8 Ocak 2021 Cuma

Dağlık Karabağ Uyuşmazlığında Self-Determinasyon Tezlerinin Göreceliği BÖLÜM 2

Dağlık Karabağ Uyuşmazlığında Self-Determinasyon Tezlerinin Göreceliği BÖLÜM 2


Dağlık Karabağ Uyuşmazlığı, Self-Determinasyon, Tezlerinin Göreceliği, Av. Dr. Deniz AKÇAY,



Giriş 

DAĞLIK KARABAĞ İHTİLAFININ KISA TARİHÇESİ 

Dağlık Karabağ Sorununu, Tarihsel Arka Planı, Gülistan Anlaşması, Dr. Turgut Kerem TUNCEL, İrevan ve Nahçıvan hanlıkları,

Dr. Turgut Kerem TUNCEL 

Dağlık Karabağ Sorununun Tarihsel Arka Planı 
16. yüzyılın ortalarından itibaren doğuya doğru genişlemeye başlayan Moskova Çarlığı, 1721’de Rusya İmparatorluğu adını almıştır.1 
   Rusya İmparatorluğu, 18. yüzyılın sonlarında Kafkasya’ya doğru yayılmaya başlamış, Gürcistan’ı ilhak ettikten sonra, güneye doğru ilerleyişini sürdürmüş  tür. 1804 yılında başlayan Rus-İran Savaşı devam ederken, 1805 yılında Karabağ Hanlığı, Rusya İmparatorluğu’nun himayesine girmiştir. 

1813’de Rus-İran Savaşı’nı sonlandıran Gülistan Anlaşması imzalanmış, böylece İrevan ve Nahçıvan hanlıkları haricindeki kuzeydeki etnik Azerbaycan 
topraklarıyla (İng. Ethnic Azerbaijani territory) birlikte Karabağ Hanlığı Rusya İmparatorluğu’nun topraklarına katılmıştır. Rusya İmparatorluğu’nda yaşanan 
kargaşalı dönemden yararlanarak kaybettiği toprakları geri almak niyetindeki İran, 1826 yılında Rusya İmparatorluğu’yla yeniden savaşa girişse de bu savaşı 
da kaybetmiş ve 1828 yılında iki devlet arasında İrevan ve Nahçıvan hanlıklarının da Rusya İmparatorluğu topraklarına dâhil edildiği Türkmençay Anlaşması imzalanmıştır. Böylece etnik Azerbaycan toprakları Rusya İmparatorluğu hâkimiyetindeki ‘Kuzey Azerbaycan’ ve İran hâkimiyetindeki ‘Güney Azerbaycan’ olarak ikiye bölünmüştür. 

1828 Türkmençay Anlaşması, İran içinde yaşayan Ermenilerin Rusya İmparatorluğu sınırlarına dâhil olan Güney Kafkasya’ya göçlerinin önünü 
açmıştır. Bunu, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan Edirne Anlaşması ile Osmanlı Ermenilerinin Güney Kafkasya’ya göçleri izlemiştir. 
1828-1830 yıllarında Güney Kafkasya’ya, 18.000’i Karabağ Hanlığı topraklarına olmak üzere, 130.000 Ermeni’nin göç ettiği varsayılmaktadır. 

Bundan sonraki on yılda, yani 1830-1840 yıllarında, ise en az 84.000 Ermeni’nin bölgeye geldiği düşünülmektedir. Bu rakam bazı kaynaklarda 200.000’e kadar çıkabilmektedir. 1853-1856 Kırım Savaşı ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı da bölgeye yönelen Ermeni göçlerinin arttığı dönemler olmuştur. 1896-1908 yılları arasında da 300.000’den fazla Ermeni’nin bölgeye yerleştirildiğini gösteren belgeler mevcuttur. Aynı dönemde aksi yönde, yani Rusya İmparatorluğu’nun hâkimiyetine giren topraklardan İran ve Osmanlı topraklarına doğru Azerbaycanlıların göçleri olduğu da bilinmektedir. Bir başka deyişle, 1828 yılından 20. yüzyılın ilk yıllarına kadar geçen süre zarfında bir yandan Güney Kafkasya’ya Ermenilerin büyük çaplı göçleri yaşanırken, diğer yandan Azerbaycanlıların bu bölgenin dışına doğru hareketleri söz konusu olmuştur. 

Bu nüfus hareketleri neticesinde, 1823 yılında Dağlık Karabağ’da %9 olan Ermeni nüfus oranı 1880 yılında %53 seviyesine çıktığı, Karabağ genelinde ise, 1917 yılında, nüfusun %57’sinin Azerbaycanlılar, %41’inin Ermeniler tarafından teşkil edildiği belirtilmektedir. Farklı kaynaklarda verilen nüfus oranlarının mutlak anlamda doğru olmayabileceği akla gelse bile, kesin olan şey içeri doğru (Ermenilerin Güney Kafkasya’ya göçleri) ve dışarı doğru (Azerbaycanlıların Kafkasya’dan göçleri) yaşanan nüfus hareketlerinin bölgedeki etno-demografik dengeyi ciddi şekilde değiştirmiş olduğudur. Bunun yanında, Kafkasya’yı ilhak eden Rusların, bu bölgede İran ve Osmanlı ile tarihi, dini ve etnik bağları nedeniyle güvenilmez unsurlar olarak gördükleri Azerbaycanlılara karşı daha güvenilir bir unsur olarak addettikleri Ermenilere yönelik kayırmacı bir politika sergilemeleri, bölgedeki etnik gruplar arasındaki sosyo-ekonomik ve siyasi dengelerin Ermeniler lehine değişmesi sonucunu da doğurmuştur.2 

1804-1828 sürecinde etnik Azerbaycan topraklarının ikiye bölünmesi, Güney Kafkasya’ya yönelen Ermeni ve Güney Kafkasya dışına doğru yaşanan 
Azerbaycanlıların göçleri ve Rusya İmparatorluğu’nun politikaları bölgedeki sosyo-ekonomik ve siyasi dengeleri bozmuştur. Bu gelişmeler günümüzde otuz 
yılı aşkın süredir devam eden Dağlık Karabağ sorununun arka tarihsel arka planını oluşturan tarihsel olgulardır. 

20.Yüzyıl Başlarında Güney Kafkasya’da Etno-Teritoryal Mücadele Güney Kafkasya’da Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasındaki ilk büyük etnik çatışma 1905 yılında, 19. yüzyılın sonlarına doğru petrol endüstrisinin gelişmesi sonucu önemli bir merkez haline gelen Bakü’de ve Karabağ’ın Şuşa kentinde yaşanmıştır. Erivan, Gence ve Nahçıvan’da da benzer çatışmalar meydana gelmiştir. Bu olayların neden ve sonuçları hakkında farklı yorumlar söz konusudur. Ermeni Devrimci Federasyonu-Taşnaksutyun’un (ARFTaşnaksutyun) Azerbaycanlılara saldırılarının olayları başlattığı ve bu olaylar neticesinde 10.000 civarında Azerbaycanlının hayatını kaybettiğini belirten araştırmacılar vardır. Ermeni yanlısı yazarlar ise olayların Azerbaycanlıların saldırıları ve Ermenilerin bu saldırılara karşılık vermesi nedeniyle ortaya çıktığını iddia etmektedir.3 

Bundan on üç yıl sonra, 1918 yılının Mart ve Eylül ayları arasında, yine Bakü başta olmak üzere çeşitli bölgelerde Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasında önemli kayıpların yaşandığı etnik çatışma ve katliamlar meydana gelmiştir. Aynı yılın 28 Mayıs’ında Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilan etmişler ve bunu takiben ‘sınır anlaşmazlıkları’ nedeniyle özellikle Erivan, Karabağ, Nahçıvan, Zengezur’da çatışmalar yaşanmıştır. ARF-Taşnaksutyun önderliğindeki Ermeni birlikleri sınırları belli olmayan Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’ne nüfusu Ermenilerden oluşan bir ülke oluşturmak üzere buralardaki Azerbaycanlı nüfusun temizlenmesine yönelik, yani etnik temizlik kastıyla, silahlı faaliyetlerde bulunmuşlardır. 

1918 yılının sonlarında İngilizler bölgede hâkim hale gelmiştir. İngilizlerin büyük ölçüde Rusların 19. yüzyıldaki politikalarına benzeyen, ancak bunlardan 
farklı olarak Azerbaycanlıları gözeten politikalarına rağmen, Ermeniler bu dönemde de, özellikle Karabağ, Nahçıvan ve Zengezur’da Azerbaycanlılara 
karşı saldırılarına devam etmiştir. Bu dönem, Kızıl Ordu’nun 1920 yılında Kafkasya’yı işgal etmesinden sonra ARF-Taşnaksutyun’un Zengezur’da kalan 
son unsurlarını da yok ettiği 1921 yılına kadar devam etmiştir.4 

Büyük oranda Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’nde iktidarda olan ARF-Taşnaksutyun’un nüfusu Ermenilerden oluşan homojen bir Ermenistan ülkesi 
oluşturma maksadıyla Azerbaycanlılara karşı giriştiği etnik temizlik kampanyasının bir sonucu olan bu çatışmalar, farklı şartların hâkim olduğu farklı bir tarihsel dönem içinde yaşanmış olsa da, günümüzde halen devam eden Dağlık Karabağ sorununun öncülü olan bir tarihsel dönem olarak düşünülebilir. 

Sovyetler Birliği ve Güney Kafkasya’da Teritoryal Düzenlemeler 

Bunun yanında, günümüzdeki Dağlık Karabağ sorununun tarihsel başlangıç noktası olarak Kızıl Ordu’nun 1920 yılının Nisan ayında Azerbaycan’ı, Mayıs 
ayında Karabağ’ı ve Kasım ayında Ermenistan’ı işgal etmesiyle, Güney Kafkasya’da Bolşeviklerin hâkim hale gelmesi gösterilebilir. 1 Aralık 1920’de 
Azerbaycan’ın Bolşevik lideri Nariman Narimanov, Nahçıvan, Zengezur ve Karabağ’ı Sovyet Ermenistan’ın birer parçası olarak ilan etmiş, sonraki aylarda 
Nahçıvan Sovyet Azerbaycan’a bırakılırken, Zengezur ve Karabağ’ın Sovyet Ermenistan’ın kontrolüne verilmesine karar verilmiştir. Bahsi geçen bölgelerde 
yoğun etno-demografik değişikliklerin yaşandığı bu dönem 5 Temmuz 1921’de Karabağ’ın nihai olarak Sovyet Azerbaycan’a bağlanmasıyla son bulmuştur. 
Böylece, üç yılı aşkın bir mücadelenin sonunda, Sovyet Azerbaycan ve Sovyet Ermenistan’ın üzerinde mücadele yürüttüğü üç bölgeden ikisi, Nahçıvan ve 
Karabağ, Sovyet Azerbaycan’a bağlanırken, Zengezur, Sovyet Ermenistan sınırlarına dâhil olmuştur. Ne var ki, Karabağ ve Nahçıvan hakkındaki tartışmalar bundan sonra da devam etmiştir. 7 Temmuz 1923’de Karabağ’ın dağlık kesimleri Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi (Oblastı) adı altında Sovyet Azerbaycan içinde otonom bir bölge (oblast) haline gelmiştir. Bu karar Kasım 1924’de resmi olarak ilan edilmiştir. Yine 1924 yılında Nahçıvan, Sovyet Azerbaycan’a bağlı özerk bir cumhuriyet haline getirilmiştir. Ne var ki, 1930 yılların ortalarına kadar Ermeniler, Karabağ ve Nahçıvan’ın Sovyet Ermenistan’a katılması konusundaki ısrarlarına devam etmişlerdir.5 

İkinci Dünya Savaşı’nın son bulmasıyla Sovyet Ermenistan, yaklaşık yirmi dört yıl önce bir sonuca bağlanan Karabağ meselesini yeniden gündeme getirmeye başlamıştır. Kasım 1945’te Ermenistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Grigory Arutyunov’un Stalin’den Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını istemesi bunun ilk örneğidir. 1963’de Bakü’nün Dağlık Karabağ’daki Ermenilere karşı kültürel ve ekonomik alanlarda ayrımcı politikalar uyguladığına dair iddialar çerçevesinde Ermenistan’da Moskova’ya sunulmak üzere bir imza kampanyası başlatılmıştır. Bu süreçte ortaya çıkan etnik gerginlikler sonucunda yaşanan olaylarda on sekiz kişinin yaşamını yitirdiği, 1968 yılında da can kaybı rapor edilmese de benzer gerginliklerin yaşandığı söylenmektedir. 1977 yılında Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması talebiyle Dağlık Karabağ’daki Ermeniler tarafından bir gösteri  düzenlenmiştir.6 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Dağlık Karabağ’a ilişkin taleplerin zaman zaman gündeme getirilmiş olması, günümüzde devam etmekte olan sorunun nedeninin Sovyetler Birliği’nin son yıllarında yaşanan gelişmeler olmadığını, 1920’li yıllarda Karabağ ve Nahçıvan’ın Sovyet Azerbaycan’a bağlanmasını bir türlü kabul etmeyen Ermenilerin meseleyi ulusal dava haline getirdiklerini göstermektedir. 

Günümüzdeki Dağlık Karabağ Sorunun Ortaya Çıkışı 

Günümüzde süregiden Dağlık Karabağ sorununun ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında yirmi dokuz yıldır devam eden savaşın başlangıcı 1987 yılına kadar gitmektedir. Bu yılın Ağustos ayında Erivan’daki Ermenistan Bilimler Akademisi tarafından hazırlanan Dağlık Karabağ ve 1979 nüfus sayımına göre nüfusunun %97’si Azerbaycanlı olan Nahçıvan’ın Ermenistan’a bağlanmasını talep eden bir dilekçenin Dağlık Karabağ ve Ermenistan’daki Ermenilerin imzalarıyla Moskova’ya sunulması7bu sürecin başlangıç noktası olarak düşünülebilir. 

Aynı yılın Ekim ayında Azerbaycan’ın kuzeybatısında bulanan ve nüfusunun büyük bölümü Ermeni olan Çardaklı köyündeki devlet çiftliğine yönetici olarak bir Azerbaycanlının atanmasının gerginliğe neden olması, Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasında bu dönemde bazı sürtüşmelerin ortaya çıkmaya başladığına 
işaret etmektedir. Çardaklı’yla ilgili haberler çevre ile ilgili gösterilerin devam ettiği Erivan’a ulaştığında göstericilerin çevre ile ilgili sloganlarının yerini Dağlık Karabağ ve Nahçıvan’ın Ermenistan’a bağlanmasına yönelik sloganlara bırakması dikkat çekicidir. 

Bu dönemde Moskova’nın Ermenistan’dan gelen taleplere karşı olumsuz bir tavır sergilememesinin, ayrıca Mihail Gorbaçov’un yüksek düzeyli danışmanlarından bazılarının Ermeni olmasının, Ermeniler arasında taleplerinin olumlu karşılanacağı yönünde bir umudu beslediğini ve onları taleplerinde ısrarcı olma yönünde cesaretlendirdiğini düşünmek yanlış olmayacaktır.8Böylesi bir atmosferde, Kasım ayında, Ermenistan’ın Kapan bölgesinde Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasında Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle ortaya çıkan ilk ciddi şiddet olayları yaşanmıştır. 
Bunu takiben, zorla yerinden etmelerin ilk örneği, Ocak 1988’de bu bölgedeki Azerbaycanlıların yurtlarını terk etmek zorunda kalmasıyla yaşanmıştır. 

Bundan sonra da Azerbaycanlıların Ermenistan’dan kovulduğu iki dalga yaşanmıştır. Ermenistan’dan kovulan Azerbaycanlıların büyük bir bölümü 
Bakü ve Sumgait’e yerleştirilmiştir. Bu esnada Dağlık Karabağ ve Ermenistan’daki Ermeniler taleplerini elde etme yönünde yönetim organlarında karar alma ve Moskova nezdinde lobi faaliyetleri yürütme gibi çabalarını sürdürmüştür. Yine bu esnada Ermenistan’da, bağımsızlık yolunda ve Dağlık Karabağ mücadelesinde liderlik yapacak olan ‘Karabağ Komitesi’ kurulmuştur. Buna ek olarak, Ermenilerin Dağlık Karabağ’da yürütülecek bir gerilla savaşının hazırlığına 1986 yılından itibaren başlandıklarına işaret eden bazı veriler mevcuttur.9 1989 yılının Mayıs ayına gelindiğinde ise Dağlık Karabağ’da silahlı Ermeni gruplar ortaya çıkmaya başlamış, 1990 yılı bahar aylarında Ermenistan’dan Dağlık Karabağ’a yapılan askeri teçhizat aktarımı önemli ölçüde artmıştır. 1991 yılına gelindiğinde Ermeni silahlı grupların faaliyetleri ve çatışmalar ciddi boyutlara ulaşmıştır.10 

26 Şubat 1988’de Azerbaycan ve Dağlık Karabağ idari sınırının Dağlık Karabağ tarafında yaşanan olaylarda iki Azerbaycanlının hayatını kaybetmesinden sonra, 27-29 Şubat 1988 tarihlerinde Azerbaycan’ın Sumgait kentinde yaşanan ve Ermeni anlatısında Sumgait katliamı veya pogromu olarak anılan olaylarda resmi rakamlara göre yirmi altısı Ermeni, otuz iki kişi hayatını kaybetmiş ve bu olaylardan sonra Ermeni nüfus kenti terk etmiştir. 

Sumgait’teki olayların nasıl başladığı ve daha da önemlisi Sovyet güvenlik güçlerinin olayları bastırmak için neden harekete geçmediğine ilişkin çeşitli 
varsayımlar yapılmakla beraber bu soruların yanıtları halen açıklığa kavuşturulmamıştır. 

Sumgait’teki olaylardan sonra, Mart ayında, özellikle Ermenistan’daki Ararat ve Zengezur bölgelerindeki Azerbaycanlılar kitleler halinde Ermenistan’dan 
kovulmuştur. Bunu, Haziran ayında yine Ararat bölgesi ve Ermenistan’ın Türkiye’yle sınır bölgelerindeki Azerbaycanlıların, Eylül ayında da, Dağlık 
Karabağ’ın Şuşa kentindeki Ermenilerin ve Hankendi (Stepanakert) kentindeki Azerbaycanlıların yerlerinden edilmeleri takip etmiştir. Kasım ayında, yine Ermenistan’daki Azerbaycanlıların kitleler halinde ülkeden kovuldukları bir süreç yaşanmıştır. Kasım ayı sonunda, Ermenistan’daki Azerbaycanlı nüfus tamamen ortadan kalkmıştır. Ermenistan’da bunlar yaşanırken, Azerbaycan’daki Ermeniler de yaşanan olaylar veya böylesi olayların yaşanabileceği korkusuyla Azerbaycan’ı terk etmeye başlamıştır. 

Sorunun gitgide açık bir çatışma ve sonrasında savaşa dönüştüğü dönemlerde de göçler ve zorla yerinden etmeler devam etmiştir. 

13-15 Ocak 1990 tarihlerinde Bakü’de yaşanan olaylarda yaklaşık doksan kişinin hayatını kaybettiği iddia edilmiş ve bu olaylar nedeniyle Ermeniler bu kentten ayrılmıştır. Ermeni anlatısında Bakü katliamı veya pogromu olarak anılan bu olayları takiben, 19-20 Ocak tarihlerinde tanklarla desteklenen Sovyet birlikleri kente girmiş, yaşanan çatışmalarda, farklı kaynaklar farklı rakamlar verse de, en az yüz Azerbaycanlı yaşamını yitirmiştir.11 

Bundan yaklaşık iki yıl sonra, Dağlık Karabağ sorunun Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir savaş halini aldığı bir dönemde, 25-26 Şubat 1992’de, Karabağ’daki Hocalı kasabasında Ermeni birliklerinin Azerbaycanlı sivillere karşı giriştiği ve farklı rakamlar söz konusu olsa da muhtemelen 485 ila 613 kişinin yaşamını yitirdiği katliam ise Dağlık Karabağ çatışması süreci içinde yaşanan en acımasız katliam olarak tarihe geçmiştir. Sonuçta, 1988 yılından itibaren yaşanan zorla yerinden etmeler, insanların duydukları korku nedeniyle yerlerini terk etmeleri ve katliamlar, 1918-1921 yıllarında bölgede yaşanan etnik temizlik süreçlerini akla getiren olaylar olarak tarihteki yerlerini almıştır. 

Azerbaycan ve Ermenistan’da bunlar yaşanırken, 23 Mart’ta, Sovyetler Birliği’ndeki en üst karar alıcı makam olan Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti, 
Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a bağlanmasının, Sovyetler Birliği Anayasası’nın 78. maddesi uyarınca mümkün olmadığını 
belirten bir karar almıştır. 28 Haziran ve 18 Temmuz’da Gorbaçov ve Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti Başkanlık Heyeti bu kararı teyit eden açıklamalar 
yapmıştır. Ne var ki, bu karara rağmen, Ermenistan Yüksek Sovyeti, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a katılmasına dair kararlar almaktan ve bildiriler 
yayınlamaktan geri durmamıştır. Bu kapsamda, Ocak 1990’da Dağlık Karabağ ve Ermenistan için ortak bir bütçe açıklanmıştır. Nisan 1990’da ise Ermenistan’daki yetkililer Dağlık Karabağ Ermenilerinin Ermenistan’daki seçimlerde oy kullanabileceklerini ilan etmiştir.12 

Ermenistan ve Dağlık Karabağ sovyetlerinin, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a katılmasına dair aldığı kararların, Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti tarafından Sovyetler Birliği Anayasası neden gösterilerek geçersiz kılınmış olması günümüzde Dağlık Karabağ sorununun hukuki boyutu hakkındaki tartışmalar açısından önemli bir olgudur. Bunun yanında, Dağlık Karabağ meselesinin gündeme gelmesindeki esas hususun Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı değil, Ermenistan’a bağlanma talebi olması, bu talebin yalnızca Karabağ Ermenileri tarafından değil Erivan tarafından da gündeme getirilmesi, nitekim en azından 1993 yılına kadar hem Dağlık Karabağ Ermenilerinin hem de Ermenistan’ın esas söyleminin Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması olması çok önemli olgulardır. Bu olgular, günümüzde Ermeni tarafının söyleminin temelinde yer alan ve sorunun ‘Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan bağımsız bir devlet olmak arzusu’ olduğu argümanının gerçekleri yansıtmadığını göstermekte dir. Bu, özellikle Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ın kendisine bağlanması yönündeki ısrarı göz önünde bulundurulduğunda daha da anlaşılır bir hal almaktadır.  
Sorunun özüne dair bu husus, hem siyasi hem de hukuki boyutları açısından önem arz etmektedir.13 

Ayrıca, 2 Eylül 1991’de Karabağ Ulusal Konseyi adını alan Karabağ Sovyeti’nin bağımsızlık ilan ederken sadece Dağlık Karabağ Otonom Bölgesi topraklarını değil, buranın dışında kalan Azerbaycan’ın Goranboy bölgesi üzerinde de hak iddia etmiş olması akılda tutulmalıdır.14 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder