ABD’NİN IRAK’TAN ÇEKİLME SENARYOLARI VE BU KAPSAMDA ÇİN, RUSYA VE JAPONYA’NIN POLİTİKALARI
Yazan: Mu.Yzb. Tamer AKKAN
Genel
Ünlü Amerikalı sosyal bilimci Samuel HUNTİNGTON, çok bilinen
“Medeniyetler Çatışması” adlı eserinde, 1990 sonrası dünyanın dokuz
ayrı medeniyetten oluştuğunu18 iddia etmişti; birazdan incelemeye gayret
edeceğimiz konuda bahsi geçen beş ülke de (ki dördü ait oldukları
medeniyetin tartışmasız lideri durumundadırlar) bu sınıflandırmada farklı
gruplarda yer almaktadırlar. İşte bu farklılık ve liderlik hâlen yaşanmakta
olan olayların da ana sebebini ortaya koyar: Büyük güçlerin çıkar
mücadelesi.
ABD yapmış olduğu Afganistan ve Irak müdahalelerini, uluslararası arenada haklı görünebilmek maksadıyla, her ne kadar demokrasi, insan hakları, kadın hakları, kitle imha silahları ve terörizmle mücadele, özgürlük gibi idealist söylemlere dayandırmaya gayret etse de, en iyimser yorumla bile bunların sadece ikincil amaçlar yahut ana maksada ulaşmak için kullanılan araçlar olarak değerlendirilmeleri uygun olacaktır. Asıl amaç ise kulağa Türkçe’de biraz sevimsiz gelse de çıkardır. Tüm ülkeler çıkarlarına ulaşmak üzere Zbigniew
BRZEZİNSKİ’nin tanımına benzer şekilde, dünya satranç tahtasında karşılıklı hamlelerini yapmaktadırlar. Uluslararası arenada bu satrancı aktörlerin tamamı birbiriyle oynamakta ve aynı zamanda da muhtemel rakiplerinin diğerleri ile oynadığı oyunlara bakmaktadırlar. ABD’nin Irak’ta yaptığı hamle sadece Irak ile kendini ilgilendirmenin çok ötesine geçmiş ve başta büyük devletler olmak üzere birçok devleti birçok sebepten ötürü etkileyen ve ilgilendiren bir hamle olmuştur.
Bu hamlenin küresel boyuttaki en önemli etkisi öncelikle dünya
enerji piyasalarına olmuştur. Temmuz 2003’te Yeni Delhi’de yapılan
beşinci Asya Güvenlik Konferansı’nda sunulan bir bildiride; 11 Eylül ve
Irak Harekâtlarının akabinde, çok değişken bir hâl alan dünya petrol
piyasalarının, ekonomiler için ciddi risk teşkil ettiği belirtilmiştir19.
Bu konuda dünya enerji ajansının verilerine baktığımızda, 1999-2020
arasında dünya petrol tüketiminin %60 artacağı ve bu artışın da büyük
oranda gelişmekte olan ülkelerde olacağı öngörülmektedir. Enerji bir
ülkenin gelişmesi, o ülkede yaşam kalitesinin temini için vazgeçilmez bir
unsur ve aynı zamanda dünyada ekonomik anlamda en büyük
sektördür.
Hâlen dünyanın petrol üretiminin yaklaşık %30’u Orta Doğu kökenli iken bu oranın 2020’li yıllarda %60’ları geçeceği öngörülmektedir 20. Bu bağlamda ülkeler ekonomiyi, değişen ve asimetrikleşen tehdit ortamında, en öncelikli güvenlik sorunu olarak algılamaktadırlar. Eskiden uluslararası ilişkilerin konularına baktığımızda gündemi silahsızlanma antlaşmaları, yıldız savaşları, askerî yardımlar, nükleer denemeler, ideoloji ve devrim ihraçları gibi klasik, güvenlik odaklı konular, göze çarpmaktaydı. Günümüzde ise gümrük duvarlarının kaldırılması, kotalar, serbest ticaret, enerji temini ve benzeri ekonomi odaklı konular görülmektedir. ABD-Rusya arasındaki zirvede, en kritik
konulardan biri YUKOS petrol şirketi olabilmektedir.
Tüm bu enerji konuları beraberinde bir başka sorunu daha gündeme getirmiştir; enerjinin üretiminden pazarlanma ve taşınmasına kadar her alanda güvenilir bir ortam, yani enerji güvenliği ihtiyacı. Eskiden gelen sorunlar, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan belirsizlik dönemi ve kaç kutuplu olacağına karar verememiş bu dünyada, ABD kendi güvenliği ve bu bağlamda enerji güvenliği sorununa küresel yaklaşmakta ve bunu temin için de dünyanın her tarafında
konuşlanmakta dır. Chalmers JOHNSON Amerika’nın Üsler İmparatorluğu adlı makalesinde, resmî rakamlara göre ABD’nin ülke dışında 130 farklı ülkede toplam 702 üssü olduğunu belirtmektedir. Yazar bu büyük rakamın bile aslında gerçeği tam olarak yansıtmadığını, çünkü Pentagon’un, örneğin Kosova, Afganistan, Özbekistan, Kırgızistan, Irak, İsrail, Kuveyt ve Katar’daki üslerden, aynı raporda hiç bahsetmediğinin altını çizmektedir21. Bu durum gerek Çin gerekse Rusya tarafından doğal olarak ABD’nin çevreleme politikası22 olarak
algılanmaktadır. ABD bu konuşlanması ile hem stratejik açıdan kendine rakip gördüğü ilk iki ülke olan Çin ve Rusya’yı Soğuk Savaş dönemine göre çok daha yakından çevrelemekte, ayrıca yine bu ülkeler açısından hayati öneme haiz enerji havza ve iletim güzergâhlarını kontrol altında tutabilmektedir. Ekonomik gelişmeyi ve bu sayede güce ulaşabilmeyi temin edebilmek için Rusya sahip olduğu enerjiyi satmak, Çin ise ihtiyaç duyduğu enerjiyi almak zorundadır. Bu her iki ülkenin ortak zayıflığıdır ayrıca Çin’in Doğu Türkistan, Rusya’nın ise Çeçenistan’daki sorunları bir diğer benzer sıkıntılarıdır. ABD mevcut konuşlanması ile aynı zamanda bu iki sorunlu bölgeye de yakın olarak söz konusu ülkeleri tedirgin etmektedir.
Japonya ise Çin ve Rusya ile tarihten gelip hâlâ devam eden sorunları ve ABD ile yakın iş birliği nedeniyle bu oyuna farklı bir boyut katmaktadır. Enerjiye muhtaç olan Japon ekonomisi bu benzerlik sebebiyle Çin ile ortak bir çıkara sahip olması gerekir gibi görünür. Ancak zayıf askerî ve siyasi gücüne rağmen devasa ekonomik gücü üzerinden önce bölgesel sonra da küresel güç olma iddiasındaki Japonya için, benzer iddialara sahip Çin en dişli rakip konumundadır. Rusya ise hem Çin’e karşı denge sağlamak hem de enerji sağlayıcısı olması konumu ile Japonya açısından daha iş yapılabilir bir ülke konumundadır.
Şimdi öncelikle, ABD’nin Irak Harekâtının neden ve nasıl Çin, Rusya, Japonya’yı ilgilendirdiğini, ardından da ABD’nin burada yapması muhtemel yeni hamlelerine karşı adı geçen ülkelerin takınabileceği tavırları anlatmaya çalışacağım.
1. ABD’nin Irak Harekâtı Ve Çin
a. Genel
Dünyanın en büyük nüfusuna ve en hızlı gelişen ekonomisine sahip olan Çin, enerjiye olan ve hızla artan ihtiyacı sebebiyle, dünya enerji havzalarının merkezi sayılabilecek ve kendisi de önemli enerji kaynaklarına sahip Irak’ın, güç oyununda en büyük rakibi tarafından işgalinden etkilenmiştir. ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük petrol tüketicisi olan Çin çok büyük oranda dışa bağımlıdır. 1993 yılına kadar kendi petrol kaynakları sayesinde petrolde dışa bağımlı olmayan Çin bu yıldan sonra yakaladığı yıllık ortalama %9 büyüme ile enerji ithal etmeye başlamak zorunda kalmış ve bugün bölgesinde Japonya’dan sonraki en büyük ithalatçı konumuna gelmiştir23.
Irak Harekâtı sonrası artan petrol fiyatları en büyük darbeyi bu ülkeye vurmuş ve ayrıca İran ile yapmış olduğu enerji antlaşmalarının da riske girmesi durumu ortaya çıkmıştır. Ayrıca stratejik rakibi ABD’nin oyunda yeni bir taşı daha almış olması sıkıntısını arttırmıştır. ABD’yi engellemek için BM Güvenlik Konseyi’nde Irak’ın işgali için gerekli onayı vermemiş ancak bu pasif hamlesi yeterli olmamıştır.
Harita-1
Irak Enerji Kaynaklarını Gösteren Harita
b. Birinci Senaryo: ABD’nin 2005 Yılı Sonuna Kadar Irak’tan Çıkması Durumunda Çin’in Muhtemel Tutumu
Bu durumun gerçekleşmesi ABD’nin dünya genelinde hâlen
uygulamakta olduğu sert politikalardan ani bir geri dönüş yapması
anlamına gelir ki bu pek olası görülmemektedir. Ancak gerçekleştiği
faraziyesi ile yaklaştığımızda bu durumun Çin açısından en iyi durum
senaryosu olduğunu söyleyebiliriz. Kurulacak bağımsız Irak Devleti
ağırlıklı olarak Şii idarecilerin kontrolünde olacaktır. Hâlen İran ile yoğun
ve iyi ilişkiler içinde olan Çin yönetimi bu referansla Irak ile de yakın
ilişkiler kurma imkânına şu andan çok daha fazla kavuşacaktır. Ayrıca bu
durumun dünya genelinde oluşturacağı görece olumlu havayla enerji
fiyatlarının daha aşağıya düşmesi ve dünya ticaret hacminin özellikle
savunma dışı alanlarda artması ihtimali de Çin açısından olumlu
gelişmeler olacaktır.
c. İkinci Senaryo: ABD’nin 2006 Yılından İtibaren Kademeli Olarak Irak’tan Çıkması Durumunda Çin’in Muhtemel Tutumu
Çekilmenin başlangıç yılının sarkabilmesi ihtimaline rağmen,
gerçekleşmesi en muhtemel senaryodur. Bu durumda ABD genel olarak
dünyadaki genel düzeni ve kısmen yumuşatarak eğilimlerini devam
ettirmiş olacaktır. Çin kurulması muhtemel bir BM Güvenlik Gücü tarzı
organizasyonda istekli olmasına rağmen önerilmesi muhtemel geri
planda kalmış ve etkisiz bir pozisyon sebebi ile sadece dışardan destek
olmakla yetinecektir. Buna karşın başta enerji ve inşaat konularında
olmak üzere ülke içinde yatırımlar yaparak, güçlü olduğu ekonomik
alanda ön plana çıkmak için çaba harcayacaktır. Enerji fiyatları yüksek
seyrini koruyacak Çin ise burada oluşan kaybını ticaret ile telafi etmeye
çalışacaktır.
ç. Üçüncü Senaryo: 2025 Yılı Ve Sonrası (ABD Irak’tan Çekilebilir Ancak Bölgeden Çekilemez) Durumunda Çin’in Muhtemel Tutumu
ABD, klasik güç politikalarının devamı anlamına gelen bu
senaryoda, dünyada fosil enerji kaynak kullanımının düşüş eğilimi
göstermeye başlayacağı 2025 yılı civarına kadar Irak’ta kalarak Suriye,
İran gibi çevre ülkelere de yayılıp enerji yanında diğer kritik konu olan
jeopolitik konuşlanma yolu ile küresel hâkimiyetini pekiştirmeye
çalışacaktır. Fiziki sınırları zaten ABD üsleri ile çevrelenmiş olan Çin ise,
ekonomik güvenlik alanlarının da tek bir süper gücün elinde olmasından
çok fazla memnun kalmayacaktır. Bu durum Çin’i, tarihsel
sürtüşmelerine rağmen, çıkarlarının kesişeceği Hindistan’la,
(muhtemelen Şangay İş Birliği Örgütü, ŞİÖ bünyesinde) iş birliğine yöneltecektir.
2. ABD’nin Irak Harekâtı ve Rusya
a. Genel
Soğuk Savaş öncesinin iki süper, emperyalist gücünden biri olan
SSCB’nin mirasçısı Rusya, gücünü sürdürememiş ancak, o dönemin
benzeri yaklaşımlardan da vazgeçememiştir. Eskiden ABD ile problemi
olan zayıf ülkeler, sırtlarını SSCB’ye dayardı, şimdi ise Rusya’ya
dayama eğilimindedirler. Ancak Rusya şu an yaşadığı ekonomik, etnik
ve idari sorunlar sebebiyle, selefinin etkinliğinden uzaktır. Yaptığı kısmi
karşı çıkışlar, ABD’den aldığı birkaç ödünle genelde bastırılmaktadır.
Irak olayında da başlangıçta karşı çıkmış, eski Irak hükümetiyle yaptığı
milyarlarca dolarlık ticari antlaşmalarla elini kuvvetlendirmeye çalışmış,
ancak neticede işgali sessiz kalarak kabullenmiştir. Bu işgal ve
sonrasındaki süreç de Rusya’ya artan petrol fiyatlarıyla büyük bir çıkar sağlamıştır.
b. Birinci Senaryo: ABD’nin 2005 Yılı Sonuna Kadar Irak’tan Çıkması Durumunda Rusya’nın Muhtemel Tutumu
Bu senaryo gerçekleştiği takdirde Rusya bu çekilmenin kendi karşı
çıkışları ile gerçekleştiğini, süper güce karşı koyduğunu, bunun kendi
zaferi olduğunu resmen olmasa da ilan edecektir. ABD’nin çekilmesi ile
oluşacak boşlukta eski iyi ilişkilerini kullanarak Orta Doğu’da etkinliğini
arttırmaya çalışacaktır. Tüm bu artılarına karşın bu durumda ortaya
çıkacak petrol fiyatlarındaki muhtemel gerileme nedeniyle, Rusya gibi
ekonomisi büyük oranda enerji satışından gelecek girdiye dayanan bir
ülke için, bu senaryonun en iyi senaryo olduğunu söylemek zor olacaktır.
Bu durumda Rusya’nın bu senaryonun gerçekleşmesine olanak
sağlayacak girişimlerde bulunmasını, kısa vadede beklememek
gerekmektedir.
c. İkinci Senaryo: ABD’nin 2006 Yılından İtibaren Kademeli Olarak Irak’tan Çıkması Durumunda Rusya’nın Muhtemel Tutumu
Rusya açısından en iyi durum senaryosu da diyebileceğimiz bu
senaryonun, muhtemel etkilerini incelediğimizde görüyoruz ki; Rusya
hem bu kademeli çıkışta etkisi olduğunu iddia edebilecek, hem de aynı
yüksek düzeyde seyretmesi muhtemel petrol fiyatları sayesinde kısa
vadede ekonomik bir sıkıntı yaşamayacaktır. Bu durum, dünyada terörle
etkin mücadele söylemini ön plana çıkaran eğilimin de devamı anlamına
geldiği için, aynı zamanda Çeçenistan sorununun yakın zamanda tekrar
gündeme gelmesine de engel olacaktır.
ç. Üçüncü Senaryo: 2025 Yılı ve Sonrası (ABD Irak’tan Çekilebilir Ancak Bölgeden Çekilemez) Durumunda Rusya’nın Muhtemel Tutumu
Bu durum kısa vadede ekonomik açıdan Rusya’nın yararına bir tablo sergilerken, uzun vadede, hem ABD’nin çevreleme politikasının etkinliğini artırarak devamı ve bu
kapsamda Rusya’nın etkinlik alanının daralması anlamına gelecek, hem de o dönemde ortaya çıkması muhtemel alternatif enerji kaynakları ülkeyi ekonomik sıkıntı içine
sokabilecektir. Rusya bu süreçte bir yandan ekonomisini alternatif sektörlere kaydırarak çeşitlendirmek, öte yandan da ŞİÖ kapsamında, Çin ile birlikte, ABD’nin etkinliğini
sınırlamaya çalışmak uğraşında olacaktır. Ancak ŞİÖ’de Çin’in lider konumu, bu durumdan pek de hazzetmeyen Rusya’nın, Orta Asya’da alternatif ve kendisinin lider
olabileceği bir örgütlenme ihtiyacını doğurmuştur. Bu kapsamda, ŞİÖ’de bir problem çıkması durumunda, Şubat 2002'de Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan
tarafından kurulan Orta Asya İş Birliği Örgütü’ne (OAİÖ) Ekim 2004’te katılan Rusya24, gelecekte başta Hindistan olmak üzere ilave ülkelerle, bu örgütü daha ön plana
çıkartmak ve lider olduğu bir organizasyona sahip olmak isteyecektir.
3. ABD’nin Irak Harekâtı ve Japonya
a. Genel
Küresel güç olma isteği duyan devletlerden biri de Japonya’dır. Şu an askerî harcamalar bakımından ABD’den sonra dünya ikincisi olan Japonya; İngiltere ve Fransa’dan
bile büyük kara kuvvetlerine; ABD, Rusya, Çin ve İngiltere’den sonra en büyük beşinci deniz kuvvetlerine, dünyanın on ikinci büyük hava kuvvetlerine sahiptir25.
Japonya’nın tekrar (her alanda) güçlenme isteğine karşı en büyük tepki eski düşmanı ve komşusu Çin ve sonra da daha üstü kapalı şekilde Rusya’dan gelmektedir. Bu
durum ister istemez Japonya’nın genel olarak güç mücadelesinde, (en azından şimdilik) ABD’nin yanında yer almasına yol açmıştır. Bu kapsamda Japon hükümeti, Irak
Harekâtında ABD’ye, kamuoyundan gelen olumsuz tepkilere26 rağmen asker dâhil her türlü desteği vermiştir. Kendisi de enerji ithal eden bir ülke olmasına rağmen
Japonya enerji kontrolünün sadece Rusya ya da Çin’de olmasındansa, müttefiki ABD’de olmasını tercih etmektedir.
b. Birinci Senaryo: ABD’nin 2005 Yılı Sonuna Kadar Irak’tan
Çıkması Durumunda Japonya’nın Muhtemel Tutumu
ABD’nin bu ani çıkışı şu aşamada petrol fiyat avantajı, ticari gelişim gibi konularda Japonya lehine sonuçlar doğuracak olsa da, Çin’in çok daha fazla lehine bir durum
oluşturacaktır. En büyük bölgesel rakibinin kendi önüne geçmesi yerine, ekonomik alanda belli bedeller ödemek, Japonya açısından daha cazip bir seçenektir. Ancak yine
de bu durum gerçekleşirse Japonya, ticari yönden Irak ile ilişkilerini geliştirerek bölgede etkin olmaya çalışacak ve rakipleri kontrolündeki fosil enerji kaynakları yerine,
yüksek teknolojik imkânları ile kendi kontrolünde olacak alternatif enerji kaynaklarına daha hızlı geçiş için uğraşacaktır.
c. İkinci Senaryo: ABD’nin 2006 Yılından İtibaren Kademeli Olarak Irak’tan Çıkması Durumunda Japonya’nın Muhtemel Tutumu
Japonya için çok daha cazip görünen bu seçenek gerçekleşirse, Çin bir müddet daha frenlenebilecek, bu süreçte ülke ekonomik gücünün yanında askerî ve siyasi gücünü de
geliştirme imkânına kavuşacaktır.
Açıkça beyan etmeseler de Japonlar, orta vadede Çin ve Rusya gibi iki nükleer güce sahip komşusunu sebep göstererek, kitle imha silahlarına sahip olmaya çalışacaktır.
ABD bu durumda muhtemelen Japonya’nın bu talebini diğer küresel rakiplerini dengelemek adına kabul edecektir. Irak’tan kademeli çıkış esnasında kurulabilecek barış
gücü yapılanmalarında da, Japonya’yı yine aktif olarak görmek mümkün olacaktır.
ç. Üçüncü Senaryo: 2025 Yılı ve Sonrası (ABD Irak’tan Çekilebilir Ancak Bölgeden Çekilemez) Durumunda Japonya’nın
Muhtemel Tutumu
Bu durum kısa ve orta vadede Japon menfaatleri ile çelişmemektedir. Ancak uzun vadede birtakım problemler mevcuttur.
Uzun vadede bu senaryonun sonu ABD’nin baskın olacağı tek kutuplu bir dünya düzenidir, bu durum ise gelecekte çok kutuplu dünyada küresel bir güç olma amacında bir
ülke için, uygun değildir. Bu durumda
da Japonya’nın ekonomik gücünü askerî ve siyasi bir güce dönüştürme çabaları devam edecektir.
3. Sonuç
Mevcut durum ve öngörülen senaryolar ışığında baktığımızda, geleceğin, Asyalı yeni güç merkezi adayları ile ABD arasında, tek-çok
kutuplu dünya düzeni mücadelesi şeklinde geçeceğini söylemek, hiç de yanlış olmayacaktır. Uzun vadede bu mücadelede yeni yükselmeye başlayan güçlerin, hâlen zirvede
olan güçlere göre avantajlı oldukları söylenebilir. Türkiye’nin burada yapması gereken ise uluslararası ilişkileri, güç mücadelelerini futbol takımı taraftarlığı gibi değil
satranç gibi algılamak ve yürütmektir, aksi takdirde sık sık mat olmak işten bile değildir.
KAYNAKÇA
1. ADIBELLİ Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez-Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması Ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik
Araştırmalar Dergisi, Sarem Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, Sayı 3, Şubat 2004.
2. BRZEZINSKI Zbigniew, Büyük Satranç Tahtası, (Çev. Ertuğrul Dikbaş, Ergun Kocabıyık), İstanbul, Sabah Kitapları, 1998.
3. HUNTİNGTON Samuel P. Medeniyetler Çatışması, 3. bs., (çev. Mehmet Turhan, Y.Z. Cem Soydemir), İstanbul, Okuyanus Yayınları, 2004.
4. JOHNSON Chalmers, “America's Empire of Bases”, (Çevrimiçi), http://japanfocus.org/article.asp?id=084, 29 Mayıs 2005.
5. MCCORMACK Gavan, “Koizumi's Japan in Bush's World: After 9/11”,2004, (Çevrimiçi),
http://www.japanfocus.org/article.asp?id=162, 29 Mayıs 2005.
6. MUHTOROV Nurullo, DUBNOV Arkadi, “Çin'siz Fakat Rusya İle Birlikte”, Vremya Novostey, 19 Ekim 2004, (Çevrimiçi),
http://www.gnkur.tsk/sarem/belgeler/2004/20ekim2004/guncel/makale/diger/cin_rusya.doc, 29 Mayıs 2005.
7. ÖGÜTÇÜ Mehmet, “China’s Energy Security: Geopolitical Implications for Asia and Beyond”, Fifth Asian Security
Conference“Asian and Chinese Security Issues in the Decade to 2011”, 26-29 January 2003, (Çevrimiçi),
http://www.gasandoil.com/ogel/samples/freearticles/article_15.htm, 29 Mayıs 2005.
8. PRİDEAUX Eric, “Japan's Iraq Conundrum(An Interwiew with Sakai Keiko)”, The Japan Times, Jan. 9, 2005, (Çevrimiçi),
http://www.japanfocus.org/article.asp?id=196, 29 Mayıs 2005.
9. THOMPSON Drew, “China's Global Strategy For Energy, Security, And Diplomacy”, (Çevrimiçi), 4/27/2005,
http://www.asianresearch.org/articles/2581.html, 29 Mayıs 2005.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
18 Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması, 3. bs., çev. Mehmet Turhan, Y.Z. Cem Soydemir, İstanbul, Okuyanus Yayınları, 2004, s. 20.
19 Mehmet Ögütçü, “China’s Energy Security: Geopolitical Implications for Asia and Beyond”, Fifth Asian Security Conference“Asian and Chinese Security Issues in the
Decade to 2011”, 26-29 January 2003, (Çevrimiçi),
http://www.gasandoil.com/ogel/samples/freearticles/article_15.htm, 29 Mayıs 2005.
20 A.e.
21 Chalmers Johnson, “America's Empire of Bases”, 2004, (Çevrimiçi),
http://japanfocus.org/article.asp?id=084, 29 Mayıs 2005.
22 Barış Adıbelli, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez-Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması Ve
Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sarem Genelkurmay Askerî Tarih ve
Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, Sayı 3, Şubat 2004, s. 221.
23 Drew Thompson, “China's Global Strategy For Energy, Security, And Diplomacy”, (Çevrimiçi), 4/27/2005,
http://www.asianresearch.org/articles/2581.html, 29 Mayıs 2005.
24 Nurullo Muhtorov, Arkadi Dubnov, “Çin'siz Fakat Rusya İle Birlikte”, Vremya Novostey, 19 Ekim 2004, (Çevrimiçi)
http://www.gnkur.tsk/sarem/belgeler/2004/20ekim2004/guncel/makale/diger/cin_rusya.doc., 29 Mayıs 2005.
25 Gavan McCormack, “Koizumi's Japan in Bush's World: After 9/11”,2004, (Çevrimiçi),
http://www.japanfocus.org/article.asp?id=162, 29 Mayıs 2005.
26 Eric Prideaux, “Japan's Iraq Conundrum(An Interwiew with Sakai Keiko)”, The Japan Times, Jan. 9, 2005, (Çevrimiçi), http://www.japanfocus.org/article.asp?id=196, 29 Mayıs 2005.
***