KIBRIS GAZİSİ P.KD.ÜSTEĞMEN VECDET ERTEK GÜRPINAR’I İYİ TANIYORMUSUNUZ?
08 NİSAN
——————————-
Türk milleti ve onun küçük ve büyük yaştaki çocukları çelikten yapılmış heykellerdir; onların ne olduklarını anlamak için onlarla savaş meydanlarında boy ölçüşmek lazımdır. -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1937)
——————————-
Ben iyi tanıyorum. Ve sizinde tanımanızı istiyorum.
Bugün iyi tanıdığım devre arkadaşım, dostum ve kardeşim E. Kurmay Albay Vecdet Ertek Gürpınar’ın ancak 70 yaşında geldiğinde kaleme alabildiği “ KIBRIS VE BARIŞ HAREKATI” başlıklı kitabının tanıtımını yapacağım.
Aslında gerek Ertek kardeşimin ve gerekse yazdığı bu muhteşem eserin özel bir tanıtıma hiç ihtiyacı yok. Çünkü iyiler kendi reklamlarını en iyi şekilde kendileri yaparlar. Benim burada yaptığım iyilerin iyiliklerini tekrarlamaktan öteye gidemez.
Vecdet Ertek Gürpınar; büyük titizlikle meydana getirdiği “KIBRIS ve BARIŞ HAREKÂTI” kitabını benim gibi tüm devre arkadaşlarına ismen imzalayarak gönderdi. Bu çok güzel bir jesttir ve 66’lı devre arkadaşlarına verdiği değerin emsalsiz bir göstergesidir. Bugüne kadar 30 kitap yazan biri olarak böyle bir davranışta bulunmak benim hiç aklıma gelmemişti. Bu yüzden bu nazik ve duyarlı tutumu için kendisini candan kutluyorum.
Kitabın muhtevasını tek cümle ile özetlemek gerekirse; benim üç kitapta ve 1500 sayfada tanıtmaya çalıştığım Türk Subayı ve Mehmetçiği tüm çıplaklığı ile, yani iyi ve kötü yönleri ile bir tarihi roman formatında başarıyla okuyucuya sunmuştur. İddia ediyorum ki askerlik yapan her Türk erkeği bu kitapta kendisinin anlatıldığına şahit olacaktır.
Uzun yıllar içinde oluşan kitap okuma alışkanlığım nedeni ile en ağır eserleri dahi 3-4 gün içinde bitirirken bu defa öyle olmamıştır. Sindire sindire tam 15 günde okudum. Her satırda durup geriye döndüm. Yapılan doğru değerlendirmelerin özellikle genç subaylarımız için adeta bir nevi kısa kurs niteliği taşıdığını gördüm.
Eğer yetkim ve imkanım olsa idi. Bu kitabı Harbokulu son sınıf öğrencilerine parasız dağıtırdım. Zorla okutup onları bu kitaptan imtihan eder ve ne öğrendiklerini sorgulardım. Eminim ki, sonunda bir subayın nasıl olması gerektiği hususunda kafalarında önemli kıvılcımların çakılmasını gerçekleştirirdim.
Ama bütün bu dediklerim sadece düşüncede kalmaya mahkumdur. Küresel istatistiklere göre genellikle okumayan, okumayı sevmeyen, okumadan fikir sahibi olarak çok ciddi beyanlarda bulunabilen bir milletiz. Oysa yüce kitabımız Kuran’ın ilk emri OKU’dur. Çok iyi biliyorum ki pek çok devre arkadaşım Vecdet Ertek Gürpınar kardeşimin üşenmeden ve büyük masraflarla ismen imzalayarak gönderdiği kitabı kapağını dahi açmadan bir yerlere kaldırmıştır.
Bu ne yazık ki milletimizin doğal hastalığıdır. Evet biz okumayı sevmiyoruz. Bu dünyaca bilinen bir gerçektir. Türkiye’de basımı ve dağıtımı yapılan kitaplardan 10.000 kişiye yılda 1 kitap düşerken, Japonya’da 1 kişiye 23 kitap düşmektedir. Bu oran AB ve ABD’de ortalama 20 civarındadır. O milletler boş zamanlarını okuyarak, Türkler ise kahvelerde oyun oynayarak geçirirler. İşte bu yüzden batılı ülkelerin gazetelerinin tamamına yakını yazılı çıkarken, bizimkiler tam sayfa renkli resimli olarak çıkarlar..
Bu kitap vitrinleri süsleyen rengarenk boyalı kapakları içinde adeta al beni diye haykıran kitaplardan değil. Çok basit ve sade bir dizaynı var. Fakat bu kitap, muhtevası ile gerçek Türk askeri ve özellikle Türk subayının kim olduğunu anlatan bir askeri edebiyat şaheseridir. Türk milletinin kendini ve gücünü tanımasında büyük katkısı olabilecek bu kitabı her Türkün mutlaka okumasını istiyorum. Milletçe yaşanan zor günlerimizde kim olduğumuzun ve neler yapabileceğimizin hatırlanması için her zaman elimizin altında bulunması gereken bir eser olarak görüyorum.
Kıbrıs ve Kıbrıslılar benim için yabancı değil. 1975’te üniformalı asker ve 2003’te üniformasız siyasetçi olarak bulundum. Küresel güçlerin çekim merkezindeki bu küçük adadaki izlenimlerimi iki kitapta toplayarak okuyucuların hizmetine sundum.
Yarbay rütbesi ile Tekirdağ’da 190. P.A. 1 Tb. K. olarak görev yaparken Ertek Yarbay 8 inci Tümenin Kurmay Başkanı idi. Bir yıl sonra kendisinden Tümen Kurmay Başkanlığını teslim aldım. Ailecek yakın dostluğumuz burada oluştu. Bundan önce de sınıf arkadaşım P.Kd.Ütğm. Vecdet Ertek Gürpınar’ı ilk defa Kıbrıs’ta Lefkoşe-Gaziler Hudut Bölük Komutanı olarak görmüş ve yakından tanımıştım. Lefkoşe-Larnaka yolunu kontrol eden ve Akıncılar Köyüne giden yolun üzerinde olan Gaziler Hudut Bölüğünün sınırları içindeki Çadır tepede benim 105 mm. Topçu bataryamın İleri Gözetleyici Timi vardı. Dolayısı ile çok sık bir arada olma imkanına sahiptim.
1975 Ocak ayında gördüğüm son derece gelişmiş ve çok şirin bir köy olarak hafızamda yer etmiş olan Gaziler Köyüne 2003’te Kıbrıs Adalet Partisi’nin seçim çalışmaları için Akıncılara giderken uğradım. Bu defa köyün haritadan tamamen silinerek harabekent haline geldiğini görerek kahrolduğumu hatırlıyorum.
Ertek Albayın kitabında enfes kalemi ve akıcı üslubu ile ortaya koyduğu gerçekler beni kırk yıl öncesine ve sıcak savaşın soğuk ve acımasız girdabı içine sürükledi. Anlatım bir savaş romanı tadındaydı. Ama anlatılanlar roman değildi. Olayları yaratanlar da roman kahramanı değildi. Ve olayların geçtiği yerlerde rastgele seçilmemişti. Elimden bırakamadığım bu eserde kişiler ve yerler tamamen gerçekti olaylar birebir yaşanmıştı ve biz onları tanıyorduk…
Bazen üzüldüm, bazen müthiş gururlandım.
Bazen duygulandım.
Bazen de kızdım.
Ama anlatılanların gerçek olduğunu hiç unutmadım.
Vecdet Ertek Gürpınar, üsteğmen rütbesi ile Kıbrıs Barış Harekatına fiilen cephe hattında katılan subaylarımızdan sadece biridir. 21 Temmuz 1974 tarihinde helikopterlere Kıbrıs’a indikten sonra bir yılı aşkın bir süre savaş alanında kalmıştır. Birinci harekata silah takımı ile, ikinci harekata kendi bölüğü ile fiilen ön saflarda iştirak etmiştir. Geri kalan süre içinde de Asıl Muharebe Hattı üzerinde cephe bölük komutanı olarak görev yapmıştır. Bu süre zarfında emri altındaki askerlerinden tek kişi dahi şehit olmamış ve yaralanmamıştır. Yani yetenekli bir subayın aldığı ciddi taktik ve teknik tedbirlere birlik personelinin savaşta dahi korunabileceğini göstermiştir. Ama bu müstesna subayımız yıllar sonra kağıt üzerinde yapılan değerlendirmeler sonucu dağıtılan Kıbrıs madalyalarından hiçbiri ile taltif edilmemiştir.
Savaşta madalya dağıtımı savaşanların moral ve motivasyonu için çok önemli bir faktördür. Madalya savaştan sonra değil, savaş esnasında ve muharebe alanında verilirse birlik üzerinde müthiş etki yapar ve birlik personelini motive eder. Bu husus maalesef Kıbrıs Barış harekatı için düşünülmemiş ve asıl kahramanlar dururken geri plandaki idari bazı personele madalya dağıtıldığı şikayetleri hiç bitmemiştir.
Ben bu konuda savaştaki Osmanlı Ordusunun tüm subaylara cephede ismen dağıtılan kuşe parlak kağıda basılmış Askeri Mecmua’sının 1915 yılı sayısında, Sina Yarımadasındaki bir mevzi çukurunda Başkomutan Enver Paşanın mevzideki subaylara çömelerek madalya taktığını gösteren resmini hatırlıyorum. Ve bu harekata katılan dedem Tahir Yüzbaşının özel hatıratı içinde gördüğüm bu resim askerlik hayatım boyunca aklımdan hiç çıkmamıştır. Ceza gibi mükafat ta asla geciktirilmeden uygulanmalıdır. Böyle yapılmaz ise özelliği kalmaz.
Sonuçta; değerli silah arkadaşımız E. Kurmay Albay Vecdet Ertek Gürpınar, geçte olsa kendisine düşen önemli bir görevi tamamlamış ve bilgi birikimi ile engin tecrübelerini milletimizin değerlendirmesine sunmuştur.
Kendisini kutluyorum. Çok güzel ve akıcı kaleminden Türk ordusu ve Türk milletinin yararlanabileceği daha nice eserler çıkacağına inanıyorum.
Kıbrıs Barış harekatına katılan diğer bütün arkadaşlarımın yaşadıkları savaş tecrübelerini yazarak kamuoyu ile paylaşmasının tarihi bir görev olduğunu özellikle vurguluyorum.
https://kumkale.wordpress.com/2016/04/08/kibris-gazisi-p-kd-ustegmen-vecdet-ertek-gurpinari-iyi-taniyormusunuz/
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder