IŞİD Güçleri Peşmergeleri Neden Kolaylıkla Yendi?
Yazar: Ümit Özdağ
Bu yazı Ümit Özdağ ve Şanlı Bahadır Koç tarafından yazılmıştır...
İşte bu ortamda IŞİD güçleri Kuzey Irak bölgesine saldırdılar. Aslında bu beklenmesi gereken bir saldırı idi. Türkiye’den Hatay’ı istediğini açıklayan IŞİD’in Kerkük başta olmak üzere bir çok bölgeyi sorunsuz bir şekilde Kürtlere terk etmesi beklenemezdi. Ve daha ilk IŞİD saldırısında peşmergeler fena halde yenildiler. 500 kadar peşmerge canını kurtarmak için Suriye tarafına geçti ve PKK/PYD’lilere sığındı. Peşmergelerin yenilgisi diğer Kürt örgütlerinde de paniğe neden oldu. PKK, PJAK ve PYD, Kuzey Irak’ı savunmak için aralarındaki ihtilafları bırakarak, peşmerge güçlerine yardıma koştular. IŞİD, Erbil’e 45 kilometre yaklaştı. Barzani, birkaç hafta önce bağımsızlıkla tehdit ettiği Maliki’den askeri destek talep etti ve aldı. Irak savaş uçakları peşmerge güçleri ile savaşan IŞİD’e havadan saldırıya başladılar. Bağdat’ı korumayan Amerikan uçakları, Amerikalılar tarafından “tarihsel dost” olarak tanımlanan Barzani’yi korumak amacı ile IŞİD mevzilerini bombaladılar.
Peki, peşmergeler neden bu kadar çabuk yenildiler? Barzani, peşmerge yenilgisini “Bir terör örgütü ile değil, bir terör devleti ile savaşıyoruz” diye gerekçelendirmeye çalışsa da Washington Institute uzmanlarından Michael Knights, 7 Ağustos 2014’de yayınlanan analizinde peşmergenin IŞİD karşısında uğradığı mağlubiyetin gerçek nedenlerini (en azından bazılarını) altı ana başlık altında toplamıştır;
Birinci Neden- Kuvvetlerin Yanlış Konumlanması: 1 Ağustos itibarı ile geniş bir alanı teşkil eden Sincar-Rabiyah bölgesine sadece iki peşmerge tugayı konuşlandırılmıştı. Peşmerge güçlerinin çok büyük bir bölümü işgal edilen Kerkük etrafından toplanmıştı. IŞİD bundan da istifade ederek Musul Barajı ve Hristiyanlarının yaşadığı Doğu Musul bölgesinde hızla ilerleyebildi.
İkinci Neden- Kürtler Arası Rekabet: Barzani’nin KDP’si ile Talabani’nin KYB’sine bağlı peşmergeler arasında devam eden rekabet de yenilginin bir diğer nedenidir. İki grup arasında yetersiz iletişim vardır. İki grubu birleştirmek amacı ile kurulan Bölge Muhafız Birlikleri’nde bile bu rekabet sürmektedir. Bölge Muhafız Birliklerinin başarısız olduğu noktalarda bulunan çözüm daha az profesyonel, ancak daha çok güvenilen peşmergeleri göreve çağırmaktadır.
Üçüncü Neden- Bölgedeki Arap Aşiretler ile Düşmanlık: Batı Musul ve Kuzey Diyala’daki Sünni Arap aşiretleri ile Kürt yönetimi arasında var olan gerilim Arap aşiretlerinin peşmerge güçlerine tavır almasına ve istihbarat vermemesine neden oluyor.
Dördüncü Neden- Taktik Sürpriz: Peşmerge güçleri de Musul’dan kaçan Irak Ordusu gibi IŞİD saldırısının neden olduğu taktik bir sürpriz sonucunda paniğe kapıldılar.
Beşinci Neden- Deneyimsizlik: Peşmerge güçleri Bölge Muhafız Birlikleri’nde askeri eğitim almalarına rağmen birliklerin çoğu deneyimsizdir. Saddam ordusuna karşı savaşan yaşlı komutanlar bile IŞİD tarzı savaşa alışkın değildir.
Altıncı Neden- Malzeme ve Lojistik: Peşmergelerin stoklarında yeterince tank, roket ve diğer ağır silahlar dahil olmak üzere silah ve cephane var. Ancak bunların savaş alanına ulaşmasını sağlayacak lojistik sistemleri yok.
Peşmergelerin IŞİD karşısında uğradığı yenilgiden ve bundan sonra olabilecek gelişmelerden çıkarılması gereken sonuçlar ve yapılması gereken öngörüler vardır.
Birinci sonuç; Barzani muhtemelen uzun bir süre ağzına Bağımsız Kürdistan sloganını almayacaktır.
İkinci sonuç; IŞİD karşısında askeri başarısızlık (önümüzdeki süreçte bu ABD, Bağdat ve diğer Kürt gruplarının desteği ile değişse bile) Kürt yönetiminin Bağdat’la yaşadığı anlaşmazlık sonucunda oluşan ekonomik darboğaz ve likidite sorunundan hemen sonra gelmiştir. Peşmerge dahil personelin maaşlarını ödemekte sorun yaşayan Irak yönetiminin bu çifte krizin meşruiyetini ciddi olarak zedeleyebileceğini görüp, Bağdat’la anlaşmaya artık daha açık olacağı düşünülebilir.
Üçüncü sonuç; Kürt milliyetçiliği ideolojisi Kuzey Irak’ta Soran ve Behdinan bölgeleri arasındaki sosyolojik ayrılıkları aşma ve bütünleştirme konusunda yeterli olmamıştır. KDP/KYB arasındaki güç, iç uyum, popülerlik, coğrafi konum, bölgesel aktörler Bağdat-Tahran-Ankara’ya ve bağımsızlığa bakıştaki perspektif farklılıkları bu iki partinin arasında 2002’den bu yana görülenin ötesinde anlaşmazlık yaşanabileceğini düşündürtmektedir.
Dördüncü sonuç; Peşmerge gücü konvansiyonel savaşta ciddi bir güç/tehdit oluşturmamaktadır. Michael Knights’ın da belirttiği gibi, peşmergelerin askeri problemi yeterli silah ve cephanenin ötesinde ve derinindedir. Ama esas yapısal sorunun kısa vadeli çözümü olmadığı için bu kriz biter bitmez ilk etapta (ve para bulur bulmaz) büyük çaplı silah alımına gitmeleri beklenebilir. Ankara’nın Irak Kürtlerinin silahlanma adımlarını yakından takip etmesi, belki kendi üzerinden geçirilmek istenecek bu silahlara şüpheyle yaklaşması gerekir.
Beşinci sonuç; IŞİD tarzı gerilla savaşı kent gerilla ve dağ gerilla savaşı modellerine, motorize gerilla savaşı modelini eklemiştir. Bünyesinde Afganistan, Bosna-Hersek, Çeçenistan, Irak ve Suriye savaşlarının deneyimlerini toplamış gerillalar ile konvansiyonel ordu subaylığından gerilla güçlerine geçen kadrolarının deneyimlerinin birleşmesinden oluşan bu güç, büyük bir bölümü açık arazi olan Kuzey Doğu Suriye- Kuzey Batı Irak ekseninde hızla ilerleyen bir güç olarak belirmektedir.
Altıncı sonuç/öngörü; IŞİD karşısında alınan yenilgi başta Barzani olmak üzere Kürt liderlerin saygınlığını bölge halkının gözünde sarsacaktır. Son askeri başarısızlıklardan sonra bu iki parti Iraklı Kürtlerin gözünde biraz daha eski, yolsuz, beceriksiz görünmeye başlayabilir. Bu da bir ihtimal “daha yeni” olan Gorran’ın çekiciliğini arttırabilir. Veya KYB’nin içinden Gorran hareketinin çıkması gibi KDP içinden de bir bölünme üretebilir.
Yedinci sonuç/öngörü; IŞİD’e karşı savaşmak için yollanan PKK-PYD-PJAK güçlerinin IŞİD karşısında peşmergelerden daha başarılı olması durumunda PKK, Kuzey Irak Kürtleri arasında 1983’den bu yana ulaştığı en büyük saygınlık noktasına ulaşacaktır ve bu saygınlığın Kuzey Irak siyasetinde sonuçları olacaktır.
Sekizinci sonuç; PKK ile Irak Kürtleri arasındaki hem rekabet hem de dayanışmanın aynı anda artmasına tanık olabiliriz. Barzani duruma göre PKK yardımını reddedecek lükse sahip olmayabilir; ama bu yardımın kendi ve geniş Kürt tabanı üzerinde yaratabileceği prestij etkisinden de tedirgin olacaktır. Bu krizden sonra Kürt siyasetçileri ve kamuoyu önderleri Kürdistan’ın ancak “beraber” kurulabileceği sonucuna mı varacaklar, yoksa o amaç ikinci plana düşecek ve aralarındaki görüş farklılıkları ve güç rekabetine mi odaklanacaklar? Ankara için neyin tercih edilir olduğu –bunun tersini söyleyecek olağan şüpheliler çıkacaksa da- açık olmalıdır. Ama Kürt aktörler arasındaki çelişkilerin artması Türkiye’yi memnun etmeli ise de, Ankara özellikle bu çelişkileri arttırmaya çalışır bir görüntü vermemeye de dikkat etmelidir.
Dokuzuncu sonuç; ABD Bağdat, Suriye muhalefeti ve Türkmenlere destek olmazken Irak Hristiyanları ve Kürtlere yardıma gitmiştir. (Bu noktada Ankara’nın ABD’nin müdahalesini Musul rehinelerini tehlikeye atacağı için geciktirdiği tezi dikkate alınmalıdır.) Ancak bu desteğin henüz oldukça sınırlı olduğu ve belli bir düzeyin ötesine geçmeyebileceği de görülmelidir. Obama Irak’ta “kimsenin hava kuvvetleri olmak istememektedir.” Irak Kürtlerinin Washington’un kendilerine en azından bu aşamada ve Barack Obama görevde kaldıkça vereceği desteğin şekil, derece ve şartlarını doğru anlamaları onları tehlikeli bazı adımlar atmaktan alıkoyabilir.
Onuncu sonuç; Başta ABD olmak üzere dünya kamuoyunun gündemine Kürt meselesi hem de zayıf, yardıma muhtaç ve bunu hak eden bir grup olarak bir kez daha girmiştir. Yazılanların çoğu Kürt meselesine sempatik olmakla ve yer yer Kürt bağımsızlığının desteklenmesi istenmekle beraber o zamanın henüz gelmediğini işaret edenler de çoktur. Öte yandan bu kriz ABD Kürt devletini desteklemeye karar verse bile bu devletin uzun süre ABD askeri desteği ve hatta korumasına muhtaç olacağı ve bir yük olabileceğini de göstermiştir.
On birinci sonuç; Bu krizin bir diğer sonucu da Iraklı Kürtlerin İsrail ile zaten var olduğu bilinen/düşünülen işbirliğini askeri eğitim, silah alımı, istihbarat paylaşımı ve hatta gizli üs verme gibi boyutlarda daha üst düzeye çıkarması olabilir. ABD’nin –ileride belki tersine dönecekse bile- halihazırda geri çekilme dönemine girdiği düşünülen Orta Doğu’da Iraklı Kürtler için İsrail daha da cazip bir ortak ve “ağabey” olarak görünecektir.
Sonuç
Barzani-Talabani “ittifakı” 2003 sonrasında girmiş olduğu çatışmadan psikolojik mağlubiyet ile çıkmışlardır. Kuzey Irak yönetimi bundan sonra ABD-Bağdat ve diğer Kürt örgütlerinin desteği ile bundan sonra IŞİD’i geri püskürtse de uğranılan bir mağlubiyetin psikolojik sonuçları olacaktır. Üstelik bundan sonra kazanılacak bir askeri zafer Barzani-Talabani ittifakının olmayacaktır. Ayrıca uğranılan mağlubiyet, Iraklı Kürtlerin elde ettikleri tüm tecrübe, coğrafi kazanım ve siyasi mevzilere ve sahip oldukları kaynak ve destekçilere rağmen bağımsızlık için –henüz- hazır ve yeterli olmadıklarını göstermiştir. Bu açık ve basit gerçeğin onlar tarafından anlaşılmış olması Türkiye için müspet olacaktır ama yeterli olmayacaktır. Çünkü IŞİD ve PKK bu krizden askeri ve siyasi olarak muhtemelen kazançlı çıkacaktır.
http://www.21yyte.org/ sitesinden 19.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/irak/2014/08/11/7733/isid-gucleri-pesmergeleri-neden-kolaylikla-yendi
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder