Bayram SİNKAYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bayram SİNKAYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2020 Çarşamba

ARAP BAHARI SÜRECİNDE İRAN’IN SURİYE POLİTİKASI, BÖLÜM 6

ARAP BAHARI SÜRECİNDE İRAN’IN SURİYE POLİTİKASI,  BÖLÜM 6




10. SONUÇ VE DEĞERLENDIRME 

Arap baharı sürecinde halk hareketlerine destek veren İran’ın Suriye politikasında jeopolitik ve jeostratejik kaygılar belirleyici olmuştur. İran’ın bu kaygılarının belirlenmesinde birbiriyle ilintili çeşitli faktörler rol oynamıştır. Birincisi, Haziran 2005’te Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığına yükselmesi ile kendisini gösteren dış politikada radikalleşme ve devrimci değerlere dönüş olgusudur. 
İran’ın yeniden radikalleşen Ortadoğu politikasında Filistin sorunu merkezi bir yer edinmiştir. Dini, siyasi ve ideolojik nedenlerle Filistin sorununun öne çıkması, hâlihazırda Siyonizm karşıtlığını dış politikasının esası haline getirmiş İran ile İsrail arasındaki gerginliğin yükselmesine neden olmuştur. 

İkinci olarak ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra şekillenen Ortadoğu’nun yeni jeopolitiği, İran’ın bölgeye bakışının şekillenmesinde etkili olmuştur. İranlı yetkililere göre bölge İsrail’e karşı mücadele eden ve Amerikan hegemonyasına karşı direnen “direniş cephesi” ile Batı ile iyi ilişkileri olan “statükocu rejimler” arasında ikiye bölünmüştür. Hamas ve Hizbullah gibi direniş cephesinin ön saflarında yer alan örgütlerin kendi coğrafi alanlarında siyasi etkinliğini artırması ve Irak’ta İran rejimi ile kuvvetli bağları olan Şiilerin ağırlıkta olduğu bir hükümetin şekillenmesi bölgede İran’ın etkisinin yükselmesi olarak değerlendirilmiştir. Bu süre zarfında bölgesel siyasetinin radikalleşmesinin 
yanı sıra İran’ın nükleer programının ve askeri programlarının gelişmesi, bölge 
ülkelerinde, bilhassa Suudi Arabistan başta olmak üzere muhafazakâr Arap devletleri arasında İran’ın yükselişinin tehdit olarak değerlendirilmesine yol açmıştır. Böylece bölgede İran’ın başını çektiği direniş cephesi ile Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği statükocu devletler arasında bir kutuplaşma olmuştur. 

Gerek siyasetin yeniden radikalleşmesi gerekse bölge jeopolitiğindeki değişiklik İran dış politikasında çatışmacı bir paradigmanın yükselmesine neden olmuştur. Buna göre ezelden ebede sürecek olan iyi ile kötünün mücadelesi, hak ile batıl mücadelesi İran ile ABD arasındaki mücadele şeklinde tezahür etmektedir. ABD’nin bölge siyasetinin en önemli unsuru İran’ın bölgesel gücünün kırılması ve İslam Cumhuriyeti rejiminin değiştirilmesidir. İran’da yükselen bu paradigma, Amerikalı yetkililerin zaman zaman dile getirdiği “rejim değişikliği” siyaseti ve ABD’nin Ortadoğu’da artan siyasi ve askeri varlığı ile desteklenmiştir. 

Bölgesel kutuplaşmanın, ABD ve İsrail ile İran arasında gerginliğin yükseldiği jeopolitik ortamda Suriye ile ittifak ilişkisi İran’ın Ortadoğu politikasının en önemli dayanak noktası olmuştur. Dolayısıyla, Suriye yönetimi aleyhine gerçekleşen her türlü gelişme öncelikle direniş cephesini, ardından İran’ın güvenliğini hedef alan girişimler olarak değerlendirilmiştir. Batılı ve İsrailli analistlerin ve stratejistlerin açıkça angajman siyaseti yada rejim değişikliği suretiyle Suriye’nin İran ile ittifak ilişkisinin sonlandırılması gerektiğine dair çalışmaları, İran’ın Suriye’ye jeopolitik ve güvenlik eksenli bakışını güçlendirmiştir. 

<  İranlı yetkililere göre bölge İsrail’e karşı mücadele eden ve Amerikan hegemonyasına karşı direnen “direniş cephesi” ile Batı ile iyi ilişkileri olan “statükocu rejimler” arasında ikiye bölünmüştür. >

İşte bu bakış, İran’ın Suriye isyanı karşısındaki tutumunda da esas belirleyici faktör olmuştur. 
Dolayısıyla Suriye’de Mart 2011’de başlayan ve kısa sürede rejim karşıtı isyana 
dönüşen gösterileri İran yönetimi, Esad yönetimini devirmek amacıyla dışarıdan tasarlanan yeni bir girişim olarak görmüştür. İsyanın giderek büyümesi ve ülke geneline yayılmasına rağmen İranlı yetkililer birçok defa Esad yönetimini her açıdan desteklediklerini ve desteklemeye devam edeceklerini söylemiştir. Suudi Arabistan başta olmak üzere İran’ın bölgesel rakiplerinin ve Batılı ülkelerin Suriye isyanına destek vermesi, İran’ın Esad yönetimine verdiği destekte daha kararlı olmasına neden olmuştur. 

İran, Suriye rejiminin düşmesi durumunda kendi güvenliğinin de tehlike altına gireceğinden endişelenmektedir. Esad yönetiminin düşmesi durumunda Suriye’de Batı ve muhafazakar Arap devletleriyle bağlantılı olan bir rejimin kurulması, İran’ın Suriye’yi ve dolayısıyla Hizbullah ve Filistin direniş örgütleri ile bağlantı noktasını kaybetmesiyle sonuçlanacaktır. Keza, Esad yönetiminin devrilmesinin ardından ülkede istikrarın sağlanamaması durumunda Suriye’nin İsrail karşısındaki duruşu zayıflayacaktır. Ayrıca bu ülkedeki istikrarsızlık yabancı, özellikle Amerikan güçlerinin Suriye’ye müdahalesinin önünü açacaktır. Böylece İran kendi güvenliğinin dayandığı caydırıcılık unsurlarından en önemlisini, yani ileri savunma hattını kaybedecektir. Buna karşılık İranlı 
seçkinler arasında Esad yönetiminin iktidarını koruyabileceğine duyulan inanç, İran’ın isyancılara karşı Suriye rejiminin yanında yer almasını sağlamıştır. 

Bununla birlikte isyanın giderek büyümesi, muhalifler ile rejim güçleri arasında çatışmaların gün be gün şiddetlenmesi ve Esad rejiminin uluslararası desteğini büyük ölçüde kaybetmeye başlaması üzerine İran Suriye siyasetini yeniden değerlendirmeye başlamıştır. Bu süre zarfında Suriye muhalefeti ile görüşme arayışına giren İran yönetimi, karşılıklı şiddete son verilmesi, rejim ile muhalefet arasında diyalog başlatılması ve halkın meşru taleplerinin karşılayacak reformların yapılması çağrısında bulunmuştur. 
Fakat İran’dan gelen bu çağrılar Esad yönetimine olan desteğin çekilmesinden ziyade, Baas rejiminin düşüşünün engellenememesi durumunda İran’ın Suriye’deki çıkarlarının korunabilmesi amacıyla muhalefete karşı söylemin yumuşatılması şeklinde değerlendirilmektedir.

<  Suriye’de Mart 2011’de başlayan ve kısa sürede rejim karşıtı isyana dönüşen gösterileri İran yönetimi, Esad yönetimini devirmek amacıyla dışarıdan tasarlanan yeni bir girişim olarak görmüştür.  >

Arap baharı ile başlayan toplumsal ve siyasal değişim süreci Ortadoğu’da egemen olan siyasal rejimlerin kimi yerlerde devrilmesine, kimi yerlerde de sarsılmasına neden olmuştur. 
Bu sürecin tetiklediği halk isyanları kısa süre içerisinde Suriye’ye de yayılmış ve bu ülkede hakim olan Baas rejimini tehdit etmiştir. Fakat Baas rejimi değişim talebiyle ortaya çıkan isyana karşı şiddet kullanarak mücadele etmek yoluna gitmiş ve bu yolda en büyük siyasi desteği İran’dan almıştır.

Yıllardır bölgede statükoya karşı çıkan ve bu nedenle “İslami uyanış” addettiği Arap baharını destekleyen İran yönetimi Suriye söz konusu olunca “statükonun” sürdürülmesinden yana tavır almıştır. İran’ın bu tavrı kimi çevrelerde mezhep ekseninde siyaset izlemesiyle izah edilmeye çalışılırken İran makamları tarafından İsrail’e ve ABD’ye karşı duran sözde direniş hattının müdafaası şeklinde savunulmuştur.

Farklı ideolojik boyutlarına karşın gerek mezhepçi yaklaşım, gerekse direniş hattı söylemi İran’ın bazı jeopolitik kaygılarına işaret etmektedir. Arap baharının tetiklediği değişim süreci bölgenin jeopolitik yapısında köklü değişikliklere yol açmış, dolayısıyla bölgesel ve küresel aktörlerin Ortadoğu politikalarını yeniden değerlendirmelerine neden olmuştur. Bu değişim süreci bölgedeki tek müttefiki olan Suriye’ye gelene kadar İran jeopolitik çıkarlarına hizmet ederken Suriye’deki muhtemel bir değişim İran’ın jeopolitik çıkarlarını tehdit etmektedir. Bu nedenle İran, Arap baharı Suriye’ye geldiğinde farklı bir tavır almıştır.

İran’ın bölgeye yönelik jeopolitik kaygıları ise ideolojik ve stratejik faktörler tarafından belirlenmektedir. İran’ın devrimci/ideolojik duruşu onun İsrail’i, ABD’yi ve bölgedeki Amerikan müttefiklerini “düşman” olarak görmesine neden olmaktadır. İran devriminden bu yana sözde düşmanları ile İran arasında ortaya çıkan gerginlikler ve çatışmalar, taraflar arasındaki karşılıklı husumet ilişkisine tarihsel bir boyut kazandırmıştır. Bu minval üzere son on yılda Ortadoğu’da İran ve müttefikleri ile Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Mısır, Ürdün gibi İran karşıtları arasında kamplaşma ve soğuk savaş ortaya çıkmıştır. 
Böyle bir ortamda İran’ın savunma stratejisinde Suriye ve Hizbullah ile geliştirdiği ittifak ilişkisi önemli bir yer edinmiştir. İran’ın savunma stratejisinde kritik öneme haiz olan Suriye’de ortaya çıkan isyanın İran’ın dostu Esad yönetiminin devrilmesini talep etmesi ve bölgedeki karşıtlarının da isyancılara destek vermesi İran yönetiminin isyancılara karşı Esad’a destek vermesine neden olmuştur.

İran yönetimi Suriye’deki gelişmeleri bölgesel gerginlikler ve hesaplaşmalar üzerinden okurken Türkiye’nin Suriyeli rejim muhaliflerinin yanında yer alması, iki ülkenin karşı taraflarda durmasıyla sonuçlanmıştır. Bununla birlikte her iki ülkede mevcut hükümetlerin Türkiye ile İran’ı doğrudan karşı karşıya getirecek eylem ve söylemlerden kaçındığı gözlemlenmektedir.


Bayram SİNKAYA

Lisans derecesini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden alan Sinkaya’nın başlıca akademik ilgi alanı İran siyasetidir. Tahran Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunan Sinkaya, doktorasını 2011 yılında ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamlamıştır. Sinkaya, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir.

SETA  SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFI

Nenehatun Caddesi No: 66 
GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE
Tel:+90 312.551 21 00 | Faks :+90 312.551 21 90
www.setav.org | info@setav.org
SETA | Washington D.C. Office
1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106
Washington, D.C., 20036
Tel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099
www.setadc.org | info@setadc.org


DİPNOTLAR;

1. Bkz. Hakkı Uygur, “İran ve Arap Baharı,” SETA Analiz, sayı 52, Mart 2012.
2. Sami Mobayad, “Syria’s One True Friend-Iran,” Asia Times, 12 Temmuz 2006; A. William Samii, “Syria and Iran: 
An Enduring Axis,” Mideast Monitor, vol.1, no.2 (Nisan/Mayıs 2006). 
3. Raymond Hinnebusch, “The Syrian-Iranian Alliance,” The Iranian Revolution at 30, (Washington DC.: The 
Middle East Institute, 2009), s.149; A. Ehteshami & R. Hinnebusch, Syria and Iran: Middle Powers in a Penetrated 
Regional System, (Routledge: Londra, 1997), s.88-91.
4. Bkz. Joobin Goodarzi, Syria and Iran: Diplomatic Alliance and Power Politics in the Middle East, (New York: I.B. Tauris, 2006).
5. Ehteshami & R. Hinnebusch, Syria and Irans, s.91-97.
6. Ehteshami & R. Hinnebusch, Syria and Iran, s.99-100.
7. Houshang E. Chehabi, “Iran and Lebanon in the Revolutionary Decade,” Houshang E. Chehabi (ed.), Distant 
Relations: Iran and Lebanon in the Last 500 Years, (New York: I.B.Tauris, 2006), s.201-230. Ayrıca bkz. İhsan Dağı, 
Ortadoğu’da İslam ve Siyaset, (İstanbul: Boyut, ), s.129-137.
8. Ehteshami & Hinnebusch, Syria and Iran, s.191-95.
9. Bkz. Barry Rubin, “Iran: The Rise of a Regional Power,” Middle East Review of International Affairs, cilt 10, no.1 
(Eylül 2006), s. 142-151. Ayrıca bkz. Mehmet Şahin, “Şii Jeopolitiği: İran için Fırsatlar ve Engeller,” Akademik Orta 
Doğu, cilt 1, no.1 (2006), s.39-55.
10. ......q.........Q...... F. Gregory Gause III, “Saudi Arabia: Iraq, Iran, the Regional Power Balance, and the Sectarian Question,” 
Strategic Insights, cilt 6, no.2 (Mart 2007), s.1-8. Ayellet Yehiav, “The Anti-Iranian Front: Egypt, Saudi Arabia, and 
Jordan,” Middle East Review of International Affairs, cilt 11, no.1 (Mart 2007), s.6-9.
11. .......... “Ahmadinejad, Assad escalate rhetoric,” Jerusalem Post, 26 Şubat 2010.
12. ........... Golnaz Esfendiari, “The View from Iran of Syria’s Protests,” RFE/RL, 16 Mart 2012; “Iran: Government-
controlled media mute on deadly protest sın Syria,” Los Angeles Times, 29 Mart 2011.
13. ......... “Iran calls Syrian protests a Western plot,” Reuters, 12 Nisan 2011.
14. .......... “Ahmadinejad says Syria need no foreign intervention,” AFP, 10 Mayıs 2011.
15. .......... Mohammad Mahdi Nia, “Holistic Constructivism: A Theoretical Approach to Understsand Iran’s Foreign 
Policy,” Perceptions, vol.15, no. 1&2 (2010), s. 1-41; Ahmad Sadeghi, “Geneaology of Iranian Foreign Policy: Identity, 
Culture and History,” The Iranian Journal of International Affairs, vol.20, no.4 (2008), s.1-40.
16. .......... Mansour Hodad, “Merase Seyasiye Shia va Meseleye Suriyeh,” Rajanews, 24 Şubat 2012.
17. ......... “Iran va Ayande-e Tahavvolate Suriyeh,” Jamejamonline, 27 Temmuz 2011. 
18. ........ “IRGC Deputy Commander Outlines Military Achievements to Foreign Attaches,” Fars News Agency, 25 April 2006, WNC.
19. ........ “The vital resources of America and the Zionist regime are within the reach of our missiles,” Keyhan, 8 July 
2004, FBIS-NES-2004-0710.
20. ....... İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler için bkz. Richard J. Heydarian, “Iran-Saudi Relations: Rising 
Tensions and Growing Rivalry,” FPIF, 6 Ağustos 2010.
21. ..... “Iran ve Peyamedhaye Bohran dar Suriyeh,” Irandiplomacy, 28 Ağustos 2011.
22. ..... “Iran va Ayande-e Tahavvolate Suriyeh.” 
23. ..... “Syria; from Inside and Outside,” Irandiplomacy, 2 Ocak 2012.
24. ..... Hodad, “Merase Seyasiye Shia va Meseleye Suriyeh.”
25. ..... Kaveh L Afrasiabi, “İran Suriye konusunda Türkiye ile ilişkilerine sınır koydu,” Dünyabülteni, 28 Temmuz 2011. 
26. .......... “Iran ve Peyamedhaye Bohran dar Suriyeh.”
27. .......... “Syria unrest widens Sunni-Shiite divide,” Ahramonline, 7 Nisan 2012.
28. .......... “Iran ve Peyamedhaye Bohran dar Suriyeh.” 
29. .......... Ali Husain Bakeer, “............Interpretation of the Developing Iranian Stance on Syria,” Arab Center for Research and 
Policy Studies (Doha Institute), 28 Aralık 2011.
30. ......... “Iran says expects Syria to respond to publıc demands,” Tehran Times, 7 Temmuz 2011.
31. ........ “Iran ve Peyamedhaye Bohran dar Suriyeh.”
32. ....... “Leader Renews Iran’s Strong Opposition to Foreign Meddling in Syria,” Fars News Agency, 1 Şubat 2012. 
İran’ın Şam Büyükelçisi Muhammed R. Şeybani Suriye devlet televizyonuna verdiği mülakatta İran’ın Suriye’deki 
gelişmeleri Suriye’nin iç işi olarak gördüğünü ve Suriye’ye her hangi bir şekilde yabancı müdahalesine, özellikle 
büyük Arap güçlerinden birisinin müdahalesine şiddetle karşı olduğunu belirtti. Şeybani, ayrıca hükümetini, 
Esad’ın vaat ettiği reformları gerçekleştirmesi ve böylece muhalefet ile rejim arasında diyaloğa elverişli bir ortam 
yaratılması sürecini desteklediğini söyledi. Şeybani, toplumun bütün kesimlerinden gelen verileri dikkate alarak 
Suriye hükümetinin ve halkının bu sorunu çözebileceğini, fakat ABD’nin ve bazı Arap devletlerinin bu isyanı 
kışkırttığını ileri sürdü. “Dialogue, sole solution to Syrian crisis: Iran envoy to Damascus,” Press TV, 13 Şubat 2012. 
33. ..... Jalal Kalantari, Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde yaptığı konuşma, Ankara, 9 Mart 2012. Benzer bir 
değerlendirme için bkz. “Suriye despot rejimlerin özgürlük havariliği sahası,” IRIB (Türkçe servisi), 23 Şubat 2012. 
34. ...... Nimrod Raphaeli & Bianca Gersten, “....The Iran-Syria Alliance: The Economic Dimension,” Global Politician, 29 
Temmuz 2008, ( http://globalpolitician.com/25060-iran-syria). 
35. . “Syria’s Trade with Main Partners (2010),” (http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/
tradoc_113451.pdf) . İran ile Suriye arasındaki toplam ticaret hacmine ilişkin olarak kesin bilgiye ulaşılamamıştır. 
Tehran Times’da yer alan ve İRNA’ya dayandırılan bir haberde iki ülke arasındaki toplam ticaret hacminin (teknik 
ve mühendislik hizmetleri dışında) 2010 yılında 330 milyon dolar civarında olduğu belirtilmiştir. Bkz. “Iran, Syria 
ink free trade agreement,” Tehran Times, 18 Aralık 2011.
36. .... “Iranian-Syrian Free Trade Agreement,” Syria Today, 13 Aralık 2011. 
37. .... “Iran-Syria aid could be in the billions: Tehran think tank,” Huffingtonpost, 15 Temmuz 2011. 
38. .... “Iran inks gas pipeline deal with Iraq and Syria,” AFP, 25 Temmuz 2011. 
39. .... “Majlis passes free trade bill with Syria,” Press TV, 13 Aralık 2011. 
40. .... “Iranian-Syrian Free Trade Agreement,” Syria Today, 13 Aralık 2011.
41. .... “Iran’s Support for Syria has reduced economic pressure on Syria,” IRIB English Radio, 14 Aralık 2011. 
42. .... “İran Suriye’de yeni rafineri ve santral inşa edecek,” IRIB Türkçe Servisi, 16 Şubat 2012. 
43. ..... “Suriye, İran, Irak ve Lübnan arasında anlaşma metni,” SANA Türkçe, 20 Şubat 2012. 
44. ..... “Turkey tells UN it seized illegal Iran arms shipment,” Todays Zaman, 2 Nisan 2011.
45. ...... “İran silahına Türkiye engeli,” Milliyet, 5 Ağustos 2011.
46. ...... “Iran sending banned weapons to Syria, U.N. Report says,” CNN, 12 Mayıs 2011. 
47. ...... “Suriye’ye gönderilen füze hammaddesi yakalandı,” Taraf, 20 Ocak 2012.
48. ...London accuses Iran of arming Syria,” Press TV, 21 Ocak 2012.
49... “Iran agrees to fund Syrian military base,” The Telegraph, 19 Ağustos 2011.
50. . “U.S. says Iran helps crackdown in Syria,” Wall Street Journal, 14 Nisan 2011.
51. . “Iran reportedly aiding Syrian crackdown,” The Washington Post, 28 Mayıs 2011. 
52. . “Iran’s IRGC attacks anti-Assad protesters ın Syria,” World Tribune, 22 Mart 2011. 
53. . Taha Dağlı, “Batı’yı şok eden gelişme,” Sabah, 6 Şubat 2012.
54... “Syrian opposition Council accuses Iran of role in bloody crackdown,” Al-Arabiya News, 28 Ocak 2012. 
55.. “Iran reportedly aiding Syrian crackdown.” 
56. .Syrian opposition council accuses Iran of role in bloody crackdown.”. 
57...Administration Takes Additional Steps to Hold the Government of Syria Accountable for Violent Repression 
Against the Syrian People,” US Department of the Treasury, Press Center, 18 Mayıs 2011, 
(http://www.treasury.gov/press-center/press-releases/Pages/tg1181.aspx), “Iran reportedly aiding Syrian crackdown.” 
58.. EU Regulation No.611/2011, 23 Haziran 2011, 
(http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2011:164:0001:0003:EN:PDF ).
59.. “Iran denies supporting Syria in dealing with protesters,” Tehran Times, 19 Nisan 2011; “Iran denies role in 
Syria Crackdown,” Voice of America, 14 Haziran 2011.
60. “İran Suriye donanmasını eğitecek,” Yeni Şafak, 21 Şubat 2012. Bu durum dahi spekülasyona neden 
olmuştur. Pentagon Sözcüsü George Little, ABD ordusunun İran’a ait gemilerin Suriye’de limana yaklaştığına 
ya da yük boşalttığına dair herhangi bir işaret görmediğini belirtti. Little, İran gemilerinin Süveyş Kanalı’ndan 
Akdeniz’e geçtiğini, sonra da tekrar kanaldan geçerek geri döndüğünü kaydetti. “İran Savaş Gemileri Suriye’ye 
gitti mi?” TRT, 22 Şubat 2012, 
(http://www.trt.net.tr/trtavaz/iran-in-savas-gemileri-suriye-ye-gitti-mi--haber-detay,tr,29506.aspx). 
61. .... “Ahmadinejad says Syria need no foreign intervention,” AFP, 10 Mayıs 2011.
62. .....Iran Urges West to Avoid Interference in Syria’s Internal Affairs,” Fars News Agency, 16 Ağustos 2011.
63. ... “Ahmedinejad: İran ve Türkiye bölgede sıkı işbirliği yapmalı,” Mehr Haber Ajansı, 22 Ağustos 2011.
64. .... “Iran warns NATO against entering Syria ‘quagmire’,” Reuters, 28 Ağustos 2008. 
65. .... “Iran: Syrian Suspension from AL makes situation complicated,” DayPress, 14 Kasım 2011. 
66. .... “Sokhangouye Vezarate Kharaje Iran: Torkeye dar morede Suriyeh Dochare Eshtabahe Mohasebati est,” Sharq, 8 Şubat 2012, 
(http://magiran.com/npview.asp?ID=2445910)
67. ... “İran’dan Çin’e Esed Rüşveti,” Aktifhaber, 6 Şubat 2012. 
68. .... “Khazayee: Iran Ready to Play Constructive Role in Settling Syrian Crisis,” Fars News Agency, 14 Şubat 2012; 
“Suriye’nin önceliği, ülkede güvenlik ve istikrarın sağlanmasıdır,” Mehr News Agency, 14 Şubat 2012.
69. .... “Suriye gelişmeleri ve Arap ülkelerinin Şam Elçilerinin geri çekilmeleri,” IRIB (Türkçe), 20 Şubat 2012. 
70. .... Mohammad Ali Mohtadi, “Pro-West Arabs preventing Iraq from mediating in Syria,” Tehran Times, 25 Aralık 2011.
71. .... Bülent Keneş, “ Suriye de yaşanan katliamlarda İran›ın rolü,” Zaman, 6 Ağustos 2011.
72. ... Ehteshami & R. Hinnebusch, Syria and Iran, s.97-99.
73. ....... Bayram Sinkaya, “Şii Ekseni Tartışmaları ve İran,” Avrasya Dosyası, cilt 13, sayı 3 (2007), s.51-57.
74. ...... Bkz. Matti Moosa, Extremist Shiites: The Ghulat Sects (Syracuse: Syracuse University Press, 1987), s.255-419.
75. ...... Ehteshami & R. Hinnebusch, Syria and Iran, s.98-99.
76. ..... Bkz., Khalid Sindawi, “The Shiite Turn in Syria,” Current Trends in Islamic Ideology, vol.8, 23 Haziran 2009; 
Khalid Sindawi, “Shi’sm and Conversion to Shi’sm in Syria: Prevalance, Circumstances and Causes,” the 9th Annual Herzliya Conference, Şubat 2009.
77. .... Roymond Hinnebusch, “Syria from ‘authoritarian upgrading’ to revolution,” International Affairs, vol.88, no.1 
(2012), s.108, 110; Carsten Wieland,“Between Democratic Hope and Centrifugal Fears: Syria’s Unexpected Open-
ended Intifada,” International Politics and Society, no.4 (2011), s.51-52.
78. .. “Dar Aateshe Suriyeh Cheh Kesani Khahed Soght?” Khabaronline, 20 Ağustos 2011. 
79. .. İranlı Ortadoğu uzmanı Sadegh Alhosseini Hamshahri-ye Payidari dergisine verdiği mülakatta Batılı 
güçlerle onların bölgesel işbirlikçilerinin Suriye ve Irak’ın parçalanması suretiyle Kuzey Afrika’dan Pakistan’a 
uzanacak “Sünni Kavis” icat etmeye çalıştığını iddia etmiştir. “Chera Suriyeh Fargh dared?” Hamshahriye Payidari, no.90, 12 Şubat 2012.
80... “Assad meets Supreme Leader in Tehran,” Tehran Times, 3 Ekim 2010.
81. .... “Leader Renews Iran’s Strong Opposition to Foreign Meddling in Syria,” Fars News Agency, 1 Şubat 2012. 
82. .... Mahmoud Shafe’e, “Yak Negah: Tahavvolate Khavarmeyane va Cheraye Defa’ Iran az Suriyeh,” JameJam Online, 8 Ocak 2012.
83. ... “Merhdad Bezarpash, “Doshmanan dar Suriyeh che mekhand?” JameJam, 18 Şubat 2012.
84. ... Shafe’e, “Yak Negah: Tahavvolate Khavarmeyane va Cheraye Defa’ Iran az Suriyeh.”
85. .. “Naaraami dar Suriyeh: Bedaareyi Islam ya Fetne-ye Suudi-Amrikayi?” Rajanews, 14 Haziran 2011.
86. . “Beshar Asad doustane ra maayus kard,” Interview with Ali Bigdeli, Irandiplomacy, 25 Şubat 2012.
87.... Muhammad Ali Subhani, “Seyasete Iran der Ghebale Suriyeh bayed taghyer konad,” Kaleme, 7 Aralık 2011.
88.... “Seyasete Iran der Ghebale Suriyeh bayed taghyer konad,” Kaleme, 16 Azar 1390.
89. .. Mohammad Ali Sobhani, “Hemayete yak janebe Iran az Esad be dzarare Iran est,” Irandiplomacy, 24 Eylül 2011.
90. .. Bayram Sinkaya, “İran-Suriye ilişkileri ve Suriye’de Halk İsyanı,” Ortadoğu Analiz, cilt.3, sayı 33 (Eylül 2011), s.38-48. 
91. .. Ehteshami & R. Hinnebusch, Syria and Iran, s.191.
92.... Bilal Y. Saab, “Syria and Iran Revive an old ghost with Defense Pact,” The Daily Star, 4 Temmuz 2006; Degang 
Sun, “Brothers Indeed: Syria-Iran Quasi-Alliance Revisited,” Journal of Middle Eastern and Islamic Studies (in Asia), vol.3, no.2 (2009).
93. . “Iran has no strategic regional ally: ex-IRGC Chief,” Tehran Times, 15 Temmuz 2010.
94. . Nitekim, Azad Üniversitesi Besic Öğrenci Kulübünün web sayfasında İran’ın neden Esad yönetimini desteklediği sorusuna cevap verilirken, Suriye’de direnişe ekseninde bir hareketin çıkması durumunda Suriye hükümetine verilen desteğin azalacağı ve yeni hareketle iş yapılacağı belirtilmiştir. Azad Üniversitesi Dezful Şubesi Besiç öğrenci kulübü 
(http://www.iaudbasij.ir/post-154.aspx).
95... Mahan Abedin, “Iran banks all on Assad’s survival,” Asia Times, 17 Ağustos 2011.
96. ...... “Seyasete Iran der Ghebale Suriyeh bayed taghyer konad,” Kaleme, 7 Aralık 2011.
97. “Green Movement Council warns Iran regime, sides with Syrian protesters,” The Green Voice of Freedom, 6 Ağustos 2011 
(http://en.irangreenvoice.com/article/2011/aug/06/3231).
98. ..... “Iran Moghabele Merdome Suriyeh Gharar Negarad,” Irandiplomacy, 12 Ocak 2012. 
99. ..... Ehsan Soltani, “Movadze’e Motanagadz Iran der moghabele Suriyeh,” 4 Eylül 2011, 
(http://www.notiziegeopolitiche.net/?p=1488). 
100. ... Mohammad Javad Ranjkash, “Chera Iran mevadze’e do pehlo, mobham va motanaghaz dar berabere Suriye ve Libya ettekhaz kard?” Khabaronline, 30 Ağustos 2011.
101.... Velayati’nin dış politikadaki etkin rolü için bkz. Will Fulton, “A Window into the Foreign Policy of Iran’s Supreme Leader Khamanei,” Irantracker, 16 Kasım 2011.
102. .... “Taseire Enghelabe Eslami ber Suriyeh,” Rasekhoon, (http://www.rasekhoon.net/article/print-25030.aspx). 
103. Bkz. Yvette Talhami, “The Syrian Muslim Brothers and the Syrian-Iranian Relationship,” Middle East Journal, vol.63, no.4 (2009), s.561-580.
104. ... İran Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Araştırmalar ve Eğitim Merkezi Başkanı Büyükelçi Hadi Süleymanpur 30 Kasım 2011’de Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada bölgeye yönelik tehditleri; Batının varlığı, İsrail ve radikalizmin (Selefilik) yükselişi şeklinde tanımlamıştır, (http://sde.org.tr/tr/haberler/1699/iranli-dusunce-kurulusundan-sdeye-ziyaret.aspx). Bu konudaki benzer bir değerlendirme için bkz. “Dar Aateshe Suriyeh Cheh Kesani Khahed Soght?” Khabaronline, 30 Ağustos 2011, (http://www.khabaronline.ir/news-168906.aspx).
105. .. “Suriyeh hamvare dar khatte avval moghabala be sehyonism; nabayed en khatte moghavamat tedz’ef shavad,” Markeze Tahgheghate Estrategic, 12 Ocak 2012, 
(http://www.csr.ir/Center.aspx?lng=fa&subid=-1&cntid=2409). 
106. . “İran İhvan’a dört bakanlık önermiş,” Dünyabülteni, 6 Ocak 2012. Tayfur’un Al-Hayat’ta yer alan açıklamalarına göre İranlı elçiler üç tüccar, Türk aracı ise bir işadamıydı. Tayfur’a Esad’ın başkan olarak kalması 
ve kurulacak koalisyon hükümetine Müslüman Kardeşler’in liderlik etmesi, kabinede Müslüman Kardeşlere dört bakanlık teklif edildi. “Syria’s Muslim Brotherhood rejects reported Iran proposal,” Al-Hayat, 18 Ocak 2012;“İran 
İhvan’a Koalisyon liderliği önermiş,” Dünyabülteni, 18 ocak 2012.
107. .....Iran sought to broker Syria deal between Assad, Muslim Brotherhood,” The Washington Times, 3 Ocak 2012. 
108. ....... “Syria Would Cut Iran Military Tie, Opposition Head Says,” The Wall Street Journal, 2 Aralık 2011.
109. ....... “Iran contributed to supression of Syrian protests – SNC,” 4 Aralık 2011, 
http://www.asharq-e.com/news.asp?section=1&id=27561.
110. ..... “Syria’s Brotherhood Rejected Iran-mediated deal,” Reuters, 18 Ocak 2012. 
111. .... Kaçırılan toplam 29 İranlı ziyaretçi ve mühendisin 11’i 7 Şubat’ta Türkiye ve İran’ın girişimleri sonucunda serbest kaldı. “Iran warns against upshots of military interference in Syria,” Press TV, 16 Şubat 2012. 21 Aralık’ta kaçırılan mühendis ve teknisyenler 10 Şubat’ta serbest bırakıldı. “Kidnapped Iranian Engineers Released in Syria,” 10 Şubat 2012.
112. ....Iran’s Mapna blames Syrian Opposition for Abduction of Iranian Engineers,” DayPress, 21 Ocak 2012. 
113. ...Syrian opposition council accuses Iran of role in bloody crackdown,” Al Arabiyah News, 28 Ocak 2012. 
114. .. Kayhan Barzegar, “Iran-Turkey’s Role in Solving the Syrian Crisis,” Institute for Middle East Strategic Studies, 7 Aralık 2011, 
(http://en.merc.ir/View/tabid/98/ArticleId/371/Iran-Turkey-s-Role-in-Solving-the-Syrian-Crisis.aspx).
115... “Saudi Arabia urges US attack on Iran to stop nuclear programme,” Guardian, 28 Kasım 2010.
116. ....... Paerisa Hafezi, “Analysis: Iran adopts ‘wait and see’ policy on Syrian crisis,” Reuters, 27 Kasım 2011.
117. ...... “Leader Renews Iran’s Strong Opposition to Foreign Meddling in Syria,” Fars News Agency, 1 Şubat 2012. 
118. ...... “Movze’e Torkeye dar barei Suriyeh ba movze’e Amreka va Israel motafavet est,” Mehr News, 13 Ocak 212.
119. ....... Edward Luttwak, “Revenge of the Sunnis,” Foreign Policy, 7 Aralık 2011.
120. ....... Müjge Küçükkeleş, “Arap Birliği’nin Suriye Politikası,” SETA Analiz, sayı 51 (Mart 2012).
121.  Bakeer, “.Interpretation of the Developing Iranian Stance on Syria,”
122.. “Iran not invited to Friends of Syria meting,” Todays Zaman, 26 Mart 2012. 
123. . Mohtadi, “Syria; from Inside and Outside.”
124. . Küçükkeleş, “Arap Birliği’nin Suriye Politikası”, Mesela yaptırım kararının ardından Lübnan Dışişleri Bakanı 
Suriye’ye karşı adım atmayacaklarını söylerken, Başbakan Necip Mikati ülkesinin ne pahasına olursa olsun yaptırımları uygulayacağını söyledi. “Analysis: Syria’s neighbors may soften sanctions blow,” Reuters, 27 Kasım 2011. 
125. . David Pollock & Ahmed Ali, “Assad’s Iraqi Lifeline: Naming, Shaming and Maiming It,” WINEP Policy Watch, no.1843, 8 Eylül 2011.
126. ........Syrian opposition council accuses Iran of role in bloody crackdown.”. 
127. ....... “İran: Suriye rejimi yıkılmayacak,” Hurriyet, 23 Şubat 2012.
128. ........Üst düzey bir Türk Diplomatın Beyanı, 25 Nisan 2012.
129. ....... Şaban Kardaş, “Turkey’s Syria Policy: The Challenge of Coalition Building,” GMF on Turkey, 17 Şubat 2012.
130. ........Mohammad Javad Ranjkash, “Chera Iran mevadze’e do pehlo, mobham va motanaghaz dar berabere Suriye ve Libya ettekhaz kard?” 
Khabaronline, 30 Ağustos 2011.
131. ...... “İran Dışişleri Bakanı: Suriye Sorununu Aramızda Çözelim,” Radikal, 11 Temmuz 2011; “Iran, Turkey holdtalks in a bid to defuse Syria crisis,
” Mehr News Agency, 11 Temmuz 2011. 
132. ..... Ranjkash, “Chera Iran mevadze’e do pehlo, mobham va motanaghaz dar berabere Suriye ve Libya ettekhaz kard?”
133. ..... Kardaş, “Turkey’s Syria Policy: The Challenge of Coalition Building.”
134. ..... “Ahmedinejad: İran ve Türkiye Bölgede sıkı işbirliği yapmalı,” Mehr Haber Ajansı, 22 Ağustos 2011.
135. ...... Erdal Şafak, “New York’tan Dönüş Gündemi,” Sabah, 26 Eylül 2011.
136. .... “İran’dan Ankara’ya Suriye Suçlaması,” Hürriyet, 13 Haziran 2011.
137......“Movze’e Jaddei Iran dar berabare Havadese Suriyeh,” Sobhe Sadegh, 30 Temmuz 2011.
138......“Iran tells Turkey: change tack or face trouble,” Reuters, 8 Ekim 2011.
139......“Sokhangouye Vezarate Kharaje Iran: Torkeye dar morede Surıyeh Dochare Eshtabahe Mohasebati est.”
140..... “Supreme Leader: Iran Defends Syria,” Fars News Agency, 30 Mart 2012.
141..... “Iran, Turkey sharply differ on Syria,” Associated Press, 30 Mart 2012.
142.    “Başbakan’ın İran ziyaretinde öne çıkan başlıklar,” Zaman, 30 Mart 2012.
143.    “İran’dan Suriye’ye hava köprüsü,” Habertürk, 21 Mart 2012.
144.    “Bağdat’tan B Planı için geçiş yok,” Haber 7, 26 Aralık 2011.
145.     Mesela bkz. Yetkin Yıldız, “Türkiye’nin Doğusuna Şii Duvarı Ördüler,” Aktifhaber, 27 Aralık 2011.



