PKK-AKP ve Cemaat
Yazar: Ümit Özdağ
Gültekin Avcı Bugün gazetesinde 31 Aralık 2013’de yazdığı yazıda PKK’nın müzakere sürecinde ulaşmış olduğu tehdit seviyesini harika bir şekilde özetlemiş. Özetlemek bile yazıya haksızlık olacağı için yazının en can alıcı yerlerini bütünlüğü içinde aktaracağım. Avcı şu değerlendirmeyi yapıyor: “PKK teröristleri tüm şehir ve ilçelere yerleşimini tamamladı. KCK sistematiğinin kurulmadığı, PKK silahlı teröristlerinin yerleşmediği bir tek ilçe bile kalmadı.
Her akşam bölgedeki istisnasız her il ve ilçede, şehirlerdeki terörist kadrolarla (aralarında halka saldıkları vergileri toplamak için görevlendirdikleri gençlerle birlikte) toplantı yapıyorlar.Tüm il ve ilçelerdeki asker ve polisçe bilinen PKK/KCK akşam toplantılarında PKK üst düzey yetkililerinin birbiriyle eşleşen açıklamaları şöyle:’Doğu ve Güneydoğu'da Türkler'in sayısı asker ve polisten ibaret. Öğretmenlerin önemi yok. Çözüm süreci sayesinde hiç giremediğimiz yerlere ulaşıp yerleştik... Ayaklandığımız zaman Kürdistan artık tamamdır...’‘Devletin bizim için en vurucu gücü hava sistemleridir. Bu sebeple artık taktik değiştiriyoruz. Bundan sonra halkın arasında savaşacağız. Artık dağda savaş bitti... Devletin sınırların bazı noktalarına yapacağı yüksek gözetleme kuleleri için güdümlü füzeler kullanacağız...’
‘Aşiret reisleri ve yetkililerini, kanaat önderlerini ne pahasına olursa olsun yanımıza alalım. Gerekirse milletvekilliği ve belediye başkan adaylığı teklif edin...’ korucuların büyük bir bölümü PKK safına geçmiş. Oran net değildi benim bilgilerimde. PKK ise net rakamı veriyor ki doğruymuş.
HPG il yetkilisi: ‘...Korucuların %85'i yanımızda. Düzenli olarak vergilerini veriyorlar. Devlet içindeki diğer arkadaşlarımızla düzenli olarak haberleşiyoruz, birbirimizi biliyoruz...’
TSK unsurları, polis ve görüştüğüm vatandaşlar ise bu görüntünün tek sebebi olarak; devlet yanındaki kişi ve grupların savunmasız bırakılması, hükümetin emirleri gereği yürütülen çözüm sürecinin devlet otoritesini ortadan kaldırması, KCK otoritesinin açıkça ve görünür şekilde yerleşmesi ve serbestçe hareket edebilmesi olduğunu söylüyorlar.Devlet otoritesi bitip KCK otoritesi dayatılınca devlet için şehit vermiş aileler bile PKK safına kaymış.HPG il yetkililerinin teröristlere yaptığı açıklamalarda altı çizilmesi gereken önemli bir açıklama da şu: ‘Çözüm süreci savaşımız ve Kürdistan için tam bir güç kaynağı oldu. Biz 20 yıl savaşabilecek kadar askeri ve ekonomik güce ulaştık. Bu süreçle... Artık herkesle görüşebiliyoruz. Yolsuzluk kavgasını iyi değerlendireceğiz. Akıllı olmalıyız. Başbakan bizim için Kürdistan demektir. Bunu açıkça söylemiyoruz. Böyle dersek ülke ayaklanır.’‘Seçimler çok önemli. Teşkilatımız tamam. Milletvekili seçimlerine kadar Kürdistan'ı kurmak zorundayız. Rojava'nın bir an önce toparlanmasını bekliyoruz... Siz gerillalara her türlü tolerans tanınmış durumda. Verginizi toplayıp araçlarla serbestçe geziyorsunuz. Daha ne istiyorsunuz.’
Avcı’nıntespitleri ve aktarmalarında en ufak bir abartma yok. Ne yazık ki bir fotoğraf çekimi var. Güneydoğu Anadolu’da durum bu. Avcı’nın tespitlerine ek olarak 3 Ocak 2014 tarihli Yeniçağ gazetesinde Ahmet Takan’ın verdiği bilgileri gözden geçirelim. PKK geri çekilme adı verilen süreçte çok az unsurunu geri çekmişti. Şimdi onlara da Türkiye’ye geri dönme emri verildi Kandil tarafından. Bu arada siyasi ve ideolojik eğitim alıp eyleme karışmadığı için serbest bırakılan PKK’lılar yerel seçimler için sahada çalışmalara başlamış durumdalar. Dağlarda olan militanlar ise mezra ve köylerde çalışmalarını sürdürüyorlar.
PKK müzakere sürecinde ele geçirmiş olduğu ivme ile yerel seçimlerde Güneydoğu Anadolu’da 2011 seçimlerinde almış olduğu % 51 oy oranını % 80 üzerine çıkarmayı hedefliyor. Seçimleri bir referanduma dönüştürüp, seçim sonrasında başlatabileceği bir ayaklanma için uluslar arası platformda “demokratik destek zeminini” güçlendirme peşinde. Güneydoğu Anadolu’da paralel PKK devleti iktidarı paylaşması AKP Hükümeti tarafından kabul edilmiş durumda.
Ancak müzakere adı verilen teröre teslimiyet süreci ve sonunda gelinen bu nokta sadece AKP Hükümetinin suçu mu? Hizmet Hareketi ilk günden buyana müzakerelere destek vermiyor mu? Bu konuda Hizmet’in önemli isimlerinin yapmış olduğu açıklamalar yok mu? Akil Adamlar içinde Hizmet mensupları yok mu? Hizmet Kürtçe televizyon çalıştırmıyor mu? Ve hepsinden önemlisi Ergenekon, Balyoz, casusluk, ve adları artık tarihe mal olmuş bir çok operasyonda Deniz Kuvvetleri ve askeri teknoloji uzmanları dışında Türk Ordusu’nun terörle mücadelede en seçkin ve ön plana çıkmış unsurları tasfiye edilmedi mi? Bu süreçte Hizmet’in hiç mi payı yok?
Ergenekon, PKK’ya teslim oluş sürecinin diğer adı değil mi? Ergenekon operasyonları PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da ikili iktidar kurmasına giden yolu açmadı mı? 1992’de Cizre’yi PKK’nın elinde alan her tanıyanın “o bir kahramandır” dediği üsteğmen Cemal Temizöz’ü albay rütbesinde suçsuz olduğu açıkken içeri alan ve hakkında 5 müebbet hapis ve 100 sene ceza istenmesinde Hizmet’in hiç mi rolü yok. 1992-1994 arasındaki dönem ile ilgili olarak Oslo’da PKK ile yapılan uzlaşma gereği henüz 200 subayın (bu sayının 1000’i geçeceği söyleniyor.) yargılanmasında, Hizmet hiç mi rol oynamıyor? Hizmet’in gayri resmi sözcüsü olanlar “Kürtlere bütün haklarını verelim. Bizim meselemiz PKK ile” şeklinde bir söylem ile aslında PKK’nın hedeflerine karşı çıkmadıklarını ortaya koymuyorlar mı?
Bu listeyi uzatabiliriz. Ancak gerek yok. Bu arada KCK operasyonlarında ve Oslo görüşmelerinin millet tarafından öğrenilmesi hususunda Hizmet’e yakın polislerin büyük hizmeti olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu adımlar genel süreci ne yazık ki değiştirmemektedir.
Özetle Allah korusun Türkiye bölünür ise tek suçlunun AKP olduğuna ne millet inanır ne de tarih.
http://www.21yyte.org/ sitesinden 16.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2014/01/04/7362/pkk-akp-ve-cemaat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder