AVRUPA GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKASI KISKACINDA TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ. BÖLÜM 2
Güney Kafkaslar için Dstikrar Paktı (Stability Pact for South Caucasus) Türkiye’nin diğer önemli bölgesel güven ve güvenlik artırıcı önlemler girisimlerinin temel taslarını olusturabilecek bir tesebbüstür. Türk diplomatları bu paktın olusturulması fikrini ortaya atarken diyalog ve güven insasının güvenliğin baslıca yapı tasları olduğu tezini ve bunun da i birliğinin ve uzun vadeli projelerin gelistirilebilmesi esnasında ortak çıkarlar zemini üzerine dayandırılması ile mümkün olabileceğini savunmuslardır.
Türkiye ekonomik çıkarların daha uyumlu hâle getirilebilmesi için Dran, Irak, Pakistan ve Orta Asya cumhuriyetlerini de içine alan Ekonomik İş Birliği Örgütü’nü kurmu ve ilgili devletlere önemli bir ekonomik ve politik platform olusturacağı düsüncesi ile kurulusundan itibaren bu olusumun içinde etkin bir rol üstlenmistir.
Afganistan’daki Uluslar Arası Güvenlik ve Yardım Gücü (International Security and Assistance Force (ISAF)) komutasını Türkiye birkaç kez üstlendiği gibi,22 Ebedî Özgürlük (Enduring Freedom) operasyonunun da önemli destekleyicilerindendir.
Orta Asya cumhuriyetlerinin demokratik bir devlet yapısına sahip olabilmeleri ve diğer taraftan da NATO ve AGDT gibi güvenlik ve iş birliği kurumlarına
katılabilmeleri için Türkiye bölge ülkelerine sürekli destek vermektedir.23
Terörizmle mücadele çabaları çerçevesinde Türkiye uluslar arası platformda en ön sıralarda yer almakla kalmamakta, NATO’nun Akdeniz’de gerçeklestirdiği Aktif Çaba Operasyonu (Operation Active Endeavour) çerçevesinde de etkin görevler üstlenmektedir.24
Türk askerî kuvvetleri Balkanlar, Somali, Afganistan ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nda (BDT) barısın korunması ve insası operasyonlarına katılmakla büyük deneyimler kazandığı gibi BM, NATO ve AGDT nezdinde de saygın ülkeler arasındadır. Barısı koruma ve insası operasyonlarında basarılı olmu ve sivil-asker iş birliği faaliyetleri üzerinde uzmanlasmı diğer ülkeler ise Dngiltere, Fransa, Almanya ve İskandinav ülkeleridir. Eğer Türkiye’nin muhtemel çatısmaların ortaya çıkabileceği kriz bölgeleri arasındaki stratejik konumu göz önüne alınacak olunursa, bu ülkelerle birlikte Türkiye, barısı koruma ve insası operasyonlarında, sivil-asker iş birliğinde, doğal felâketlerle mücadelede, insanî yardım alanlarında, yasa dısı göçün önlenmesinde ve sonuçta Avrupa’nın güvenlik ve savunmasının daha da etkin kılınmasında diğer devletlerle birlikte daha aktif roller üstlenebilir. Doğu ve Batı karakteristiklerini özünde barındıran Türkiye’nin, AB içerisinde ve stratejik çevresinde istikrara, kültürler arası diyalog ve iş birliğine yapacağı net katkıların, AGSP’yi gerçek anlamda güçlü ve çok-kültürlü askerî bir güç konumuna getirebileceği gerçeği gözden kaçırılmaması gereken bir diğer analizdir.
Türkiye’nin askerî ve sivil kapasitesi Balkanlar’daki operasyonlara aktif katılımıyla açıkça ortaya konmaktadır. Türkiye bu bağlamda Kosova Barış
Gücü’ne (KFOR) 392 asker, Dstikrar Gücü’ne (SFOR) 374 asker, AB’nin Makedonya’da “Proxima” Operasyon’u çerçevesinde konuslandırılan polis gücüne 6 polis ve 2 jandarma, BM Kosova Polis Gücü’ne (UNMIK) 165 personel ve AB’nin BosnaHersek’teki Polis Misyonu’na 14 polis ile katkıda bulunmustur.25 İşte bu yüzden Türkiye Avrupa’nın yakın çevresinde ve ötesinde AB’ye çok değerli katkıları olan bir müttefik ülke olarak göze çarpmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin neden ve nasıl AGSP’ye askerî ve sivil alanlarda katkı sağlayabileceği su üç baslık altında özetlenebilir:
(a) Avrupa’nın Kimliği;
(b) Bölgesel İstikrar;
(c) Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP).
(a) Avrupa’nın Kimliği:
Türkiye’nin AB’ye muhtemel katılımı sadece AB’nin din ve devlet ayrımı, laik kimliği ve çok-kültürlü Avrupalı kimliği için bir turnusol testi olmakla kalmaya cak, 26 ayrıca Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya ile iliskileri dolayısıyla Türkiye, Avrupa’nın ileri mevkii demokratik ve laik bir ülkesi olarak bu bölgelerde Avrupa’nın kimliğinin tanıtımı açısından önemli bir köprü görevi görebilecektir.27 Bazı Avrupa ülkelerinin – özellikle Fransa ve Almanya– artık Türkiye’nin Amerikan yanlısı tavrı veya demokratik karar alımında yasadığı sıkıntılar gibi öne sürdükleri argümanların çok da geçerli olmadığı, çünkü Batı Avrupa ve Arap dünyasının gözünde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ABD’nin ağır baskısına rağmen Irak’a gerçeklestirilecek askerî bir operasyona, Türk ordusunun katılımı hakkında almış olduğu “hayır” kararı, bağımsızlık ve demokrasi zaferi olarak tasvir edilmistir. AB ülkeleri ve ABD dısında hiçbir ülke Türk ulusunun Avrupalı kimliğini olusturan demokrasi ve Dslâm değerlerinin birbirlerine zıt olmadıklarını tüm dünyaya gösterebilmeleri açısından Türkiye’ye bu ciddîyette ihtiyaç duymamaktadır. Türkiye’nin çok-kültürlü geleneksel yapısı ve bu yapının AB’ye
katılımı yolu ile AGSP’ye yansıtılması Orta Doğu, Kafkaslar, Orta Asya veya Afrika’daki Müslüman bir ülkede geçeklestirilecek olası bir AGSP kriz önleme
operasyonunu daha kolay bir ihtimal hâline getirmekle kalmaz, operasyonun basarısı ve istikrarın bekası için de vazgeçilemez bir stratejik üretici olabilir.
(b) Bölgesel İstikrar:
Ne Balkanlardaki istikrarsızlık meselesi, Türk-Yunan uyusmazlığı ve Kıbrıs sorunu, ne de Filistin-İsrail antlasmazlığı, Irak, Suriye ve Dran’daki rejim sorunları ve Kafkasya’daki Rus-Çeçen ve Azeri-Ermeni problemleri Türkiye’nin katkısı olmadan çözülebilir.28 Dste bu sebeplerden dolayı bölgesel istikrara katkı sağlayabilmek için Yunanistan dış politikasında ciddî manevralar yaparak, Türkiye’ye düsman görünümünden uzaklasıp Türkiye’nin AB üyeliğini destekler konuma gelmistir. Her iki ülke de aralarındaki ortak çıkarların farklılıklardan daha fazla olduğunu kesfetmisler ve aralarındaki sorunları tehdit yoluyla değil de diplomatik yöntemlerle çözmenin daha avantajlı olacağının farkına varmıslardır. Türkiye kalıcı istikrar ve barısın ülkelerin sorunlarının çözümü yönünde politik iradelerini etkin ve kalıcı bir sekilde kullanabilmelerine ve farklılıklarını ortaya çıkartarak uzlasmanın ancak ortak çıkarlar temeline dayandırılması yöntemine bağlı olduğu felsefesini savunmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı AB’nin, Türkiye’yi dısarıda bırakarak ve sadece kendi çevresinde ortaya çıkması muhtemel çatısmalara AGSP’yi kullanarak
gerçeklestireceği bir operasyonun basarısızlıkla sonuçlanması olasılığı yüksektir.
(c) Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ODGP:
Eğer AB; Akdeniz, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya bölgelerinde güçlü bir dış güvenlik politikasına sahip olmak istiyorsa, Türkiye bu noktada yine
vazgeçilemez bir ülke olarak karsımızda durmaktadır. Türkiye hem Arap dünyası hem de İsrail ile iyi iliskilere sahip yegane ülkelerden biridir. Hem Dslâm Konferansı Örgütü (DKÖ) üyesi hem de İsrail ile pek çok ekonomik ve güvenlik alanında ikili antlasmalar imzalamı olan Türkiye, Orta Doğu’da Filistin-İsrail barış sürecine katkıda bulunabilecek Avrupa’nın ideal bir uzlastırıcısı görünümündedir. 29 Diğer taraftan Türkiye’nin AB üyeliği, ABD’nin tek yanlı olarak Orta Doğu’da politikalar üretmesi sonucu gerginlesen transatlantik iliskilerin yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunabileceği gibi, acilen gerekli olan yeni bir AB-ABD çok taraflı stratejisinin daha demokratik ve refah içerisinde bir Arap dünyasının yaratılmasına da katkıda bulunarak, AB’nin etkili ve aktif stratejiler üretmesini sağlayacaktır.
ODGP’nin askerî caydırıcılık temelleri üzerine insa edilmi bir güvenlik boyutuyla güçlendirilmediği takdirde inandırıcı olması beklenemez.
Eğer AB etkili bir ODGP hedefine ulasmak istiyor ve bunu da AGSP ile bütünlestirerek gerçeklestirmeye çalısıyorsa, Türkiye’nin bu olusumların dısında tutulması, AB’nin dı ve güvenlik politikalarını hayata geçirme olasılığını ciddî sekilde tehlikeye sokabileceği de ortadadır.
Sonuç
Fransa ve Almanya ikili olarak yarım yüzyıla yakın zamandır ilk önce Avrupa Topluluğu (AT) ve daha sonra ise AB’ye güvenlik ve savunma rolü yükleyebilmek için büyük çaba göstermislerdir. 30 Bu çaba yeni bir dönüm noktasına, 21’inci yüzyılın baslarında ortak güvenlik tanımının çok çetrefilli olduğu ve Atlantik İttifakı içerisindeki dayanısmanın da problemli olduğu bir zamana denk gelmistir. Dste bu noktada, AB’nin Acil Müdahale Gücü’nü olusturması ve Türkiye’nin muhtemel AB üyeliği gibi
gelismeler, Türkiye ve AB arasında güvenlik ve savunma alanlarında çok daha iyi bir anlayısa varılmasını zorunlu kılmaktadır. Fransa, Almanya, Dngiltere ve AB’nin diğer önde gelen ülkeleri Türkiye’nin etkin bir desteği olmadan sağlıklı bir Avrupa güvenlik mimarisini gerçeklestirmenin zor olduğunun açıkça farkındadırlar.31
Avrupa Devlet ve Hükümet Baskanları Konseyi’nde Avrupa savunma“sütunu”nun önde gelen savunucu ülkelerinden olan Fransa ve Almanya, AB ve NATO
arasındaki asimetrik üyelikten dolayı ortaya çıkabilecek önemli i birliği engellerinin var olduğunu görebilmektedirler. Bu yüzden ortada olan bir durum var ki o da, Türkiye AB’nin tam üyesi olana dek AGSP’nin yapılandırılması tamamlanamayacak ve ODGP’nin uygulamaya konulduğu esnada AB ve NATO arasındaki üyelik asimetrisi nedeniyle de ciddî engellerle karsılasılacaktır.
Türkiye’nin AB güvenlik ve savunma politikası çerçevesinde savunduğu esas nokta NATO’nun görev, araç ve gereçlerinin “kopyalanarak” AGSP’yi tamamen
bağımsız hâle getirmek değil, AB ve NATO arasında olusturulacak “bütünleyici” bir bağın Avrupa ülkelerinin çıkarlarına olduğu ve bu bağın transatlantik iliskilerin daha da güçlendirilmesine katkıda bulunacağıdır. NATO’nun tam üyesi olarak ve AB’yle de 3 Ekim 2005 tarihinde üyelik müzakerelerine baslayacak olan Türkiye, sorunların her an çatısmaya dönüsebileceği bir bölgede önemli görevler üstlenmektedir. Türkiye sadece transatlantik AB-NATO i birliğine Türk ordusunun profesyonelliği ile katkıda bulunmamakta, ayrıca demokratik kurumları ile Türk toplumu bölge istikrarı ve barısı üzerinde de önemli etkiler bırakmaktadır.
Türkiye’nin AB dısında bırakılması durumunda Avrupa (AB) ve Amerika (ABD) görüsleri arasında bir seçim yapmaktan pek de memnun olacağı söylenemez.
ABD’nin tarafını tutup AB’ye santaj yapmak veya bu yaklasımın tam tersini benimsemenin en iyi tercih olmayacağının da farkındadır.
Ancak AB’nin dısında kalması hâlinde, Türkiye için her iki tercih de çoğu durumda ve zamanda Türk dı politikasının sekillendirilmesinde potansiyel seçenekler olarak kalacaklardır.
21’inci yüzyılda AB çok önemli bir kararın esiğinde durmaktadır. AB Türkiye’yi dıslayarak kendisini Batı ve Dslâm dünyası arasında çok geni bir alanda medeniyetler mücadelesi içerisinde bulacak –ki terörist unsurlar böyle olmasını çok arzulamaktadır veya Türkiye’yi içerisine alarak bu mücadelenin uzlasma yoluyla, sorunları belirli konulara bölerek belirli nedenlere özgün çözümler üretilmesiyle Batı ve İslam dünyası arasındaki sıkıntıların asılmasına çalısılacaktır. AB üyesi olmuş bir Türkiye’nin yardımı ile Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Kafkaslar ve Orta Asya’daki istikrarsızlıkların, demokrasi ve pazar ekonomisini diplomatik yöntemler çerçevesinde kullanarak, basarılı bir sekilde ortadan kaldırılmasından dolayı AB’ye doğacak olan maliyet, gerçek bir medeniyetler çatısmasından dolayı ortaya çıkacak olan maliyetten kesinlikle daha hesaplı olacaktır. Sonuç olarak, eğer AB, güvenlik ve istikrara yakın çevresinde diplomatik, ekonomik, sivil ve en son çare olarak da askerî yöntemlerle ulasmak istiyorsa, bunun için Türkiye’ye ihtiyaç duyacaktır. Türkiye ise AB’ye tam üyeliğinin gerçeklesmesi hâlinde Avrupa’nın yakın çevresindeki
güvenlik ve istikrarın sağlanmasında AB’nin etkin bir rol üstlenmesine katkıda bulunabilecektir. Eğer bu fırsat elden kaçarsa, AB için ciddî bir güvenlik bosluğu
sorunu ortaya çıkmakla kalmayacak, ayrıca telafisi zor bir durumla da karsı karsıya kalınacaktır. Hâl böyle iken, Türkiye de farklı güvenlik sistemleri arayısına girerek buralara katılmak zorunda kalabilir.
KAYNAKÇA
1) “A Secure Europe in a Better World”, European Security Strategy, Brüksel, 12 Aralık 2003.
2) “Annex II – ESDP: Implementation of the Nice Provisions on the Involvement of the Non-EU European Allies”, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası
Baskanlık Kararları, 24-25 Ekim 2002.
3) Antonio Missiroli, “Crossing the Bosporus”, The Wall Street Journal Europe, 1 Ekim 2004.
4) Antonio Missiroli, “CFSP, Defence and Flexibility”, Chaillot Paper 38, Paris: Institute for Security Studies, WEU, Subat 2000.
5) Antonio Missiroli, “Financing ESDP”, Real Instituto Elcano, 21 Nisan 2003.
6)
7) Antonio Missiroli, “After the Brussels fiasco – an ESDP without a Constitution, a CFSP without a Foreign Minister?” 15 Ocak 2004
8) < http://www.iss-eu.org/new/analysis/analy073.html> (12.07.2004).
9) Chris Donnelly, “The Occupant of a Pivotal Role in the Defence of the EU”, Financial Times, 28 Haziran, 2004.
10) Ernst-Otto Czempiel, “Is war making a comeback? Memory loss: a case study”, Goethe Merkur, Almanya: Goethe-Institut Inter Nations, Bonner
Universitätsdruckerei, 2003.
11) Ertuğrul Kayserilioğlu, “Çok Kültürlü Bir Avrupa”, Forum Diplomatik, Sayı 1, 31 Ocak 2005.
12) Graham E. Fuller, Ian O. Lesser (eds.) , Turkey’s New Geopolitics: From the Balkans to Western China, Boulder: Westview Press, Rand Study, 1993.
13) Ddris Bal, Turkey’s Relations with the West and the Turkic Republics: the rise and fall of the ‘Turkish Model’, Aldershot: Ashgate, 2000.
14) Javier Solana, “The Washinton Summit: NATO steps boldly into the 21st century”, NATO Review, No.1, Dlkbahar 1999.
15) Kuzey Atlantik Anlasması, Washington DC, 4 Nisan 1949.
16) Lale Sarıibrahimoğlu, “Crucial ESDP talks to start in Ankara today”, Turkish Daily News, 25 Ekim 2001.
17) Lord George Robertson, “NATO and the New Threats”, Turkish Policy Quarterly, Cilt.1, No.4, Kı 2002.
18) Lt. General Mario de Silva, “Implementing the Combined Joint Task Force Concept”, NATO Review, No.4, Kı 1998.
19) Kuzey Atlantik Konseyi Bakanlar Toplantısı, Berlin: 3 Haziran 1996.
20) NATO’nun “Barı için Ortaklık” eğitim merkezi: http://www.bioem.tsk.mil.tr.
21) NATO web sayfası: http://www.nato.int/docu/review/2002/issue2/english/ statistics.html (05.04.2005).
22) Kuzey Atlantik Konseyi, Oslo Communiqué, Oslo: 4-5 Haziran 1992.
23) Ramazan Gözen, “Turkey’s Delicate Position Between NATO and the ESDP”, SAM Papers No.1/2003, Ankara: Mart 2003.
24) Siret Hürsoy, “How to Conduct Strategic War Against Global Terrorism?”, World Defence Systems, Sovereign Publications Ltd. (yayınlanacak).
25) Siret Hürsoy, “One Day Analytical Seminar on Turkey and ESDP”, Dsveç: Stockholm’da sunulan sözlü ve yazılı tebliğ, 22 Eylül 2004.
26) http://web.sipri.org/contents/director/TURKEYESDPSUMMARY.html (02.02.2005).
27) Siret Hürsoy, “EU’s Long-Term Stability Strategy for the Middle East”, Turkish Policy Quarterly, Cilt.3, No.2, Yaz 2004.
28) Siret Hürsoy ve Nesrin Ada (ed.), NATO’s Transformation and the Position of Turkey, Dzmir: Ege University Press, 2004.
29) Siret Hürsoy, The New Security Concept and German-French Approaches to the European ‘Pillar of Defence’, 1990-2000, Germany: Tectum Verlag, 2002.
30) Steven Everts, “An asset but not a model: Turkey, the EU and the wider Middle East”, Centre for European Reform, (Ekim 2004)
31) “The Alliance’s Strategic Concept”, NATO Washington Summit Communiqué, 23-24 Nisan, 1999.
32) “TDKA’ya Yeni Roller”, Avrasya Bülteni, Sayı 31, Subat 2005
33) “Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği Perspektifinden Kriz Bölgelerinin İncelenmesi ve Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri”, SAREM Dkinci Uluslar Arası
Sempozyum Bildirileri (Dstanbul, 27-28 Mayıs 2004), Ankara: Genelkurmay Basım Evi, 2004.
34) Walter Posch, “Talking Turkey”, ISSEU Newsletter No.12, (Ekim 2004)
35) < http://www.iss-eu.org/new/analysis/analy096.html> (12.07.2004).
36) BAB Bakanlar Konseyi, Petersberg Deklarasyonu, Bonn: 19 Haziran 1992.
37) BAB Bakanlar Konseyi, Ortak Üyelik Belgesiyle Bağlantılı Toplantı Tutanakları, Roma: 20 Kasım 1992.
38) William Hale, Turkish Foreign Policy, 1774-2000, Londra: Frank Cass Publications Ltd., 2000.
39) Zalmay Khalilzad, Ian O. Lesser, F. Stephen Larrabee, (ed.), The Future Of Turkish Western Relations/Towards A Strategic Plan.
40)
41) ‘3. Deutsch-Französischen Dialog – Mit Sicherheit in die europäische Zukunft: Deutsch-französische Perspectiven einer gemeinsamen Sicherheits – und
Verteidigungspolitik’, Diskussionsbericht, Saarbrücken: 31 Mayıs-01 Haziran, 2001.
42) ‘3. Deutsch-Französischer Dialog in Saarbrücken: Europäische Sicherheitspolitik als eigenständigen Pfeiler innerhalb der Nato etablieren’,
Luxemburger Wort, 2 Haziran, 2001.
DİPNOTLAR;
1 “Riskler” Soğuk Savas’ın sona ermesiyle ortaya çıkmamıs, 1990 öncesi de var olan bu riskler bulundukları yeni stratejik ortamda hızla yayılma eğilimi göstermistir.
Terörizm, etnik çatısmalar, uyusturucu ve insan kaçakçılığı gibi sınır ötesi riskler ve diğer tehdit algılamalarına iliskin analiz için bkz. Ernst-Otto Czempiel,
“Is war making a comeback? Memory loss: a case study”, Goethe Merkur, (Almanya: Goethe-Institut Inter Nations, Bonner Universitätsdruckerei, 2003), s.13-22.
2 Siret Hürsoy, “How to Conduct Strategic War Against Global Terrorism?”, World Defence Systems, (Sovereign Publications Ltd. (yayınlanacak)).
3 Bkz. “Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği Perspektifinden Kriz Bölgelerinin Dncelenmesi ve Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri”, SAREM Dkinci Uluslar Arası Sempozyum
Bildirileri (İstanbul, 27-28 Mayıs 2004), (Ankara: Genelkurmay Basım Evi, 2004).
4 William Hale, Turkish Foreign Policy, 1774-2000, (Londra: Frank Cass Publications Ltd., 2000), s.7; Ian O. Lesser, “Bridge Or Barrier? Turkey and The West
After The Cold War”, Graham E. Fuller, Ian O. Lesser (eds.) , Turkey’s New Geopolitics: From the Balkans to Western China,
(Boulder: Westview Press, Rand Study, 1993), s.101-102.
5 Kuzey Atlantik Dttifakı Anlasması’nın 5. Maddesine göre: “Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silâhlı bir saldırının hepsine yöneltilmi bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası’nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz
savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak, ve diğerleri ile birlikte, silâhlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlasmaya varmıslardır. […]”
Bkz. Kuzey Atlantik Anlasması, Washington DC, 4 Nisan 1949.
6 Zalmay Khalilzad, “A Strategic Plan For Western-Turkish Relations”, Zalmay Khalilzad, Ian O. Lesser, F. Stephen Larrabee, (eds.), The Future Of Turkish Western
Relations/Towards A Strategic Plan,
and the Turkic Republics: the rise and fall of the ‘Turkish Model’, (Aldershot: Ashgate, 2000), s.108.
7 Önceki NATO Genel-Sekreteri George Robertson Türkiye’nin yeni tehditlere karsı NATO müttefikleriyle birlikte bir ileri cephe ülkesi haline geldiğini öne sürmüstür.
Lord George Robertson, “NATO and the New Threats”, Turkish Policy Quarterly, (Cilt.1, No.4, Kı 2002), ss.5-11.
8 “A Secure Europe in a Better World”, European Security Strategy, (Brüksel, 12 Aralık 2003), ss.4, 7-8.
9 St. Mâlo Declaration, (Fransa: Anglo-French Summit, 4 Aralık 1998) için bkz. Missiroli, A., ‘CFSP,
Defence and Flexibility’,Chaillot Paper 38, (Paris:Institute for Security Studies,WEU, Subat 2000), Annex C.
10 AGSP önündeki üyelik asimetrisi sorunu yanında diğer ciddî sorunlardan bazıları ise finansman meselesi
ve kurumsal yapılanma alanındaki eksikliklerdir. Antonio Missiroli, “Financing ESDP”, Real Instituto Elcano,
21 Nisan 2003
fiasco – an ESDP without a Constitution, a CFSP without a Foreign Minister?” 15 Ocak 2004
11 “Eğer tam üyeler ortak üyelerin BAB’ın askerî operasyonlarına katılması kararı almıslarsa, bu
operasyonların yerine getirilmesi için düzenlemeler duruma göre ayrı ayrı katılımcı ülkeler tarafından
belirlenecektir” (yazarın kendi tercümesi). BAB Bakanlar Konseyi, Ortak Üyelik Belgesiyle ilgili Toplantı
Tutanakları, (Roma, 20 Kasım 1992).
12 Petersberg Görevleri insanî ve kurtarma görevleri, barısı koruma faaliyetleri, kriz yönetimi ve barı insası
görevlerinde çarpısacak olan güçleri içermektedir. Bkz. “II. On Strengthening WEU’s Operational Role”,
Petersberg Deklarasyonu, BAB Bakanlar Konseyi, (Bonn: 19 Haziran 1992), parag.4.
13 Berlin’de 1996 yılında gerçeklestirilen Kuzey Atlantik Konseyi bakanlar toplantısı sonuç bildirgesine göre,
NATO’nun plânlama ve harekât kapasitelerinin AGSP tarafından Birlesik Müsterek Görev Gücü Kavramı
(Combined Joint Task Force) çerçevesinde kullanılabilmesi kararı, NATO’nun Kuzey Atlantik Konseyi ve
Askerî Komitesi tarafından onaylanmasını gerektirmektedir. Bkz. Kuzey Atlantik Konseyi Bakanlar
Toplantısı, Berlin, (3 Haziran 1996); Lt. General Mario de Silva, “Implementing the Combined Joint Task
Force Concept”, NATO Review, (No.4, Kış 1998), ss.16-19; NATO’nun Washington Zirvesi’ne Madde 18,30,
34, 50, 53(c)’ye göre: (1) NATO ve BAB arasında kurulan mekanizma çerçevesinde AB ve Kuzey Atlantik
Paktı arasında etkin ortak danısma, isbirliği ve saydamlık yöntemi gelistirilmesi; (2) AB’nin üyesi olamayan NATO
üyelerinin istedikleri zaman AGSP çerçevesinde gerçeklestirilecek operasyonlara tam anlamıyla katılımlarına
önem verilmesi;(3) AB’nin NATO imkân ve kabiliyetlerine ulasabilmesine pratik çözümlerle yaklasılması. “The
Alliance’s Strategic Concept”, NATO Washington Summit Communiqué (23-24 Nisan, 1999); Javier Solana,
“The Washington Summit: NATO steps boldly into the 21st century”, NATO Review, (No.1, Dlkbahar 1999), ss.3-6.
14 Türkiye’nin AB AGSP’nin karar alma mekanizmasına doğrudan katılım talebi ayrıca Yunanistan tarafından
veto edilmisti. Ramazan Gözen, “Turkey’s Delicate Position Between NATO and the ESDP”, SAM Papers No.1/2003, (Ankara: Mart 2003), s.104.
15 Lale Sarıibrahimoğlu, “Crucial ESDP talks to start in Ankara today”, Turkish Daily News, (25 Ekim 2001).
16 “Annex II – ESDP: Implementation of the Nice Provisions on the Involvement of the Non-EU European
Allies”, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası Baskanlık Kararları, Brüksel, Avrupa Konseyi, (24-25 Ekim 2002).
17 Bu toplantı sonucuna göre NATO birçok askerî ve sivil faaliyette bulunabilecek “tek bir sistem” olarak
kaldığı için, AB/BAB güdümlü operasyonların ayrı komuta düzenlemesine gitmelerine fırsat vermemekteydi.
Kuzey Atlantik Konseyi Bakanlar Toplantısı, Berlin, (3 Haziran 1996).
18 2001 istatistiği verilerine göre Türkiye 795,000 askerî personeli ile toplamda 2,904,000 NATO Avrupa
üyelerinin asker sayısının yaklasık 1/3’ünden biraz azını olusturmaktadır. En yakın takipçileri Dtalya’nın
374,000 Fransa’nın 367,000 ve Almanya’nın 307,000 askerî bulunmaktadır. Sabit olmayan yıllık savunma
harcamalarında ise kisi basına düsen millî gelir itibarıyla Türkiye 4.9% ile Yunanistan (4.7%), Fransa (2.5%),
Dngiltere (2.3%) ve Almanya’yı (1.5%) geride bırakmaktadır. NATO web sayfası:
http://www.nato.int/docu/review/2002/issue2/english/statistics.html (05.04.2005).
19 Bu konu hakkında daha detaylı bilgi için bkz. Siret Hürsoy, “New Transatlantic Security Relationship and
the Position of Turkey in European Security”, Siret Hürsoy ve Nesrin Ada (ed.), NATO’s Transformation and
the Position of Turkey,(Dzmir: Ege University Press, 2004), ss.49-55.
20 1992 yılında NATO Kuzey Atlantik Konseyi Oslo toplantısı ve 1996 yılında NATO Kuzey Atlantik Konseyi
Berlin toplantısı sonuç bildirgelerine göre, Oslo Communiqué ve Birlesik Müsterek Görev Gücü Kavramı
(CJTF) gelismeleri doğrultusunda NATO, sivil-asker iliskileri ve “yumusak” askerî görevler alanına da
faaliyet göstermeye baslamıstır. Bkz. NAC Oslo Communiqué (Oslo: 4-5 Haziran 1992) ve Berlin Kuzey
Atlantik Konseyi Bakanlar Toplantısı, (Berlin: 3 Haziran 1996).
21 Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. http://www.bioem.tsk.mil.tr.
22 ISAF-II’nin yönetimini Haziran 2002-Subat 2003 tarihleri arasında 1,300 askerî personelin katılımıyla
üstlenen Türkiye, ikinci kez ISAF-VII yönetimini Subat 2005-Ağustos 2005 tarihleri arasında yürütmek üzere
üstlenmistir. Ocak 2004 tarihinden itibaren ise NATO’nun Afganistan’daki Sivil Temsilcisi olarak Türkiye’nin
eski Dısisleri Bakanı Hikmet Çetin görev yapmaktadır.
23 Kırgızistan ile AGDT arasındaki isbirliği çerçevesinde yüksek lisans eğitimine yönelik olarak Biskek’te kurulan “AGDT Akademisi” 17 Aralık 2004 tarihinde resmen
faaliyete geçmistir. Bu çerçevede Türkiye tarafından da desteklenen Akademi’ye kurulu asamasında maddî katkıda bulunulmu ve bu makalenin yazarı ders vermek
üzere Türk Dsbirliği ve Kalkınma Ddaresi Baskanlığı (TDKA) tarafından görevlendirilen ilk akademisyenler grubu arasında yer almıstır. Bkz. “TDKA’ya Yeni Roller”,
Avrasya Bülteni, (Sayı 31, Şubat 2005), s.11
24 Türkiye NATO’nun Aktif Çaba Operasyonu’na 299 personel, devriye gemileri ve bir firkateynle katılmaktadır.
25 Mart 2004 itibarı ile verilmiş olan bu bilgiler, Dışleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden elde edilmistir.
26 Ertuğrul Kayserilioğlu, “Çok Kültürlü Bir Avrupa”, Forum Diplomatik, (Sayı 1, 31 Ocak 2005).
27 Antonio Missiroli, “Crossing the Bosporus”, The Wall Street Journal Europe, (1 Ekim 2004).
28 Walter Posch, “Talking Turkey”, ISSEU Newsletter No.12, (Ekim 2004)
< http://www.isseu.org/new/analysis/analy096.html> (12.07.2004).
29 Siret Hürsoy, “EU’s Long-Term Stability Strategy for the Middle East”, Turkish Policy Quarterly, (Cilt.3, No.2, Yaz 2004), ss.185-194; Steven Everts, “An asset but not a model: Turkey, the EU and the wider
Middle East”, Centre for European Reform, (Ekim 2004)
30 Siret Hürsoy, The New Security Concept and German-French Approaches to the European ‘Pillar of Defence’, 1990-2000, (Almanya: Tectum Verlag, 2002); ‘3. Deutsch-Französischen Dialog – Mit Sicherheit
in die europäische Zukunft: Deutsch-französische Perspectiven einer gemeinsamen Sicherheits – und Verteidigungspolitik’, Diskussionsbericht, (Saarbrücken: 31 Mayıs-01 Haziran, 2001).
31 3’üncü Alman-Fransız Diyalogu katılımcılarından Lothar Rühl konusmasında önemli bir konuya dikkat çekmektedir: AB’nin tanımladığı en az 16 büyük senaryonun 13’ünün Avrupa’nın güney ve güney
çevresinde bulunmaktadır. Ancak, AB’nin Türkiye ile olan iliskisini bir düzene koymadığı taktirde bu senaryoların tümünün “resimli bilmece” olmaktan baska bir sey olmayacağını iddia etmistir. ‘3. Deutsch-
Französischer Dialog in Saarbrücken: Europäische Sicherheitspolitik als eigenständigen Pfeiler innerhalb der Nato etablieren’, Luxemburger Wort, (2 Haziran 2001);
Chris Donnelly, “The Occupant of a Pivotal Role in the Defence of the EU”, Financial Times, (28 Haziran 2004).
***