25 Ağustos 2019 Pazar

AMERİKA DA HIZLA YAYILAN İSLAM BÖLÜM 3

AMERİKA DA HIZLA YAYILAN İSLAM  BÖLÜM 3



Amerikan Yönetiminin İftar Davetleri 

Amerikan yönetimi ile Amerikalı Müslümanlar arasındaki yakınlaşmayı gösteren diğer önemli gelişmelerden birisi de son yıllarda Amerikan yönetimi 
tarafından gelenek haline getirilen iftar davetleridir. Bu davetlerin her biri Müslümanlarla Amerikan yönetimi arasında önemli bir diyalog fırsatı olmuştur. 
Müslümanların Beyaz Saray'da ağırlanması geleneği ilk olarak Clinton döneminde, Hillary Clinton'ın öncülüğünde, İslami bayramlar vesilesi ile başlamış, Müslümanlar bayram tebriği için Beyaz Saray'a kabul edilmişlerdir. 2001 yılında ise ilk defa Müslümanlar bir Amerikan Başkanı tarafından organize 
edilen iftar yemeği için Beyaz Saray'a konuk edilmişlerdir. 

Amerikan Dışişleri Bakanlığında, Dışişleri Bakanının katılımıyla gerçekleştirilen iftar davetleri ise, daha önce de belirttiğimiz gibi Madeleine Albright 
döneminde başlatılmıştır. Müslümanlarla Amerikan halkı arasındaki ilişkinin geliştirilmesi üzerinde duran ve bunun için çeşitli projelere destek veren 
Albright, verdiği iftar davetlerinin de bu açıdan çok önemli olduğunu sık sık vurgulamıştır. 2000 yılının Ramazan ayında verdiği ikinci iftar davetinde 
Madeleine Albright bu çalışmalarını şöyle anlatmıştır:
Sizleri Dışişleri Bakanlığında ağırlıyor olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Pek çoğunuzun da bildiği gibi, ilk defa geçtiğimiz yıl bir iftar yemeğinde 
burada biraraya gelmiştik ve umarım bu yıllarca devam eden bir gelenek haline gelir. Ramazan ayı ve oruç, Müslümanlara Allah'ın varlığını ve Muhammed Peygamber (sav)'in mesajının gücünü bir kez daha hatırlatır... Geçtiğimiz yıldan sonra Dışişleri Bakanlığının 'Amerika'da İslam' adlı bir internet sitesini hizmete açtığını söylemekten gurur duyuyorum. Bu sitenin amacı, İslam'ın Amerika'nın günlük hayatında etkili bir pozitif güç haline geldiğinin ve Amerikalı Müslümanların güvenlik, ekonomi ve vatanımızın özgürlüğü gibi konularda gün geçtikçe daha büyük rol oynamaya başladıklarının halkımız tarafından öğrenilmesini sağlamaktır... Aynı şekilde Müslüman topluluklarla başlattığımız bireysel ve uluslararası programlar da hayati bir önem taşımaktadır. Bu girişimler, seçkin Müslümanların ülkemize gelip fikir alışverişlerinde bulunmalarını teşvik edecektir... 

Bu arada genç Amerikalı Müslümanların Bakanlığımızın çalışmalarına katılıp, yeteneklerinden bizleri de faydalandırmalarını ısrarla teşvik ediyoruz... 
Bununla birlikte Dışişleri Bakanlığında ve diğer devlet dairelerinde çalışanların İslami kuralları ve gelenekleri öğrenmeleri için özel eğitim programları 
düzenliyoruz. Geçtiğimiz bir iki yıl boyunca, doğru cevabı bulabilmek için önemli girişimlerde bulunduk. Bir diyalogu başlattık ve genişlettik. 

Ama hala yapılması gereken çok şey var. Amerikalı Müslümanların, Amerikan politikasını yönlendirenlerle ilişkiye geçmeleri hayati önem taşıyor. 
Dahası onların bu politikayı belirleyen kişiler haline gelmeleri gerekiyor.54 
Görüldüğü gibi Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Müslüman toplumu ile Amerikan halkı ve yönetimi arasında bir nevi köprü vazifesi görmüş ve İslam'a 
duyulan ilginin artmasında öncü rol oynamıştır. Bu konuşma İslam'ın Amerika'da ne derece etkin bir pozisyona geldiğini göstermesi açısından da dikkat çekicidir. Bundan on yıl öncesinde Amerikalı Müslümanlar, kendi içlerine kapalı bir sosyal yaşam sürerken, üstelik günlük hayatlarında pek çok zorlukla karşılaşırken, şimdi artık Amerika'nın Dışişleri Bakanı tarafından Amerikan politikasını yönlendiren kişiler olmaya davet edilmektedirler. 

Albright döneminde başlatılan iftar davetleri, kendisinden sonra makamını devralan Colin Powell tarafından da devam ettirilmiştir. 29 Kasım 2001 
tarihinde Bakanlıkta verilen iftar yemeğinde kısa bir konuşma yapan Powell, temel olarak şu noktalar üzerinde durmuştur:

Ramazan ayı Müslümanların dua edip oruç tuttukları bir aydır. Bu yıl aynı zamanda tüm Amerikalıların da derin düşüncelere daldıkları bir dönem oldu. 
11 Eylül trajedisinin üzerinden henüz üç aydan kısa bir süre geçti ve hepimiz hayatımızı bir kez daha gözden geçiriyor ve ailemize, toplumumuza ve 
inançlarımıza olan bağlılığımızı bir kez daha güçlendiriyoruz. Aslında bu yıl Ramazan ayı, Müslüman olmayan pek çok Amerikalının da bu zamanın 
hayatlarındaki önemli bir süreç olduğunu fark ettikleri bir dönem oldu. Ancak halen bazı çevrelerin İslam'la ilgili akıllarında sorular var ve bu durum 
Müslüman olanların biz Müslüman olmayanlara pek çok şey anlatabilecekleri bir imkan. Umarım hepiniz ülke çapında, Müslüman olmayanlara dininizi daha çok anlatmak, sizlerden bir şeyler öğrenmek isteyen bizlere yardımcı olmak için bunu bir fırsat olarak görürsünüz. Aynı masada oturduğum kişilerden Hıristiyanlara ve Yahudilere nasıl ulaştığınızı, onlara hepimizi rahmet sahibi Allah'ın yarattığını ve birbirimizi sevmemizin Allah'ın bize bir emri olduğunu anlattığınızı gösteren harika anılar dinledim. Masada ayırımcılıkla ilgili konuştuğumuz konulardan çok etkilendim. Bu beni derinden etkiledi, 
çünkü ben de bir azınlık mensubuyum. Geçmişimi asla unutmayacağım... Ve bu akşam burada konuştuğumuz konulara her zaman hassasiyet göstereceğim.55 
Müslümanlara verdiği iftar yemekleri ile dikkat çeken bir diğer yönetim birimi de Savunma Bakanlığıdır. Savunma Bakanlığında resmi olarak iftar davetleri 
verilmesi geleneği 1998 yılında başlamıştır. Genellikle Savunma Bakanı yardımcısı tarafından düzenlenen bu iftarlara, bakanlıkta ve Amerikan ordusunda görev yapan Müslümanlar katılmaktadır. 1999 yılında düzenlenen iftar yemeğinde dönemin Savunma Bakanı Yardımcısı John Hamre şunları söylemişti: 

Bu gece buraya davet edildiğim için gurur duyuyorum. Bundan bir yıl önce, burada Savunma Bakanlığında bir iftar yemeğinde daha biraraya gelmiştik. 
Beni ikinci defa böyle bir organizasyona davet etmiş olmanız bana şeref verdi. Size minnettarım. Geçen yıl da söylediğim gibi Luther mezhebine bağlıyım 
ve Müslüman değilim, bu nedenle bu gecenin sizin için ne ifade ettiğini tam anlamı ile kavrayamıyor olabilirim. Ancak sizin için ne kadar önemli olduğunu 
anlıyorum, çünkü ben de dindar bir insanım. Bütün bir gün boyunca kendinizi Allah'a adamanızın ve sürekli Allah'ı anmanızın ne kadar büyük bir his olduğunu 
anlıyorum... Ben anayasamızdaki değerlerin tüm dinlerin ortak değerlerini savunduğuna inanırım. Anayasada geçen hiçbir söz yoktur ki Müslümanlara ters 
gelsin. Aslında bu ideal (farklı dinlerden ve milletlerden herkesin ABD'de bir arada yaşayabileceği) Kuran'da da yeri olan bir şeydir: 'Ey insanlar, gerçekten, 
biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) 
olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.' (Hucurat Suresi, 13)56 
Hamre'nin konuşması, hem kendisinin de dindar olduğunu vurgulaması, hem Müslümanlara karşı gösterdiği yakınlık ve sevgi, hem de konuşmasında Kuran'dan ayet kullanması açısından çok dikkat çekicidir. Savunma Bakanlığı tarafından verilen iftar davetinin üçüncüsü geçtiğimiz yıl, 30 Kasım 2001 günü Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz'in katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Wolfowitz konuşmasına Endonezya'da büyükelçilik yaptığı zaman öğrendiği, "Selamün aleyküm" sözleri ile başlamış ve şunları dile getirmiştir:

İnançlı Müslümanlar ibadet etmek ve Allah'a yönelmek için her biraraya geldiklerinde, inançları bir kez daha pekişir ve asırlar boyunca İslam'ın insanlığa 
kazandırdığı büyük değerleri hatırlarlar. Hz. Muhammed oruç tutan bir kişiye yemek yedirenin Allah katında büyük sevap alacağını söylemiştir. Bugün bu 
cömertlik duyguları ile burada toplandığımız için, aldığımız sevapların zevkini tadıyoruz. Bu hislerimizi diğerleri ile paylaştığımız için şükrediyoruz.57 
Beyaz Saray'da ise ilk olarak Hillary Clinton 1996 yılında Ramazan Bayramı nedeni ile Müslümanları konuk etmiş ve her davette Müslümanlara önemli 
mesajlar vermiştir. Ramazan ayının Müslümanlar için ne ifade ettiğini çalışanların arasında bulunan Huma Abedin isimli Müslüman bayandan bizzat 
gözlemleyerek öğrendiğini söyleyen Bayan Clinton, Müslümanlarla kurulacak diyaloğa özel önem verdiğini sık sık dile getirmiştir. Hatta 1999'daki kabul 
sırasında bunun için dua ettiğini de söylemiştir:

Müslümanların sık sık ettiğini öğrendiğim şu duayı ben de ediyorum: "Sen bize yol göstermedikçe bizim hiçbir zorluğu aşmamız mümkün olmaz. 
Allah'ım yalnızca senin yardımın ile biz zorlukları aşabiliriz." Allah'ın yardımı ve ülkemizde ve dünyada milyonlarca insanın çalışmaları, cesareti ve 
umudu ile daha güvenli, huzur ve barış dolu bir gelecek inşa edebileceğimize inanıyorum.58 

Hillary Clinton tarafından başlatılan bu geleneği, Beyaz Saray'daki son yılında Başkan Bill Clinton devralmış ve Ramazan Bayramı'nda Müslümanları 
o kabul etmişti. Kuran ayetleri okunarak başlanan toplantıda, Bill Clinton da konuşmasında Kuran'dan ayetler kullanmış ve sık sık İslam'a duyduğu 
ilgiyi dile getirmişti:

İmam'ın Kuran'da okuduğu bölümde, Allah'ın insanları birbirleri ile çatışmaları için değil, tanışmaları için farklı ırklarda yarattığı bildiriliyordu. Bence 
bu çok etkileyici. Tevrat'ta insanların yabancılara yüz çevirmemeleri, bunu yapanın Allah'ın kanunlarına karşı geldiği anlatılır. İncil'de ise insanlara 
komşularına iyi davranmaları söylenir. Ancak Kuran'da Allah'ın milletleri ve ırkları birbirlerini tanısınlar, düşüncelerini paylaşsınlar diye yaratmış 
olduğunun belirtilmesi bence muhteşem bir şey... Şunu söylememe izin verin, bence dünyanın İslam'dan öğreneceği çok fazla şey var. Dünyada her 
dört insandan biri Müslüman. Amerikalılar üniversitelerde ve liselerde İslam'ı öğreniyorlar. Benim de kızım lise öğrencisi iken İslam tarihi dersi almış 
ve Kuran'ın büyük bölümünü okumuştu. Hatta okuldan geldikten sonra bizleri de bu konuda eğitiyor ve bize sorular soruyordu. Sizlerden bir kez daha 
bu ülke insanlarının sizin dininizi, ibadetlerinizi, geleneklerinizi daha iyi anlamaları için kendinizi, dininizin değerlerini ve insanlığa sağladığı katkıları 
onlara anlatmanızı rica ediyorum. Kuran'da insanlara, kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa başkalarına da öyle davranmaları gerektiği bildirilmiştir. 
Ve kendimiz için istemediğimiz bir şeyi başkaları için de istemememiz ve barış için çaba göstermemiz....59 
Başkan Bush döneminde ise bugüne kadar hiç olmayan bir şey yaşandı ve Amerikan tarihinde ilk defa Başkan tarafından bir iftar daveti düzenlendi. 
Bush'un düzenlediği iftar yemeğine, Müslüman ülkelerin büyükelçileri ve Müslüman organizasyonların başkanları katıldı. Başkan'ın davette yaptığı 
konuşma yine, İslam'ı öven, farklı inançları diyaloğa ve uzlaşmaya davet eden nitelikteydi: 
Ramazan ayı iman eden Müslümanların dua edip oruç tuttukları bir aydır. Bu gece Allah'ın büyüklüğünü ve bizlere barış içinde yaşayıp komşularımıza 
yardım etmemizi emrettiğini bir kez daha anıyoruz. Bütün dünya bu dinden (İslam) ve başarılarından faydalanmaya devam ediyor. Ramazan ayı ve 
önümüzdeki tatil dönemi, farklı dinlerden insanların birbirlerinden bir şeyler öğrenmesi için iyi bir fırsat olacaktır. Ve daha çok öğrendikçe, ne kadar 
çok ortak noktamız ve inancımız olduğunu keşfedeceğiz. Bizler ailelerimize değer veriyor, çocuklarımızı seviyor ve koruyoruz. Allah'ın adaletine güveniyor 
ve insanların ahlaki sorumlulukları olduğuna inanıyoruz. Ve gelecekten hepimiz barış bekliyoruz. Ortak olan çok yönümüz ve birbirimizden öğreneceğimiz 
çok şeyimiz var.60 
Tüm bu iftar yemekleri ve bu yemeklerde verilen demeçler, Müslümanlarla Amerikan yönetimi arasındaki ilişki açısından son derece önemlidir ve 
Müslümanların Amerikan toplumu ve kültürü üzerinde etkinlik kazanmaya başladığının bir göstergesidir. Amerika'nın Müslümanlarla ilişkisi bu davetler 
ve çeşitli görüşmelerle sınırlı kalmamaktadır. Müslümanlar artık Amerika'nın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir ve sosyal yaşamın her alanında aktif 
olarak yer almaktadırlar. Bunun en anlamlı örneklerinden birisini de Amerikan ordusunda görev yapmakta olan Müslümanlar oluşturmaktadır.

Amerikan Ordusundaki Müslümanlar

Amerikan ordusu, Müslümanların gün geçtikçe sayısının arttığı ve varlıklarını kabul ettirdikleri kurumlardan birisidir. 1990'ların başında 2500 Müslümanın 
görev yaptığı Amerikan ordusunda, bugün yaklaşık 15-20 bin Müslümanın görev yaptığı bilinmektedir.61 Bu sayının hızla artışında etkin olan iki faktörden 
birisi, Amerika genelinde de Müslüman nüfusun sayısında görülen artıştır. Diğer faktör ise, Amerikan ordusunun Müslüman ülkelerde görev yapan birliklerinde
 bulunan askerlerin bu görevleri sırasında İslam'dan etkilenerek din değiştirmeleridir. Bu sayının sürekli artıyor olması orduda görev yapan Müslümanların ibadetlerini rahatlıkla yerine getirebilmeleri için kendilerine çeşitli imkanlar sunulmasını sağlamıştır. Bunlardan ilki, 1993 yılında bir Müslüman din adamının, Müslüman askerlere dini konularda yardımcı olması için ordu tarafından görevlendirilmesidir. Bu, ordudaki Müslümanların varlığının resmi olarak tanındığının önemli bir göstergesidir. Amerikan ordusu askerlerinden Albay Herman Keizer 1994 yılında yaptığı bir konuşmada bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: 

"Bu, son on yıl içerisinde Müslümanların silahlı kuvvetlerde sayısının gittikçe artığını göstermektedir ve Amerikan toplumunda Müslümanların sayısının 
artmasının doğal bir yansımasıdır... Şu an İslam Amerika'da en hızlı yükselen dindir."62 

Bu gelişmeyi, Müslümanlara verilen yemeklerden domuz etinin çıkarılması, Cuma günü namaz saatinde Müslüman askerlere namazlarını kılmaları için izin 
verilmesi, hacca gitmek isteyen Müslümanlara kolaylık sağlanması gibi Müslüman askerlerin hayatını kolaylaştıran imkanların sağlanması izlemiştir. 
Amerikan ordusunun Müslüman askerlerine sağladığı bu kolaylıklar 1998 yılında The Washington Post gazetesinde yer alan bir haberde şöyle aktarılmaktadır:
Ramazan ayında Müslümanlar gün boyunca yemek yemiyor ve bir şey içmiyorlar. Komutanlar da oruç tutan askerlerine, zaman zaman ağır fiziksel 
egzersizlerden onları muaf tutmak gibi, gerekli kolaylığı sağlamakla yükümlüler. Ayrıca oruçlarını bozabilsinler ve isteyenler iftardan sonra toplu kılınan 
namazlara katılabilsinler diye çalışma saatlerine esneklik de getiriliyor.63 
Görüldüğü gibi Müslümanlara Amerikan Silahlı Kuvvetleri genelinde oldukça ilgi gösterilmekte ve ihtiyaçları mümkün olduğunca karşılanmaya çalışılmaktadır. 
Bunun önemli nedenlerinden birisi elbette Amerikan halkının dindar yönüdür. Pek çok Amerikalının Allah'a olan inancı, özellikle İslami değerleri öğrendikten 
sonra, Müslümanlara karşı saygılı ve hoşgörülü bir tavır sergilemesini sağlamaktadır. Bunun güzel örneklerinden birisi eski Savunma Bakan Yardımcısı John Hamre'nin yaptığı konuşmada da görülmektedir: 
Sanırım Müslümanlar ve Hıristiyanlar olarak bizler, tek bir Allah'ın hakimiyeti altında yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz... 
Bizler ortak bir inanca sahibiz ve kardeşiz. Kimi zaman insanlar için hangi elbisenin moda olduğu, en son model arabaların neler olduğu gibi maddi 
kavramlar dışında hiçbir değerin kalmadığı günümüz Amerikasında, sizin gibi Allah'a karşı sorumluluklarını yerine getiren, zekat veren, bağışta bulunan 
daha geniş bir ufka sahip insanlarla olmak çok güzel. Bu harika bir şey. Siz yanında bulunulmaktan çok zevk alınacak insanlarsınız.64 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder