Mısır Devriminin Ayak Sesleri BÖLÜM 2
Mübarek İçin Oyunun Sonu: Tunus’tan Sonra İkinci Ocak Devrimine Doğru
Tunus’ta yaşanan iktidar değişikliğinden hemen sonra Mısır’da da halk gösterilerinin başlaması bir çok kesimin devrimin domino etkisi üzerine
analiz yapmaya itmiştir. Ancak yukarıda da değinildiği üzere Mısır’da birincisi Arabi Paşa, ikincisi Nasır dönemi dışında genelde yabancıların Mısır siyasetine etkin olduğu dönemler yaşandığı ve Mübarek ile birlikte bu etkinin doruğa çıktığını belirtmek gerekir. Tunus’ta da bağımsızlığın kazanıldığı 1956 sonra yalnızca iki ayrı lider iktidar da olmuş buna karşın Raşit Gannuşi gibi muhalefet liderlerinin yıllardır sürdürdüğü protesto eylemlerinin halk üzerinde ciddi tesirleri olmuştur. Her iki rejimde otoriter olmalarına karşın bir Suriye ile ya da Umman’la karşılaştırılamayacak ölçüde demokratik kurumlara sahiptiler. Örneğin, Mısır’da yargı ve sendikal federasyonları gelişmiş bir muhalefet hareketini içlerinde barındırmaktadırlar. Rejimler totaliter bir anlayıştan uzak olduğu gibi toplumsal alanda da muhalefetin farklı şekillerde örgütlenmesine
müsaade edilmiştir. Halen yasaklı olan Müslüman Kardeşlerin Mısır’daki vakıf veya dernekler adı altında 1000’e yakın kuruluşu bulunmakta ve bu kuruluşların tümü doğrudan İçişleri Bakanının onayı ile kurulmuştur.11 Ayrıca her ne kadar demokratik olmazsa de her iki ülkede de genel seçimler yapılmaya devam etmiş ve muhalefet gruplarının seçime katılımları kısmi olarak sağlanmaya çalışılmıştır.
Bu kapsamda Mısır’daki halk eylemleri ile Tunus Devrimi arasında önemli benzerlikler olmasına karşın ikisi arasında doğrudan bağ kurmak
ve Mısır halkının Tunus devriminin ardından sokaklarına döküldüğünü ifade etmek yeterli değildir. Ancak Tunus devriminin ardından Mısırlıların
daha güçlü ve daha kararlı bir şekilde değişimi gerçekleştireceklerine olan inançlarının artığını belirtmek gerekir. Nitekim göstericiler tarafından atılan sloganlara ve taşınan pankartlara bakıldığında Tunus Devrimini öne çıkartıldığı ve “Mısırlıların Tunuslulardan daha zayıf olmadığını” veya “Tunuslular başarmışsa Mısırlılar da başaracak” şeklinde yazıldığı dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Tunus’daki başarının Mısırlıları daha güçlü bir şekilde bir kez daha sokağa döktüğünü ve kaçınılmaz olarak Hüsnü Mübarek çekilene kadar eylemleri sürdürme konusunda cesaretlendirdiğini belirtmek gerekir. Tunus devrimi sonrası Mübarek’in yerini koruması oldukça güçtür.
Bununla birlikte Mısır’daki gösteriler ile Tunus’daki devrim arasında oldukça önemli farklılıklar olduğunu görmek gerekir. Yaklaşık 30 yıldır ülkeyi olağanüstü hal yasalarıyla yöneten Hüsnü Mübarek döneminde Mısır iç ve dış politikada bağımsız davranma yetisini yitirmiştir.
Ekonomik olarak yaklaşık 40 milyon Mısırlının gündelik 2 doların altında bir para ile hayatlarını sürdürmek zorunda kalması ciddi bir toplumsal sorun oluşturmaktadır. Yolsuzluklar, rüşvet ve hukuksuzluk Mısırlıların gelecek beklentilerinin tükenmesine yol açacak ölçülerde olmuştur. Mısır’ı bir şekilde ziyaret eden her kes havaalanından başlamak üzere otel odalarındaki bireylere kadar bahşiş adı altında bir para dağıtmak zorunda kalması Mısır’da rüşvetin yasal bir durum olduğu izlenimini güçlendirmektedir. Diğer yandan dış politikanın yürütülmesinde de Mısır halkı ile rejim arasında ciddi bakış açıları farklılığı bulunmaktaydı. Halk Filistin sorunu başta olmak üzere bölgesel gelişmeler karşısında daha hassas ve rejimden farklı olarak daha pro aktif bir tutum içerisindeydi. Özellikle 2008 sonu 2009 başında İsrail’in Gazze saldırılarına Mısır yönetiminin verdiği destek Filistin konusunda Mısır halkının yönetime olan tepkisini en üst seviyeye çıkartmıştır. Bir çok bölgede Mübarek karştı gösteriler yaşanmış ve hatta bazı Arap liderleri Mübarek’i devirmeleri yönünde Mısır halkını teşvik etmiştir.12 Aynı durum daha önceleri Filistin
seçimlerinden hemen sonra Hamas’a karşı uygulanan yaptırımlara Mısır yönetiminin de destek vermesiyle yaşanmıştı. Söz konusu tepkinin üst düzey bürokratlardan askeri bürokrasiye kadar geniş bir kesimde var olduğunu görmek mümkündür. Bu kapsamda Mısır’daki eylemlerin ülkenin içerisinde sürüklendiği ekonomik ve sosyal durumun aynı sıra Hüsnü Mübarek döneminde izlenen iç ve dış politikadan bağımsız olmadığını da görmek gerekir.
Devrimi Giden Süreçte İç Politikadaki Gelişmeler
Yaklaşık 30 yıldır otoriter bir yönetim altında yaşayan insanların korku eşiğini aşarak kitlesel katılımlarla sokaklara dökülmesini organize olmayan,
lidersiz ve örgütsüz kalabalıklar olarak değerlendirmek yetersiz bir tespit olur. Sokak gösterilerinin arkasında en azından amaçta birleşmiş
bir örgütlü kesimin olduğu ileri sürülebilir. Bu bağlamda halk eylemlerinin arkasında yer alan bazı bireylerin iktidar çemberinin içinde
yer aldığı öngörülebilir. Özellikle askeri ve sivil bürokrasinin değişim taleplerini görmek gerekir. Ancak halı hazırda değişimin nasıl olacağının
netleşmemesi bu yöndeki varsayımları bir süre daha dile getirilmesini zorlaştırmaktadır. Her ne kadar El Bradey’in, Müslüman Kardeşlerin,
82 yaşındaki bir liderle birlikte hareket etmek yerine daha dinamik ve siyasal yönden daha tartışmasız bir liderle işbirliği yapmak isteyen
başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin de Mübarek sonrası döneme yatırım yapmaya başladıkları yaptıkları açıklamalardan açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Aymar Nur’un ve Wafd Partisinin sokağı yönlendirme çabası varsa da sonuçta değişimin son aşamada Mübarek’in çekilmeye razı olması ve
serbest seçimlerle gerçekleştirilmesi olasılığı daha ağır basmaktadır. Böyle bir olasılıkta Batı’nın ve Mısır’daki değişimden birincil derecede etkilenecek
ülkelerin sürece müdahale etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Ayrıca Mısır’da Mübarek’in istifasını isteyen gösterilerin başlangıç tarihini Ocak 2011’de başlatmak yerine 2005 seçimleri öncesinde yaşanan
olaylarla birlikte başlatmak yerinde olacaktır. Özellikle 2006 sonrası dönemde tekstil işçileri tarafından ekonomik koşulların iyileştirilmesi
için düzenlenen genel grevler halkın Mübarek karşıtı sokağa dökülmesinde önemli bir başlangıç tarihi oluşturmaktadır. Söz konusu eylemler
1946’dan sonraki en önemli sivil grevler olmuş ve yaklaşık 30 bin kişi eylemlere katılmıştır. Ayrıca gene 2007’de organize edilen 6 Nisan Hareketine
dikkat çekmek gerekir. Bir internet grubu olarak ortaya çıkmasına karşın 6 Nisan hareketinin de çağrısıyla 6 Nisan 2008’de düzenlenen mitinge
Sendikaların da destek vermesi sonucu binlerce insan ekonomik koşulların değiştirilmesinin yanı sıra siyasal taleplerle de meydanları doldurmuştur.
Söz konusu eylemde 3 göstericinin yaşamını yitirmesi her yıl yeni anma törenlerinin de düzenlenmesine yol açmıştır.
Bunların yanı sıra avukatların, öğretim üyelerinin de yönetimin uygulamalarını protesto eden eylemler düzenlemesi halkın yönetim karşıtı sokağa dökülme
güvenini kazanmasında önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla Ocak 2011’de bir kez daha yoğun katılımlarla düzenlenmeye başlayan sokak gösterilerinin
bir tarihsel geri plan ve toplumsal gruba sahip olduğunu belirtmek gerekir.
Devrime giden süreçte rol oynayan en önemli olay hiç şüphesiz Hüsnü Mübarek’in iktidarı oğluna devretme isteği ve bu yöndeki girişimleri
gelmektedir. 30 yıldır ülkeyi olağanüstü hal yasaları ile yöneten Hüsnü Mübarek kendisine karşı bir darbenin yolunu kapatmak içinde hem
polis ve istihbarat gücüne ağırlık vermiş hem de Anayasa’da belirtilmesine rağmen iki gün öncesine kadar bir Cumhurbaşkanı yardımcısı atama-
mıştır. Devlet Başkanlığı yardımcılığının boş bırakılmasının arkasında yatan en önemli nedenin bu mevkiye getirilecek kişinin iktidarı ele geçirme
olasılığı veya Cemal Mübarek’in son aşamada bu koltuğa getirilme amacından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Hiç şüphesiz Hüsnü Mübarek’in
iktidarı babadan oğula geçirme hedefi başta Mısır halkı olmak üzere Mısır’ın sivil ve askeri bürokrasisinde yer alan bir çok kesimin ciddi tepkisine
yol açmıştır. 82 yaşına gelmesine rağmen Hüsnü Mübarek’in iktidarı elinde tutma istediği ve barışçıl dönüşüme karşı çıkması, Mısırlıların
değişim için sokağa dökülmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Tüm bunların üstüne bir de seçimlerde uygulanan baskı ve usulsüzlükler halkın sözde demokratik olan sürece olan güveninin büsbütün çökmesiyle
sonuçlanmıştır. Bu durum Mısırlıların demokratik yöntemlerle değişim olacağına olan inançlarının tükenmesine yol açmıştır. Aynı duygular Mübarek sonrasının hesabını yaban liderlerde de yaşanmış ve nitekim 2011 Eylülünde gerçekleşmesi öngörülen seçimlere katılma isteğini ifade eden Muhammed El Baradey’in de 25 Ocak gösterilerinden hemen sonra Mısır’a dönmesine ve Mübarek’e iktidarı terk etme çağrısında bulunmasına yol açmıştır.
< Devrime giden süreçte rol oynayan en önemli olay hiç şüphesiz Hüsnü Mübarek’in iktidarı oğluna devretme isteği ve bu yöndeki girişimleri gelmektedir. 82 yaşına gelmesine rağmen Hüsnü Mübarek’in barışçıl dönüşüme karşı çıkması, Mısırlıların değişim için sokağa dökülmesinde önemli bir rol oynamıştır. >
Baradey’in dışında 28 Ocak’taki gösterilere aktif katılım gösteren Müslüman Kardeşlerin de Mübarek sonrası dönemin planlarını yapmaya başladığını göstermektedir.
Artan işsizlik oranları, düşen ekonomik gelirler ve tüm bunlara rağmen ülke içinde anti demokratik uygulamaların sürmesi halkın rejim karşıtı
eylemler içerisinde yer almasında önemli bir neden olmuştur. İşçi sendikalarının düzenlediği geniş katılımlı gösterilerin yanı sıra günde iki dolardan
daha az bir gelirle geçinmek zorunda kalan Mısırlıların içine düştüğü yoksulluk sokaklarda rejim karşıtı güçlü bir kesimin oluşmasına yol
açmıştır. Ayrıca 25 milyon internet kullanıcısının bulunduğu Mısır’da ağırlıklı olarak gençlerin daha iyi bir gelir ve daha fazla demokrasi söylemlerini
desteklemesi ve bu taleplerini internet aracılığıyla sosyal muhalefet ağına dönüştürmeleri dikkat çekicidir. Yarın Partisi tarafından organize
edilen “ Yeter Hareketi”nin yanı sıra Halid Said gibi hiçbir partiye üye olmayan bireylerin sokak ortasında güvenlik kuvvetleri tarafından dövülerek
öldürülmesi halkın tepkisinin genişlemesine yol açmıştır.13Mübarek karşıtı kesimler Halid Said gibi olayları iyi bir şekilde kamuoyun yönlendirilmesinde
kullanmayı başarmışlardır.
Nitekim Halid Said adına kurulan internet siteleri üzerinden örgütlenen kesimlerin çağrısıyla düzenlenen hükümet karşıtı gösterilere binlerce kişinin katılması da oldukça önemlidir. Eylemcilerin İçişleri Bakanının istifasını talep etmelerinin arkasında yatan en önemli neden de Mısır’da gerçekleştirilen
insan hakları ihlalleri ve polislerin aşırı şiddet kullanması olduğunu belirtmek gerekir.
Dış Politik Gelişmeler
Mısır’a bakıldığında 1880’lerdeki gibi iç ve dış politikada bağımsız davranma istediğini dile getiren kesimlerin Kahire’nin Filistin politikasını, Sudan
politikasını, Irak işgali sırasında izlediği politikaları ve özellikle de ABD ile ilişkileri ciddi şekilde sorguladıkları görülmektedir. Hüsnü Mübarek
yalnızca Mısır’ın değil bir o kadar Irak’ta yaşanan Amerikan işgalinin de dolaylı olarak sorumluları arasında yer almaktadır. 1990 Temmuzunda Kuveytli
yetkilileri Irak’ın Kuveyt’i işgal etmeyeceği yönünde yönlendiren Mübarek Kuveyt’in her hangi bir acil savunma stratejisi geliştirmesini
dolaylı olarak engellemiş olmaktaydı.14
Bu bağlamda Hüsnü Mübarek döneminde Mısır’ın İsrail’in güvenliğini sağlamaya çalışan bir politika izlediği Filistin sorununda bağımsız bir
politika geliştirmediği gibi sorunun çözümünde de İsrail yanlısı bir dış politikaya sahip olduğu bir çok Mısırlı tarafından eleştirel bir şekilde dile
getirilmekteydi. Başta Mısır Dışişleri yetkilileri olmak üzere akademik çevre ve entelektüel kesimi izlenen Filistin politikasının yanlışlığını
dile getirmesine rağmen Hüsnü Mübarek’in bu konuda adım atmaması Mısır’ın Orta Doğu’daki ve uluslararası alandaki prestij ve etkisinin zayıflamasına
yol açtığı Kahire’den de net bir şekilde görülmektedir. Ayrıca ilk başlarda Filistin politikalarını eleştirmek için İsrail karşıtı başlayan
gösterilere Mısır polisinin müdahale etmesi kısa sürede göstericilerin Mübarek karşıtı söylemeler ve protesto eylemleri yapmalarına yol açmıştır.
Özellikle Hamas’ın seçim zaferinden sonra İsrail tarafından Filistinlilere karşı izlenen siyasi ve askeri saldırılar Mısır’da Mübarek karşıtı gösterilerin de
artmasına ve daha fazla taraftar toplamasına yol açmıştır.
Dışsal tepkilerden biri de Mısır ile ABD arasındaki ilişkilerdir. Irak işgalinin insan hakları ihlali boyutuyla sürdüğü bir dönemde Mısırlılar ülkelerinin
ABD ile olan ilişkilerini ciddi şekilde sorgulamaya başlamıştır. Lübnan krizi, İran’ın bölgede artan etkisi tüm bunlara karşı Mısır’ın zayıflama
devam eden etkisi ve gücü Mısır bürokrasisinde Mübarek karşıtı güçlü bir muhalafetin oluşmasını sağlamıştır. Ayrıca Sudan’da yaşanan
bölünmeye Hüsnü Mübarek’in sessiz kalması ve tüm ilgisini iç politikaya yöneltmesi de milliyetçi kesimlerin tepkisinin artmasına yol açmaktadır.
Nasır dönemine vurgu yapan ve öyle bir dönemin Mısır’ını özleyen entelektüel elitler ve bürokratlar Hüsnü Mübarek ile bunun gerçekleşmeyeceğinin
farkına varmış ve değişim için sokakların örgütlenmesinde rol oynamış olabilir.
Bu noktada eylemler sırasında ordunun izlediği role dikkat çekmek gerekir. Eylemlerin başladığı günlerde Washington’da bazı temaslarda bulunan
Genelkurmay Başkanlığı heyeti aynı gün dönmek yerine birkaç gün daha görüşmelerde bulunmayı sürdürmesi dikkat çekicidir. Ordunun
meydanlarda toplanan halk ile henüz itibariyle doğrudan doğruya karşı karşıya gelmemeye özen gösterdiği gözlemlenmektedir. Kahire’de
Ulusal Demokrat Partisi’nin merkezinin ateşe verilmesine, sıkı yönetim ve sokağa çıkma yasağına rağmen ordu güçleri göstericileri zor kullanarak
dağıtmamasını not etmek gerekir. Bununla birlikte sokağın büsbütün denetimsiz ve kontrol dışına çıkarması durumunda ordunun müdahale
etmekten çekinmeyeceği düşünülmektedir. Olaylar sırasında insan kaybının henüz ciddi oranda olmaması da Ordunun izlediği politikalardan
bağımsız olmadığını belirtmek gerekir. Dolayısıyla bu kesimde de ciddi bir değişim isteği olduğu öne sürülebilir.
Sonuç Yerine: Mübarek Dönemi Kapandı Mı?
2011 Ocağında gerçekleşen kitlesel protesto eylemleri Mısır’da Mübarek döneminin kapanma-sına yol açacaktır. Nitekim son birkaç günde ya
şanan gelişmeler de Mübarek yönetiminin ardı sıra tavizler vermeye başladığını ve inisiyatifin sokağın eline geçtiğini göstermektedir. En öncelikli
talepler arasında yer alan ikinci bir Mübarek dönemine hayır stratejisinin başarıya ulaştığı görülmektedir. Böylelikle Cemal Mübarek’in babasının
yerine Mısır’ın yönetimine gelmesinin artık mümkün olmadığını belirtmek gerekir. İkincisi İçişleri Bakanı Habib El Adli’nin istifası yönünde
somutlaşan bir başka talebinde doğrudan hükümetin istifasının istenmesiyle gerçekleştiği görülmektedir. Her ne kadar yeni hükümet 1973
Savaşında İsrail uçaklarını düşürdüğünden dolayı bir savaş kahramanı olarak bilinen Ahmed Şefik Başkanlığında kurulmuşsa da göstericileri
tatmin etmeye yetmemiştir. Yıllardır Mübarek’le birlikte çalışan bireylerin sokağı tatmin etmesi beklenmemektedir. Eylemcilerin verilecek tavizler
yerine doğrudan Hüsnü Mübarek’in istifasını veya mümkün olan en kısa süre içerisinde özgür ve serbest seçimlerin yapılarak yeni devlet başkanını
belirlemek istedikleri görülmektedir.
Bu kapsamda özellikle muhalefetin eylemlerine dikkat çekmek gerekir. 2011 Eylülünde yapılması öngörülen seçimlere katılma iradesini ortaya
koyan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed el Baradey’in 25 Ocakta yoğunlaşan gösterilerin hemen ardından Mısır’a dönme
kararı vermesi ve döndükten sonra da tek çözümün Mübarek’in istifasıyla olacağını dile getirmesi Mübarek rejiminin sona doğru yaklaştığının
önemli bir göstergesidir. 2005 Nobel Barış Ödülü sahibi Baradey’in Mısır’a dönme kararını vermesinden ardından sokak gösterilerine liderlik yapma çabası dikkat çekicidir. Doğrudan Mübarek’in istifa etmesini dile getirmesi ve sokak eylemlerinin arkasında yer almasına rağmen yalnızca ev hapsinde tutuluyor olması da düşündürücüdür.
Diğer yandan son yıllarda rejimle uzlaşma çabaları içinde olan Müslüman Kardeşlerin de uzunca bir süre sessiz kaldıktan sonra 28 Ocak Cuma günü düzenlenecek gösterilere katılım yapılması yönünde bir çağrıda bulunması da oldukçaönemlidir. Ülkedeki en örgütlü muhalif grupların başında gelen Müslüman Kardeşlerin sokağa dökülme çağrısı gösterilere İslami kesimden verilen desteğin genişlemesine yol açmıştır. Esasında böyle bir çağrı yapılmasının arkasında yatan olgunun Müslüman Kardeşlerin de Hüsnü Mübarek rejiminin sona doğru yaklaştığına dair bir değerlendirme içine girmiş olmasından kaynaklanmış olduğu düşünülebilir. Örgüt liderlerinden Muhammed Nursi’de yaptığı bir açıklamada kendilerinin gösterilere önderlik etmediğini ancak içerisinde yer almayı sürdüreceklerini ifade etmesi önemlidir. Örgütün resmi internet sitesinde de protesto eylemlerine verilen aktif destek aktif destek verildiği
Yeter Hareketine liderlik yapan El-Ghad Party (Yarın Partisi) üyeleri de sokak gösterilerinde önemli bir rol oynamışlardır. Ayman Nur Ocak gösterilerine de liderlik etmeye çalışan bir lider olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzunca bir dönem tutuklu kalan Nur ‘‘Göndermek istediğimiz mesaj tek bir kelimeden oluşuyor: Gidin. Başkan Mübarek’ten gitmesini istiyoruz. Sizi istemiyoruz. Sizi ve rejiminize artık katlanamıyoruz,
Barışçı bir değişimin kapılarını kapattınız’ ‘ cümlelerine yer vererek eylemlerinin Mübarek istifa edene kadar sürdürme kararlılığında olduklarını
göstermiştir.15
Toparlayacak olursak Mısır’daki eylemlerin tarihsel bir geri planı olduğu ve toplumsal bir tabanı bulunduğu görülmektedir. Göstericilerin
ulaşmaya çalıştıkları hedeflerin oldukça açık olduğu ve bu konuda bunların önemli bir kısmını elde ettikleri ve Mübarek rejiminin ciddi şekilde
sarsıldığını belirtmek gerekir. Ayrıca 82 yaşındaki bir liderle birlikte hareket etmek yerine daha dinamik ve siyasal yönden daha tartışmasız bir
liderle işbirliği yapmak isteyen başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin de Mübarek sonrası döneme yatırım yapmaya başladıkları yaptıkları açıklamalardan
açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
DİPNOTLAR
1 Gamal Essam El-Din, “Testing the Ties”, Al-Ahram Weekly, Issue No. 716, 11 - 17 November 2004.
2 Bu konuda bkz., William L. Cleveland, A History of Modern Middle, East San Francisko: Westview Press, 1994, ss.
92-97; Roger Owen, “Egypt and Europe: from French Expedition to British Occupation, Ed.: Albert Hourani, Philip
S. Khoury, and Mary C. Wilson, The Modern Middle East, Berkeley: California Press, 1993.ss.111.124
3 Cleveland, loc. cit.
4 Constitutional history at a glance”, Al-Ahram Weekly, Issue No. 732, 3 - 9 March 2005
5 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, İstanbul: Alfa Yay, 2004., ss. 181-182
6 Peter Calvocoressi, World Politics Since 1945, 7th ed., New York: Longman Puplishing, 1996, s. 371
7 Gamal Nkrumah, “A leap for democracy”, Al-Ahram Weekly, Issue No. 732, 3 - 9 March 2005; Al-Ahram Weekly
“Constıtutıonal Change:Full Coverage”, Issue No. 732, 3 - 9 March 2005.
8 BBC Haber, “Mısır’da Gözlemcilere İzin Yok”, 05 Eylül 2005,
http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2005/09/050905_egypt_monitors.shtml
9 Yeni Şafak Gazetesi, “Hüsnü Mübarek Seçimden Zaferle Çıktı”,
http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/eylul/20/ kronikmedya.html
10 NTV Haber, “Mısır’da Zafer Mübarek’in”,
http://www.ntvmsnbc.com/news/340617.asp
11 Müslüman Kardeşler hakkında bkz.., Mehmet Dalar, “Mısır’da Müslüman Kardeşler Hareketinin Demokrasi Anlayışı
ve Sisteme Etkisi”, Ortadoğu’da Toplumsal Hareketler, Alternatif Politika Dergisi, Cilt 2, (Kasım 2010), ss. 48-73.
12 Bkz., Al Manar News, “Mr. Mubarak, Tear Down That Wall”, Lebanon,
http://www.almanar.com.lb/newssite/ArticlePrintPage.aspx?id=68644
13 Issandr El Amrani, “The murder of Khaled Said”, June 14, 2010
http://www.arabist.net/blog/2010/6/14/the-murder-of-khaled-said.html
14 Yazar tarafından Mart 2009’da Kuveyt’te saha araştırmaları sırasında dönemin Kuveytli bir yetkilisiyle gerçekleştirilen bir mülakatta ifade edilmiştir.
15 Euro News, “Mısır muhalefetinin simgesi Ayman Nur”, 28.01.2011,
http://tr.euronews.net/2011/01/28/misir-muhalefetinin-simgesi-ayman-nur/
***