ALEVİ-BEKTAŞİ ŞİİR GELENEĞİNİN BİLİNMEYEN BİR TEMSİLCİSİ: SAMSUNLU ÂŞIK HULUSÎ. BÖLÜM 3
Alevi-Bektaşi, Aşık Hulusi, Samsun, Aşık edebiyatı, gelenek, Alevi-Bektaşi şiiri, Amasya, Çorum, Tokat,Hacı Bektaş Veli Türbesi,
4. Şiirlerinde Temalar
Âşık Hulusî, felsefî bir bakış açısıyla söylediği bir şiirinde içinde bulunduğu durumu tabiatta yer alan bazı varlıkların doğal hallerini örnekleyerek anlatır. İnsanların kötü davranış ve yargılarına rağmen muhatap olduğu kişilerden ve maruz kaldığı olumsuz davranışlardan alınmaması gerektiğini kendisine telkin eder:
Her şeyin aslını sonunu ararlar
İnce elekten yedi kere elerler
Elma ile narı bahçe överler
Elma alma ile nar incinir mi
İnce elekten yedi kere elerler
Elma ile narı bahçe överler
Elma alma ile nar incinir mi
(Gül, 2018: 121).
Ölümü bir Hak emri olarak niteleyen, ölüm anını ve ölüm sonrasını betimleyen âşık, haksızlık yapıp kötü yolda olanların hak ettiklerini ölümle bulacaklarını dile getirir. Bu yüzden ölüm gelmeden önce verilen sözde durulmalı ve “ölmeden önce ölmek” sırrına mazhar olunmalıdır:
Hulusî’yem bir ikrara duralım
Ölmeden evvelce burada ölelim
Hatıra değmeyelim gönül alalım
Ölüm sana niçin çare bulunmaz
(Gül, 2018: 122).
Yaşadığı toplumun aksak yönleri, insanların davranış bozuklukları ve insanların millî ve dinî değerlere önem vermemesi onun şiirlerinde ele aldığı konulardandır. Bir taşlamasında ifade ettiğine göre haramiler çoğalmış, devir yalancı ve hırsızın devri olmuştur. İnsanlar büyüğünü, küçüğünü bilmemekte ve anne babaya hürmet etmemektedir. Fakat bu olumsuz davranışlar cezasız da kalmayacaktır:
Hak deyip de doğrulayıp bakmıyor
Ahreti gözleyip gayret çekmiyor
Bizi yaratandan niçin korkmuyor
Ya katran kazanı nerede kaldı
(Gül, 2018: 123).
Misafirliği anlattığı bir şiirinde misafirliğin kültürel bağlamından inançsal bağlamına kadar önemli noktalara değinmiştir.
Bu misafirlik muhtemelen onun taliplerini ziyaret ettiği bir cem töreninde gerçekleşmiştir. Ona göre misafirin rızkı fazlasıyla gelir, misafirler asla geri çevrilmemelidir, aç ise doyurulmalı, gönlünü kazanmak için elbiseler giydirilmelidir. Şiirin şu dörtlüğünde ise cem törenlerinde On iki imamların hepsinin bilinmesi gerektiği ve kültürel hafızamızda yer alan “Her geleni Hızır bil” anlayışı vurgulanmıştır:
On iki imamların tamamın görün
Doldurun göheri yükleri alın
Kim gelirsen gelsin Hızır bilin
Misafir gelince sizin ellere
Doldurun göheri yükleri alın
Kim gelirsen gelsin Hızır bilin
Misafir gelince sizin ellere
(Gül, 2018: 127-128).
Alevi inanç sisteminin gereklerini yerine getirmeyen, verdiği sözden dönen insanların hem bu dünyada hem de ahirette yüzü kara olacaktır.
Çünkü mürşide verilen söz Hakk’a verilen söz olarak algılanır:
Âşığın sözünde olamaz hile
İkrardan dönene bulunmaz çare
Dünyada ahrette hem yüzü kara
Kara oldu zindanda kalır bir zaman
(Gül, 2018: 129).
Tasavvuf yolunda ilerlemek isteyen kişiye yol gösterici olarak mürşit gerekir. Bunun yanında taliplerin alçak gönüllü olması, nerede, ne söyleyeceğini çok iyi bilmesi gerekir. Çünkü tasavvuf yolu düşünme ve manayı görme kabiliyeti ister:
Fehim eyle kendini iyice gözle gel
Kırklar meclisinde şaşarsın kardeş
Usta olmayınca yolda yorulun
Ârifler yanında düşersin kardeş
Kırklar meclisinde şaşarsın kardeş
Usta olmayınca yolda yorulun
Ârifler yanında düşersin kardeş
(Gül, 2018: 134).
Alevi-Bektaşi şairlerinin şiirlerinde en sık karşımıza çıkan temalardan biri de On iki imamların isimlerinin ve çeşitli özelliklerinin dile getirildiği duvazlardır. Âşık Hulusî de bu konuda şiirler söylemiştir. Özellikle Hz. Ali ve Hz. Hüseyin ile ilgili çok sayıda şiiri mevcuttur. Hulusî onların yolundan gitmekte ve bu yolu ölümsüzlük çeşmesi olarak görmektedir:
Hulusî’yem dolu içti elinden
Abu (ab-ı) hayat çeşmesinin gölünden
Cennetin içinden zemzem suyundan
Yaradan’a çağıralım sabahtan
(Gül, 2018: 140-141)
Hz. Ali ile ilgili şiirlerin lirik bir tarzda söylendiği görülür. Onun kahramanlığı ve din yolundaki mücadelelerinin övüldüğü sözlere sıkça rastlanır.
Şiirlerinde sıklıkla Hz. Ali’nin Haydar ismini zikretmektedir.
Onun çeşitli vasıflarının anlatıldığı bir şiirde kahramanlığına şöyle vurgu yapılır:
Onun çeşitli vasıflarının anlatıldığı bir şiirde kahramanlığına şöyle vurgu yapılır:
Hayber’in kapısını göklere attı
Tutup ejderhayı bez gibi yırttı
Kul edip kendini pazarda sattı
Sailin borcunu verendir Haydar
(Gül, 2018: 145-146).
İnsan, üstün yaratılışı ve içindeki manalarla derin anlamlara sahiptir. Ona göre dünyanın ucu insanda tükenmekte, aranılan her şeyin cevabı insanda bulunmaktadır:
Eğer bu sırlara ereyim dersen
Hakkın cemâlini göreyim dersen
Sorgusuz Cennet’e gireyim dersen
Sakın bir kimseye bulma bahane
(Gül, 2018: 173-174).
Hacı Bektaş Veli Hulusî’nin sıklıkla zikrettiği şahsiyetlerden biridir. Hacı Bektaş Veli’nin hayatı etrafında şekillenen Velâyetname’de anlatılan bazı kerametlerin onun şiirlerinde dile getirildiği görülür. Bu durum onun bu eseri bildiğini göstermektedir:
Darı çec üstünde çıkıp oturan
Kerametin belli Bektaş merhaba
Alıç ağacında elma bitiren
Kerametin belli Bektaş merhaba
(Gül, 2018: 183-184).
Alevi inanç sisteminin okulu ve öğretim merkezi cem törenleridir. Bu yüzden bir Alevi dedesi olarak Âşık Hulusî de şiirlerinde cem törenlerine değinmiştir. Ona göre cem törenleri “Hak cemi”dir ve dertliler burada derman bulur.
Burası Hakk’ın didarını bulma yeridir, lokmalar yenilir ve sazlarla birlikte pervane gibi dönülmektedir. Cem törenlerinin adaleti temsil etmesini şu dörtlükte dile getirir:
On iki imamların çırağı yanar
Selman’ın keşkülü meydanda döner
Şahmerdanın kılıcı düşmanı kırar
Doğrulayıp hak cemine gelince
(Gül, 2018: 193-194).
4. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
4. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder