8 Ocak 2021 Cuma

Dağlık Karabağ Uyuşmazlığında Self-Determinasyon Tezlerinin Göreceliği BÖLÜM 3

Dağlık Karabağ Uyuşmazlığında Self-Determinasyon Tezlerinin Göreceliği BÖLÜM 3


Dağlık Karabağ Uyuşmazlığı, Self-Determinasyon, Tezlerinin Göreceliği, Av. Dr. Deniz AKÇAY,Minsk Grubu,


Dağlık Karabağ İçin Azerbaycan-Ermenistan Savaşı 

30 Ağustos 1991’de Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiştir. 2 Eylül 1991’de ise Dağlık Karabağ Ermenileri Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni, 6 Ocak 1992’de bağımsızlığını ilan etmiştir. 23 Eylül 1991’de de Ermenistan bağımsızlık ilanında bulunmuştur. 1991 yılı Aralık ayı sonunda ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) resmen ortadan kalkmıştır. Böylece, 1987 yılının sonlarında SSCB içinde bir etno-teritoryal çatışma olarak başlayan süreç, iki bağımsız devlet arasında yaşanan bir savaş halini almıştır. 

30 Ocak 1992’de Azerbaycan ve Ermenistan, Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi için bir platform olma iddiasında olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’na (AGİK) kabul edilmiştir. AGİK 1994 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) adını alırken Dağlık Karabağ sorunun çözümü için bünyesinde faaliyet gösterecek olan Minsk Grubu oluşturulmuştur. Böylece AGİT Minsk Grubu, Dağlık Karabağ sorunun çözümünde en önemli uluslararası platform haline gelmiştir. 
Öte yandan, bazı üçüncü devletler de arabulucu rolü oynamak için girişimlerde bulunmuşlardır. Sonuçta, çatışmanın iki devlet arasında yaşanan bir savaşa dönüşmesinden kısa bir süre sonra günümüzde halen devam etmekte olan uluslararası arabuluculuk çabaları da başlamış, dolayısıyla sorun uluslararası bir boyut da kazanmıştır. 

Mayıs 1992’de, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanacak bir barış anlaşmasının genel ilkelerine dair bir bildiri İran’ın aracılığıyla Tahran’da 
imzalanmıştır. Bu bildiri, uluslararası bir girişimle hazırlanan ve iki ülkenin üzerinde anlaşarak imzaladığı ilk belgedir. Ne var ki, 8-9 Mayıs tarihlerinde 
Ermeni güçlerinin Şuşa’yı işgaliyle bu girişim kadük kalmıştır. Esasen bu girişim, günümüze kadar üzerinde anlaşılıp sonradan kadük kalacak pek çok girişimin ilk örneğidir. 

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş tüm hızıyla sürerken 24 Ekim 1992’de ABD Kongresi, ABD’nin Azerbaycan’a yardımını yasaklayan ‘Özgürlükleri Destekleme Yasası 907. Bölüm’ü (İng. Section 907 of the Freedom Support Act) kabul etmiştir. Pek çok araştırmacı, ABD Kongresi’nin aldığı bu kararda ülkedeki Ermeni lobisinin önemli bir rolü olduğu kanaatindedir. 1992 yılında ABD Kongresi’nin aldığı karar, Dağlık Karabağ sorunu kapsamında Ermeni lobi faaliyetlerinin ilk ve en başarılı örneklerinden biri olarak tanımlanabilir. Nitekim, farklı ülkelerdeki Ermeni toplulukları halen bulundukları ülkelerde Ermenistan lehine lobi faaliyetlerine günümüzde de devam etmektedir. Özgürlükleri Destekleme Yasası 907. Bölüm, 2002 yılının Ocak ayında dönemin ABD Başkanı George W.Bush tarafından yürürlükten kaldırılmıştır. 

1993 yılında Azerbaycan’daki elit arasında iktidar mücadelesi devam ederken, bu mücadelenin neden olduğu karmaşa ve bozukluk, Ermeni birliklerinin Azerbaycan topraklarını işgalini kolaylaştıran önemli bir neden olmuştur. Ermeni birliklerinin Azerbaycan içindeki hızlı ilerleyişi, uluslararası toplumu işgal karşısında tepki vermek zorunda bırakmıştır. Böylece 1993 yılı Nisan ve Kasım aylarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Ermeni güçlerin işgal ettikleri topraklardan çekilmesini isteyen dört karar almıştır.15Bu kararlara rağmen, iki tarafın da ağır kayıplar vermesine neden olan çatışmalar 1993’den 1994’e artarak devam etmiştir. 

Sonunda, birkaç kısa süreli ateşkesten sonra, 5 Mayıs 1994 tarihinde Bişkek’te Rusya’nın içinde yer aldığı AGİT Minsk Grubu’nu dışarıda bırakan tek taraflı 
girişimiyle,16Azerbaycan, Ermenistan, Dağlık Karabağ Ermenileri ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nun temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda 12 Mayıs tarihinde yürürlüğe girmek üzere iki taraf arasındaki ‘kalıcı’ ateşkesi sağlayan Bişkek Protokolü imzalanmıştır. Bu ateşkesle birlikte, yirmi binden fazla insanın hayatını kaybettiği, bir milyon civarında insanın yerinden edildiği, sadece Dağlık Karabağ değil çevresindeki yedi bölge de dâhil olmak üzere Azerbaycan topraklarının, Azerbaycan’ın resmi söylemine göre, %20’sinin Ermeni işgali altına girdiği savaşın ‘sıcak’ faslı son bulmuştur. Bunun yanında, günümüze kadar savaşı bitiren bir barış anlaşmasının imzalanamadığının ve bu nedenle savaşınde juredevam ettiğinin de altı çizilmelidir. 

Sonu Gelmeyen Barış Süreci 

AGİT’in Aralık 1996’da Lizbon’da gerçekleştirdiği zirve, Dağlık Karabağ sorununun çözümü konusunda AGİT Minsk Grubu’nun ilk önemli girişimine sahne olmuştur. Lizbon Zirvesi’nde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne yönelik iddialarının savunulduğu çözüme yönelik prensiplerle ilgili bir açıklama yapılmış, ancak Ermenistan’ın itirazı nedeniyle sonuç bildirisine dâhil edilmemiş, Ermenistan’ın cevaplarıyla birlikte ek kısmında yer almıştır.17 

Bunun yanında, sorunun çözümüne yönelik Dağlık Karabağ’a ‘Azerbaycan içinde en yüksek derecede özerklik’ fikri bu zirvede gündeme gelmiş, Azerbaycan bu fikri çekinceleri olsa da kabul etmiştir.18 

1997 yılının başında AGİT Minsk Grubu’nun yapısında bazı değişikler yaşanmış, Azerbaycan’ın itirazına rağmen Fransa eş-başkan olmuştur. Aynı süreçte, Azerbaycan’ın itirazlarını dindirmek için ABD de bir diğer eş-başkan olarak kabul edilmiştir.19Böylece, ABD ve Fransa, 1994’ten bu yana İsveç ve sonrasında Finlandiya’yla birlikte eş-başkanlık görevini yürüten Rusya’yla birlikte20 AGİT Minsk Grubu’nun daimi eş-başkanları olarak barış görüşmelerinin en önemli üçüncü aktörleri haline gelmiştir. Günümüzde de, 1997’de belirlenen eş-başkanlar –ABD, Fransa, Rusya– görevlerine devam etmektedir. 

AGİT Minsk Grubu eş-başkanlığında yaşanan değişimi Mayıs 1997’de sunulan yeni bir barış önerisi takip etmiştir. Ermenistan itiraz etse de, bu öneri Azerbaycan ve Ermenistan tarafından prensipte kabul edilmiştir. Detayları kamuoyuna açıklanmayan bu planın, ilk aşamada, Dağlık Karabağ’ın çevresindeki işgal edilmiş diğer bölgelerden Ermeni güçlerin çekilmesi karşılığında, Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayan Laçin koridorunun Ermeni güçlerinin kontrolü altında kalmasını öngördüğü Haydar Aliyev tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. 21 

Bundan sonraki süreçte, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ın çevresindeki işgal ettiği bölgelerden çekilmesi konusu barış görüşmelerinin en temel tartışma konularından biri haline gelmiştir. 
Planın Dağlık Karabağ’daki de facto yetkililerin itirazıyla karşılaşması nedeniyle, Eylül ayında, ilk olarak Ermeni birlikleri Dağlık Karabağ’ın etrafındaki işgal ettikleri yerlerden çekilmeleri ve yerinden edilmiş kişilerin yerlerine geri dönmelerini, bu aşamadan sonra Dağlık Karabağ’ın statüsüne karar verilmesini öngören yeni bir ‘adım-adım’(İng.step-by-step) barış planı sunulmuştur. Barış için karşılıklı tavizlerin şart olduğunu düşünen Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan bu planı desteklemiş, ancak bu tutumu çalışma arkadaşları ve Ermenistan kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmıştır. 

Dağlık Karabağ’dakide factoyetkililer ise ‘adım-adım’ çözüme dair güvenlikle ilgili çekincelerini öne sürerek planı reddetmiş ve bir ‘paket çözüm’ün (İng. package solution) gerekli olduğunu savunmuşlardır.22 Aynı yetkililer, konfederasyon tipi bir çözümün tartışılabileceğini, ancak bunun Dağlık Karabağ’ın Bakü’nün kontrolüne girmesi anlamına gelmemesi gerektiği fikrini ifade etmiştir. 

Bu tepkilere rağmen, Ermenistan bu planı bazı çekincelerle sonraki müzakereler için bir temel olarak kabul etmiştir. Aralık ayında Kopenhag’da gerçekleştirilen AGİT Minsk Grubu toplantısında ise ‘adımadım’ çözüm önerisi Ermenistan’ın itirazları nedeniyle reddedilmiş, buna ek olarak, Ermenistan’ın 1996 ‘Lizbon Prensipleri’nin vurgulanmasına karşı çıkması nedeniyle yeni bir belge ortaya çıkartılamamıştır. Bu toplantıda Dağlık Karabağ’dakide factoyapının üçüncü bir taraf olarak görüşmelerde yer alması önerisi de reddedilmiştir. 

1998 yılının başında Dağlık Karabağ sorununun çözümü için taviz vermeye hazır bir görüntü veren Ter-Petrosyan’a karşı Ermenistan’daki siyasi elitin tepkisi iyice artmış ve 3 Şubat’ta Ter-Petrosyan cumhurbaşkanlığından istifa etmiştir. Bu istifa sonrasında, Mart ayında, Robert Koçaryan’ın Ermenistan’ın ikinci cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştır. Her ne kadar Koçaryan, TerPetrosyan’a göre daha katı ve uzlaşmaz bir tutum sergiler gibi görünse de 1999 yılından H. Aliyev’in Aralık 2003’teki ölümüne kadar geçen sürede sorunun çözülebileceği hakkında umut yaratan adımların atılmış olması dikkat çekicidir. 

1998 Kasım ayında AGİT Minsk Grubu çözüm için “ortak devlet” önerisini getirmiş, ancak Dağlık Karabağ’dakide factoyetkililerin olumlu yaklaştığı bu öneri Azerbaycan tarafından reddedilmiştir.231999 yılı Nisan ayında H. Aliyev ve Koçaryan NATO’nun kuruluşunun 50. yılı dolayısıyla Washington’da gerçekleştirilen zirvede baş başa bir görüşme gerçekleştirmişlerdir. Bu görüşme, 1993 yılından sonra iki ülkenin cumhurbaşkanlarının bir araya geldiği ilk buluşma olarak kayda geçmiştir. Bundan sonra iki cumhurbaşkanı arasındaki görüşmeler yaklaşık iki yıl kadar devam etmiştir. Bu süre içinde yaklaşık on beş kez görüşmüşlerdir.24 

1999 yılının Temmuz-Ekim aylarında birçok kez bir araya gelen H. Aliyev ve Koçaryan, Azerbaycan’la Ermenistan arasında, Dağlık Karabağ ile Ermenistan’ı bağlayan ‘Lâçin Koridoru’ na - ve muhtemelen Dağlık Karabağ’a -karşılık Meğri bölgesinde Azerbaycan ve Nahçıvan’ı bağlayacak bir koridorun - ve muhtemelen Meğri bölgesinin - takas edilmesini öngören bir planı müzakere etmiş ve anlaşmaya çok yaklaşmıştır. 1997 yılından sonra bir kez daha Karabağ sorununun çözümünün sağlanabileceği umudunun ortaya çıktığı bu süreçte, aynı zamanda, bu plana karşı Azerbaycan’da ama daha da çok Ermenistan’da ciddi tepkiler ortaya çıkmıştır. Sonuçta, Ermenistan’daki tepkiler nedeniyle ve bu ülkede 27 Ekim 1999’da yaşanan ve Ermenistan siyasetinin iki ağır topunun da aralarında olduğu sekiz kişinin hayatını kaybetmesiyle son bulan parlamento baskını sonrasında ‘toprak takası planı’ gündemden düşmüştür.25 

İki Cumhurbaşkanı Eylül 2000’de New York’ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Binyıl Zirvesi’nde (İng.UN Millenium Summit) ve 2001 yılının Ocak ve Mart aylarında Paris’te ikili görüşmelerde bulunmuştur. Bunları, aynı yılın Nisan ayında Florida, Key West’teki süreç içindeki en önemli noktalardan biri olarak görülen görüşmeler takip etmiştir. Ne var ki, bazı yazarların üzerinde büyük oranda anlaşıldığını söyledikleri Key West’te müzakere edilen plan üzerinde de nihai anlaşmaya varılamamış ve H. Aliyev ve Koçaryan’ın Kasım ayı sonunda geçekleştirilmesi beklenen görüşmeleri gerçekleşmemiştir.26 

Remler, bu planın iki tarafın üzerinde müzakere ettiği ve nihai barışın şartlarını belirleyen, yani Azerbaycan-Ermenistan savaşını sonlandıracak en son plan 
olduğunu belirtmektedir.27 

H. Aliyev ve Koçaryan arasında Dağlık Karabağ sorunun çözümüne yaklaşıldığına dair ümit veren görüşmelerin gerçekleştirildiği bir dönemde, Azerbaycan ve Ermenistan’da sürece dair yükselen ve zaman zaman dozu oldukça artan eleştirilerin ortaya çıkmış olması, bir kısım elitle birlikte iki toplumda da karşılıklı tavizler üzerinden şekillenecek bir barış anlaşmasına karşı bir havanın oluşmakta olduğuna işaret etmektedir. Buradan yola çıkarak, her iki ülke kamuoyunun da zaman geçtikçe karşılıklı tavizler yoluyla uzlaşı anlayışından uzaklaştığı ve bu durumun sorunun çözümünde engel teşkil eden bir unsur olarak belirdiği düşünülebilir. Günümüzde, bu hususun daha da belirgin bir hal aldığını gösteren işaretler mevcuttur. Liderler arasında içerikleri toplumlara açıklanmayan gizli görüşmelerle sürecin yürütülmeye çalışılması, toplumlarda ortaya çıkan güvensizlik ve endişelerin bir nedeni olabilmektedir. 

2003 yılının ortalarından itibaren Haydar Aliyev’in sağlığı iyice bozulmuş, Ekim ayında oğlu İlham Aliyev Azerbaycan’ın cumhurbaşkanı seçilmiştir. 12 Aralık 
2003’de Haydar Aliyev’in vefat ettiği duyurulmuştur. Böylece, sorunun çözümüne yönelik H. Aliyev ve Koçaryan tarafından yakalanan ivme de son bulmuştur. 
İ. Aliyev iktidara geldikten sonra, 2004 yılının hemen başlarında, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını veya Ermenistan’a bağlanmasını hiçbir zaman kabul etmeyeceğini açıklamış, Dağlık Karabağ’ın etrafındaki işgal edilmiş bölgelerden Ermeni güçlerinin çekilmesine karşılık, Azerbaycan’ın Ermenistan’a uyguladığı ekonomik ambargonun kaldırılmasını içeren bir teklif sunmuştur. Aynı öneriyi, Avrupa Parlamentosu’nun Güney Kafkasya Baş Raportörü Per Gahrton’da dile getirmiştir. Ancak, Ermenistan bu öneriyi reddetmiş, Avrupa Parlamentosu da Gahrton’un teklifini desteklememiştir. 
Ermenistan’ın sorunun çözümü yönünde adımlar atmasına karşılık ekonomik ödüllerin sunulması anlayışı olarak özetlenebilecek bu yaklaşım, bundan sonra Azerbaycan’ın temel söylem ve taktiklerinden biri haline gelmiştir. Ancak, Ermenistan’ın bu öneriye başından beri olumlu yaklaşmadığı da görülmektedir. 
Temmuz ayına gelindiğinde AGİT Minsk Grubu bundan sonra sorunun çözümüne yönelik yeni öneriler getirmeyeceğini, sorunun çözümünü sağlayacak anlaşma için sorumluluğa sahip olan tarafların Azerbaycan ve Ermenistan olduğunu açıklamış tır. Taraflara bir uyarı mahiyetinde değerlendirilebilecek bu açıklama, AGİT Minsk Grubu’nun sürecin ilerletilmesi anlamında gitgide daha ümitsiz ve etkisiz bir noktaya geldiğine işaret eden göstergelerinde ilklerindendir. 

2005 yılının Ocak ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgalini eleştiren bir karar almıştır. 
Kararda, bölgelerde Ermeni güçlerin Azerbaycanlılara karşı gerçekleştirdiği etnik temizliğe dair imaların olması dikkat çekmektedir.28Şubat ayında ise AGİT, Ermenistan’ın kontrolündeki Azerbaycan topraklarındaki ilk gözlem misyonunu gerçekleştirmiştir.29 AGİT, gözlemleri sonucunda Dağlık Karabağ’ın çevresinde sayısı artmaya başlayan Ermeni yerleşimlerinin ortaya çıkmasında Ermenistan’ın ciddi bir dahlinin olmadığını, Laçin’deki ve daha az olmakla beraber Agdere’deki (Erm. Mardakert) yerleşimlerin ise Dağlık Karabağ’dakide factoyetkililerin bir noktaya kadar desteğiyle geçekleştiğini belirtmiştir. Sorun çözüm sürecinin önemli adımlarından biri olarak tartışılan Dağlık Karabağ’ın çevresindeki bölgelerdeki işgalin sonlandırılması konusuyla bağlantılı olan Ermeni yerleşimciler konusu günümüzde de gitgide derinleşen bir sorun olmaya devam etmektedir. 

16-17 Mayıs 2005’te Avrupa Konseyi Varşova Zirvesi’nde de İ. Aliyev ve Koçaryan, Dağlık Karabağ’ın çevresindeki bölgelerden Ermeni güçlerinin 
çekilmesi konusunu görüşmüşlerdir. Bunun yanında, bu görüşmede, kapsayıcı bir barış planı yerine, barış sürecinin genel prensiplerinin ne olacağının tartışılmış olması önemlidir. Buna göre, taraflar ilk olarak ‘temel prensipler’ üzerinde anlaşmaya vardıktan sonra üzerinde anlaşma sağlanan bu prensipler üzerinden müzakereler ve barış süreci sürdürülecektir. Bu prensiplerin ne olduğu kamuoyuna açıklanmamış olsa da, Ermeni tarafının yaptığı açıklamalarda bunlardan en önemlilerinin Dağlık Karabağ’ın etrafındaki Ermeni işgali altında bölgelerden Ermeni birliklerinin geri çekilmesi ve Dağlık Karabağ’ın statüsünün sonraki yıllarda, üzerinde mutabık kalınacak bir mekanizma yoluyla belirlenmesi olduğu anlaşılmıştır.30Mayıs 2005’teki barış sürecinin ‘temel prensipleri’ne dair görüşmenin ardından günümüze kadar geçen süreçte bu prensipler üzerinde anlaşmaya varılmaya çalışılmaktadır. Bir başka deyişle, geçen yaklaşık on beş yıllık sürede halen ‘temel prensipler’ üzerinde anlaşma sağlanıp barış süreci ileri aşamalarına geçilememiştir. İkinci olarak, Mayıs 2005’e kadar genel barış süreci üzerinde tartışılırken bundan sonra bu sürecin temellerini oluşturacak prensiplerin tartışılmaya başlanması 2005 yılına gelindiğinde 1994 yılından daha geri bir noktada bulunulduğunu, sürecin başladığı noktadan daha geriye gittiğini göstermektedir. 2006 yılında da detaylı barış planının yerine ‘temel prensipler’in tartışıldığı süreç devam etmiştir. Bu kapsamda, 10-11 Şubat tarihlerinde Fransa’nın Rambouillet kentinde gerçekleştirilen görüşme ümit yaratmış, ancak Dağlık Karabağ’ın etrafındaki bölgelerden Ermeni işgal güçlerinin çekilmesi ve nihai statü hakkındaki referanduma dair anlaşmazlıklar nedeniyle bu görüşmeden de bir sonuç çıkmamıştır. Süreçte bir türlü anlamlı ilerlemelerin kaydedilememesi AGİT Minsk Grubu eş-başkanları arasında hayal kırıklığını arttırmış ve iki tarafın niyetinin gerçekten soruna bir çözüm bulmak olup olmadığı sorgulanmaya başlanmıştır.31 

Bunu takiben, 22 Haziran 2006’da AGİT Minsk Grubu eş-başkanları İ. Aliyev ve Koçaryan’a sunduklarını belirttikleri yedi maddeden oluşan bir ‘temel prensipler’ listesini hazırladıkları bir raporda kamuoyuyla paylamıştır. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder