31 Ağustos 2019 Cumartesi

KÜRESEL YÖNETİŞİM MÜMKÜN MÜDÜR? GEREKLİ MİDİR?. BÖLÜM 5

KÜRESEL YÖNETİŞİM  MÜMKÜN MÜDÜR? GEREKLİ MİDİR?.  BÖLÜM 5




Adil Ticaret veya RugMark gibi etiketleme sistemleri genel itibariyle birtakım iyi şeyler yapıyor olabilir, fakat bu etiketlerin ne kadar bilgilendirici olduğunu ve 
muhtemel etkilerinin boyutunu sorgulamalıyız. Ayrıca, NGO’ların başını çektiği çabalar, kurumsal sosyal sorumlulukların bir ileriki aşamasıdır. Nihayetinde, şir-
ketleri motive eden bilançolarındaki kâr hanesidir. Şirketler müşterilerinin takdirlerini kazanacaksa, sosyal ve çevresel projelere para yatırma hususunda istekli olurlar. Ancak ne şirketlerin güdüleri ile toplumun güdülerinin genel olarak uyumlu olduğunu varsayabiliriz, ne de şirketlerin sosyal amaçlı faaliyetlere yönelik gönüllülüğünü abartmalıyız. 

Etiketleme ve diğer pazar-odaklı yaklaşımlara yönelik en temel itiraz, bu yaklaşımların standart-belirlemenin sosyal boyutunu görmezden geldiği şeklindedir.

Örneğin, sağlık ve güvenlik tehlikelerine karşı alışılagelmiş yaklaşım etiketlemeyi değil, standardı gerektirir. Eğer etiketleme sistemi çok iyi işliyorsa, neden bu meseleleri de insanların ne kadar risk almak istediklerine kendilerinin karar vermesini sağlayarak aynı şekilde halletmiyoruz? Bildiğim kadarıyla, liberal ekonomistler bile kurşun boyası içeren Çin yapımı oyuncaklarla mücadele etmenin en iyi yolunun, bu oyuncakları belirsiz ve yüksek kurşun içerikli şeklinde etiketlemek ve tüketicilere kendi tercihlerini ve sağlık-fiyat unsurlarını dikkate alarak seçim hakkı tanımak şeklinde bir öneride bulunmadı. İçgüdülerimiz ise bunun yerine bizi, daha fazla düzenleme yapılmasına ve mevcut standartların daha iyi uygulanmasına yöneltiyor. Amerika’daki oyuncak sanayi bile Amerika’da satılan tüm oyuncakların zorunlu güvenlik testi standartlarına tabi tutulmasını federal hükümetten talep etti.22 

Bu tür durumlarda birçok nedenden dolayı hükümet odaklı ve yeknesak standartları tercih ederiz. Tüketicilerin doğru seçimleri yapacak yeterli bilgileri veya ellerindeki bilgiyle süreci takip edebilecek kapasiteleri olduğu konusunda kuşku duyabiliriz. Bireysel tercihlerin yanı sıra sosyal amaçlar ve normların önemine inanabiliriz. 
Her ne kadar içimizde fiyatın kölesi olma heveslisi birtakım insanlar bulunmakta ise de, bir toplum olarak onlara bu konuda izin vermemiz pek mümkün 
gözükmüyor. Nihayetinde, kendi yüksek çıkarlarını düşünen bireyler toplumun geri kalanı için sorunlar oluşturabilir ve bu nedenle bu bireylerin seçim özgürlüğünün sınırlanması gerekebilir. Uzak durulması gereken varlıklara yatırım yapmış bankaların veya çalışma şartları kötü işyerlerinin diğer insanlara yönelik oluşturacağı kargaşayı tekrar bir düşünün. 

Bu sebepler, sağlık ve güvenlik risklerine uygulandığı kadar sosyal ve ekonomik konulara da uygulanır. Dolayısıyla, etiketleme ve sertifikasyonun küresel ekonominin ortaya çıkardığı yönetişim sorunlarıyla başa çıkılmasında çok sınırlı bir rol oynayabileceği belirtiliyor. 

Küresel yönetişimin sınırları. Küresel yönetişim, yukarıda belirtilen sorunları çözme noktasında çok sınırlı bir etkiye sahiptir. Tercihler, olaylar ve kapasiteler 
bağlamında farklı toplumlar arasındaki derin ayrılıklar üzerine kurulu sorunlarla uğraşıyoruz. Teknik düzeltmeler sorunu çözmüyor. Düzenleyici ağlar, pazar-odaklı çözümler, kurumsal sosyal sorumluluk ile uluslararası karşılıklı görüşmelerden hiçbirisi sorunu çözmüyor. En iyimser görüşle, bu yeni yönetişim modelleri sadece küresel yönetişim umudunu canlı tutuyor. Sunulan çözümlerin aşırı-küreselleşmiş dünya ekonomisinin ağırlığını taşıyamadıkları çok açık. Zira, dünya tek bir siyasal toplum boyutuna sıkıştırılamayacak ölçüde çok çeşitlidir. 

Kurşun boyalı oyuncak olayında, pek çok kişi en kesin ve doğru çözümün ulusal standartların devam etmesi olduğunu söyleyebilir. Amerika, kendi sağlık ve güvenlik standartlarını belirlemeli ve sadece bu standartları karşılayan oyuncakların ithalatına izin vermelidir. Eğer diğer ülkeler başka standartlar uygulamak isterlerse veya pratik nedenlerle Amerika standartlarının aynısını uygulayamazlarsa, bu ülkeler de benzer şekilde kendi standartlarını belirleme hakkına sahip olmalılar. 
Ancak bu ülkeler, Amerikan standartlarını karşılamadığı müddetçe ürünlerini serbestçe Amerika’ya ihraç etmeyi beklememelidir. Bu yaklaşım, ülke açısından maliyetli sonuçlara yol açsa da ülkeye kendi düzenlemelerini muhafaza etme imkanı veriyor. 

Aynı prensibi finansal düzenlemelere, işçi standartlarına veya ulusal standartlardaki farklılıklardan kaynaklanan diğer ihtilaf alanlarına uygulayamaz mıyız? 

Evet, yapabiliriz ve yapmalıyız. 

Küreselleşme ve Kimliklerin Canlanması 

Nick Hornby’nin 2009 yılındaki “Juliet, Naked” adlı komik hikayesinin ana karakterlerinden Duncan, Tucker Crowe adında anlaşılması güç ve toplumdan 
izole bir Amerikan rak müzik sanatçısını saplantı haline getirir. Dunkan’ın hayatı Crowe’un etrafında döner: Onun hakkında dersler verir, toplantılar ile kongreler 
organize eder ve bu büyük adam üzerine yayımlanmamış bir kitap yazar. İlk başlarda, Dunkan’ın etrafında bu tutkusunu paylaşabileceği birkaç insan vardır. En yakın Tucker Crowe hayranı 60 mil uzakta yaşamaktadır ve Duncan onunla yılda sadece bir veya iki defa buluşabilmektedir. Sonra internet ortaya çıkar. Duncan bir internet sitesi kurar ve dünya çapına yayılmış aynı derecede tutkulu yüzlerce Tucker Crowe hayranı ile iletişime geçer. Hornby’nin yazdığı üzere, “artık en yakın hayranlar Duncanın dizüstü bilgisayarında yaşamaktadır” ve Duncan her an onlarla konuşabilmektedir.23 

Yeni bilgi ve iletişim teknolojileri, sıradan insanları ortak ilgi alanları etrafında bir araya getiriyor ki Peter Singer ve Amatya Sen’in de dahil olduğu akademisyenler bu yolla dünyanın küçüleceğini umuyor. Bu küresel ağlar sayesinde, yerel bağlar daha önemsiz hale gelirken, uluslararası ahlaki ve siyasal topluluklar daha da büyüyor. 

Acaba gerçekten öyle mi? 

Her ne kadar Duncan’ın hikayesi tanıdık gelse de (internet sayesinde hayatlarımızda benzer dönüşümler hep oluyor), bize tüm meseleyi açıklamıyor. Küresel etkileşim gerçekten yerel ve ulusal kimlikleri aşındırıyor mu? Gerçek hayattan kesitler çok farklı ve oldukça şaşırtıcı sonuçlar ortaya koymaktadır. 

Mesela Netville olayını düşünelim. 

1990’ların ortasında Toronto’nun banliyölerindeki yeni bir ev geliştirme projesi ilginç bir deneye sahne oldu. Kanada’daki bu evler baştan aşağı son model teknoloji iletişim altyapısı ile inşa edildi ve yeni internet teknolojileri ile donatıldı. Netville sakinlerinin yüksek hızda internete, görüntülü telefona, çevrimiçi (on-line) müzik kutusuna, çevrimiçi (on-line) sağlık hizmetlerine, tartışma forumlarına ve eğlence ile eğitim uygulamalarına ulaşma imkanları vardı.24 

Bu üst düzey teknoloji, şehri küresel vatandaş yetiştirmek için ideal bir ortam haline getirdi. Netville sakinleri uzak mesafelerin baskısından kurtuldu. Onlar 
dünyadaki herhangi bir kişi ile komşuları imişcesine iletişime geçebiliyor, kendi küresel bağlarını oluşturuyor ve siber uzayda sanal topluluklara katılabiliyordu. 
Gözlemcilerin beklentisi, bu kişilerin kimliklerini ve menfaatlerini yerel ölçekten ziyade küresel ölçekte tanımlamaya başlamalarıydı. 

Ancak, gerçekte ortaya çıkan sonuç çok farklıydı. Servis sağlayıcısı, teknik sorunları gerekçe göstererek bazı evleri internet bağlantısız bıraktı. Bu da araştırmacıların internet bağlantısı olan ile internet bağlantısı olmayan sakinleri karşılaştırmasına ve internet bağlantısı olmanın ortaya çıkardığı sonuçlarla ilgili 
tespitlere ulaşılmasına imkan sağladı. İnternet bağlantısı olan insanlar bırakın yerel bağlarının aşınmasını, mevcut yerel sosyal ilişkilerini daha da güçlendirdi. İnternet bağlantısı olan sakinler, internet bağlantısı olmayan sakinlere göre komşularının daha çok farkına vardılar, onlarla daha sık konuştular, onları daha fazla ziyaret ettiler, daha fazla yerel telefon araması yaptılar. İnternet bağlantısı olan sakinler, yerel organizasyonlar yapmaya ve ortak problemlerle ilgili toplumu bir araya getirmeye daha fazla eğilim gösterdiler. Bu sakinler, bilgisayar ağlarını barbekü partileri organize etmekten yerel çocuklara ödevlerinde yardımcı olmaya kadar bir dizi sosyal aktivite için kullandılar. Bir oturanın söylediği üzere Netvill’de “birçok toplulukta göremeyeceğiniz ölçüde bir yakınlık” ortaya çıktı. Küresel bağlılık ve ağları arttırması beklenen ortam, bunun yerine yerel sosyal ilişkileri güçlendirdi. 

Bilgi ve iletişim teknolojileri ne kadar gelişirse gelişsin, bunların bizi küresel bilinç ve uluslararası siyasal topluluklar haline getireceğini zannetmemeliyiz. Mesafeler önemlidir. Yerel bağlarımız hâlen büyük ölçüde bizi ve menfaatlerimizi belirliyor. 

Dünya Değerler Araştırması dünya genelindeki bireylerin davranışlarını ve bağlılıklarını periyodik olarak ölçüyor. Geçenlerdeki bir ankette 55 ülkeden insanlara yerel, ulusal ve küresel kimliklerinin güçlülüğü konusunda sorular yöneltildi. Dünya genelinde sonuçlar benzer idi ve çok öğretici oldu. Anketler gösterdi ki, ulus devlete bağlılık diğer bütün kimliklerden ağır basıyor. İnsanlar kendilerini öncelikle mensup oldukları ülkenin vatandaşı, daha sonra yerel topluluğun bir üyesi ve en sonra “küresel vatandaş” olarak görüyor. İnsanların kendilerini ülkelerinden ziyade dünya ile tanımladığı tek istisna ise, şiddetin hakim olduğu Kolombiya ve küçücük bir ülke olan Andora oldu.25 

Bu araştırmalar, elitler (seçkinler) ve halkın geri kalanı arasındaki önemli uçurumu gözler önüne seriyor. Güçlü küresel vatandaşlık duygusu, refah ve eğitim seviyesi yüksek bireylerle sınırlı kalma eğilimi gösteriyor. Bu durumun tersine, ulus devlete bağlılık ise genel olarak alt seviyedeki sosyal sınıf bireylerinde daha güçlüdür. (ve buna bağlı olarak küresel kimlikler daha zayıftır) Muhtemelen bu bölünme o kadar da şaşırtıcı değildir. Zira, nitelikli profesyoneller ve yatırımcılar ortaya çıkan küresel fırsatlardan en çok faydalanan kesim olmaktadır. Ulus devlet ve ulus devletin ne yaptığı, küresel fırsatlardan nemalanan insanlara göre daha az vasıflı ve yerel boyutta çalışan insanlar için daha fazla anlam ifade ediyor. Bu fırsat eşitsizliği ise küresel yönetişim fikrinin karanlık bir yüzünü ortaya çıkarıyor. Bu nedenle, uluslararası siyasal toplumların inşası, küreselleşmiş elitlerin büyük ölçüde kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirdikleri bir projedir. 

Küresel Yönetişim Değilse, Ne Olacak? 

Yeni küresel yönetişim biçimleri etkileyici ve daha çok geliştirilmeyi hak ediyor, fakat sonuçta küresel yönetişim biçimlerinin birtakım temel sınırlılıkları var: siyasal kimlikler ve mensubiyetler hâlen ulus devlet etrafında şekilleniyor; siyasal topluluklar küresel ölçekten ziyade ulusal ölçekte oluşuyor; gerçek anlamda küresel normlar sadece birkaç konuda ortaya çıkıyor; ve gerçekleşmesi istenen kurumsal yapılanma konusunda dünya çapında temel görüş ayrılıkları mevcut. Yeni uluslararası mekanizmalar bazı ihtilafların şiddetini hafifletebilir, fakat bunlar gerçek yönetişimin yerini alabilecek şeyler değil. Tüm bunlar ise kapsamlı bir ekonomik küreselleşmenin temelinin oluşturulması için yetersiz kalmaktadır. 

Dünyanın siyasal bölünmüşlüğünü bir gerçeklik olarak kabul etmemiz ve bazı zor seçimler yapmamız gerekiyor. Bir ülkenin haklarının ve sorumluluklarının nerede bittiği ile diğer bir ülkenin haklarının ve sorumluluklarının nerede başladığını açık şekilde ortaya koymalıyız. Ulus devletlerin rolünü geçiştiremeyiz. Küresel siyasal bir toplumun doğuşuna tanıklık ediyoruz zannıyla da hareket edemeyiz. İtiraf ve kabul etmeliyiz ki; bölünmüş bir siyasi yapı içeren küreselleşmenin sınırlılıkları vardır. Küresel düzenlemenin uygulanabilirliği, küreselleşmenin arzu edilen seviyelerde olmasını engelliyor. 

Aşırı-küreselleşmenin başarılı olması mümkün değil ve dolayısıyla bu olacakmış gibi yapamayız. 

Sonuç olarak, bu tür gerçekçi bir yaklaşım bizi daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir dünya düzenine götürebilir. 

Kaynakça ve Alıntılar;

1- Bu makale küçük değişikliklerle yazarın “ The Globalization Paradox:Democracy and Future of The World Economy ” (Norton, New York, 2011) kitabının 10 uncu bölümünden yazar tarafından 21. Yüzyıl’da Sosyal Bilimler dergisi için yapılan ekler ile yayına hazırlanmıştır. 
2-Sırasıyla Afrika Kalkınma Bankası (ADB) ve Dünya Turizm (Ticaret değil) Örgütü (WTO) 
* Çevirmen notu: VoxEU, Ekonomi Politikaları Araştırma Merkezi’nin (www.CEPR.org) ulusal sitelerden oluşan bir konsorsiyum ile birlikte kurduğu ekonomi odaklı politika portalıdır. 
3- Bakınız http://voxeu.org/index.php?q=node/2544. 
4- Bakınız Jeffrey Garten, “The Case for a Global Central Bank,” Yale School of Management, gönderim tarihi 21 Eylül 2009, http://mba.yale.edu/news_events/CMS/Articles/6958.shtml. 
5- Carmen Reinhart-Kenneth Rogoff, “Regulation Should Be International,” Financial Times, 18 Kasım 2008, 
http://www.ft.com/cms/s/0/983724fc-b589-11dd-ab71-0000779fd18c.html?nclick_check=1 
6- David Epstein-Sharyn O’Halloran, Delegating Powers: A Transaction Cost Politics Approach to Policy Making under 
Separate Powers, Cambridge University Press, Cambridge -New York, 1999. 
7-Anne-Marie Slaughter, A New World Order, Princeton University Press, Princeton-Oxford, 2004. 
* Çevirmen notu: Sosyal içerme, bir diğer ifadesiyle sosyal bütünleşme; “yoksulluk riskiyle ve toplumsal dışlanma ile karşı karşıya olanların ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşama bütünüyle katılmaları ve içinde yaşadıkları toplumda normal kabul edilen yaşam ve refah standartlarından yararlanmaları için gereken fırsat ve kaynakları kazanmalarını sağlayan süreç” olarak tanımlanmaktadır. 
8- John G. Ruggie, Reconstituting the Global Public Domain — Issues, Actors, and Practices,” European Journal of International Relations, c. 10, 2004, s. 499-531. 
9- Uluslararası hukukta, küresel bir hükümet olmaksızın küresel boyutta etkili yasa kuralları yapmanın ve bunları uygulamanın mümkün olup olmadığı 
şeklinde paralel bir tartışma bulunmaktadır. Örnek için bakınız Jeffrey L. Dunoff - Joel P. Trachtman, eds., Ruling the World?: Constitutionalism, International 
Law, and Global Governance, Cambridge University Press, Cambridge-New York, 2009; Eric Posner, The Perils of Global Legalism, University of Chicago Press, 
Chicago, 2009 (Anne-Marie Slaughter’in daha önce atıf yapılan çalışmasına ek olarak) “Küresel kanun” fikrine karşılık olarak Posner, yasal kuruluşlar 
(yasa koyucu, yürütme ve yargı) olmaksızın hukukun davranışları kontrol altına alamayacağını kısa ve öz bir şekilde ifade etmektedir. 
10- Joshua Cohen–Charles F. Sabel, “Global Democracy?” International Law and Politics, c. 37, 2005, s. 779. 
11- Cohen-Sabel, 2005, p. 796. 
12- Peter Singer, One World: The Ethics of Globalization, Yale Uni. Press, New Haven,2002, s. 12. 
13- Amartya Sen, Identity and Violence: The Illusion of Destiny, W.W. Norton, New York, 2006. 
14- Amartya Sen, The Idea of Justice, Harvard University Press, Cambridge, MA, 2009, p. 143. 
15- Bakınız Cohen-Sabel, 2005; Charles F. Sabel-Jonathan Zeitlin, “Learning from Difference: The New Architecture 
of Experimentalist Governance in the EU,” European Law Journal, c. 14, no. 3, Mayıs 2008, s. 271-327. 
16- Stephen Castle, “Compromise With Britain Paves Way to Finance Rules in Europe,” New York Times, 2 Aralık 2009, 
(http://www.nytimes.com/2009/12/03/business/global/03eubank.html?_r=1&sudsredirect=true). 
17- Yunanistan AB üyesi olmasının yanı sıra diğer iki ülkeden farklı olarak Avro bölgesi üyesi de olduğundan Yunanistan’ın IMF’ye yönlendirilmesi kararı AB açısından çelişkili bir durum ortaya çıkardı. Nihayetinde, Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy ve Avrupa Merkez Bankası Bankası Jean-Claude Trichet’in bu konudaki muhalefetine rağmen, ısrarcı tutumu neticesinde Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dediği oldu. 
18- Bakınız “After Severe Recession, Stabilization in Latvia,” IMF Survey online, 18 Şubat 2010, 
http://www.imf.org/external/pubs/ft/survey/so/2010/CAR021810A.htm. 
19- Uluslararası anlaşmaları müzakere eden ulusal düzenleyicilerin elbette kendi menfaatleri vardır ve dolayısıyla uluslararası anlaşmalara kısmen iç politik baskıyı dengelemek adına girmektedirler. Bakınız David Andrew 
Singer, Regulating Capital: Setting Standards for the International Financial System, Cornell University Press, Ithaca, N.Y., 2007. 
20- Colleen E.H. Berndt, “Is Fair Trade in Coffee Production Fair and Useful? Evidence from Costa Rica and Guatemala and Implications for Policy,” Mercatus Policy Series, Policy Comment No. 11, George Mason University, Haziran 2007. 
21- Andrew Chambers, “Not so Fair Trade,” The Guardian, 12 Aralık 2009. 
(http://www.guardian.co.uk/commentisfree/cif-green/2009/dec/12/fair-trade-fairtrade-kitkat-farmers). 
22- Bakınız “Toy Makers Seek Standards for U.S. Safety,” New York Times, September 7, 2007 
http://www.nytimes.com/2007/09/07/business/07toys.html?_r=2. 
23- Nick Hornby, Juliet, Naked, Penguin, New York, 2009. 
24- Bu anlatım şu çalışmaya dayanmaktadır: Keith Hampton, “Netville: Community on and Offline in a Wired Suburb,” in Stephen Graham, ed., The Cybercities Reader, Routledge, London, 2004, 256-262. Bu atıf şu 
çalışmadan alınmıştır: Nicholas A. Christakis-James H. Fowler, Connected: The Surprising Power of Our Social Networks and How They Shape Our Lives, Little, Brown, New York, 2009. 
25- Burada özetlenen bilgi Dünya Değerler Araştırması veri bankasındandır; 
http://www.worldvaluessurvey.org/services/index.html. 



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder