Bilgay Duman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bilgay Duman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2020 Pazar

Süleymani Suikastı Sonrası Süreçte Haşdi Şaabi'nin Geleceği.,

Süleymani Suikastı Sonrası Süreçte Haşdi Şaabi'nin Geleceği.,

Bilgay Duman,
22.01.2020



Irak’ta DEAŞ'ın 2014’te Irak topraklarının büyük bir bölümünde hakimiyet sağlaması sonrasında tartışmalı bir aktör olarak ortaya çıkan Haşdi Şaabi ve yeniden sahneye çıkan milis gruplar, Irak’taki temel dinamiklerin belirleyicisi haline gelmiş görünüyor. Özellikle son dönemde ABD-İran arasındaki gerginliğin Irak’ta bir çatışmaya dönmesi ve buna milis grupların da dahil olması, Haşdi Şaabi ve Şii milis grupların Irak’taki durumunu ve buna bağlı olarak Irak’ın geleceği konusundaki tartışmaları yeniden gündeme getirdi.

Zira Irak’ta 1 Ekim 2019’da başlayan ve halen devam eden protesto gösterilerinde, hem protestocuların milis gruplara verdiği tepkinin boyutu hem de milis grupların protestoculara yönelik şiddet yanlısı yaklaşımı, Irak’ı bir çıkmaza doğru sürüklüyor. Bununla birlikte Irak’ta İran’a yakın milis grupların ABD’yi ve Irak’taki ABD varlığını doğrudan söylemsel ve eylemsel düzeyde hedef alması ve buna karşı ABD’nin de aynı tonda milis gruplara cevap vermesi çatışmayı daha da körüklüyor. Bu çekişme İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in öldürülmesi sonrası daha da belirginleşti.

Bu durum Irak merkezi hükümeti üzerinde de ciddi bir baskı ortaya çıkarmış durumda. Türkiye’de, Haşdi Şaabi yapılanması doğrudan İran ile bağlantılı yapı olarak biliniyor. Ancak Haşdi Şaabi Kasım 2016’da çıkarılan bir yasa ile yasal bir statüye kavuştu ve polis veya orduyla eşdeğer hukuki haklara sahip oldu. Bu anlamıyla Haşdi Şaabi her ne kadar milis grupların bir çatı organizasyonu olarak ortaya çıkmış olsa da artık Irak devletinin resmi bir güvenlik gücü. Buna rağmen Haşdi Şaabi’yi oluşturan milis gruplar da siyasal duruş, kimlik ve bölgesel konuma göre farklılaşıyor. Daha açık bir ifade ile İran’a yakın grupların yanı sıra, Irak milli kimliğine sahip ve doğrudan Irak’taki Şii dini merciinin desteklediği gruplar var. Bununla birlikte, Şii ve Sünni aşiretlerin oluşturduğu milis yapılanmalarının sayıları da göz ardı edilmemesi gerek bir faktör. Ayrıca Haşdi Şaabi’nin adını kullanarak "çetecilik" yapan milis gruplarının bulunduğunu da vurgulamak gerekiyor. Nitekim bu gruplar üzerinden Irak’ta her türlü illegal eylem ve faaliyetler yürütülüyor. Bu grupların çoğunun İran tarafından kaçakçılık, illegal ticaret, suikast gibi eylemlerde kullanıldığı Irak’ta yaygın bir kanaat.

Haşdi Şaabi dışındaki milis grupları


Mevcut durum itibarıyla 144 bin kişinin Haşdi Şaabi bünyesinde devletten maaş aldığı biliniyor. Bu kişilerin büyük bölümü temelde milis grupların üyeleri. Zira Haşdi Şaabi çatısı altındaki milis grupların her biri ordu ve polis yapılanmalarında olduğu gibi Haşdi Şaabi Tugayı olarak anılıyor. Örneğin, 29 Aralık 2019’da ABD’nin Bağdat’taki Büyükelçiliği’ne yapılan baskına neden olan, ABD’nin 27 Aralık 2019’da Suriye-Irak sınırında yaptığı hava operasyonunda hayatını kaybeden Ketaib Hizbullah militanları, Haşdi Şaabi’nin 45. Tugayı olarak biliniyor. Bu noktada "yumurta-tavuk" ilişkisine benzer bir şekilde Haşdi Şaabi ve milis gruplar konusunda büyük bir karmaşa olduğunu söylemek mümkün. Zira her ne kadar yasal bir düzenleme ile resmi bir güç haline getirilmiş olsa da Haşdi Şaabi dışında hareket eden milis yapıların kontrol altına alınamamış olması büyük bir sorun teşkil ediyor. Nitekim Kasım 2016’da çıkarılan Haşdi Şaabi yasasında milis gruplara ilişkin bir düzenleme de olmaması, Irak hükümetini zorluyor. Yani milis grupların üyeleri Haşdi Şaabi bünyesinde resmi bir kimlik kazanırken, yasada milis grupların statüsü konusunda hiçbir maddenin yer almamış olması hükümetin milis gruplara ilişkin pozisyonunu zayıflatıyor. Bu da milis gruplara hareket alanı sağlıyor.

Zira bugün itibariyle Irak’ta faaliyet gösterdiği bilinen 70’ten fazla Şii milis grubu var ve bu grupların üye sayılarını tahmin etmek hiç de kolay değil. Haşdi Şaabi’ye üye silahlı güç kadar, belki de daha fazla, dışarıda bulunan bir milis gücü varlığından bahsediliyor. 2019’un yaz aylarında ABD’nin Irak merkezi hükümetine bu milis grupların kapatılması ilişkin bir liste verdiği yönünde iddialar ortaya çıkmış, Irak merkezi hükümeti bu iddiaları yalanlamıştı. Ancak ABD, İran’a yönelik uyguladığı ekonomik ve siyasal yaptırımların kapsamında Orta Doğu’da saha operasyonları yürüten Devrim Muhafızları Ordusu’nu terör örgütü listesine alırken, bu sürecin Irak ayağını ülkede İran’a yakınlığıyla bilinen figürler ve kurumlar üzerinden yürütüyor. Bu bağlamda, Şubat 2019’da Haşdi Şaabi bünyesindeki Hareket en-Nuceba ve lideri Ekrem el-Kaibi terör listesine alındı. Yine aynı yılın ağustosunda İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun Irak’taki yapılanmasına silah temin ettiği iddiasıyla South Wealth Resources Company adlı şirket ve iki yöneticisine yaptırım kararı alındı. Ayrıca, ABD Hazine Bakanlığı 6 Aralık 2019'da Haşdi Şaabi’nin bileşenlerinden Asaib ehli’l Hakk’ın lideri Kays el-Hazali ve kardeşi Lait Hazali, İran Devrim Muhafızlarının Irak'taki operasyonlarını yürüttüğü düşünülen Hüseyin Falih Aziz el-Lami ve Iraklı iş adamı Hamis el-Hancar yaptırım listesine ekledi.

Öte yandan ABD’nin, 3 Ocak’ta Irak'ın başkenti Bağdat'ta havaalanına düzenlediği saldırıda Kasım Süleymani ve Irak’taki Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmesinin hemen ardından 4 Ocak’ta halihazırda yaptırım listesinde bulunan Asaib Ehl’il Hak "Yabancı Terör Örgütleri" listesine, örgütün lideri Kays el-Hazali ve Kays’ın kardeşi Laith Hazali de "Özel Olarak Belirlenmiş Küresel Teröristler" (SDGT) listesine dahil edildi. Yine sosyal medya platformu Twitter da 31 Aralık 2019'da ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği binası önündeki eylemlerde yer alan Kays el-Hazali'nin hesabını sildi.

Milis gruplar devlet otoritesini zayıflatıyor

Adil Abdulmehdi’nin başbakanlığı döneminde de Haşdi Şaabi üzerindeki kontrolün artırılması için ABD’nin ciddi baskı yaptığı biliniyor. Nitekim 2019 yılının son aylarında Haşdi Şaabi’nin yapısında da bir değişikliğe gidildi ve başkan yardımcısı pozisyonu ortadan kaldırıldı. Bu adımın atılmasındaki en büyük amacın Irak’taki milis yapılarla İran arasındaki irtibat noktası olarak bilinen ve 3 Ocak’ta ABD’nin saldırısı sonucu İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile birlikte Bağdat’ta öldürülen Ebu Mehdi Mühendis’in devreden çıkarılması olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Haşdi Şaabi bünyesindeki bu değişiklik büyük tepki toplamış ve Ebu Mehdi Mühendis görevinden ayrılmamıştı. Ancak ABD’nin saldırısıyla ortadan kaldırılmış oldu.

Ancak Haşdi Şaabi’nin yasal bir güç olması, hem Irak hem de ABD için yasal bir sınırlılık getiriyor. Zira aslında ABD’nin Kasım Süleymani ile birlikte Ebu Mehdi El-Mühendis’e yönelik yaptığı suikastte, Haşdi Şaabi’nin resmi güvenlik gücü olması hasebiyle Irak’ın bir komutanını öldürmüş olması, Irak’ın egemenliğinin ihlali. Ancak Irak merkezi hükümetinin buna karşı resmi ve güçlü bir tepki verecek gücü yok. Bu anlamıyla Irak’ta hükümet devlete sahip çıkmakta yetersiz kalıyor. Bu nedenle ülkede idari, siyasi ve askeri boyutta bir güç boşluğu ortaya çıkıyor. Nitekim Haşdi Şaabi de halen devlet tarafından sahiplenebilmiş ve tam olarak kontrol altına alınabilmiş değil. Halen milis grupların Haşdi Şaabi üzerinde yoğun bir etkinliği söz konusu. Bu etkinliğin en önemli nedenlerinden biri milis yapıların kurduğu siyasi organizasyonların aynı zamanda da siyasetin en etkili figürü haline gelmeleri. Zira Mayıs 2018’de yapılan seçimlerde Bedir Örgütü liderliğinde 15 milis grubun siyasi organizasyonlarının bir araya geldiği Fetih Listesi, Mukteda es-Sadr’ın Sairun Koalisyonu’nun ardından 48 milletvekili ile ikinci sırayı aldı. Mukteda Sadr ise 54 milletvekili ile seçimlerden birinci olarak çıktı. Sadr’ın da liderliğini yaptığı Seraya es-Selam gibi güçlü bir grubu olduğu düşünüldüğünde, milis yapıların Irak siyasetine etkin bir şekilde sirayet ettiğini söylemek mümkün. Bu durum, Irak’taki devlet kurumsallaşması için büyük bir probleme yol açıyor. Zira devletteki kurumsal yapının bir türlü sağlanamaması, milis yapıların devlet üzerinde etkili olmasını beraberinde getiriyor ve devlet milisleşiyor. Böylece milis yapılar devlet aygıtlarını kullanarak daha da güçleniyor ve devletin kurumsal meşruiyeti zayıflıyor.

İran, Irak'taki ABD nüfuzunu kırmaya çalışıyor,

Nitekim bu durum Haşdi Şaabi yapılanmasında daha da belirgin. Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis’in öldürülmesi, İran yanlısı milis grupları konsolide etmiş durumda. Mukteda Sadr’ın öncülüğünde İran’a yakın milis gruplar olarak bilinen Hareket en-Nuceba, Ketaib İmam Ali, Ketaib Seyyid Şuheda gibi milis grupların liderleri İran’ın Kum kentinde bir dizi görüşmeler yaptı. Mukteda Sadr’ın da problemli olduğu bilinen, ABD’nin terör örgütü listesine aldığı Hareket en-Nuceba lideri Ekrem el-Kaibi ile aynı karede görüntü vermesi ABD’ye karşı önemli bir mesaj niteliğindeydi. Öte yandan İran’a en yakın gruplardan biri olan Bedir Örgütü’nün önde gelen isimlerinden biri olarak bilinen ve Haşdi Şaabi’nin Operasyonlardan Sorumlu Komutanı olan Ebu Ali el-Basri’nin Haşdi Şaabi Heyeti tarafından Ebu Mehdi Mühendis’in yerine atandığına yönelik çıkan haberler dikkat çekici.

Hatta İran’ın Kasım Süleymani’nin yerine Lübnan Hizbullahı lider Nasrallah’a Şii milis grupları toparlama görevini teklif ettiği konuşuluyor. Böylece İran’ın milis yapılar üzerinden Haşdi Şaabi ve Irak siyasetinde ABD’nin etkisini kırmaya çalışacağı yorumunu yapmak mümkün. Bununla birlikte Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis’in yerine geçen/geçecek kişilerin aynı etkiyi ortaya çıkaramayacak olması da Irak devletinin kurumsal kontrolü açısından bir şans. Burada Irak’taki protestoların hesaba katılması gerekiyor. Protesto gösterilerinde milis yapılanmalara karşı ciddi bir tepkinin olması ABD açısından bir avantaj. Bu noktada atılması gereken en önemli adımlardan biri çabuk bir şekilde seçilecek yeni başbakanla devlet aygıtının yeniden kurulması. Güçlü bir devlet yapısının ortaya çıkması Haşdi Şaabi’deki dağınıklığı engellerken, aynı zamanda İran’ın etkisini de sınırlayabilir. Bu da hem Irak’ın hem de bölgenin faydasına olacak bir durum.

Bu yazı 22 Ocak 2020 tarihinde Anadolu Ajansı internet sitesinde “Süleymani Suikastı Sonrası Süreçte Haşdi Şaabi'nin Geleceği​​" başlığı ile yayınlanmıştır.

https://orsam.org.tr/tr/suleymani-suikasti-sonrasi-surecte-hasdi-saabinin-gelecegi/

  
***

10 Şubat 2017 Cuma

Orta Doğu Güncesi 2008


Orta Doğu Güncesi  


20 Kasım -20 Aralık 2008, NELER OLDU;

Bilgay Duman 
Orta Doğu Güncesi 

bilgayduman@orsam.org.tr>

20 Kasım-20 Aralık 2008 
Ortadoğu Analiz 
Orta Doğu Güncesi 





20 Kasım Terör örgütü PKK ile mücadele için Türkiye, Irak ve ABD arasında kurulan üçlü komisyonun toplantısı yapıldı. 

21 Kasım İsrail, BM ve AB’nin artan baskısı karşısında açtığı Gazze sınırını yeniden kapattı. Batı Şeria’da Yahudi yerleşimciler ile Filistinliler arasında çatışmalar çıktı. 

22 Kasım Irak Parlamentosu Irak-ABD Güvenlik Anlaşması üzerindeki görüşmelerini bitirdi. 

24 Kasım Filistin Kurtuluş Örgütü Merkez Konseyi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı yeniden devlet başkanlığına seçti. 

24 Kasım BM Genel Sekreter Yardımcısı John Holmes, İsrail’in Gazze’ye geçişi kesmesinin kabul edilemez olduğunu, sivil halkın büyük zarar gördüğünü 
bildirerek, sınır kapılarının derhal açılması çağrısında bulundu. 

25 Kasım Kuveyt’de hükümet bu yıl içinde ikinci kez parlamento ile yaşanan gerginliğin ardından istifa etti. 

26 Kasım İran Natanz’daki nükleer tesislerde 5000 santrifüjün çalışır halde bulunduğunu açıkladı. 

26 Kasım İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Lübnan halkına İsrail’e karşı birleşmeleri çağrısında bulundu. 

27 Kasım Irak parlamentosu Amerikan askerlerinin 3 yıl daha Irak’ta görev yapmasına imkân veren ABD-Irak Güvenlik Anlaşması’nı onayladı. 

27 Kasım Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı, ABD ile yapılan güvenlik anlaşması için 30 Temmuz’da hal koylaması düzenleneceğini bildirdi. 

28 Kasım Irak Hükümeti, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin gelecek yıldan itibaren ham petrol ihraç etmesini onayladı. 

28 Kasım Japonya, Irak’taki ABD liderliğinde bulunan güçlere destek sağlayan hava gücünü çekerek bu ülkedeki askeri faaliyetini sona erdiriyor. 

30 Kasım İsrail 250 Filistinli hükümlüyü serbest bıraktı. 

2 Aralık Irak İçişleri Bakanlığı, Amerikalıların gelecek yılın ortalarından itibaren cezaevlerinin yönetimini Iraklı yetkililere bırakacağını açıkladı. 

2 Aralık Irak’ın kuzeyindeki Telafer kentinde bomba yüklü araçla bir kontrol noktasına düzenlenen saldırıda en az 5 kişi öldü, 30 kişinin yaralandı. 

2 Aralık Irak’ın kuzeyindeki Musul kentinde gerçekleşen bombalı saldırıda 15 kişi öldü, 30 kişi yaralandı. 

2 Aralık BM’nin Bağdat’taki tesisine düzenlenen füze saldırısında 3 kişi yaşamını yitirdi. 

2 Aralık İran televizyonu, Hava Kuvvetleri yetkililerine dayanarak, yeni bir havadan havaya füzenin denemesinin başarıyla yapıldığını açıkladı. Devlet 
radyosu da bir Hava Kuvvetleri komutanına dayanarak, radarlardan kaçabilen uçağın tasarımının yapıldığını duyurdu. 

2 Aralık İran ve Malezya, İran’da bulunan Gülşen ve Firdevs doğalgaz sahalarının geliştirilmesini öngören bir anlaşma imzaladı. 

2 Aralık Çin resmi haber ajansı, ulusal petrol şirketinin Birleşik Arap Emirlikleri’nde yeni bir boru hattı inşa edeceğini açıkladı. 

3 Aralık BM’nin Irak bürosunun hazırladığı ve Irak’ın son altı ayının değerlendirildiği bir raporda, özellikle tutukluların durumlarının kaygı verici olduğu, 
birçoğunun herhangi bir suçlamada bulunulmaksızın kötü koşullar altında tutuldukları ifade edildi. Ayrıca ağır insan hakları ihlallerinin devam 
etmekte olduğuna dikkat çekildi. 

3 Aralık Irak Mahkemesi, “ Kimyasal Ali ” olarak bilinen İçişleri eski Bakanı Ali Hasan El Mecit’i bir kez daha idama mahkûm etti. Devrik lider Saddam 
Hüseyin’in kuzeni olan El Mecit’e bu ceza, 1991’de Şii ayaklanmasını kanlı bir şekilde bastırması sebebiyle verildi. 

3 Aralık Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanması için İran’la görüşmelerin devam ettiğini açıkladı. 

3 Aralık İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırısında 2 Filistinli’nin öldüğü bildirildi. 

4 Aralık Irak Türkmen Cephesi, 2009 Temmuz’unda yapılacak referandumun ABD ile Irak arasında yapılan güvenlik anlaşmasının uygulanmasının garantisi olduğunu açıkladı. 

4 Aralık Irak ve Kuveyt Deniz Kuvvetlerinin, Fars Körfezi’ndeki ortak su kanallarını korumak amacıyla bir protokol imzaladığı açıklandı. 

4 Aralık İsrail, yaklaşık bir aydır Gazze’deki Filistinli militanların roket saldırılarını gerekçe göstererek yabancı basın mensuplarına uyguladığı Gazze’ye giriş yasağını kaldırdı. 

4 Aralık Libya, insani yardım malzemesi taşıyan bir gemisinin Gazze’ye girişine izin verilmesi için BM Güvenlik Konseyi’ne başvurdu. Libya yönetimi 
gemisinin, iki İsrail savaş botu tarafından Gazze açıklarında durdurulduğunu ve dönmeye zorladığını belirtti. 

4 Aralık Lübnanlı Hıristiyan lider Mişel Aun, Şam’da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’la bir araya geldi. 

4 Aralık Lübnan’da yayımlanan Es-Sefir gazetesinin haberine göre ABD’nin Ortadoğu ve Afganistan’dan Sorumlu Merkezi Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı 
General David Petraeus, Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora ve Ordu Komutanı General John Kahveci ile görüştü. 

5 Aralık Irak’ta Amerikan askerlerinin 2011 sonuna dek ülkeden çekilmesini öngören güvenlik anlaşması, Cumhurbaşkanlığı Divanı tarafından onaylandı. 


5 Aralık ABD Başkanı George W. Bush Ortadoğu politikasına dair yaptığı bir değerlendirmede, Irak’taki savaşın “beklenenden daha uzun ve maliyetli” 
olduğunu söyledi. İsrail-Filistin çatışmasına “iki devletli çözüm bulunması” yolunda ilerleme gözlemlendiğini söyleyen Bush, İran’a da değindi 
ve “bu ülkenin nükleer silahlara sahip olmasına izin verilemeyeceği” görüşünü yineledi. İran’ın nükleer programının barışa yönelik bir tehdit 
oluşturduğunu savunan Bush, “İran ve Suriye, terörü desteklemeyi sürdürüyor” diye konuştu. 

5 Aralık Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin yetkilisi Cebbar Yaver, Kandil Dağı çevresinin Türk savaş uçakları ve topçu birlikleri ile İran topçu birlikleri 
tarafından bombalandığını açıkladı. 

5 Aralık İsrail güvenlik güçleri, mahkeme kararına rağmen El Halil kentindeki bir binayı boşaltmayan Yahudi yerleşimcileri güç kullanarak çıkarmaya 
başladı. İsrail ordusu, boşaltma işlemini rahat gerçekleştirmek için binanın bulunduğu bölgeyi kapalı askeri bölge ilan etti. 


6 Aralık İran’ın, Irak’ın kuzeydoğusundaki sınıra yakın bir bölgeyi top ateşine tuttuğu açıklandı. Süleymaniye’nin 195 kilometre kuzeydoğusunda, 
İran sınırındaki Cerava bölgesinin belediye başkanı Azad Aso, top ateşinin bugün öğleden sonra başladığını ve akşama kadar aralıklarla 
sürdüğünü söyledi. 

6 Aralık Arap dünyasının en eski insan hakları örgütlerinden biri olan Kahire İnsan Hakları Enstitüsü, yıllık raporunda Arap hükümetlerini ülke içindeki 
ve dışındaki insan hakları gruplarını susturmaya çalışmakla suçladı. 

8 Aralık Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) internet sitesi “Pukmedia”, Cumhurbaşkanı Abdullah 
Gül’ün ay sonunda Bağdat’ı ziyaret edeceğini duyurdu. 

8 Aralık ABD Başkanı George W. Bush, Irak’taki Ebu Garib cezaevindeki işkence vakalarının en büyük hayal kırıklığı olduğunu belirtti. 

8 Aralık Amerikan Blackwater güvenlik şirketinin 5 çalışanı hakkında 1,5 yıl önce Irak’ta 17 silahsız sivili öldürmek ve 20 kişiyi yaralamaktan dava açıldı. 

8 Aralık İsrail Bakanlar Kurulu toplantısında konuşan İsrail Başbakanı Ehud Olmert, “El Halil’de Araplara ateş eden Yahudilerin görüntülerinden bir Yahudi 
olarak utanç duyuyorum. Tanık olduğumuz olaylar için katliam (pogrom) tanımından başka bir şey bulamıyorum”, açıklamasında bulundu. 

9 Aralık Irak Hükümeti, aralarında antik Babil kenti gibi önemli merkezlerin olduğu arkeolojik alanların korunması için polis komandolarından oluşan 
özel birlikler görevlendireceğini açıkladı. 

10 Aralık Irak Hükümeti, Türkiye dahil komşu ülkelerle “Ekonomik Güvenlik Birliği” kurulmasını önerdi. Irak Hükümet Sözcüsü Ali El-Debbağ, Türkiye, İran, Kuveyt ve 
Suriye ile “gayri resmi görüş alışverişine başladıklarını” açıkladı. 

10 Aralık İngiltere Savunma Bakanlığı, Irak’taki İngiliz askerlerinin çoğunun Haziran 2009’a kadar çekileceğini açıkladı. İngiltere’nin, Irak’tan önümüzdeki 
Mart ayından itibaren çekilmeye başlayabileceği de ifade edildi. 

11 Aralık Irak’taki ABD güçlerinin elindeki tutukluların, 1 Şubat 2009’tan itibaren Iraklı yetkililere teslim edilmeye başlanacağı açıklandı. 

11 Aralık Irak’ın kuzeyindeki Kerkük kentinde bir lokantaya intihar saldırısı düzenlendi. Saldırıda 55 kişi öldü, 120 kişi de yaralandı. 

11 Aralık Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ye bir mesaj göndererek, “Irak’ın etnik ve mezhepsel zenginliğini, ülke 
halkının barış içinde bir arada yaşama arzusunu ortadan kaldırmayı hedefleyen Kerkük’teki terörist saldırıyı şiddetle kınadığını” açıkladı. 

11 Aralık İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Batı Şeria’nın El Halil kentinde sahipliği tartışmalı eve yerleşerek olaylar çıkaran, Filistinlilere saldıran ve ateş ederek 
yaralayan Yahudi yerleşimcilere sert tepki gösterdi ve Yahudi yerleşimcilerin yaptıklarının katliam olarak nitelendirilebileceğini açıkladı. 

11 Aralık İsrail polisi, İsrailli Arapların Gazze’ye gitmek üzere hazırladıkları bir yardım botuna el koydu. Botta yiyecek ve sağlık gereçleri yanı sıra çocuklar 
için oyuncaklar bulunuyordu. 

12 Aralık Irak Hükümet Sözcüsü Ali El Debbağ, Irak’ın önümüzdeki 10 yıl boyunca Amerikan askerlerine ihtiyacı olacağını açıkladı. 


13 Aralık ABD’de Başkan George Bush döneminden sonra, ABD’nin 44. Başkanı seçilen Barack Obama döneminde de Savunma Bakanlığı görevini sürdürecek 
olan Robert Gates, Irak’ı ziyaret etti. 

13 Aralık Irak’ın Kerkük kentindeki saldırıda yaralanan 13 Irak vatandaşı, tedavi amacıyla Ankara’ya getirildi. 


13 Aralık Amerikan Blackwater güvenlik şirketinin 5 çalışanı hakkında 1,5 yıl önce Irak’ta 17 silahsız sivili öldürmek ve 20 kişiyi yaralamaktan açılan dava 
kapsamında Amerikalı savcılar kurbanların yakınlarıyla bir araya geldi. 

13 Aralık Irak’ın başkenti Bağdat’ta, Irak İçişleri Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisi, kimliği belirsiz kişilerce öldürüldü. 

13 Aralık Demokratik Toplum Partisi heyeti, Irak’ın kuzeyindeki Bölgesel Yönetim ile temaslarda bulunmak üzere Erbil’e gitti.

13 Aralık İran, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere yönelik abluka ve saldırıları karşısında BM’yi harekete geçmeye çağırdı. 

13 Aralık Merkezi Ramallah’ta bulunan Filistin Siyaset ve Araştırma Merkezi’nin kamuoyu yoklaması, Gazze’de yaşayanların yüzde 74’ünün 1 hafta 
sonra süresi dolacak ateşkesin uzatılmasına destek verdiğini gösterdi. Filistinlilerin yüzde 23’ü ise İsrail ile HAMAS arasındaki ateşkesin yenilenmesine 
karşı çıktı. 

14 Aralık ABD Başkanı George W. Bush, görev süresinin dolmasına 37 gün kala sürpriz bir ziyaretle Irak’ın başkenti Bağdat’ı ziyaret etti. Irak ve ABD 
arasında imzalanan güvenlik anlaşmasının ardından bölgeye giden Bush, Irak’taki Amerikan askerleri ile vedalaştı. 

14 Aralık Irak güvenlik anlaşmasına göre Amerikan askerlerinin Haziran 2009’a kadar Irak’taki kentlerden çekilmesi gerekiyor. Ancak ABD’nin Irak Kuvvetleri 
Komutanı Orgeneral Ray Odierno, askerlerin Haziran ayından sonra da Irak’taki kentlerden çekilmeyeceğini açıkladı. 

14 Aralık İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi, ABD hükümetine yakın bir kaynağın Barack Obama’nın İsrail’e İran karşısında nükleer şemsiye önerdiğini 
belirterek, bunun Amerika’nın İran’ın nükleer programı konusunda geri adım atacağı anlamına geldiğini yazdı. 

14 Aralık İran-Ermenistan Ortak Komisyonu Başkanı ve Ermenistan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Armen Movsisiyan, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr 
Mutteki ile bir araya geldi. 

14 Aralık İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndaki (IAEA) Daimi Temsilcisi Ali Asker Sultaniye, The Los Angeles Times gazetesine verdiği demeçte, 
“Batı ve İran’ın karşılıklı olarak birbirlerine güvenmediğini” belirtti. 

15 Aralık Bush’un Bağdat ziyareti protestolara sahne oldu. Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile basın toplantısı düzenleyen Bush’a, bir televizyon muhabiri iki 
ayakkabısını birden fırlattı. 

15 Aralık Irak Savunma Bakanlığı Sözcüsü General Muhammed El-Askeri, ABD’nin Irak Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ray Odierno’ya tepki göstererek, 
“Irak Savunma Bakanlığı Amerikalı yetkililerle temas kurarak onları Iraklıların onayı olmaksızın anlaşmanın herhangi bir maddesini 
uygulayamayacakları konusunda uyardı. Amerikalı yetkililer de bu gerçeği bilmektedir” açıklamasında bulundu. 

15 Aralık Irak’ta görev yapan Amerikan birliklerinin komutanlarından General Thomas Metz, Iraklı Şii grupların Amerikan askerlerine yönelik saldırılarının 
son aylarda azalma göstermesinde İran’ınetkisinin olduğunu açıkladı. 

15 Aralık Japonya, Irak’taki hava nakliye misyonuna katılan üç uçağından birini çekti. 

15 Aralık Irak’ın Musul kentinde Yezidi toplumuna mensup bir ailenin evine silahlı kişilerce düzenlenen saldırıda, aileden 7 kişi öldü. 

15 Aralık Bir grup Iraklı, ABD Savunma Bakanı Robert Gates ve Amerikalı güvenlik şirketleri hakkında, Iraklılara işkence edilmesindeki rollerinden dolayı ABD’de dava açtı. 

15 Aralık İran Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani ve Suriyeli meslektaşı Mahmud El Ebreş, Gazze sorununu ele aldıkları bir telefon görüşmesi yaptı. 

15 Aralık Gazze Şeridi’nde fiili yönetimi elinde bulunduran HAMAS, kuruluşunun 21. yıldönümünü kutladı. 

15 Aralık İsrail, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a bir jest olarak, Başbakan Ehud Olmert tarafından verilen söz ve hükümetin onayından sonra, 
230 Filistinli tutukluyu bugün serbest bıraktı. 

15 Aralık Suriye, Avrupa Birliği (AB) ile ortaklık anlaşması imzaladı. 

15 Aralık Arap Birliği, 22 üye devletteki insan hakları durumunu denetlemekle görevli bir insan hakları komisyonu kurulacağını açıkladı. 

16 Aralık Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rahatsızlığı nedeniyle Irak ziyaretinin ertelendiği bildirildi. 

16 Aralık Irak Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Humam Hammudi, hükümetin uluslararası koalisyonda yer alan Amerikalılar dışındaki 
kuvvetlerle ilgili olarak yasa tasarısı hazırladığını bildirdi. 

16 Aralık Genelkurmay Başkanlığı, Irak’ın kuzeyindeki Kandil bölgesinde tespit edilen PKK/KONGRAGEL terör örgütüne ait hedeflerin, Türk Hava 
Kuvvetleri’ne mensup savaş uçaklarınca etkili şekilde vurulduğunu duyurdu. 

16 Aralık İran Şura Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Başkanı, Buşehr nükleer santralin gelecek yıl hizmete açılacağını açıkladı. 

16 Aralık İsrail askeri mahkemesi, aylardır cezaevinde bulunan Filistin Parlamentosu Başkanı Aziz Duveyk’i 3 yıl hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, 
Duveyk’e ayrıca 2 yıl siyaset yasağı ve 6 bin şekel de para cezası verdi. 

17 Aralık Birleşmiş Milletler Irak Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın Irak’ın kuzeyindeki Kerkük’e iki günlük ziyarette bulunduğu bildirildi. 

17 Aralık İngiltere Başbakanı Gordon Brown’ın Irak’a sürpriz bir ziyarette bulunduğu bildirildi. 

17 Aralık Amerikan Hükümet Komisyonu, Irak’ın dini azınlıklar için dünyanın en tehlikeli yerlerinden biri olduğunu açıkladı. 

17 Aralık ABD ordusu, Baas Partisi üyesi 39 Iraklı mahkumun Irak makamlarına teslim edildiğini duyurdu. 

17 Aralık Irak hükümeti, yabancı yatırımları çekme çabaları çerçevesinde, elektrik ve petrol tesislerini korumak için özel bir polis birimi oluşturacağı açıklandı. 

17 Aralık İran Petrol Bakanı Golamhuseyin Nozeri, İran ve Türkiye’nin doğalgaz boru hattı yapımı için iki ortak şirket kurmak istediğini açıkladı. 

17 Aralık Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail-Filistin barış sürecinde iki ülkeli çözüm modelinin “değiştirilemez” olduğunu belirten bir karar 
tasarısını onayladı. 

17 Aralık Jerusalem Post’a açıklamalarda bulunan İsrailli bir general, İsrail ordusunun Hizbullah ve Suriye ile savaşa hazır olduğunu belirtti. 

17 Aralık Gazze’de kontrolü elinde bulunduran HAMAS’ın kendi bankasını açacağı bildirildi.Bankanın sermayesinin 20 milyon dolar olacağı ve yıl sonuna 
kadar açılmasının beklendiği açıklandı. 

17 Aralık Lübnan Savunma Bakanı, ülkesinin Rusya’dan 10 adet Mig-29 savaş uçağı satın alacağını açıkladı. 

18 Aralık BM Irak Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Kerkük’te iki BM ofisi açılacağını açıkladı. 

18 Aralık İngiltere, Irak’taki muharip güçlerinin önümüzdeki yıl ortasına dek bu ülkeden çekileceğini açıkladı. 

18 Aralık Irak’ta 35 yetkili, darbe amaçlı komplo planları yapmak suçundan tutuklandı. 

18 Aralık Irak Parlamentosu Başkanı Mahmud Meşhedani, görevinden istifa edeceğini açıkladı. 

18 Aralık ABD Dışişleri Bakanlığı Komisyonu, hazırladığı bir raporda, Blackwater isimli güvenlik şirketinin Irak’taki görevine son verilmesini önerdi. 

18 Aralık Arnavutluk Savunma Bakanlığı sözcüsü, Irak’ın Musul kentinde görev yapan 218 Arnavut askerinin görevlerini tamamladıklarını ve ülkelerine geri 
döneceklerini açıkladı. 

18 Aralık Irak Ordu Sözcüsü, Savunma ve İçişleri Bakanlıklarından 24 görevlinin terörizme destek gerekçesiyle tutuklandıklarını, ancak bir darbe girişiminin olmadığını 
açıkladı. 

18 Aralık Bağdat’ta yapılan iki bombalı saldırıda 18 kişi öldü, 53 kişi yaralandı. 

18 Aralık Rusya Askeri ve Teknik İşbirliği Kurumu Başkan Yardımcısı Aleksandr Fumin, İran ve Rusya’nın askeri ve teknik işbirliğinin Ortadoğu bölgesinin 
istikrara kavuşmasında etkili olduğunu ve bu yüzden işbirliğinin devam edeceğini açıkladı. 

18 Aralık Türkiye’nin El-Fetih ile HAMAS arasında yaşanan sorunların giderilmesi için arabuluculuk yapmayı önerdiği açıklandı. 

18 Aralık Birleşmiş Milletler, İsrail’in sıkı yaptırımlar uyguladığı Gazze’de işsizlik oranının yüzde 49’a çıktığını bildirdi. 

20 Aralık Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi, temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye geldi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüştü. 

20 Aralık Irak Parlamentosu, ülkedeki Amerikan askerleri dışındaki yabancı askerlerin bu yıl sonundan sonra da Irak’ta kalmasını düzenleyen yasa tasarısını reddetti. 

20 Aralık ABD Başkanı George W. Bush ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Beyaz Saray’da bir araya geldi. 


Ortadoğu Analiz 
Ocak’09 Cilt 1 -Sayı 1 

http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/publish/12/2223?s=orsam|turkish


****


23 Ocak 2017 Pazartesi

Irak’ın Siyasal ve Toplumsal Yapısı Güncel Sorunları



Irak’ın Siyasal ve Toplumsal Yapısı Güncel Sorunları 


Bilgay Duman 
ORSAM Ortadoğu Uzmanı 

ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali, ülkenin temel dinamiklerini temelinden değiştirdiğini söylemek “mümkündür. Baas Yönetimi altında tekil bir kimlik 
üzerine inşa edilen Irak, ABD işgaliyle birlikte tam bir kimlik bunalımına girmiş ve ülkenin doğası bozulmuştur. 

Buradan yola çıkarak ülkedeki toplumsal yapının dinamiklerine bakmanın faydalı olacağı söylenebilir. Çok etnili ve çok mezhepli bir ülke olan Irak’ta, ülkenin kuruluşundan bu yana halkın farklı kimliklere sahip olması ülke siyasetinin en önemli dinamiği olarak adlandırılabilir. 

Ülkedeki yaşayan halkları kurucu unsurlar olarak etnik paylaşıma göre ayırt edilebileceği gibi, azınlıkları ve dinsel ayrışmayı temel alarak da bir 
toplumsal yapı ortaya konabilir. Bu açıdan kurucu unsur olarak, Araplar, Kürtler ve Türkmenleri ifade edebiliriz. 

Diğer taraftan ülkede Asuriler, Şebekler, Yezidiler, Ermeniler başta olmak üzere azınlıklar da yaşamaktadır. 
Diğer taraftan dini bir ayrışma ortaya konacak olursa, ülkenin yaklaşık yüzde 96’ını oluşturan Müslüman nüfusun Şii-Sünni ve çok az da Bektaşi nüfusu barındırdığını söylemek mümkündür. 

Diğer taraftan Hıristiyan bir azınlıktan söz edilebilir. Ancak Hıristiyanlar arasında da mezhepsel farklılaşma mevcuttur. 
Diğer taraftan Irak’ın en önemli toplumsal dinamiklerinde biri de aşiret yapılarıdır. 
Irak’ta Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre 74 aşiret yaşamaktadır. Ancak bu aşiretlerin çok sayıda alt kolunun olduğu bilinmektedir. 
Özellikle Arap aşiretlerinin karmaşık bir yapı arz ettiği söylenebilir. 
Özellikle aşiretler içerisinde mezhebi farklılıklar önemlidir. Yani bir aşiret içerisinde hem Şii hem Sünniler bulunmaktadır. 
Ayrıca aşiret isimler belli bir soya dayandığı gibi, o aşiretin yaşadığı topraklarla da isimler özdeşleşmiştir. Örneğin Bağdadi aşireti gibi. 
Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtler arasında da aşiretçilik oldukça kuvvetlidir. Türkmenler arasında ise çok kuvvetli olmamakla birlikte aşiretçiliğin var 
olduğunu söylenebilir. Özellikle Telafer, Diyala gibi kırsal bölgelerde aşiretçiliğin daha kuvvetli olduğunu ifade etmek mümkündür. 

2003’ten sonra ortaya çıkan gelişmeler Irak’ın etnik ve mezhebi temelde algılanmasına yol açmıştır. Bu konuda çekincelerimiz olsa da Irak siyaseti bu temel üzerinde şekillenmiştir. Bu açıdan Şii, Sünni, Kürt 
ve Türkmenlerin siyasi aktörleri ve gruplarına kısaca değinmekte fayda vardır. Öncelikle ülkenin en büyük nüfusunu oluşturan Şii grupları ele alalım. Şii gruplar arasında köklü ve güçlü siyasi partiler mevcuttur. Şiilerin en eski siyasi oluşumu Dava Partisi’dir. 1950’lerde kurulan Dava Partisi, Baas Partisi’nin baskısı altında siyaset üretememiştir. Ayrıca parti içerisinde de İran’a yakın kanat ve Irak 
milliyetçisi Şiiler arasında yaşanan mücadele nedeniyle, Dava Partisi’nde ayrışma yaşanmış ve Dava Partisi’nin yanında bir de Dava Partisi Irak Teşkilatı kurulmuş tur. Bugün Dava Partisi’nin liderliğini Irak Başbakanı olan Nuri El-Maliki yürütmektedir. Diğer taraftan Irak’ın etkili siyasi gruplarından biri de Irak İslam Yüksek Konseyidir. Irak İslam Yüksek Konseyi 1982’de İran’da kurulmuş ve İran’la yakın ilişkilere sahip bir oluşumdur. Dini liderlik etrafında toplanan bu oluşum Irak’taki en büyük iki Şii ailesinden biri olarak ifade edilebilecek El-Hekim ailesi tarafından yönetilmektedir. Mevcut lideri Şii dini liderlerinden biri olan Ayetullah Abdülaziz ElHekim’in oğlu Ammar El-Hekimdir. Abdülaziz El-Hekim öldükten sonra yerine oğlu geçmiştir. 

Ayrıca Irak İslam Yüksek Konseyi’ne bağlı bir Bedir Örgütü adında bir milis gücü de bulunmaktadır. 2008’e kadar milis grup olarak devam eden Bedir Örgütü, 
bu tarihten sonra siyasi bir organizasyon olarak devam edeceğini ilan etmiş ve Irak’taki seçimlere katılmıştır. Yine de Bedir Örgütü milislerinin hazır olarak beklediğine yönelik iddialar mevcuttur. 

Irak’ta 2003’ten sonra belki de adından en çok söz ettiren Şii grubunun Sadr Grubu olduğunu söylemek mümkündür. Sadr Grubu gücünü Şiiler arasındaki Sadr ailesine verilen önemden aldığını ve özellikle fakir Şiiler arasında oldukça popüler olduğu söylenebilir. Sadr Grubu özellikle ABD karşıtı söylemleri ve eylemleriyle gündeme gelmiştir. 2010’daki seçimlerden sonra Irak parlamento sunda 40’a yakın milletvekiline sahip olan Sadr Grubu ve lideri Mukteda El-Sadr, Irak’ta son hükümetin kurulmasında kritik bir rol oynamıştır. ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi konusunda da en etkili muhalefeti Sadr Grubu göstermektedir. ABDaskerlerinin süresinin uzatılması düşünülürken, bu süreçten sonra Sadr Grubunu adının daha çok duyulacağı söylenebilir. Zira Sadr Grubuna bağlı milis gücü olan Mehdi Ordusu’nun tekrar eylemlerine başlayabileceği açıklanmıştır. Bilindiği gibi Mehdi Ordusu, hükümetle yaptığı anlaşma sonucu 2008 yılında faaliyetlerini dondurma kararı almıştır. 

Dava Partisi’nin eski başkanı ve Irak eski Başbakanı İbrahim Caferi de Ulusal İslah Akımı adı altında bir parti kurmuştur. Seçimlerde beklendiği kadar yüksek bir performans göstermese de Şii gruplar arasında ve özellikle siyasetçiler arasında İbrahim 

Caferi’nin etkinliği oldukça yüksektir. Etkili bir siyasetçi olan İbrahim Caferi aynı zamanda dini eğitimini de tamamlamıştır. Bu açıdan Caferi’nin de takip edilmesi gerektiği düşünülmektedir. 

Öte yandan özellikle Basra ve çevresinde taraftarı bulunan Fazilet Partisi de önemli Şii gruplar arasında sayılabilir. Ayrıca etkinliği az da olsa Hizbullah akımı da dikkate alınmalıdır. 

Sünni gruplar arasında ise Baas Partisi’nin Irak’taki etkinliğinin sona erdirilmesiyle daha büyük bir karmaşa yaşandığını söylemek mümkündür. Sünniler arasındaki en önemli siyasi kuruluşlar, Irak İslam Partisi, Irakiyun, Irakiye Listesi, Nuceyfi Grubu, Irak Müslüman Alimler Birliği ve Uyanış Konsey leri olarak ifade edilebilir. Baas Partisi’nin de yeniden etkin olma çabaları olduğu söylenmektedir. 

Son dönemde Sünniler arasında öne çıkan en önemli oluşum ve 2010 seçimlerinin galibi olan Irakiye Listesidir. Başkanlığını İyad Allavi’nin yaptığı 
Irakiye’nin tam anlamıyla bir Sünni oluşumu olduğunu söylemek de güçtür. Zira İyad Allavi aslında bir Şii’dir. Ancak kendini laik olarak tanıtmaktadır.

Irakiye’nin Sünni gruplar içerisinde sayılmasının nedeni, liste içerisinde Sünni nüfus ağırlığının olması ve Sünni bölgelerinde daha etkin olmasıdır. 

Irak İslam Partisi, Sünniler arasında geniş tabanı olan bir oluşumdur. Müslüman Kardeşler akımına yakın olan Irak İslam Partisi, 2009 yerel seçimlerinden 
sonra etkinliğini yitirmeye başlamıştır. 

Nuceyfi Grubu ise daha çok Musul’da etkilidir. 2009 yerel seçimlerinde Musul’daki seçimlerin galibi olan Nuceyfi grubu, 2010 seçimlerinde de önemli 
bir oy almıştır. Irakiye Listesi ile seçimlere katılsa da tek başına ayrı bir grup olarak değerlendirilebilir. 
Irakiyun ise, eski bir Baas Partisi mensubu olan Salih Mutlak tarafından yönetilmektedir. Yine son seçimlerde Irakiye Listesi içerisinde yer alan Irakiyun, Sünni Arap milliyetçisi bir görüşle hareket etmektedir. 


Irak Müslüman Alimler Birliği ise siyasi bir oluşumdan öte kitle hareketi olarak değerlendirilebilir. Özellikle Sünni din adamlarının etkin olduğu bu oluşum 
Sünniler arasında ABD’ye ve ABD tarafından oluşturulan Irak yönetimine en sert tepkiyi veren Sünni grubudur. Irak Müslüman Alimler Birliği, Irak’ın 2003’ten sonraki tüm hükümetlerini kukla hükümet olarak tanımlamaktadır. 

Son olarak, ABD’nin El-Kaide ile savaşmak için kurduğu ve daha sonra siyasi sürece dahil ettiği Uyanış Konseyleri dikkate alınmalıdır. ABD’nin özellikle Anbar bölgesinde El-Kaide ile mücadele etmesi için desteklediği ve eski direnişçilerden oluşan Uyanış Konseyleri, Ebu Rişa Aşiretinin önderliğinde hareket etmektedir. Uyanış Konseyleri son seçimlere de katılmıştır. 

Kürt gruplar içerisinde ise daha net bir ayrım olduğunu söylemek mümkündür. Bilindiği gibi iki büyük Kürt partisi KDP ve KYB, Irak’taki Kürt siyasetini 
domine etmiştir. Irak’ta kurulan en eski Kürt partisi 1946 yılında Molla Mustafa Barzani tarafından kurulan KDP’dir. Daha sonra 1975’te KDP’den ayrılan sosyalist görüşe sahip bir ekip tarafından Celal Talabani başkanlığında KYB kurulmuştur. KDP, yani Irak Kürdistan Demokratik Partisi, Barzani aşiretine dayanmaktadır. KDP muhafazakar ve aşiretçi bir yapıya sahiptir. Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başkanı da olan Mesut Barzani, KDP’nin liderliğini yapmaktadır. KYB, yani Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği ise daha laik ve sosyalist bir düşündedir. Başkanlığını Irak Cumhurbaşkanı olan Celal Talabani yapmaktadır. 2009’da Kürt Bölgesindeki seçimlerin ardından KDP ve KYB’ye yönelik muhalif hareketlenmeler olmuştur. 

Özellikle bir dönem KYB’nin genel sekreterliğini de yürüten Noşirvan Mustafa tarafından KYB’den ayrılan bir grup siyasetçi tarafından kurulan Goran Hareketi, 
muhalefet saflarında önemli bir yer elde etmiştir. Diğer taraftan Kürt siyasi gruplar arasında İslamcıların da etkisi büyüktür. 
Bu açıdan Kürdistan İslami Birliği, Kürdistan İslami Hareketi gibi farklı oluşumlar mevcuttur. Çok etkili olmasa da Kürt gruplar arasında sol görüşe sahip akımlar 
da taban bulabilmektedir. 

Irak’ın kurucu unsurlarından olan Türkmenler ise siyasete en geç katılım sağlayan grup olarak dikkat çekmektedir. Irak’ta ilk Türkmen siyasi hareketi 
1988’de kurulmuştur. Bu dönemden sonra birkaç Türkmen siyasi hareketi daha ortaya çıksa da etkili olamamıştır. Bugün Irak’taki en etkili Türkmen siyasi 
kuruluşu Irak Türkmen Cephesidir. Irak Türkmen Cephesi, 1995’te kurulmuştur. Amacı Türkmenlerin tek bir ses olarak hareket etmesini sağlamak olarak 
tanımlanmaktadır. 

Bu nedenle Türkmen siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuştur. 

Bugün Türkmenler arasında en fazla taban bulan siyasi grup olan Irak Türkmen Cephesi, son seçimler 6 milletvekili ve 2 bakanlık elde etmiştir. Ayrıca yerel olarak siyaset yapan Türkmeneli Partisi, Türkmen Milli Partisi, Türkmen Karar Partisi, Türkmen Milliyetçi Hareketi, Türkmen İslami Birliği, Türkmen Vefa Hareketi gibi çok sayıda Türkmen partisi bulunmaktadır. Ayrıca Kürt Bölgesinde siyaset yapan Türkmen partileri de görülmektedir. Ancak Irak Türkmen Cephesi dışında diğer siyasi partilerin taban bulabildiğini söylemek güçtür. Diğer taraftan büyük Şii ve Sünni gruplar içerisinde önemli Türkmen şahsiyetleri de Türkmen 
siyasetine etki etmektedir. 

Bu çerçeve ışığında Irak’ın temel problemlerine bakılabilir. Görüldüğü gibi karmaşık bir yapıya sahip olan Irak, siyasi anlamda da bu karmaşayı barındırmaktadır. 

Özellikle ABD işgali sonrası ortaya çıkan yapı ve kimlik ayrışması Irak’ta güven kaybına yol açmıştır. Yaşanan mezhebi ve etnik çatışmalar güven kaybının artmasına sebep olmuştur. Diğer taraftan güvenlik durumunun çok zayıf olması da güvensizliği arttırmaktadır. Bu noktada güvensizliği ve güvenlik eksikliğinin en büyük sebebinin 2003 sonrası kurulan yapı olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada Irak’ta kurulan federal yapı, aşiretlerin güçlü kontrolünü ortaya çıkarmış ve yerelde aşiret krallıkları kurulmuştur. Yani her aşiret güçlü olduğu bölgede kontrol sağlamış ve karşı tarafa güç uygulamıştır. 

Yerel yönetimlerin bu denli güçlenmesi, Irak’ta güçlü bir merkezi yapının ortaya çıkması engellemiştir. Bu neden Irak’ta yapan her siyasi, etnik ya da dini grup, kendi grupsal çıkarını ön planda tutmuştur. Bu da Irak içerisinde siyasi yozlaşmayı beraberinde getirmiştir. Bu nedenle Irak’ta sağlam bir temele oturmuş yönetim yapısı kurulabildiğini söylemek güçtür. Diğer taraftan herkesin yönetim sürecine dahil edilmeye çalışılması da Irak’ta denetimsizliği 
arttırmıştır. Irak’ta kurulan ulusal uzlaşı hükümetlerinin karşısında bu hükümet denetleyecek bir muhalefetin olmaması denetimsizliği ve kontrolsüzlüğü ortaya çıkarmıştır. Bu da yönetimsel yozlaşmayı beraberinde getirmiş ve böylece Irak’ta kutuplaşma yoğun bir biçimde etkili olmuştur. 

Bu kutuplaşmayla birlikte, Irak’ta siyasi grupların dışarıdan aldığı destek ve dış müdahalenin de Irak’taki yozlaşmayı bir kademe daha ileri taşıdığını söylemek 
yanlış olmayacaktır. Bu nedenle politik birlikteliğin sağlanamaması bugün için Irak’taki en büyük sorunların başında gelmektedir. 

Buradan hareketle Irak’ın güncel sorunlarına bakabiliriz. Bu çerçeve dikkate alındığında, ülkedeki yozlaşma ve kutuplaşmanın devlet hizmetlerinin 
yeteri kadar sağlanamaması neden olduğu söylenebilir. Devlet hizmetlerinin yeterince sağlanamaması bugün Ortadoğu’daki isyan dalgasının Irak’a da 
ulaşmasına neden olmuştur. Irak halkı da daha iyi hizmet için sokaklara dökülmüştür. Ancak hükümet içersindeki yozlaşma ve yolsuzluk devlet hizmetlerinin önüne geçmiş durumdadır. Irak’ın milyarlarca dolarlık parasının nereye gittiği bilinmemektedir. Halk halen günde en fazla ortalama 6 saat elektrik alabilmektedir. 32 milyonluk Irak’ın 7 milyonun yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. 

Bir de bu sorunlara güvenlik problemleri eklenmektedir. 

Irak’ta şiddet eylemleri tüm hızıyla devam etmektedir. 

Ayrıca 2008’de ABD ile Irak arasında yapılan anlaşma sonucu 2011 yılının sonu itibariyle ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi tartışılmaktadır. Bununla birlikte ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinin ardından Irak güvenlik güçlerinin ülkenin güvenliğini sağlayıp sağlayamayacağı tartışılmaktadır. Özellikle etnik ve mezhepsel çatışma potansiyeli taşıyan tartışmalı bölgeler olarak ifade edilen topraklarda güvenliğin nasıl sağlanacağı önümüzdeki süreçte Irak’ı meşgul edecek gibi gözükmektedir. Bu bölgelerdeki güvenliğin nasıl sağlanacağının yanında, bu bölgelerin statüsüyle ilgili problemler de Irak’ı önümüzdeki süreçte yoracaktır. Bu noktada Kerkük meselesi de Irak’ın birinci gündem maddesine 
dönüşebilir. Bilindiği gibi 2003’ten bu yana Kerkük’ün statüsüne ilişkin tartışmalar mevcuttur. Bu tartışmalar ışında Kerkük’ün Kürt Bölgesine 
bağlanıp bağlanmayacağı ya da özel statülü olup olmayacağı problem teşkil etmektedir. Kerkük’te etnik gerginlik gün geçtikçe artmaktadır. Kerkük’te 
dengeli bir çözümünü bulunmaması, Kerkük’ü patlamanın eşiğine getirebilir. Bu Irak’ın geleceği açısından son derece tehlikelidir. Çünkü Irak’taki her 
sorunun altından Kerkük çıkmaktadır. Kerkük’teki sorunun çözülememesi ve daha derinleşmesi diğer sorunları da derinleştirecektir. Bu nedenle önümüzdeki 
süreçte özellikle ABD askerlerinin çekilme takvimi, şiddet olaylarındaki artış, Kerkük meselesi gibi konuların Irak’ın gündemini meşgul edecek gibi görünmektedir. 


***

15 Ocak 2017 Pazar

Irak’ta Güncel Sorunlar ve Türkmenler



Irak’ta Güncel Sorunlar ve Türkmenler ,



Bilgay Duman 




Bin yılı aşkın bir süredir Irak’ta yaşayan Türkmenler, yaklaşık 900 yıl boyunca yönetici konumunda olmuş, bu konum İngilizlerin Irak’ı işgal etmesiyle sona ermiştir. Bu tarihten sonra Türkmen toplumu, Irak’taki yönetimlerce baskı görmüş ve bir tehdit olarak algılanmıştır. Bu dönemde yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti iç sorunlarını halletmeye ve ülkenin kalkınmasına öncelik vermiş, 2. Dünya Savaşına kadar dış politikayla fazla ilgilenmemiştir. 

Bu nedenle destek bulamayan ve devletçi bir yapıdan gelen Türkmenler, azınlık psikolojisine sürüklenerek, içe kapalı ve ürkek bir toplum haline gelmişlerdir. Irak’taki rejimlerin politikaları da bunu körüklemiştir. Hiçbir dönemde siyasi faaliyetlerine izin verilmeyen ve zaman zaman ortaya çıkan lider vasfı taşıyabilecek insanları öldürülen Türkmenler, bölgede hakim anlayış olan silahlı mücadeleyi, şehirli ve aydın nüfus yapısının yanında Türkiye’ye duyulan güven neticesinde benimsememiş ve kültürel yapılarını korumayı tercih etmiştir. Siyasi anlamda bir faaliyet içerisine girmeyen Türkmenler, dönem dönem kültürel ve sosyal içerikli kuruluşları kurmalarına rağmen, rejimin politikaları nedeniyle bir sonuç alamamıştır. Bu çerçevede, 1960’a kadar Irak’taki Türkmenlere ilişkin siyasal, sosyal ya da kültürel bir kuruluştan söz etmek mümkün değildir. 
1960’da bir fikir kulübü olarak kurulan Kardeşlik Ocağı, kültürel ve sosyal ihtiyaçlarının giderilmesinin yanı sıra, milli duyguların ayakta tutulması ve geliştirilmesi noktasında da faaliyet göstermeye çalışmıştır. Ancak 1980’lere gelindiğinde Türkmen Kardeşlik Ocağına rejim tarafından el konulması ve Türkmen liderlerin asılması ve neticesinde, 

1980’de Türkmenlerin ilk siyasi organizasyonu olarak ifade edilebilecek Irak Milli Demokratik Türkmen Örgütü deklare edilmiştir. Ancak bu örgütün çalışmaları da 1985 yılında durdurulmuştur. Bu dönemde Irak’taki savaş hali göz önüne alındığında 1970’lerle birlikte başlayan Türkiye’ye yönelik toplu göç hareketi, 1980’lerin sonunda Türkiye’de Türkmenlere ilişkin bir siyasi kuruluşun kurulmasını gündeme getirmiştir. 1988 yılında ilk siyasi Türkmen kuruluşu olan Milli Türkmen Partisi kurulmuştur. 1991’den sonra Irak’ın kuzeyinde de facto otonom bir bölge ortaya çıkması, Türkmenlere de bir nefes alanı açmış ve Türkmen partilerin sayısı çoğalmıştır. Türkmen siyasi hayatındaki dağınıklığın önüne geçmek ve Türkmenler için bir vizyon çizmek amacıyla 1995 yılında Irak Türkmen Cephesi kurulmuştur. Buna birinci dönem Türkmen siyasi hareketi demek doğru olacaktır. 

2003’ten sonra ortaya çıkan süreçte ise, Irak’ın yeniden yapılandırılmasında yeni Türkmen siyasi örgütlenmeleri ortaya çıkmıştır. 


Mevcut durumda; 

• Irak Türkmen Cephesi, 
• Türkmeneli Partisi, 
• Milli Türkmen Partisi, 
• Türkmen Milliyetçi Hareketi, 
• Milliyetçi Türkmenler Topluluğu, 
• Türkmen Vefa Hareketi, 
• Irak İslam Türkmen Partisi, 
• Türkmen Adalet Partisi, 
• Türkmen Karar Partisi, 
• Türkmen Bağımsızlar Hareketi, 
• Millet Partisi, 
• Türkmeneli Milli Hareketi, 
• Türkmen Kardeşlik Partisi, 
• Türkmen Birlik Partisi, 
• Doğuş Partisi, 
• Türkmen Milli Kurtuluş Partisi, 
• Türkmen Demokrat Milliyetçi Partisi, 
• Türkmen Islah Hareketi, 
• Türkmen Demokratik Partisi, 
• Türkmen Liberal Hareketi, 
• Türkmen Kültür Merkezi, 

olmak üzere 21 adet Türkmen partisi bulunmaktadır. Partilerin ortak özelliği olarak hemen her partinin Irak Türkmen Cephesi içerisinde görev yapan kişiler tarafından kurulduğu söylenebilir. Diğer taraftan Millet Partisi, Türkmeneli Milli Hareketi, Türkmen Kardeşlik Partisi, Türkmen Birlik Partisi, Doğuş Partisi, Türkmen Milli Kurtuluş Partisi, Türkmen Demokrat Milliyetçi Partisi, Türkmen Islah Hareketi, Türkmen Demokratik Partisi, Türkmen Liberal Hareketi, Türkmen Kültür Merkezi gibi bazı partilerin KDP ve KYB tarafından desteklendiği ifade edilmektedir. 

2003’ten sonra Türkmen sivil toplum örgütleri açısından da bir artış gözlemlenmekte dir. Ancak bu yeniden yapılanmaya rağmen Türkmenlerin 
Irak siyasetinde etkili bir rol oynadıklarını söylemek mümkün değildir. Bu doğrultuda, Türkmenlerin yeniden Irak siyasetine müdahil olması noktasında 2010 seçimlerinin bir dönüm noktası olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle Irak Türkmen Cephesi’nin milletvekillerindeki sayı artışı ilerisi için Türkmenleri ümitlendirmektedir. Buradan hareketle 2010’daki durumu daha net kavrayabilmek için Türkmenlerin özellikle 2003’ten sonraki Irak siyasetinde nasıl yer aldığına değinmek faydalı olacaktır. 

Irak’ta Geçici Yönetim ve Türkmenler 

Saddam’ın düşmesiyle birlikte, ABD uzun yıllar bir diktatörlük çatısı altında yaşamış Irak’ı demokratikleştirme çabasına girmiş, bunun için savaştan önce 20 Ocak 2003’te kurulan Yeniden Yapılandırma ve İnsani Yardım Bürosu’nu görevlendirmiştir. Bu büronun görevi, Irak’ı yönetecek hükümet birimlerini oluşturmak olarak tanımlanmıştır. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı da çok sayıda siyasi evrak ile “Irak’ın Geleceği Projesi” kapsamında Irak’ın yeniden inşası ve geçici hükümet prosedürlerini içeren bir yol planı hazırlamıştır. Yeniden Yapılandırma ve İnsani Yardım Bürosu’nun başına getirilen Emekli General Jay Garner, yeni Irak hükümetini şekillendirmek için 21 Mayıs 2003 tarihinde Bağdat’a gitmiş ve yardımcısı olarak seçilen İngiliz Tim Cross’la birlikte bölgede incelemelerde bulunmuştur. Ardından Garner, 28 Nisan 2003 tarihinde 
Bağdat’ta gelecekteki hükümeti tartışmak için ulusal bir konferans düzenlemiş ve bu sırada Irak’a giden Paul Bremer de görevi Garner’dan devralmıştır. Bremer, 5 Temmuz 2003’te Irak Geçici Yönetim Konse-yi’nin oluşturulduğunu; ancak kendisinin Konsey kararlarını veto etme yetkisi olduğunu açıklamıştır. Bremer’in Irak Geçici Yönetim Konseyi 25 kişiden oluşmuş ve aralarında Baas Partisi’ne muhalif Irak’ın önde gelen liderleri de yer almıştır. Irak Geçici Yönetim Konseyinde tek Türkmen görev alırken, Başkanlık Komisyonunda ise hiçbir Türkmen’e yer verilmemiştir. Irak Geçici Yönetim Konseyi’nde, İzzeddin Salim (Abdül Zehra Osman Muhammed) (Şii), Abdülaziz El Hekim (Şii), İbrahim El- Caferi (Şii), Ahmed El Barak (Şii), Reca Habib El Huzai (Şii), Akila Haşimi (Şii), Abdül KerimMahmud El Muhammedavi (Şii), Dara Nur El Din, Muvaffak El Rubai (Şii), Veil Abdül Latif (Şii), İyad Alavi (Şii), Ahmed Çelebi (Irak Ulusal Kongresi) (Şii), Hamid Mecid Musa (Şii), Muhammed Bahr El Ulum (Şii), Gazi Meşal Acil El Yaver (Sünni), Adnan Paçacı (Sünni), Samir Şakir Mahmud Sümeydi (Sünni), Nasır El 
Çadırcı (Sünni), Muhsin Abdül Hamid (Sünni), Mahmud Osman (Kürt), SelahaddinMuhammed Bahaddin (Kürt), Celal Talabani (Kürt), Mesud 
Barzani (Kürt), Yunadem Kenna (Asuri Hıristiyan) ve Songül Çabuk (Türkmen) görev almış, başkanlığa İzzeddin Salim seçilmiştir. 25 kişilik 
Irak Geçici Yönetim Konseyi, 29 Temmuz 2003’te bir toplantı yapmış ve Konsey’e dönüşümlü olarak başkanlık yapacak 9 kişilik Başkanlık Komisyonu’nu seçmiştir. Başkanlık Komisyonu, 5 Şii Arap (Abdulaziz El-Hekim, İyad Allavi, Ahmet Çelebi, İbrahim El-Caferi ve Muhammed Bahr El-Ulum), 2 Sünni Arap (Adnan Paçacı ve Muhsin Abdülhamit) ve 2 Kürt’ten (Celal Talabani ve Mesut Barzani) oluşturulmuştur. 

Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle birlikte, Irak’ta her alanda olduğu gibi siyasette de köklü değişiklikler olmuştur. Irak’ta Saddam Hüseyin’e muhalif 
gruplar yeniden bir yapılanma sürecine girmiş ve ITC de bu akıma ayak uydurmuştur. ITC 12-15 Eylül 2003 tarihler arasında üçüncü kurultayını 
gerçekleştirmiştir. Kerkük’te düzenlenen 500 delegenin katıldığı kurultayda, ITC’nin Bağdat Sorumlusu Faruk Abdullah Abdurrahman 264 oy alırken diğer aday ITC’nin Kerkük Sorumlusu Sadettin Ergeç ise 202 oy almıştır. Böylece ITC’nin yeni lider Faruk Abdullah Abdurrahman olmuştur. 

Ardından Irak’taki geçiş dönemini düzenleyen ve daimi anayasanın onaylanması, genel seçimlerin yapılması ve yeni Irak hükümetinin oluşmasıyla sonuçlanacak bu dönem boyunca yürürlükte kalması öngörülen Irak Geçici İdare Yasası konusunda Irak Geçici Yönetim Konseyi üyelerinin 1 Mart 2004 tarihinde uzlaştıkları açıklanmış ve 8 Mart 2004 tarihinde imzalanmıştır. Irak Geçici Yönetim Konseyi anayasa üzerinde uzlaşmaya varırken, Amerikan yönetiminin Irak Anayasasında Türkmenlerin haklarının korunacağı şeklindeki sözleri nedeniyle Türkmenler kutlama yapmış, bunun üzerine peşmergeler Kerkük’teki Irak Türkmen Cephesi’nin bürolarını basmıştır. Türkmenler yeniden düzenlenen Irak siyasetinde zaten sınırlı olan etkilerini de kaybetmeye başlarken, diğer taraftan da Kürt grupların baskısıyla karşı karşıya kalmıştır. 1 Haziran 
2004’te devlet başkanını belirlemek üzere toplanan Irak Geçici Yönetim Konseyi, Gazi El Yaver’i Devlet Başkanı, Şii İslami Dava Partisi üyesi İbrahim El-Caferi ve Mesut Barzani’nin liderliğini yaptığı IKDP üyesi Roj Nuri Şıveyş de başkan yardımcılığı görevine getirilmiştir. Ayrıca İyad Allavi başbakan olarak atanarak, 33 kişilik Irak kabinesi kurulmuştur. 

Bakanlar Kurulunda Türkmenlere bir bakanlık verilmiş, Reşad Ömer Mendan İletişim ve Teknoloji Bakanı olarak atanmıştır. Savaş ortamının yaşandığı Irak’ta, temel ihtiyaçlar bile karşılanamadığı bir dönemde iletişim ve teknolojiden söz edilmesinin mümkün olmadığı ortadayken, Türkmenlere bu bakanlığın tahsis edilmesi manidardır. Böylece hem Türkmenlere görünürde bir bakanlık verilerek tepkilerin önüne geçilmeye çalışılmış, hem de Türkmenler yönetimde dolaylı olarak pasifize edilmiştir. Türkmenlerin giderek azınlık konumuma düşmeleri, Irak’ın ilerleyen süreçlerinde de ortaya çıkmıştır. 15 Ağustos 2004’te Irak için önemli bir süreç yaşanmıştır. Ülkenin dört bir yanından başkent Bağdat’ta 
toplanan binden fazla kişi, Irak’ta hükümete danışmanlık yapacak ve denetleyecek geçici meclisi oluşturmak için bir araya gelmiştir. Üç gün yapılması planlanan konferans, yoğun pazarlıklar sonucu, dördüncü güne sarkmış ve sonunda, geçiş hükümetinin verdiği liste onaylanarak, seçimlere kadar görev yapacak geçici meclisi belirlenmiştir. Konferansta Türkmenler, Hıristiyanlarla birlikte azınlık statüsünde yer almış ve yüzde 8’lik dilim içinde bulunan Türkmenler konferansa 75 temsilci göndermişlerdir. Konferansta Şiiler yüzde 52, Sünniler yüzde 20, Kürtler yüzde 17 oranında temsil edilmiştir. 

Bu süreçte Kerkük’teki durumun da Türkmenlerin aleyhine doğru geliştiğini söylemek yanlış olmayacaktır. ABD, Irak’a girmeden önce Şubat 2003’te dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un o dönemdeki özel elçisi Zalmay Halilzad aracılığıyla Ankara’da Iraklı Kürt ve Türkmen liderleri bir araya getiren bir toplantı düzenlemiş ve bu toplantı sonucunda bir mutabakat metni ortaya çıkmıştır. Mutabakat metnine göre, Kerkük’e ABD güçleri hariç etnik unsur barındıran hiçbir silahlı gücün girmemesi konusunda anlaşma sağlanmıştır. Ancak ABD’nin Türkiye topraklarını kullanarak Irak’a izin veren ve “1 Mart Tezkeresi” olarak anılan izin belgesinin TBMM’den geçmemesi ve ABD’nin Kürtleri kendilerine müttefik olarak seçmesi, anlaşmanın bozulmasına neden olmuş, ABD’nin 9 Nisan 2003’te Bağdat’a girmesinin ardından peşmergeler de 
Kerkük’e girmiştir. Türkiye’nin tepkisi sonrası ABD duruma müdahale etmiş ve Kerkük vilayet yönetimi yeniden yapılandırılmıştır. 2003 öncesi dönemde Kerkük’ün güvenliğinden sorumlu birimlerde Türkmen çoğunluğuna rastlanırken, bu dönemden sonra Kürtlerin ağırlık kazandığı söylenebilir. Örneğin, Kerkük Polis Teşkilatında görev alacak kişilerin milliyetleri konusunda ABD tarafından oranlar belirlenmiş ve buna göre %40 Kürt, %29 Türkmen, %29 Arap ve %2 de Keldo-Asurî’nin görev alması öngörülmüştür. Ancak bu oran çok farklı şekilde uygulanmıştır. Polis Teşkilatında 2556 Kürt, 2246 Arap, 1196 Türkmen ve 360 da Keldo-Asurî görev almıştır. Bu duruma göre yaklaşık 700 Türkmen’e 
daha görev verilmesi gerekirken, Türkmen kontenjanı başka gruplara verilmiştir. Ayrıca Kerkük’teki 748 subayın yine Polis Teşkilatı için öngörülen oran dâhilinde belirlenmesi gerekirken, fiiliyatta bu görev için de oranlar farklı olmuştur. Dağılıma göre 300 Kürt, 217 Türkmen, 217 Arap ve 14 Keldo-Asurî görev alması gerekirken, sadece 49 Türkmen subayı vardır ve Türkmenlere ayrılan kontenjan yine başka gruplar tarafından kullanılmaktadır. Ayrıca şu an Kerkük’te bulunan 300 Kürt subayının 263’ünün sahte belgeyle bu görevi yürüttükleri kanıtlanmıştır. 

Öte yandan Saddam sonrası dönemde il yönetimleri belirlenmiş ve bu çerçevede Kerkük’te de seçimler yapılmıştır. Ancak seçim, ABD’nin yanlı tavırları 
sonucunda sıkıntılı geçmiştir. Seçim için kentteki Türkmen, Arap, Kürt ve Asurî grupların her birinden 39, toplam 156 temsilci il meclisinin 24 üyesini, ABD’nin ‘bağımsız’ delege olarak Kerküklü işadamları ve aşiret liderleri arasından seçtiği 144 temsilci ise ABD güçlerinin onayına sunulacak 12 kişilik ‘bağımsız’ listeyi belirlemek için sandığa gitmiştir. Her grubu temsilen altışar kişi seçilerek il meclisinin 24 üyesi belirlenmiştir. 

Bağımsız olarak seçilen 12 adaydan da bölgede dönemin ABD güçlerinin komutanı General Reymond Odierno, il yönetimindeki 6 kişilik bağımsız adayı tespit etmiştir. Ancak Türkmenler ve Araplar, ABD’nin bağımsız delegeleri belirleme tarzına, seçilen 144 delegenin büyük çoğunluğunun Kürt olmasına ve belirlenen 6 bağımsız temsilcinin de 5’inin Kürt olmasına itiraz etmiştir. İtirazlara rağmen Odierno, kararı onaylamış ve ardından belirlenen il yönetiminde vali, vali yardımcıları ve konsey başkanı seçilmiştir. Oluşturulan 30 kişilik il yönetim heyeti Kürt asıllı Aburrahman Mustafa’yı vali olarak seçmiştir. Türkmen vali adayı Mustafa Kemal Yayçılı ise yeterli oyu alamamıştır. Ayrıca meclis 
başkanı olarak da Mehmet Tahsin Kâhya, vali yardımcılığını ise bir Türkmen ve bir Arap seçilmiştir. Bazı uluslararası kabul görmüş raporlarda Kerkük’teki yönetimsel gücü ele geçiren Kürt grupların, kentte yaşayan diğer etnik gruplara baskı yaptıkları kabul edilmektedir. 

2005 Seçimlerinde Türkmenler 

Irak’ta demokrasi provaları 2005 yılında 4 seçim ve 1 anayasa referandumu olmak üzere oldukça yoğun bir şekilde devam etmiştir. 2005’in Ocak ayında 3 seçim bir arada düzenlenmiştir. 


Buna göre genel seçim olarak adlandırılabilecek olan Irak Anayasasını oluşturacak meclisin, vilayet yönetimlerini belirleyecek olan yerel seçim 
ve Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin seçimleri yapılmıştır. Türkmenler genel seçimlere Irak Türkmenleri Cephesi adıyla büyük bir liste halinde girerken, Türkmen Milliyetçi Hareketi ayrı bir listeyle, seçimlere katılmıştır. Türkmen Milliyetçi Hareketi seçim propagandasının başında ayrı bir liste açıklamasına rağmen daha sonra Irak Türkmenleri Cephesine destek vermiştir. Bu doğrultuda Türkmen koalisyonunda; 

- Türkmen Meclisi Başkanı 

- ITC Yürütme Kurulu Başkanı 

- ITC İçerisindeki Partiler 

a. Türkmeneli Partisi 
b. Irak Milli Türkmen Partisi 
c. Türkmen Bağımsızlar Hareketi 
d. Irak Türkmenleri İslami Hareketi, 


-ITC Paralelinde Hareket Eden Partiler 


a. Adalet ve Kurtuluş Partisi 
b. Türkmen İslami Birliği 
c. Türkmen Vefa Hareketi 


-Türkmen Aşiretler ve Ayan Birliği, yer almıştır. 


Türkmen Koalisyonu’nun adı Irak Türkmenleri Cephesi olarak belirlenmiş ve başkanlığınaTürkmen Meclisi Başkanı Sadettin Ergeç seçilmiştir. 

Türkmen koalisyonundaki tüm partileri Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından tescil edilmiştir. Koalisyon çalışmaları sonucunda 60 kişilik aday listesini oluşturmuş ve 8 Aralık 2004 tarihinde Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’na sunulmuştur. Türkmen Meclis Başkanı’nın yer almadığı listenin ilk on sırasında ITC Başkanı Faruk Abdullah Abdurrahman ile parti ve siyasi oluşum başkanları, 11-20. Sıralarda Türkmen ileri gelenleri yer almıştır. Türkmen koalisyonunun Kerkük, 

Bağdat, Diyala, Selahaddin, Erbil, Musul ve Kut vilayetlerinde ittifak yapmadan seçime gireceği açıklanmıştır. Duhok, Erbil ve Süleymaniye vilayet meclisi seçimlerine ITC olarak girileceği; ancak “Kürdistan Bölgesi Ulusal Meclisi” seçimlerine katılım olamayacağı açıklanmıştır. 

Yapılan seçimlerin ardından Irak Türkmenleri Cephesi, Irak genelinde 93,408, Kerkük’te 73,791, Türkmen Milliyetçi Hareketi ise Irak genelinde 3,450, Kerkük’te ise 1,851 oy almıştır.Türkmenler adına giren iki partinin oy sayısı yaklaşık 97,000 olarak gözükmektedir. Türkmenler, Irak Türkmenleri Cephesi listesinden üç, Birleşik Irak İttifakından beş, Kürt Listesi’nden ise dört milletvekiline sahip olmuşlardır. Irak Türkmenleri Cephesinden ITC Başkanı Faruk Abdullah Abdulrahman, Feyha Zeynel Abidin ve Feryat Tuzlu milletvekili olarak seçilmiştir. 

Ayrıca Irak’ta yapılan genel seçimlerle birlikte vilayet seçimleri de yapılmıştır. 

Irak Türkmenleri Cephesi Kerkük’te aldığı73.791 oyla kentte ikinci parti olarak çıkmış ve 41 üyeli Kerkük İl Meclisi’nde sadece altı sandalye elde edebilmiştir. Türkmenler diğer parti listelerinden de üç sandalyeyle Kerkük İl Meclisi’nde temsil edilme hakkına kavuşmuştur. Kürt Listesi ise 207.303 oyla Kerkük İl Meclisi’nde 26 sandalyeye sahip olmuştur. Araplar da Kerkük İl Meclisi’ne altı üye sokabilmiştir. 30 Ocak 2005 seçimlerinden sonra uzun süren pazarlıklar sonucu Irak’ta hükümet 28 Nisan 2005 tarihinde kurulmuştur. Başbakan olarak belirlenen İbrahim El-Caferi 37 kişilik kabinesini oluşturmuş; Türkmenlere sadece 2 bakanlık tahsis edilmiştir. Buna göre İmar ve İskan Bakanlığı’na getirilen Cesim Muhammed Cafer ile Belediye ve Genel İşler Bakanlığı’na getirilen Nesrin Mustafa Bervari,Türkmen bakanlar olarak Caferi’nin 
kabinesinde görev almıştır. 

Irak’ta hükümet kurma aşamasıyla birlikte Irak Türkmen Cephesi de yeni yönetimini belirlemek üzere kurultay sürecine girmiştir. Belki de 4. Türkmen Kurultayı, yapılanlar arasındaki en çekişmeli kurultay olmuştur. Sadettin Ergeç ve Faruk Abdullah Abdurrahman arasında geçen başkanlık yarışı, kurultayda bazı gerginliklere yol açmış, ITC bünyesinde bir ilk gerçekleştirilerek önce bir yönetim konseyi seçilmiş, sonra da yönetim konseyi kendi arasından Sadettin Ergeç’i başkan olarak seçmiştir. 

Irak’ta Caferi’nin geçici hükümetinin kurulmasının ardından anayasa çalışmaları başlamış, bu dönem de oldukça sıkıntılı geçmiştir. Yeni kurulan hükümet ve seçilen parlamentonun, Irak Geçici İdare Yasası’na göre, 15 Ağustos 2005 tarihine kadar Irak’ın kalıcı anayasasını oluşturması öngörülmüştür. Bu nedenle Irak hükümeti tarafından bir anayasa komisyonu kurulmuştur. Komisyon, ilk etapta 55 kişi olarak oluşturulmuş; ancak daha sonra 15 Sünni ve Sabi mezhebine bağlı bir kişi komisyon üyesi olarak atanmıştır. Komisyon’daki üyelerin 28’i Birleşik Irak İttifakı’ndan, geriye kalan 27 kişinin ise 15’i Kürtlerden ve biri Hıristiyanlardan seçilmiştir. 

Ayrıca biri bağımsız biri de İyad Allavi liderliğindeki Irak Ulusal Listesi üyesi iki Sünni üye daha komisyonda yer almıştır. Komisyonda on danışman görev yapmıştır. Türkmenler de Anayasa Komisyonu’nda iki üye ile temsil edilmiştir. Türkmen üyelerden biri Türkmeneli Partisi Başkanı Riyaz Sarıkahya, diğeri ise Birleşik Irak İttifakı üyesi Abbas El-Beyati’dir. Riyaz Sarıkahya’nın Şii gruplar içerisinden seçilmiş olması, Irak’ta dönemin algısını yansıtan bir örnek olarak nitelendirilebilir. Zira her iki kişi de Türkmen adaylar olarak seçilmemiş, Beyati zaten Birleşik Irak İttifakı’nın üyesiyken, Sarıkahya da Şii adaylar arasından seçilmiştir. Burada Türkmenlerdeki eksiklikten de söz etmek yerinde 
olacaktır. Anayasa komisyonunun oluşturulması çerçevesinde, adaylık başvurusu yapan kişilere bakıldığında Riyaz Sarıkahya’nın dışında hiçbir Türkmen aydın ya da liderin komisyonda yer almak için başvuru yapmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu durum Türkmenlerin siyasete ilişkin algısını ortaya koyan bir nitelik arz ederken, Irak’taki dönemin yönetiminin Türkmenlere bakışını da ortaya koymaktadır. Sünnilerin siyasi sürece dahil olması amacıyla her türlü çabayı sarf eden ve bu konuda özellikle Türkiye’nin yakın yardımını alan ABD, Türkmenleri sürecin oldukça dışında tuttuğu ve “azınlık” statüsünde yer verdiği söylenebilir. Yine de anayasa yazım sürecinde temel haklar çerçevesinde Türkmenlere 
yer verilmiş, ayrıca dibace bölümünde Türkmenlerin yaşadığı trajediden bahsedilmiştir. Irak Geçici İdare Yasası’na,göre 15 Ağustos 2005’te tamamlanması öngörülen anayasa çalışmaları zamanında tamamlanamamış, gecikmeli olarak 28 Ağustos 2005 tarihinde Irak Parlamentosu’na 
sunulmuştur. Bu tarihten sonra da Irak Anayasa Taslağı’na eklemeler yapılmış ve 19 Eylül 2005 tarihinde son halini almıştır. 

Irak’ta 15 Ekim 2005’te referanduma sunulan yeni anayasa, yüzde 78.59’luk ‘Evet’ oyuyla kabul edilmiştir. Anayasa’nın hazırlanmasından sonra Irak’ı dört yıl boyunca yönetmesi düşünülen Irak hükümeti ve parlamentosunu seçmek amacıyla 15 Aralık 2005’te yapılacak seçimler için çalışmalar başlamıştır. Irak Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu tarafından 4-5 Kasım 2005’te açıklanan son seçim listelerine göre, 228 parti ve 19 koalisyonun seçimlere katılmasına karar verilmiştir. Öte yandan bağımsız adaylar da seçimlere katılmıştır. ITC seçimlere tek başına katılma kararı almış; ancak sadece Musul vilayetinde Irak Uzlaşma Cephesiyle ittifak yapmıştır. ITC, Kerkük, Musul, Erbil, Diyala, Selahaddin ve Bağdat’ta seçimlere girmiştir. ITC’nin Selahaddin’de seçime katılmasının sebebi ise daha önce Kerkük’e bağlı ve tamamı Şii Türkmen nüfusa sahip olan 
Tuzhurmatu ilçesinin Selahaddin’e bağlanması olarak açıklanmıştır. ITC Şii Türkmenlerden Ali Haşim Muhtaroğlu’nu Selahaddin’den aday göstermiştir. ITC, Irak Uzlaşma Cephesi’nin listesinde dördüncü ve sekizinci sırayı almıştır. 

ITC, dördüncü sıra adayı olarak İzzettin Abdullah’ı, sekizinci sıra adayı olarak da Muhammed Emin Osman’ı göstermiştir. Diğer taraftan ITC eski Başkanı Faruk Abdullah Abdurrahman’ın kurduğu Türkmen Karar Partisi de Ahmet Çelebi ile birlikte seçimlere girerken, Feryad Ömer’in başkanlığındaki Türkmen Uzlaşma Hareketi ve Abbas El-Beyati başkanlığındaki Irak Türkmen İslami Birliği, 30 Ocak 2005 seçimlerinin de galibi olan Birleşik Irak İttifakı içerisinde yer almıştır. Ayrıca Kürt gruplar ve Türkmenler arasındaki ihtilafa rağmen Velid Şerike başkanlığındaki Türkmen Kardeşlik Partisi, Kürt İttifakı çatısı altında seçimlere girmiştir. Yapılan seçimlerin ardından ITC, 87.993 oy alarak Kerkük’ten 1 milletvekili çıkarmıştır. Kerkük’teki oy oranına bakıldığında, en yüksek oyu 266,737 oyla Kürt Listesi elde etmiştir. İkinci sırayı ise 73,191 oyla Irak Ulusal 
Diyalog Cephesi almıştır. ITC ise 59,716 oy alarak Kerkük’te üçüncü parti olmuştur. ITC Başkanı Sadettin Ergeç’le birlikte diğer partilerden 9 Türkmen daha Irak Ulusal Parlamentosu’na girmiştir. Irak Uzlaşma Cephesi Listesi’nden İzzettin Devle ve Muhammed Emin Osman, Birleşik Irak İttifakı Listesi’nden Abbas El- Beyati, Taki El-Mevla, Muhammed Mehdi, Fevzi Ekrem Terzi ve Feryad Tuzlu, Kürt İttifakından da Velid Şerike milletvekili olarak seçilmiştir. Seçimlerden galibiyetle çıkan Birleşik Irak İttifakı yaklaşık beş ay süren tartışmaların ardından hükümeti kurabilmiştir. Nuri El-Maliki’nin başbakan olarak seçildiği Irak’ın ilk geçici olmayan hükümetinde Türkmenler sadece bir bakanlıkla temsil edilebilmiştir. Casim Muhammed Cafer, Gençlik ve Spor Bakanı olarak atanmıştır. Yine genel anlamda Irak’taki şartlar düşünüldüğünde, Türkmenlere 
oldukça etkisiz bir bakanlık verilerek dolaylı olarak iktidardan uzaklaştırıldığı görülmektedir. 2006’da hükümetin kurulmasının ardından Irak oldukça kanlı olaylara sahne olmuştur. Hükümet kurulması sırasında yaşanan Samarra saldırısı mezhep çatışmasını körüklerken, direnişin artması, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin merkezi yönetimin gücünü zayıflatacak politikalar izlemesi, bölge ülkelerinin Irak üzerindeki etkisini arttırmaları gibi nedenler ABD’nin Irak politikasındaki stratejisini değiştirmesine yol açtığı söylenebilir. Bu bağlamda Kerkük gibi Irak’ın iç dengesini bozan konularda daha dengeli davranılırken, Irak’taki Sünnilerin sürece dahil edilmesi kapsamında geliştirilen stratejiler ve özellikle 2007’den sonra Türkiye’nin Irak politikasına müdahil olmasının Irak’taki siyasi ortamı yeniden şekillendirdiği düşünülmektedir. 


2010 Irak Seçimleri ve Türkmenler 

Yaşanan süreç içerisinde Irak siyasetinde doğrudan bir etkiye sahip olamayan Türkmenler, 7 Mart 2010’da yapılan seçimler için hazırlıklara çok önce başlamıştır. Siyasi anlamda belki de Irak’ın en tecrübesiz halkı diyebileceğimiz Türkmenler, bu kapsamda Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetiyle bir araya gelmiş ve 2010 seçimleri için strateji belirlemeye çalışmıştır. Eylül 2009’da yapılan iftar yemeğine Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’ndan yetkililerin yanı sıra, Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Milletvekili Sadettin Ergeç, Irak Türkmen Meclisi Başkanı Yunus Bayraktar, Irak Türkmenleri İslami Birliği Genel Sekreteri ve milletvekili Abbas Beyati, Türkmen Vefa 
Hareketi Başkanı ve milletvekili Feryat Tuzlu, milletvekilleri İzzettin Devle ve Muhammed Emin Osman, Sadr Grubu Milletvekili Fevzi Ekrem Terzi, Türkmen Karar Partisi Genel Başkanı Faruk Abdullah, Irak Türkmenleri Adalet Partisi Genel Başkanı Enver Bayraktar, Türkmeneli Partisi Genel Başkanı Riyaz Sarıkahya, Irak Milli Türkmen Partisi Genel Başkanı Cemal Şan, Milliyetçi Türkmenler Topluluğu Genel Başkanı Felah Beyatlı, Türkmen Milliyetçi Hareketi Genel Başkan Vekili İhsan Hamit, Türkmen İslami Hareket Genel Başkanı Ümran Cemal, Türkmen Bağımsızlar Hareketi Genel Başkanı Kenan Uzeyrağalı, Türkmen Kardeşlik Ocağı Kerkük Şubesi Kurucu Heyet Başkanı Abdulhalik Hürmüzlü, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mehmet Tütüncü, Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Suphi Saatçi, Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Savaş Avcı, Erbil Vakfı Genel Sekreteri Nesrin Erbil, Irak Türkmenleri Basın Konseyi Genel Sekreteri Kemal Beyatlı, Irak Türkleri Adalet, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Mithat İbrahim, Irak Türkmenleri Kardeşlik ve Kültür Derneği Genel Başkanı Salman Nalbant, Türkmeneli sağlık Derneği Genel Başkanı Aydın Beyatlı ile yazar ve Kültür Bakanlığı Eski Müsteşarı Acar Okan gibi Türkmen kanaat önderleri katılmıştır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yemekte yaptığı konuşmada, “Sizleri birlik ve beraberlik içinde görmek en büyük arzumuzdur”, ifadesinde bulunarak, Türkiye’nin Irak Türklerine yönelik politikasına dair bir mesaj vermiştir. Ancak yapılan toplantıda Türkmenlerin tek liste halinde seçimlere katılmasına dair bir karar alınamamıştır. Ancak toplantıda benimsenen ortak görüşe göre, 
hangi siyasi ve ideolojik görüş veya hangi kimliğe sahip olursa olsun Irak parlamentosundaki Türkmen sayısını arttırmak ve bir grup oluşturmak 
hedeflenmiştir. Toplantının hemen ardından bazı Türkmen kuruluşlar, büyük gruplar tarafından oluşturulan koalisyonlara dahil olmuştur. Seçim 
yasası çıkmadan yapılan koalisyonlar ve Türkmenlerin de bu koalisyonlara katılması, Türkmenlerin seçim stratejisinin belirlenmesi açısından 
erken olarak nitelendirilebilir. Zira Irak’ta seçim sistemi belirlenmeden koalisyonlar içerisinde yer almanın bugünkü süreçte Türkmenlere kaybettirdiği 
düşünülmektedir. Diğer taraftan Irak Türkmen Cephesi, seçim yasası çıktıktan sonra koalisyon kararını açıklamıştır. Irak Türkmen İslami Birliği ve Türkmen Karar Partisi, Başbakan Nuri El-Maliki’nin başkanlığındaki Kanun Devleti Koalisyonu, Türkmen Vefa Hareketi ve Türkmeneli Partisi Ammar El-Hekim liderliğindeki Irak Ulusal İttifakı, Türkmen Adalet Partisi de Irak Ulusal Uzlaşma Cephesi ile seçimlere girerken, Irak Türkmen Cephesi de İyad Allavi başkanlığındaki Irak Ulusal Listesi ile ittifak yapmıştır. Ayrıca Irak Türkmen Cephesi, Süleymaniye ve Erbil’de ayrı listeyle tek başına, Erbil Türkmenleri Listesi de Kürt İttifakıyla seçimlere katılmıştır. 80 civarında Türkmen adayın katıldığı 7 Mart 2010’da yapılan seçimlerde 40’tan fazla aday Kerkük’teki 12 sandalye için yarışmıştır. 15 Türkmen aday Musul’daki 31 sandalye, yedi aday Erbil’deki 14 sandalye, beş aday Selahaddin’deki 12 sandalye, üç aday Diyala’daki 13 sandalye, yedi aday Bağdat’taki 68 sandalye, üç aday Süleymaniye’deki 17 sandalye için mücadele etmiştir. 

Irak Türkmen Cephesi, Erbil, ve Süleymaniye’de üçer, Kerkük, Bağdat ve Diyala’da ikişer, Musul’da dört ve Selahaddin ile Vasit’te birer aday göstermiştir. 
Mart 2010’da yapılan seçimlerin ardında Irak Türkmen Cephesi Musul’da üç (İzzettin Devle, Nebil Harbo, Müdrike Ahmet), Kerkük’te iki (Erşat Salihi, Jale Neftçi), Diyala’da Hasan Özmen milletvekili olmak üzere milletvekili kazanarak, Türkmen hareketi içerisinde en fazla milletvekiline sahip olmuştur. Irak Türkmen Cephesi, özellikle 2010’da yapılan seçimlerin ardından Irak siyaseti içerisinde önemli bir pay almaya başlamıştır. Irak Türkmen Cephesi’nin 6 milletvekilinin yanı sıra, diğer listelerdeki 4 Türkmen milletvekili ve başta Vilayetlerden Sorumlu Devlet Bakanı Turhan Müftü olmak üzere kabinedeki Tarım Bakanı İzzetin Devle ile Gençlik ve Spor Bakanı Casim Muhammed Cafer’in de katkılarıyla Türkmenler bugün Irak genelinde siyaset yapabilir konuma yükselmiştir. 

Özellikle 2011 ve 2012 yıllarında Irak Parlamentosunda Türkmen milletvekilleri nin yaptığı çalışmalar sonucu, Irak siyasi tarihinde belki de ilk kez Türkmenler bu denli gündeme gelmiştir. Irak Parlamentosunda bir Türkmen grubunun oluşturulması, Kerkük Vilayet Meclisi Başkanlığına Hasan Turan’ın getirilmesi, Türkmen Eğitim Müdürlüğünün kurulması, Irak’ın 2012 bütçesinden Türkmenlere pay ayrılması ve son olarak Irak Parlamentosunda 200’de fazla milletvekilinin katılımıyla Türkmen özel oturumunun düzenlenmesi gibi Türkmenler adına önemli olabilecek adımlar atılmıştır. 

Her ne kadar seçimlerde 10 Türkmen milletvekili olma hakkı kazanmış olsa da, Irak genelinde “Türkmen” adıyla herhangi bir siyasi kuruluşun seçimlerde yer almadığı görülecektir. Ancak farklı listelerden seçime giren Türkmenlerin, herhangi bir Türkmen listesiyle seçimlere girmesi durumunda 10 milletvekili çıkarabilme ihtimali düşük gözükmektedir. Yedi Türkmen milletvekilinin dördünün çıktığı Musul vilayetinde alınan toplam Türkmen oyu yaklaşık 69 bin’dir. Musul’dan bir milletvekili çıkarılabilmesi için gereken oy oranının yaklaşık 34 bin olduğu dikkate alındığında, Türkmenlerin en fazla iki milletvekili çıkarabilecekleri görülmektedir. Bu nedenle özellikle Irak Türkmen Cephesi’nin seçim stratejisinin oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Zira geçen dönem parlamentoda on Türkmen milletvekili olmasına rağmen, Irak Türkmen 
Cephesi’nin sadece bir milletvekili yer almış, Irak Türkmen Cephesi’nin Musul’da yaptığı koalisyon sonucu Irak Uzlaşma Cephesi’nden de iki milletvekili çıkarabilmiştir. 2010 seçimlerinde Irak Türkmen Cephesi beş milletvekili çıkararak, büyük bir aşama kaydetmiştir. Ancak Toplamda Irak Parlamentosun daki milletvekili sayısı 275’ten 325’e çıkarılmasına rağmen Türkmen milletvekili sayısında bir artış olmamakla birlikte, düşüş yaşanmıştır. Bu Türkmenler açısında bir kayıp olarak nitelendirilebilir. Öte yandan milletvekili sayısı azalmış olsa da daha etkin bir Türkmen varlığından söz etmek mümkündür. Bu durumun seçimi kazanan milletvekillerinin yanı sıra, seçim için ittifaka girilen Irak Ulusal Listesi’nin seçimlerden birinci parti olarak çıkmasından da kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Irak Türkmen Cephesi, Irak Parlamentosunda Türkmenleri temsil eden tek kuruluş olarak yer alacak ve böylece meşruiyetini sağlayabilecektir. Bununla birlikte artan milletvekilliğiyle beraber, Irak Türkmen Cephesi’nin sorumluluğunun da arttığını söylemek yanlış olmayacaktır. Irak Türkmen Cephesi, önümüzdeki süreç içerisinde yaptıklarıyla potansiyelini arttırabileceği gibi, Türkmen halkı arasında meşruiyetini de azaltabilir. Bu nedenle Irak Türkmen Cephesi’nin diğer Türkmen milletvekili adaylarını da içine alacak şekilde kapsayıcı olması gerektiği düşünülmektedir. Kerkük’te 
oluşan yeni dengenin de Türkmenler açısından büyük önem taşıdığı ifade edilebilir. Seçim sonuçlarına göre Kerkük’te, KDP ve KYB’nin oluşturduğu 
Kürt ittifakı ile Irak Türkmen Cephesi’nin de içerisinde yer aldığı Irak Ulusal Listesi eşit milletvekiline sahip olarak, Irak Parlamentosunda 6’şar sandalye elde etmiştir. Bu durum Kerkük’ün Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetime katılması iddialarını zayıflatacak niteliktedir. Ayrıca Kerkük’teki bu dengenin siyasi sonuçlarının yanı sıra, psikolojik bir rahatlama sağlayacağı ve Türkmenlerin kimliklerine sahip çıkmaları anlamında olumlu bir etki yapacağı düşünülmektedir. Ancak Türkmenlerin güçlenmesi, hükümetin oluşturulması sırasında gerçekleşebilecek şiddet olayları ve Kerkük’teki durum değişikliği Türkmenleri hedef halinde getirebilir. Bu nedenle seçimlerden sonra Kerkük’te yaşanacak sürecin daha dikkatli takip edilmesi ve denge halinin bozulmaması gerektiği düşünülmektedir. 

Ayrıca Musul’da elde edilen dört milletvekili de Türkmenlerin Musul’daki varlığının kanıtlanması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca Musul’daki Türkmen milletvekillerinden 3’ünün Telafer’den seçilmesi, Telafer’in Türkmen kimliğini vurgular niteliktedir. Sonuç olarak, Türkmenlerin aldıkları oy oranı ve kazandıkları milletvekili sayısının, Irak’ta Türkmenlerin nüfusları oranında pay almalarını sağlayacak düzeyde olmadığını söylemek mümkündür. Yine de Türkmenlerin yavaş yavaş siyasete adapte olduğu, kendini tanımlama çabasında bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Hükümet kurma sürecinde de Türkmenlerin diğer tüm koalisyonlar ve partilerle işbirliği yapması, Irak’ta Türkmen siyaseti bir adım daha öteye götürebilir. Bu açıdan bakıldığında, büyük guruplar ile küçük partilerin aldıkları oy oranları arasındaki fark ve büyük gruplar arasındaki mücadelenin Türkmenlerin hükümete katılımı dahilinde avantaj sağlayabileceği düşünülmektedir. 

Irak’ta 30 Nisan 2014’te yapılan seçimler ülkenin geleceği açısından kritik bir dönemeç olarak karşımıza çıkmaktadır. Irak’ta farklılaşan siyasi tablo, önümüzdeki seçimleri daha karmaşık hale getirmektedir. Büyük siyasi ittifakların yerini bu ittifaklardan ayrışan siyasi grup ve listeler almıştır. Bu listeler arasındaki mücadele merkez siyasette olduğu kadar yerel siyaseti de büyük ölçüde etkileyecektir. Bu durumdan belki de en çok etkilenecek tarafların başında Türkmenler gelmektedir. Türkmenler, milli listelerle Kerkük, Musul, Diyala, Selahattin, Bağdat ve Erbil’de seçimlere katılmıştır. Türkmenler için seçimin en çetin geçeceği vilayetin Kerkük olmuştur. 12 milletvekili çıkartacak şehirde etnik ve mezhepsel gruplar seçime çok parçalı bir yapıda girmişlerdir. 

Kerkük’te seçimlere katılan Kerkük Türkmen Cephesi Listesi’ni, 

- Irak Türkmen Cephesi 
- Irak Türkmen Adalet Partisi 
- Türkmeneli Partisi 
- Türkmen Karar Partisi 
- Irak Türkmen Milliyetçi Hareketi, 
- Milliyetçi Türkmenler Topluluğu, 
- Irak İslam Yüksek Konseyi, 
- Sadr Hareketi oluştururken, 


Kerkük Türkmen Listesi’ni ise, 


- Özgür Türkmen Cephesi, 
- Irak Türkmen İslami Birliği, 
- Bedir Örgütü, 
- Dava Partisi, 
- Irak Milli İslah Akımı, 
- Sadıkuyn oluşturmaktadır. 

Burada Irak genel siyasetindeki ayrışmanın temel olarak Türkmen listeleri arasında da ortaya çıktığı ve özellikle Şii partiler arasındaki mücadelenin 
Kerkük’te Türkmen listelerine de yansıdığı görülmektedir. Ancak genel anlamıyla Türkmen milli kimliğini taşıyan Türkmen partilerin neredeyse tamamının Irak Türkmen Cephesi Listesi ile seçimlere girdiği görülmektedir. Kerkük Türkmen Listesi’nin ise Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin lideri olduğu Dava Partisi ile işbirliği yaptığı görülmektedir. 


Bu şekilde seçimlere giren Türkmenler, toplam milletvekili sayısı bakımından geçen dönem elde ettikleri sayıyı korumuştur. 2010 seçimlerinin 
ardından 10 milletvekili elde eden Türkmenler, 2014 seçimlerinde de 10 milletvekiline sahip olmuştur. 2010 seçimlerinden farklı olarak 
Diyala’dan milletvekili çıkaramayan Türkmenler Selahattin’den 3 milletvekili çıkararak sürpriz yapmıştır. Kerkük ise Irak Türkmen Cephesi 
(ITC) öncülüğünde kurulan Kerkük Türkmen Cephesi 71 bin civarında oy alarak 2 milletvekili çıkarmıştır. Kerkük’ten ITC’nin listesinden iki 
erkek adayın çıkmış olması önemlidir. 


***