Nükleer Enerji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nükleer Enerji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Şubat 2020 Çarşamba

NÜKLEER ENERJİDE “EMNİYET VE KÜRESEL GÜVENLİK KIRILMASI” BÖLÜM 3

NÜKLEER ENERJİDE “EMNİYET VE KÜRESEL GÜVENLİK KIRILMASI”  BÖLÜM 3


Çalışma Grubu Üyeleri


Fatih Birol

Fatih Birol, merkezi Paris’te bulunan Uluslararası Enerji
Ajansı’nın (IEA) Başekonomisti ve Ekonomik Analiz Bölümü’nün
Başkanı’dır. Dünyada enerji piyasaları konusunda referans kabul
edilen “World Energy Outlook” yayınlarının başındadır. 1995
yılında Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) katılmadan önce,
altı yıl boyunca OPEC’in Viyana’daki merkezinde çalışmıştır.
Birol, enerji sektörü ile politika yapıcılar arasındaki işbirliğinin
gelişmesine imkan sağlayan bir platform olan IEA Enerji İş
Konseyi’nin de Kurucusu ve Başkanı’dır. Birleşmiş Milletler
Genel Sekteri’nin oluşturduğu ‘High-level Group on Sustainable
Energy for All’ un üyesi, Davos’ta gerçekleşen Dünya Ekonomik
Forumu’nun (WEF) Enerji Danışma Kurulu Başkanı’dır. Global
enerji sorunlarının anlaşılmasına katkılarından dolayı, Avusturya
Cumhuriyeti’nin Altın Onur Madalyası, Fransız Hükümeti’nin
“Chevalier dans l’ordere des Palmes Academique” Nişanı,
İtalya Cumhuriyeti Yüksek Liyakat Nişanı, Almanya Federal
Cumhuriyeti Yüksek Liyakat Nişanı ve Türkiye Cumhuriyeti
Üstün Hizmet Madalyası da dahil olmak üzere birçok ödüle layık
görülmüştür. Lisans derecesini İstanbul Teknik Üniversitesi’nden
almış olan Birol, enerji ekonomisi alanındaki yüksek lisans ve
doktorasını Viyana Teknik Üniversitesi’nde tamamlamıştır.

Salim Dervişoğlu

Salim Dervişoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak 1997’den
1999’a kadar hizmet vermiştir. Öncesinde Milli Güvenlik Kurulu
Genel Sekreter Yardımcılığı, NATO Güney Avrupa Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Başkanlığı, Deniz Harp
Akademisi Komutanlığı, Milli Güvenlik Konseyi Basın ve Halkla
İlişkiler Daire Başkanlığı ve Genelkurmay İstihbarat Daire
Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Dervişoğlu halihazırda
BİLGESAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Bilge Adamlar
Kurulu Başkanı’dır. Eğitimini Deniz Harp Akademisi’nde
tamamlayan Dervişoğlu, İşletme yüksek lisans derecesini ABD
Monterey’deki US Naval Postgraduate School’dan almıştır.

Ayşe Canan Ediboğlu

Canan Ediboğlu, yüksek öğrenimini Southampton Üniversitesi
Ekonomi bölümünde, lisansüstü eğitimini ise, yine aynı
üniversitede Finansal Kontrol Yönetimi alanında tamamlamıştır.
Çalışma yaşamına Southampton Üniversitesi’nde araştırma
görevlisi olarak başlayan Canan Ediboğlu, 1980 yılında
Türkiye’ye dönmüş ve aynı yıl Shell Türkiye’de Planlama Müdürü
görevini üstlenmiştir. Ediboğlu, şirketin çeşitli departmanlarında
görev aldıktan sonra, 2002 yılında Genel Müdür, 2006 yılında ise
Ülke Başkanlığı görevini üstlenmiştir. Haziran 2009’da emekliye
ayrılan Ediboğlu, bu tarihten itibaren Türkiye’de yatırım yapmayı
planlayan enerji şirketlerine danışmanlık yapmakta ve önde gelen
global danışmanlık şirketlerden Accenture’un Non-Executive
Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütmektedir. PETDER’in
(Petrol Sanayi Derneği) eski Başkanı olan Ediboğlu halen TOBB
Petrol Ürünler Sektör Meclisi Başkanı ve ING Bank Türkiye’nin
Yönetim Kurulu Üyesi’dir.

Memduh Karakullukçu

Memduh Karakullukçu, Global İlişkiler Forumu’nun (GİF)
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Kroton Danışmanlık
Şirketinin Yönetici Ortağı ve hukuki enformatik sistemleri
alanında uzmanlaşan kanunum.com girişiminin Kurucu Ortağı’dır.
Uzmanlık alanları, uluslararası finans, ekonomi ve hukuk ile
yüksek öğretim ve teknoloji politikalarını kapsamaktadır.
Karakullukçu, 2007-2010 yılları arasında TÜSİAD Başkan
Danışmanlığı görevinde bulunmuştur. 2003-2006 yılları arasında
İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) ARI Teknokent’in Kurucu
Genel Müdürlüğü’nü yapmıştır. Aynı dönemde İTÜ Rektör
Danışmanlığı, “Hukuk, Teknoloji, Politika” yüksek lisans
programı Koordinatörlüğü ve İTÜ Uydu Yer Algılama Merkezi
Stratejik Başdanışmanlığı görevlerini üstlenmiştir. İTÜ’de ve
London School of Economics’de (LSE) Öğretim Görevlisi olarak
çalışmıştır. Karakullukçu, 1992-1994 döneminde, uluslararası bir
yatırım bankasının Londra ve İstanbul ofislerinde türev piyasalar
ve kurumsal finans bölümünde çalışmıştır. IMF ve Dünya Bankası
için danışmanlık ve akademik çalışmalar yapmıştır. OECD, NATO,
SEFI, AURP gibi uluslararası forumlarda teknoloji politikaları
konusunda makaleler sunmuştur. Massachusetts Institute of
Technology’de (MIT) Elektrik Mühendisliği ve Ekonomi
dallarında çift ana dal lisans eğitimi (BS) alan Karakullukçu,
London School of Economics’te (LSE) Finans alanında yüksek
lisans derecesini (MSc) ve Columbia Üniversitesinde Hukuk
eğitimini (Juris Doctor) tamamlamıştır. Karakullukçu, New York
barosuna kayıtlıdır.

Sönmez Köksal

Sönmez Köksal, Türkiye’nin Fransa ve Irak Büyükelçilikleri
ile Avrupa Konseyi nezdinde Daimi Temsilci görevlerinde
bulunmuş emekli bir diplomattır. 1992’den 1998’e kadar MİT
(Milli İstihbarat Teşkilatı) Müsteşarı olarak görev yapmıştır.
Köksal, Dışişleri Bakanlığı’nda Çoktaraflı Ekonomik İlişkiler
Genel Müdür Yardımcılığı, AET Daimi Temsilciliği’nde Temsilci
Yardımcılığı, Orta Doğu ve Afrika Dairesi Siyaset Planlama
Başkanlığı gibi birçok görevde bulunmuştur. Yakın zamana
kadar İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı
ve Işık Üniversitesi’nde Öğretim Üyeliği görevini sürdüren
Köksal, halen BİLGESAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Üyesi
ve Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi (GPoT Center) Üyesi
olarak çalışmalarına devam etmektedir. Sönmez Köksal, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur.

C. Tanıl Küçük

1956 yılında Zonguldak’da doğan C. Tanıl Küçük, İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. İstanbul
Sanayi Odası Meclis Üyeliği’ne ilk kez 1981 yılında seçilmiştir.
1993 yılında İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyeliği’ne
seçilen C. Tanıl Küçük, 1997-2001 yılları arasında Yönetim
Kurulu Başkan Vekili, 2001-2013 yılları arasında ise Yönetim
Kurulu Başkanı olarak görev yapmıştır. 2005- 2009 yılları arasında
TOBB Sanayi Odaları Konsey Başkanı olan Küçük, Mayıs 2009
itibarıyla da TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini
üstlenmiştir. 1995-1999 yılları arasında İKV Yönetim Kurulu ve
Genel Kurul Üyesi olan Sayın Küçük, halihazırda Elit Çikolata
ve Şekerleme Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev
yapmaktadır.


Erol Memioğlu

1954 yılında doğmuştur. Yüksek öğrenimini Ortadoğu Teknik
Üniversitesi Petrol Mühendisliği bölümünde tamamlamıştır. 1979
yılında TPAO’da Uzman Mühendis olarak görevine başlayan
Memioğlu, TPAO’da Üretim Müdürlüğü ve Yurt Dışı Projeler
Grup Başkanlığı ile Türkiye Petrolleri Denizaşırı Ltd. Şirketi
Başkanlığı görevlerinin ardından 1999 yılında Koç Holding’de
Enerji Grubu Başkan Yardımcılığı görevine atanmıştır. 2003-2004
yılları arasında iş hayatına Koç Holding Enerji Grubu İcradan
Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak devam eden Memioğlu,
Mayıs 2004’ten bu yana Koç Holding Enerji Grubu Başkanlığı
görevini yürütmektedir.


Muhsin Mengütürk

Muhsin Mengütürk, bankacılık, inşaat, medya, otomotiv, turizm
ve enerji sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerden oluşan
Doğuş Holding’de Yönetim Kurulu Üyesi’dir. 1997’den 2000
yılına kadar Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı yapan Prof.
Mengütürk, finans sektöründe çok sayıda üst düzey görevde
bulunmuştur. 1990 öncesi Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul
Teknik Üniversitesi’nde ders vermiştir. Uluslararası Finans
konusunda bir ders kitabı yazmıştır. Prof. Mengütürk, Robert
Kolej’den Makina Mühendisliği lisans derecesiyle mezun
olduktan sonra yüksek lisans ve doktora derecelerini yine aynı
konuda Duke Üniversitesi’nde tamamlamıştır.

İlhan Or

1951 yılında İstanbul’da doğmuştur. Lisans, yüksek lisans
ve doktora derecelerini Northwestern Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Bölümü’nden almıştır. 1976 senesinde Öğretim
Görevlisi olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde göreve başlamıştır.
1982-1983 yıllarında Syracuse Üniversitesi’nde ve University
of Maryland’da Misafir Öğretim Üyesi olarak görev yapmıştır.
1984 yılında Doçent, 1991 yılında ise Profesör unvanlarını
kazanan İlhan Or’un, başlıca eğitim ve araştırma alanları;
doğrusal programlama, benzetim modelleme, üretim ve bakım
planlama, risk analizi ve yönetimi ile enerji konusunda yöneylem
araştırması uygulamalarıdır. Bu konularda, uluslarası ve ulusal
düzeyde, çok sayıda bilimsel yayını ve bilimsel toplantı bildirisi
vardır. İlgi alanına giren konularda, üniversite içinde ve dışında
eğitim seminerleri vermiş, danışmanlık yapmıştır. İlhan Or, 1993-
2004 döneminde “Naval Research Logistics” isimli uluslararası
bilimsel sürekli yayında Yardımcı Editör olarak görev yapmıştır.
Sayın Or, Türkiye Enerji Ekonomisi Derneği’nin Kurucu Üyesi;
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi’nin, Katı Atık Türk
Milli Komitesi’nin, Türk İstatistik Derneği’nin ve Türkiye
Yöneylem Araştırması Derneği’nin Üyesidir.

Ayşe Yasemin Örücü

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda enerji ve iklim
değişikliği politikaları üzerinde çalışmakta olan Ayşe Yasemin
Örücü, Türkiye İklim Değişikliği Müzakere heyetinde görev
almaktadır. Ulusal Bildirim, 1990-2008 Ulusal Sera Gazı
Envanteri, Enerji Sektöründe Sera Gazı Azaltımı Grubu, Karbon
Yakalama ve Depolama Projesi, Enerji Sektörü Modellemesi, AB
çevre müzakereleri gibi çalışmalarda yer alan Örücü, BMIDCS,
OECD, UEA, AB, IPCC ve KEI nezdinde yürütülmekte olan iklim
değisikliği faaliyetlerine katılım sağlamaktadır. Sayın Örücü,
politika oluşturma, çevre yönetimi, sera gazı hesaplamaları, çevre
ekonomisi ve çevre hukuku konularında eğitim ve tecrübeye
sahiptir. Araştırma görevlisi olarak görev yaptığı ODTÜ Maden
Mühendisliği Bölümü’nden lisans ve yüksek lisans sahibi olan
Örücü, Oxford Üniversitesi Çevre Değişimi Enstitüsü’nde iklim
değişikliği ve enerji alanlarında yüksek lisans eğitimini 2005
yılında tamamlamıştır.

Gülsün Sağlamer

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) eski Rektörü olan Gülsün
Sağlamer, 2005-2009 yılları arasında Avrupa Üniversiteler
Birliği’nde (EUA) Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütmüştür.
Prof. Sağlamer, halen EUA’nın “Kurumsal Değerlendirme
Programı” Yönetim Kurulu Üyeliği, Uluslararası Rektörler
Birliği İcra Komitesi Üyeliği ve Akdeniz Üniversiteler Topluluğu
Başkan Yardımcılığı görevlerini sürdürmektedir. 2006-2011 yılları
arasında, Avrupa Komisyonu Marie Curie Programı İcra Komitesi
üyeliği görevini yürütmüştür. Kadir Has Üniversitesi Mütevelli
Heyeti, İTÜ Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu ve İTÜ ARI
Teknokent Yönetim Kurulu Üyesi olan Sağlamer, üç uluslararası
bilimsel derginin de editörler kurulunda bulunmaktadır.
Amerikan Mimarlar Enstitüsü Sağlamer’e 2006 yılında Onursal
Üyelik (Hon FAIA) tevcih etmiştir. Kendisine ayrıca Avrupa
Mühendislik Eğitimi Topluluğu (SEFI) tarafından Leonardo da
Vinci Madalyası verilmiştir. Prof. Sağlamer, mimarlık eğitimini
ve doktorasını İstanbul Teknik Üniversitesi’nden almıştır.

Mustafa Tırıs

Doç. Dr. Mustafa Tırıs, 1965 Yılında İzmir’de doğmuştur.
İTÜ’den Petrol Mühendisi olarak mezun olduktan sonra, Ege
Üniversitesi, Güneş Enerjisi Enstitüsü’nde yüksek lisans ve
doktora eğitimini tamamlamıştır. Doktora üstü çalışmalarını
Leeds Üniversitesi’nde yapmıştır. 1995 Yılı’nda Yenilenebilir
Enerji Anabilimdalı’nda Doçent olmuştur. 1990 yılında girdiği
ve 21 yıl çalıştığı TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi’nde
sırasıyla Araştırıcı, Uzman Araştırıcı, Enstitü Müdür Yardımcılığı
ve Enstitü Müdürlüğü görevlerine getirilmiştir. Enerji Enstitüsü,
Çevre Enstitüsü ve Kimya ve Çevre Enstitüsü Müdürlüğü
yapmıştır. Enstitü Müdürü olarak, enerji ve çevre teknolojilerinin
geliştirilmesine yönelik yıllık ortalama 40 adet projenin teknik,
ekonomik ve idari koordinasyonunu yapmıştır. NATO ve IEA gibi
Uluslararası kuruluşlarda Türkiye’yi temsil etmiştir. TÜBİTAK’ta,
Türkiye’nin çok seçkin 230 araştırma personelinin yönetimini
üstlenerek, enerji ve çevre teknolojilerinin ülkemiz şartlarında
geliştirilmesi için önemli projelere imza atmıştır. 2011 yılında
Kurucu Ortak olarak T-Dinamik Enerji Şirketi’nin kuruluşunda
görev almış ve Genel Müdür olarak çalışmaya başlamıştır.


Volkan Vural


Volkan Vural, Türkiye’nin önde gelen medya grubu olan Doğan
Holding A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı olarak görev
yapmaktadır. TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi de olan Emekli
Büyükelçi Vural, Türkiye’yi sırasıyla İran, Sovyetler Birliği ve
daha sonra Rusya Federasyonu, Almanya Federal Cumhuriyeti,
Birleşmiş Milletler ve İspanya Krallığı nezdinde Büyükelçi olarak
temsil etmiş, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Başbakan
Başdanışmanı ve Avrupa Birliği Genel Sekreteri görevlerinde
bulunmuştur. Volkan Vural, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler
Fakültesi’nden mezundur.

Nigar Ağaoğulları (Proje Direktörü)


Global İlişkiler Forumu’nda Politika Çalışmaları Direktörü
olarak görev yapan Nigar Ağaoğulları, GİF bünyesinde
oluşturulan Enerji ve Güvenlik konulu Çalışma Gruplarının Proje
Direktörlüğünü, Türkiye-Rusya İlişkileri Track-II çalışmasının
da koordinatörlüğünü üstlenmektedir. Washington’da Western
Policy Center ve New York’ta Birleşmiş Milletler nezdindeki
Türk Daimi Temcilciliğinde staj yapmış olan Nigar Ağaoğulları,
kariyerine New York’da bulunan Shearman & Sterling çokuluslu
hukuk firmasında başlamıştır. Türkiye’ye dönüşünün akabinde
aile şirketinde Strateji ve İş Geliştirme Koordinatorü olarak çalışan
Ağaoğulları, Medyaevi İletişim bünyesinde de çeşitli firmalara
iletişim danışmanlığı hizmeti vermiştir. GİF Yönetim Kadrosu’na
katılmadan önce, Doğan Holding bünyesinde İş Geliştirme ve
Strateji bölümünde görev almıştır. Lisans eğitimini Georgetown
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Nigar
Ağaoğulları, 2006-2007 yılları arasında London School of
Economics’den Toplumsal ve Kamusal İletişim alanında yüksek
lisansını almıştır. Halihazırda Trakya Un Sanayi ve Ticaret A.Ş.,
Olin Edirne Yağ Sanayi A.Ş. ve Koç Lisesi Mezunlar Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi’dir.


Konuk Konuşmacılar


Değerli görüşlerini Çalışma Grubu üyeleriyle paylaşan konuk
uzmanların listesi aşağıda yer almaktadır:

Hakkı Akil
T.C. Roma Büyükelçisi; Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
(2009-2010)

Dr. Selahaddin Anaç
Türk Kömür İşletmesi (TKİ) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü

Erdal Çalıkoğlu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdür
Yardımcısı

Budak Dilli
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürü (E)

Luis Echavarri
OECD Nükleer Enerji Ajansı (NEA) Genel Direktörü

Hakan Irgıt
Accenture Türkiye Enerji Sektörü Başkanı

Prof. Dr. Mehmet Karaca
Jeoloji Mühendisliği Profesörü; İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü

Dr. Nurşen Numanoğlu
AB Nezdinde Türkiye Daimi Temsilci Yardımcısı; Avrupa Birliği
Bakanlığı Genel Sekreter Yardımcısı (E)

Prof. Dr. Sermin Onaygil
İTÜ Enerji Enstitüsü Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı

Kausar Qazilbash
Accenture İletim ve Dağıtım Bölümü Yönetici Direktörü

Prof. Dr. Cem Soruşbay
İTÜ Makine Mühendisliği Profesörü

Prof. Dr. Mete Şen
İTÜ Makine Mühendisliği Profesörü

Gökmen Topuz
İTÜ Enerji Enstitüsü Misafir Öğretim Görevlisi; TOBB Enerji
Konseyi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı; Zorlu Enerji Yatırımlar
Genel Müdür Yardımcısı (E)

Prof. Dr. Zerrin Yılmaz
İTÜ Mimarlık Bölümü Profesörü



DİPNOTLAR;

74. BP Statistics, 2012
75. IAEA (2012), International Status and Prospects of Nuclear Power, Genel Direktör
      Raporu, IAEA, Vienna (bundan böyle ISPNP, IAEA 2012 olarak anılacaktır), s. 3.
76. IAEA (2010), International Status and Prospects of Nuclear Power, Genel Direktör
      Raporu, IAEA, Vienna (bundan böyle ISPNP, IAEA 2010 olarak anılacaktır), s. 5.
77. ISPNP, IAEA 2010, s. 6-7.
78. “Nükleer silahların yaygınlaşması sorunu, ciddiyet bakımından iklim değişikliği
sorunuyla en azından eşdeğer, potansiyel etki bakımından ise ondan çok daha
ani ve büyüktür.” Kaynak: ICNND (International Commission on Nuclear Non-
Proliferation and Disarmament) (2009), “Eliminating Nuclear Threats: A Practical
Agenda for Global Policy Makers”, Eş-Başkanlar: Gareth Evans & Yoriko
Kawaguchi, ICNND, Australia (bundan sonra “Evans Raporu” olarak anılacaktır).
79. Socolow, R. and A. Glaser (2009), “Balancing Risks: Nuclear Energy and Climate
Change”, Daedalus 138, No. 4 (Fall 2009), s. 31-44.
80. Deutch, J., A. Kanter, E. Moniz and D. Poneman, “Making the World Safe for
Nuclear Energy”, Survival 46, No. 4 (Kış 2004-2005), s. 65-80.
81. MIT (2010) The Future of the Nuclear Fuel Cycle: Summary Report, An Interdisciplinary MIT Study, Cambridge, MA, s. 4.
82. Joskow, P. and J.E. Parsons (2009), “The Economic Future of Nuclear Power”, Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009), s. 45-59.
83. Bkz. bölüm IV(b)(iii)(1.1).
84. El-Baradei, M., “Nuclear Energy: The Need for a New Framework”, Genel Direktör’ün Açıklamaları, IAEA, 17 Nisan 2008.
85. Deutch, Kanter, Moniz and Poneman “Making the World Safe for Nuclear Energy”.
86. Evans Raporu, s. 126-127.
87. The Future of the Nuclear Fuel Cycle, s. 15.
88. Harvard Üniversitesi’ndeki Belfer Center, nükleer emniyet ve güvenlik konularından çok daha geniş bir gündeme sahip olsa 
     da, böyle bir merkez için uygun bir model olabilir.


***

NÜKLEER ENERJİDE “EMNİYET VE KÜRESEL GÜVENLİK KIRILMASI” BÖLÜM 2

NÜKLEER ENERJİDE “EMNİYET VE KÜRESEL GÜVENLİK KIRILMASI”  BÖLÜM 2






ÖNERİ 15 – KURUMSAL :

Rapor, Türkiye’de nükleer güçle ilgili politikaların oluşturulmasındaki bazı boşlukları tespit etmeye ve bunları tanımlamaya çalışmaktadır.
Çalışma Grubu, bu boşlukların doldurulmasında sorumluluk üstlenecek iki yeni kurumsal yapının oluşturulmasını önermektedir:

i- Nükleer silahların yayılmasını önleme ve emniyet meseleleriyle
ilgili resmi politika süreçlerini içerik olarak desteklemek ve bu
tartışmalara katkılarda bulunmak üzere bağımsız bir politika
enstitüsü olan Nükleer Araştırma ve Politika Merkezi
ii- Özel olarak uluslararası nükleer güvenlik rejimiyle ilgili
diplomatik çabalara katılmak üzere, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde
münhasır yetki ile görevlendirilmiş, yeterli ve kalıcı kadrolara
sahip, Nükleer Silahların Yaygınlaşmasını Önleme Birimi


SONUÇ

Fosil yakıtlar, yenilenebilir enerji kaynakları, nükleer enerji ve
verimlilik tedbirleri, karmaşık enerji sorununun birbirine bağlı
parçalarıdır. Sayısız değişim ve yapısal kırılma, bu karmaşık
sistemin bölümlerini genelde öngörülemeyen bir zamanlamayla
etkilemektedir. Bir bölümde meydana gelen ani değişiklik daha
sonra yayılarak bütün enerji dinamiklerine tesir etmektedir.
Politika yapıcılar, bu kaygan zeminde sürekli olarak yeni optimal
çözümler bulmak zorundadır.

Bu zorlu tablonun değişmesi beklenmemelidir. Enerji gibi
büyük, iç içe geçmiş ve dinamik bir sistem, öngörülemeyen
unsurlar tarafından her zaman etkilenecek, zorlanacak ve
biçimlendirilecektir.

Bu çerçevede, söz konusu gelişmeleri öngörmek ve onları zarar
görmeden aşmak, politika sürecinin her zaman bir parçası olacaktır.
Bu süreçte; mevcut yapılar içerisindeki eğilimleri öngörmeye ve
yönetmeye odaklanmanın yanı sıra, yapının kendisini değiştirme
ihtimali olan kırılmalara hazırlıklı olma hedefi de benimsenebilir.
Bu raporun odağı, daha uzun vadeli katkı yapma arzusundan
hareketle, ikinci yol olmuştur.

İleriye bakıldığında, yapısal kırılmaları sürdürülebilir bir biçimde
yönetme yeteneği ancak “entelektüel yetenek” ve “kurumsal
sermaye” üzerine kurulabilir. Bu nedenle, gelecekte etkili olacak
her politika seçeneği ya da uygulamasının arkasındaki itici gücün,
bu iki temel öncelik olacağını vurgulamak gerekir.
Entelektüel kapasitenin oluşturulması, enerji politikasına yönelik
planlamanın merkezinde yer almalıdır. Raporun da açıkça
gösterdiği gibi, enerji esas olarak siyasi, ekonomik, teknik
ve toplumsal etmenleri anlama ve sentezini yapma becerisini
gerektiren çok disiplinli bir alandır. Enerji meselelerini birbirinden
ayrı parçaların birleşimi olarak değil, entegre bir sorun olarak ele
alan araştırma ve eğitim programlarını yaygınlaştırmak, politika
vizyonunun vazgeçilmez bir unsuru olmalıdır. Türkiye’nin
politika kapasitesini uzun dönemli enerji zorluklarını aşacak
şekilde kurgulamanın olmazsa olmazı, iyi eğitilmiş uzman
kadrolarına ve politika yapıcılara yatırım yapmaktan geçmektedir.
Hızlı algı, problem çözme ve sistem tasarlama yeteneklerine
sahip iyi yetişmiş uzmanların düzenli bir akış içinde konuya
dahil edilmesi sağlanmazsa, bu ya da herhangi başka bir raporun
politika hedeflerinin hayata geçirilmesi mümkün olamaz.
Benzer biçimde, yine bu raporun çeşitli önerilerinde vurgulandığı
gibi, uzun vadeli yapısal odağa sahip politikaları biçimlendirmek,
uygulamaya koymak ve denetlemek için kurumsal sermayenin
kritik bir önemi vardır. Hem kamuda hem de özel sektörde
kurumsal kapasite; uzun vadeli politika ufkuna entelektüel
bağlılığın sürdürülmesi ve kısa dönemli politika reflekslerinin
Türkiye’nin uzun dönemli enerji politikalarıyla tutarlı olmasını
sağlayacak siyasi disiplini sağlaması açısından gereklidir. İyi
eğitilmiş bireyler, enerji politikasına kritik entelektüel katkıda
bulunma açısından ne kadar gerekliyse, enerji politikasında
çok ihtiyaç duyulan sürekliliği sağlayacak güvenilir kurumlar
tasarlamak da aynı derecede önem arz etmektedir.
Enerji bugün de insanın varoluşu ve ilerlemesi için merkezi
önemdedir, gelecekte de öyle olacaktır. Global ilişkilerdeki
rolü; insan dehasının, rekabetin ve doğal kısıtların karmaşık
etkileşimiyle biçimlenmeye devam edecektir. Tabiatı gereği
enerjinin beraberinde getirdiği bu değişkenliği güvenli bir
biçimde ve net bir amaçla yönetecek politikaları tasarlamak ve
uygulamak hiç şüphesiz zorlu bir süreçtir. Raporun, bu yolculuğa
mütevazı bir katkı yapacağını umuyoruz.


KAYNAKÇA


AAAS (American Academy of Arts & Sciences) (2009), “The
Global Nuclear Future, Vol. 1”, Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009).
AAAS (American Academy of Arts & Sciences) (2010), “The
Global Nuclear Future, Vol. 2”, Daedalus 139, No. 1 (Kış 2010).
AEIC (American Energy Innovation Council) (2010), A
Business Plan for America’s Energy Future, Bkz. http://
americanenergyinnovation.org/the-business-plan-2010.
Azerbaycan Cumhuriyeti Resmi İstatistik Kurumu. Bkz. www.
azstat.org.

Blas, J. “WTI-Brent price divergence hits record $16, 10 Şubat
2011”, Bkz. http://www.ft.com/cms/s/0/3295504e-3550-11e0-
aa6c-00144feabdc0.html#axzz1DWIkOjo1.
BOTAŞ (Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.). Bkz. www.botas.
gov.tr.
BP (2011), Statistical Review of World Energy 2011, BP, London.
BP (2012), Statistical Review of World Energy 2012, BP, London.
Bremmer, I. (2009), The End of the Free Market: Who Wins the
War Between States and Corporations, Portfolio.
Bunn, M. (2009), “Reducing the Greatest Risks of Nuclear Theft
& Terrorism”, Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009), s. 112-123.
Campbell, K. and J. Price (eds.) (2008), The Global Politics of
Energy, The Aspen Institute, Washington, DC.
Cedigaz (2009), Natural Gas in the World: 2009 Edition, Institut
français du pétrole, Rueil-Malmaison.

CFR (Council on Foreign Relations) (2009), U.S. Nuclear
Weapons Policy: Independent Task Force Report No: 62, Eş-
Başkanlar: William J. Perry and Brent Scowcroft, Council on
Foreign Relations Press, New York.
Deutch, J. (2011), “The Good News About Gas: The Natural Gas
Revolution and Its Consequences”, Foreign Affairs (Ocak-Şubat
2011), New York.
Deutch, J., A. Kanter, E. Moniz and D. Poneman, “Making the
World Safe for Nuclear Energy”, Survival 46, No. 4, (Kış 2004-
2005), s. 65-80.
Deutch, J., P. Ogden and J. Podesta (2007), “China’s Energy
Challenge” in China’s March on the 21st Century, Eş-Başkanlar:
Joseph S. Nye, Jr. and Brent Scowcroft, The Aspen Institute,
Washington, DC.
Downey, M. (2009), Oil 101, Wooden Table Press LLC, New York.
EIA (ABD Enerji Enformasyon Dairesi) (2011), International
Energy Statistics. Bkz. www.eia.gov.
EIA, Türkiye Analizi. Bkz. www.eia.gov, en son 1 Şubat 2013
tarihinde güncellenmiştir.
El-Baradei, M., “Nuclear Energy: The Need for a New
Framework”, Genel Direktör’ün Açıklamaları, IAEA, 17 Nisan
2008.
Eni (2012), World Oil and Gas Review 2012, Eni, Rome.
Farchy, J. “Crude Switch Triggers US Oil Recovery”, 17 Kasım
2011, bkz. http://www.ft.com/cms/s/0/07c0c7b0-113a-11e1-
9d04-00144feabdc0.html#ixzz1eDMTogv0.
Garwin, R. and G. Charpak (2001), Megawatts and Megatons: A
Turning Point in the Nuclear Age, Alfred Knopf, New York.

GPPI (The Global Public Policy Institute) (2010), Goldthau,
A. and J. M. Witte (eds.) Global Energy Governance: The New
Rules of the Game, Brookings Institution Press, Washington, DC.
IAEA (International Atomic Energy Agency) (2010), International
Status and Prospects of Nuclear Power, Genel Direktör Raporu,
IAEA, Vienna.
IAEA (2012), International Status and Prospects of Nuclear
Power, Genel Direktör Raporu, IAEA, Vienna.
ICNND (International Commission on Nuclear Non-proliferation
and Disarmement) (2009), “Eliminating Nuclear Threats: A
Practical Agenda for Global Policymakers”, Eş-Başkanlar:
Gareth Evans and Yoriko Kawaguchi, ICNND, Australia.
IEA (International Energy Agency) (2009a), Cleaner Coal in
China, OECD/IEA, Paris.
IEA (2009b), Implementing Energy Efficiency Policies: Are IEA
Member Countries on Track?, OECD/IEA, Paris.
IEA (2009c), Transport, Energy and CO2: Moving Toward
Sustainability, OECD/IEA, Paris.
IEA (2010a), Energy Policies of IEA Countries: Turkey 2009
Review, OECD/IEA, Paris.
IEA (2010b), Energy Technology Perspectives 2010, OECD/IEA,
Paris.
IEA (2010c), Key World Energy Statistics 2010, OECD/IEA, Paris.
IEA (2010d), Medium-Term Oil and Gas Markets 2010, OECD/
IEA, Paris.
IEA (2010e), Projected Costs of Generating Electricity, OECD/
IEA, Paris.

IEA (2010f), World Energy Outlook 2010, OECD/IEA, Paris.
IEA (2011a), “Are We Entering a Golden Age of Gas?”, WEO
2011 Special Report, OECD/IEA, Paris.
IEA (2011b), World Energy Outlook 2011, OECD/IEA, Paris.
IEA (2012a), Energy Technology Perspectives 2012, OECD/IEA,
Paris.
IEA (2012b), World Energy Outlook 2012, OECD/IEA, Paris.
Joskow, P. and J. E. Parsons (2009), “The economic future of
nuclear power”, Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009), s. 45-59.
Karayolları Genel Müdürlüğü. Bkz. www.kgm.gov.tr.
Kempener, R., L. Anador and J. Condor (2010) “Governmental
Energy Innovation Investments, Policies, and Institutions in the
Major Emerging Economies: Brazil, Russia, India, Mexico, China
and South Africa”, Tartışma Yazısı 2010-16, Energy Technology
Innovation Policy research group, Belfer Center for Science and
International Affairs, Harvard Kennedy School, Kasım 2010.
Lauvergnon, A. (2009), “The nuclear renaissance: an opportunity
to enhance the culture of nonproliferation”, Daedalus 138, No. 4
(Güz 2009), s. 91-99.
Lee, B., I. Iliev and F. Preston (2009), Who Owns Our Low
Carbon Future?: Intellectual Property and Energy Technologies,
Chatham House Raporu, RIIA (Royal Institute of International
Affairs), Eylül 2009.
Lester, R. and R. Rosner (2009), “The growth of nuclear power:
drivers & constraints”, Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009), s. 19-30.
Levi, M., E. Economy, S. O’Neil and A. Segal (2010), “Globalizing
the Energy Revolution”, Foreign Affairs (Kasım-Aralık 2010), New York.

Luft, G. and A. Korin (eds.) (2009), Energy Security Challenges
for the 21st Century: A Reference Handbook, Praeger Security
International, Santa Barbara.
Meserve, R. A. (2009), “The global nuclear safety regime”,
Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009), s. 100-111.
MIT (Massachusetts Institute of Technology) (2003), The Future
of Nuclear Power, Disiplinlerarası MIT Çalışması, Cambridge, MA.
MIT (2007), The Future of Coal, Disiplinlerarası MIT Çalışması,
Cambridge, MA.
MIT (2008), On the Road in 2035: Reducing Transportation’s
Petroleum Consumption and GHG Emissions, MIT Enerji ve
İklim Laboratuvarı, Temmuz 2008, Cambridge, MA.
MIT (2010a), The Future of the Nuclear Fuel Cycle: Summary
Report, Disiplinlerarası MIT Çalışması, Cambridge, MA.
MIT (2010b), The Future of Natural Gas, Ara Rapor,
Disiplinlerarası MIT Çalışması, Cambridge, MA.
Miller, S. and S. D. Sagan (2009), “Nuclear Power without nuclear
proliferation?” Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009), s. 7-18.
NAS (The National Academy of Sciences): Energy Efficiency:
Lighting. Bkz. http://needtoknow.nas.edu/energy/energyefficiency/
lighting.php.
OECD (Organisation for Economic Co-operation and
Development) (2010), The OECD Innovation Strategy: Getting a
Head Start on Tomorrow, OECD, Paris.
Ogden, P., H. Podesta and J. Deutch (2008), “A New Strategy to
Spur Energy Innovation”, Issues in Science and Technology 24, No. 2 (Kış 2008).

OPEC (Organization of the Petroleum Exporting Countries),
World Oil Outlook 2010, OPEC, Vienna.
Pascual, C. and J. Elkind (eds.) (2009), Energy Security:
Economics, Politics, Strategies and Implications, The Brookings
Institution, Washington, DC.
PEW Charitable Trusts (2010), Who’s Winning the Clean
Energy Race: Growth, Competition and Opportunity in the
World’s Largest Economies, G-20 Clean Energy Factbook.
Bkz. www.pewenvironment.org.
Shaffer, B. (2006), “Turkey’s Energy Policies in a Tight Global
Energy Market”, Insight Turkey 8, No. 2 (Nisan-Haziran 2006),
s. 97-104.
Shaffer, B. (2009), Energy Politics, University of Pennsylvania
Press, Philadelphia, PA.
Socolow, R. and A. Glaser (2009), “Balancing risks: nuclear
energy & climate change”, Daedalus 138, No. 4 (Güz 2009), s.
31-44.
Sussex Energy Group, A blueprint for post-2010 technology
transfer to developing countries, Politika Özeti No. 5, Aralık
2009.
T.C. Ekonomi Bakanlığı. Bkz. www.ekonomi.gov.tr.
T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Bkz. www.enerji.gov.tr.
TEPAV (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı) (2009),
Türkiye’de Doğalgaz Sektörünün Yeniden Yapılandırılması,
TEPAV Yayınları No. 43 (Mayıs 2009), Ankara.
TMB (Türkiye Müteahhitler Birliği). Bkz. www.tmb.org.tr.
TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı). Bkz. www.tpao.gov.tr.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu). Bkz. www.turkstat.gov.tr.

Vatansever, A. (2010), “Russia’s Oil Exports: Economic Rationale
versus Strategic Gains”, Carnegie Papers, Energy and Climate
Program, No. 116, Aralık 2010.
Weiss, C. and W. B. Bonvillian (2009), Structuring an Energy
Technology Revolution, MIT Press, Cambridge, MA.
World Economic Forum & Accenture (2009), Accelerating Smart
Grid Investments, Geneva.
World Economic Forum (2010), The Global Competitiveness
Report 2010-2011, Geneva.


BİRİMLER ve KISALTMALAR


AB Avrupa Birliği
ABD Amerika Birleşik Devletleri
AR-GE araştırma ve geliştirme
BOTAŞ Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.
BTC Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı
CCS karbon tutma ve depolama
CNG sıkıştırılmış doğalgaz
CO2 karbondioksit
DARPA ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı 
EIA ABD Enerji Enformasyon Dairesi
EPDK Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
ESPO Doğu Sibirya-Pasifik Okyanusu Boru Hattı
ETKB T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
GSYİH gayrisafi yurtiçi hasıla
IAEA Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
IEA Uluslararası Enerji Ajansı
IMO Uluslararası Denizcilik Örgütü
İSO İstanbul Sanayi Odası
İTÜ İstanbul Teknik Üniversitesi
kg kilogram
km kilometre
KOBİ küçük ve orta büyüklükteki işletmeler
LED ışık yayan diyot
LNG sıvılaştırılmış doğalgaz
LPG sıvılaştırılmış petrol gazı
m metre
MIT Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
MAM TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi
Mtoe milyon ton petrol eşdeğeri
NAS ABD Ulusal Bilimler Akademisi
NSYÖ nükleer silahların yayılmasının önlenmesi
NSYÖA Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması

ODTÜ Ortadoğu Teknik Üniversitesi
OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
OPEC Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
SGP satın alma gücü paritesi
STB T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
TANAP Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi
TBEA toplam birincil enerji arzı
tep ton eşdeğer petrol
TPE Türk Patent Enstitüsü
TPAO Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu
YET Yeni Enerji Teknolojileri
ZYİT zenginleştirme ve yeniden işleme tesisi

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

NÜKLEER ENERJİDE “EMNİYET VE KÜRESEL GÜVENLİK KIRILMASI” BÖLÜM 1

NÜKLEER ENERJİDE “EMNİYET VE KÜRESEL GÜVENLİK KIRILMASI”  BÖLÜM 1



    2011 yılında, dünya elektrik arzının yaklaşık %12’si ve dünyada
kullanılan toplam birincil enerjinin %4,9’u nükleer enerjiyle
üretilmiştir.74 Ancak nükleer enerji bölgesel olarak yoğunlaşmış
olduğundan, bu küresel oran yanıltıcıdır. Elektrik arzının Batı
Avrupa’da %25,7’si, Kuzey Amerika’da %18,8’i, Doğu Avrupa’da
%18,7’si, Latin Amerika’da %2,2’si, Afrika’da %2’si, Ortadoğu ve
Güney Asya’da ise %1,8’i nükleer enerjiyle sağlanmaktadır.75
Birincil enerji arzı içinde nükleer enerjinin payı son 60 yıl içinde
önemli bir dalgalanma göstermiştir. 1970’te %0,5 olan bu oran,
1990’larda %7’nin üzerine çıktıktan sonra, 2006 yılı itibarıyla
%5,7’ye düşmüştür.76 Yapımına başlanan yıllık nükleer santral
sayısı, 1970’lerde 40’la zirveyi gördükten sonra, 1990’larda 0’a
inmiştir (Şekil 5). Son Fukuşima kazasından önce, artan enerji
talebinin, yükselen fosil yakıt fiyatlarının, iklim değişikliği
kaygılarının ve Çernobil ile Three Mile Island kazalarının
unutulmaya yüz tutmasının etkisiyle, nükleer enerjiye olan ilgide
bir canlanma olmuştur.

Yaygınlık kazanan ve canlanan bu ilgi halihazırda nükleer enerjiye
sahip devletlerin sınırlarını aşmaktadır. Bugün nükleer enerjiye
sahip 29 devlet bulunmaktadır. IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı) halen 65 yeni ülkenin nükleer enerjiye ilgi gösterdiğini
bildirmektedir. Fukuşima kazasından önce, IAEA, 2030 yılına
kadar ilk nükleer santrallerini işletmeye açacak yeni ülke sayısını,
yüksek tahmin senaryolarında 25, düşük tahmin senaryolarında ise
10 olarak öngörüyordu. 1986 yılındaki Çernobil felaketini izleyen
25 sene içerisinde, nükleer enerjiye sahip ülkeler grubuna sadece
üç yeni ülkenin eklendiği düşünülürse, nükleer alanda öngörülen
genişleme kayda değerdir.77 Nükleere ilgi gösteren 65 ülkeden 21’i
Asya ve Pasifik bölgesinde, 21’i Afrika’da, 12’si Avrupa’da, diğer
11’i de Latin Amerika’dadır.

Küresel salınım perspektifinden bakıldığında, küresel nükleer enerji
talebinin büyümesi kuşkusuz umut vericidir. Ne var ki, nükleer enerji
üretimi, diğer tüm enerji kaynaklarından farklı -kaza ve nükleer
silahların yaygınlaşması riski gibi- potansiyel riskler ve kırılganlık
unsurları içermektedir. Çernobil, Three Mile Island ve son Fukuşima
olayları, tüm küresel aktörleri enerji üretiminde nükleer santrallerin
rolünü tekrar gözden geçirmeye mecbur etmiştir. Uluslarüstü doğası
radyasyon tehdidini küresel mesele haline getirmektedir.
İkinci risk olarak nükleer silahların yaygınlaşması, küresel ısınma
tehlikesiyle aynı derecede vahim olduğu söylenebilecek bir diğer
küresel felaket senaryosudur.78 Nükleer yakıt üretiminde kullanılan
zenginleştirme ve yeniden işleme teknolojileri, nükleer silah
üretmeye niyetli olanlar tarafından istismar edilmeye açıktır. Nükleer
enerjinin dünyaya yayılması, nükleer silahların yaygınlaşmasını
kolaylaştırarak insanlık için büyük bir risk teşkil edebilir.79 Bu risk
bir şekilde gerçekleşecek olursa, bunun nükleer enerji sanayii için
bir dönüm noktası olacağına kesin gözüyle bakılabilir. Dünyanın
herhangi bir yerindeki yaşanacak bir güvenlik hatasının, küresel
nükleer enerji algısını değiştirerek, nükleer enerjiye sahip tüm
ülkelerde düzenlemeler ve ekonomi alanında öngörülmesi imkânsız
etkiler yaratması olasıdır. Bir nükleer güvenlik hadisesinin80 nükleer
enerji üretiminin her cephesinde büyük bir yapısal kırılma unsuru
oluşturması muhtemeldir.



ŞEKİL 5: Yapımına Başlanan Nükleer Santral Sayısı, 1950-2010


Mevcut küresel nükleer rejim, 1970 yılında yürürlüğe giren
NSYÖA ile biçimlendirilmiştir. Halihazırda, 189 ülke
antlaşmaya taraftır. Antlaşma, nükleer silah ya da patlayıcı
geliştirmeyeceklerini taahhüt etmeleri ve IAEA’nın denetimini
kabullenmeleri karşılığında, tarafların nükleer enerjinin barışçıl
kullanımını geliştirmelerine izin vermektedir. Ancak antlaşmaya
göre, nükleer gücün barışçıl kullanım hakkı, taraf devletlere
uranyum zenginleştirme ve plütonyumu yeniden işleme tesisleri
kurma hakkı tanımaktadır. Aynı tesisler, silah seviyesinde
zenginleştirilmiş uranyum üretmek için kullanılabilir; dünya
genelinde zenginleştirme kapasitesindeki hızlı artış ise nükleer
silahların çoğalması bakımından ciddi risk oluşturabilir. Dünya
çapında artan nükleer enerji talebi, zenginleştirme olanakları
için daha geniş talep yaratabilir, bu da küresel silahlanma
riskini büyütebilir. Nükleer gücün genişlemesi karşısında
güvenliği sağlamak ve silahların çoğalma riskini azaltmak için
küresel bir çerçevenin tasarlanması ve hayata geçirilmesi, hâlâ
çözümlenmemiş bir sorundur. Emniyet ve güvenlik tehditleri
göz önünde tutulduğunda, nükleer güç kullanımının yaratacağı
büyük küresel kırılma risklerinin ulusal stratejiler ve politikalar
nezdinde dikkate alınması gerekmektedir.

Bu bölüm, Türkiye’nin nükleer enerji politikasını ele almakta
ve nükleer gücü Türkiye’nin temel enerji politikası hedefleri
açısından değerlendirmekte; olası bir küresel emniyet/güvenlik
kırılmasının, hedeflerin her biri üzerindeki etkisini de analiz
etmektedir. Nükleer enerji tartışması, politika önerileri ile son
bulmaktadır.

a) Nükleer Enerji Ulusal Enerji Maliyetlerini Düşürür Mü?

Nükleer enerji, yatırım maliyetinin yüksek, yakıt maliyetinin
nispeten düşük olması nedeniyle, yakıt maliyeti yüksek doğalgaz
ve kömür gibi baz yükü taşıyan diğer arz kaynaklarından
ayrışmaktadır. Nükleer enerjiyle üretilen elektriğin yakıt
maliyetinin toplam maliyet içindeki payının %2-4 gibi düşük
bir oran olduğu tahmin edilmektedir.81 Öte yandan, doğalgaz
santrallerinde yakıt maliyetleri, üretilen elektriğin toplam
maliyetinin %80’ine kadar çıkabilmektedir. Kömür santrallerinde
üretilen elektriğin maliyeti bu ikisinin arasında bir seviyededir.82 Yakıt
maliyetlerinin payı kuşkusuz, yakıt fiyatlarıyla birlikte değişecek
olmakla beraber, nükleer santraller ile doğalgaz/kömür santrallerinin
maliyet yapıları temelden farklıdır.

Bu yapısal farkın toplam enerji faturası üzerinde önemli etkileri
bulunmaktadır. Nükleer enerji, bir kez yatırım yapıldıktan sonra,
nispeten öngörülebilir bir maliyet yapısı gösterirken, doğalgaza ve
kömüre dayalı elektriğin maliyeti yakıt fiyatlarıyla birlikte önemli
ölçüde dalgalanmaktadır. Doğalgaz ya da kömür fiyatları düştüğünde,
nükleer enerji rekabet gücünü kaybedebilmekte veya bunun tersi
olabilmektedir. Yine de, genel enerji portföyüne nükleer enerjinin de
dahil edilmesi ulusal enerji faturasının değişkenliğini muhtemelen
azaltacaktır. Ancak nükleer enerjinin genel portföy içindeki ağırlığı
artarsa, fosil yakıt fiyatlarının düştüğü senaryolarda bile ulusal maliyet
aynı oranda azalamayacaktır. Politika yapıcıların, risk ve enerji fiyatı
öngörülerine dayanarak enerji kaynakları arasında dengeyi kurmaları
gerekmektedir.

Nükleer enerjinin maliyet yapısının temel bir özelliği de, ağırlıklı olarak
santralin beklenen faaliyet ömrüne bağlı olmasıdır. Başlangıç maliyeti
çok yüksek olduğundan, bunu olabildiğince çok yıla yaymak yıllık
maliyet yükünü azaltmaktadır. Normal koşullarda, nükleer santraller
60 yıl kadar faaliyet gösterebilmektedir. Ancak ulusal veya uluslararası
büyük kırılma unsurlarının bu hesap üzerinde olumsuz yönde
belirleyici etkisi olabilir. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana
gelebilecek, emniyet ya da nükleer güvenlik felaketi, felakete sebep
olan teknik veya işletim aksaklığının mevcut olduğu diğer santrallerde
de üretimin kesintiye uğramasına ve hatta sonlandırılmasına sebep
olabilir. Bu durumda ilk sermaye yatırımının yıllara düşen maliyeti
haliyle yükselecektir. Yatırım maliyetinin yüksek olması sebebiyle,
kesintilerin ya da kırılma unsurlarının, doğalgaz ya da kömür
santrallerine kıyasla, nükleer santraller üzerinde çok daha olumsuz
maliyet etkisi olacaktır.

Nükleer enerji üretimiyle ilgili emniyet ve güvenlik meselelerinin
risk paylaşımı da, nükleer enerjiyi doğalgaz ve kömürden
farklılaştırmaktadır. Gelişen emniyet standartları, atık yönetimi ve
faaliyete son verme süreçleri uzun zaman ufkuna yayılan önemli
maliyet unsurlarıdır. Bu nedenle, nükleer santralin uzun faaliyet
ömrü boyunca paydaşlar bir dizi ticari risk taşırlar. Bu risklerin
tanımlanması ve üstlenilmesi, ilk yatırım aşamasında karmaşık bir
ticari problem teşkil edebilir. Bu karmaşık problemlerin en başta
ele alınmaması, riskler ve bunlarla bağlantılı maliyetler somut
hale geldikçe güçlükler yaratabilir. Akkuyu Nükleer Santrali için
imzalanan sözleşmenin ayrıntıları ile ilgili belirsizlik sebebiyle
söz konusu risklerin nasıl paylaştırıldığını değerlendirmek
mümkün olmamaktadır.

Olası bir emniyet ya da güvenlik kırılması, düzenleme ya da
mevzuatla ilgili ciddi olumsuz bir senaryoyu da tetikleyebilir.
Uzun ve zarar verici yasal süreçlerin önüne geçmek için bu
gibi ihtimallerin olası ticari etkileri sözleşmelerde net olarak
belirtilmelidir.

b) Nükleer Enerji Arz Güvenliğine Hizmet Eder Mi?

Nükleer enerji fosil yakıtlara bağlı olmadığından, fosil yakıt
tüketicisi ülkelerin ithalata olan bağımlılığını azaltmaktadır.
Ancak nükleer enerji üretimi için zenginleştirilmiş uranyum ya
da yeniden işlenmiş plütonyum gerekmektedir. Nükleer santraller
için yakıt temini, çok farklı dinamikleri de olsa bir enerji güvenliği
sorunudur.

Nükleer yakıt, nispeten iyi işleyen piyasalarda bulunabilmekte
ve ülkeler uzun süreli arz anlaşmalarına girebilmektedir. Nükleer
yakıt genel enerji arz portföyünü çeşitlendiren bir yakıttır.
Ancak nükleer yakıt arzı, diğer yakıtlarda olduğu gibi karşılıklı
bağımlılık da yaratabilir. Türkiye’nin halihazırdaki nükleer
enerji yatırım planları, gaz ve petrol alanındaki ilişkileriyle
birlikte, şimdiden bağımlı bir profil oluşturmaktadır. Bu profil
Türkiye için gaz ve nükleer arz güvenliği arasındaki korelasyonu
güçlendirmekte ve nükleer yatırımın enerji portföyünü çeşitlendiren
faydasını azaltmaktadır. Bu, ayrıntılarıyla değerlendirilmesi gereken
çok hassas bir risk hesabıdır. Daha önce doğalgaz bağlamında ele
alınan n-1 arz güvenliği formülasyonu83, elektrik arz kaynaklarının
tamamını kapsayacak şekilde ele alınabilir.

Son olarak, nükleer güce sahip bir ülke, arz güvenliğini artırmak için
kendi zenginleştirme tesislerini geliştirebilir. Bu durumda mutlak arz
güvenliği için işlenmemiş uranyum tedarikini de güvenceye alması
gerekecektir. Her iki adım ticari ve siyasi bakımdan karmaşık olacağı
için, siyasi kararlılık gerektirecektir.

Nükleer enerji planları teorik olarak Türkiye’nin enerji portföyünün
çeşitlenmesine katkıda bulunsa da, halihazırdaki yatırım
düşünüldüğünde Türkiye için nükleer enerjiyi mutlak arz güvenliği
temelinde savunmak yanıltıcı olabilir.

Küresel anlamda nükleer güvenlik sebebiyle oluşacak bir kırılma
halinde arz güvenliği riski ağırlaşacaktır. Bir nükleer güvenlik hadisesi
zenginleştirilmiş uranyum arzının tamamen durmasına neden olabilir.
Böyle bir ihtimalin önüne geçme ya da böyle bir krizin atlatılmasını
sağlayacak sağlam mekanizmalara sahip olma hedefleri, Türkiye’nin
nükleer enerji stratejisinin ve planlamasının bir parçası olmalıdır.

c) Nükleer Enerji Türkiye’nin Karbon Yoğunluğu Profilini İyileştirir Mi?

Nükleer enerji karbon salınımına yol açmaması nedeniyle,
kuşkusuz karbon yoğunluğunun azaltılmasına da katkıda
bulunacaktır. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, küresel
kamuoyu, nükleer emniyet ya da nükleer silahların yaygınlaşma
riskini dünya gündeminde halen bulunan küresel ısınma konusu
kadar ciddi bir tehdit olarak algılayabilir. Türkiye’nin bu iki
meseleye geniş küresel sorumluluklar çerçevesinde yaklaşması
ve bu şekilde ele alması büyük önem taşımaktadır.
Nükleer güvenlik krizi oluşması ya da Çernobil ve Fukuşima gibi
bir emniyet krizinin ortaya çıkması halinde, dünya kamuoyunun ya
da siyaset dünyasının vereceği tepkiler küresel ısınma gündemini
bir süre için ikinci plana itebilir. Türkiye’de politika planlaması
bu ihtimale karşı hazırlıklı olmalıdır.

d) Nükleer Enerji Türkiye’nin Teknoloji ve İnsan Sermayesi
Kapasitesini Güçlendirir Mi?

YET bölümünde tartışıldığı gibi, teknoloji yatırımları dolaylı bilgi
edinimi ya da insan sermayesi bakımından otomatik olarak fayda
sağlamamaktadır. Bunun için nükleer alandaki teknik bilginin
Türkiye’deki teknoloji sektörü tarafından özümsenmesine imkân
verecek, iyi düşünülmüş ve kapsamlı politikalar gereklidir. Ayrıca
teknoloji tedarikçisini bu alanda bilgi paylaşmaya ve kadroları
eğitmeye zorlayacak sözleşme mekanizmalarına da ihtiyaç vardır.
Özümseme kapasitesi için gerekli mekanizmaların sürekliliğini
sağlamaya dönük planlar veya etkin teknoloji transferine yönelik
sözleşme hükümleri hakkında ayrıntılı bilginin olmaması,
nükleer enerjiden beklenen teknolojik faydaların netleşmesine ve
nükleer yatırımlar lehinde güçlü bir argüman oluşturmasına engel
olmaktadır.

e) Türkiye’nin Bir Emniyet ve NSYÖ (Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi) Stratejisine İhtiyacı Var Mıdır?

Küresel düzeyde nükleer enerjiye duyulan ilginin canlanması
ve bu alanda yeni ülkelerin sayısında öngörülen artış, nükleer
güvenlik riskinin önlenmesine dönük gündem açısından ciddi
bir sorun teşkil etmektedir. NSYÖA’nın taraf ülkelere tanıdığı
zenginleştirme ve yeniden işleme hakkı düşünüldüğünde, bazı
yeni oyuncular bu gibi tesislere yatırım yapmaya karar verebilir.
Küresel düzeyde mevcut nükleer enerji yönetim çerçevesinin,
uranyum zenginleştirme girişimlerinin bu şekilde hızla yayılması
durumunda riskleri kontrol altında tutmak için yeterli olmaması
ihtimali vardır.

Türkiye nükleer güvenlik ya da emniyet düzeninin sadece bir
tüketicisi olmakla yetinemez. Yeni bir Fukuşima olayının ya da
olası bir nükleer güvenlik hadisesinin, küresel nükleer enerji
ortamının yeniden şekillendirilmesine yol açması halinde,
bunun nükleer enerjiye sahip ülkelere maliyetler getirmesi
kaçınılmazdır. Yukarıda da belirtildiği üzere, böylesine olası
bir gelişmenin maliyet, arz güvenliği, hatta karbon yoğunluğu
hedefleri bakımından, Türkiye’nin enerji politikaları üzerinde
ciddi yansımalar yaratması beklenebilir.

Nükleer enerjiye sahip olma yoluna girerken, Türkiye, küresel nükleer
emniyet ve güvenlik düzeninin faal bir oyuncusu durumuna gelmek ve
bu düzene katkıda bulunmak durumundadır. Bu politika alanının iyi
yetişmiş uzmanların katkısını gerektiren karmaşık teknik, ekonomik
ve siyasi sorunlar içerdiği göz ardı edilmemelidir.

Nükleer yaygınlaşmayla ilgili olarak, bazı çevreler, halihazırdaki
ulusal tesisler de dahil olmak üzere, tüm zenginleştirme ve yeniden
işleme tesislerine (ZYİT) sıkı çok taraflı denetim uygulanmasını
savunmaktadır.84 Diğerleri ise, güvenilir bir nükleer yakıt arzı
rejimi üzerinde küresel bir anlaşmaya varılana kadar, belli bir süre
için yeni ZYİT’lerin geliştirilmesini dondurmaya yönelik teşvik
önlemlerinin alınmasından yanadır. Bu gibi teşvik önlemleri, küresel
olarak paylaşılacak ZYİT AR-GE girişimlerine sübvansiyonlu yakıt
satışlarından, çok yönlü arz garantilerine kadar uzanmaktadır.85
Bazı çevreler ise, nükleer yakıt döngüsünün çok taraflı olmasını ve
bunun yanı sıra, nükleer çoğalmanın önlenmesi temelinde teknolojik
çözümler aranmasını86 ya da nükleer malzemenin silahlar için taşıdığı
cazibenin azaltılmasını savunmaktadır.87

Söz konusu gelişmiş teknolojik çözümleri, karmaşık uluslararası
diplomasiyi, iyi tasarlanmış ekonomik teşvikleri ve sağlam arz güvenliği
önlemlerini kapsayan seçenekler geniş bir yelpaze sunmaktadır.

Türkiye nükleer enerjiye yatırım stratejisinin ayrılmaz bir parçası
olarak, küresel nükleer çoğalmayı önleme çabalarına entelektüel ve
diplomatik sermaye yatırımı yapmalıdır. Türkiye’nin bölgesel
rolü ve uluslararası konumu, güvenilir bir nükleer güç yönetişim
düzeninin tasarlanmasında ve uygulanmasında avantaja dönüşebilir.
Nükleer güvenlik hadisesinin önlenmesinde sorumluluk alması,
kendi nükleer enerji politikası ve güvenlik hedefleri ile küresel
sorumlulukları bakımından Türkiye’nin menfaatinedir.

Bu gayretinde başarısız bile olsa, Türkiye’nin, uluslararası
nükleer silahların yayılmasının önlenmesinde ve nükleer emniyet
tartışmalarında sorumlu ve faal bir aktör olarak küresel düzeyde
kabul görmesinde çıkarı bulunmaktadır. Türkiye, bir kriz ertesinde
gerekli olacak acil önlemlerin tasarlanmasına ve uygulanmasına
katkıda bulunmasını sağlayacak yetkinliğe ve entelektüel hazırlığa
sahip olmalıdır.

Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve emniyet meseleleri,
teknoloji, politika ve uluslararası siyasetin kesişme noktasında
yer almaktadır. Türkiye bu kesişme noktasında etkin biçimde
çalışabilecek kurumsal yapılar oluşturmalıdır. Hem resmi politika
formülasyonlarını beslemek, hem de küresel nükleer tartışmaya
anlamlı katkılarda bulunmak için, yüksek vasıflı bir Nükleer
Araştırma ve Politika Merkezi kurulmalıdır. Bu merkez bir
üniversite bünyesinde faaliyet gösterebileceği gibi88 bağımsız bir
kurum olarak da yapılandırılabilir. Nükleer Araştırma ve Politika
Merkezi, küresel girişimleri ileri götürebilecek tutarlı, kapsamlı
ve pragmatik stratejiler geliştirmek üzere, deneyimli politika ve
teknoloji uzmanlarını bünyesinde bir araya getirmelidir. Buna
paralel olarak, Dışişleri Bakanlığı’nın özel olarak uluslararası
nükleer güvenlik rejimine odaklanan, yeterli ve kalıcı kadrolara
ve münhasır yetkiye sahip bir birimi olmalıdır. Nükleer Araştırma
ve Politika Merkezi ile Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki uzman
gruplar küresel emniyet ve güvenlik tartışmalarında ve politika
girişimlerinde Türkiye’nin faal, yaratıcı, yararlı ve kabul gören bir
rol oynamasını sağlamaya çalışmalıdır.




ÖNERİ 14 :

Türkiye’nin nükleer enerji stratejisi, maliyet, enerji güvenliğini
artırıcı etkisi, karbon salınımlarında azaltım ve teknoloji transferi
gerekçelerine dayandırılmaktadır. Bu gerekçelerin her biri
üzerinde halen meşru bir tartışma sürmektedir.
Ancak mevcut tartışma, nükleer enerji üretiminin sürekliliğini
engelleyebilecek potansiyel emniyet sorunları ile nükleer güvenlik
risklerinin yaratabileceği önemli krizleri göz ardı etmektedir.
Yaşanacak böyle bir kriz, haliyle, enerji güvenliği, maliyet ve
salınıma ilişkin tüm değerlendirmeleri altüst edecektir.
Güvenlik alanındaki kırılganlık riskinin azaltılması nükleer
tesislerin hem işletilmesinde hem de işletmeden çıkarılmasında
yetkin ve yakından yürütülecek bir denetimi gerektirir. Yeterli
finansman ve uzmanlığa sahip, bağımsız bir gözetmen/düzenleyici
kuruluş sürecin her aşamasını düzenlemeli ve takip etmelidir.
Türkiye, nükleer enerjiye yatırım stratejisinin ayrılmaz bir parçası
olarak, küresel emniyet ve nükleer tehditlerin yayılmasını önleme
çabalarına entelektüel ve diplomatik sermaye yatırımı yapmalıdır.
Türkiye, uluslararası nükleer tehditlerin yayılmasının önlenmesi
ve emniyet tartışmaları ile ilgili girişimlerde, küresel düzeyde
kabul gören, sorumlu bir aktör durumuna gelmelidir.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

23 Şubat 2017 Perşembe

TÜRKİYE ENERJİ GÜVENLİĞİ RUSYA’YA GERÇEKTE NE KADAR BAĞIMLI BÖLÜM 2





TÜRKİYE ENERJİ GÜVENLİĞİ RUSYA’YA GERÇEKTE NE KADAR  BAĞIMLI BÖLÜM 2



Akkuyu Nükleer Enerji Santrali 

Nisan 2006 tarihinde Türkiye, 2012 yılında çalısmaya baslamak üzere ilk nükleer santralini insa edeceğini ve santral ve reaktör için gerekli yatırımı yapacak yabancı sirket aradığını ilan etmistir.44 2006 yılından sonra özellikle 2008-2009 küresel ekonomik krizin de etkisiyle ertelenen projeye nihayet Rus Rosatom sirketi talip olmustur. Rosatom sirketi Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Mersin-Akkuyu nükleer santral projesini iki ülke arasında gerçeklestirilen müzakere sürecinin ardından ihalesiz bir sekilde elde etmistir. 

Rosatom sirketi ilk kez uygulanan “insa et-sahip ol-islet” düzenlemesi ile Mersin-
Akkuyu nükleer santralini gerçeklestirmeyi planlamaktadır. Conant’a göre de “insa et-sahip ol-islet” düzenlemesi daha önce nükleer santral projesi alanında görülmemis bir düzenlemedir.45 Rus kaynaklara göre proje sadece nükleer santralin insa süreci ile sınırlı olmayıp aynı zamanda santralin insasının son asamasında bir de nükleer mühendislik sirketi kurulacaktır. Bir baska açıdan da Rusya, Türkiye’nin ilk nükleer santralini insa ederek aynı zamanda ilk kez bir 
NATO ülkesinde de nükleer santral insa edecektir.46 

Türkiye ve Rusya arasında imzalanan hükümetler arası anlasmaya göre; Akkuyu nükleer santralinin insasını gerçeklestirecek olan sirket 2011 yılında kurulmus tur. Yine aynı anlasmaya göre sirkete ortak olacak sirketler dolaylı ya da dolaysız olarak Rusya tarafının onayı olmadan sirkete ortak olamazlar ve Rus tarafının sirketti hissesi %51’den az olamaz. 

Türkiye tarafından Akkuyu nükleer enerji santraline bakıldığında ise 2023 yılına kadar santralin tamamlanmasının planlanmasının anlamı sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasidir. 2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümü olduğundan ve mevcut iktidardaki partinin de 2002 yılında is basına gelmesine ve 12 yıldır iktidarda olmasına rağmen 2023 yılında da iktidarda olma planları bulunmaktadır. Bu bağlamda mevcut Türk hükümetinin amacı nükleer santrali 100’üncü yıl dönümünde cumhuriyetin en büyük eseri olarak açılısını basarmak tır. Ancak Reuters haber ajansının Ekim 2013 tarihinde yayınla dığı haberine göre içeriden elde ettiği bir kaynak projenin uzun bürokratik sebeplerden dolayı bir müddet ertelenebileceği belirtilmistir.47 Ancak daha sonra Akkuyu nükleer santral sirketinin baskan yardımcısı Rauf Kasumov Türk medyasına yaptığı açıklamada bazı bürokratik engellere rağmen santralin mutlaka 2023 yılına kadar tamamlanacağı iddiasında bulunmustur. 

2014 yılının Haziran sonunda Akkuyu nükleer santralinin ÇED raporunun hazırlanmasının ardından raporun onaylanmasının bekleme süreci baslamıstır. 2023 yılında Akkuyu’da çalıstırılacak olan dört reaktör ile Türkiye’nin bugünkü enerji ihtiyaç oranının yaklasık %16’sının karsılanması beklenmektedir.48 Ancak 2014 yılına baslaması gereken Akuuyu nükleer santrali insaatı 2015 yılı sonuna ertelenmistir.49 Yaklasık maliyetinin 20 milyar dolar olması beklenen santralin henüz güvenliği ile ilgili bir tartısma yasanmamaktadır fakat Suriye 
ve Irak’ta varlığın devam ettiren ABD’nin uluslararası bir koalisyon ile ISID’a saldırmaya karar vermesi, Akkuyu santralinin de güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Rusya açısından önemli ihracat kalemi olan yabancı ülkelerde nükleer santrali insası Türkiye’de ki santralin gerçeklesmesini elzem kılmaktadır. Rusya 2030 yılına kadar yabancı ülkelerde yaklasık 80 reaktör insa etmeyi ve böylece Rusya içerisinde yenilenmesi veya yeni insa etmesi gereken 40 reaktörün masraflarını çıkartmak ve ekonomisine kaynak sağlamak istemektedir.50 

Petrol 

Türkiye, Rusya ve Hazar bölgesinin petrol kaynaklarının tasınmasında önemli bir geçis ülkesi olarak hem stratejik bir coğrafyaya sahiptir hem de petrol geçisi Türkiye ekonomisi için önemli bir gelir teskil etmektedir. IEA raporuna göre 2010 yılında Türk boğazlarından dünya enerji pazarına günde 2.9 milyon varil petrol tankerlerle tasınmıstır.51 

Türk boğazları Rus ve Hazar petrolleri için her ne kadar önemli bir geçis noktası olsa da yıllık verilere göre geçis yapan tanker sayısında her yıl bir azalma görülmektedir. 2007 yılında Boğazlardan geçen gemi sayısı 106.519 iken, 2008’de 103.292, 2009’da 100.875, 2010 yılında 95.577, 2011 yılında 95.177 ve 2012 yılında da 92.242 olarak gerçeklesmistir. Gerek BTC boru hattının 2006 yılından itibaren faaliyete geçmesi ve gerekse 2008-2009 yıllarında ki küresel ekonomik kriz ve dolayısıyla ekonomik küçülme rakamları nedeniyle Boğazlardan geçen petrol tankerlerinde de azalma görülmüstür.52 Bunların dısında Türkiye ihtiyacı olan petrolü Rusya, Dran, Irak ve Suudi Arabistan gibi üç komsusundan temin etmektedir. Her ne kadar Türkiye’nin bir miktar petrol ve doğalgaz rezervlerinin olduğu bilinse de, rezerv alanları genellikle Türkiye’nin yıllardır terör nedeniyle güvenlik sorunu yasadığı bölgesinde olduğundan ve buna ek olarak maliyet yükünden bu rezervlerle ilgili yeterli kesif çalısması yapılamamaktadır. Türkiye bir yandan ekonomisi ve gelir düzeyi yükseldikçe petrol ithalatında da artısa gerek duyarken zaman zaman uluslararası alanda yasanan Libya veya Suriye krizi gibi problemler nedeniyle petrol fiyatlarının artması sorunu ile de mücadele etmektedir. Dolayısıyla petrol fiyatları yükseldikçe Türkiye ekonomisinin bütçe açığı da ülke içerisinde ki enerji fiyatları da yükselebilmektedir. Diğer yandan BMI (Belham Managemen Industries) sirketinin tahminine göre Türkiye’nin 2016 yılındaki günlük petrol tüketiminin 711 bin varile yükselmesi ve u miktarın 655 bininin de ithal edilmesi gerektiğini 
aktarmaktadır.53 


Tablo 8: 2005-2012 Yılları Arası Türkiye’nin Petrol Dthalatı – Rusya, Dran, Irak ve Suudi Arabistan 

Kaynak: EPDK Petrol Piyasası Yayınlar ve Raporlar 
http://www.epdk.gov.tr/index.php/petrol-piyasas/yayinlar-raporlar?id=99 


Türkiye’nin enerji güvenliği açısından Dran ve Irak ile yaptığı petrol ticareti de ayrıca önem arz etmektedir. Öncelikle Türkiye geleneksel olarak Dran’dan büyük miktarda petrol ithal ederken 2013 yılı içerisindeki Dran’dan yapılan petrol ithalatında ki rakamların düsmesi dikkat çekicidir. Türkiye, 2013 yılı içerisinde uluslararası yaptırımlar nedeniyle İran’dan aldığı petrolü azaltmak zorunda kalmıs, ortaya çıkan petrol arzı bosluğunu da Irak’tan aldığı petrol ile doldurma yoluna gitmistir. Günümüzde Irak’ın içinde bulunduğu kargasa ortamı ve 
ISDD’a yapılacak saldırının Türkiye’nin enerji güvenliğini etkilemesi beklenmektedir. Türkiye’ye Bağdat’tan gönderilen petrolün kesilmesi ihtimalinde Türkiye ortaya çıkacak olan arz bosluğunu hızlı bir sekilde ancak Rusya ve Dran’dan ek petrol talebinde bulunarak çözebilecektir. 

Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi 

Rusya ve Hazar ülkelerinde giderek artan petrol rezervleri ve üretim rakamları, Türk Boğazlarının da belli bir geçis kapasitesi olması nedeniyle bölgeden dünya enerji pazarlarına petrolünü ulastırabilmek için çesitli boru hattı projeleri gelistirmelerine neden olmustur. Rus ve Hazar petrollerini tasımak için gelistirilen projelerden birisi de Türkiye tarafından ortaya atılan Samsun-Ceyhan petrol hattı olmustur. Projenin ilk asaması 2003 yılında baslamıs olup 2005 yılında projeye İtalyan END sirketinin de ortak olduğu açıklanmıstır. Rusya tarafından da olumlu karsılanan proje 2010 yılında Rus boru hattı sirketi Transneft tarafından yatırım planına alınmıstır. Samsun-Ceyhan projesi ilk ilan edildiğinde günde 1 milyon varil daha sonra ise 1.5 milyon varil petrol tasıması öngörülmüstür.54 Samsun-Ceyhan boru hattından sadece Rus değil aynı zamanda Kazak petrollerinin de tasınması planlanmıstır. Proje üç 
sebepten dolayı önemi kaybetmis gözükmektedir. İlk olarak Rus boru hattı sirketi Transneft ve Türk tarafı arasında tasımacılık ücreti konusunda anlasmazlık çıkmıstır. Rus tarafı ton basına tasıma ücretinin 55$ olması konusunda ısrar ederken Türk tarafı ise 77$ olması için ısrar da bulunmustur. Dki ülke arasındaki müzakereler devam ettiği sırada Rusya Enerji Bakanı 
Alexander Novak “Rusya, Türkiye’nin teklif ettiği fiyat nedeniyle söz konusu boru hattının diğer boru hattı opsiyonları ile rekabeti kaybedebilir” uyarısında bulunmustur.55 İkinci olarak Türkiye, Samsun-Ceyhan projesinde ortağı olan Dtalyan ENI sirketini Nisan 2013 tarihinde Güney Kıbrıs’taki enerji ihalelerine girdiği için kara listeye almıstır. Türkiye, 2012 yılında Güney Kıbrıs ile enerji imzalayacak her sirketi Türkiye’de ki enerji pazarı ve projelerinin dısında bırakmak için kara listeye alacağını duyurmustur.56 Projenin gündemden düsmesinin son nedeni de Rusya ve Azerbaycan arasındaki Ağustos 2013 yılında imzalanan anlasmalar neticesiyle ortaya çıkmıstır. 2013 Ağustosu’nda Rusya Devlet Baskanı Putin’in Bakü’ye gerçeklestirdiği tarihi ziyaret esnasında Rusya ve Azerbaycan arasında enerji alanında tarihi ve stratejik anlasmalara imza atılmıstır.57 Rus Rosneft ve Azeri SOCAR’ın ortak sirket kurarak beraber petrol ve gaz arama faaliyetlerinin baslatılmasının yanı sıra SOCAR CEO’su Rovbag Abdullayev Rusya’nın son derece kritik bir talebinden bahsetmistir. SOCAR CEO’su, Rus tarafının BTC hattını kullanarak Rus petrolünü Ceyhan limanına gönderme talebinde bulunduğunu belirmistir. Rusya’nın BTC boru hattını kullanma talebi de Rusların Samsun-Ceyhan boru hattı opsiyonunu artı düsünmediğini göstermektedir.58 

Lukoil ve Denizbank-Sberbank 

Rus özel petrol sirketi Lukoil Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’yi de kapsayan alt sirketi Lukoil Eurasia sirketi ile Türkiye petrol pazarında faaliyet göstermektedir. 1998 yılına Türkiye petrol pazarına giris yapan Lukoil, 2006 yılında dağıtım lisansı alarak Türkiye’de ki operasyonlarına baslamıstır. Ardından 2008 yılında 600’den fazla benzin istasyonu bulunan Türk özel petrol sirketi Akpet’in tüm hisselerini 500 milyon dolara satın alarak Türkiye’de önemli bir yatırım girisiminde bulunmustur. 2012 EPDK rakamlarına göre Lukoil sirketi, 
Türkiye’de dağıtımcı lisansı ile operasyonlarına devam sirketler arasında ilk on içerisinde yer almaktadır.59 

Türkiye’de finans alanındaki en büyük yatırım da Rusya’nın en büyük bankalarından birisi olan Sberbank tarafından 2012 yılında satın alınmıstır.60 Azeri SOCAR sirketinin Türkiye’de insa edeceği Star rafinerisi için ilk kapısını çaldığı Sberbank-Denizbank olmustur. Mart ayında baslayan görümeler neticesinde ve müzakereler sonucunda SOCAR talep ettiği 

1.7 milyar dolarlık krediyi alamamıstır.61 Daha sonra SOCAR sirketi Türk hükümetinin de yardımıyla 29 bankadan toplam 3.29 milyar dolar kredi anlasması yapmayı basarmıstır.62 
Sberbank’ın Türkiye finans piyasasına giris yaptıktan hemen sonra Türkiye’de gerçeklesecek en büyük enerji yatırımlarından birisine kredi verme talebinde bulunması Sberbank’ın Türkiye’nin enerji sektörünü yakından takip ettiğini göstermektedir. Türkiye’de doğalgaz sirketi ortaklıkları, petrol sirketi, enerji sirketi ve nükleer enerji sirketi bulunan Rusya açısından, bu sirketlerin 2012 yılından itibaren finansal hareketlerinin desteklenmesi de böylece Denizbank tarafından sağlanabilmektedir. 

Sonuç 

Türkiye ve Rusya arasındaki enerji iliskisi özellikle Türkiye’nin doğalgaz tüketimini 2000’li yılların basından itibaren arttırmasıyla birlikte giderek artan yönde Rusya lehine gelismistir. Türkiye’nin her ne kadar Rusya’dan aldığı petrol ve çok fazla bir artıs göstermese de, doğalgaz alanında Türkiye, Rusya’ya %60 oranında bağımlı durumdadır. Bunun karsılığında ise Rusya, Türkiye Boğazlarından petrolünü dünya pazarlarına ulastırmaktadır. Ancak Boğazlardan serbest geçis ve ticaret hakları nedeniyle Rus petrol tankerlerinin Türk 
boğazlarından geçisi Türkiye için çok fazla stratejik bir kart değil fakat önemli bir ekonomik gelirdir. Bununla beraber Türkiye topraklarından Rus gazını üçüncü bir ülkeye tasıyacak bir doğalgaz boru hattı henüz gündemde olmasa da en azından Mavi Akım boru hattı sayesinden Batı Hattında kesinti olma ihtimaline karsılık Türkiye, kesintisiz Rus gazını bu hattan sağlayabilmektedir. Türkiye’nin ödediği yüksek doğalgaz faturasını azaltabilmek ve tedarikçi ülke çesitliliğini arttırabilmek adına Rus olmayan kaynak arayısları sürse de kısa vade de 
Türkiye’nin Rus doğalgazına olan bağımlılığının %60 oranında devam etmesi beklenmektedir. 

Bu çalısmada da görüldüğü üzere Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı sadece petrol ve doğalgaz alanında ilerlememekte, aynı zamanda Rus devlet ve özel sirketlerinin Türkiye enerji sektörüne dahil olasıyla da artarak devam etmektedir. Batı Hattından gelen 10 bcm miktarındaki gaz, içerisinde Rus ortaklı iki sirketinde bulunduğu özel sirketler tarafından Türkiye’ye ithal edilmektedir. Ardından aynı bölge de doğalgazdan elektrik üretimi yapan Rus Inter RAO sirketi tarafından satın alınan Trakya elektrik santrali gazdan elektrik ürettikten sonra elektrik dağıtım sirketlerine elektriği aktarmaktadır. 

2023 yılına kadar tamamlanması planlanan Akkuyu nükleer enerji santrali ile Türkiye elektrik üretimindeki Rus payının artması ile Rusya’nın toplamda da Türkiye enerji sektöründe ki payı artıs göstermektedir. Bu bağlamda Rusya’nın en büyük bankalardan birisi olan Sberbank’ın da Türkiye’de yeni enerji sirketi ortaklıklarını destekleyebilecektir. Sonuç olarak Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı aldığı petrol ve doğalgazın Türkiye sınırlarına ulasması ile bitmemekte, Türkiye içinde de artarak devam etmektedir. Bu nokta da 
Türkiye’nin ülke içerisindeki muhtemel yeni Rus enerji sirketleri yatırımını dikkatle izlemesi ve özellikle elektrik üretiminin her alanına Rus sirketlerinin hakim olmasını engellemesi gerekmektedir. Pek tabi ki özel enerji sirketlerinin Türkiye enerji sektörüne giris yapmaları ve özellestirme sayesinde Türkiye’ye yatırım yapmaları, kaliteli enerji ve rekabet açısından gelismeler saplayabilir. Ancak enerji sektörü özel bir güvenlik alanıdır ve Türkiye’nin 

Rusya’ya mevcut durumdaki bağımlılığını daha fazla arttırmayacak ve yabancı yatırımları veya karsılıklı bağımlılık yaratacak projeleri desteklemesi gerekmektedir. Örneğin; Samsun- Ceyhan petrol boru hattı projesinin zamanında gerçeklesebilme sansı olsa idi, ilk kez Türkiye ve Rusya arasında güçlü bir karsılık bağımlılık pozisyonu doğabilirdi. Bu bağlamda Rusya’ya 
olan enerji bağımlılığı konusunda Türkiye’nin sadece kaynak tedariki konusunda değil aynı zamanda Türkiye içerisindeki Rus sirketlerinin ortaklık stratejisinin dikkatle izlenmesi gerekmektedir. 

DİPNOTLAR;


31 Mert Bilgin, “Turkey’s Energy Strategy: What Difference Does It Market o Become An Energy Transit 
Corridor, Hub or Center?”, UNISCI Discussion Papers, No. 23, Mayıs 2010, s. 114., pp.113-128. 
32 Bilge Hacisalihoglu, a.g.e., s. 1870. 
33 Kevin Rosner, Gazprom and the Russian State, GMB Pub., 2006, s. 51. 
34 Yurdakul Yiğitgüden, “Turkey – Turning the European Periphery Into An Energy Hub?”, Kristen Linke ve 
Marcel Victor (eds.) Prospect of a Triangular relationship? Energy Relations Between the EU, Russia and 
Turkey, Freidrich Ebert Stiftung, Nisan 2010, s. 14 
35 Fiona Hill ve Ömer Taspınar, “Russia and Turkey in the Caucasus: Moving Together to Preserve the Status 
Quo?”, IFRI, Russie.Nei.Visions. No. 28, Ocak 2006, s. 8 
36 “Turkey 2009 Review”, IEA, s. 80. Batı Hattı 1 Toplam 6 
37 Erdinç Özen, “Turkey’s Natural Gas Market: Expectations and Developments”, Deloitte Report, 2012, s. 23. 
38 Ufuk Sanlı, “1 Milyar Doalrlık Ortaklık için Geliyor”, Vatan, 29 Haziran 2013, 
http://haber.gazetevatan.com/1-milyar-slik-ortaklik-icin-geliyor/549803/2/ekonomi 
39 EPDK, “Turkish Energy Market: An Investor’s Guide”, 2012, s.15. 
40 Mustafa Balat, “Energy Consumption and Economic Growth in Turkey During the Past Two Decades”, 
Energy Policy, Vol. 36, 2008, s. 122. 
41 “Inter RAO YEES OAO Acquires 100% in Trakya Elektric-Interfax”, Reuters, 28 Mayıs 2013, 
http://www.reuters.com/finance/stocks/IRAO.MM/key-developments/article/2764554 
42 Interrao, “Trakya Elektrik”, Inter RAO, http://www.interrao.ru/en/activity/foreignact/Trakya/ 
43 “Inter RAO Might Resume Electricity Exports to Turkey”, Interfax, 27 Ekim 2013, 
http://www.interfax.com/newsinf.asp?id=449052 
44 Brenda Shaffer, a.g.e., s. 98. 
45 Eve Conant, “Russia’s New Empire: Nuclear Power”, Pulitzer Center on Crisis Reporting, 17 Ekim 2013, 
http://pulitzercenter.org/reporting/asia-europe-russia-empire-nuclear-power-reactor-generator-expo-sale-kremlin 
46 Vladimir Sotnikov, “Russia to Build Nuclear Power Plant in Turkey”, International Affairs-........... ....., 8 Haziran 2010, 
http://en.interaffairs.ru/events/260-russia-to-build-nuclear-power-plant-in-turkey.html 
47 Humeyra Pamuk ve Orhan Çoskun, “Turkey’s First Nuclear Power Plant Likely to be Delayed”, Reuters, 8 
Ocak 2013, http://www.reuters.com/article/2013/10/08/us-turkey-nuclear-delay-idUSBRE9970D120131008 
48 Hasan Küçük, “Akkuyu Nükleer Santrali’nin Revize Edilmis ÇED Raporu Açıklandı”, Zaman, 29 Haziran 2014, 
http://www.zaman.com.tr/ekonomi_akkuyu-nukleer-santralinin-revize-ced-raporu-aciklandi_2227531.html 
49 “Akkuyu’da Dnsaat 2015 Sonunda Baslayacak”, Akkuyu NGS A.S., 
http://www.akkunpp.com/akkuyuda-insaat-2015-sonunda-baslayacak 
50 Eve Conant, a.g.e. 
51 Turkey, EIA, 1 Subat 2013, s. 6. 
52 “Boğazlardan Geçen Yıl Yaklasık 93bin Gemi Geçti”, Hürriyet, 23 Ocak 2013, 
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22422384.asp 
53 Katy Barnato, “Europe’s Fastest-Growing Economy Needs More Oil”, CNBC, 17 Ağustos 2012, 
http://www.cnbc.com/id/48690395 
54 “Turkey 2009 Review”, IEA, s. 54. 
55 “Russia Still Awaiting Turkish Reply to Ideas on Samsun-Ceyhan Oil Pipeline -Minister”, Interfax, 1 Aralık 
2012, http://www.interfax.com/newsinf.asp?id=379507 
56 “Turkey’s Samsun-Ceyhan Oil Pipeline Shelved”, UPI, 23 Nisan 2013, 
http://www.upi.com/Business_News/Energy-Resources/2013/04/23/Turkeys-Samsun-Ceyhan-oil-pipelineshelved/UPI-24281366711120/ 
57 “Russia, Azerbaijan Agree on Oil, Gas Project as Putin Visits Baku”, Ria Novosti, 13 Ağustos 2013, 
http://en.ria.ru/politics/20130813/182750506.html 
58 “Starting From 2014 SOCAR will let URALS oil in BTC Pipeline Within Framework of Partnership With 
Rosneft”, ABC. Az, 19 Ağustos 2013, http://abc.az/eng/news/75542.html 
59 EPDK Petrol Sektörü Raporu 2012. 
60 “Sberbank, Denizbank Hisselerinin %99.85’ini Satın Aldığını Açıkladı”, Denizbank, 8 Haziran 2012, 
http://www.denizbank.com/hakkimizda/_pdf/basin-bultenleri/2012/08062012-BasinBulteni-HisseDevri.pdf 
61 “Denizbank Socar Görüsmeleri Olumsuz Sonuçlandı”, Bankalar.org, 23 Mayıs 2014, 
http://www.bankalar.org/haberler/denizbank-socar-gorusmeleri-olmsuz-sonuclandi 
62 “SOCAR’dan Star Rafineri için Dev Dmza”, Aksam, 6 Haziran 2014, 
http://www.aksam.com.tr/ekonomi/socardan-star-rafineri-icin-dev-imza/haber-313901 


KAYNAKÇA 

“Akkuyu’da İnsaat 2015 Sonunda Baslayacak”, Akkuyu NGS A.S., 
http://www.akkunpp.com/akkuyuda-insaat-2015-sonunda-baslayacak 

“Boğazlardan Geçen Yıl Yaklasık 93bin Gemi Geçti”, Hürriyet, 23 Ocak 2013, 
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22422384.asp 

“Denizbank Socar Görüsmeleri Olumsuz Sonuçlandı”, Bankalar.org, 23 Mayıs 2014, 
http://www.bankalar.org/haberler/denizbank-socar-gorusmeleri-olmsuz-sonuclandi 

“Inter RAO Might Resume Electricity Exports to Turkey”, Interfax, 27 Ekim 2013, 
http://www.interfax.com/newsinf.asp?id=449052 

“Inter RAO YEES OAO Acquires 100% in Trakya Elektric-Interfax”, Reuters, 28 Mayıs 2013, 
http://www.reuters.com/finance/stocks/IRAO.MM/key-developments/article/2764554 

“Russia Still Awaiting Turkish Reply to Ideas on Samsun-Ceyhan Oil Pipeline -
Minister”, Interfax, 1 Aralık 2012, http://www.interfax.com/newsinf.asp?id=379507 

“Russia, Azerbaijan Agree on Oil, Gas Project as Putin Visits Baku”, Ria Novosti, 13 Ağustos 2013, 
http://en.ria.ru/politics/20130813/182750506.html 

“Sberbank, Denizbank Hisselerinin %99.85’ini Satın Aldığını Açıkladı”, Denizbank, Haziran 2012, 
http://www.denizbank.com/hakkimizda/_pdf/basin-bultenleri/2012/08062012-BasinBulteni-HisseDevri.pdf 

“SOCAR’dan Star Rafineri için Dev İmza”, Aksam, 6 Haziran 2014, 
http://www.aksam.com.tr/ekonomi/socardan-star-rafineri-icin-dev-imza/haber-313901 

“Starting From 2014 SOCAR will let URALS oil in BTC Pipeline Within Framework of Partnership With Rosneft”, ABC. Az, 19 Ağustos 2013, 
http://abc.az/eng/news/75542.html 

“Turkey 2009 Review”, IEA. 

“Turkey Sees Energy Import Bill at 61$ billion in 2014”, Reuters, 3 Haziran 2014, 
http://af.reuters.com/article/energyOilNews/idAFI7N0O802N20140603 

“Turkey’s Energy Security Strategy”, PC.DEL/898/10, 13 Eylül 2010, Vilnius, Lithuania. 

“Turkey’s Samsun-Ceyhan Oil Pipeline Shelved”, UPI, 23 Nisan 2013, 
http://www.upi.com/Business_News/Energy-Resources/2013/04/23/Turkeys-Samsun-
Ceyhan-oil-pipeline-shelved/UPI-24281366711120/ 
“Turkey”, EIA, 1 Subat 2013. 
“Turkey”, World Bank, 26 Aralık 2013, 
http://www.worldbank.org/en/country/turkey/overview 

“Turkish Energy Strategy in the 21st Century: Weathering Uncertainties and 
Discontinuities”, Global Relations Forum, 2013. 

“Türkiye Doğal Gaz Piyasası – Beklentiler, Gelismeler 2012”, Deloitte, Mart 2012. 

A.M. Kılıç, “Turkey’s Natural Gas Necessity, Consumption, and Future Perspectives”, 
Energy Policy, Vol. 3434, 2006, 1928-1934. 
Adam Balcer, “The Future of Turkish-Russian Relations: A Strategic Perspective”, 
Turkish Policy Quarterly, Vol. 8, No. 1, 2009. 
Ali Tekin ve Ira Walterova, “Turkey’s Geopolitical Role: The Energy Angle”, Middle 
East Policy, Vol.15, No.1, 2007. 
Arda Baykal, “Turkey's Energy Politics”, House of Commons Library, SN/IA/5301, 
International Affairs and Defense Section, 27 Ocak 2009. 
Bilge Hacisalihoglu, “Turkey’s Natural Gas Policy”, Energy Policy, Vol. 36, 2008, 
1867-1872. 
Brenda Shaffer, “Turkey’s Energy Policies in a Tight Global Energy Market”, Insight 
Turkey, No. 2, Nisan-Haziran 2006, 97-104. 

EMRA, “Turkish Energy Market: An Investor’s Guide”, 2012. 

EPDK Petrol Sektörü Raporu 2012. 

Erdinç Özen, “Turkey’s Natural Gas Market: Expectations and Developments”, 
Deloitte Report, 2012. 

Esra Karakis, “Türkiye 2013 Kasım Ayı Enerji İstatistikleri Raporu 11”, Enerji 
İstatistikleri Daire Baskanlığı. 

Eve Conant, “Russia’s New Empire: Nuclear Power”, Pulitzer Center on Crisis 
Reporting, 17 Ekim 2013, http://pulitzercenter.org/reporting/asia-europe-russia-empire-
nuclear-power-reactor-generator-expo-sale-kremlin 

Fiona Hill ve Ömer Taspınar, “Russia and Turkey in the Caucasus: Moving Together 
to Preserve the Status Quo?”, IFRI, Russie.Nei.Visions. No.28, Ocak 2006. 

Gareth M. Winrow, “Turkey and the East-West Gas Transportation Corridor”, Turkish 
Studies, Vol. 5, No. 2, 2004. 

Gülden S. Ayman, “Turkey Courts Russia on Energy”, Institute Thomas Moore,8 
Eylül 2009, http://www.institut-thomas-more.org/pdf/370_en_GAyman-Sept2009.pdf 

Hasan Küçük, “Akkuyu Nükleer Santrali’nin Revize Edilmis ÇED Raporu Açıklandı”, 
Zaman, 29 Haziran 2014, 
http://www.zaman.com.tr/ekonomi_akkuyu-nukleer-santralinin-revize-ced-raporu-aciklandi_2227531.html 

http://www.deloitte.com/assets/Dcom-
Turkey/Local%20Assets/Documents/turkey_tr_enerji_dogalgaz_200312.pdf 

Humeyra Pamuk ve Orhan Çoskun, “Turkey’s First Nuclear Power Plant Likely to be Delayed”, Reuters, 8 Ocak 2013, 
http://www.reuters.com/article/2013/10/08/us-turkey-nuclear-delay-idUSBRE9970D120131008 
Interrao, “Trakya Elektrik”, Inter RAO, 
http://www.interrao.ru/en/activity/foreignact/Trakya/ 

Istmi Berk ve Berna Aydogan, “Crude Oil Prices Shocks and Stock Returns: Evidence 
From Turkish Stock Market Under Global Liquidity Conditions”, EWI Working Paper, 
No.12/15, Eylül 2012. 

Katinka Barysch, “Turkey's Role In European Energy Security”, Centre For European 
Reform, Essays, Aralık 2007, http://www.cer.org.uk/pdf/essay_turkey_energy_12dec07.pdf 

Katy Barnato, “Europe’s Fastest-Growing Economy Needs More Oil”, CNBC, 17 
Ağustos 2012, http://www.cnbc.com/id/48690395 

Kevin Rosner, Gazprom and the Russian State, GMB Pub., 2006. 

M. Ali Bilginoglu ve Cuneyt Dumrul, “A Co-Integration Analysis on the Energy 
Dependency of the Turkish Economy”, Journal of Yasar University, Vol. 26, No. 7, 2012, 
4392-4414. 
Mehmet Melikoğlu, “Vision 2023: Forecasting Turkey’s Natural Gas Demand 
Between 2013 and 2030”, Renewable and Sustainable Energy Reviews, Vol. 22, 2013, 393-
400. 

Mert Bilgin, “Turkey’s Energy Strategy: What Difference Does It Market o Become 
An Energy Transit Corridor, Hub or Center?”, UNISCI Discussion Papers, No. 23, Mayıs 
2010, 113-128. 

Mustafa Balat, “Energy Consumption and Economic Growth in Turkey During the Past Two Decades”, Energy Policy, Vol. 36, 2008, 118-227. 

Saban Kardas, “Turkey Unleashes New Energy Strategy Plan”, Eurasia Daily 
Monitor, Vol. 7, No. 83, 29 Nisan 2010. 

The Republic of Turkey, Ministry of Energy and Natural Resources, Strategic Plan – 2010-2014. 

The Republic of Turkey, Ministry of Foreign Affairs, “Turkey’s Energy Strategy”, 
Ocak 2009, 
http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/EnerjiPolitikasi/Turkey's%20Energy%20Strategy %20(Ocak%202009).pdf 

The Republic of Turkey, Ministry of Foreign Affairs, http://www.mfa.gov.tr/turkeys-energy-strategy.en.mfa 

Tuncay Babalı, “The Role of Energy in Turkey’s Relations With Russia and Iran”, 
CSIS, 29 Mart 2012. 

Tuncay Celik ve Birol Akgul, “Changes in Fuel Oil Prices in Turkey: An Estimation of the Inflation Effect Using Var Analysis”, Journal of Economics and Business, Vol. 14, No. 2, 2011, 11-21. 

Turkish Ministry of Economy, “Economy Outlook 2013”. 

Ufuk Sanlı, “1 Milyar Doalrlık Ortaklık için Geliyor”, Vatan, 29 Haziran 2013, 
http://haber.gazetevatan.com/1-milyar-slik-ortaklik-icin geliyor/549803/2/ekonomi 

Vladimir Sotnikov, “Russia to Build Nuclear Power Plant in Turkey”, International Affairs-........... ....., 8 Haziran 2010, 
http://en.interaffairs.ru/events/260-russia-to-
build-nuclear-power-plant-in-turkey.html 

Volkan S. Ediger ve Istemi Berk, “Crude Oil Import Policy of Turkey: Historical 
Analysis of Determinant and Implications Since 1968”, Energy Policy, Vol. 39, 2011, 2132-2142. 

Yurdakul Yiğitgüden, “Turkey – Turning the European Periphery Into An Energy 
Hub?”, Kristen Linke ve Marcel Victor (eds.) Prospect of a Triangular relationship? Energy Relations Between the EU, Russia and Turkey, Freidrich Ebert Stiftung, Nisan 2010. 



***