14 Ağustos 2019 Çarşamba

DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS BÖLÜM 1

DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS  BÖLÜM 1




EROL MANİSALI
Nisan 2000 





İÇİNDEKİLER 

Önsöz 

Birinci Bölüm 

Başlangıcından 1960'a Kadar Kıbrıs 

1) Dört Bin Yıl Öncesinden Yakın Geçmişe 
2) Kıbrıs'ın Osmanlı İmparatorluğu'na Katılışı 
3) İngiliz Yönetimi Dönemi 
4) Kıbrıs'ta Türklerin, Rumlar ve İngilizlerle Çatışmaları 
5) Lozan Sonrasında Kıbrıs Türkleri ve Bir Benzerlik 
6) İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Rumların Artan Enosis Girişimleri 
7) Sömürgelerinden Çekilen İmparatorluk ve Ortada Duran Kıbrıs 


İkinci Bölüm 

1960 ve Sonrası 

1) Zürih ve Londra Konferansları ve Kıbrıs Cumhuriyeti 
2) Antlaşmalardan Mutlu Olmayan Taraf, Enosisçiler ve Kilise 
3) Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Ortadan Kalkışı (1963) 
4) 1964-1974; Belirsizlik, Haksızlık ve Acılı Yıllar 


Üçüncü Bölüm 

Türkiye Enosis'i Önlüyor; 1974, 
Yeni Bir Dönem 

1) 1974'e Beş Kala Durum Nasıldı? 
2) "Müdahale" Türkiye İçin Kaçınılmazdı 
3) Ulusal Çıkarları Korumanın Bedeli 
4) Türkiye Harita Çizebilir mi? 
5) Türkiye Başını Kaldırıyor mu? 
6) Müdahalenin Safhaları ve Uzun Maraton 
7) Amerikan Ambargosu ve Türkiye'nin Öğrendikleri 
8) KKTC'nin Kuruluşu ile Başlayan Dönem 

Dördüncü Bölüm 
Yeni Dönem, AB ve Kıbrıs 

1) AB Kıbrıs'a El Atıyor 
2) AB Devreye Giriyor 
3) Demirel-Denktaş Deklarasyonunun Önemi 
4) Dolaylı Enosis'e Götüren Yol; GKRY-AB İlişkileri 
5) Eski Yugoslavya, Eski Çekoslavakya ve Kıbrıs'taki Devletler 
6) Yunanistan ile GKRY Arasında Askeri İşbirliği 
7) Türk-Yunan İlişkileri ve Kıbrıs 

Beşinci Bölüm 
Türkiye ve Kıbrıs 

1) Kıbrıs'ın Türkiye İçin Taşıdığı Önem 
2) Türkiye'nin Uluslararası İlişkileri ve Kıbrıs 
3) Türkiye-Kıbrıs İlişkileri 

Altıncı Bölüm 
Son Gelişmeler ve Sonuç 

1) Helsinki Doruğu ve Kıbrıs 
2) Kıbrıs Türkiyesiz AB'ye Girerse Sonuç Ne Olur? 
3) Gerçek Barış Nasıl Sağlanır 

Kaynaklar 

*** 


Erol Manisalı-Dünden Bugüne Kıbrıs 

ÖNSÖZ 

Bu küçük kitapta Kıbrıs konusu, eski yıllardan başlayarak bugüne kadar getirilmiş ve yarına ışık tutacak değerlendirmelere yer verilmiştir. Bugün 
Kıbrıs'ta KKTC'nin varlığı, bölge uzmanı Dr.Andrew Mango'nun da yazdığı gibi, "İngiltere'nin imparatorluk topraklarından geri çekilmesinden sonra, Kıbrıs'taki 
Türk tarihinin ve varlığının korunması için ortaya çıkmıştır. Adada Rumların (ve Yunanistan'ın) ne kadar hakları varsa, Kıbrıs Türklerinin (ve Türkiye'nin) de o 
kadar hakkı vardır. Rum Devleti ne kadar meşru ise KKTC'de o kadar meşrudur." 
Avrupa ve Amerika dün olduğu gibi bugün de Yunanistan'ın arkasında durduğu ve ona destek verdiği için, Rumlar ve Yunanistan Kıbrıs'ta (ve Ege'de) üstünlüğü ellerine geçirmek iskemektedirler. Eğer Avrupa ve ABD Yunanistan'ın arkasında durmamış olsalardı, Yunanistan Kıbrıs ve Ege'de "üstünlük sağlama" 
politikasından vazgeçer, Türkiye ile "adil ve dengeli" bir anlaşma yapmak zorunda kalırdı. 

