoymak için, ABD’nin “daha etkin olacağı” yönünde verdiği sözden 
dönmesinin ABD-Türkiye ilişkilerinde kötü sonuçlara yol açabileceği” düşüncesiydi. Bkz. Idem. 
209 P. N. Vanezis, Makarios: Pragmatism v. Idealism, London, Abelard-Schuman, 1974, s. 130. 
210 Mandell, op. cit., s. 210. 
211 Londra Konferansı’nda sorunun NATO içi bir sorun olarak ele alınması, üç garantör devlet 
arasındaki görüşmelerle çözümlenmeye çalışılması, Kıbrıs’ta düzeni korumak için bir NATO gücünün 
kurularak Kıbrıs’a gönderilmesinin teklif edilmesi ve soruna taraf olmayan ABD’nin de işe karışması 
SSCB’nin tepkisini çekti. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olmalarından ötürü ABD, İngiltere 
ve Fransa’ya ve komşu ülkeler oldukları 
için Türkiye ve Yunanistan’a 7 Şubat 1964 tarihinde verilen 
Sovyet notalarında, Kıbrıslıların kendi sorunlarını kendilerinin çözümlemesi veya sorunun bütünü ile 
BM’ye götürülmesi gerektiği vurgulanıyordu. Bkz. Cumhuriyet Gazetesi, 9 Şubat 1964’ten aktaran 
Aziz, op. cit., s. 173-174. Notalarda, “Sovyetler Birliği’nin, resmi devlet başkanı Makarios’u 
kararlarında destekleyeceğini” bildirmesi sayesinde Makarios, Londra Konferansı sonucu Türkiye ve 
Yunanistan’ın kabul ettiği NATO kuvvetlerinin adada düzeni sağlaması önerisini tüm baskılara karşı 
reddedebilmişti. Bkz. Fırat, op. cit., s. 144. 
212 “Telegram From the Department of State to the Embassy in Turkey,” Washington, February 14, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
213 Charles W. McCaskill, “US-Greek Relations and the Problems of the Aegean and Cyprus,” 
Journal of Political and Military Sociology, Vol. 16 (Fall 1988), s. 228. 
214 Brands, op. cit., s. 350. 
215 Ehrlich, op. cit., s. 1047. 
216 Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20117-20118. 
217 “Başbakan İsmet İnönü’nün Kıbrıs Konusunda verilen bir genel görüşme önergesi üzerine 18 
Şubat 1964 tarihli Millet Meclisi toplantısında yaptığı konuşma,” Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 
Cilt 27, s. 11’den aktaran Sezer, op. cit., s. 157. 
218 Brands, op. cit., s. 350. 
219 “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
February 18, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
220 “Message From President Johnson to Prime Minister Papandreou,” Washington, February 20, 
1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [Bu 
mektubun metninin verildiği belgede yer alan açıklayıcı notta Başkan Johnson’ın Başbakan İnönü ve 
Cumhurbaşkanı Makarios’a da benzer içerikli mektuplar gönderdiği belirtilmektedir.] 
221 Yunanistan’da Kasım 1963’te yapılan seçimleri kazanarak yeni hükümeti kuran George 
Papandreou ile eski Başbakan Constantine Karamanlis’in oy oranları arasında çok az fark vardı. 
Koltuğunu sağlamlaştırmak isteyen Papandreou’nun istifası sonucu Şubat 1964’te yapılan seçimleri 
yine Papandreou ama bu kez % 53’lük oy oranıyla kazandı. Bkz. Richard Clogg, A Concise History 
of Greece, New York, Cambridge University Press, 1992, s. 157-159. Taraflar arasında yeniden 
görüşme yapılması yönündeki isteğin altında yatan nedenlerden biri, 18 Şubat 1964’te Yunanistan’da 
böyle güçlü halk desteğine sahip bir hükümet kurulmasıydı. Diğeri ise, Türkiye’nin tek taraflı 
müdahalede bulunmaması için bir güvencenin sağlanmasıydı. Bkz. “Telegram From the Department 
of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, February 18, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
222 “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
February 26, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 
25.05.2009). 
223 Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Kyprianou, Konsey’deki tartışmaların daha başında 1959 
Antlaşmaları’nın kendilerine dayatıldığını belirtmişti. Kıbrıslı Türklerin Aralık 1963’te başlayan 
olaylar sonucu Rumları protesto ederek yönetimden çekilmeleri nedeniyle sadece Kıbrıslı Rumlardan 
oluşan Kıbrıs Hükümeti, bu antlaşmaların bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine zarar 
verdiğini belirten bir Güvenlik Konseyi bildirisi elde etmeyi amaçlıyordu. Bkz. Ehrlich, op. cit., s. 
1060. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM’deki temsilcisi Zenon Rossides’ti. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk 
topluluğunun Rossides’in Türk topluluğunu temsil etmediği yönündeki itirazları cevapsız bırakılmıştı. 
Bkz. James H. Wolfe, “The United Nations and the Cyprus Question,” içinde Norma Salem, (der.), 
Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s.228. 
224 UN Year Book, 1964’ten aktaran Bayülken, op. cit., s. 108. 
225 Sadece kararın 4. maddesi, Kıbrıs’a BM Gücü de olsa yabancı 
birliklerin gönderilmesi konusunda 
olumsuz düşüncesini belirten SSCB’nin isteği üzerine ayrı bir oylamaya sunuldu. Bu ayrı oylama 
sırasında Güvenlik Konseyi’nin diğer sekiz üyesi lehte oy kullanırken SSCB, Çekoslovakya ve Fransa 
çekimser kaldılar. Bkz. UN Doc. S/PV. 1102, March 4, 1964, p. 5’ten aktaran James A. Stegenga, 
The United Nations Force in Cyprus, [y. y.], Ohio State University Press, 1968, s. 70. 
226 Kararın metni için bkz. “Resolution Adopted By The Security Council At Its 1102nd Meeting On 4 
March 1964,” S/5575, 4 March 1964, 
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N64/048/33/PDF/N6404833.pdf?OpenElement (Erişim 
Tarihi: 25.05.2009); Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 8-9; Erim, op. cit., s. 253-255; 
Stegenga, op. cit., s. 68-69. 
227 Nasuh Uslu, Türk-Amerikan İlişkilerinde Kıbrıs, Ankara, 21. Y.Y. Yayınları, 2000, s. 82-83; 
Erim, op. cit., s. 255-256; Stegenga, “UN Peace-Keeping:…,” s. 3; Bölükbaşı, “The Cyprus Dispute 
and…,” s. 417; Sönmezoğlu, Tarafların Tutum…, 12. 
228 Ball, op. cit., s. 348. 
229 Bölükbaşı, The Superpowers and…, s. 72. 
230 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 9-10. 
231 “Circular Telegram From the Department of State to All Posts,” Washington, March 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
232 Ball, op. cit., s. 349. 
233 “Circular Telegram From the Department of State to All Posts,” Washington, March 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “National 
Security Action Memorandum No. 286,” Washington, March 12, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
234 Uslu, op. cit., s. 84. 
235 Erim, op. cit., s. 263. 
236 Boyd, op. cit., s. 1. BM Genel Sekreteri’nin kayda değer çabaları sonucu UNFICYP dokuz ülkenin (Kanada, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, İsveç, İngiltere, Avustralya, Avusturya, Yeni Zelanda) katılımıyla oluştu. Bkz. Ehrlich, op. cit., s. 1049. Gücün yetkileri oldukça kısıtlıydı. 
Paramiliter grupları silahsızlandırma ya da barışı tesis etmek için güç kullanma yetkileri yoktu. Sadece çatışan tarafların arasında durmakla görevlendirilmişti ve ancak kendini savunmak için ateş açabilme yetkisi vardı. Bkz. Foley ve Scobie, op. cit., s. 164. Bu kısıtlı yetkilere rağmen birçok gözlemciye göre UNFICYP çatışmayı önleme ve bastırma konularında uzun vadede başarılı oldu. Bkz. Dan 
Lindley, “Historical, Tactical and Strategic Lessons from the Partition of Cyprus,” International Studies Perspectives, Vol. 8, Issue 2 (May 2007), s. 233-234. Ancak 186 sayılı kararı kabul etmek için SSCB ve Fransa’nın, “gücün giderlerinin BM bütçesinden karşılanmaması” yönünde koydukları şart nedeniyle finansman konusunda sorunlar yaşandı. Finansal yükün büyük kısmını gönüllü yardımlar yoluyla asıl olarak ABD ve İngiltere üstlendiler. Bkz. Ehrlich, op. cit., s. 1050. UNFICYP hakkında daha detaylı bilgi için bkz. James A. Stegenga, The United Nations Force in Cyprus, [y. y.], Ohio State University Press, 1968.237 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 10-11; Oberling, op. cit., s. 87. 
238 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, April 22, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
239 Bölükbaşı, “The Cyprus Dispute and…,” s. 417. 
240 Keesings Contemporary Archives, Vol: XVI, (1963-1964), s. 20121. 
241 Papandreou’nun Kıbrıs politikası için bkz. Sarıca, et al., op. cit., s. 64-66. 
242 Andreas G. Papandreou, Namlunun Ucundaki Demokrasi, çev. Semih Koray ve Mehmet Emin Yıldırım, Ankara, Bilgi Yayınları, 1988, s. 164. 
243 Milliyet, 16 Nisan 1964’ten aktaran Süha Bölükbaşı, Barışçı Çözümsüzlük: Ankara’nın ABD ve BM ile Kıbrıs Macerası, Ankara, İmge Kitabevi, 2001, s. 120. 
244 ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri krizin ilk dönemlerinde birbirlerinden oldukça farklı çözüm önerileri ile ortaya çıkıyorlardı. “Yunanistan ve Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde ortaklaşa egemenlik sahibi olmaları”ndan “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve adadaki toplulukların güvenliğinin İngiltere tarafından sağlanması”na, “taksim”den “Türkiye ile Yunanistan arasında toprak değişimi”ne kadar 
çeşitlilik gösteren bu çözüm önerilerinden birkaçı için bkz. Nicolet, op. cit., s. 99-100. 
245 20 Şubat’ta Başbakan Papandreou ile görüşen ABD’nin Atina Büyükelçisi Henry Labouisse, ABD’nin sorunun nihai çözümünün ne olması gerektiği konusunda önceden üstünde düşünülmüş fikirleri olmadığını söylemişti. Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, February 21, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4755.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Benzer bir açıklama 29 Nisan’da Başkan Johnson tarafından Dışişleri Bakanı 
Erkin’e yapıldı. Bkz. “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
246 Belcher’in Büyükelçi olarak atanması ABD Senatosu’nda 1 Mayıs 1964’te kabul edilmiştir. Bkz. “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, May 4, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
247 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, April 7, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). [8 Nisan 1964 
tarihli telgraflara ilişkin bilgiler de bu telgraf metninin sonundaki açıklayıcı notta yer almaktadır.] 
248 Ball to President Johnson, “Memorandum for the President - Items for Evening Reading,” 10 April 1964: Lot 74D164, Entry 5049, President’s Evening Reading Reports, 1964-1974, box 1, National Archives and Records Administration (NARA)’dan aktaran Nicolet, op. cit., s. 101. Bu dönemde  taraflara bir çözüm önerisi olarak sunulmamış olmasına rağmen, üzerinde geniş bir uzlaşı sağlanan bu kalıcı çözüm önerileri, arabuluculuk faaliyetine girişeceği ileriki aylarda ABD’nin tutumunu şekillendirmesi bakımından önemlidir. 
249 “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, April 10, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram 
From the Department of State to the Embassy in Turkey,” Washington, April 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
250 “Telegram From the Department of State to the Mission to the United Nations,” Washington, April 
28, 1964, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
251 “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
252 The New York Times, 6 May 1964’ten aktaran Sander, op. cit., s. 230. Yardımların kesilebileceğine yönelik tehdit NATO Genel Sekreteri Dirk Stikker tarafından Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’daki temsilcilerine de yapılmıştı. Bkz. “Telegram From the Embassy in Greece to the Department of State,” Athens, May 6, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). Cihat Göktepe ile yaptığı bir mülakat sırasında Denktaş’ın aktardığına göre İsmet İnönü kendisine, 1964 krizinde Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale edememesinin nedenlerinden biri olarak Bulgaristan’ın Yunanistan’a saldırma niyeti taşımasını göstermiştir. İnönü, Bulgaristan’dan gelen bir heyetin kendisine Türkiye’nin Kıbrıs’a ne zaman müdahale etmeyi planladığına ilişkin sorular yönelttiğini, Bulgarların amacının Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarma yapmasıyla birlikte Yunanistan’a saldırmak olduğunu, bunun da kaçınılmaz olarak iki blok arasında üçüncü dünya savaşına yola açacağına inandığını Denktaş’a söylemiştir. Bkz. Göktepe, op. cit., s. 441-442. 
253 “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
254 Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye…, s. 13-14. Nicolet de bu görüşe uygun olarak ABD’nin Nisan 1964’ten itibaren Lefkoşa ile ilişkilerinin ivmesini düşürdüğünü belirtmektedir. Bkz. Nicolet, op. cit., s. 102. 
255 “Memorandum for the Record,” Washington, April 29, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
256 Ball, Deptel Nicosia 815, 3 May 1964: Lot 66D110, Entry 3051B, Conference File 2392: Sen. 
Fulbright’s Trip to Europe and Near East, May 1964, box 347, NARA’dan aktaran, Nicolet, op. cit., s.102. 
257 Nicolet, op. cit., s. 102. 
258 “Telegram From Secretary of State Rusk to the Department of State,” The Hague, May 11, 1964, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/johnsonlb/xvi/4757.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,




***

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 5

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 5


 6. Komünist Parti AKEL’in Varlığı 

AKEL (Anorhotikon Komma Ergazomenou Laou - Çalışan Sınıfın İlerici Partisi), 1941’de kuruldu. Zaman zaman enosisi savunarak kısa sürede büyük destek 
kazanan parti, 1946’da adanın en güçlü siyasi örgütü haline geldi. Kıbrıs’ın bağımsızlığından önceki ve hemen sonraki dönemlerde Moskova ile sıkı işbirliği 
yapan AKEL, Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin kaldırılmasını savunuyordu. 
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni doğuran 1959 Londra ve Zürih Antlaşmalarını, self-determinasyon prensibine aykırı bulduğu için tanımıyordu.138 Makarios’un Kıbrıs’taki siyasi hâkimiyetinde, AKEL’in kendisine verdiği desteğin büyük etkisi vardı.139 

AKEL, komünist olmayan dünyada en güçlü komünist partilerden biriydi,140 hatta İsrail ve Lübnan dışında Ortadoğu’daki tek yasal komünist partiydi.141 Kıbrıs Türk toplumunda bağımsız ve özgün bir sol hareket olmaması nedeniyle bu toplum içindeki sol unsurlar da AKEL bünyesinde yer alıyorlardı.142 

Adada etkisi büyük bir siyasi parti olan, Kıbrıs’ta 1960’ta kurulan düzene karşı çıkan, bağlantısız politikalar izleyen Makarios’u destekleyen ve Sovyetler 
Birliği Komünist Partisi’nin izlediği çizginin dışına çıkmayan143 AKEL’in varlığı da ABD açısından, Kıbrıs’a yönelik tutumda göz önünde bulundurulması gereken bir 
diğer önemli faktördü. 

 7. SSCB’yi Çevreleme Politikası Açısından Kıbrıs’ın Önemi 

Kıbrıs, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB’nin etkisinin Doğu Avrupa dışında da yayılmasını önlemek amacıyla uygulamaya başladığı “çevreleme 
politikası” açısından da önem taşıyordu. Birincisi, Kıbrıs’ta yaşanan sorun, çevreleme politikasının kilit örgütlerinden olan NATO’nun güneydoğu kanadındaki iki ülkeyi karşı karşıya getirerek ittifakın gücünü ve istikrarını tehdit ediyordu. İkincisi, Kıbrıs’ta etkili siyasi aktörler olan Makarios’un ve AKEL’in SSCB ile yakın ilişkiler kurmaları, komünizmin Doğu Akdeniz’de bir üs kazanması tehlikesini gündemde tutuyordu. 

NATO’nun 1949 yılında kurulmasından sonra, 1951’de ANZUS (Avustralya, Yeni Zelanda, Amerika Birleşik Devletleri Güvenlik Paktı), 1954’te SEATO (Güney 
Doğu Asya Antlaşması Örgütü), 1955’te Bağdat Paktı (1959’dan sonra CENTO Merkezi Antlaşma Örgütü) gibi ittifaklar ve çeşitli ülkelerle imzalanan ikili 
anlaşmalar sayesinde çevreleme politikasına ilişkin önemli adımlar atılmıştı.144 Fakat Kıbrıs sorunu, SSCB’ye, bu soruna taraf olan Türkiye ve Yunanistan arasındaki anlaşmazlıktan yararlanarak NATO içindeki çatlağı daha da büyütme ve böylece çevreleme politikasının etkisini azaltma imkânı sağlıyordu. 

Truman Doktrini’nin ilanından beri ABD’nin Doğu Akdeniz politikasının temel hedefi, SSCB’yi bu bölgenin dışında tutmaktı. Bu nedenle ABD’li yetkililere 
göre, Kıbrıslıların arzuları ters yönde olsa da, Kıbrıs, Atlantik İttifakı’nın bir meselesiydi ve öyle kalmalıydı.145 “Diğer taraftan, SSCB’nin adaya ilişkin politikası, 

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’daki İngiliz -sonradan Amerikan- etkisini zayıflatacak her hareketi desteklemek temeli üzerine kurulmuş[tu].”146 

1960’ta Kıbrıs sorununa bulunan çözüm hem iki NATO müttefikini çatışmadan uzaklaştırması hem de bu ülkelere garantörlük yetkisi vererek adayı 
devamlı NATO şemsiyesi altında tutması nedeniyle ABD’nin SSCB ile ilişkilerinde Kıbrıs’ı bir tehlike olmaktan çıkarmıştı. ABD, SSCB’yi çevreleme taahhüdünde 
bulunduğu için, dünyanın herhangi bir yerindeki komünizmi çevrelemeyi de taahhüt etmiş147 gibi davranıyordu. Bu çözüm, bu taahhüdün de yerine getirildiğini gösteriyordu. Bu şartlar altında, Kıbrıs’ın tarafsız politikalar izlemesi, NATO’nun güneydoğu kanadının güvenliği sorunu düşünüldüğünde çok da önemli değildi.148 

Ancak 1963 sonunda yeni devlette ilk büyük kriz patlak verince gerek sorunun BM’ye taşınması durumunda SSCB’nin istismarına uğrayacağı, gerekse adadan yükselen yardım taleplerine SSCB’nin cevap verebileceği düşünceleri ABD’yi yeniden endişelendirmeye başlayacaktı. 

II. 1964 KIBRIS KRİZİ VE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN TUTUMU 

Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplulukları arasında karmaşık ve hassas bir denge kuran 1960 sisteminin fiilen ortadan kalkmasına neden olan kanlı olaylar 1963 yılı sonunda başladı. İki topluluk arasında, yeni devletin işleyişine ilişkin anlaşmazlıkların şiddet olaylarına dönüşmesi ve bu durumun garantör ülkeler 
Türkiye ve Yunanistan arasında gerilime yol açması, Amerikalı devlet adamlarının Kıbrıs’a bakışlarında NATO’nun güneydoğu kanadındaki tehlike algısını yeniden ilk sıraya taşıdı. 

Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra adanın iki NATO müttefiki arasında bir anlaşmazlık konusu olmaktan çıkması, ABD’nin Kıbrıs’a yönelik politikalarını 
şekillendiren etkenlerin öncelik sıralamasını değiştirmişti. 1964 krizi ortaya çıkana kadar ABD’nin Kıbrıs politikasına genellikle komünist parti AKEL’in gücündeki artış ve Makarios’un bağlantısız dış politika tutumu gibi etkenler yön vermişti. Bu gelişmelerin önünü alabilmek ve Kıbrıs üzerindeki Amerikan etkisini artırabilmek için ABD, Kıbrıs’a giderek artan ekonomik yardımlarda bulunuyordu.149 Aksi takdirde Kıbrıs’ın ihtiyaç duyduğu yardımların SSCB tarafından karşılanacağı ve Doğu Akdeniz’de komünizmin etkisinin artacağı düşünülüyordu.150 Kıbrıs’taki Amerikan tesislerine kısıtsız erişim151 ve adadaki güçlü sol siyasi hareketi dengeleyebilmek için sağ kanat partilerinin kurulması, var olanların güçlendirilmesi152 gibi konularda da ABD, Makarios’la sıkı bir pazarlık içindeydi. 

ABD, Kıbrıs sorununun ciddi bir uluslararası anlaşmazlık olarak dünya siyasetinde yer almaya başlamasından beri, bu sorunun Türkiye ve Yunanistan’la olan ilişkilerini kötü yönde etkileyeceğini düşünerek doğrudan müdahalede bulunmaktan kaçınıyordu. Bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan kısa süre sonra anayasal hükümlerin uygulanması konusunda Rum ve Türk topluluklar arasında yaşanan anlaşmazlıkların153 büyümesinden korkan ABD’li yetkililer, bu tür sorunların garantör devletler arasında barışçı yollarla çözülmesi için girişimde bulunması konusunda İngiltere’ye baskı yapıyordu.154 Kıbrıs yükünü ABD ile paylaşmak isteyen İngiltere ise, sadece kendi çabalarıyla mevcut sorunların çözülemeyeceğini imâ ederek bu konuda ABD’den gelecek her tür yardımı memnuniyetle kabul edeceğini belirtiyordu.155 

ABD’li devlet adamları bu müdahil olmama politikasını 1964 krizine kadar, zor da olsa sürdürmeyi başardılar. Fakat Kennedy suikastı sonucu 22 Kasım 1963’te 

ABD’de başkanlık koltuğuna oturan ve özellikle de selefi kadar deneyimli olmadığı dış ilişkiler alanında Başkan Kennedy’nin politikalarını devam ettirme gerekliliğinin bilincinde olan Lyndon Baines Johnson’ı156 Kıbrıs sorunu açısından çok daha zor bir dönem bekliyordu. Başkan olmasının üzerinden bir ay geçmeden Kıbrıs’ta, ABD’nin soruna müdahil olmasına yol açacak olan kriz süreci başladı. 

A. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasal Sorunları Ve Aralık 1963’te Başlayan Kriz 

1. 1960 Sistemine İlişkin Anlaşmazlıklar ve Cumhurbaşkanı Makarios’un Anayasada Değişiklik Önerileri 

1959 Antlaşmaları, her ikisini de tadamamış olan bir ülkeye barış ve bağımsızlık getireceği ümidiyle imzalanmıştı.157 Ancak NATO’nun çıkarları ön planda tutularak hazırlanmış olan bu antlaşmalara dayanılarak kurulan sistemin fazla uzun ömürlü olmayacağını anlamak için çok zaman geçmesi gerekmedi. 

Kıbrıs Cumhuriyeti sui generis (kendine özgü) bir devletti. Ancak kurucu antlaşmalarda iddia edildiği gibi egemen, üniter ve bağımsız değildi.158 Ayrıca 
Makarios’a göre, antlaşmalarla bir devlet yaratılmıştı, ancak bir ulus yaratılamamıştı.159 Kendisine zorla imzalattırıldığını iddia ettiği160 bu antlaşmalar, “adanın kolonyal geçmişinin kalıntıları”ydı.161 Mevcut sistemle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geleceği olmadığına inanan Cumhurbaşkanı Makarios daha 1962 yılının ocak ayında anayasanın değiştirilmesi gerektiğinden bahsediyordu.162 Bu belki de yerinde bir tespitti çünkü vergi yasasının çıkarılması, kamu hizmetlerinde görev alacak Türklere ve Rumlara yönelik kotanın uygulanması, belli oranlarda Türk ve Rum askerlerden oluşacak Kıbrıs ordusunun oluşturulması, Kıbrıs’taki beş büyük şehirde iki topluluğun ayrı belediyeler kurması, Temsilciler Meclisi’nde toplulukların ayrı oy çoğunluklarıyla karar alınması ve cumhurbaşkanı yardımcısının veto hakkı gibi konularda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle kısa sürede devlet işleyemez hâle gelmişti.163 

Adadaki topluluklar arasında yaşanan bu anlaşmazlıkların Türkiye -Yunanistan ilişkilerine de olumsuz etkide bulunduğunun bilincinde olan ABD, Kıbrıs’taki süreci endişeyle izliyordu. Bu nedenle Makarios, ABD Başkanı’nın daveti üzerine 1962 Haziranı’nda gerçekleştirdiği Washington ziyareti sırasında Başkan Kennedy tarafından, adadaki durumu kontrol altına alması yönünde uyarılmıştı.164 

ABD’nin uyarılarına ve 1963 Aralığı’na kadar Türkiye’nin Kıbrıs Hükümeti nezdinde on dört kez girişimde bulunarak Kıbrıs Anayasası’nın temelinde olan 
antlaşmalara uyulması konusunda ısrar etmesine165 rağmen Makarios, anayasanın on üç noktada değiştirilmesi gerektiğine ilişkin görüşlerini 30 Kasım 1963’te açıkladı.166 “Toplumlararası Anlaşmazlığın Belirli Sebeplerini Ortadan Kaldırmak ve Devletin Düzgün İşlemesini Kolaylaştırmak İçin Önerilen Tedbirler ”167 başlığını taşıyan bu değişiklik önerileri esasında Türk topluluğunun “haklarının ve bunları teminat altına alan hükümlerin değiştirilmesini öngörüyordu. Bunların kabulü Türk cemaatini ortak bir cemaatten çoğunluğun takdirine tâbi bir azınlık statüsüne sokacaktı.”168 Bu nedenle Türkiye, 6 Aralık 1963’te bu önerilerin kabul edilemez olduğunu belirten bir bildiri yayınladı.169 

Türkiye’yi kızdıran bu gelişmeler ABD açısından ise kaygı vericiydi. Makarios’un 5 Ocak 1962’de anayasanın bazı kısımlarının değiştirilmesi gerektiğini belirtmesiyle adada topluluklar arası şiddetin tekrar başlaması korkusunu yaşayan ABD,170 Makarios’un değişiklik önerilerini Türkiye’nin sert bir şekilde reddetmesinin Kıbrıs’ta çatışma tehlikesini artırdığını düşünüyordu. Amerikalı diplomatlar, öneriler üzerinde tartışmanın imkânsız olduğu yönündeki Türk Hükümeti görüşüne katılmadıklarını belirtirken171 aslında adada gerilimin artmasından duydukları korkuyu dile getiriyorlardı. ABD tarafından Türkiye’ye Türk toplumu lideri Fazıl Küçük’ün, en azından üzerinde tartışmak isteyebileceği noktaları belirtmesinin, Makarios’un daha aşırı adımlar atmak için öne sürebileceği bahaneleri ortadan kaldıracağı yönünde tavsiyelerde bulunuluyordu.172

 2. Kıbrıs’ta Çatışmaların Başlaması ve Krizin İlk Günlerinde ABD’nin Tutumu 

Anayasada değişiklik önerisi yapılmasından beri artan gerilim 21 Aralık 1963 günü Lefkoşa’da iki topluluk arasında çatışmaların başlamasına neden oldu. Kısa 
sürede Kıbrıs’ın diğer bölgelerine de sıçrayan bu çatışmalar özünde içsel bir sorun olsa da Garanti Antlaşması’nın varlığı nedeniyle uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehdit oluşturuyordu.173 

Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş yaşanmasından korkan ABD, ilk adımını 23 Aralık’ta attı. ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, Ankara ve Atina’daki 

Amerikalı büyükelçilerden, her iki ülkeye de “Askeri Yardım Programı (Military Assistance Program - MAP) ile sağlanan donanımın, Kıbrıs’taki Türk ya da Yunan 
birlikleri tarafından ABD’nin önceden açık rızası alınmadan kullanılmasının, Askeri Yardım Programı Anlaşması’nın sözüne ve ruhuna aykırı bir hareket olarak değerlendirileceğini” bildirmelerini istedi.174 25 Aralık 1963’te ABD Başkanı Johnson, Cumhurbaşkanı Makarios ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Küçük’e birer mesaj göndererek sükûnet çağrısında bulundu.175 Fakat bu girişimler ABD’nin beklediği etkiyi yaratmadı. 

Türkiye’nin, Garanti Antlaşması kapsamında İngiltere ve Yunanistan’a birlikte hareket etme çağrısında bulunmasına rağmen beklediği tepkiyi görememesi 
üzerine Türk uçakları 25 Aralık’ta ada üzerinde ihtar uçuşu yaptı.176 Bu durum ABD’li yetkililere Türkiye’nin adaya tek taraflı müdahalede bulunma konusundaki ciddiyetini gösterdi.177 Yine aynı gün Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, ABD Başkanı’na bir mektup göndererek, adadaki olayların sona erdirilmesi için bütün olanakların kullanılmasını istedi. Başkan Johnson’ın ertesi gün gönderdiği cevapta ise, garantör devletlerin barışçı bir çözüm bulunması yolundaki her türlü davranışlarının ABD tarafından destekleneceği belirtiliyordu.178 

Türk jetlerinin ihtar uçuşu yapmasının ardından İngiltere ve Yunanistan adaya ortak bir barış gücü operasyonu düzenleme konusunda Türkiye’ye destek verdiler. Bu gücün İngiliz birliklerinden oluşturulmasına karar verildi.179 Bu sırada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kıbrıs Hükümeti’nin Türkiye’ye yönelik suçlamalarını değerlendirmek üzere toplandı. 27 Aralık’ta yapılan toplantıdan herhangi bir önlem kararı çıkmadı. Sorunun çözülmesinde birlikte hareket etme kararı alan üç garantör devletten İngiltere’nin Londra’da bir konferans yapılması çağrısına Türkiye ve Yunanistan’ın olumlu cevap vermeleriyle tansiyon az da olsa düşürüldü. 

1964 yılının büyük bölümünde devam edecek olan bu krizin ilk günlerinde ABD’nin tutumu önceki yıllarda izlediği politikanın devamı niteliğindeydi. ABD, 
Türk - Yunan geriliminin tekrar yükselmesinden büyük endişe duymasına rağmen yine doğrudan bir müdahaleden çok dolaylı bir karışma yöntemi izledi.180 
Örneğin 
Türkiye’nin ada üzerinde ihtar uçuşu yaptırdığı uçakların NATO yardımı çerçevesinde verilen ve NATO kumandasına tahsis edilmiş uçaklar olmasına rağmen bu eylemi nedeniyle Türkiye’ye herhangi bir şikâyette bulunmadı.181 Taraflara sorunun barışçı yollarla çözülmesi yönünde çağrılar yaparken bu konudaki liderlik rolünü İngiltere’nin üstlenmesi gerektiği düşüncesini muhafaza etti.182 Aslında ABD, Kıbrıs‘ta kalıcı bir siyasi çözüme ulaşılması için sorunun taraflarına yardım etmek istiyordu ancak bu konuda aşırı bir ulusal taahhüt altına girmekten de kaçınıyordu.183 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

138 Thomas W. Adams ve Alvin J. Cottrell, Kıbrıs’ta Komünizm, Ankara, Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Matbaası, 1967, s. 5-9. 
139 Joseph S. Joseph, Ethnic Conflict and International Politics: From Independence to the Treshold of the Europen Union, London, Macmillan, 1997, s. 68’den aktaran Güney, op. cit., s. 30. 
140 Idem. 
141 Thomas W. Adams, AKEL: The Communist Party of Cyprus, Stanford, Hoover Institution Press, 1971’den aktaran Augustus Richard Norton, “The Soviet Union and Cyprus,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 107. 
142 Gürel, Tarihsel Boyut İçinde…, s. 54. 
143 “1949 yılında AKEL’in yönetim kadroları arasındaki iç hesaplaşma, Sovyetler Birliği’ne yakın olan grubun kesin biçimde partiye hâkim olması ile sonuçlanmıştır.” Bkz. Sönmezoğlu, Tarafların Tutum…, s. 35. 
144 Halûk Ülman, “NATO ve Türkiye,” S.B.F. Dergisi, C. XXII, No. 4 (Aralık 1967), s. 147. 
145 Jr. H. W. Brands, “America Enters the Cyprus Tangle 1964,” Middle Eastern Studies, Vol. 23, No. 3 (June 1987), s. 349-350. 
146 Sönmezoğlu, op. cit., s. 35. 
147 Morgenthau, op. cit., s. 124. 
148 Joseph Roucek, Kıbrıs’ın tarafsızlığının, ABD ve SSCB için kabul edilebilir bir durum olduğunu iddia etmektedir. Bkz. Joseph Roucek, “Cyprus in the Mediterranean Geopolitics,” Il Politico, 41 (4), s. 739’dan aktaran Botsas, op. cit., s. 257. 
149 “National Security Action Memorandum No. 71,” Washington, August 23, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); 
“Memorandum From the Executive Secretary of the Department of State (Battle) to the President's Special Assistant for National Security Affairs (Bundy),” Washington, September 7, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “National Security Action Memorandum No. 98,” Washington, September 25, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Nicosia, October 7, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “National Security Action Memorandum No. 169,” Washington, June 28, 1962, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
150 “Memorandum of Conversation,” Paris, December 14, 1961, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
151 “Memorandum From the Executive Secretary of the Department of State (Brubeck) to the 
President's Special Assistant for National Security Affairs (Bundy),” Washington, July 13, 1962, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
152 “Telegram From the Embassy in Cyprus to the Department of State,” Washington, October 13, 
1962, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
153 infra., s. 47. 
154 “Telegram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
February 16, 1963, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
155 “Telegram From the Embassy in the United Kingdom to the Department of State,” London, 
February 23, 1963, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
156 Landau, op. cit., s. 55. 
157 Ehrlich, op. cit., s. 1021. 
158 “…Anayasasını dahi değiştirme hakkı bulunmayan ve böyle bir durumda dışarıdan müdahaleye 
uğrayacak olan, ülke topraklarının bir bölümünde İngiliz egemenliğini daha başlangıçtan itibaren 
tanıyan, toprağa dayalı olmasa da işlevsel bir federasyon benzeri yapıya sahip olan Kıbrıs 
Cumhuriyeti ne bağımsız, ne egemen, ne de üniterdi.” Bkz. Melek Fırat, “1945-1960 Yunanistan’la 
İlişkiler,” Baskın Oran (ed.),Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, 
Yorumlar, cilt I, 8. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2003, s. 613. Ayrıca bkz. Erol Manisalı, 
Dünden Bugüne Kıbrıs, İstanbul, Cumhuriyet Yayınları, 2000, s. 33-35. 
159 Münir N. Ertekün, The Cyprus Dispute, Oxford, The University Press, 1981, s. 8; Thomas W. 
Adams, “The First Republic of Cyprus: A Review of an Unworkable Constitution,” The Western 
Political Quarterly, Vol. 19, No. 3 (Sep. 1966), s. 488. 
160 Rauf R. Denktaş, Kıbrıs Girit Olmasın, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2005, s.24. 
161 Süha Bölükbaşı, “The Cyprus Dispute and the United Nations: Peaceful Non-Settlement between 
1954 and 1996,” International Journal of Middle East Studies, Vol. 30, No. 3 (Aug, 1998), s. 415. Makarios’un eleştirdiği bu devlet sistemi, çeşitli yönlerden birçok yazar tarafından da olumsuz değerlendirmelere konu edilmiştir. Örneğin Mallinson Kıbrıs’ın anayasasını “iskambil kâğıtlarından yapılan evlere” benzeterek 103 sayfalık Kuruluş Antlaşması’nın yarısından fazlasının İngiltere’nin askeri üsleri, uçuş hakkı ve bunlarla bağlantılı çıkarlarına ayrılmış olduğunun altını çizmektedir. Bkz. William Mallinson, “US Interests, British Acquiescence and the Invasion of Cyprus,” The British Journal of Politics and International Relations, Vol. 9, Issue 3 (Aug. 2007), s. 494. Souter ise adadaki iki topluluğu uzlaştırmak tan uzak olan katı anayasal yapının, bu topluluklar arasındaki çatışmalar için verimli bir kaynak olduğunu iddia etmektedir. Bkz. Souter, op. cit., s. 661. Bruce, veto mekanizmalarıyla yüklü bu sistemi, “istikrarlı bir hükümet için esnek bir çerçeveden çok bir deli gömleğine” benzetmektedir. Bkz. Bruce, op. cit., s. 122. Bell, 1960 çözümü ile Kıbrıs’ın, “ortak bir bayrak yerine kendi ulusal bayraklarını dalgalandıran iki düşman ve şüpheci topluluğa bölündü[ğünü]” söylemektedir. Bkz. Bell, op. cit., s. 791. Boyd’a göre 1963 yılında başlayan şiddetin esas sebebi Kıbrıs Anayasasıdır. Bkz. James M. Boyd, “Cyprus: Episode in Peacekeeping,” International Organization, Vol. 20, No. 1 (Winter 1966), s. 2. Ehrlich ise tam tersi bir tutum benimseyerek Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal mekanizması lehine görüş belirtmektedir. Bkz. Ehrlich, Cyprus 1958-1967, s. 41. 
162 Ehrlich, “Cyprus, the ‘Warlike Isle’…,” s. 1042. 
163 Bölükbaşı, The Superpowers and…, s. 50-53; Toluner, op. cit., s. 100-104; Norma Salem, “The Constitution of 1960 and its Failure,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 121-122; Pierre Oberling, Bellapais’ye Giden Yol: Kıbrıs Türklerinin Kuzey Kıbrıs’a Göçü, çev. Mehmet Erdoğan, Ankara, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 1987, s. 57-64; William M. Dobell, “Division Over Cyprus,” International Journal, Vol. 22, No.2 (Spring 1967), s. 280-281; Ehrlich, op. cit., s. 10401043. 
164 Brands, op. cit., s. 350. 
165 Dışişleri Belleteni, Sayı 1, (Temmuz 1964), s. 4. 
166 Bu değişiklik önerileri için bkz. Toluner, op. cit., s. 104-105. Birçok yazara göre Makarios’un değişiklik önerilerini bu tarihte yapması bilinçli bir tercihti. Çünkü önerilerin yapıldığı dönemde Türkiye’de bir hükümet bunalımı yaşanıyordu, Yunanistan’da ise Zürih ve Londra Antlaşmaları’nı tanımayan Papandreou Hükümeti henüz iktidara gelmişti. Bkz. Abdulhaluk Çay, Kıbrıs’ta Kanlı Noel – 1963, Ankara, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1989, s. 51. ABD ise Başkan Kennedy’nin öldürülmesinin şokunu yaşıyordu. Bkz. Oberling, op. cit., s. 67. Ayrıca bkz. Nihat Erim, Kıbrıs: Bildiğim ve Gördüğüm Ölçüler İçinde, Ankara, Ajans-Türk, [197?], s. 225; Charles Foley 
ve William I. Scobie, The Struggle For Cyprus, Stanford, Hoover Institution Press, Stanford University, 1975, s. 162; Mavroyannis, op. cit., s. 134-135. 
167 Adams, op. cit., s. 486. 
168 Bilge, op. cit., s. 376. Stegenga ise bu önerileri “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni daha normal bir devlete 
dönüştürmeyi amaçlayan” bir girişim olarak değerlendirmektedir. Bkz. James A. Stegenga, “UN Peace-Keeping: The Cyprus Venture,” Journal of Peace Research, Vol. 7, No. 1 (1970), s. 1. 
169 Keesing’s Contemporary Archives, Vol. XVI, (1963-1964), s. 20113. 
170 “Telegram From the Embassy in the United Kingdom to the Department of State,” London, January 5, 1962, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
171 “Memorandum of Conversation,” Washington, December 12, 1963, 
http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
172 Idem. 
173 Boyd, op. cit., s. 3. Boyd’un bu yorumu yapmasına neden olan Garanti Antlaşması’nın 4. maddesi şöyledir: “Bu Antlaşmanın hükümleri ihlâl edildiği zaman, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık, bu hükümlere riayeti sağlamak için gereken teşebbüsler veya tedbirler hakkında birbirleri ile istişare 
etmeyi taahhüt ederler. Müştereken veya anlaşarak hareket mümkün olmadığı takdirde, garanti veren üç devletten her biri, bu Antlaşma ile ihdas edilen durumu tekrar tesis maksadı ile harekete geçmek hakkını muhafaza eder.” Bkz. Kıbrıs Anlaşmaları ve Son Gelişmeler, Ankara, T.C. Dışişleri Bakanlığı, 1964, s. 5. 
174 Tel. No’s 544, 606 (23 Dec. 1963), in National Security Council History File: Cyprus Crisis’ten aktaran Süha Bölükbaşı, “The Johnson Letter Revisited,” Middle Eastern Studies, Vol. 29, No. 3 (July 1993), s. 511-512. 
175 Brands, op. cit., s. 351. 
176 Duygu Sezer, Kamuoyu ve Dış Politika, Ankara, AÜSBF Yayınları, 1972, s. 156; Bölükbaşı, op.cit., s. 512. 
177 “Telegram From the Mission to the North Atlantic Treaty Organization and European Regional Organizations to the Department of State,” Paris, December 25, 1963, http://www.state.gov/r/pa/ho/frus/kennedyjf/xvi/63931.htm (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
178 Mektupların metinleri için bkz. Fahir Armaoğlu, Belgelerle Türk-Amerikan Münasebetleri, Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu – Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1991, s. 263265. 
179 Bölükbaşı, op. cit., s. 512. 
180 Sander, op. cit., s. 228. 
181 George S. Harris, Troubled Alliance: Turkish – American Problems in Historical Perspective, 1945 - 1971, Washington, Hoover Institution Studies, 1976, s.108. 
182 Tel. No. 1977 (27 Dec. 1963) in National Security Council History File: Cyprus Crisis’ten aktaran Bölükbaşı, The Superpowers and…, s. 61. 
183 Thomas W. Adams ve Alvin J. Cottrell, Cyprus Between East and West, Baltimore, The John Hopkins Press, 1968, s. 56. 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 4

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 4

 c. ABD’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Yönelik Politikası 

Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalandıktan sonra ABD’nin Lefkoşa Başkonsolosu Taylor Belcher, Kıbrıs Rum toplumu lideri Makarios ve Kıbrıs Türk toplumu lideri Fazıl Küçük ile “etkili bağlantılar” kurabilmek için görüşmeler yaptı. 
Bu görüşmelerde iki lider de ABD’nin Kıbrıs’a yardım yapması yönündeki 
isteklerini dile getirdiler.92 Hatta Makarios, ülkesinin “fakirliğini” öne sürerek 
ABD’nin adada bulunan iletişim tesisleri için kira ödemesi gerektiğini vurguladı.93 
Fakat ABD, Kıbrıs’a yardım yapılması konusunda temkinli davranarak bu 
sorumluluğun esasen İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’a düştüğünü belirtti.94 

Bu temkinli yaklaşımın sebebi, kurulacak olan yeni devlet hakkında 
öngörülerde bulunan raporlarda belirtilen hususlardı. Zürih ve Londra 
Antlaşmaları’ndan sonra ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma 
Bürosu’nun yaptığı bir çalışmada Kıbrıs’taki yeni devlete yönelik şu tespitlerde bulunulmaktaydı: 

“… Anayasa, değişen koşullara uyarlanmayı zorlaştıran çok büyük bir katılığa yol 
açmıştır. … Etkililiği modern anayasal uygulamalarla test edilmesi gereken yeni bir uygulamadır. … Esasında tehlike yeni devletin gözle görülür katılığıdır … ve 
topluluk haklarının dolaylı bir şekilde kanunlaştırılmasında var olan çatlaklar 
ortadan kaldırılmak yerine devam ettirilmektedir.”95 

6 Ekim 1959 tarihli Ulusal İstihbarat Keşif Belgesi’nde “bağımsızlığın, Kıbrıs 
Türk ve Kıbrıs Rum toplulukları arasındaki gerilimi bir anda ortadan 
kaldırmayacağı”,96 9 Şubat 1960 tarihli Ulusal Güvenlik Konseyi Raporu’nda ise, “[Zürih ve Londra Antlaşmaları ile kurulan mevcut] sistemin çökebileceği ihtimali”97 belirtiliyordu. 

Buradan da görülebileceği gibi, aslında ABD yeni oluşturulan sistemin 
aksayabilecek yönlerinin farkındaydı. Ancak yine de Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yönelik politikası gayet iyimserdi. Bu politika dört ana amaca dayanıyordu. Birincisi, Kıbrıs Cumhuriyeti siyasi istikrara sahip olmalı ve komünizme karşı sağlam bir cephe oluşturulmasında İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’a katılmalıydı. İkincisi, Kıbrıs bu siyasi istikrarın yanı sıra Batı yanlısı bir eğilim ve özgür demokratik kurumların da geliştirilmesi ve sürdürülmesi için ekonomik ilerleme göstermeliydi. Üçüncüsü, ABD adadaki iletişim tesislerinden herhangi bir kısıtlama olmadan yararlanmalıydı. 
Son olarak, İngiliz egemen üs bölgeleri, Batılı ülkelerin amaçları için de 
kullanılabilir durumda kalmalıydı.98 ABD bu amaçların Kıbrıslılar tarafından da 
kabul edilmesi için, bağımsızlığının ilk üç yılında adaya yirmi milyon doların 
üzerinde ekonomik yardım ve başka imkânlar sağlamıştı.99 

Bağımsızlığını kazandıktan sonra bu yeni cumhuriyetin İngiltere, Türkiye ve 
Yunanistan arasındaki ilişkilerde yıkıcıdan çok birleştirici ve istikrarlı bir güç 
olmasının önemi ABD için de büyüktü.100 

B. ABD Açısından Kıbrıs’ın Önemi 

ABD’nin Kıbrıs’a ve Kıbrıs sorununa ilgi duymasının, 1964 krizi sırasında 
soruna müdahil olmasının, müdahil olmadan önce de sorunu yakından takip 
etmesinin çeşitli nedenleri vardır. Bunlar “adanın sağladığı stratejik avantajlar” ve “Kıbrıs’taki siyasi unsurlar ile Kıbrıs sorununun yarattığı tehlikeler/endişeler” olarak iki gruba ayrılabilir. Kıbrıs’ın stratejik konumu ve adadaki İngiliz üsleri ile 
Amerikan tesisleri, Kıbrıs’ın sağladığı avantajlar grubunun içeriğini oluşturmaktadır. 
Bununla birlikte Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasının ve adadaki etkili siyasi 
aktörlerin izlediği politikaların yarattığı bazı tehditler de ABD’nin Kıbrıs’a yönelik 
ilgisini artırmasına neden olmuştur. Bunlar NATO’nun güneydoğu kanadında bir 
savaş tehdidinin ortaya çıkması, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olan 
Başpiskopos Makarios’un bağımsızlıktan önce benimsediği bağlantısız tutumu devlet başkanı olduktan sonra da devam ettirmesi ve adada güçlü bir desteğe sahip olan komünist parti AKEL’in Makarios’la ve SSCB ile yakın ilişkiler sürdürmesi olarak sayılabilir. 

Yazarlar arasında ABD’nin Kıbrıs’la bu kadar yakından ilgilenmesinin hatta sonunda soruna müdahil olmasının nedeni konusunda bazı farklı görüşler yer 
almaktadır. Bazı yazarlara göre, ABD’nin Kıbrıs’la ilgilenmesinin esas nedeni 
AKEL’in varlığı, bu partinin Moskova ve Makarios’la olan ilişkileri iken,101 
bazılarına göre, bu neden adadaki İngiliz üsleri ve Amerikan tesisleridir.102 Diğer bazı yazarlara göre ise, NATO içi uyumun korunması konusu ABD’nin Kıbrıs’a yönelik ilgisinin esas nedenidir.103 

Bu durumda ABD’nin Kıbrıs’a yönelik ilgisini, dönemlere ayırarak 
incelemek daha açıklayıcı olabilir. Buna göre, Kıbrıs’ın İngiliz egemenliği altında 
olduğu ve henüz sorunun uluslararasılaşmadığı dönemde, ABD’nin adaya yönelik ilgisi, sonraki döneme göre yok denecek kadar azdır. Bu dönemde Kıbrıs’ın Amerikan çıkarlarına yönelik herhangi bir tehdidi bulunmamaktadır. ABD, adadaki üsleri ve tesisleri kullanma açısından herhangi bir sorun yaşamamaktadır. Kıbrıs sorunu da, SSCB’nin karışmasına imkân verebilecek bir anlaşmazlık konusu olmaması nedeniyle, Washington tarafından ciddi bir tehdit olarak görülmemektedir. 

Ada yine İngiliz yönetimi altında bulunmasına rağmen, Kıbrıs sorununun 
uluslararası bir nitelik kazanması ile birlikte ABD’nin ilgisi, üç NATO müttefiki 
arasında oluşan anlaşmazlığa ve NATO’nun güneydoğu kanadının istikrarına 
odaklanmıştır. 

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte, bulunan çözümün hem 
tarafların üzerinde uzlaştığı -ve bu sayede NATO içi bir anlaşmazlığı gideren- hem de adadaki İngiliz üslerine ve ABD tesislerine halel getirmeyen bir çözüm olması nedeniyle, ABD’nin adaya yönelik politikalarında bu kez Makarios’un bağlantısızlık politikası ve komünist parti AKEL’in Moskova’yla olan ilişkileri gibi etkenler ön plana çıkmıştır. 

Son olarak, 1963 sonunda Kıbrıs’ta kurulan sistemin yıkılması ile sonuçlanan 
bir krizin çıkması ile, ilerde daha detaylı inceleyeceğimiz gibi, ABD’nin ilgisi yine 
NATO’nun güneydoğu kanadındaki çatlağa ve bu durumu SSCB’nin istismar etmesi olasılıklarına kaymıştır. 

1964 yılında Kıbrıs’ta ortaya çıkan krize geçmeden önce, ABD açısından, 
dönemsel olarak öncelik sıralamaları değişen ve Soğuk Savaş ortamında değişik 
yönlerden önem arz eden bu ilgi alanlarını daha ayrıntılı incelemek gerekir. 

1. Kıbrıs’ın Stratejik Konumu 

Kıbrıs’ın üç kıtayı ve doğu ile batıyı birbirine bağlayan ana yolların kesiştiği 
bir bölgede (Türkiye’nin 44 mil güneyinde, Suriye’nin 64 mil batısında, İsrail’in 130 mil kuzeybatısında ve Mısır ile Süveyş Kanalı’nın 240 mil kuzeyinde) yer alması,104 tarih boyunca Kıbrıs’a yönelik ilginin başlıca nedenlerinden birini oluşturdu. İki süper gücün de Kıbrıs halkıyla herhangi bir etnik bağlantıları olmamasına ve adanın ciddi anlamda bir ekonomik önem arz etmemesine105 rağmen, ABD ve SSCB’nin Kıbrıs’la yakından ilgilenmelerinde adanın stratejik konumunun büyük etkisi vardı.106 

Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik açıdan toparlanabilmesi için ihtiyaç duyduğu Ortadoğu petrollerinin ihraç yolları üzerinde bulunması, Batı’nın ve SSCB’nin Kıbrıs’a ilgi göstermelerinin nedenlerinden biriydi.107 Ortadoğu bölgesinde SSCB ile yakın ilişkiler kurmayı hedefleyen sol eğilimli yönetimlerin kurulması da, önceleri ticari ikmal istasyonu olan adayı, ABD’nin ve Kuzey Atlantik topluluğunun stratejik çıkarları için fevkalade önemli bir gözlem noktası haline getirdi.108 

Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki bu stratejik coğrafi konumunu daha önemli hâle 
getiren unsurlar ise, üzerinde yer alan üsler ve tesislerdi. 

2. Adadaki İngiliz Üsleri 

İngilizler, Kıbrıs’ta 1950’lerin ortalarında toplumlar arası çatışmalar 
başladıktan sonra üslerini korumanın tek yolunun ada üzerinde egemenliği daha fazla sürdürmek olmadığını fark etmeye başladılar.109 Sorunla baş edebilmek için harcadıkları çabaların külfeti nedeniyle, üsleri garanti altına alacak bir çözüm yerine egemenliği devam ettirmenin mantığını sorguladılar. Ayrıca 1956 Süveyş Krizi’nden sonra, daha önceleri İngiliz Genelkurmayı açısından İngiltere’nin Ortadoğu politikasının yürütülmesinde vazgeçilmez olarak görülen Kıbrıs hakkındaki görüşler de değişmişti. İngiltere’nin, küresel savunma gereksinim lerinin Kıbrıs üzerinde tam egemenlik olmasa da karşılanabileceği düşünülmeye başlamıştı.110 

“Üs olarak Kıbrıs” politikasından “Kıbrıs’ta üs” politikasına111 geçilmesinin 
ardından, Zürih ve Londra Antlaşmaları’nda Türkiye ve Yunanistan’ın İngiltere’nin üs bölgelerinde tam egemen olduğunu kabul etmeleri, İngilizlerin en büyük kaygılarını ortadan kaldırdı. Adanın güneyinde yer alan ve İngiltere’nin yedi binden fazla askeri personelinin bulunduğu Akrotiri ve Dikelya üslerinin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprağının dışında, İngiltere’nin “Egemen Üs Bölgeleri” olduğu teyit edildi.112 1960’ta kurulan yeni devletin ülkesinde İngiliz üsleri doksan dokuz mil karelik bir alan kaplıyordu.113 

Bu üslerin, Batı’nın Ortadoğu politikası açısından stratejik önemi büyüktü. 
Akrotiri ve Dikelya’da, İngiltere’nin Ortadoğu’daki Kara ve Hava Kuvvetleri’nin 
genel karargâhı yer alıyordu.114 Kıbrıs’ın stratejik değeri, adanın coğrafi konumunun yanı sıra İngilizlerin büyük maliyetlerle inşa ettikleri “radarlar, iletişim ağları ve hava kontrol sistemleri de dâhil iki adet birinci sınıf operasyonel hava alanından” kaynaklanıyordu.115 İngiltere’nin bu olanakları, “NATO ve Bağdat Paktı’nı [sonradan CENTO] askeri olarak destekleme” ve “Ortadoğu’ya odaklanmış olan uluslararası komünizme karşı genel mücadele” açısından vazgeçilmez olarak değerlendiriliyordu.116 Yine İngiltere’nin Kıbrıs’taki üslerinde görevleri, Ortadoğu’dan gelecek muhtemel saldırıları karşılamak olan nükleer silahlı bombardıman filoları vardı.117 Bu üsler, 1956’da Mısır’a yapılan operasyonları idare etmede ve 1958 yılında Ürdün Krallığı’nı desteklemede kullanılmıştı.118 

Dikelya ve Akrotiri NATO üsleri olmadığı için ABD bu üslerin yönetimi ve 
kullanımında pay sahibi değildi. Ancak ABD’nin bu üsleri kullanması için 
İngiltere’nin bu ülkeye izin vermesine engel olabilecek herhangi bir düzenleme de yoktu.119 Nitekim ABD, Kıbrıs’taki üsleri, geliştirilme aşamasındaki Sovyet balistik füzesavar denemeleri de dâhil olmak üzere SSCB’nin askeri hareketlerini izlemekte kullanılan U-2 casus uçaklarının kalkış pisti olarak kullanıyordu. 120 Ortadoğu’da ABD - SSCB rekabetinin yoğunlaştığı dönemlerde üsler, ABD için gerek istihbarat gerekse lojistik açıdan büyük önem taşıyordu.121

 3. Adadaki Amerikan Tesisleri 

ABD’nin Kıbrıs’ta bazı iletişim tesislerinden başka herhangi bir askeri varlığı 
yoktu. Daha önce Mısır’da bulunan ve 1948 yılında Kıbrıs’a taşınan bu tesisler 
sayesinde ABD, SSCB’deki ve Ortadoğu’daki diğer radyo yayınlarını 
dinleyebiliyor du.122  SSCB’nin yer denetim istasyonları ile hava savunma 
komutanlıkları arasındaki sinyaller izleniyor ve Lefkoşa’daki istihbarat merkezi 
aracılığıyla ABD’deki Ulusal Güvenlik Ajansı’na iletiliyordu.123 

O’Malley ve Craig’e göre, ABD’nin Lefkoşa’daki büyükelçilik binasında 
Doğu Akdeniz bölgesindeki bütün diplomatik telsiz mesajlarını değerlendiren bir 
istihbarat merkezi vardı. ABD, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra da Kıbrıslıların haberi olmadan adadaki dinleme ve haberleşme istasyonlarını kullanmaya devam etti.124 

Ancak son olarak şunu belirtmekte fayda var ki, Campbell’ın da vurguladığı 
gibi, ABD’nin ve NATO’nun Doğu Akdeniz’deki pozisyonu, Kıbrıs’tan ziyade, 
birçok ABD üssüne ev sahipliği yapan Yunanistan’a ve Türkiye’ye bağlıydı. Bu iki 
ülkedeki üslerden bazıları NATO üssüydü ve NATO güçleri tarafından 
kullanılıyordu; bazıları ikili anlaşmalar çerçevesinde ABD ve Türkiye ya da 
Yunanistan’ın ortak kullanımı içindi ve bazıları da SSCB’nin askeri trafiğine yönelik istihbarat sağlamak ya da Sovyet nükleer ve uzay aktivitelerini izlemek gibi başlıca Amerikan çıkarlarına hizmet ediyordu.125

 4. NATO’nun Güneydoğu Kanadının Güvenliği Endişesi 
Başlangıcından beri Kıbrıs sorununun ABD açısından birincil önemi, bu 
ülkenin, iki müttefiki Türkiye ve Yunanistan’ı doğrudan bir çatışma içine 
çekebilecek bir potansiyele sahip olmasıdır. Yaşanan anlaşmazlık nedeniyle 
ABD’nin temel endişesi, NATO’nun güneydoğu kanadının zayıflaması ve bu durum devam ettikçe SSCB’nin adaya ilişkin konularda daha fazla girişimde bulunmaya çalışarak var olan zayıflıktan yararlanmak isteyeceği yönündeki öngörülerdir.126 

NATO ittifakının ilk günlerinde hüküm süren iyimser hava, çatışma 
düşüncesine zemin bırakmamıştı. Yunanistan ve İngiltere arasında Kıbrıs’ın 
gelecekteki statüsüne ilişkin tartışma, iki ülke arasındaki geleneksel dostluk da göz önüne alındığında, hemen atlatılabilecek bir sorun gibi görünmüştü.127 Ancak Türkiye’nin de Kıbrıs sorununa taraf olmasıyla birlikte durum daha ciddi bir görüntü kazandı. 

Her ne kadar NATO, Kıbrıs gibi üye olmayan bir devlette ortaya çıkan 
gelişmelere, üye ülkeler Türkiye ve Yunanistan gibi bir duyarlılık göstermiş olmasa da,128 Kıbrıs yüzünden ortaya çıkan Türk - Yunan gerilimi ittifakın ciddiyetini ve etkililiğini azalttığı için ABD bu durumdan rahatsız oluyordu.129 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının üzerinden fazla zaman geçmeden adadaki gelişmeler nedeniyle Türkiye ve Yunanistan’ın tekrar, fakat bu kez daha tehlikeli biçimde karşı karşıya gelmeleri NATO’nun bütünlüğünü ve istikrarını yeniden tehdit etmeye başlamıştı. 

NATO içinde bir bölünmüşlük olmasa bile, güçsüz olarak değerlendirilen 
güneydoğu kanadındaki130 iki devletin savaşması ihtimali, ittifak tarafından uzun sürede geliştirilen stratejik düzenlemeleri tehlikeye atıyordu. Bu kriz durumunu kontrol altında tutma çabaları da NATO’nun enerji ve kaynaklarında önemli ölçüde tüketime yol açıyordu.131 Kıbrıs sorununun NATO’nun güneydoğu kanadındaki uyum üzerine yaptığı etkilere yönelik ilgiler ve Kıbrıs üzerine bir Türk - Yunan savaşı olasılığı, 1950’lerde ve 1960’larda BM, NATO ve ABD tarafından yapılan uluslararası girişimlerin çeşitliliğini artıracak132 kadar önemli konulardı. 

Bu konuda son olarak Rauf Denktaş’ın kitabında bahsettiği bir olayı 
aktarmak, ABD’nin Kıbrıs sorununun NATO’nun güneydoğu kanadı üzerindeki 
etkilerine gösterdiği ilginin büyüklüğünü vurgulamak açısından yerinde olacaktır. 
Kıbrıs’ta yaşanan olayları anlatmak ve ABD’nin ne tür girişimlerde bulunacağını 
öğrenmek için Şubat - Mart 1963’te ABD’de bulunan Denktaş’a, ABD Dışişleri 
Bakanlığı’nın Kıbrıs Masası’nda görevli olan bir bayan diplomat şöyle demiştir:133 

“Bana bakınız, dünyanın dört bir yerinde hükümet olduğunu iddia eden liderler 
kendi insanlarından on binlercesini, hatta yüz binlercesini kesip yok etmektedir. 
Bunlara kimse bir şey diyemez. Dememektedir de! Kıbrıs’ta iki NATO ülkesinin 
(Türkiye ile Yunanistan’ın) savaşma tehlikesi olmasaydı biz de ilgilenmezdik. 
Tümünüzü yok etseler birkaç protestodan başka bir şey yapılmazdı. Dolayısı ile 
bizim ilgimiz Kıbrıs meselesinin iki NATO ülkesi arasında bir savaşa dönüşmesini 
önlemekten ibarettir. Biz Makarios Türkleri öldürmesin diye aranıza girecek 
değiliz.” 

5. Makarios’un Bağlantısız Tutumundan Duyulan Rahatsızlık 

Kıbrıs’ta, İngiltere’ye karşı sömürgecilik karşıtı mücadelenin liderliğini 
üstlenen ve 16 Ağustos 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de cumhurbaşkanı olan Başpiskopos Makarios’un benimsediği siyasi tutum, SSCB tarafından destekleniyor, ABD’yi ise rahatsız ediyordu. Çünkü Makarios, 

“1950’li yıllardan itibaren bağlantısızlık politikasını savunan liderler arasında 
önemli bir yere sahip olmuş, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti çözümüne onay verdiği anda bile adadaki İngiliz üslerine karşı çıkmış, devlet başkanı seçildiği andan itibaren bağlantısız bir dış politika izleyeceğini açıklamış, ülkesinin NATO’ya girmeyeceğini defalarca belirtmiş, Doğu Bloku ile iyi ilişkilerini sürdürmüş, bölgede NATO karşıtı bir politika benimsemiş tek lider sıfatını kazanmıştı.”134 

ABD, 1960’ların başından itibaren, Makarios’un ne Kıbrıslı komünistlere 
gösterdiği hoşgörüyü, ne bağlantısızlık politikasını ne de SSCB’yle yakın ilişkiler 
kurma girişimlerini hoş karşılıyordu. Makarios yönetimindeki Kıbrıs’ı “Akdeniz’de 
geleceğin Küba’sı” olarak görüyordu.135 

Kıbrıs Hükümeti, Doğu Bloku ve Üçüncü Dünya ülkeleri ile olan ilişkileri 
nedeniyle ABD ve NATO tarafından yakından izleniyordu. NATO açısından en 
önemli konu, bu ilişkiler sonucunda Kıbrıs’ın en yakın NATO komşularına askeri 
yönden bir tehdit hâline gelmesinin önüne geçilmesiydi. Böyle bir durum 
gerçekleşmediği sürece buradaki yönetimin Batı yanlısı ya da bağlantısız olması 
görece önemsizdi.136 Kıbrıs’taki yönetimin uluslararası ilişkilerinin ABD açısından önemli olan yönü ise, Makarios’un bu bağlantılardan aldığı destek sayesinde ABD’nin sorunu iki müttefiki -Türkiye ve Yunanistan- arasında çözme girişimlerine devamlı engel olmasıydı.137 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

92 “Telegram From the Consulate General in Nicosia to the Department of State,” Nicosia, March 6, 
1959, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
93 “Telegram From the Consulate General in Nicosia to the Department of State,” Nicosia, October 21, 
1959, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
94 “Airgram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
January 14, 1960, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
95 US Departmet of State, Bureau of Intelligence and Research, “Analysis of the Cyprus Agreements,” 
Intelligence Report No. 8047, July 14, 1959’dan aktaran Van Coufoudakis, “Domestic Politics and 
the Search for a Solution of the Cyprus Problem,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional 
Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 18. 
96 “National Intelligence Estimate,” Washington, October 6, 1959, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
97 “National Security Council Report,” Washington, February 9, 1960, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
98 Idem. 
99 Adams, op. cit., s. 98. 
100 “National Security Council Report,” Washington, February 9, 1960, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
101 Aylin Güney, “The USA’s Role in Mediating the Cyprus Conflict: A Story of Success or Failure?,” 
Security Dialogue, Vol. 35, No. 1 (March 2004), s. 29-30. 
102 An, passim.; Faruk Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye Politikası (1964-1980), İstanbul, Der 
Yayınevi, 1995, s. 133. 
103 John C. Campbell, “The United States and the Cyprus Question, 1974-75,” içinde Van Coufoudakis, (der.), Essays on the Cyprus Conflict, New York, Pella Publishing Company, 1976, s. 14. 9 Şubat 1960 tarihli Ulusal Güvenlik Konseyi Raporu’nda, Kıbrıs’ın “ABD açısından önemli olagelmesinin birincil nedeni” olarak, “adanın gelecekteki statüsü üzerine olan anlaşmazlığın, Yunan Türk ve Yunan - İngiliz ilişkilerinde tehlikeli bir bozulmaya ve Doğu Akdeniz’deki NATO işbirliğinin çökmesine neden olması” gösterilmiştir. Yine bu belgeye göre, Kıbrıs’ın “en büyük stratejik önemi” adada var olan İngiliz üsleridir. Bkz. “National Security Council Report,” Washington, February 9, 1960, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
104 Joseph S. Joseph, Cyprus: Ethnic Conflict and International Concern, New York, Peter Lang Publishing, 1985, s. 119.
105 Ehrlich’e göre Kıbrıs’ın yegâne önemli varlığı stratejik konumudur. Bkz. Thomas Ehrlich, Cyprus 1958-1967, London, Oxford University Press, 1974, s.1. 
106 Joseph, op. cit., s. 119. 
107 Ibid., s. 122; An, op. cit., s. 46. 
108 Danopoulos, op. cit., s. 268. 
109 Leigh H. Bruce, “Cyprus: A Last Chance,” Foreign Policy, No. 58 (Spring 1985), s. 121. 
110 Johnson, op. cit., s. 243. 
111 Faruk Sönmezoğlu, Tarafların Tutum ve Tezleri Açısından Kıbrıs Sorunu (1945-1986), İstanbul, İ.Ü. İktisat Fakültesi Yayınları, 1991, s. 24. 
112 “Editorial Note,” http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/19cyprus6.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009); An, op. cit., s. 15. “1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti devleti kurulduğu zaman, İngiltere, mali  yardım protokolü çerçevesinde Kıbrıs’a üsler ve karayollarının kullanımı karşılığı olarak, sadece bir 
defaya mahsus olmak üzere on iki milyon Sterlinlik bir ödeme yapmıştı.” Bkz. An, op. cit., s. 24. 
113 Ibid., s. 10. 
114 Ibid., s. 9.
115 Field-Marshal the Lord Harding of Petherton, op. cit., s. 292. 
116 Idem. 
117 Campbell, op. cit., s. 14. 
118 William M. Dobell, “Cyprus as a Regional Conflict,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 53. 
119 Campbell, op. cit., s. 14. 
120 An, op. cit., s. 47. 
121 Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye..., s. 7.122 An, op. cit., s. 9. 
123 Ibid., s. 46. 
124 Brendon O’ Malley ve Ian Craig, The Cyprus Conspiracy: America, Espionage and the Turkish Invasion, London-New York, IB Tauris Publishers, 1999, s. 83. 
125 Campbell, op. cit., s. 14. 
126 Sönmezoğlu, op. cit., s. 7. 
127 Eleftherios N. Botsas, “The U.S. – Cyprus – Turkey - Greece Tetragon: The Economics of an 
Alliance,” Journal of Political and Military Sociology, Vol. 16 (Fall 1988), s. 255. 
128 Dobell, op. cit., s. 54. 
129 Constantine Melakopides, “The Cyprus Problem in Greek Foreign Policy,” içinde Norma Salem, 
(der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 71. 
130 Dobell, op. cit., s. 54. 
131 Ehrlich, “Cyprus, the ‘Warlike Isle’…,” s. 1022. 
132 Coufoudakis, op. cit., s. 17-18. 
133 Rauf R. Denktaş, Hatıralar, İstanbul, Boğaziçi Yayınları, 2000, s. 187-188. 
134 Fırat, op. cit., s. 143. 
135 Mavroyannis, op. cit., s. 149, (55 no’lu dipnot). Mavroyannis’e göre, Makarios’un kararlı bir şekilde Üçüncü Dünya yanlısı bir politika izlemesi, yeni devletin yapay ve zorlama niteliğinin yarattığı tatminsizlik ve belirsizlikten ileri geliyordu. “Türk ve Yunan Hükümetlerinin tek vücut halinde izledikleri NATO yanlısı sarsılmaz politikayla özellikle çelişen bu tutum, başka özelliklerinin  yanında, Kıbrıslı Rum yöneticilere Kıbrıs’ın statüsünün gözden geçirilmesini sağlamak için gerekli uluslararası desteği kazandırmaya yönelikti.” Bkz. Georges Ténékidés, Chypre: Histoire récente et perspectives d’avenir, Paris, Nagel, 1954, s. 153 ve devamı’ndan aktaran Ibid., s. 134. 
136 Dobell, op. cit., s. 54. 
137 Sönmezoğlu, op. cit., s. 7. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 3

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 3


 2. Kıbrıs Sorununun Ortaya Çıkışından 1964 Krizine Kadar ABD’nin Kıbrıs Politikası 

a. 1950’lerde Kıbrıs Sorunu ve ABD’nin Tutumu 

Kıbrıs’taki istikrarsız dönem, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yükselişe geçen, eski sömürgelerin self-determinasyon ilkesine dayanarak bağımsızlık kazanmaları sürecinin etkisi ile başladı. Adadaki İngiliz yönetiminden memnun 
olmayan Kıbrıslı Rumların “enosis”e 53 ulaşmak için kendilerine de self-determinasyon ilkesinin uygulanması gerektiği yönündeki iddiaları, 1950’lerin 
başında daha çok vurgulanmaya başladı. Kıbrıs’taki İngiliz yönetiminin, self-determinasyon talebini önlemek için yaptığı reformlar Kıbrıslı Rumları tatmin 
etmeye yetmedi. Enosis hedefi, Kıbrıs’ın komünist partisi AKEL ve halk üzerinde büyük etkisi bulunan Kilise tarafından sürekli gündemde tutuldu. 

Kıbrıslı Rumların bu taleplerine Yunanistan da destek veriyordu. 16 Ağustos 1954’te Yunanistan, BM Genel Kurulu’nun dokuzuncu oturumunda “BM’nin 
himayesi altında, halkların eşit hakları ve self-determinasyon ilkelerinin Kıbrıs adasında yaşayan nüfusa uygulanması” konusunun gündeme alınması için başvuru yaptı.54 Ancak BM Genel Kurulu, o an için Kıbrıs sorununa ilişkin bir karar almayı uygun bulmadığını belirterek bu başvuruyu reddetti.55 

BM’nin bu kararı üzerine Albay George Grivas liderliğindeki EOKA (Etniki Organosi Kipriaku Agonos - Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü), 1 Nisan 1955 
tarihinde Rum toplumunun önderi Başpiskopos Makarios’un da zımni kabulüyle enosis amaçlı şiddet eylemlerine başladı.56 Asıl hedefi İngiliz güvenlik güçleri ve idari yetkilileri olan silahlı eylemlerin zamanla, enosis kampanyasına yeterince destek vermediği düşünülen veya açıkça karşı çıkan Rumlara ve önce adada İngiliz yönetiminin devam etmesini, daha sonra ise “taksim”i 57 savunan Türklere yönelmesi olayların boyutunu daha da artırdı. İngiltere’nin Kıbrıs sorununu çözmek için başlattığı girişimlerin58 sonuçsuz kalması ve 1958 Yazı boyunca Kıbrıs’ta artan Türk - Rum silahlı mücadelesi, Türkiye - Yunanistan ilişkilerini giderek gerginleştirdi. 1956’nın başlarında İngiltere’nin Kıbrıs politikası, yine self-determinasyon konusu açık bir şekilde Ortadoğu stratejisine bağlı kılınmak üzere şöyleydi: “self-determinasyon, Kıbrıs’a hiçbir zaman uygulanamayacak bir ilke olmamakla birlikte Doğu Akdeniz’deki mevcut durum düşünüldüğünde, şu an için pratik bir öneri değildir.”59 Aynı yıl, Lord Radcliffe’e Kıbrıs için bir anayasa taslağı hazırlaması isteğinde bulunulduğunda, “Kıbrıs’ın askeri gerekçelerle yakın gelecekte İngiliz egemenliği altında kalacağını göz önünde bulundurması” talimatının verilmiş olması 60 bu stratejinin bir yansımasıydı. 

Fakat Süveyş Krizi’nde İngiltere’nin başarısız olması, bölgedeki etkin konumunun giderek zayıflamasına neden oldu. Birkaç yıl içinde Kıbrıs, bir üs olarak 
İngiltere’nin Ortadoğu politikasını desteklemedeki önemini kaybetti. 1958 Yazı’na gelindiğinde İngiltere’nin Kıbrıs üzerindeki egemenlik ihtiyacını etkileyen koşullar büyük ölçüde değişmişti. 1950’lerin sonlarında İngiltere’nin yaşadığı mali zorluklara, bir de uluslararası kamuoyunun İngilizlerin Kıbrıs’taki rollerine yönelik eleştirileri eklendi.61 Ayrıca Eisenhower Doktrini ile Ortadoğu’da Batı’nın çıkarlarını savunma sorumluluğu ABD’ye geçmişti. Bu gelişmelerin yanı sıra, iki topluluk arasındaki çatışmaların da vahim bir hâl alması sonucu, İngilizlerin Kıbrıs’a yönelik politikalarında değişiklik oldu. Kıbrıs’taki tesislerin azaltılması gerektiğini ve adadaki egemenliğin Türkiye ve Yunanistan ile paylaşılabileceğini vurgulayan teklifler ön plana çıkmaya başladı.62 

Amerikan bakış açısına göre ise, Kıbrıs, NATO içindeki ilişkileri gerginleştiren bir sorun olması nedeniyle, ittifakın sosyalist dünya ile mücadeledeki sorumluluk larına fazladan bir yük oluşturuyordu.63 ABD, 1950’lerde ilk ve en önemli dış politika amacı olarak SSCB’yi çevrelemeyi benimsediğinden, Kıbrıs sorununa da bu amaç açısından bakıyordu.64 Çevreleme politikasının başarıya ulaşabilmesi için NATO’nun güç ve istikrarının korunması gerekiyordu. Bu nedenle, 

NATO müttefikleri arasındaki sorunlar, ittifaka zarar vermeyecek şekilde çözülmeliydi. 

1950’lerin ikinci yarısında Türk - Yunan ilişkilerinin Kıbrıs sorunu yüzünden bozulmaya başlaması ve Yunanistan’ın, enosis politikası için Amerikan desteği 
kazanmak amacıyla güçlü girişimlerde bulunmasına rağmen ABD, bu dönemde iki Doğu Akdeniz müttefiki arasındaki bu anlaşmazlığa yönelik tarafsızlık ve karışmama politikası izlemeyi denedi.65 “Batı savunma sistemi içinde çıkan böyle bir anlaşmazlık hangi tarafı desteklerse desteklesin, Batı güvenliğinde önemli gedikler açabilirdi.”66 Ayrıca Kıbrıs’ın bir İngiliz kolonisi olması nedeniyle ABD, sorunu esasen İngiltere’nin sorumluluğu altında değerlendiriyordu. 

Bu sebeplerle ABD, 1950’ler boyunca genelde sorunu dışarıdan, pasif bir şekilde izlemeyi tercih etti. Soruna müdahil olmamakla birlikte, İngiltere’den gelen 
yardım çağrılarına, Türkiye ve Yunanistan’a “NATO müttefikleri arasındaki işbirliği ihtiyacını vurgulayan, iki ülkenin soruna çözüm bulunması amacıyla görüşmelerini talep eden ve gerek görülmesi durumunda ABD’nin uygun şekilde yardımlarda bulunabileceğini belirten”67 mesajlar göndererek cevap verdi. 

ABD’nin esas ilgisi, Kıbrıs sorununun üç NATO müttefiki -İngiltere, Türkiye ve Yunanistan- arasında bir krize dönüşmemesine yönelikti. NATO’nun güneydoğu 
kanadının istikrarı çok önemli olduğu için, ABD, çözüm yolu olarak ne Yunanistan ’ın enosis talebine ne de Türkiye’nin taksim talebine itiraz ediyordu. 
Bu üç ülke tarafından üzerinde uzlaşılması durumunda çözüm yolunun ne olduğu ABD için çok da önemli değildi.68 Sorunun çözümü için İngiltere’nin 
planların neredeyse hepsine destek veriyordu. 

Önemli olan sorunun çözüleceği platform olarak Birleşmiş Milletler’in seçilmemesiydi. Çünkü Kıbrıs sorununun BM’de tartışılması SSCB’nin de 
tartışmalara katılarak konuyu Batı aleyhine istismar etmesine imkân sağlayabilirdi.69 

Bu nedenle ABD, sorunun BM’de açık diplomasi ile değil de, NATO içinde gizli diplomasi ile çözülmesi gerektiğini savunarak sorunun taraflarına bu konuda telkinde bulundu.70 Hatta 1954 yılında Yunanistan’ın BM’ye yaptığı başvurunun reddedilmesine, ABD’nin bu başvuru aleyhine tutum takınmasının neden olduğu 
yabancı basında belirtildi.71 ABD’nin bu tutumu daha sonraki yıllarda da devam etti. Yunanistan’ın 1955, 1957 ve 1958 yıllarında BM’ye, Kıbrıs’a self-determinas yon ilkesinin uygulanması yolunda yaptığı diğer başvurular sırasında da ABD, sorunun çözüm organı olarak BM’nin seçilmemesi için İngiltere’yle birlikte hareket etti. 72 

ABD, bir yandan Kıbrıs sorununun BM’ye taşınarak SSCB’nin yönlendirmesine açık hâle getirilmemesi için uğraşırken, diğer yandan da NATO’nun bütünlüğünü tehdit eden bu sorunun yine NATO içinde çözülmesi için girişimlerde bulundu. Çözüm için ilgili devletler arasındaki görüşmeleri başlatma görevini NATO’nun üzerine alması düşünüldü. Önce Mart 1957’de tarafların NATO Genel Sekreteri Lord Ismay’in arabuluculuğu ile görüşmeleri önerisi yapıldı ancak bu girişim sonuçsuz kaldı. Daha sonra Aralık 1957’de NATO’nun yeni Genel Sekreteri Paul-Henri Spaak başkanlığında yapılan görüşmede İngiltere, Türkiye ve Yunanistan 
Başbakanları uzlaşma sağlayamadı.73 1958 yılının Eylül ve Ekim aylarında NATO yeniden taraflar arasında arabuluculuk girişiminde bulundu. Fakat Yunanistan, 
sorunun, self-determinasyon ilkesinin gözde olduğu BM’de çözülmesini istediğinden bu son çabalar da başarısızlıkla sonuçlandı.74 

NATO’nun sorunu çözme girişimlerinden, bir sonuç çıkmamasının temel nedeni Türkiye ve Yunanistan’ın tezlerindeki büyük farklılık olmasına rağmen, 
başka bir önemli neden de NATO’nun yapısından kaynaklanıyordu. Kuzey Atlantik Antlaşması hazırlanırken NATO içi bir savaş olasılığı açık bir şekilde göz önünde bulundurulmamıştı ve böyle bir durumda tarafların ne gibi yükümlülükleri olacağı konusu hiçbir şekilde net değildi.75

b. Zürih - Londra Antlaşmaları’na ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluşuna ABD’nin Tepkisi

NATO’nun yaptığı girişimlerle Kıbrıs sorununun çözülememesi, bu sorundan büyük rahatsızlık duyan ABD’nin bir Türk - Yunan uzlaşması için özellikle Aralık
1958’den itibaren çabalarını artırmasına neden oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Türk ve Yunan Büyükelçileri’ne, Kıbrıs sorununa artık bir çözüm
bulunmasının gerekliliği konusunda baskı yapıldı.76 ABD’den gelen baskılardan sonra, Kıbrıs sorununun çözümü için müzakere çabalarına İngiltere ve Türkiye’ninyanı sıra Yunanistan da katıldı.77 Zürih’te yapılan görüşmelerden sonra 11 Şubat 1959’da Türkiye ve Yunanistan çözüm yolunda genel bir plan üzerinde anlaştılar.
Yaklaşık bir hafta sonra Londra’da toplanan zirvede İngiliz, Türk ve Yunan Başbakanlarına Kıbrıs’taki iki topluluğun temsilcilerinin de katılmasıyla 19 Şubat
1959’da Londra Antlaşması imzalandı.78 16 Ağustos 1960’ta imzalanan Lefkoşa Antlaşması ile de bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti resmen kurulmuş oldu. ABD, aynı
gün bu yeni devleti tanıdı.79

Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olmasını sağlayan bu antlaşmalar, İngiltere açısından çıkarlarını koruyabileceği bir çözüm yoluydu. Adadaki yönetimi 
sürdürmenin kendisine yüklediği zorlukların etkisiyle Kıbrıs politikasını 1950’lerin sonuna doğru değiştiren İngiltere, adayı, Doğu Akdeniz’i stratejik olarak tarafsız hale getirme amacıyla kullanmayı hedefliyordu.80 “Hür Dünya’nın Doğu Akdeniz’deki çıkarlarının korunması ve bu amacın gerçekleştirilmesi açısından bölge devletlerinden Türkiye ve Yunanistan arasındaki dostluğun devamı zorunlu[ydu].”81 

Bu planlamanın iki yönü vardı: gerekli üslerin durumu ile adanın statüsü. Bu iki yönden ikincisi, birincinin durumuna bağlı olarak şekillenecekti. Sadece “enosis 
ile sonuçlanmayacağı garanti olan bir bağımsızlık” adadaki İngiliz varlığının güvenliğine uygundu. Bunu sağlayan da, enosisi yasaklayan “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluşuna İlişkin Temel Antlaşma”ydı.82 “Enosise şartlanmış Yunanistan ve buna karşı çıkmakla mükellef Türkiye, birbirine düşmüş iki Kıbrıslı topluluk ve avantaj elde edebilmek için pusuya yatmış bekleyen SSCB” ile birlikte değerlendirildiğinde, bağımsızlık, adada herhangi bir stratejik hedefe ulaşılmasını engellemede en iyi yol olarak görüldü. Bu, Londra Antlaşmaları’nın öngördüğü bağımsızlık şeklinin kabul edilmesinin ve memnuniyetle karşılanmasının nedeniydi.83 

Ağustos 1960’ta adanın bağımsızlığa kavuşması ile Kıbrıs üzerinde Türk - Yunan anlaşmazlığına çözüm bulunmuş olması ABD’li siyasetçileri de rahatlatmıştı.84 ABD, Zürih ve Londra Antlaşmaları’na taraf değildi, fakat bu görüşmeler Amerikalı yetkilileri yakından ilgilendiriyordu. Çünkü sadece bir NATO sorunu herhangi bir ABD [doğrudan] müdahalesi85 olmadan çözülmüyordu, aynı zamanda büyük bir güç mücadelesi de engelleniyordu.86 

Bağımsızlıktan sonra oluşan yeni düzen ABD’nin stratejik ve siyasi planlamaları na da uyuyordu. Çünkü ABD, NATO üyesi olan İngiltere’nin adadaki üsleri vasıtasıyla Kıbrıs’ın stratejik konumundan faydalanabilecekti. Soruna NATO içinde bir çözüm bulunmuş olması da bölgede SSCB’nin daha fazla nüfuz 
kazanmasını önlemişti.87 

Zürih Antlaşması’nın imzalanması sırasında vardıkları “centilmenler anlaşması”yla, Türkiye ve Yunanistan, Kıbrıs’ın NATO’ya üyeliğinin ve Kıbrıs’ta 
NATO üsleri kurulmasının desteklenmesi, ayrıca adada komünist faaliyetlerin engellenmesi konularında çaba harcamayı kararlaştırmışlardı.88 Bu gelişme de, 
SSCB’nin Doğu Akdeniz’de etki alanını genişletmesinden çekinen ABD açısından olumluydu. SSCB de Kıbrıs sorununa bulunan çözümün bazı yönlerden kendi çıkarlarına uygun olmasından dolayı memnundu. Zaten SSCB, Kıbrıs’ın bölünmesine veya fiilen NATO’ya bağlanması anlamına gelecek olan bir birleşme formülüne karşı, bağımsız bir Kıbrıs devleti çözümünü destekliyordu.89 Komünizmin gelecekte olası gelişimine açık, yeni bir bağlantısız devletin ortaya çıkması olumlu bir gelişmeydi.90 Fakat İngiltere’nin egemen üs bölgelerinin bağımsızlıkla ortadan kaldırılamamış olması ve Garanti Antlaşması’nın sağladığı garantörlük sistemiyle adanın fiilen NATO denetimi altına alınması SSCB tarafından tepkiyle karşılanıyordu.91

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

53 Enosis, Yunanca’da birleşme anlamına gelmektedir. Burada terim olarak kullanılan “enosis” ise “Kıbrıs adasının Yunanistan ile birleşmesi” dileğini belirtmektedir. 
54 Ümit Halûk Bayülken, “The Cyprus Question and the United Nations,” Foreign Policy (Dış Politika), Vol. 4, No. 2-3 (1974), s. 71. 
55 “Application, Under the Auspices of the United Nations, of the Principle of Equal Rights and Self-
Determination of Peoples in the Case of the Population of the Island of Cyprus,” 
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/095/49/IMG/NR009549.pdf?OpenElement 
(Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
56 J. Bowyer Bell, “Violence at a Distance: Greece and the Cyprus Crisis,” ORBIS, Vol. 18, No. 3 
(Fall 1974), s. 791.57 Adanın Türkiye ve Yunanistan arasında bölünmesi düşüncesi. 
58 İngiltere’nin bu dönemde, Londra Konferansı (1955), Radcliffe Önerisi (1956), Foot Planı (1957), 
Macmillan Planı (1958) gibi girişimleri için bkz. Şükrü Sina Gürel, Kıbrıs Tarihi (1878-1960): Kolonyalizm, Ulusçuluk ve Uluslararası Politika, Cilt 2, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1985, s. 102151. 
59 Cmnd 9708, Correspondence Exchange between the Governor and Archbishop Makarios 
(Secretary of State for the Colonies, March 1956)’dan aktaran Naomi Rosenbaum, “Success in Foreign Policy: The British in Cyprus, 1878-1960,” Canadian Journal of Political Science, Vol. 3, 
No. 4 (Dec. 1970), s. 626. 
60 Cmnd 42, Constitutional Proposals for Cyprus (Secretary of State for the Colonies, Dec. 1956)’dan aktaran Idem. 
61 “Telegram From the Embassy in the United Kingdom to the Department of State,” London, May 23, 1958, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/15cyprus2.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
62 Rosenbaum, op. cit., s. 626. 
63 Geroge S. Harris, “Turkey Between Alliance and Alienation,” Foreign Policy (Dış Politika), Vol. 8, No. 3-4 (1980), s. 119. 
64 Gürel, op. cit., s. 49. 
65 Seyfi Taşhan, “Turkish-US Relations and Cyprus,” Foreign Policy (Dış Politika), Vol. 4, No. 2-3 (1974), s. 166. 
66 Oral Sander, Türk - Amerikan İlişkileri 1947-1964, Ankara, AÜSBF Yayınları, 1979, s. 225. Ayrıca bkz. “Telegram From the Embassy in Turkey to the Department of State,” Ankara, January 22, 
1958, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/14cyprus1.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
67 “Letter From Prime Minister Karamanlis to President Eisenhower,” Athens, January 17, 1958, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/14cyprus1.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009); “Letter 
From Prime Minister Menderes to President Eisenhower,” Ankara, January 18, 1958, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/14cyprus1.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
68 Süha Bölükbaşı, The Superpowers and the Third World: Turkish – American Relations and Cyprus, Lanham-New York-London, University Press of America, 1988, s. 37. 
69 Kıbrıs aslında, SSCB için salt coğrafi anlamda çok büyük bir önem taşımıyordu. “Bir Karadeniz gücü olan SSCB, yerel güç dengesi ile ilgilenmesine rağmen, Soğuk Savaşşartları açısından bakıldığında, küresel rekabet ve ABD’nin Akdeniz’deki etkinliği ile de ilgileniyordu.” Bkz. Duygu B. 
Sezer, “Peaceful Coexistence: Turkey and the near East in Soviet Foreign Policy,” Annals of the American Academy of Political and Social Science, Vol. 481, Soviet Foreign Policy in an Uncertain World (Sep. 1985), s. 124. Kıbrıs sorunu nedeniyle Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan enosis - 
taksim çekişmesi Sovyet politikası bakımından iç açıcı bir durum değildi. İki NATO müttefiki ülkenin savundukları politikalardan birinin gerçekleşmesi adayı bir NATO üssüne çevirecekti. Fakat diğer yandan da iki NATO üyesi arasındaki bu çatışma, NATO’nun güneydoğu kanadında bir çatlağa yol 
açabilirdi. Bkz. Fahir Armaoğlu, “1974 Cyprus Crisis and the Soviets,” Foreign Policy (Dış Politika), Vol. 4, No. 2-3 (1974), s. 178. Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi durumunda SSCB, hem mevcut durumu istismar edebilecek hem de çevreleme politikasının etkisini azaltabilecekti. 
70 Sander, op. cit., s. 225. 
71 Suat Bilge, “Kıbrıs Uyuşmazlığı,” içinde Mehmet Gönlübol, et al., Olaylarla Türk Dış Politikası, Ankara, Siyasal Kitabevi, 1993, s. 339. 
72 Bölükbaşı, op. cit., s. 27,31. Bununla birlikte Edward Johnson, ABD’nin bu konuda İngiltere’ye ancak 1957’den sonra açık şekilde destek verdiğini iddia etmektedir. Buna göre ABD, Kıbrıs konusunda BM’de yapılan tartışmaların NATO’ya zarar verdiği gerçeğinin farkındaydı ancak yine de bu konuda BM’deki tartışmalar ve oylamalar sırasında tarafsız bir tutum sergileme arzusundaydı. 
Çünkü Kongre’de Yunan lobisinin baskıları, Birleşmiş Milletler’deki Amerikan temsilcilerinin kişisel duyguları, ABD’nin sömürgecilik karşıtı uygulamalarının kalıntıları gibi etkenler Eisenhower yönetiminin elini kolunu bağlıyordu. Mart 1957’de Bermuda’da ABD Başkanı Eisenhower ile İngiliz Başbakanı Macmillan arasında yapılan görüşmede, iki ülkenin BM’de Kıbrıs sorununda birlikte hareket etmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Ayrıca Süveyş Krizi, İngiliz - Amerikan ilişkilerini yeterince kısıtlamıştı ve ABD, Avrupa’daki en yakın müttefiki ile arasını daha fazla açacak bir gelişmenin ortaya çıkmasını istemiyordu. Bu nedenlerle 1957’den sonra ABD, BM’de İngiltere’nin lehine olacak şekilde daha etkin hareket etmeye başladı. 
Bkz. Edward Johnson, “Keeping Cyprus off the Agenda: British and American Relations at the United Nations, 1954-58,” Diplomacy & Statecraft, Vol. 11, No. 3 (Nov. 2000), s. 244-245, 250. 
73 Bilge, op. cit., s. 355. 
74 Ibid., s. 363. 
75 Thomas Ehrlich, “Cyprus, the ‘Warlike Isle’: Origins and Elements of the Current Crisis,” Stanford 
Law Review, Vol. 18, No. 6 (May 1966), s. 1030. 
76 Gürel, op. cit., s. 153-154. 
77 Danopoulos, op. cit., s. 259. 
78 Bu antlaşma bir memorandum ve sekiz ek belgeden oluşuyordu. Bu belgelerden bazıları şunlardır: 
“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluşuna İlişkin Temel Antlaşma”; Yunanistan, Türkiye ve İngiltere ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında “Garanti Antlaşması”; Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Türkiye arasında “İttifak Antlaşması”; bu belgeleri üslere ilişkin bazı esaslar eklenmesi koşuluyla kabul ettiğine dair “17 Şubat 1959 Tarihli İngiltere Hükümeti Bildirisi”. Bkz. Melek M. Fırat, 1960-71 Arası Türk Dış Politikası ve Kıbrıs Sorunu, Ankara, Siyasal Kitabevi, 1997, s. 58-65. 
79 “Editorial Note,” http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58 60x1/19cyprus6.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
80 Rosenbaum, op. cit., s. 611. 
81 Sevin Toluner, Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Uluslararası Hukuk, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1977, s. 98. 
82 Fırat, op. cit., s. 62. 
83 Rosenbaum, op. cit., s. 624. 
84 Nicolet, op. cit., s. 97. 
85 Adams’tan yapılan bu alıntıya braket içinde “doğrudan” kelimesinin eklenmiş olmasının sebebi, ABD’nin, soruna çözüm bulunması için taraflara ısrarda ve bazen baskıda bulunarak dolaylı da olsa müdahalede bulunduğu düşüncesidir. ABD’nin soruna doğrudan müdahil olması ise, 1964 krizi sırasında gerçekleşecektir. 
86 Thomas W. Adams, “The American Concern in Cyprus,” Annals of the American Academy of Political and Social Science, Vol. 401, America and the Middle East (May 1972), s. 97. 
87 Sabahattin İsmail, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Doğuşu-Çöküşü ve KKTC’nin Kuruluşu (19601983), İstanbul, Akdeniz Haber Ajansı, 1992, s. 37. 
88 Andreas D. Mavroyannis, “Kıbrıs Sorununun Türk-Yunan İlişkilerine Etkisi,” içinde Semih Vaner, (der.), Türk-Yunan Uyuşmazlığı, çev. Süleyman Aksoy, İstanbul, Metis Yayınları, 1990, s. 146, (24 no’lu dipnot); Ahmet An, Kıbrıs Sorununun Perde Arkası: Adadaki İngiliz Üsleri ve Amerikan Tesisleri, İstanbul, Gelenek Yayınevi, [20??], s. 37; “Letter From the British Ambassador (Caccia) to Acting Secretary of State Herter,” Washington, February 16, 1959, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/17cyprus4.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
89 Mavroyannis, op. cit., s. 146 (25 no’lu dipnot). 
90 Taşhan, op. cit., s. 166. 
91 Aysel İ. Aziz, “1964 Yılında Kıbrıs Buhranı ve Sovyetler Birliği,” S.B.F. Dergisi, C. XXIV, No. 3 (Eylül 1969), s. 170-171. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***