KUZEY IRAKTA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KUZEY IRAKTA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Haziran 2017 Salı

Türk Ordusu Kuzey Irak’ta Bulunmalı



Türk Ordusu Kuzey Irak’ta Bulunmalı 


(E) Org. Necati Özgen 
29.11.2004/Sayı:70
Harp Akademileri Eski Komutanı (E) Org. Necati Özgen:




ABD Kuzey Irak’ta Kürt Devleti Kurmak istiyor,

TÜRKSOLU: Kuzey Irak’ta ABD’nin hamiliğinde ve gözetiminde bir Kürt Devleti kurulmaya çalışılıyor. Son dönemde bu konuda ABD büyük ilerleme kaydetti. Kürt Devleti tehlikesi gittikçe daha da gerçek hale gelmeye başladı.

NECATİ ÖZGEN: ABD, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasını istiyor. Ancak bu Kürt Devleti ABD’nin koruyuculuğunda, onun desteğini arkasına alırsa varolabilir. Eğer ABD destek olmazsa, orada bir Kürt Devleti kurulamaz ve yaşayamaz. Yani o vahşi arazide, denizi ve havalimanı olmayan, hava sahası komşu ülkeler tarafından kapalı bir devletin orada tek başına yaşaması olası değil. O zaman hepimizin mutabık olması gerekir ki Kürt Devleti ancak ABD’nin desteğiyle kurulabilir. Ayrıca, Irak’a komşu ülkeler arasında Kürt devletini kabullenen yok. Suriye, İran, Türkiye bu devleti istemiyor.

Irak’taki son duruma baktığımız zaman, görüyoruz ki kamu kurum ve kuruluşlarında Kürtler çok yer elde etmiş. Örneğin Irak Geçici Yönetimi’nde 6 tane Kürt temsilcisi varken sadece bir tane Türkmen var. Türkmenler hiçbir şekilde haklarını elde etmiş değiller. Geçici Anayasa’ya bakıyorsun, Türkmen bölgelerinin çoğunluğu Kürt bölgesinde kalıyor. Peki Kürt bölgesinde kalan Türkmenler ne olacak? Bu yıl Nisan’dan itibaren Türkmenlere yönelik bir takım mezalimler oldu. ABD’nin yaptıklarını değil, Kürt aşiretlerinin yaptıklarını kastediyorum. Bu bölgeler Kürt bölgesi içinde kaldığı zaman orada Türkmenlerin yaşama şansı ne olacak? Silinip gidecekler.

Bir de, Türkmenlerin silahı yok, örgütlenmemiş, lideri yok, parçalı Türkmen cephe ve partileri var. Bir birlik ve beraberlik orada sağlanamamış. Türkiye de oraya kolunu arzu ettiğimiz derecede uzatmamış, gerekli yardımları yapmamış. Şimdi geleceğe baktığınız zaman, Geçici Anayasa diyor ki, nüfus sayımı yapıldığı zaman Kürtler fazla çıkarsa, Kerkük Kürt bölgesi içine alınacak. O zaman mutlaka bir kaos olacak.

Musul ve Kerkük’ü bir barajın duvarı olarak düşünün. Eğer bu duvar yıkılırsa, barajın suları Türkiye’yi etkisi altına alır.

Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’ta bulunması yeterli

TÜRKSOLU: Peki bu kaos yaşandığında, Türkiye, Türk ordusu ne yapacak?

NECATİ ÖZGEN: Böyle bir durumda Türkiye elini kolunu bağlayarak kalamaz diye düşünüyorum. Ancak Kerkük’e kadar bir operasyonun da şart olduğunu düşünmüyorum. O mesafede bir operasyona gerek olmayabilir. Kerkük çok uzak bir mesafe, kolay bir harekat olmaz.

TÜRKSOLU: Kerkük değilse, neresi?

NECATİ ÖZGEN: Yeter ki Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak’ta bulunsun. Bunun mesafesi o kadar önemli değil. Kerkük’e kadar gitmese de olur. Kuzey Irak’ta bulunması Kürt peşmergeleri caydırmak ve Türkmenleri korumak için yeterli diye düşünüyorum.

Bu fırsatı tabii zamanında kaçırdık. Tezkere tartışmaları döneminde, Kuzey Irak’ta bulunalım dedik ama ABD kabul etmedi biliyorsunuz. Ama ondan önce, biz orada Silahlı Kuvvetlerimizi bulundurmuş olsaydık, şu durumların hiçbiri olmazdı.

TÜRKSOLU: Kuzey Irak’ta Kürt istilacılığı Türkmenler ve Türkiye için büyük tehdit oluşturuyor. Ancak ABD’nin bölgedeki varlığı da aynı derecede tehdit değil mi? ABD’nin Telafer’de düzenlediği operasyon bu konuda uyarıcı değil miydi?



 <    Harp Akademileri Eski Komutanı (E) Org. Necati ÖzgenTelafer’de ABD Türkiye’yi tehdit etti  >

NECATİ ÖZGEN: Bence Telafer çok planlı bir olay. Telafer’de ABD şu mesajı verdi: “Türkiye sınırına en yakın ve Türkmenlerin meskun olduğu bir yere geliriz, gerekeni yaparız, gerekirse katliam da yaparız, hiç kimse de Türkiye de sesini çıkaramaz.”

Türkiye’ye çok yakın olduğu icin, Telafer’den güneye doğru inip Türkmen bölgesine gelirken, Musul yolunu kesiyorsun. Ovaköy Sınır Kapısı açılacaktı, gündemden tamamen çıkmış durumda.

Ayrıca ABD psikolojik bir üstünlük de sağladı. Ben bir Türkmen olsam; en yakınım Türkiye’nin herhangi bir müdahalesi olmamış, sadece söylemle geçiştirilmiş, bu kadar zayiat verilmiş, şehrimiz şöyle edilmiş... Bu bana açık bir gözdağıdır. Oradaki herkese, komşu ülkeler de dahil olmak üzere, Irak ve çevresindeki tüm ülkeler için gözdağı.

ABD Felluce’de katliam yapıyor

Felluce’de de çok büyük bir katliam yaşanıyor. Bir vahşet. Müslümanlar katlediliyor. Şu anda 600 bini geçti. Teknolojinin verdiği silahlarla yerle bir ediliyor binalar ve millet bir bir ölüyor. Bu katlima karşı dünya sessiz, Türkiye sessiz. Ben o zaman soruyarum nerede insan hakları, nerede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Peki bu vahşete karşı neden dünya sesini çıkarmıyor? Dolayısıyla Şiiler de Felluce konusunda bir birliktelik olmadı. Neden olmadı? ABD eminim ki bu birleşikliği ayırmak için yoğun psikolojik harp uyguladı Bir de Şiiler çoğunluk olmalarına rağmen, yüzyıllardır hiç hükümet olmamışlar. 31 Ocak’ta da seçim yapılacak. Bu ülkenin %65’i madem ki Şii, belki yönetimde ağırlıklı bir durumda oluruz diye düşünüyorlar.

TÜRKSOLU: Irak’ta ancak laik-milliyetçi bir hareket direnişi birleştirebilir.

NECATİ ÖZGEN: Kesinlikle öyle olmalı. Tabii. Mutlaka devletin bütünlüğü ve egemenliğinin sağlanması bizim ve komşu ülkeler için önemli. ABD komşu ülkelerin de etkili olmasını, sesini çıkarıp birleşmesini, İran-Irak-Suriye-Türkiye siyaseten birleşmesini istemiyor.

Benim endişem şu. ABD Ortadoğu’da parcça parça devletler kurmak istiyor ABD: Kendine bağlı, kendisinin gözetiminde, devletçikler kurmak, o da Ortadoğu’nun İmparatoru olacak.

TÜRKSOLU: Türkiye Kandil Dağı’ndaki PKK varlığına nasıl son verecek?

Kuzey Irak’taki PKK kamplarına operasyon şart

NECATİ ÖZGEN: PKK Kandil Dağı’nı merkez olarak kullanıyor, ama daha önce sınırötesi operasyonlarla boşalttığımız, sınırımıza yakın yerlerdeki kamplarına tekrar yerleşmiş durumda. Yapılacak şey şu: ABD madem ki Irak’ın güvenliğinden sorumlu. ABD’yle konuşacağız. Diyeceğiz ki, “PKK bir terör örgütü ve sen bunu terör örgütü listene de almıştın. Sizden defalarca istedik, bunları etkisiz hale getirin diye, ama getirmediniz. O zaman bunu müşterek yapalım.”

Kabul etmediler mi?

“O zaman ben kendim yapacağım. Bunun başka bir yolu yok. Kuzey Irak’taki PKK kamplarına bir harekat düzenleyeceğim. Sen nasıl binlerce kilometre öteden gelmişsin. Ben ayağımın dibindeki, benim güvenliğimi tehdit eden bir terör örgütüne karşı nasıl harekat yapmam?”

Buna kimse bir şey diyemez. Bu meşru müdafaa.


Harp Akademileri Eski Komutanı (E) Org. Necati ÖzgenBen şahıs olarak, ABD’yi bir dost olarak
görmüyorum. Uzun süre Güneydoğu’da görev yaptım. Çekiç Güç’ün Cudi Dağı’na, PKK’ya, malzeme attığını ben
ve ekibim iki defa gözlerimizle gördük. Eşref Paşa’yla beraber Kuzey Irak’a giderken, Çekiç Güç’ün uçaklarıyla bizi taciz eden ABD’ydi.

TÜRKSOLU: Üstelik PKK terörü son dönemde yeniden arttı.

NECATİ ÖZGEN: Tabii. Son 5 ayda PKK terörüne 47 şehit verdik. Nasıl bir vurdumduymazlık anlamak mümkün değil. Bu terör bu şartlarda, bu stratejiyle, böyle devam eder, bitmez. AB’nin isteklerine boyun eğdikçe, teröristbaşı Apo dahil olmak üzere ortada dolaşan lider bozuntusu insanların söylemlerine izin verdikçe, ilgili partilere göz yumdukça terör böyle devam eder. Önlem alacağımıza ne yapıyoruz. Bunları bakanlıklarda ağırlıyoruz. Resmi olarak makamımızda kabul ediyoruz, hatta yeşil pasaport veriyoruz. Ben böyle bir siyaseti, böyle bir diplomasiyi anlayamıyorum. Ama bir yerde ip kopacak. Bir yerde karar vermek gerekecek.

Teröristler gelsin, Türk Devleti’nin ve Türk adaletinin şefkatli kollarına teslim olsunlar.

Hürriyet Gazetesi bir pazar ilavesinde Kandil Dağında PKK’lı teröristlerle röportaj yapmış. Öyle bir yayınlanmış ki, sanırsınız onlar terörist değil. Gitar çalıyorlar. Güya artık eli kanlı terörist değiller. Ama bakın son 5 ayda 47 şehit verdik. Sorsanıza o teröriste: Kaç terör eylemine karıştın, kaç askerimizi şehit ettin, kaç vatandaşımızı öldürdün?

TÜRKSOLU: ABD Irak işgalinde Kürt aşiretlerini adeta bir yedek güç gibi kullanıyor. Kürt aşiretleri de ABD işbirlikçiliği yapmaktan memnun görünüyor. ABD’nin ve Kürt aşiretlerinin bu birlikte hareket etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ABD Irak’ta Kürtleri kullanıyor

NECATİ ÖZGEN: ABD’nin Irak’taki toplam askeri gücü 135 bin. Bu kadar güçle Irak’ta kontrolü ele alması mümkün değil. Eğer, karşıdaki direnişçiler, gayrinizami harp tekniklerini biraz daha iyi bilseler ABD’ye kök söktürürler. Dolayısıyla, bu askeri güçle güvenliği sağlayamadıkları için gözünü kara bürümüş havadan ve karadan tanksavar silahlarla helikopterlerle yerle bir ediyor.

Harbin de bir hukuku ve kuralı var. Ona uyarsa yapamıyor, iyisi mi her tarafı mahvedeyim, yerle bir edeyim, öyle kazanayım. İnsani kurallarla bu işi başarması zaten mümkün değil. Askeri yetmediği için de, kendisinin 1991’den beri eğittiği Kürt peşmergelerini takviye olarak kullanıyor. Onlar da biraz bölgeyi ve insanları tandığı için, her şehrin özelliklerni bildiği adeta bir kılavuz görevi de görüyor.

Kürt aşiretleri çok yanlış yapıyor. ABD güya süper devlet diye onun koltuğunun altına sığınmış, bir takım kazanımlar elde etmeye çalışıyorlar, ancak ABD dünyanın sonuna kadar orada kalmayacak. İşte, o zaman Sünniler, Şiiler, mahvedecek onları. Kürt aşiretleri bunun farkında değil.

Kürt aşiretleri bu yanlışı tarih boyunca hep yapmıştır. Hep de kaybetmiştir.

Türkiye-İran-Suriye triosu Kürt Devleti tehdidine karşı birlikte hareket etmeli

Yapılması gereken Türkiye’nin koordinatörlüğünde İran-Suriye-Türkiye bu konuda sık sık görüşmeli, artık ortak bir paydada birleşmeli ve Kürt Devleti’ne karşı bir strateji uygulamalı. Bakın Suriye’de Kamışlı’da bir olay çıkarttılar, Kürtleri nasıl ayaklandırdılar. Yarın İran’da da yaparlar bunu. Zaten İran Silahlı Kuvvetleri PKK’yla mücadele ediyor. O yüzden bu üç devlet, Irak’ı da katarsak dört devlet, aklını başına almalı ve üçlü trio’yu oluşturmalı. Bir konsensüs sağlamalı ve Irak’ın toprak bütünlüğünü sağlanması bakımından biraraya gelmeli. Başka bir çözüm yolu yok.

TÜRKSOLU: Güneyimizde Kürt Devleti tehdidi ve Kıbrıs, batımızda Ege Sorunu, doğumuzda Ermeni sorunu. Türkiye adeta bir kuşatma altında. Ve Türkiye’nin dost ve müttefik olarak belirlediği AB ve ABD Türkiye’nin bu kuşatmayı yarmasını desteklemenin de ötesinde, bu kuşatmayı bizzat yaratan güçler. Acaba Türkiye’nin dost ve müttefik olarak belirlediklerini sorgulamasının vakti gelmedi mi?


 <  ABD dostumuz değil  

NECATİ ÖZGEN: Ben Şahıs olarak, ABD’yi bir dost olarak görmüyorum. Ben uzun süre Güneydoğu’da görev yaptım. ABD’nin o bölgede yaptıklarını gördüğüm için dost olarak değerlendiremiyorum. Çekiç Güç’ün Cudi Dağı’na, PKK’ya, malzeme attığını ben ve ekibim iki defa gözlerimizle gördük. 
Eşref Paşa’yla beraber Kuzey Irak’a giderken, Çekiç Güç’ün uçaklarıyla bizi taciz eden ABD’ydi. >

Şimdi ben bu durumda ABD’ye dostum diyebilir miyim? Yıllardır PKK’ya destek veren, bizi taciz eden, orada 91’den beri Kürt Devleti’ni kurmaya çalışan ABD mi? Şimdi de PKK’yı koruyan, PKK’yla devamlı görüşen, PKK’ya karşı mücadelemizi engellemeye çalışan, bize karşı bir argüman olarak kullanmaya çalışan bir devleti nasıl dost olarak görebilirim?

Bu demek değil ki onu düşman olarak göreyim. Hayır. Herkesle nasıl geçiniyorsak onlarla da öyle geçinelim. Stratejimizi, siyasetimizi ona göre belirleyelim. Masaya yatıralım.

Bir de şöyle bir durum var. Birisi bana Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri ABD’nin bize bir faydası dokunmuş mu söylesin. 1974’te Kıbrıs Çıkartması’ndan sonra ambargo uyguladılar. PKK’yı desteklediler, Kuzey Irak’ta Kürt Devleti kurmaya çalıştılar, 1963’te Kıbrıs’a müdahalemizi Johnson mektubuyla engellediler, Kore’de uzak diyarlarda vatan evlatlarımızın yok yere kaybetmemize neden oldular, Ermeni Soykırım Yasa Tasarıları’nı geçirdiler, Kıbrıs’ta Yunan’ı desteklediler, Kıbrıs’ta ABD silahlarını kullanmamızı engellediler.

TÜRKSOLU: Belli stratejilerimizi sorgulayalım ve değiştirelim diyorsunuz. Peki, hemen güneyimizdeki sıcak olaylara karşı Türk Devleti nasıl önlem almalı?

NECATİ ÖZGEN: Türkiye’nin bekası ve refahı son derece önemli. Beka olmadan, güvenlik olmadan refah olmaz. Ben önce güvenliğimi düşünmek zorundayım. Bu gidişat Türkiye’ye zarar veriyor. Olaylar öyle gelişiyor. Benim güvenliğimi etkiliyorsa, yarın orada Kürt Devleti kurulursa veya bizim Güneydoğumuzu birleşik kaplar yasasında olduğu gibi etkilerse, bir şeyler yapmam gerekir.

Peki AB ve ABD ne yapıyor? Avrupa Birliği raporlarında içerisinde Kürtler de azınlıktır diye söyleniyor. Hapisten çıkan Leyla Zana, Hatip Dicle gibi insanları el üstünde tutuyorlar.

Bir yandan da Türkiye’de bütün Kürtçü partiler birleşip tek bir parti kuruyorlar, PKK’ya genel af çıkaracaksınız diyorlar, biz Cumhuriyet’in asıl kurucusuyuz, anayasa değişmeli diyorlar. ABD ve AB niçin bunların bu söylemlerine karşı gelmiyor? Öyleyse ne çıkıyor ortaya? ABD’nin ve AB’nin taktiği bizi etkiliyor. Biri söylesin, bize yapılan dayatmaların manası ortaya niye çıkmıyor: Nereye gidiyoruz? Bölünmeye gidiyoruz. Güneydoğu’daki Kürt vatandaşlarımız bizim kardeşimiz. Onlar birinci sınıf vatandaş. Onlar böyle bir şey istemiyor. Bıktık diyorlar terörden.

Türk Silahlı Kuvvetleri taviz vermeyecektir

AB ve ABD’nin PKK’yı ve Kuzey Irak’ı kullanarak, Türkiye’ye bu yaptıklarının neticesinde ne çıkar ortaya? Güneydoğu’da bir federasyon ya da özerklik... Buna müsaade eder miyiz. Buna müsaade etmeyeceğiz. Ben vatandaş Necati Özgen olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini kesinlikle değiştirtmem. Bunu engellemek için elimden geleni yaparım. Silahlı Kuvvetler de Türkiye’nin temel değerlerini yıpratmayacaktır. Kesinlikle bu konuda taviz vermeyecektir. Bunu herkes böyle bilsin. Bu kadar tecrübe yaşamış, olayların içinde yaşamış birisi olarak söylüyorum.

TÜRKSOLU: Ege’de de Yunanistan’ın aidiyeti belirsiz adalar üzerinde hak idda etmesi ve uçaklarımızı taciz etme olayları yaşandı. Ege’de son durum nedir?

NECATİ ÖZGEN: Ege konusu Kıbrıs konusu kadar önemli. Bu yılın sonuna kadar Ege sorununu iki kıyıdaş ülke, yani Türkiye ve Yunanistan, çözüme kavuşturmadığı takdirde konu, Lahey Adalet Divanı’na gidecek.

Şu anda Ege Sorunu’nda hükümetimiz ne yapmıştır. Ege sorununda hiçbir mesafe alınmamıştır. Ege’de toplam 1800 ada var. Bunların 156’sının aidiyeti belirsiz. Bu adalara Yunanistan şimdi bayrak dikmeye başladı. Biz 1996-97 yıllarında Kardak kayalıkları için savaşı göze almıytık, şimdi şu olaylar olurken Hükümet ne yapıyor? Soruyorum. Siz de TÜRKSOLU olarak sorun.

Durum aslında çok ciddi. O adaları da kaybedersek Ege Denizi’nde dışarıya çıkamıyoruz. Çünkü, Yunanistan’a ait olduğu zaman o adaların da karasuları Yunanistan’ın karasularına eklenecek. Yani, Yunan karasuları 6 milden 12 mile çıkmasa bile, bu adalar sayesinde yine artmış olacak. Lozan Anlaşması imzalandığında Ege Denizi’nin uluslararası kullanıma ve geçişe açık alanı %75’ti. Adaların da karasularını eklediğin zaman kullanım alanı %25’e iniyor. AB uğruna bu kabul edilebilir mi? Türkiye’nin Ege Denizi’ne çıkışı imkansız hale geliyor.

TÜRKSOLU: Peki Türkiye bu kuşatmayı nasıl yaracak?

Kıbrıs Devleti’ni tanırsak adada kaos çıkar

NECATİ ÖZGEN: Biz bu tip uyarıları yaptığımız zaman “Efendim biz bu tip gelişmelere izin vermeyiz. Ege’yi vermeyiz, Kürt Devleti’ne izin vermeyiz” diyorlar. Kıbrıs’ı da vermeyiz diyorlardı. Ama Kıbrıs’taki durum ortada. O adayı artık kaybettik diyebiliriz. Ben gidişata bakıp uyarılarımı yapıyorum. Gidişat değişmezse Ege de gider, Kıbrıs zaten gitti, güneyimizde Kürt Devleti de kurulur.

Bakın şimdi Kıbrıs Devleti’ni tanıyın diyorlar. Tanımazsanız AB’ye almayız diyorlar. Tanırsak KKTC ne olacak? Kıbrıs Devleti’ni tanıdığınız anda Kıbrıs’ın tümünü AB’ye teslim etmiş olursunuz. O zaman ne olacak? askerinizi çekin diyecekler. Bakın o zaman neler olacak. O zaman kaos başlayacak.

Türkiye büyük ve güçlü bir devlet. Türkiye’de birlik ve beraberlik lazım. Atatürk de bu konuya dikkati çekmiş: “İç cephe” demiş. İç cepheyi düzeltmemiz lazım. Kıbrıs’ı böyle kaybettik. Kıbrıs’ta ve Türkiye’de iç cephe sağlam olmadığı için kaybettik. Türk milletinin birlik ve beraberliğini sağlamak lazım.

O zaman Türkiye İstiklal Harbi’nde olduğu gibi uzun vadeli planlama yapacak. 10-15 yıllık bir ekonomik planlama yapacak. Halka da anlatacak: “Ulusal birliğimizi, egemenliğimizi, bağımsızlığımızı, sınırlarımızı korumak zorundayız.” İstklal Harbi’nde de böyle olmadı mı? Halka güvenip kazandık. Bu halkın milli şuuru, refleksi hâlâ sağlam. Türk milleti çok rahat bir şekilde bunun da altından kalkar. Yeter ki önce Türkiye’yi düşünelim.


http://www.turksolu.com.tr/70/soylesi70.htm


***


10 Nisan 2017 Pazartesi

KUZEY IRAK’TA ARTAN PKK ETKİSİ

KUZEY IRAK’TA ARTAN PKK ETKİSİ



MART 2017 RAPORU ;
RAPOR; No.61,
ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ 
KUZEY IRAK’TA ARTAN PKK ETKİSİ: SİNCAR’DA YENİDEN TIRMANAN GERGİNLİĞİN ÖTESİNDE 

Othman Ali 
Prof. Dr. Othman Ali, Erbil 



Selahaddin Üniversitesi Modern Kürt Tarihi Bölümü’nde görev yapmaktadır. 
Lisans ve yüksek lisansını Guelph Üniversitesi ve Toronto Üniversitesi’nde tamamlamıştır. İngilizce, Arapça, Türkçe ve Kürtçe’yi ana dil seviyesinde okuyabilmekte, yazabilmekte ve konuşabilmektedir. Ayrıca Fransızca’yı, Farsça’yı ve Osmanlı Türkçesi’ni okuyabilmektedir. Othman Ali, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde misafir araştırmacı olarak bulunmaktadır. 

Barzani’ye bağlı Rojava Peşmergelerinin Mart ayı başında Sincar’a ilerlemesi ve sonrasında PKK ve KDP arasında çıkan gerilimden dolayı, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde oldukça kırılgan bir ortamın bulunduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda, böyle bir gerilimin bölgede kolayca çatışmaya dönüşme ve bölgesel ve uluslararası aktörleri de bu çatışmaya sürükleme potansiyeli olduğu görülmüş tür. ABD de, Irak ve Suriye’de DAEŞ’e yönelik operasyonlar sırasında böyle bir anlaşmazlığın çıkmasını eleştirmiş ve bu anlaşmazlığın DAEŞ karşıtı koalisyonun çabalarına zarar vereceğini öne sürmüştür. Bu karmaşık durumdan dolayı, 
Sincar’da PKK varlığına karşı çıkan aktörler olsa da, PKK’nın IKBY’deki artan etkisi, gelecekte yeni bir çatışma ortamının baş göstermesi halinde, bu duruma karşı çıkan birçok aktörle birlikte daha da zorlu bir mücadelenin yürütüleceğine işaret etmektedir. 


3 Mart 2017 tarihinde, Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) tarafından örgütlenen Suriyeli Kürt grup Rojava Peşmergeleri, 
Musul Sincar’da Suriye sınırına yakın olan Hanasır köyüne gönderilmiştir. Yekeni Parastini Sinjar (Sincar Direniş Birlikleri - YBŞ) olarak bilinen PKK yanlısı 
birlikler tarafından bu hamleye karşı gelinmiş ve Barzani yanlılarının köye girmesine izin verilmemiştir. İki taraf arasında çıkan ve saatlerce 
süren çatışmalarda her iki tarafta da can kaybı yaşanmıştır. 

Bu olayla birlikte, Barzani yanlıları ile PKK militanları arasında tam bir çatışmanın eşiğine gelinmiştir. İki taraf arasında ciddi bir kopma noktasına gelinmiş olsaydı, birçok bölgesel hükümeti de içine sürükleyecek çok kanlı bir karşılaşma meydana gelebilirdi. PKK liderleri, PKK’nin Suriye uzantısı Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Barzani, ABD öncülüğündeki DAEŞ karşıtı koalisyon liderlerinden düşmanca ilişkilere son verilmesi yönünde sert uyarılar almıştır. 

Analistler, bu kısa süreli çatışmanın IKBY’deki durumun kırılganlığını ortaya koyduğunu düşünmektedir ve bazıları, PKK ve Barzani yanlıları arasında ileride meydana gelecek bir karşılaşma durumunda ortaya çıkabilecek endişe verici senaryolara dikkat çekmiştir. İki Kürt grup arasında ayrılığa neden olan konuların çok karmaşık olduğunu, acilen ele alınması gerektiğini ve halihazırda kazananı olmayan bir çatışma halini aldığını öne sürmek yerinde olacaktır. Ufukta bir uzlaşma yolu 
görünmemektedir. 

Çatışma, PKK’nın Kuzey Irak’taki etkisinin endişe verici bir şekilde arttığını da göstermiştir. Bu çalışmada, çatışmanın altında yatan nedenler gelecekteki olası sonuçları ile birlikte analiz edilecektir. 

Çatışma Nedenleri 

Hem KDP hem de PKK, mücadelenin son raundunu kimin başlattığına ve neden başladığına ilişkin farklı hikayeler anlatmaktadır. 
Sincar ilçesinde ve çevre köylerde, hem peşmerge hem de YPS kontrol noktalarını elinde tutmaktadır. 
Aynı zamanda, küçük bir Irak polis yapılanması ve Haşdi Şaabi (Halk Yığınları) olarak bilinen Şii milis güçlerinin iki taburu da bulunmaktadır. 
Ayrıca, Sincar’da YBŞ’yi destekleyecek olan yüzlerce PKK Halk Savunma Güçleri (HPG) savaşçısı mevcuttur. Hanasır’a giden, Barzani yanlılarının ele geçirmek istediği yol önemlidir çünkü Sincar ve Rojava arasındaki bağlantıyı sağlamak tadır. PKK yanlısı yerel kaynaklar, Rojava peşmergelerinin içinde hem Irak peşmerge güçlerinin hem de Türk istihbarat personellerinin bulunduğunu 
iddia etmekte ve peşmergelerin Hanasır’a varmasını da, YBŞ’yi Rojava’dan uzaklaştırmak ve Barzani yanlısı Suriyeli Kürt kuvvetlerin gelecekte Rojava’yı ele geçirmek için yapacağı hamleler için bir temel oluşturmak amacıyla atılmış bir adım olarak görmektedir.1 Ayrıca, Demokratik 

 < Analistler, bu kısa süreli çatışmanın IKBY’deki durumun kırılganlığını ortaya koyduğunu düşünmektedir ve bazıları, PKK ve Barzani yanlıları arasında ileride meydana gelecek bir karşılaşma durumunda ortaya çıkabilecek endişe verici senaryolara dikkat çekmiştir. >

Toplum Kongresi (KCD) mücadeleye ilişkin olarak, Türkiye’nin Anayasa değişikliğine Yönelik yaklaşan referandumda destek kazanmak amacıyla 
“Türk milliyetçi duyguların kabarmasını sağlamak için dışarıdan bir kriz yaratma hilesi” yakıştırması yaparak sert bir açıklamada bulunmuştur. Açıklamalarına 
şunu da eklemiştir: “KDP’yi, Türkiye’nin Yezidi vatanseverlerinin menfaatlerine saldırırken kullandığı bir araç olmaması yönünde uyarıyoruz.”2 

Türkiye’nin, aynı zamanda PKK bağlantılı bir silahlı grubun Sincar’dan çıkarılmasını amaçladığı düşünülebilir. Türk yetkililer, teröristlerin Rojava’da ele geçirdikleri silahları Türkiye’de terör saldırılarında amacıyla kullandıklarını dile getirmektedir. 7 Ocak 2017 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Kandil’deki PKK kampına gönderme yaparak şunları belirtmiştir: “Sincar’da 
yeni bir Kandil kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. 

Barzani’nin bunları oradan temizleyebileceğine inanıyoruz ve bunun olması için ne yapılması gerekiyorsa yapacağız.”3 

Bu tür ifadeler, daha önce Türkiye Başbakan Yardımcısı tarafından da dile getirilmiştir.4 

Irak merkezi hükümeti ve İran’ın da bu krizde rolü bulunmaktadır. Irak merkezi hükümeti bir noktada YBŞ’yi Haşdi Şaabi’nin içinde bir güç olarak kabul etmiş ve maaşlarını ödemiştir. Bunun nedeni, Sincar’da Barzani’ye yönelik bir karşıt güç oluşturma girişimidir. Bugün yaklaşık 3,500 Yezidi savaşçı vardır5 ve liderleri Sait Hasan Irak TV kanalı al-Afaq’a şunları söylemiştir: “Biz Iraklıyız ve Kürt bile değiliz. Barzani bizi IKBY’ye zorla ilhak etmeye çalışıyor.”6 

YBŞ içindeki PKK yanlısı Yezidiler, Sünni yanlısı olmakla suçladıkları KDP güçlerine güvenmemektedir. PKK kendisini, Kürtlerin tek gerçek dini olarak gördüğü Yezidiliğin müdafisi olarak değerlendirmektedir. Ayrıca, PKK 
yanlısı Yezidiler, KDP’li güçlerin 2014’te kendilerini DAEŞ’e sattıklarını da savunmaktadır.7 PKK, bölgede kendine zemin hazırlamak için DAEŞ saldırısını fırsat bilmiştir. KDP birliklerinin yenilgisinin ardından PKK, 20,000 
Yezidinin sığındığı Sincar dağlarında DAEŞ ilerlemesini durdurmayı başarmıştır. PKK yüzlerce genç Yezidi kadın ve erkeklerini almış ve onlara kapsamlı askeri ve ideolojik eğitim vermiştir.8 

PKK’nın Rojava’da halihazırda uygulamada olan Öcalan’ın “demokratik federalizm” teorisini uygulamaya koymak için Sincar’daki varlığını kullandığı görülmektedir. 

Tutuklu PKK lideri Abdullah Öcalan, aşağıdan yapılacak bir demokratik girişimi ve değişikliği savunmaktadır. “demokratik konfederalizm” veya “liberter belediyecilik”, sıklıkla “eko-anarşist” olarak etiketlenen Amerikalı düşünür 
Bookchin’in teorilerine dayanmaktadır. Teorisi, devrimci bir projenin ideolojik ve felsefi temelini oluşturmaktadır. 

PYD liderleri, Suriye’deki savaşla kendilerine verilen fırsatı, Rojava’da Bookchin’in fikirlerini uygulamak için değerlendirmiştir. Bookchin’in teorisinde, kadınlar siyasette ve devlet mekanizmalarında etkin bir şekilde yer almalıdır. 
Bu durum, Öcalan’ın yazılarına da yansımıştır.9 Batılı feminizmi kadınları özgürleştirmenin tek yolu ve genelde ülkenin özgürlüğe kavuşması ve özelde Kürtlerin özgürleşmesi için bir ön koşul olarak görmektedir. Böyle bir yaklaşım doğrultusunda, Sincar’da PKK tarafından Sincar Kadın Savunma Birlikleri kurulmuştur.10 

Barzani yanlısı güçler ve Yezidi dini liderler, doğası gereği yabancı ve bölücü olarak gördükleri bu ideolojiyi desteklememektedir. Yezidi Yüksek Ruhani Konseyinin son zamanlarda yaptığı bir açıklamada, YBŞ ve PKK’yı Sincar’ı 
IKBY’ye bırakmaya çağırmıştır. Yetkililer, Öcalan’ın bahsettiği demokratik federalizm kavramının IKBY’yi de böleceğini ve zayıflatacağını düşünmektedir. Onlara göre, bunun uygulanması toplumu parçalayacaktır. IKBY’de pek çok etnik ve dini azınlık vardır ve Öcalan’ın fikrinin uygulanması kolaylıkla iç bölünme ve çatışmaların yolunu açabilir.11 

 < Türkiye’nin, aynı zamanda PKK bağlantılı bir silahlı grubun Sincar’dan çıkarılmasını amaçladığı düşünülebilir. Türk yetkililer, teröristlerin 
Rojava’da ele geçirdikleri silahları Türkiye’de terör saldırılarında amacıyla kullandıklarını dile getirmektedir. >




Krizin Geçici Olarak Bastırılması 

Mesut Barzani’nin birliklerine Sincar’da ilerleme emri vermesi, birçok yerel ve bölgesel aktörün desteği ve yaşanan belirli gelişmeler sonucu mümkün olmuştur. 
Yezidi ruhani lideri Mir Tahsin, Barzani’nin PKK güçlerinin Sincar’dan hemen geri çekilmesi yönündeki çağrısına koşulsuz destek sağlamıştır. Ayrıca, Yezidi Yüksek Ruhani Konseyi krizin barışçı yollardan çözülmesi için çağrıda bulunmuş ve yabancı PKK savaşçılarından bölgeyi terk etmelerini istemiştir.12 Aynı zamanda, Sincar’daki yasal yönetim olan Musul Vilayet Konseyi, PKK ve YBŞ’den Barzani yanlısı Kürt hükümeti yetkililerinin bölgedeki çalışmalarını engellememesini talep etmiştir.13 Sonuç olarak, IKBY Peşmerge Bakanlığı bir açıklamada bulunarak YBŞ’yi Rojava Peşmergesinin Suriye sınırına yönelik hareketini engellememeye çağırmıştır.14 

Barzani Sincar’daki PKK birlikleriyle yaşanan düşmanlıklara hemen son verilmesine yönelik olarak pek çok taraftan gelen yoğun baskının altında kalmıştır. Bu baskının en önemli göstergesi, ABD yetkililerinin Sincar’daki krize 
ilişkin gelişmeler konusunda sergilediği tutumdur. ABD yetkilileri, hemen araya girerek Barzani’den PKK’ya karşı mücadele yürütmemesini istemiştir. ABD, krizin tırmanmasının, Ortadoğu’daki asıl gündemleri olan Musul ve Suriye’de DAEŞ’le mücadeleye zarar vereceğini düşünmüştür.15 Trump yönetiminin, önceki yönetimden kalan PKK’yı DAEŞ’e karşı kullanma politikasını sürdüreceği görülmektedir. 

Sincar’da çıkacak bir savaş, PKK-PYD’yi pek çok savaşçısını ve kaynaklarını Sincar’da yeniden konumlandırmaya zorlayabilir. Ancak, ABD için bu gücün Suriye’de DAEŞ’e karşı kullanılması gerekmektedir. İran da Barzani’ye, Sin-
car’daki çatışmanın kendileri için kabul edilemez olacağına, çünkü bu çatışmanın Musul’da devam eden DAEŞ’le mücadeleye zarar vereceğine yönelik sert mesajlar iletmiştir. 

İran devrim muhafızları, çatışmanın alevlenmesi durumunda Barzani güçlerinin Sincar’a ilerlemesini durdurmak için Haşdi Şaabi birlikleriyle plan yapmak amacıyla batı Musul’a gönderilmiştir. İran, batı Musul ve Sincar’ı, Suriye’deki müttefiklerine ulaşan önemli bir kara koridoru olarak görmektedir.16 

KYB ve Goran hareketi, PKK’yı Sincar’dan çıkarmaya yönelik olarak güce başvurulmasına karşı olduklarını açıkça belirtmiştir. Kosrat Rasul Ali, Enver Sengavi ve Atta Sera-vay gibi önde gelen KYB askeri komutanları, Barzani ’nin IKBY’den PKK’ya karşı savaş açılması yönünde talimat almadığını açıklığa kavuşturmuştur.17 KYB, Goran, IK-BY’deki pek çok önemli haber kaynağı ve onlarca STK, Sincar’daki savaşa karşı mitingler düzenlemiştir. Mesut Barzani, PKK’ya karşı savaş yoluna giderse bunu tek başına ve ABD ile İran’ın rızası dışında yapması gerekeceği ve Haşdi Şaabi birliklerinin PKK yanında savaşabileceği mesajını almıştır. Bu nedenle, peşmergesine ateşkesi kabul etmelerini söylemiştir. 

<  ABD yetkilileri, hemen araya girerek Barzani’den PKK’ya karşı mücadele yürütmemesini istemiştir. ABD, krizin tırmanmasının, Ortadoğu’daki asıl gündemleri olan Musul ve Suriye’de DAEŞ’le mücadeleye zarar vereceğini düşünmüştür. >

Ancak, hem Barzani hem de PKK, Sincar’da çatışmanın her an başlayabilecek potansiyele sahip bir sonraki raundu için savaşçı toplamakta ve silah ve 
mühimmat depolamaktadır.18 

Muhtemel Kızışma 

Bahsedilen nedenlerden dolayı, Barzani yanlıları ile PKK arasındaki mücadelede yakın zamanda yeni bir alevlenme görülebilir. Ancak, çatışmanın bir sonraki raundunun zamanlaması, Musul ve Rakka’da yürütülen DAEŞ’le mücadelenin 
gidişatına göre belirlenecektir. İranlıların PKK’yı IKBY’ye karşı hareket etmeye teşvik etmesi de çatışmayı sürdürecek ihtimallerden biridir. Merkezi hükümet Barzani’yle yaşanabilecek herhangi bir çatışmada Sincar’daki krizi 
kullanma yoluna gidebilir.19 

Aynı zamanda, Türkiye, Sincar’da PKK varlığının hemen sona ermesini istemektedir. IKBY ve Türkiye, PKK’nın Sincar’dan çekilmesine yönelik pek çok ortak açıklamada bulunmuştur. Ancak, Barzani’nin Sincar’da sadece Türkiye’nin baskısı altında hareket ettiğini düşünmek yanlış olur. Türkiye Sincar’da ve IKBY’nin diğer bölgelerinde PKK varlığının hemen sona ermesini istese de, PKK’nın gitmesi için baskıda bulunan Barzani’dir. PKK’nın İran, Türkiye ve Suriye’de Kürt politikasında önemli bir tekele sahip olmasının karşılığında, PKK’nın Kürtlerin yaşadığı tüm topraklara hakim olma hırsı, AK Parti’nin Türkiye’de iktidara gelmesinden önceki dönemlere dayanmak tadır. Bugüne kadar, PKK’nın bölgenin farklı kesimlerinde farklı kısaltmalarla etki sağladığı açıkça görülmüştür. Wall Street Journal’da Matt Bradley ve Joe Parkinson, bir kadın PKK savaşçısı Zend Ruken’in şu sözlerini aktarmıştır: “Hepsi PKK ama farklı kolları. Bazen PKK’lıyım, bazen PJAK’lı bazense YPG’liyim. Gerçekten hiçbir şey fark etmiyor. Hepsi PKK’nın kolları.”20 

Barzani’nin partisi KDP’nin, Irak Kürtleri arasında İran için tek güçlü rakip olduğu görülmektedir. IKBY’deki birçok önde gelen PKK yanlısı unsur, son zamanlarda PKK’nın KDP ile askeri anlamda karşı karşıya gelmekten başka seçeneği olmadığını belirtmiştir. Bu nedenle PKK Sincar’ı, IKBY’nin içine daha da sızmak için bir altın fırsat olarak görmektedir. 

KDP, PKK’nın Sincar’da konumunu güçlendirmesini kabul etmeyecektir. Barzani oradaki PKK varlığını kendi gücüne yönelik bir güvenlik tehdidi olarak değerlendirmektedir. Barzani ve PKK arasında on yıllardır süren düşmanlığın 
yanı sıra, Barzani her yandan düşmanlarla sarıldığını hissetmektedir. PKK, IKBY’nin birçok bölgesinde sürekli ilerleme kaydetmektedir. PKK kuzeyde ve batıda önemli bir yol kat etmiştir. IKBY içinde en az 400 köyde, KDP yanlısı 
yetkililer PKK’nın izni olmaksızın bölgeye girememektedir. Bunun yanı sıra, İran ile sınır bölgelerinde PKK kendi üssünü kurabilmiştir. 

< Mesut Barzani, PKK’ya karşı savaş yoluna giderse bunu tek başına ve ABD ile Iran’ın rızası dışında yapması gerekeceği ve Haşdi Şaabi 
birliklerinin PKK yanında savaşabileceği mesajını almıştır. >

IKBY’de yaşanan ekonomik ve siyasi kriz ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nde liderlik karmaşası, PKK’nın bölgede varlığını hissettirmesini sağlamıştır.21 
Goran bile son zamanlarda PKK’nın askeri ağırlığını KDP’ye saldırmak için kullanabileceğini ima etmiştir.22 Güneyde ve doğuda KDP azılı PKK güçlerinin tehdidini hissetmektedir. 

Celal Talabani’nin hastalığı, KYB’yi İran’ın KDP karşıtı planları için kolay bir av haline getirmiştir. DAEŞ’e karşı sürdürülen mücadeleden yararlanan PKK, Germiyan ve Kerkük gibi IKBY’nin güney bölgelerinde örgütsel ve askeri üssünü de güçlendirmiştir. 
Son olarak, DAEŞ sonrası Irak’ta, KDP’yi daha da dışlamak ve bu partiye baskı uygulamak için İran’ın Irak’taki Şii gruplar üzerindeki nüfuzunu 
kullanacağı tahmin edilmektedir. Siyaset gözlemcileri, Şii Haşdi Şaabi’nin yakın zamanda DAEŞ’in yerine geçerek IKBY’de Barzani’nin gücüne 
yönelik daha ölümcül bir tehdit teşkil edeceğini tahmin etmektedir. 

Pek çok yerde Haşdi Şaabi ve PKK, KDP’ye yönelik çalışmalarını işbirliği içinde yürütmeye dahi başlamıştır.23 

Bu nedenlerden ötürü, Barzani Sincar ile ilgili hususlarda çok uzun süre bekleyememektedir. Musul operasyonu sona erdiğinde büyük ihtimalle Sincar konusunda harekete geçecektir. O zaman, peşmerge güçleri Sincar’a savaşçı aktarabilecektir. Kürt hükümeti yardım talebinde bulunursa, Türkiye büyük ihtimalle olumlu cevap verecektir. Türkiye, PKK ile karşı karşıya gelinmesi durumunda gereken tüm lojistik desteği sağlayacağını defalarca belirtmiştir.24 

Ancak, Sincar’a karşı herhangi bir askeri eylemde bulunmak kolay olmayacaktır, çünkü Barzani PKK-PYD’nin DAEŞ’le mücadelede artık ABD’nin bir müttefiki haline geldiğini göz önünde bulundurmak zorumdadır. Aynı zamanda, İran’ın PKK ile arasında açıklanmamış bir ittifak bulunmaktadır ve dolayısıyla İran bu gruba yönelik hiçbir saldırıya müsamaha göstermeyecektir. İran, Irak hükümeti üzerinden yürütülecek mücadeleye müdahale edecektir. Bu 
nedenle, Kürtler arasında çıkacak bir çatışma, bölgesel bir savaşı tetikleyebilir. Ateşkes hala devam etse de, Kürdistan (İslami Cemaat) Komal Partisi Lideri Ali Bapir haklı olarak, Sincar’daki durumun en ufak bir kıvılcımla alevlenebileceğini 
belirtmiştir.25 

Özetlemek gerekirse, Sincar’daki kriz kazananı olmayan bir çatışmaya dönüşmüştür ve bu durum ciddi bölgesel sonuçları olabilecek şekilde kızışabilir. Böyle bir ortamda, Türkiye’nin Barzani’ye desteği son derece önemlidir. 


KAYNAKÇA 

1 “Biyar Rubari , Asbab hujum Kuwat al- Barzani ala Wehdat Himayat Singal er Ahdafaha”, Xeber24, 4 Mart 2017 
2 “KCD : Hejamat aleti teshnuha Anasir al-Demoqrati Kurdistani heye Zad wehdat al-Kurd”, Heber24, 3 Mart 2017. 
3 “Turkey lan Tesmah Bi Tahawel sinjar the Jebal Qandel aukhra”, TRT Arapça, 7 Ocak 2017. 
4 “Turkey to intervene in Sinjar if peshmerga fail: Deputy prime minister (Başbakan Yardımcısı: Peşmerge başarısız olursa Türkiye Sincar’a müdahale edecek)”, 
Daily Sabah, 26 Aralık 2016. 
5 “How deep is Turkey’s Sinjar entanglement? (Türkiye’nin Sincar’daki durumu ne kadar karışık?)”, Al-Monitor, 7 Mart 2017. 
6 “Farmandi gheshti YPS: qabul Nakayen bilikelin bi Kurdistan”, NRT TV, 6 Mart 2017. 
7 “How deep is Turkey’s Sinjar entanglement? (Türkiye’nin Sincar’daki durumu ne kadar karışık?)”, Al-Monitor, 7 Mart 2017. 
8 Ibid. 
9 Can Cemgil and Clemens Hoffman, “The ‘Rojava Revolution’ in Syrian Kurdistan: A Model of Development for the Middle East?” (Suriye Kürdistanı’nda 
‘Rojava Devrimi’ Ortadoğu için bir kalkınma modeli mi?), IDS Bulletin, Sayı.47 no.3 (2016). 
10 A.g.e.. 
11 Ibrahim Yousif, “Hiwar welati ma ibrahim al-yousif hawla singal”, Ahewar, 22 Ocak 2015. 
12 “Osman Beydemir guta biezhi Party Democrati Galan HDP”, Rudaw, 3 Mart 2017. 
13 “Majlis Naynawa youtaleb hezb al-umal bil Insihab min sinjar muqazateh duwaliyan”, SotalIraq, 3 Mart 2017. yehadad bi 
14 “YBŞê daxwaza vekişandina pêşmergeyan kir”, Rudaw, 3 Mart 2017. 
15 “Fermandi Pehmarga jarik Tir Kou Debetawa”, http://www.kurdiu.org/index.php/ku/news/kurdistan/36286 
16 “Iraq: Turkey, Iran Wage A Proxy Battle In Sinjar” (Irak: Türkiye, İran Sincar’da Bir Vekalet Savaşının Peşinde), Stratfor, 8 Mart 2017. 
17 “Le Esta Shar westawa”, Snur Media, 3 Mart 2017. 
18 “Fermandeyeki Zerivani: Le amada basheni bou leidani PKK”, Kurdistan 24, 3 Mart 2017. 
19 Hamad Salih Juma, “Hezb PKK we Ferihi fi Kurdistan Suira Umala Tehran we Dimashq”, PDK-S, 2 Mart 2016. 
20 “America’s Marxist Allies Against ISIS” (Amerika’nın DAEŞ’le Mücadeledeki Marksist Müttefikleri), Wall Street Journal, 24 Mart 2015. 
21 Biyar Rubari, “Asbab hujum Kuwat al- Barzani ala Wehdat Himayat Singal er Ahdafaha”, Xeber 24, 4 Mart 2017. 
22 Mustashar Barzani, “PKK PYD YNK we Goran umala Tehran we Dimashq”, Akhbaar, 5 Haziran 2016. 
23 Hashd Al-Shaabi Against Expulsion of PKK from Iraq: Spokesperson ...(Haşdi Şaabi PKK’nın Irak’tan Çıkarılmasına Karşı: Sözcü …), Bas News, 6 Mart 2017. 
24 “Iraq: Turkey, Iran Wage A Proxy Battle In Sinjar” (Irak: Türkiye, İran Sincar’da Bir Vekalet Savaşının Peşinde), Stratfor, 8 Mart 2017. 
25 Rojname Kurdish News Arama Motoru, 21 Kasım 2015. 

ORSAM, Ortadoğu konusunda faaliyet gösteren tarafsız bir düşünce kuruluşudur. 

ORSAM Ortadoğu ile ilgili bilgi kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve bölge uzmanlarının düşüncelerini Türk akademik ve siyasi çevrelerine doğrudan yansıtabilmeyi 
hedeflemektedir. 

Bu amaçlar doğrultusunda ORSAM, Ortadoğu ülkelerindeki devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve 
sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, yerel perspektiflerin güçlü yayın yelpazesiyle gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır. ORSAM yayın yelpazesi içinde kitap, rapor, bülten, politika notu, konferans tutanağı ve ORSAM dergileri Ortadoğu Analiz ve Ortadoğu Etütleri bulunmaktadır. 

©Bu metnin içeriğinin telif hakları ORSAM’a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar 
ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. 
Bu raporda yer alan değerlendirmeler yazarına aittir. ORSAM’ın kurumsal görüşünü yansıtmamaktadır. 

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) 
Süleyman Nazif Sokak No: 12-B Çankaya / Ankara 
Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48 
www.orsam.org.tr 

ÖNEMLİ NOTUMDUR; YUKARIDA VERDİĞİM BU HABER TAMAMEN KAMUOYUNU.. BİLĞİLENDİRME AMAÇLI OLUP HİÇBİR TİCARİ GAYE GÜTMEMEKTEDİR..
ORSAMA STRATEJİ MERKEZİ VE ÇALIŞAN UZMAN KADROLARINA TEŞEKKÜR EDER SAYGILARIMI SUNARIM..
TANER ÇELİK..,

***

24 Şubat 2016 Çarşamba

KUZEY IRAK'TA SON GELİŞMELER,




KUZEY IRAK'TA SON GELİŞMELER,


 Temmuz 2002   Sayı: 47
 NECATI ÖZGEN Orgeneral (E)

1. GENEL
 Ekonomik kriz, Sn. Başbakanın rahatsızlığı ve Avrupa Birliği gibi konular uzun süredir, Türkiye'nin gündemine oturdu. Dolayısı ile Kuzey Irak gibi Türkiye'nin güvenliğini yakından ilgilendiren bazı önemli sorunlar arka planda kaldı.

Körfez krizi sonunda Kuzey İrak'ta 36 derece enlemi ile TÜRKİYE-IRAK sınırı arasında oluşturulan tampon bölgede bir otorite boşluğu meydana getirilmiştir. Bu boşluk terörün doğmasına ve o bölgeyi teröristlerin Üs olarak kullanıp, Türkiye'ye bilinen zararların verilmesine sebep olmuştur.

 Bu otorite boşluğundan istifade ile K.IRAK'ta süratli bir gelişme gösteren kurt hareketi, MAYIS 1992 tarihinde yapılan parlamento seçimleri 1930 yılından beri devam eden organize olma çabalarının en önemli adımını gerçekleştirmiştir.

 Yapılan seçimler sonucunda teşkil edilen 105 kişilik Meclis'te KDP (Barzani) ve KYB (Talabani) 50'şer milletvekili çıkarırken, geriye kalan 5 milletvekili Asurilere verilmiştir. Bölgedeki Türkmenler bu oluşumu protesto ederek seçimlere katılmamıştır.

 1992 yılında rahmetli Orgeneral Eşref BİTLİS ile birlikte BARZANİ'nin karargahının bulunduğu SELAHATİN kentine gittik. İki gün birlikte çalışmalar yaptık. Bu arada ERBİL'deki parlamento binasını gezdik.

 Parlamento binasının içinde büyük bir duvarda Molla Mustafa BARZANİ'nin yağlı boya ile yapılmış büyük bir resmi yapılmıştı. Oğul BARZANİ, resmin altında bize babasının bir vasiyetini anlattı,
Baba BARZANİ Oğul BARZANİ'ye;..."


http://mudafaai-hukuk.com.tr/arsiv/temmuz02_02.htm


..

10 Ocak 2016 Pazar

Kuzey Irak'ta AB - ABD Ortaklığı,







Kuzey Irak'ta AB - ABD Ortaklığı,

Prof. Dr. Erol MANİSALI



Türkiye, Irak ve ABD 

Irak’ta tamamen ABD’ye bağlı bir yönetim kurmak için silahlı bir müdahele, yani “savaş” isteniyor. Süreç 1991 ve 1992’de başlatıldı. Bugüne kadar saldırının altyapısı hazırlandı. Ayrıca Irak’ın kuzeyi Bağdat’tan silah zoru ile “koparıldı”. 

Talabani ve Barzani’nin bu bölgede yerleşmesi ve “Kukla” bir devletin altyapısı A’dan Z’ye hazır hale getirildi. 

Bush yönetimi şimdi Türkiye’ye, 

- Ya benim kuzeyden cephe açmama yardımcı ol ve benim denetimimde Irak’ın kuzeyine kısmen sen de geçici olarak gir; 

- Ya da bana yardım etmezsen ben yine Irak’a gireceğim; ancak Türkiye’yi Kürtler, Ermeni tasarıları ve Atina’nın talepleri konusunda sıkıştıracağım. Ayrıca mali konularda baskı altına alacağım. 

Bush yönetimi Türkiye’ye açık bir şekilde şantaj yapıyor ve ölümlerden ölüm beğen diyor. Yanımda olursan hem Amerikan askerlerinin Türkiye’nin Güneydoğusu’na yerleşmesine izin vereceksin hem de Irak’ın kuzeyinde elin kolun bağlı kalacak. Buna karşılık izin vermezsen seni her alanda sıkıştıracağım diye el altından tehdit ediliyor Türkiye. Hem de bütün dünya yavaş yavaş Bush yönetimine karşı bir cephe oluştururken. 

Bush yönetimi Türkiye karşısında nasıl bu denli saldırgan olabiliyor? 

-Türkiye içindeki Bush yönetimi (ve ABD) yanlılarına mı güveniyor? 

- Yoksa AKP üst yönetiminden bazı güvenceler mi elde etmiş? 

- Bu iş nasıl olsa sonuçlanacak, farklı düşünenleri baskı altına alayım diye mi yaklaşıyor? 

Paylaşım kavgasının sınırları 

ABD ve Avrupa Soğuk Savaş sonrasında dünyayı paylaşım kavgasına başladılar. Bush yönetiminin bir iç darbe ile zorla yönetime getirilmesi; arkasından “yaratılan” 11 Eylül olayları ile sanal düşmanlar yaratılması; bu düşmanları “yok etmek için” askeri saldırıların başlatılması... 

- Önce Afganistan ile Orta Asya’ya askeri yerleşim, 

- Arkasından Irak’tan başlanarak Ortadoğu’da mutlak bir ABD (ve İngiliz) askeri egemenliğinin sağlanması, 

- Bunun, diğer Arap ülkeleri ve İran ile sürdürülmesi... 

Soğuk Savaşın bitimi ile birlikte ABD araştırma kurumlarının ve stratejistlerin kaleme aldıkları değerlendirmeler okunduğunda yukarıdaki fotoğraf açık bir biçimde görülmektedir. 

Bugün Irak konusunda Türkiye’yi açık bir biçimde tehdit eden Bush yönetiminin, Türkiye ABD’nin yanında yer alsın veya almasın, “yapmak istediği işler” sonuçta değişmemektedir. Bush yönetimi, Türkiye’ye bir seçenek sunmamaktadır; her iki koşulda da, kafasına koyduğunu aslında gerçekleştirmeyi planlamaktadır. 

ABD ve Dünya 

Bush yönetimi bugün dünya karşısında yalnızdır. Almanya, Fransa, Rusya, Çin, Hindistan gibi büyük devletler Bush yönetiminin saldırgan politikasına karşı durmaktadır. Rusya bu karşıtlığını giderek daha da keskinleştirmektedir. Güvenlik Konseyi’nde vetosunun kullanabileceğini göstermiştir. 

Avustralya’dan Latin Amerika’ya, Londra sokaklarından Arap dünyasına kadar bütün halklar, Bush yönetiminin Irak (ve Ortadoğu) politikasına karşı çıkmaktadırlar. 

Bu koşullar altında TBMM’nin “ Red Kararı” ile Türkiye; 

- Hem dünya insanlarının (ve devletlerinin) büyük çoğunluğu ile aynı cepheyi paylaşarak Bush yönetiminin saldırgan (ve emperyalist) politikalarının yanında olmamıştır, 

- Hem de bölge ülkelerinin ve komşularının yanında olmayı tercih ederek savaşa karşı çıkmıştır. 

Uzun yıllardan beri uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin de kendisini saydırabileceğini, dünya kamuoyuna göstermiştir. Bush yanlısı ve faşist bazı ABD medya çevreleri dışında tüm dünya yayın organları, Meclis’in 1 Mart’ta almış olduğu kararı saygı ile karşılamışlardır. RTE ve Abdullah Gül’ün bütün bu gelişmeleri iyi anlamaları gerekiyor. 

http://www.turksolu.com.tr/25/manisali25.htm


..

KUZEY IRAK'TA SON GELİŞMELER






KUZEY IRAK'TA SON GELİŞMELER

NECATI ÖZGEN 
Emekli Orgeneral 

TEMMUZ 2002 -  Sayı: 47

( ÖZEL NOTUMDUR ;  OKUDUGUNUZ  BU HABER 2002  TARİHKİDİR  BUGÜNKİ TEHLİKE O TARİHTE  TESPİT  EDİLMİŞTİR  SAYIN PAŞAMIZ' EMEKLİ ORGENERAL  NECATİ  ÖZGEN ' E  BU DETAYLI HABERİNDEN DOLAYI TEŞEKKÜRLER  EDERİM..

SAYGIYLA )
1. GENEL
 Ekonomik kriz, Sn. Başbakanın rahatsızlığı ve Avrupa Birliği gibi konular uzun süredir, Türkiye'nin gündemine oturdu. Dolayısı ile Kuzey Irak gibi Türkiye'nin güvenliğini yakından ilgilendiren bazı önemli sorunlar arka planda kaldı.

Körfez krizi sonunda Kuzey İrak'ta 36 derece enlemi ile TÜRKİYE-IRAK sınırı arasında oluşturulan Tampon Bölge de bir otorite boşluğu meydana getirilmiştir. Bu boşluk terörün doğmasına ve o bölgeyi teröristlerin Üs olarak kullanıp, Türkiye'ye bilinen zararların verilmesine sebep olmuştur.

   _ Bu otorite boşluğundan istifade ile K.IRAK'ta Süratli bir gelişme gösteren kurt hareketi, MAYIS 1992 tarihinde yapılan parlamento seçimleri 1930 yılından beri devam eden organize olma çabalarının en önemli adımını gerçekleştirmiştir.

 Yapılan seçimler sonucunda teşkil edilen 105 kişilik Meclis'te KDP (Barzani) ve KYB (Talabani) 50'şer milletvekili çıkarırken, geriye kalan 5 milletvekili Asurilere verilmiştir. Bölgedeki Türkmenler bu oluşumu protesto ederek seçimlere katılmamıştır.

 1992 yılında rahmetli Orgeneral Eşref BİTLİS ile birlikte BARZANİ'nin karargahının bulunduğu SELAHATİN kentine gittik. İki gün birlikte çalışmalar yaptık. Bu arada ERBİL'deki parlamento binasını gezdik.

   Parlamento binasının içinde büyük bir duvarda Molla Mustafa BARZANİ'nin yağlı boya ile yapılmış büyük bir resmi yapılmıştı. Oğul BARZANİ, resmin altında bize babasının bir vasiyetini anlattı,




Molla Mustafa Barzani'nin Mossad Şefi Zwi Zamir




'' Baba BARZANİ Oğul BARZANİ'ye;..." 

VASİYETNAMESİ;


28 Haziran 2002

KUZEY IRAK'TA SON GELİŞMELER,


Necati ÖZGEN (E) Orgeneral


1. GENEL

Ekonomik kriz, Sn. Başbakanın rahatsızlığı ve Avrupa Birliği gibi konular uzun süredir, Türkiye'nin gündemine oturdu. Dolayısı ile Kuzey Irak gibi Türkiye'nin güvenliğini yakından ilgilendiren bazı önemli sorunlar arka planda kaldı.

Körfez krizi sonunda Kuzey Irak'ta 36 derece enlemi ile TÜRKİYE-IRAK sınırı arasında oluşturulan tampon bölgede bir otorite boşluğu meydana getirilmiştir. Bu boşluk terörün doğmasına ve o bölgeyi teröristlerin üs olarak kullanıp, Türkiye'ye bilinen zararların verilmesine sebep olmuştur.

Bu otorite boşluğundan istifade ile K.IRAK'ta süratli bir gelişme gösteren kürt hareketi, MAYIS 1992 tarihinde yapılan parlamento seçimleri 1930 yılından beri devam eden organize olma çabalarının en önemli adımını gerçekleştirmiştir.

Yapılan seçimler sonucunda teşkil edilen 105 kişilik Meclis'te KDP (Barzani) ve KYB (Talabani) 50'şer milletvekili çıkarırken, geriye kalan 5 milletvekili Asurilere verilmiştir. Bölgedeki Türkmenler bu oluşumu protesto ederek seçimlere katılmamıştır.

1992 yılında rahmetli Orgeneral Eşref BİTLİS ile birlikte BARZANİ'nin karargahının bulunduğu SELAHATİN kentine gittik. İki gün birlikte çalışmalar yaptık. Bu arada ERBİL'deki parlamento binasını gezdik.

Parlamento binasının içinde büyük bir duvarda Molla Mustafa BARZANİ'nin yağlı boya ile yapılmış büyük bir resmi yapılmıştı. Oğul BARZANİ, resmin altında bize babasının bir vasiyetini anlattı.

Baba BARZANİ Oğul BARZANİ'ye;


"Oğul, benim sana vasiyetimdir. Türkiye çok büyük bir devlettir. Bana yardımları olmuştur. Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olacaksın, onlar bizim dostumuzdur. Onların sözünden çıkmayacaksın, bu sözlerim kulaklarına küpe olsun" demiş.
Bakalım Oğul BARZANİ, babasının vasiyetine ne kadar uymuştur.
1992 senesinde kurulan bahse konu bu müşterek yönetime rağmen KDP ile KYB arasındaki birliktelik fazla uzun sürmemiştir. Nedenleri ise;

- Kişisel rekabet,
- Yerel yönetimde etkin olma çabaları,
- K.Irak gelirinin paylaşımı,
- Erbil'in kontrolü,
- KDP'nın IRAK ve Türkiye, KYB'nin ise;


Soldan sağa Mesud Barzani, Menahem Nahik Navut (Mossad 2. Başkanı 1984 – 1986), Mahmut Osman, Mossad Başkanı Zvi Zamir (1968 – 1974), Mossad Başkanı Nahum Admoni (1982 – 1989) ve Bir Koruma- Irak’ın Kuzeyi Eylül 1971 (Mossad Arşivi)


İran ile daha yakın işbirliği içinde olması gibi faktörler rol oynamıştır.
Kuzey IRAK'taki durum; KDP'nin 31 Ağustos 1996 tarihinde, Bağdat yönetimi ile anlaşarak ERBİL'e yönelik harekatı ile yeni bir boyut kazanmıştır.

30 Ekim 1996 tarihinde ANKARA'da yapılan görüşmeler sonunda KDP ve KYB yönetimlerine sorumluluk bölgeleri tahsis edilerek ateşkes sağlanmıştır.


2. KUZEY IRAK'TA DEVLETLEŞME ÇABALARI



Bölgedeki Kürtler, kurmayı amaçladıkları devletin alt yapısını oluşturmak maksadıyla;
Sözde parlamento teşkili ve hükümet kurma, sözde Kürdistan bayrağı kullanma, polis teşkilatının tesisi, Güvenlik ve İstihbarat teşkilatının oluşturulması (ordulaşmaya geçiş), Merkez bankasının faaliyete geçirilmesi, Kürt enstitüsü, Kürt dernekleri açılması, Gümrük işlemlerinin esasa bağlanması, posta işletmesi, gelecekte kullanacağı pasaportun alt yapı çalışmaları ve yer altı kaynaklarının işletilmesi gibi çalışmaları yürütmüşler ve büyük ölçüde tamamlamışlardır.


Yapılan bu çalışmalar kapsamında özellikle KDP bölgesinde kendi kendini yönetecek derecede kurumlar oluşturulmuştur.

Halen BARZANİ yönetiminde 21 Bakan vardır. İsimleri bile tespit edilmiş durumdadır. Bu bakanların 16'sının soyadı BARZANİ'dir. Bütün Belediye Başkanlarının soyadı BARZANİ, Rektörün soyadı BARZANİ'dir. Görüldüğü gibi tam bir BARZANİ aşireti yapısı oluşturmuşlar. Ayrıca bölgedeki bazı aşireleride denetim altına almışlar. Onları ekonomik ve siyasal olarak kendine bağlamış, kendine bir egemenlik alanı ilan etmiş durumdadır.
Her iki tarafın (KDP ve KYB) yaklaşık 40.000 kişilik askeri güçleri bulunmaktadır.



3. KUZEY IRAK'TAKİ PKK FAALİYETLERİ


Bilindiği gibi K.IRAK'ın Kandil Dağı bölgesinde 4500-5000 civarında terörist bulunmaktadır.
PKK; bu terörist gücünü bölgede ve yurt içinde (Türkiye'de) meydana gelebilecek muhtemel gelişmelere paralel olarak bekletmekte ve bu aşiretlerle (KDP ve KYB) birlikte bölgede meydana gelmesi muhtemel oluşumlarda söz sahibi olmak maksadıyla varlığını muhafaza etmeye gayret göstermektedir.

PKK; hapisteki terörist başının talimatları doğrultusunda hareket etmekte, örneğin; Kandil Dağındaki teröristlerin içinde siyasi eğitim görmüş silahsız, yeteri kadar unsurların yurt içine girerek ve köy köy dolaşarak propaganda yaptıkları duyumları alınmıştır.

Hiç kimse terör bitti diye rehavete kapılmamalıdır. Ölüm cezasının kaldırılması, ana dilde eğitim ve Kürtçe TV yayını gibi hakların tanınması sadece bir aldatmacadır. Bu haklar tanınsa bile terör durmayacaktır. Arkasından özerklik veya federasyon istenecektir. 7'den 70'e herkes bunu böyle bilmelidir.

Kandil Dağındaki teröristler niçin teslim olmuyorlar? Hükümetimiz niçin onların teslim olmaları için politika üretmiyor.? Oysaki onların topluca teslim olabileceklerine inanıyorum. Onların içinde suç işlememiş asgari 2000 civarında çocuklarımız vardır. Bekle gör politikası uygulanmaktadır. Umarım atı alan Üsküdar'ı geçmez.



4. TÜRKMENLER

Kuzey IRAK'ta yaklaşık 3,5 milyon insan yaşamaktadır. Bu nüfusun büyük çoğunluğunu Kürtler-Türkmenler, diğerlerini ise Asuriler, Keldaniler ve Yezidiler oluşturmaktadır. Türkmenlerin IRAK'taki genel nüfusu yaklaşık 3 milyondur. 300 bin civarında Türkmen sadece Kuzey Irak'ta yaşamaktadır.

Türkmenlerin büyük bir bölümü BAĞDAT'ta yaşamaktadır. Çoğunluğu 36'ncı paralelin güneyinde ve hizmet sektöründeler.


Şehirli bir halktır. Bunlar doktordur, avukattır, mühendistir, Irak ordusunda Subaydır. Kürtler gibi kırsal nüfusu ifade etmiyorlar. KERKÜK Türkmen şehri. IRAK ordusunda İRAN'ı ilk defa bozguna uğratan kolordunun komutanı Türkmendir.(General Sinan)


Kuzey Irak'ta iki tür Türk okulu vardır. birisi Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından yapılan okullardır.

Bu okullarda neredeyse ne kitap ne defter vardır. Çünkü Türkiye oraya çok uzak. (ilgisizlik diz boyu)

İkincisi; Fetullah GÜLEN'in okulları, Öğretmenleri ODTÜ'den ve BOĞAZİÇİ Üniversitesinden, hiçbir sorunları yoktur.

Türkmenlerle ilgili politikamız var mı? yok mu? Varsa bu kadar olabiliyor. YAZIK, çok yazık.

1992 senesinde, Kuzey IRAK'ta Türkmenlerin yetkililerinden birisi bana;
Barzani ve Talabani'ye yaptığınız kadar bize de yardım yapsaydınız Kuzey IRAK'ta her şey çok daha değişik olurdu demiştir.

Türkiye'nin Türkmenler konusunda net bir politikası olduğunu zannetmiyorum.






5. NGO FAALİYETLERİ

Halen bölgede bulunduğu tespit edilen 83 NGO'dan 55 adedi Avrupalı ülkelere ait olduğu görülmektedir. Bunların sağlık, eğitim, altyapı faaliyetlerine yöneldikleri bilinmektedir. Bunların içinde ne yazık ki Türk NGO'su yoktur.
Bu ülkelerinKuzey IRAK'ta oluşturmayı düşündükeri bir oluşumda daha etkin bir rol alarak, petrol bölgeleri içinde önemli bir yeri olan bu bölgede, kendi çıkarlarını sağlamlaştırmayı amaçladıklarını bilmeyen yoktur.



6. SONUÇ

ABD'nin resmi politikasında, IRAK'ın mevcut rejiminin değiştirilmesi ve yönetimin daha
demokratik olmasını arzu ettiği kesindir.

Bu maksatla; Kuzey IRAK'ta başlangıçta Saddam muhalifi bir cephe oluşturmayı müteakip, Irak'ı bölerek güçsüzleştirme ve ayrı bir kürt devleti kurulması için, buradaki güç odaklarını kullanma ve yönlendirme çabaları devam etmektedir.

Nitekim, son zamanlarda ABD yönetiminin kürt gruplarla temasını yoğunlaştırdığı dikkat çekmektedir.

IRAK Türkiye için çok önemlidir. Irak'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği mutlaka muhafaza edilmelidir.

IRAK'ta bir kürt devletinin kurulması ile Ortadoğuda bir çıbanbaşı yaratılmış olacaktır.
Ancak Irak daha demokratik bir rejime kavuşmalıdır. Bu mümkün müdür? Çok güç olacağı değerlendirilmektedir.

Eğer ABD Irak'a askeri bir hareket icra ederse Türkiye'nin politikası nedir? Net bir politikası var mıdır? Bildiğim kadarıyla yoktur.

Bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Lütfen izlemeye devam ediniz.



 http://www.mudafaai-hukuk.com.tr/gundem280602.html


 http://mudafaai-hukuk.com.tr/arsiv/temmuz02_02.htm


..