***

ARAP BAHARI SÜRECİNDE İRAN’IN SURİYE POLİTİKASI, BÖLÜM 5

ARAP BAHARI SÜRECİNDE İRAN’IN SURİYE POLİTİKASI,  BÖLÜM 5



8. İRAN’IN SURİYE POLİTİKASININ BÖLGESEL ETKİLERİ

Suriye’de Mart 2011’de başlayan hükümet karşıtı gösterilere bazı bölge ülkelerinin destek vermeye başlamasıyla sorun bölgesel bir sorun haline gelmiştir. Dolayısıyla İran’ın Suriye politikası hem bölgesel gelişmelerden etkilenmekte hem de bu gelişmeleri etkilemektedir. Diğer taraftan Suriye’de önümüzdeki yıllarda hâkim olacak rejimin dış politika tercihleri İran’ın bölgesel politikaları açısından son derece önemlidir.

Türkiye dâhil bölge ülkelerinin önemli bir kısmının, Suriye’de rejim değişikliğini desteklemesi, buna mukabil İran’ın Suriye’ye destek vermesi bölgede geçen onyılda oluşan rakip siyasi-güvenlik blokları arasındaki ayrışmanın şiddetlenmesine neden olmaktadır.114 
Bölgedeki kutuplaşma Suriye’nin İran ile ilişkilerine tepki olarak Arap ülkelerinin 
önemli bir kısmının liderlerinin 2008’de Şam’da yapılan Arap Birliği Zirvesi’ni “boykot” etmesine neden olmuştu. Son olarak Ekim 2010’da ortaya çıkan “wikileaks” belgelerinde Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Amerikalı muhatapları ile görüşmesinde İran’ın nükleer programının durdurulması için “yılanın başının kesilmesini” istediğinin ortaya çıkması, bölgedeki gerginliği doruk noktasına ulaştırmıştı.115 Böyle bir ortamda Suriye krizinin ortaya çıkması ve Suudi Arabistan’ın isyancıları himaye etmesi İran’ın isyana yaklaşımını olumsuz şekilde etkilemiştir.

 < Ekim 2010’da ortaya çıkan “wikileaks” belgelerinde Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Amerikalı muhatapları ile görüşmesinde İran’ın nükleer programının durdurulması için “yılanın başının kesilmesini” istediğinin ortaya çıkması, bölgedeki gerginliği doruk noktasına ulaştırmıştı. >

Her şeyden önce, yukarıda da değinildiği üzere İran, Suriye’deki isyanı direniş cephesini yıkmak amacıyla emperyal güçlerin bazı bölge ülkelerinin de işbirliğiyle Esad rejimine karşı düzenledikleri bir komplo olarak görmektedir. Bu komplonun amacı da rejim değişikliğine yol açmak suretiyle Suriye ile İran arasındaki ittifakın bitirilmesidir. Gerçekten de İran’ın Suudi Arabistan gibi bölgesel rakipleri ve düşmanları (ABD) Suriye’de rejim değişikliğini teşvik ederek İran’ın jeopolitik çıkarlarına darbe vurmak için kararlı görünmektedir. Nitekim Suriye, Suudi Arabistan ve ABD ile İran arasında hesaplaşmanın görüldüğü bir sahaya dönüşmüştür.116 

İran, Suriye’deki gelişmeleri büyük güçlerin ve bazı bölge ülkelerinin Orta doğu’daki siyasi değişimleri kontrol altına alma gayretlerine bağlamaktadır. İranlı seçkinler arasında sıkça dillendirilen bir söyleme göre Arap baharı ile birlikte Batı karşıtı ve İslami eğilimli isyanlar ABD, Batı ve muhafazakâr Arap devletlerinin Tunus ve Mısır’da müttefiklerini kaybetmesine yol açmıştır. Buna karşılık onlar bu kayıplarını telafi etmek ve İran’ın bölgesel gücünü kırmak için Suriye’de isyanı kışkırtmışlardır.117

Ortaya çıkmasında payının olup olmaması bir yana Suriye isyanı, Suudi Arabistan için İran’ın bölgesel yükselişinin önünün alınması, hatta İran ve müttefiklerinin etkisinin sınırlandırılması açısından fırsat sunmuştur. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin Suriye’de demokratik bir rejimin tesis edilmesi için mücadele ettiklerini düşünmek İranlı seçkinlere göre safdillik olur. Nitekim İran Meclis Başkanı Laricani “Demokrasiden hiç nasibini almamış bazı Arap ülkelerinin Suriye’ye demokrasi adına müdahale etmeye hakları yok” demiştir.118 
Bu gözlem, bazı Amerikalı analistler tarafından da desteklenmektedir. 
Edward Luttwak Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez ülkelerinin Suriye 
isyanını desteklemekteki amacının, tam da İranlı yetkililerin tahmin ettiği gibi, Esad yönetiminin devrilerek yerine muhafazakâr ve Sünni bir yönetimin tesis edilmesi olduğunu iddia etmiştir.119 

İran’ın diğer bölgesel aktörlerle Suriye krizinin çözümüne ilişkin perspektiflerinin 
uyuşmaması bölgesel işbirliği imkânını ortadan kaldırmıştır. Esad yönetimine karşı sert bir politika izleyen Suudi Arabistan ve Katar, Şam’daki büyükelçilerini Ağustos 2011’de çekmiştir. Ekim 2011’den itibaren Suriye’deki isyan Arap Birliği’nin gündemine “Suriye sorunu” olarak gelmiştir. “Şiddetin son bulması” yönündeki ilk girişimlerinden sonuç alamayan Arap Birliği, Suriye’ye karşı önce yaptırım kararı almış, ardından Suriye’nin üyeliğini askıya almıştır. Bütün bu tedbirler sonuç vermeyince Arap Birliği konuyu BM gündemine getirerek açıkça Esad’ın iktidardan çekilmesini öngören bir geçiş planı sunmuştur.120 Sorunun uluslararasılaşması yönünde atılan bu adımların her birisi İran’da tepkiyle karşılanmıştır.

İran bölge ülkelerinin özellikle Arap Birliği’nin girişimlerini Suriye’nin işlerine karışmak olarak değerlendirmiştir. İranlı yetkililer Suriye’ye yardımcı olmak isteyenlerin Suriye’de istikrarın sağlanması için Esad’ın reformlarının desteklemesi ve rejim ile muhalifler arasında diyaloğun tesisine yardımcı olması gerektiğini ifade etmektedir. İran’ın bu yöndeki çağrıları aslında Esad yönetiminin iktidarda kalmasını sağlayacak adımlar olarak görülmektedir.121 

< İran’ın diğer bölgesel aktörlerle Suriye krizinin çözümüne ilişkin perspektiflerinin uyuşmaması bölgesel işbirliği imkânını ortadan kaldırmıştır. >

Böylece ortaya çıkan iki zıt ve katı yaklaşım, “statükocu” Arap devletlerinin Esad’ın iktidardan çekilmesini istemeleri, buna karşılık İran’ın Esad rejimine verdiği destek, bölgedeki kutuplaşmayı şiddetlendirmekte ve sorunun çözümü yönünde bölgesel işbirliğini engellemektedir. Nitekim Arap Birliği’nin öncülük ettiği Suriye krizine çözüm arayışları çerçevesinde İran dışarıda bırakılmıştır. 24 Mart’ta Tunus’ta ve 1 Nisan’da İstanbul’da düzenlenen “Suriye Halkının Dostları” toplantılarına İran davet edilmemiştir.122 İran’ın bu şekilde dışarıda bırakılması, bölgedeki kutuplaşmanın mevcut halini göstermektedir. Bu durum ileriki yıllarda bölgenin şekillenmesinde İran’a rol verilmeyeceğinin işareti olarak da değerlendirilebilir. Suriye sorunu ekseninde görülen ve aslında kökü daha gerilere giden bölgesel kutuplaşma, böylece Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek olan bölgesel rekabetin yansıması olarak ortaya çıkmaktadır. 

Ayrıca bölgesel gerilim ve İran’ın Suriye sorununa çözüm arayışlarının dışında tutulması, İran dış politikasının daha da radikalleşmesine yol açmaktadır. İran ile Suriye arasındaki özel ilişki dikkate alındığında, Esad yönetimini hedef alan girişimlerin nihai amacının İran olduğu değerlendirmesine yol açmaktadır.123 Dolayısıyla, Suriye’de Esad yönetiminin desteklenmesi İran’ın ulusal menfaatleri nin hatta mevcudiyetinin müdafaası olarak görülmektedir. 
Bu değerlendirme, İran rejiminin Esad’a daha güçlü destek vermesine neden olmaktadır.

Suriye krizi ile birlikte şiddetlenen bölgesel kutuplaşma ve gerilim Irak ve Lübnan’ı iki kutup arasında tercih yapmaya zorlamaktadır. Suriye’deki gelişmelerin kırılgan soysal ve siyasi yapılarını olumsuz etkilemesinden de endişe eden bu iki ülke, Arap Birliği’nin Suriye aleyhine aldığı kararlarda çekimser ya da karşı oy kullanmıştır.124 Zira kırılgan yapıları ve bölgesel güçlerin ülkeleri üzerindeki nüfuzu dikkate alındığında Irak ve Lübnan hükümetlerinin 
Suriye konusunda takınacakları kesin tavırlar, ülkelerindeki istikrarı tehdit 
etmektedir. Bu nedenle Irak, Arap Birliği ile Suriye arasında arabuluculuk yapmış ve Arap Birliği gözlemcilerinin Suriye’ye kabul edilmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Irak ve Lübnan’ın ihtiyatlı duruşu, diğer ülkeler ve gözlemciler tarafından Esad yönetimine verilen destek şeklinde değerlendirilmektedir.125 
Bu durum sadece Suriye rejimine karşı en sert tedbirlerin alınmasını savunan ülkelerde değil, İran tarafında da benzer şekilde değerlendirilmektedir. El-Arabiye gazetesi, Devrim Muhafızları arasında bir kaynağa dayandırdığı haberinde “Biz [İran], Irak ve Lübnan’daki kardeşlerimiz Suriye’yi koru yor!” diyerek Maliki hükümetinin ve Hizbullah’ın Esad yönetimini desteklediğini ima etmiştir.126 Ali Ekber Velayeti de Şubat 12’de yaptığı ve İran’ın Suriye’ye olan desteğini yinelediği konuşmada “İran, Irak ve Hizbullah’ın ciddi şekilde Suriye’nin arkasında olduğunu” söylemiştir.127 

<   Arap Birliği’nin öncülük ettiği Suriye krizine çözüm arayışları çerçevesinde İran dışarıda bırakılmıştır. 24 Mart’ta Tunus’ta ve 1 Nisan’da İstanbul’da düzenlenen “Suriye Halkının Dostları” toplantılarına İran davet edilmemiştir.  >

Bununla birlikte Suriye’nin dış ticaret ilişkileri doğal olarak yaptırım kararlarını kabul etmeyen Irak’ta yoğunlaşmaya başlamıştır. İran’ın lojistik ve ekonomik desteği de büyük ölçüde Irak üzerinden Suriye’ye ulaştırılmaya başlanmıştır. Fakat üç ülke arasındaki ilişkilerin bu şekilde yoğunlaşması bazı kesimler tarafından Irak’ın Şii blokuna eklemlenmesi olarak değerlendirilmiştir.

Suriye üzerinden yükselen gerilimin bir başka yansıması bölgede Şiiler ile Sünniler arasında mezhep çatışması riskinin artmasıdır. Suriye krizinin yayılması ve gerek rejimin gerekse muhalefetin kendi konumlarını güçlendirmek ve taraftarlarını seferber edebilmek için zaman zaman mezhepçi argümanlara sarılması bu ülkedeki mezhepler arasındaki ayrışmanın şiddetlenmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan Suriye rejimine açıkça destek veren İran’ın yanı sıra Irak ve Lübnan’ın zaman zaman Esad yönetimini destekliyor gibi görünmesi bu ülkeler arasında mezhepçi dayanışma şeklinde değerlendirilmekte ve tepki çekmektedir.

9. İRAN’IN SURİYE POLİTİKASININ TÜRKİYE’YE ETKİLERİ

İran ve Türkiye, Suriye isyanı konusunda farklı yaklaşımlar benimsemiştir. Öncelikle, İran Suriye’de rejim karşıtı muhalefeti ve ilk protesto eylemlerini neredeyse görmezden gelirken Türkiye, Suriye hükümetinden eylemleri kontrol altına almak için bir an önce reform yapmasını istemiştir. Hatta Başbakan Erdoğan’ın Ocak 2011’de, Suriye’de rejim karşıtı eylemler başlamadan önce, Halep’te bir araya geldiği Suriye lideri Esad’ı reformlar yaparak siyasal sistemi bir an önce demokratikleştirmesi konusunda uyarmış ve altı ay içerisinde serbest seçimlere gitmesini istemiştir.128 Rejim aleyhine gösterilerin başlamasından sonra Türkiye bir süre daha Esad yönetimini kapsamlı reformlar yapması için teşvik etmiştir. Fakat Esad yönetiminin reformlar konusunda ağır hareket 
etmesi, gösterilerin hızla bütün Suriye’ye yayılması ve nihayet Haziran 2011’den itibaren şiddetten kaçan Suriyelilerin Türkiye’ye sığınmaya başlaması ile Ankara’nın Esad’a olan desteği kaybolmaya başlamıştır. Aynı zamanda Suriyeli muhaliflerin Türkiye’de toplanarak örgütlenmelerine izin verilmiştir.129

<  Fakat üç ülke arasındaki ilişkilerin bu şekilde yoğunlaşması bazı kesimler tarafında Irak’ın Şii blokuna eklemlenmesi olarak değerlendirilmiştir. >

Esad’dan desteğini yavaş yavaş çeken Türkiye’nin aksine İran’ın Suriye rejimine desteğini sürdürmesi iki ülkenin bu konuda zıt kutuplarda konumlanmasına yol açmıştır. İran ile Suriye arasındaki yakın ilişkiyi dikkate alarak Suriye meselesini görüşmek, fikir ayrılıklarını gidermek üzere Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 10 Temmuz 2011’de Tahran’a gitmiştir.130 Davutoğlu, İranlı muadili Salihi ile görüşmesinde bölgenin geçirdiği dönüşüme işaret ederek Türkiye’nin her türlü yabancı müdahalesine karşı olduğunu, fakat halkların meşru talepleri konusunda duyarlı olduğunu söylemiştir. İran’ın bölge halklarının meşru taleplerine barışçıl ve diyalog yoluyla olumlu cevap verilmesinden yana olduğunu bildiren Salihi, yabancı güçlerin müdahalesine karşı olduklarını kaydetmiştir. Salihi, İran, Suriye ve Türkiye’nin tek bir ailenin üyeleri olduğunu ve dolayısıyla Suriye sorununun da aile içinde çözülmesi gerektiğini söylemiştir.131 

Benzer söylem ve işbirliği temennisine rağmen İran, Türkiye ile aynı pozisyonu almaktan uzak durmuştur. İran’dan beklediği desteği bulamayan Davutoğlu bu defa net bir mesaj vermek için 9 Ağustos 2011’de Şam’a gitmiştir.132 Davutoğlu’nun Şam’da yaptığı temaslardan sonuç alamaması, Türk hükümeti ile Esad yönetimi arasındaki bağların kopmasına neden olmuştur. Bu tarihten sonra Türkiye dolaylı bir şekilde Suriye’de rejim değişikliğini desteklemeye başlamış tır.133  Bununla birlikte İran yönetimi, Türkiye ile işbirliği arayışını sürdürmüş tür. Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Başbakan Erdoğan ile Ağustos 2011’de yaptığı telefon görüşmesinde bölge dışı güçlerin bölgesel sorunlara müdahalesinin daha büyük badirelere yol açtığını söyleyerek, bölgede özgürlük, demokrasi ve adaletin sağlanması amacıyla iki ülkenin sıkı işbirliği yapmasını istemiştir.134 

Eylül 2011’de New York’ta Ahmedinejad ile bir araya gelen Başbakan Erdoğan, 
Esad yönetimininin İran’ın verdiği destekten cesaret aldığını belirterek İran hükümetinin Esad’ı reform yapması için ikna etmesi gerektiğini söylemiştir.135

Hükümet yetkililerinin Türkiye’ye karşı açık bir tepki göstermemiş olmasına rağmen İran basınında yer alan değerlendirmeler Türkiye’nin Suriye politikasından dolayı İran’da duyulan rahatsızlığı göstermiştir. İran basınında Suriyeli kaynaklara dayandırılan haberlerde Türkiye’nin ABD ile işbirliği yaparak eylemcileri silahlandırdığı ve isyanda rol oynadığı ileri sürülmüştür.136 Davutoğlu’nun Tahran ziyaretinden kısa bir süre sonra Devrim Muhafızları’nın yayın organı Sobhe Sadegh dergisinde Türkiye’nin Suriye’deki gelişmelerle ilgili tavrını sürdürmesi halinde mevcut krizin daha da derinleşeceği uyarısında bulunularak İran’ın tercih yapmak zorunda kalması durumunda Suriye’nin yanında yer alacağı yazılmıştır. Türk yetkililer olayların geri dönülmez bir 
noktaya varmaması için daha makul olmaya ve Suriye hükümetinin yanında yer almaya çağırılmıştır.137 

  <  Esad yönetiminin reformlar konusunda ağır hareket etmesi, gösterilerin hızla bütün Suriye’ye yayılması ve nihayet Haziran 2011’den itibaren şiddetten kaçan Suriyelilerin Türkiye’ye sığınmaya başlaması ile Ankara’nın Esad’a olan desteği kaybolmaya başlamıştır. >

İran basınında yer alan haber ve yorumlarda Türkiye ağır bir şekilde eleştirilirken İranlı yetkililer Türkiye’yi doğrudan hedef almaktan genellikle sakınmıştır. İranlı yetkililer konuyla ilgili yaptıkları açıklamalarda “bazı bölge ülkelerinin” Suriye’nin içişlerine müdahale ettiğini, muhalifleri desteklediğini, Siyonistler ve Amerikalıların direniş ekseni aleyhindeki komplolarına bilerek veya bilmeyerek alet olduklarını vs. ifade etmişlerdir. 
Böylece hem söylemlerine belirsizlik katmışlar, hem de Türkiye’yi üstü kapalı şekilde uyarmışlardır. Türkiye’ye en açık uyarı Ekim 2011’de Hamanei’nin güvenlik danışmanı Rahim Safevi’den gelmiştir. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik tavrının çok yanlış olduğunu ve Amerika’nın çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini iddia eden Safevi, Türkiye’nin bu tavrını değiştirmemesi durumunda Suriye, İran ve Irak’ın bu ülke ile ilişkilerini yeniden değerlendireceklerini söylemiştir.138

İran ile Türkiye arasında Suriye konusundaki gerginlik Şubat 2012’de resmi düzeyde ortaya çıkmıştır. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye askeri birliklerinin “kandil gecesinde” Humus’a düzenledikleri yoğun saldırı karşısında İran’ı kayıtsız kalmakla itham etmiştir. Buna karşılık İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mihmanperest Türkiye’nin Suriye’de yanlış hesap içinde olduğunu söylemiştir.139

Suriye meselesi en üst düzeyde Başbakan Erdoğan’ın 28-29 Mart 2012’de İran’a yaptığı ziyarette ele alınmıştır. Suriye meselesi Erdoğan’ın Hamanei ile Meşhed’ de yaptığı görüşmede gündeme gelmiştir. Hamanei bu görüşmede “İslam Cumhuriyeti’nin Siyonist rejime karşı direniş cephesine verdiği destekten dolayı Suriye’yi savunacağını ve Suriye’nin içişlerine yabancı güçlerin müdahalesi ne şiddetle karşı olduğunu” bir kez daha yinelemiştir.140 Türkiye’nin dolaylı da olsa Suriye’de rejim değişikliğini savunmasına karşın İranlı yetkililerin Esad’ı destekleyeceklerini ilan etmeleri; Erdoğan’ın Esad’ı reformlar konusunda güvenilmez bulduğu halde İranlı yetkililerin Suriye’de reform sürecini destekleyeceklerini söylemeleri iki ülkenin Suriye meselesindeki farklılığını bir kere daha ortaya sermiştir.141 

Fakat Erdoğan, İranlı yetkililerle bölgedeki her türlü istikrarsızlığın Türkiye ve İran dâhil bütün bölge ülkelerini olumsuz etkileyeceği konusunda mutabık  kaldıklarını ve bölgenin istikrarı ve kalkınması için İran ile her düzeyde işbirliği yapma konusunda kararlı olduklarını ifade etmiştir. Erdoğan, Rehber Hamanei ’nin Suriye konusunda “dayanışma içerisinde bir adımın atılması”nı talep ettiğini söylemiştir.142 Bu iyi niyet beyanlarına karşın Türkiye’nin ve İran’ın politikalarında değişiklik olmaması, iki ülkenin Suriye meselesinde anlaşmaya varamadıklarını göstermiştir. 

<  İran basınında Suriyeli kaynaklara dayandırılan haberlerde Türkiye’nin ABD ile işbirliği yaparak eylemcileri silahlandırdığı ve isyanda rol oynadığı ileri sürülmüştür. >

Bununla birlikte aralarındaki diplomatik kanalları her daim açık tutan İran ve Türk hükümetleri iki ülke arasındaki görüş farklılıklarının ikili ilişkilerin tamamını esir almasını önlemeye gayret etmektedir. Bu sayede Suriye konusunda benimsedikleri zıt pozisyonlara rağmen Türkiye-İran ilişkilerinde doğrudan Suriye eksenli gerilim olmamıştır. 
Suriye krizinin ortaya çıkmasından beri taraflar arasında çok sayıda ikili görüşme yapılmıştır, fakat bu görüşmelerde ne Türkiye, Tahran’ı Esad’a verdiği destekten vazgeçmeye ikna edebilmiş ne de İran, Ankara’yı Suriye muhalefetine destek vermekten vazgeçirebilmiştir. Buna rağmen, iki ülke üst düzey yetkilileri arasında karşılıklı ziyaretler ve hüsnü kabuller devam etmektedir. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın Tahran gezisi sırasında her iki tarafın da Suriye konusun daki farklı yaklaşımlarını tekrar etmelerine rağmen bölgesel işbirliği ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda mutabakata varmışlardır. Hatta Türkiye, İran’ın nükleer programına desteğini bir kez daha en yetkili ağızdan yinelemiştir. Fakat gerek İran basınında Türkiye’ye yöneltilen eleştiriler, gerekse 
Türk basınında İran’a yöneltilen eleştiriler dikkate alındığında, işbaşındaki hükümetlerin ikili ilişkileri belirli bir düzeyde tutma gayretlerine rağmen Suriye üzerinden yükselen bölgesel gerginliğin Türkiye-İran ilişkilerini olumsuz etkilemesi beklenebilir.

<  Suriye krizinin ortaya çıkmasından beri taraflar arasında çok sayıda ikili görüşme yapılmıştır, fakat bu görüşmelerde ne Türkiye, Tahran’ı  Esad’a verdiği destekten vazgeçmeye ikna edebilmiş ne de İran, Ankara’yı Suriye muhalefetine destek vermekten vazgeçire bilmiştir.  >

Nitekim Suriye üzerinde alınan farklı tavırlar Türkiye ile İran’ı zaman zaman karşı karşıya getirmektedir. Bu durumun en somut örneği İran’dan Suriye’ye yapılan silah sevkiyatının Türkiye tarafından engellenmesidir. Sadece silah sevkiyatı değil, Türkiye’nin Suriye’ye ambargo kararı almasından sonra Tahran’dan Şam’a Türkiye üzerinden sağlanan her türlü lojistik destek neredeyse kesilmiştir. Bunun üzerine İran ve Suriye ikili ilişkilerini ve karşılıklı malzeme transferini sürdürebilmek için Irak’a yönelmiştir.143 
Bu gelişme bölgede Irak’ın İran-Suriye ittifakına dâhil olması şeklinde değerlendirilmektedir. Gerçekten mezkûr üç ülke arasında yeni bir blok oluşması, Türkiye’nin diğer Ortadoğu ülkeleri ile ekonomik bağlarını olumsuz etkileyebilecektir. Aralık 2011’de Bağdat yönetiminin Ürdün kamyonlarına Türkiye’ye geçiş izni vermemesi bu çerçevede değerlendirilebilir.144 Irak’ın İran-Suriye ittifakı ile yakınlaşması “Şii hilali” söyleminin değirmenine de su taşımaktadır. Bu gelişme Türkiye’de ve Sünni Arap kamuoyunda “mezhepçilik yaptığı” gerekçesiyle İran’a karşı duyulan tepkinin şiddetlenmesine neden   olmaktadır.145 

6. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

ARAP BAHARI SÜRECİNDE İRAN’IN SURİYE POLİTİKASI, BÖLÜM 4

ARAP BAHARI SÜRECİNDE İRAN’IN SURİYE POLİTİKASI,  BÖLÜM 4



Bu yaklaşım Ortadoğu’daki devletleri ve siyasi hareketleri İsrail’e karşı konumları ve ABD ile ilişkilerine bakarak iki gruba ayırmaktadır. Bir tarafta bölgenin geleceğinin İsrail’in güvenliği ve Amerika’nın çıkarları doğrultusunda şekillenmesi için çalışan devletler vardır. Bu devletlerin bölgeye yönelik farklı hedefleri varsa da ana hatları itibariyle bu hedefler İsrail ve Amerikan çıkarları ile örtüşmekte dir. Bölgesel liderlik peşinde olan ve İran’ın bölgedeki nüfuzunun kırılmasını isteyen Suudi Arabistan bu hususta başı çekmektedir. Diğer tarafta ise ABD’nin bölgesel planlarına ve İsrail’e karşı mücadele eden direniş cephesi vardır. 

Suriye, Hizbullah, Filistinli direniş örgütleri ve İran bölgedeki direniş cephesini oluşturmakta dır.82 Bu yaklaşıma göre Suriye üzerinde artan baskıların esas sebebi bu ülkenin direniş mihverindeki rolüdür. Birçok Arap ülkesinin ve hatta FKÖ’nün İsrail ile iş tuttuğu ortamda yalnızca baba ve oğul Esadların yönetimi altındaki Suriye, Arap dünyasında İsrail karşısında yıllardır direnen tek ülke  olarak kalmıştır. Suriye’yi direniş örgütlerinin merkezi haline getirmiş olan Esadlar, İran ve Hizbullah ile ittifak ilişkileri sayesinde direniş cephesine güç katmıştır. O halde Suriye’nin direniş ekseninden koparılmasıyla İran ile Hizbullah’ın birbirinden uzaklaşması hedeflenmektedir. Böylece direniş ekseninin zayıflaması ve İran’ın bölgesel gücünün kırılması sağlanacaktır.83 Dolayısıyla İran için Suriye’nin desteklenmesi sadece dost bir yönetimin değil bir ülkünün ve direniş hattının desteklenmesidir.

Bu bakış açısı Suriye’deki gelişmeleri bir takım dış güçlere dayandırarak iç faktörlerin etkisini ve önemini göz ardı etmektedir. Birçok İranlı siyasetçi ve yazar Esad yönetiminin halkı ile bazı sorunları olduğunu kabul etse de onları Suriye’deki mevcut buhranın asli değil tali sebepleri olarak görmektedir.84 Suriye rejiminin zayıflıklarına ve hatalarına rağmen halk arasında belli bir meşruiyete sahip olduğu kabul edilmekte ve bazı reformların yapılması suretiyle bu sorunların düzeltilebileceği düşünülmektedir.85 
Bununla birlikte isyanın büyümesi ve yayılması toplumsal bir tabana sahip olmasına değil dış güçlerden destek almasına bağlanmaktadır.

< Birçok İranlı siyasetçi ve yazar Esad yönetiminin halkı ile bazı sorunları olduğunu kabul etse de onları Suriye’deki mevcut buhranın asli değil tali sebepleri olarak görmektedir. >

Direniş ekseni söylemi büyük ölçüde İran’ın resmi görüşünü yansıtması açısından anlamlıdır, fakat bu yaklaşım Suriye’nin “direniş cephesinde” kalmasını doğrudan Esad yönetimine indirgemesi nedeniyle problemlidir. Bir kere Esadlar yönetimindeki Suriye’nin İsrail karşısında duran tek Arap ülkesi olarak kalmasının nedeni Esadların İran ile aynı “direniş” ideolojisini ve stratejisini paylaşmaları değil, barış görüşmelerinin çeşitli nedenlerle kesintiye uğramış olmasıdır. Suriye direniş örgütlerine destek vererek İsrail’e karşı mücadele vermiş olsa da doğrudan İsrail ile karşı karşıya gelecek hareketlerden daima sakınmıştır.86 Nitekim barış görüşmeleri sırasında direniş hareketleri ile ilişkilerini koz olarak kullanması, Suriye’nin direniş eksenindeki varlığının aslında 
pragmatik nedenlere dayandığını göstermektedir.

Bu yaklaşımın diğer problemli yanı ise Esad yönetimine karşı muhalefetin İsrail ve Batı tarafından desteklendiği ve muhalefetin başarılı olması durumunda Suriye’nin İsrail ile barış imzalayarak direniş ekseninden ayrılacağı varsayımıdır. Bu varsayım Suriyeli muhalifler arasındaki farklılıkları göz ardı etmektedir. Gerçekten de Suriyeli muhaliflerin bir kısmının Siyonistlerle bağlantılı olduğu iddia edilmektedir, fakat bu, Siyonistlerin Suriye’deki ayaklanmaları kontrol ettiği ve yönlendirdiği anlamına gelmez. Suriye’nin topraklarının bir kısmı İsrail işgali altında olduğu müddetçe Suriye’de iktidara kim gelirse gelsin İsrail ile ilişkileri sorunlu olmaya adaydır. Dolayısıyla mevcut şartlar altında iktidar değişikliği olsa dahi yeni Suriye yönetimi İsrail’e karşı İran’ın ve Hizbullah’ın 
desteğini almaya çalışacaktır.87 

Son olarak bu yaklaşım Esad yönetiminin düşmesi durumunda İsrail’in güçleneceğini ve Hizbullah’ın yok olacağını varsaymaktadır. Bu varsayıma karşı İranlı eski diplomat Muhammad Ali Subhani tarihsel ve bölgesel gelişmelerin Suriye ve diğer Arap ülkelerinin direnişi göz ardı edemeyeceğini gösterdiğini, taktikler değişse de bölgede demokrasinin yayılmasının İsrail’in yalnızlığını artıracağını ve direnişi güçlendireceğini ileri sürmektedir.88 Subhani, Hizbullah’ın Lübnan’da kendi tabanı olduğuna işaret ederek Esad iktidardan düşerse Hizbullah’ın yok olacağını varsayımına da karşı çıkmaktadır.89

6. İRAN – ESAD YÖNETIMI İLİŞKİSİNİN SINIRLARI

İran ile Suriye arasında otuz yılı aşkındır süren ittifak ilişkisi ve son isyan sırasında İran’ın Esad yönetimine verdiği doğrudan ve dolaylı desteklere rağmen, İran ile Esad yönetimi arasındaki ilişkileri sınırlayan birtakım faktörler vardır.90 Bu faktörlerin birincisi her iki ülkede hâkim olan rejimlerin ideolojilerindeki farklılıktır. İki rejim Amerikan ve İsrail karşıtlığı noktasında birleşmiş olsa dahi Baas ideolojisinin Arap milliyetçiliği ve laikliği ile İran rejiminin İslamcı niteliği uyumsuzdur. Ayrıca, İran’ın “Siyonist rejim”le 
her türlü anlaşmayı reddederek İsrail’in meşruiyetine reddetmesine karşın Suriye’nin BM kararlarının uygulanmasını ve Filistin’in “Siyonistler” ile Filistinliler arasında bölünmesini kabul etmesi iki rejimin İsrail’e bakışındaki farklılığı göstermektedir.91 Bu şartlar altında Şam yönetiminin zaman zaman İsrail ile barış ve Batı ile diyalog eğiliminin artması İran-Suriye ittifakını tehlikeye atmıştır. Fakat barış görüşmelerinin kesintiye uğraması ve Suriye’nin Batılı ülkeler ile ilişkilerinin gerilmesi İran-Suriye arasındaki ittifakın sürmesini sağlamıştır.

<  İki rejim Amerikan ve İsrail karşıtlığı noktasında birleşmiş olsa dahi Baas ideolojisinin Arap milliyetçiliği ve laikliği ile İran rejiminin İslamcı niteliği uyumsuzdur. >

İkincisi, otuz yılı aşan “ittifaka” rağmen iki ülke arasındaki askeri ve ekonomik ilişkiler çok sınırlı seviyelerde kalmıştır. Mesela 2006 yılında imzalanan askeri işbirliği anlaşması ile güçlendirilmesine rağmen bu ilişki tam olarak askeri ittifak ilişkisine dönüşmemiştir.92 Nitekim Devrim Muhafızlarının eski Komutanı ve Hamanei’nin güvenlik konularındaki danışmanı Yahya Rahim Safavi Temmuz 2010’da yaptığı değerlendirmede İran’ın Suriye ve Türkiye dışında bölgede stratejik müttefikinin olmadığını, fakat onların da gerçek anlamda müttefik olarak görülmediğini ifade etmiştir.93 Keza yukarıda değinildiği gibi iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler oldukça zayıftır. Bu durum İran ile Esad yönetimi arasındaki ilişkilerin bizatihi önemli olmadığını, fakat ortak stratejik çıkarların, yani amaç birlikteliğinin bu ilişkide yönlendirici olduğunu göstermektedir. 
O halde Esad yönetiminin yerini alacak fakat Suriye’yi “direniş cephesi”nde tutacak her türlü hareket İran’da makbul karşılanacaktır.94

Son olarak İran ile Suriye’nin bölgesel çıkarlarının ve yaklaşımlarının zaman zaman farklılaşması iki ülke arasındaki ilişkileri sınırlayan önemli bir faktördür. Bu durumun en çarpıcı örneği ABD’nin Irak’ı işgali sırasında görülmüştür. İran yönetimi kerhen de olsa Amerikan müdahalesini ve yeni hükümetin kurulmasını desteklerken Suriye, Amerikan müdahalesine doğrudan karşı çıkmış ve uzunca bir müddet direnişçileri desteklemiştir. Keza Suriye, Mart 2008’de Şam’da toplanan Arap Birliği Zirvesi’nde Tahran’ın tezlerinin aksine, İran’ın kontrolünde bulunan Abu Musa ve Tunb adalarının BAE’ne ait olduğu şeklindeki Arap tezine destek vermiştir.95

<  Safavi Temmuz 2010’da yaptığı değerlendirmede İran’ın Suriye ve Türkiye dışında bölgede stratejik müttefikinin olmadığını, fakat onların da gerçek anlamda müttefik olarak görülmediğini ifade etmiştir. >

İki ülke arasındaki ilişkileri hâlihazırda olumsuz şekilde etkileyen mezkûr faktörlerin yanı sıra İran yönetiminin Suriye isyanına yaklaşımına ve Esad yönetimine verdiği desteğe İran seçkinleri arasından eleştiriler yükselmiştir. Mevcut İran yönetiminin Esad’ın iktidarını sürdüreceğine inanmasına rağmen İran kamuoyunda rejimin sürdürülebilir olmadığına dair tartışmalar baş göstermiştir. Mesela Meclis Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyelerinden Seyyid Ahmad Avaei, Ağustos 2011’de yabancıların müdahale etme gayretleri bir yana Suriye’de rejim aleyhine gösteri yapan muhalifleri dindar bir halk ve kendiliğinden ortaya çıkan bir hareket olarak değerlendirmiş ve Suriye’ye 
mutlak destek verilmesinin doğru olmadığını söylemiştir. İran’ın eski Amman Büyükelçisi Muhammed Ali Subhani de Suriye’de mevcut durumun sürdürülmesi nin imkânsız olduğunu ileri sürerek İran’ın tek yönlü ve Esad yönetimini destekleyen politikasının değişmesi gerektiğini savunmuştur.96 Keza Devrim Muhafızlarının eski komutanlarından Hüseyin Alai, İran’ın bütün yatırımını Esad’a yapmadan alternatiflerini çeşitlendirmesi gerektiğini söylemiştir.

Diğer taraftan İran muhalefeti Esad’a verilen desteğe isyanın başlamasından beri karşı çıkmaktadır. “Arap baharı” sürecine İran yönetiminden farklı bir şekilde yaklaşan ve “Yeşil Hareket” şeklinde adlandırılan muhalefet, İran’ın Esad yönetimine destek vermesini çifte standart olarak nitelendirmiş ve Suriyeli muhaliflere sempatisini ve desteklediğini belirtmiştir.97 Bir dönem Cumhurbaşkanı Hatemi’ye danışmanlık yapan Huccetülislam Muhammad Şeriati Dehaghani 20 Nisan 2011’de verdiği mülakatta Suriye rejimini baskıcı olarak nitelemiştir. Esad’ın reformlarının gecikmiş olduğunu söyleyen Dehaghani devrim ateşinin er geç Suriye’yi etkisi altına alacağını ve İran’ın Suriye halkının karşısında durmaması gerektiğini söylemiştir.98 İran yönetiminin Suriye  politikasına yöneltilen eleştiriler İran’ın Esad yönetimine verdiği desteği olumsuz etkileyen bir faktör olarak değerlendirilebilir.

İran’ın Esad yönetimine desteğini sınırlayan bir başka faktör ise iktidar içindeki uyumsuzluktur.99 
Hükümet kanadından, yani Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ve Dışişleri Bakanı 
Salihi’den gelen açıklamalar yabancıların isyandaki rolünü kabul etmekle birlikte 
Suriye’de muhalefeti meşru bir hareket olarak görüp hükümetin muhalefet ile müzakere etmesini istemekte ve reform sürecini teşvik etmektedir. Diğer taraftan Rehberlik makamından gelen açıklamalarda muhaliflerin varlığı ve hareketleri neredeyse tamamen dış mihrakların komplosuna mal edilmekte ve Esad yönetimine mutlak destek belirtilmektedir.100 

< Mevcut İran yönetiminin Esad’ın iktidarını sürdüreceğine inanmasına rağmen İran kamuoyunda rejimin sürdürülebilir olmadığına dair tartışmalar baş göstermiştir. >

Ayrıca iç siyasi mücadelenin bir yansıması olarak Ahmedinejad’ın dış politikadaki rolünün azaldığı görülmektedir. Özellikle Arap Baharının başlamasından sonra Ahmedinejad’ın Ortadoğu ve Suriye ile ilgili girişimlerine pek rastlanılma maktadır. Buna karşılık İranlı yetkililerin “İslami Uyanış” olarak adlandırdığı süreci takip etmek, tartışmak ve İslami uyanış hareketleri arasında temas sağlamak üzere “İslami Uyanış Dünya Meclisi” kurulmuştur. Bu kuruluşun sekreterliğine atanan Hamanei’nin dış politika danışmanı ve eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti bu süreçte İran’ın Ortadoğu politikasında daha çok öne çıkmıştır.101 İsyanın başlamasından sonra İran ile Suriye arasında üst 
düzey siyasi temas yokken doğrudan Hamanei’ye karşı sorumlu olan Kudüs Ordusu Komutanı Süleymani’nin Şam’da temaslarda bulunduğunun iddia edilmesi de İran’ın Suriye politikasının Hamanei’nin kontrolünde yürütüldüğü kanısını desteklemektedir. Fakat iktidar merkezleri arasında uyumsuzluk, İran’ın hem Arap Baharı karşısında hem de Suriye isyanı karşısında aktif ve etkili bir dış politika izlemesini engellemektedir.

7. SURİYE MUHALEFETİ VE İRAN

Suriye’de Esad karşıtı protesto gösterilerinde sık sık İran bayrakları yakılmakta ve İran ile Hizbullah aleyhine sloganlar atılmaktadır. Bu durum Esad karşıtı muhalefetin aynı zamanda İran karşıtı olduğunu göstermektedir. Muhalefetin İran’a karşı olan tutumunda İranlı yetkililerin Suriye muhalefetinin taleplerine uzun bir süre kayıtsız kalması, hatta muhalefeti emperyalist ve Siyonist odakların piyonları olarak nitelemesi etkili olmuştur. Muhalefete kayıtsızlığının yanı sıra İran’ın Esad yönetimine verdiği destek de muhaliflerin İran karşıtı bir tutum almasına neden olmuştur.

İran’ın Suriye muhalefetine kayıtsız kalmasının başlıca sebebi Suriyeli muhalifler ile İran rejimi arasında tarihsel ve ideolojik bağların yokluğudur. Devrimci İran’ın 1979 yılından beri jeopolitik ve ideolojik kaygılarla Suriye rejimi ile ittifaka verdiği önem Suriye muhalefetine karşı ilgisiz kalmasına neden olmuştur. Suriye rejiminin zayıflamasının İsrail’in işine yarayacağı kaygısı İran’ı bu ülkeye yönelik devrim ihracı faaliyetlerinden bile alıkoymuştur. Hatta 1980-1982 yıllarında Baas rejimine karşı ayaklanan “Suriye İslam Cephesi”nin ve Müslüman Kardeşler’in İran devrimine sempatisine ve İslam Cumhuriyeti’nden yardım beklemesine rağmen İran yönetimi Suriye hükümeti ile iyi ilişkilerini sürdürmeyi tercih etmiştir.102 Bu tutum Suriyeli İslamcı hareketlerin dahi İran’a yabancılaşmasına neden olmuştur.103

İran’ın Suriye muhalefetine kayıtsız kalmasının ikinci nedeni İsrail’in ve ABD’nin Suriye rejimini devirmek için bitmek tükenmek bilmeyen komplolar tezgahladığı düşüncesidir. 
Bu düşünce, Suriye hükümetine karşı çıkan her muhalif hareketin İsrail, Batı ve işbirlikçi Arap hükümetlerinin tasarladığı bir tertip olarak değerlendirilmesine yol açmaktadır. 

<  İktidar merkezleri arasında uyumsuzluk, İran’ın hem Arap Baharı karşısında hem de Suriye isyanı karşısında aktif ve etkili bir dış politika izlemesini engellemektedir. >

Bu bağlamda Oded Yinon isimli bir gazetecinin Suriye ve Irak’ın parçalanmasını öngören “İsrail İçin 1990’lar Stratejisi” isimli makalesi ve farklı İsrailli yetkililerin Suriye aleyhindeki beyanatları tertip iddialarını desteklemek için kullanılmaktadır. Son dönemde ortaya çıkan muhalefetten de bazılarının “Siyonistlerle” bağlantılı olduğu iddiaları İran tarafında tertip tezlerini güçlendirmiştir.

Bahsedilen nedenlerden dolayı İran’ın Suriye muhalefetine genel olarak ilgisizliğinin yanı sıra son isyanda Selefilerin etkili bir rol oynadığı iddiaları, İran’ın muhalefetten uzak durmasına neden olmuştur. Selefiler, Suudi Arabistan ile güçlü olduğu düşünülen bağlarının yanı sıra Şiilik karşıtı olmaları nedeniyle İran rejimi tarafından tehdit olarak görülmektedir.104 

El-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’nin taraftarlarından isyana destek vermesini istemeleri, İran’ın Suriye’deki Selefilerin yükselişinden algıladığı tehdidi 
şiddetlendirmiştir. Bu nedenle, İran Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Hasan Ruhani, Türk Büyükelçisi Ümit Yardım ile görüşmesinde bölgede demokrasinin ve istikrarın tesisi için terörizm ile mücadelenin önemini vurgulamış ve Suriye’de el-Kaide ile mücadele edilmesi gerektiğini söylemiştir.105

İran’ın Esad yönetimine destek vermesine ve muhalefete kayıtsız kalmasına rağmen, Suriyeli muhaliflerin arkasındaki uluslararası siyasi desteğin güçlenmesi, rejimin isyanı tam olarak kontrol altına alamaması, Esad yönetimine verilen desteğin İran kamuoyunda da sorgulanmaya başlaması üzerine İran yönetimi muhaliflerin bir kısmıyla temas kurmaya çalışmıştır. Muhaliflerle temas çabalarının ardında, Esad yönetimine alternatif arayışları değil, Suriye rejimi ile muhalifleri uzlaştırma arayışının etkili olduğu görülmektedir.

Muhaliflerle temas arayışları çerçevesinde İranlı yetkililer önce Ekim 2011’de İstanbul’da bulunan Suriye Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Siyasî Lideri Muhammed Faruk Tayfur ile görüşme girişiminde bulunmuşlardır. Tayfur bu konu ile ilgili yaptığı açıklamada Ayetullah Hamanei tarafından üç kişilik bir heyetin kendileri ile görüşmek üzere görevlendirildiğini dile getirmiştir. Ekim 2011’de İstanbul’a gelen İranlı heyetin Tayfur’a görüşmek istediklerini bildirdiklerini, fakat kendisinin Tahran yönetimi Esad’ın tarafında yer aldığı için görüşmeyi reddettiğini aktarmıştır.106 Tayfur, “Ne zaman İran Suriye halkının yanında yer alırsa o zaman elçileriyle görüşürüz ve konuşuruz. Aksi halde, halkımızın öldürülmesine yardım ederlerken İranlılarla hiçbir surette görüşemeyiz.” demiştir.107

 < Suriyeli muhaliflerin arkasındaki uluslararası siyasi desteğin güçlenmesi, rejimin isyanı tam olarak kontrol altına alamaması, Esad yönetimine verilen desteğin İran kamuoyunda da sorgulanmaya başlaması üzerine İran yönetimi muhaliflerin bir kısmıyla temas kurmaya çalışmıştır. >

Bu yöndeki ikinci adım Kasım 2011’de Demokratik Dönüşüm için Ulusal Koordinasyon Komitesi üyelerinden Heysem Menna ile görüşülmesi olmuştur. İran’ın Koordinasyon Komitesi’ne yaklaşmasında bu komitenin Suriye’ye yabancı askeri müdahalesine karşı duruşunun etkili olduğu düşünülmektedir. Fakat bu görüşme İran’ın muhalefet arasındaki ayrılığı şiddetlendirme çabası şeklinde de değerlendirilmiştir. Görüşmede İran’ın Menna aracılığıyla bir muhalefet konferansı organize etmek istediği, ama istediği sonucu alamadığı iddia edilmiştir. 

Bu doğrultudaki en sürpriz gelişme, Suriye Ulusal Konseyi (SUK) üyesi Samir al-Nashar’ın Aralık 2011’de Tahran ile iletişim halinde oldukların söylemesi olmuştur. Oysa SUK, İran’ın Suriyeli muhalifler arasında en mesafeli olduğu gruptu. Bu grubun lideri Burhan Galyun’un İsrail Başbakanı B. Netanyahu’ya danışmanlık yaptığı ileri sürülen Fransız yazar Bernard Henry Levy ile dostluğu muhaliflerle Siyonistler arasındaki ilişkinin en somut kanıtı olarak gösteriliyordu. Ayrıca SUK’un Batı ülkeleri ile temas halinde olması İran’ın tepkisini çekiyordu. Diğer taraftan Galyun, Wall Street Journal’a verdiği mülakatta rejim devrilir ve muhalifler iktidara gelirse Suriye’nin İran ile özel ilişkisinin devam etmeyeceğini 
ve Hizbullah ile şimdiki yakın ilişkisinin de değişeceğini söylemişti.108 

Tahran ile iletişim halinde olduklarını söyleyen al-Nashar hiçbir taraf ile diyaloğa karşı olmadıklarını ve İran’ı bölgede merkezi bir güç olarak gördüklerini belirtmiştir. Fakat diyaloğa geçmeden önce İran’ın Suriye ilgili tutumunu düzeltmesi gerektiğini söylemiştir. Al-Nashar, muhaliflere karşı Suriye rejimine lojistik, istihbarat ve harekât desteği sağladığı için Suriye devrimi hakkındaki tutumunu düzeltinceye kadar İran ile görüşmeyeceklerini belirtmiştir.109

İlk girişimlerinde başarısız olsa da İran, Suriye muhalefeti ile diyalog kurma çabalarını sürdürmüştür. Müslüman Kardeşler’den Melhem al-Droubi Ocak 2012’de yaptığı açıklamada İran’ın Aralık 2011’de kendileriyle temas kurmaya çalıştığını belirtmiştir. Al-Droubi, Suriye halkı ile rejim arasında tarafsız bir tutum alıncaya kadar İran ile görüşmeyeceklerini ve tekliflerini dinlemeyeceklerini beyan etmiştir.110

Muhalifler arasında İran’a en sert tepkiyi Özgür Suriye Ordusu göstermektedir. Suriyeli muhaliflerin İran’a tepkisi önceleri gösteriler sırasında İran aleyhine sloganlar atılması ile sınırlı iken 2011 güz aylarından itibaren muhaliflerin bir kısmının silahlı gruplar halinde örgütlenmeye başlamasından sonra Suriye’de bulunan İranlılar hedef alınmaya başlamıştır. Kimliği belirsiz silahlı kişiler 21 Aralık 2011’de Humus’ta beş İranlı mühendisi kaçırmıştır. Mühendislerin kaçırılmasından sonra, kaçırılanların akıbetini araştırmakla görevli iki İranlı daha kaçırılmıştır. Bu olaydan kısa bir süre sonra Şam’dan Halep’e giden İranlı ziyaretçileri taşıyan bir otobüs 26 Ocak 2012’de durdurulmuş ve ziyaretçilerin 
arasından 11 kişi daha kaçırılmıştır.111 İranlı mühendislerin çalıştığı MAPNA 
mühendislik şirketinin Suriye mesulü Morteza Ganjizadeh mühendislerin kaçırılmasından Özgür Suriye Ordusu’na bağlı El-Faruk Tugayları’nı sorumlu tutmuştur.112 

<  Al-Nashar, muhaliflere karşı Suriye rejimine lojistik, istihbarat ve harekât desteği sağladığı için Suriye devrimi hakkındaki tutumu nu düzeltinceye kadar İran ile görüşmeyeceklerini belirtmiştir.  >

Gerçekten de Özgür Suriye Ordusu 28 Ocak’ta Humus’ta kaçırılan mühendislerin görüntülerini yayınlayarak onlardan beşinin Devrim Muhafızı olduğunu iddia etmiştir. Onlardan birisi adının Sajjad Amirian olduğunu; Suriye’deki isyanı bastırmak için görevlendirilen Devrim Muhafızı birliğinin mensubu olduğunu ve emirleri Humus’taki Suriye Hava Kuvvetlerinin güvenlik biriminden aldıklarını söylemiştir. El-Faruk Tugayları bir bildiri yayınlayarak Hamanei’den “Esad rejimine Suriye halkını bastırması için yardım etmek üzere Devrim Muhafızlarının Suriye’de bulunduğunu” net bir şekilde itiraf etmesini ve ondan sonra Devrim Muhafızları’nı Suriye’den çekmesini istemiştir.113

5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***