Kıbrıs konusu, Kıbrıs Türk halkının (ve KKTC) yaşam hakkının ve egemenliğinin korunması ve ada üzerinde Türkiye ve Yunanistan arasında bir denge sağlanması meselesidir. Bu denge kabul edilmediği sürece uyuşmazlık çözülemez. 
Kitapta 1950'lerden bugüne kadar ortaya çıkan gelişmeler ana hatları ile ortaya kondu. 1990'dan sonra Avrupa Birliği'nin Kıbrıs konusuna "müdahale" etmesinin 
parametreleri nasıl değiştirdiği ve "adil ve dengeli" bir çözüm için, olanakları nasıl azalttığı ele alındı. 
Sürdürülebilir bir çözüm için AB'nin ve ABD'nin yapması gerekenler tartışıldı. 

Okurlara yeni bir boyut getirebilirsem bundan büyük mutluluk duyacağım. 

Erol MANİSALI 

*** 

DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS 

BİRİNCİ BÖLÜM 

Başlangıcından 1960'a Kadar Kıbrıs 

1) Dört Bin Yıl Öncesinden Bugüne Kıbrıs 


Kıbrıs adının Finike kökenli olduğunu savunan tarihciler vardır (1). Finike dilinde "kubru", "kıyı" anlamına gelmektedir. Finikelilerce bu adın kullanılması, Kıbrıs'ın Anadolu'ya "karşı bir kıyı" olmasından kaynaklanmaktadır. Prof.Firuzan Final ise araştırmalarında, bakır anlamına gelen "zabar" kelimesinden çıktığını, bunun Akatça dilinde Cypr olarak okunduğunu araştırmalarına dayandırmaktadır (2). 
Türkiye'nin 40 mil yakınında Doğu Akdeniz'de bulunan ada tarih boyunca, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının sıkıştırmaları ile doğmuştur. Yerbilimcilerin 
yaptıkları araştırmalara göre Kıbrıs adası Türkiye'ye, her yıl 2,5 cm. yaklaşmaktadır. 

M.Ö. 1450 yılında Eski Mısırlıların egemenliği altına giren Kıbrıs, daha sonra da Hititliler tarafından fethedilmiştir. M.Ö.350'de Perslerin adaya egemen 
olduğunu görüyoruz. Finikeliler ve Asurlular da adanın hakimleri arasına girmişlerdir. M.Ö.58'de Romalılar adayı fethetmişlerdir. 
Roma İmparatorluğu'nun M.S.395 yılında ikiye bölünmesinden sonra ada, Doğu Roma İmparatorluğu'nun denetiminde kaldı. 

M.S. 632 yılında adaya islâm fethinin, Suriye'den başladığını görüyoruz. Ancak Araplar, adada tam bir egemenlik kuramadılar. Haçlı Seferleri sırasında ada, 
1191'de, İngiliz Kralı Aslan Yürekli Rişar'ın (Richard) denetimi altına girdi. Ancak kral adayı önce Templer Şövalyelerine sonra da Guy de Lusignan'a bıraktı 
Lusinyenler (Lusignan) adayı 1489'a kadar egemenlikleri altında tuttular ve Katolik dinini yaygınlaştırdılar. Bu arada Cenevizler de adayı kısmen denetimleri altında bulunduruyorlardı. Memlüklerin bu dönem içinde, adanın bazı bölümlerinde etkili olduklarını ve adada İslâm eserleri bıraktıklarını 
görüyoruz. Daha sonra, 1432'den başlayarak, Venedik etkisinin, yavaş geliştiği görülür. 

Ada artık Venedik korsanlarının denetiminde idi. Bu durum, Akdeniz'de üstünlüğünü ortaya koymaya başlayan Osmanlı İmparatorluğu'nu rahatsız ediyordu. 
ll.Sultan Selim, Kıbrıs'ın fethinin zorunlu zorunlu olduğuna inanıyordu. 

1 Temmuz 1570'de başlayan ilk çıkarma, 1 Ağustos1571'de kesin sonucunu verdi. 
2) Kıbrıs'ın Osmanlı İmparatorluğu'na Katılışı 

Osmanlı İmparatoruluğu 1571'de adayı aldığı zaman Kıbrıs Venediklilerin eğemenliğindeydi ve adada katolik dini etkiliydi. Ortodokslar Katoliklerin büyük 
baskısı altında, özgürlükten yoksundular. Türklerin adayı alışlarında en çok Ortodokslar sevindiler. 

Ada tarih boyunca Mısırlılardan Hititlere, Asurlulardan Araplara kadar değişik bölgesel güçlerin hakimiyetine girmiş, Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarından 
göç almıştı. Bu nedenle çok karışık ve karmaşık bir toplumsal yapı sergiliyordu. 
Anadolu, Suriye, Ege ve Batı Roma'dan, hatta Afrika'dan gelenler Kıbrıs'ta, "çeşitlilik gösteren", heterojen bir sosyal doku oluşturmuşlardı. 
Venedik denetiminden dolayı Katolik dini egemendi. Ortodokslar büyük baskı altındaydılar. 
Bu nedenle Türklerin gelişi, en çok Ortadoks inancında olanları mutlu etmişti. 

Adanın, Mısırlılar, Hititler, Fenikeliler, Asurlular, Persler, Ptolemiler, Romalılar, Araplar, Bizanslılar, Lüsinyenler, Cenevizliler, Venedikliler ile 
süren serüveni, Türklerle son buluyordu. 

1571'de Kıbrıs'ın Venediklilerden alınmasından sonra ada'da artık Türk varlığı yerleşmeye başlıyordu. Katolik ve Lâtin baskısından bunalmış olan diğer 
topluluklarda hoşnuttular.Ada artık Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu için, 16) yüzyıldaki yükselme döneminin olanaklarından ve Osmanlı sınırları içindeki düzenli yönetimden adada yaşayan çeşitli guruplar da yararlanıyordu. 
Ada korsanların elinden kurtarılmış, Kıbrıs'ta yerleşik bir "imparatorluk düzeni" hakim olmaya başlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu içindeki bütün "kurumlar" 
Kıbrıs'ta da yerleşmeye başladı. 

Osmanlı İmparatorluğu ilk aşamada 30.000 Andolu insanını düzenli bir biçimde adaya yerleştirdi. Meslek gurupları, "biribirlerini tamamlayacak"bir biçimde 
seçilerek gönderiliyordu. Demirciler, marangozlar, dericiler, terziler, kuyumcular, ayakkabıcılar, dokumacılar, hayvan, tahıl ve meyva yetiştiriciler, 
taş ustaları bunların başlıcalarıydı. 

Bir korsan adası olan Kıbrıs artık hukuki, ekonomik ve kültürel olarak hem daha özgür, hem de daha düzenli bir yapıya kavuşmuştu. 
Osamanlı İmparatorluğu'nun ünlü "vakıflar" yönetimi Kıbrıs'ta yerleştirilmişti. 
Bu "Vakfiyeler", arada bazı boşluklar olmasına karşın bugüne kadar süre gelmiştir. 
Osmanlı İmparatorluğu döneminde adada su yolları, hanlar, köprüler, camiler, çeşmeler ve yeni yollar yapıldı. Bunların bir kısmı bugün de ayaktadır. 

3) İngiliz Yönetimi Dönemi 

Osmanlı İmparatorluğu 19) yüzyılın ikinci yarısında (1878), İngiltere'den Rusya'ya karşı destek sağlamak amacı ile, adanın mülk olarak Osmanlı 
İmparatoruğu'nda kalması koşulu ile "yanlızca idaresini" İngiltere'ye kiraladı. İngiliz idaresi 1878'de başladığında Kıbrıs'ta iki halk vardı; Türkler ve 
Rumlar. Diğer karışık gruplar çok az sayıdaydılar. Din olarak da Müslümanlar ve Ortodokslar çoğunluğu oluşturuyorlardı (3). 

Türk nüfusu adadaki toplam nüfüsun yüzde (%44)'ü idi. 
Vakıflar İdaresi'nin mülkü olan arazilerle birlikte, Türklerin adada sahip olduğu pay (%50)'nin üzerindeydi (4). 
Ancak İngiliz yönetimi sistemli bir biçimde hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde, adadaki Türk nüfusunun göçünü özendirmiştir. 
Öte yandan, Birinci Dünya Şavaşın'da Osmanlı İmparatorluğu ve İngiltere'nin düşman konumunda bulunmaları, Kıbrıs'taki Türklerin üzerinde büyük baskıların 
doğmasına yol açtı. 
1878'den sonra Kıbrıs'taki Türklerin (Ortodoks) ve İngiliz baskısı altında bulunmaları, Türk nüfusunun Anadolu'ya ve Londra başta olmak üzere diğer 
bölgelere göçmelerine yol açtı. 
Adada Türk kimliğinin silinmesi konusunda sistematik bir çabanın bulunduğunu görüyoruz. 

* Türk kimliği yok edilmeğe çalışılırken İngiliz ve Rum kimliği öne çıkarıldı. 
* Türkler üzerinde kültürel baskı uygulandı. Eğitim ve din alanlarında bunu görüyoruz. 
* Ekonomik olarak Türklerin olanakları kısıtlandı. 

Özellikle "Vakıf" malları, hileli bir biçimde İngiliz ve Rum özel şahıslarla, kiliselere geçirildi (5). 
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya ile birlikte olunca, 
İngiltere, adayı ilhak etmek için 1878'den beri yürüttüğü politikayı uygulama fırsatını buldu. İlk olarak 1917'de, bir "Krallık Emri" yayınlandı. Bu emirname 
ile Osmanlı vatandaşı olanların İngiliz vatandaşlığına geçebilecekleri "iznini" çıkardı. 

Bu tutumu, ada Türklerin bir bölümünün Anadolu'ya ve İngiltere'ye göç etemelerine yol açtı. Savaş sırasında, Osmanlı taabiyetinde oldukları için zaten 
büyük baskı altındaydılar. 

Lozan Antlaşması ile de 1923'de Kıbrıs adası İngiltere'ye resmen bırakıldı. 
(Madde 20). Bu maddeye göre adadaki Türk halkına Türk veya İngiliz vatandaşlıklarından birini seçmeleri öneriliyordu. Türk vatandaşlığını seçmeye 
başlayanlar Türkiye'ye göç etmeğe başladılar. 
Bu göç yıllarca sürdü. Bu nedenledir ki bugün (2000), Türkiye'de 235.000, İngiltere'de 120.000, Avusturalya'da 40.000, Amerika ve Kanada'da 17.000 
Kıbrıslı Türk bulunmaktadır. 

İngiliz yönetimi döneminde Türkler ekonomik, siyasal ve kültürel olarak ezilen taraf olmuştur. Buna karşılık Rumlar ve Ortodoks kilisesi, İngiltere'nin 
hoşgörüsü ile sürekli gelişmiştir. 1878'den İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar geçen dönemde; 

* Osmanlı İmparatorluğu'nun Kıbrıs Türklerine gereken desteği vermemesi, 
* Türkiye Cumhuriyeti'nin bu dönemde yeterli etkin rolü oynayamaması, 

Kıbrıs Türkleri'nin, İngilizlerin, Rumların ve Ortodoks kilisesinin baskısı altında kalmalarına neden oldu. 

Buna karşın adadaki Türkler, özellikle Rumlar'a karşı direnç göstermişler ve kendi kimliklerini korumaya çalışmışlardır. Siyasal, ekonomik ve kültürel 
alandaki bu direnişin, 19.yüzyılın sonlarında yeşermeye başladığını görüyoruz. 
Özellikle, Rumların adayı Yunanistan ile birleştirme girişimleri karşısında Türkler, ada üzerindeki haklarını korumak konusunda dış destek almamalarına 
karşın çaba gösterebilmişlerdir. 
Atatürk devrimlerinin Ankara'da ilk uygulamaya konduğunda, Anadolu'dan önce Kıbrıs Türkleri bu alanda öncülük yapmışlardır (6). 
Bu konu çok ilginçtir; 
KıbrısTürklerine, Türkiye Cumhuriyeti'nden bir telkin gelmemesine karşın, tamamen kendi inisiyatiflerini kullanmışlardır. 


2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder