3 Şubat 2018 Cumartesi

PANZER VE KÜRT İSYANI KADEK’İN İLANI VE AVRUPADA PKK'YA DESTEK VEREN ÜLKE FAALİYETLERİ BÖLÜM 2

PANZER VE KÜRT İSYANI KADEK’İN İLANI VE AVRUPADA PKK'YA DESTEK VEREN ÜLKE FAALİYETLERİ  BÖLÜM 2

Almanya-PKK İlişkileri, 

Almanların Kürt meselesine ilgisi önceki bölümlerde izah edildiği gibi 1800’lü yıllara kadar uzanmaktadır. 
Almanlar klasik Batı emperyalist düşüncesi ekseninde Ortadoğu’da bölünmüş, zayıf devletlerin varlığını esas almıştır. Bunun yanında Ortadoğu’da var olan ülkelerdeki etnik ve dini farklılıkları belirginleştirip, suni sorunlar meydana getirmeyi esas almıştır. 

Almanların Ortadoğu’da geliştirdiği siyasal faaliyetlerin merkezinde ise İran bulunmaktadır. İslam Devriminden sonra Batı dünyası tarafından tecrit edilen İran'la ilişki geliştiren ilk devlet Almanya olmuştur. Almanya’nın İran'daki yatırımları önemli bir meblağ tutmakta olup, siyasi ve diplomatik alanda da İran'ı en çok destekleyen ülkedir. İran'la ilişkilerinin temeli ise 1. Dünya Savaşı sürecinde Alman ajanlarının İran'daki faaliyetlerine dayanmaktadır. O dönemde İngilizlere karşı ayaklanmaları kışkırtan Alman ajanları, bu çabalarında epey de başarılı olmuşlardır. 

Almanya'nın özelde Avrupa, genelde Avrasya'daki güç dengelerini etkileyecek bir askeri gücü olmamasına karşın, gerek ekonomik gücü, gerekse AB içinde oynadığı etkin rol nedeniyle, stratejik bir konumda olup, 
Avrasya'daki güç dengelerini etkileyebilecek, kendi başına kurucu bir gücü olmasa da, kurucuların işini bozabilecek bir potansiyele, açığa çıkmış güce sahip olduğu açıktır. 

İki dünya savaşına neden olmuş bir devletin "kötü" mirasına sahip ve askeri gücü gelişkin olmayan bir devlet olarak Almanya, stratejisini ancak ekonomik güç ve reformcu yöntemlerle sürdürmek durumundadır. İnsan Hakları sicilindeki kara lekeleri silebilmek ve dünya halklarının güvenini kazanabilmek için Avrupa kamuoyunun bu konudaki hassasiyetlerini de dikkate alarak, azınlıkların korunması vb. konularda girişimlerde bulunmaktadır. Bunun da ancak konjüktürel bir tavır olarak ortaya çıktığı muhakkaktır. Sistemin genel çıkarları gerekli kıldığında ise, azınlık ve insan hakları ihlallerine çok da önem vermediği her defasında görülmektedir. 

Buradaki anlatımlardan da görüleceği gibi İran üzerinden Ortadoğu’daki sistemi düzenlemeye, yine bu yöntemle bölgede beklentileri olan diğer ülkelere yönelik karşı politika geliştirmeye çalışmaktadır. 

Almanlar ülkemizi her konuda özellikle de insan hakları konusunda baskı altında tutmaya çalışmaktadır. Türkiye’ye yönelik baskıda her dönem başı çekerken, İran’da yaşanan tüm anti demokratik, katı etnik ve mezhepçi 
uygulamalara, Türk, Azeri, Türkmen, Kürt, Luri, Gori, Arap kökenlilerin Farslaştırma politikalarına ve kadına uyguladığı anti demokratik yaklaşımlarına sessiz kalmıştır. 

İran’da yaşayan 30 milyon Türkün (Azeri, Türkmen, Hazara v.b.) varlığı, Almanya’da yaşayan 2,5 milyon kökenli Türk kökenlilerin her geçen gün nüfus ve ekonomik olarak güçlenmesi gibi unsurlar, adı geçen devletler 
tarafından diğer bir tehdit unsuru olarak algılanmıştır. 

Hem Almanlar hem de İranlılar ülkelerinde ki Türkleri ve Kürtleri kendileri için tehdit gördüklerinden bu grupları ayrı ayrı örgütleyerek, kendi aralarında çatıştırma yoluna sıkça başvurmuştur. 

Yaklaşık (2,5-3) milyon Türk vatandaşının yaşadığı Almanya'da, terör örgütü PKK'nın, sayıları 60-70 bin arasında değişen müzahir bir kitleye sahip olduğu değerlendirilmektedir. 

Terör örgütü Almanya'yı eleman temini, maddi kaynak sağlanması ve propaganda amaçlı kullanmaktadır. Bu doğrultuda örgütün, Avrupa genelinde en çok parayı Almanya'dan elde ettiği bilinmektedir. Almanya'da faaliyet gösteren örgüt mensupları, yasal olarak faaliyet gösteren dernek, halk merkezi, kültür merkezi, dayanışma merkezi, enformasyon merkezi, enstitü, birlik vb. kuruluşlar içerisinde kamufle olmuş durumdadır. 

Bu ülkedeki örgüt faaliyetleri 1993 yılında yasaklanmış olmasına rağmen, tabelasında PKK ibaresi bulunmayan pek çok dernek ve kuruluş faaliyetlerini sürdürebilmiştir. 

Yine KON-KURD'a bağlı olarak faaliyet gösteren ve Almanya'daki örgüt yandaşı derneklerin federasyonu olan YEK-KOM da terör örgütünün Almanya'daki legal görünümlü etkinliklerinde önemli bir yere sahiptir. Bu 
dernekler haricinde de Almanya'da örgüt yararına faaliyet yürüten çeşitli adlar altında (birlik, enstitü, kültür/enformasyon merkezi, yardım fonu, kültür evi) yüz civarında sivil toplum kuruluşu bulunmaktadır. 

Terör örgütü mensuplarına yardım ve örgüte gelir temini için kurulmuş bulunan, aynı zamanda Almanya'nın üç şehrinde temsilciliği olan, sözde Kürt Kızılayı (Heyva Sor a Kürdistan) öne çıkan bir diğer oluşumdur. 

Almanya'da yürütülen faaliyetler çerçevesinde KADEK mensupları tarafından Dormagen şehrinin sanayi bölgesinde atıl bir bina belediyeden kiralayarak Kürt Kültür Merkezi'ne dönüştürülmüştür. 

Örgüt elemanlarının organizesinde 01 Haziran 2002 tarihinde Essen şehrinde yaklaşık 150-200 kişinin katılımıyla, PKK'nın AB terör örgütleri listesine dahil edilmesini protesto etmek amacıyla yürüyüş düzenlenmiştir. 
Yine aynı tarihte Hannover’de, yaklaşık 500 kadar örgüt yandaşı tarafından, “Kürtler Terörist Değildir” yazılı pankartlar açılmış, Biji Öcalan, Terörist Türkler ibareli sloganlar atılmıştır. 

Nitekim Almanya'da KADEK yandaşlarınca 09 Ekim 2002 tarihinde Bochum şehir merkezinde yaklaşık 150 kişinin katılımıyla bir gösteri yürüyüşü düzenlenmiş, yürüyüş esnasında;"Yaşasın Apo", "Biz Terörist Değiliz", "Öcalan'a Özgürlük, Kürdistan’a Özgürlük" yazılı pankartlar açılmış, Abdullah Öcalan’ın ait posterler taşınmış ve "9 Ekim'de Abdullah Öcalan'a Karşı Yapılan Komplo Bölge Halklarına ve insanlığa Karşı Yapılmıştır" başlıklı ve YDK imzalı bir bildiri dağıtılmıştır. 

Yine KADEK sempatizanlarınca 13 Ekim 2002 tarihinde Hamburg'da meşaleli bir yürüyüş gerçekleştirilmiş, Hamburg Kürdistan Halk Evi tarafından tertiplenen ve aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da 
bulunduğu yaklaşık 100 kişinin katıldığı ve önceden düzenlenen güzergâh üzerinde devam eden ve Başkonsolosluğumuz yakınında gerçekleştirilen gösteride konuşmalar yapılmış, Kürtçe ve Türkçe sloganlar atılmış ve "Abdullah Öcalan'a karşı girişilen uluslararası komployu kınıyoruz" yazılı siyah bez afiş taşınmıştır. 

Almanya’nın Freustroyt kentinde, Kürt öğretmenleri Derneğince, Kürtçe öğretimine yönelik yaklaşık 50 öğrenciye Zaza ve Gurmanç dillerinde dersler verilmiş, benzer kursların dernek ortamından çıkartılarak, resmi 
okullarda da yaygınlaştırılması yönünde girişimler başlatılmıştır. 

Alman polisince 14 Kasım 2002 tarihinde, Münih Med Kültür Evi'ne yapılan uygulama esnasında, dernekte bulunan bilgisayar, cep telefonu, faks ile çok sayıda yayın ve belgeye el konulmuştur. Yine 14 Kasım 2002 tarihinde ve Münih'te 150 polisin görev aldığı büyük bir baskın düzenlenerek KADEK'le irtibatlı oldukları gerekçesiyle 25 evde ve "Med-Kultur-Haus" adlı dernek binasında arama yapılmıştır. 

Bu gelişmeler sırasında örgüt yandaşları tarafından Almanya genelinde gerçekleştirilen eylemlere karşılık, Alman makamlarınca tedbirler arttırılmıştır. 

2003 yılında Almanya'daki faaliyetler, yine gösteri yürüyüşleri, mitingler, imza kampanyası, acılık grevi gibi eylemler olarak sürdürülmüştür. 

Nitekim Avrupa genelinde olduğu gibi Almanya'da 2003 yılı örgüt faaliyetlerinin tırmandığı bir yıl olmuştur. Abdullah Öcalan'ın cezaevi koşullarını protesto etmek amacıyla 27 Ocak 2003 tarihinde Almanya’nın 
Duisburg şehrinde bulunan Kürt Dayanışma Merkezi'nin organizesinde gösteriler düzenlenmiş, yine aynı amaçla, 25 Ocak 2003 tarihinde Medya Kültür Merkezi tarafından Duesseldorf tren istasyonunda bir başka gösteri, keza 2 Ocak 2003 tarihinde Münster'de, 11 Ocak 2003 tarihinde Hamburg'da, 01 Şubat 2003 tarihinde Heumarkt'da paravan dernek ve kuruluşlarca benzer nitelikte gösteriler yapılmıştır. 

Yine Abdullah Öcalan'ı "Sahiplenme ve Savunma" kampanyası kapsamında KADEK Almanya Essen Kürt Veliler Derneği organizesinde, 08-14 Şubat 2003 tarihleri arasında açlık grevi eylemi düzenlenmiş, diğer iki açlık 
grevi eylemleri de Hannover'de bulunan örgüt mensuplarınca, 27.01-02 Şubat 2003 tarihleri arasında Marktkirche meydanında, 13-14 Şubat 2003 tarihlerinde de Steintor meydanında kurulan çadırda sürdürülmüştür. 

Duisburg Kürt Veliler Derneği organizesinde, 13 Şubat 2003 tarihinde bir miting düzenlenmiş, KNK üyesi Mehmet Emin Pencevvını öncülüğünde 2003 Ocak ayı içerisinde başlatılan imza kampanyası sonuçları 15 Şubat 
2003 tarihinde Berlin'de düzenlenen basın açıklamasında kamuoyuna duyurulmuştur. Bu kapsamda Avusturya Kürt Dernekleri Federasyonu, Avusturya’nın en büyük dini kurumu olarak kabul edilen Dom Kilisesi 
yöneticileriyle görüşüp Öcalan’a uygulandığı iddia edilen sözde tecridi içeren bir dosya iletip kilise rahiplerinden destek istemişlerdir. 

Yine Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da FEY-KURD’un organizasyonuyla kiliseler ziyaret edilmiştir. Kopenhag’daki Vore Fru Kilisesinde Öcalan’ın özgürlüğe kavuşması için dua okunmuştur. Almanya’nın başkenti 
Berlin’de de PJA’lı kadınlar Noel vesilesiyle kiliseleri ziyaret etmiş, Berlin Süryani Ortodoks Kilisesi ile Katolik Kilisesini ziyaret eden PJA’lı kadınlar, ayine katılanlara bildiri ve gül dağıtmış, Kilise yetkililerinden Öcalan için 
de dua okunmasını talep etmişlerdir. 

Bremen’de ziyaret edilen Kiliselerdeki Papazlara, Öcalan’a uygulandığı iddia edilen sözde tecrit koşullarını anlatan dosyalar sunulmuş, Londra’da da UNICEF Britanya şubesine bir ziyaret gerçekleştirerek, Öcalan ile ilgili 
dosya bırakılmış, Fransa’nın Bordeaux kentinde yaşayan örgüte müzahir kadın kurumları tarafından Katolik kiliselerini ziyaret edilerek örgüt propagandası yapılmış ve Hollanda’nın Alkmar kentinde bulunan Protestan 
kilisesinde düzenlenen ayinde, rahip Drs. D.T Jans tarafından Öcalan için dua okunmuştur. 

Yine kampanya çerçevesinde, Finlandiya’nın Helsinki, Norveç’in Oslo, İsveç’in Uppsala, Stocholm, Gavle, Söderhom, Bollnos, Borlange, Vesteros ve Göteborg şehirlerinde heyetler şeklinde Protestan kiliseleri ziyaret edilmiştir. Bu kampanya 15 Şubat 2003 tarihinde sona ermiştir. 

Devam eden süreçte, Abdullah Öcalan'ı Sahiplenme ve Savunma kampanyası etkinlikleri çerçevesinde, Avrupa alanında örgüt yandaşlarınca gerçekleştirilen etkinliklerin istenilen düzeye ulaşamamasından bahisle KADEK sözde Başkanlık Konseyi tarafından, sorumlulara yönelik hazırlanan talimatta, mevcut eylemlerin güçlendirilerek sürdürülmesi, bürokratik sorunları olmayan, ağırlığı kadın ve çocuklardan oluşacak gruplarla, siyasi partilerin, tanınmış basın kuruluşlarının binaları vb. ses getirecek yerlerin işgal edilmesi, kiliselere yönelik çalışmaların yoğunlaştırılarak Kürtlerle birlikte Asuri ve diğer toplumların dini temsilcileriyle birlikte Vatikan nezdinde girişimlerde bulunarak Vatikan'da bir açlık grevi eyleminin düzenlenmesi istenmiştir. 

Örgüt üst yönetimi tarafından Avrupa Sahasında yoğun eylem ve etkinlik istenmiş olmasına karşın, çalışmaların istenilen seviyede olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Bu nedenle KADEK yönetimi tarafından, Avrupa 
alanında sürdürülen faaliyetlere ivme kazandırılması amacıyla 2003 yılının ilk günlerinde peş peşe talimatlar gönderilmiştir. Yılın ilk aylarında ABD'nin Irak'ı işgali sonucunda gelişen öfke nedeniyle örgüt talepleriyle savaş 
karşıtlığı iç içe işlenmiştir. 

Peş peşe yayınlanan talimatlar ile 15 Şubat münasebetiyle geliştirilmesi hedeflenen eylemler çerçevesinde, kapsamlı ve etkili bir basın açıklaması düzenlenmesi, basın toplantısının etkili olması için, Nelson Mandela gibi tanınmış kişiler, sanatçılar, bilim adamları, siyasiler vb. katılımların sağlanması istenmiştir. 

Öte yandan Fransa-Strasburg’da düzenlenmesi hedeflenen merkezi mitinge geniş katılımların sağlanması amacıyla çalışmalara başlanması istenen bir diğer konu olmuştur. Ayrıca, sözde "Kürdistan’a Barış, Abdullah Öcalan'a Özgürlük" komitesinin etkin hale getirilmesi yayınlanan talimatta belirtilmiştir. Yayınlanan talimatlar çerçevesinde, her bir Avrupa ülkesi yıl içinde geniş katılımlı, ses getirici eylemler geliştirmeye çalışmıştır. 

Terör örgütünün Almanya’daki faaliyetleri hakkında değişik zamanlarda bilgine başvurulan örgüt mensuplarının beyanları Almanya’daki PKK faaliyetlerini gün yüzüne çıkarmaktadır. 

A. Ş. A. Kendisi ile yapılan mülakaatta; “1997 yılı son aylarında Serhat Kod ile görüşme yaptım ve PKK örgütü adına faaliyet göstermek istediğimi söyledim. Bu şahsın yanında iki gün kadar kaldıktan sonra, beni ve yeni katılım olan (3) erkek örgüt mensubunu yurtsever bir ailenin aracı ile Hollanda'nın bir köyüne eğitim çalışması yapmamız için gönderildik. Burada örgüt tarafından kiralanan bir çiftlik evinde siyasi eğitim çalışmaları yaptırdılar. Bize siyasi eğitim çalışmasını; Binevş Kod ile RUken Kod isimli bayan örgüt mensubu verdiler. Eğitim olarak; parti tarihi, parti tüzüğü, parti programı, Kürdistan tarihi, felsefe ve sosyalizmle ilgili dersler verdiler. Tahminen iki aya yakın burada siyasi eğitim çalışması yaptıktan sonra, buradan yeni katılım olan bizleri dağıtım yaptılar. 

Beni Diesburg Kentinin Hochfeld alanına sorumlu olarak verdiler. Diesburg Kentinin sorumlusu olan Delil Kod isimli şahıs ile görüşme yaptım. Bu şahıs benim altımda görev yapmaları için Diyar ve Serhat Kod isimli şahıslar ile 
tanıştırdı. Bunlar Hochfeld alanını iyi bidiklerinden, ev ev dolaşarak propaganda çalışması ile aidat toplayarak örgüte maddi destek sağlamak için çalışmalarımızı yürütüyorduk. Bu alanda yapmış olduğumuz çalışmalar sırasında, toplantı, yürüyüş ve mitinglere halkı bilinçlendirip gönderiyorduk, halkın mitinglere gitmelerine yardımcı olmak için araç tutuyorduk ve bu 
çalışmalarım buraya gelene kadar devam etti… Örgüt liderimiz olan Abdullah Öcalan'ın Demokratik Cumhuriyet Projesine katkıda bulunmak üzere Avrupa Cephe Merkezine öneri raporu yazdım ve sorumlum olan Delil Koda verdim. Bu önerim Başkanlık konseyi tarafından kabul edildi ve Türkiye'ye gelmem konusu gerçekleşti…” 

Bir diğer örgüt mensubu olan S.A.’nın; “1994 yılı sonbaharına kadar burada kaldım ve daha sonra sahte bir pasaportla Almanya'ya gönderildim. Beni Duesseldorf hava alanından parti tarafından gönderilen yurtsever şahıslar alıp Kani Yılmaz'ın yanma götürdüler. 

Beni götüren yurtsever şahıslara, Kani Yılmaz isimli şahıs teslim etti, benim sağlık sorunlarım ile iltica işlemlerimi yapmaları konusunda talimat verdi. Bu arada iltica talebim birkaç ay sonra kabul edildi ve bana siyasi iltica 
Pasaportu verdiler. 

Kani Yılmaz isimli şahıs beni Almanya Orta Eyalet (Köln, Duesseldorf, Bonn, Diesburg, Essen, Dortmund) alanında YAJK adına Sorumlu olarak gönderildi. YAJK örgütünün genel Sorumlusu Saadet Kod isimli şahıs yapmakta idi. Bu alanlarda kitle çalışmaları yaptım, ev ev dolaşarak örgütün propagandasını yapıyordum, toplantılar, yürüyüş ve festival 
gibi etkinliklerin düzenlemesini yapıyordum. Bu arada Kani Yılmaz tutuklandı ve Avrupa ERNK Sorumluluğuna Şahın Kod isimli şahıs geldi. 

1995 yılında Türkiye'de cezaevlerinde tutuklu mahkûmların yapmış oldukları açlık grevlerini desteklemek amacıyla bizde Frankfurt İlinde Alman makamlarının izni ile açlık grevine gittik. 1996 yılında Halepçe katliamım protesto etmek için kitleler üzerinde ERNK ve YAJK faaliyetleri yürüttüm. Bu protesto mitingine Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden 100.000 civarında insan geldi, bu yürüyüş için Alman makamları tarafından verilen izin sonradan yasaklandı. Bu yasaklanmaya rağmen kitle yürüyüşü yaptı ve iki taraf arasında gergin anlar oldu. Bu mitingden dolayı ben aramaya aldırıldım ve 1998 yılı Şubat ayında Köln'de yakalandım. Çıkarıldığım mahkeme tarafından 2 yıl 8 ay hapis cezası aldım, ancak 15 ay kadar yattıktan soma 
şartlı tahliye oldum. 

Cezaevinden çıktıktan soma, daha önce içerisinde bulunmuş olduğum YAJK örgütü kongrede alman karar gereği YAJK partileşti ve PJKK(Partiye Jinen Karkeren Kürdistan-Kürdistan İşçi Kadınlar Partisi) oldu. Bu partinin Avrupa Kadın 
Cephesi ise EJAK (Eniye Jinen Azadı Kürdistan-Kürdistan Özgür Kadınlar Cephesi) ismim aldı. Bende EJAK içerisinde Orta Eyalet sorumlusu olarak faaliyet gösterdim…” 

Diğer bir örgüt mensubu olan E. A.; “…Ben 1996 yılında 15 yaşında iken dayım Ömer A. ile amcam Ahmet A. bana Almanya’dan istek yaparak bu ülkeye gittim. Mültecilerin bulunduğu yere gittim. Burada bulunan Agit (K), Mahir (K) ile ilişkiye geçtim. Orada bulunan şu an isimlerini hatırlamadığım PKK’lılarla bir olarak Türkiye’yi kötüledik ve arandığımızı belirterek iltica talebinde bulunduk. 1997 yılı içerisinde diğer başvuranlarla birlikte ilticam kabul edildi. Bu ülkede değişik işlerde ve temizlik işlerinde çalıştım. 

PKK örgütünün lideri Abdullah Öcalan’ın’ın 1999 yılı Şubat ayında yakalanarak Türkiye'ye getirildikten sonra Agit ve Mahir kod adlı arkadaşlar beni ve benim gibi Kürt kökenli arkadaşları bir araya toplayarak Türkiye'yi protesto etmek için eylem yapacağımız söylediler. Tarihten 20 gün kadar önce 150 kadar arkadaş Mannheim isimli şehirde toplandık. PKK bayrağını 
açarak Serok Apo, Bıji Kürdistan, Kahrolsun Türkiye, diyerek slogan attık. Bende PKK bayrağının bir ucundan tutarak grup içerisinde yürüdüm ve slogan attım. Olaylar çıktı ve Alman polisi beni yakaladı, 2 gün cezaevinde yattım…” 

Örgütün Almanya’daki faaliyetleri ve kitleye uyguladığı şiddet ise Delal Kod F. T.’nin ifadesi şu şekilde yansımıştır. “Serkef Kod ile birlikte Bielefeld’ e geldik. 1996 yılı Ekim ayının sonlarıydı, 1997 yık Ocak ayının ikisinde 
Alman Polisi tarafından Köln'de bir yurtseverin evinde yakalanıncaya kadar yukarıda belirtiğim şehirlerde gezerek gençleri faaliyete yani PKK'ye kazandırmak için faaliyet gösterdik, daha doğrusu bu faaliyetler sırasında Serkef Kod'un yanında bulunuyordum. Bana herhangi bir inisiyatif tanınmamıştı. 

Bu şehirlerdeki PKK derneklerinde toplanılıyordu, PKK propagandası yapılıyordu, ayrıca gizli yerlerde daha doğrusu benim götürülmediğim yerlerde iki haftalık kamplar yapılıyordu, bunun yanında Serkef Kod aidat topluyordu, bir keresinde Hamburg'da yapılacak toplantıya geleceğini söyleyip te gelmeyen bir yurtseverin oğlunu dışarıda bir yerde döğmüşler 
bunu Serkef Kod anlattı, ayrıca Hamburg’da PKK'nin Derneğinde örgüte katılan bir akrabasını almak için giden (30) yaşlarında bir erkeği orada kadro olarak çalışan Sılav Kod isimli örgüt mensubu tarafından dövüldü, bu şekilde faaliyet devam etti. Yakalanmadan üç hafta kadar önce Duesseldorf’ta çıkartılan Sterka Ciwan isimli gençlik dergisi redaktör olarak çalıştım…” 

Almanya’da yapılan kitle çalışmaları kapsamında Dilan Kod G. Ö. “Bunları ağabeyimin çevresindeki insanlardı, bunlarla birlikte komite içerisinde faaliyet gösteriyorlardı, bunlarda ağabeyim gibi komite üyeleri idiler, Almanya*da bulunan Kürt ailelere giderek PKK örgütünün propagandasını yapıyorlardı. Her ay örgüt adına aidat toplamakta idiler, Türk ailelerinden de aidat toplayıp toplamadıklarını bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla herkesten aidat topluyorlardı. 

Bu şahıslar vasıtasıyla yani Mehmet ve Alî Gülmezoğlu ile birlikte PKK'nin derneğine giderek kültürel çalışmalara başladım. 1995 yalının ortalarına kadar bu şekilde devam etti. 1995 yılının ortalarında Frankfurt’ta iki hafta siyasi eğitim çalışmalarına aldılar. Bu eğitime yaklaşık 25 kişi katılmıştık. Ben ilk defa böyle bir eğitime katıldım… Bu eğitimde herkes PKK’ya katılma kararı aldı, bende katılma kararını aldım. Bundan sonra beni de biraz geliştirmek amacıyla yanlarına aldılar, Medya Kod, Serhat Kod, Nazdar Kod ve bunlara bağlı alt birimler vardı, kitleye çıkıyorduk, örgütleme yapıyorduk, propaganda ajitasyon ve kitlenin olduğu her yerde evlerde toplantılar gerçekleştiriyorduk. Daha sonra bana değişik bir alana gitmemi istediler, 
bende Köln'e gittim, burada Bölge sorumlusu Mahmut Kod bulunmakta idi, Mahmut Kod'a bağlı olarak faaliyet yürüten Hasret Kod ile Zilan Kod vardı, bende bunların içine katıldım ve birlikte faaliyetlere başladık…” 

Almanya ile ilgili en çarpıcı bilgileri ileten F.D.; “… Almanya siyasal boyutta PKK terör örgütünü desteklemektedir. Kafkaslarda ve Türk Cumhuriyetleri üzerinde Almanya ile ABD arasında büyük bir rekabet vardır. Kafkaslara 
ve Türk Cumhuriyetlerinde Türkiye'nin büyük bir etkisi vardır. Türkiye buralara Amerikan çıkarları ile girdiği için Almanya bundan büyük rahatsızlık duymaktadır. Almanya bu bölgeye Türkiye'nin Amerika ile değil daha çok kendisi ile birlikte girmesini istemektedir ve bunun içinde Türkiye ye büyük baskı yapar. Türkiye'ye boyun eğdiremeyince de PKK terör örgütünü kullanarak Türkiye'yi zayıflatma yoluna gider. Almanya'da bulunan Türk toplumu eskisi gibi sadece işçi topluluğu değildir, işyeri sahipleri vardır. Siyasal ve ekonomik yaşamda söz sahibidirler. Almanya Türk toplumunun Almanya'da söz sahibi olmalarından rahatsızlık duyduğu için Türk işyerlerine yapılan saldırılara göz yumar. 

Almanya PKK'nın faaliyetlerini kontrol altında tutamadığı zaman rahatsız duyar. Almanya Anayasasını Koruma Derneği Başkanı ve Milletvekili olan Henrig Lümmer defalarca Abdullah Öcalan’ın’ın ile görüşerek PKK'nın Alman yasalarına aykırı düşen eylemlerini durdurmalarını istemiştir. Kazım (K) Hamili Yıldırım isimli örgüt mensubundan aldığım bilgiye göre 1997 yılı Ağustos ayında Alman İçişleri Bakan Yardımcısı, Abdullah Öcalan’ın’ın ile görüşmek üzere Suriye'nin Şam şehrine gelerek burada Öcalan’ın’ın ile bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmaya göre PKK Almanya da izinsiz gösteri 
yürüyüşleri ve toplantılar düzenlemeyecek, her şey Almanya'nın denetiminde olacak bunun karşılığında da Almanya şiddet dışı tüm PKK faaliyetlerine müsaade edecek, bunun sonucunda da birçok Kürt derneği geri açılmıştır...” beyanları ile Alman Devletinin örgütü ülkemize karşı nasıl kullandığını gözler önüne sermiştir. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

PANZER VE KÜRT İSYANI KADEK’İN İLANI VE AVRUPADA PKK'YA DESTEK VEREN ÜLKE FAALİYETLERİ BÖLÜM 1

PANZER VE KÜRT İSYANI KADEK’İN İLANI VE AVRUPADA PKK'YA DESTEK VEREN ÜLKE FAALİYETLERİ  BÖLÜM 1




11 Eylül 2001 tarihinde Amerika’da meydana gelen terör eylemleri ve ABD’nin Kuzey Irak’ı işgali ile meydana gelen gelişmeler örgütü derinden sarsmıştır. Olayın hemen akabinde yeni bir kongrenin oluşturulması hazırlıkları başlatılmıştır. PKK terör örgütünün 4-10 Nisan 2002 tarihinde yapılan VIII. Kongresinde örgütün adı KADEK (Kongra Azadiya Demokratika Kürdistan/Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) olarak değiştirmiştir. 

KADEK’in I. Kuruluş Kongresi olarak isimlendirilen kongre sonrasında, eskiden olduğu gibi Abdullah Öcalan KADEK Genel Başkanı, PKK Başkanlık Konseyi üyeleri de KADEK Başkanlık Konseyi üyeleri olarak deklare edilmiştir. 

PKK'nın diğer tüm birim, komite, kurum ve kuruluşlarının da varlıklarını hiçbir ciddi değişime gitmeden KADEK'e bağlı olarak devam ettirecekleri açıklanmıştır. Örgüt ortaya çıkan yenidünya düzeni ekseninde kendini yapılandırmaya çalışırken, KADEK ile sözde legalleşme gayretlerini daha ileri götürmeye çalışmıştır. 

Yine örgütçe yapılan değerlendirmelere göre, ABD öncülüğündeki yeni sistemin inşası için Sosyalist Sistemin çökertilmesinin kafi gelmediği, 11 Eylül terör saldırıları bahanesiyle dünyadaki tüm statükocu güçlerin 
tasfiyesinin gündeme alındığı belirtilmiştir. Türkiye'nin de bu statükocu güçlerden biri olduğu ve değişmekte zorlandığı iddia edilmiştir. Türkiye'nin ve diğer Ortadoğu'daki statükocu güçlerin değişime zorlanmasında örgütün 
önemli bir demokratik rol oynayabileceği iddia edilmiştir. 

Örgütçe yapılan değerlendirmelerin devamında, KADEK'in ideolojisinin Abdullah Öcalan tarafından 1993 yılından itibaren adım adım geliştirildiği ve nihayetinde 'Demokratik cumhuriyet ekseninde kültürel kimliğin kabulü' 
veya 'Kürt kültürel kimliğinin kabulü temelinde anayasal vatandaşlık' olarak formüle edildiği, bu mücadelenin sözde demokratik mücadeleyi (siyasi serhildan) öngören tamamen sivil bir düşünce sistemi olduğu, ABD'ye karşı dini motifli ve milliyetçi söylemlerin de çözüm olamayacağı, Ortadoğu'da yaşanan ve Filistin-İsrail çatışmasında görüldüğü gibi kısır döngü içine giren çatışmaların başarı şansının bulunmadığı belirtilerek 250 mevcut durumda 
KADEK’in ilanın yeni koşulların gereği olduğu vurgulanmıştır. 

KADEK’in kuruluşu dış dünyaya örgüt değişti, artık legal bir partiyiz havası vermek amacında ise de, aslında değişen hiçbir şeyin olmadığı kısa zamanda ortaya çıkmıştır. PKK içerisinde faaliyet gösteren kadrolar 
KADEK’e devredilmiş, PKK içerisindeki statükocu Derin Güçler, tüm tasfiye çalışmalarına rağmen kendini korumayı başarmış, hatta 2000 yılı sürecine göre daha da güçlenmişlerdir. 

KADEK’in legalleşme gayretleri sadece tüzüğüne koyduğu bazı demokratik adımları içeren yazılardan ibaret kalmıştır. Bunun dışında yapı, amaç, kamp, kadro ve şiddet boyutunda bir değişme olmamıştır. 

KADEK adı, örgüt içerisinde de kabul görmemiş, örgütün adlandırması eskisi gibi PKK adı altında devam ettirilmiştir. KADEK döneminin en önemli özelliği ise, bu dönemde silahlı faaliyetlerin görünüşte en asgari 
seviyeye indirilmiş olmasıdır. 

Abdullah Öcalan, 16 Ocak 2002 tarihli avukat görüşmelerinde KADEK sürecinde yapılması gerekenleri Avukatları aracılığı ile ilgili sorumlulara ileterek, bir yol haritası çıkarmıştır. Buna göre, Demokratik ittifaklara 
açık olunması, şehirlerdeki illegal çalışmaların legal görünüm altında devam ettirilmesi, KNK çalışmalarının derinleştirmesi, Avrupa’da lobicilik faaliyetlerinin güçlendirilmesi ve diplomatik faaliyetlere ağırlık verilmesini 
istemiştir 251. 

Daha önceki ideolojik sisteminde silahlı eylem modeliyle Sosyalizmi hakim kılmayı hedefleyen örgüt, KADEK ve sonrasında KONGRA-GEL’in kurulmasıyla birlikte, ideolojisini değiştirerek, insan hakları ve demokrasiyi öne çıkaran söylemlere yer vermiştir. Örgüt yönetimi yaptığı açıklamalarda, ABD’nin Irak’ı şekillendirme planlarında rol almak istediklerini ifade ederek, kendilerine verilecek görevleri yapacakları imasında bulunmuşlardır. 

Bu doğrultuda, Türkiye’nin AB’ne girme sürecinde attığı adımları istismar ederek, üyelik sürecinde ele alınacak demokratik adımlarda örgütün tezlerini dikte etmeyi ve devam eden süreçte muhatap kabul edilmeyi hedeflemiştir. Bu çerçevede daha önceki “Bende kürdüm, PKK’lıyım, kimliğimi istiyorum” adı altında yürütülen kampanyalara hız verilmesi kararı alınmıştır. 

Örgütün sözde barış dönemi olarak adlandırdığı süreç, örgüt açısından birçok yapısal sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu yeni politika neticesinde yaklaşık 7 bin civarındaki örgüt militanı amaçsız kalmış ve örgütün faaliyetlerini sorgulamaya başlamışlardır. Siyasi eğitim hariç düzenli bir çalışma içerisine girilemeyen bu dönemde, yeni iç örgütsel sorunlar meydana gelmiştir. 

 Örgüt tarafından yasak olan kadın-erkek ilişkilerinde önemli artışlar yaşanmıştır. PKK terör örgütü militanları tarafından; “…isteklerimiz sadece demokratik haklar çerçevesindeyse ve ayrı bir devlet istemiyorsak, 
neden silahlı mücadele gösteriyoruz. Silahlı birlikler daha ne kadar bu dağlarda faaliyetsiz gezecek. Amacımız dil ve kültürel haklarsa bunu siyaset yolu ile daha çabuk elde ederiz…” gibi itirazlar yükselmiş ve birçok örgüt mensubu silahlı bir örgüt olma yerine siyasal zeminde faaliyetlerin devam ettirilmesini talep etmiştir. 2002 sonrasından 2004 yılına kadar geçen zaman, örgütün en fazla elamanını kaybettiği zaman dilimi olmuştur. 

2002 yılından sonra başta Irak ve Suriye kökenliler olmak üzere pek çok örgüt mensubu örgütten kaçarak kendi ülkelerine gitmişlerdir. Avrupa’dan katılanlar ise eskiden yaşadıkları ülkelere geri dönerken, Iraklılar KDP ve KYB’nin içerisine karışmış, bazıları da Peşmerge olmuşlardır. Türkiye’den katılanalar ise kaçma konusunda en ciddi sıkıntıyı yaşayanlar olmuştur. Türkiye’ye gelmeye cesaret edemeyen bu grup, mevcut çelişkilerine rağmen örgütte kalmaya devam etmiştir. Örgüt kamplarında yoğun kaçışların yaşandığı bu dönemde, her şeye rağmen yeni katılımların olduğu da görülmüştür. 

Örgütün önemli oranda elaman kaybettiği bu yıllarda Yalçın Küçük’ün silahlı eylemlere başlanması tavsileri dikkat çekmiştir. Küçük, Öcalan’a yakın çevrelerle yaptığı toplantılarda silahlı güçlerin tasfiyesinin PKK’nın 
gücünü büyük oranda ortadan kaldıracağını iddia etmiştir. 

KADEK’in Avrupa Faaliyetleri 

Bu dönem içinde gerek eylem ve gerekse örgütsel bazda Avrupa düzeyindeki örgüt faaliyetlerinde bir hareketlilik, görülmüştür. Hareketlilik ağırlıklı olarak terörist başının yakalanma yıldönümü ve Nevruz etkinliklerin  den kaynaklı olmuştur. 

Terör örgütü PKK'nın cephe örgütlenmesi olan YDK'nın üst yönetim organı olan "Ana Meclis"in olağan toplantısı, 11-15 Ocak 2002 tarihleri arasında Fransa'da yapılmıştır. Söz konusu toplantıda, örgüt tarafından Ocak-Şubat-Mart 2002 döneminde Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilmesi planlanan eylem ve etkinliklere ilişkin kararlar alınmıştır. 

Öte yandan, terör örgütü PKK yandaşı işadamlarını bir araya getirmek ve terör örgütü PKK'ya finansal destek sağlamak amacıyla, 2001 yılı Ocak ayında kurulan ve Almanya/Frankfurt merkezli olarak faaliyet gösteren 
'KARSAZ’ın sözde ikinci kongresi, "İkinci Kürt Ekonomi Kongresi" adı altında Fransa/Paris'te 11-13 Ocak 2002 tarihleri arasında gerçekleştir miştir. Sözde Kongre'ye Almanya, Avusturya, Avustralya, Belçika, Fransa, Hollanda, İsveç, İsviçre ve Romanya'dan 130 PKK yandaşı işveren katılmıştır. 

Özgür Politika gazetesinin 14 Ocak 2002 tarihli nüshalarında; kongrede KARSAZ'ın bir yıllık faaliyetlerinin değerlendirildiği ve bu çerçevede, "KARSAZ'ın 10 ayda kendi altyapısını oluşturma, çalışmalarına yönelik bir politika geliştirme ve bunları tanıtma çabası içinde olduğu, et, kuru gıda, içecek ve inşaat sektörlerini kapsayan üç komisyonun çalışmalarını koordine etmek amacıyla sektörleşme ve proje sunma çalışması yürüttüğü, 
ancak bu çalışmaların henüz tamamlanmadığı belirtilmiştir252. 

Dönem içerisinde Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren terör örgütü PKK güdümündeki örgütlenmeler tarafından, 08 Mart-Dünya Kadınlar Günü ve 21 Mart-Nevruz bahanesiyle çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir. 

Avrupa'daki 21 Mart 2002 tarihli Nevruz etkinlikleri, KUK ve KON-KURD tarafından organize edilmiş, Nevruz etkinlikleri kapsamında; meşaleli yürüyüş, folklor gösterisi, skeç, konser ve spor müsabakası gibi 
etkinliklere yer verilmiştir. 

Öte yandan Avrupa Yapısı tarafından, 27 Ocak 2002 tarihinde "Goethe Str. 23 Hannover-Almanya" adresinde "Kürdistan Merkezi" adlı bir kuruluş faaliyete geçirilmiştir. Merkezin yöneticiliği için İbrahim Alin isimli bir örgüt mensubu görevlendirilmiş olup, merkezde gençler için bilgisayar kursları, okullarla işbirliği içinde Almanca kursları, örgüte yakın kadın yazarların ders vermeleri ve kadınlara özel geceler düzenlenmesi planlanmıştır. İbrahim 
Alin tarafından yapılan bilgilendirmede merkezin, Kürtler için öneriler üretmek ve Kürtleri Alman vatandaşlarına tanıtmak şeklinde amaçlar oluşturulduğu belirtilmiştir. 

Aynı dönemde KNK tarafından yapılan bir açıklamada Berlin'de "örgütler arasında ortak ulusal politika belirlenmesi" amacı ile "Ulusal Zemin Toplantısı" düzenleneceği belirtilmiştir. Alman Demokratik Sosyalizm Partisi 
(PDS) tarafından finanse edilecek toplantıya, KDP ve KYB'den katılım sağlanmayacağı, ancak resmi nitelik taşımayan kişilerin gözlemci olarak gönderilebileceği, etkinliğin Berlin'de gerçekleştirilememesi halinde Brüksel'de yapılacağı ifade edilmiştir. 

 PDS ile ortak yapılacak toplantı kararının akabinde Ocak 2002 döneminde KNK kongresini yapılmıştır. Bu kongrede İsmet Şerif Vanlı başkanlığa seçilmiştir253. 

Yine Sözde Başkanlık Konseyi üyesi Ali Rıza Altun ve örgütün Avrupa sorumlularından Muzaffer Ayata'nın, PDS milletvekili ve Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Feleknas UCA ile yaptıkları görüşmede; "Avrupa 
Parlamentosundan bir heyetin, gazetecilerle beraber Nevruz döneminde Güneydoğu Anadolu bölgesine giderek durumu yerinde incelemeleri, dönüşte hazırlayacakları raporu AP Azınlıklar Komisyonuna sunmaları, KNK temsilcilerinin Azınlıklar Komisyonu'nda görevlendirilmesi için çalışılması ve Kürtçe eğitimin Avrupa çapında okullarda başlatılması için baskı yapılması" 
kararlaştırılmıştır. 

KADEK’in Irak vatandaşlarına yönelik oluşturduğu oluşum olan PÇDK’nın (Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi) Avrupa örgütü I. Konferanslarını Ağustos 2002 yılında gerçekleştirmiştir254. Bu toplantıda Avrupa’da yaşayan Irak, Suriye ve İran kökenli Kürtlerin örgüt yanına çekilmesi kararlaştırılmıştır. Yine Eylül 2002 tarihinde Avrupa’da Kadın Konferansı gerçekleştirilmiştir. 

2003 yılında örgütün Avrupa sorumluluğunu Rıza Altun, Muzaffar Ayata, Sakine Batman Kod Şehnaz ALTUN ve Mizgin Şen yapmaktadır. Rusya’da ise Suriyeli Doğan Duderi ve Dorsin Kod Zubeyde ERSÖZ adlı militanlar bulunmaktadır 255. 

2003 dönemi ise tıpkı 2002 dönemi gibi aynı politikaların bir devamı şeklinde devam etmiştir. Bu dönemde ağırlıklı olarak Avrupa'da sürdürülen yurt dışı faaliyetleri "Önderliği Sahiplenme" ve "Toplumsal Barış Genel 
Af” kampanyaları çerçevesinde sürdürülmüştür. 

2003 yılı örgütün diplomatik atakların devam ettirilmeye çalışıldığı bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem PKK örgüt mensupları hem de DEHAP’lı siyasiler; Batılı politikacılar, bilim adamları ve Batılı kurum ve kuruluşlarla görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. 

Bu görüşmeler doğal olarak bazı Avrupalı parlamenterleri açıklamaya yapmaya veya örgüt paralelinde fikir beyan etmeye zorlamıştır. Bu nedenle AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Gunter Verheugen Mayıs ayı içerisinde Avrupa Parlamentosunda yaptığı açıklamada Öcalan’a yönelik uygulandığını iddia ettiği sözde tecridi izlediklerini, ziyaret yapma ve savunma hakkının güvenceye alınmasını takip ettiklerini açıklamıştır. 

Yine aynı dönemde Moskova Baro Başkanı ve bir grup avukat Öcalan’ın AİHM’deki davasına katılmak ve Öcalan’la görüşmek istediklerini örgüte iletmişlerdir. Mayıs 2003’de ki bu iki gelişme Öcalan’ın motivasyonunu sağlamışsa da, akabinde ABD’lilerin açıklamaları aksi bir sonuç ortaya çıkarmıştır. 

 Bu çerçevede 23 Nisan 2003 günü DEHAP yöneticileri ile ABD’li yetkililer arasında bir görüşme yapılmıştır. 
Görüşme sırasında ABD Büyük Elçiliği Siyasi İşler sorumlusu, aynı zamanda Büyükelçi Yardımcısı, KADEK’i silahsızlandırma konusunda; “bunu KADEK yapmazsa, kendilerinin yapacağını, KADEK’i bir terörist örgüt olarak 
gördüklerini, Kürt sorununu ayrı, KADEK sorununu ayrı olarak ele aldıklarını, Kürtlere sempati duyduklarını, KADEK’e karşı olduklarını, Türkiye’de sözde Kürt sorununun çözümünün AB sürecinde mümkün olacağını, Türkiye’de de KADEK’e yönelik bazı çalışmaların yürütüldüğünü duyduklarını, kapsamlı bir genel affın zor olduğunu, ama çıkarılmak istenen 
pişmanlık yasası üzerinde durulması gerektiğini” belirtmişlerdir. 
Bu toplantının sonucu avukatları aracılığı ile Öcalan’a da aktarılmıştır256. Fakat gelinen aşamada ABD’lilerin PKK’nın ortadan kaldırılması hususunda bir şey yapmadıkları açıkça görülmektedir. 

 Öcalan, diğer yandan Türkiye ve Almanya arasındaki ekonomik ve siyasal anlaşmamalardan rahatsız olmuş, bu anlaşmaları bile kendi ile ilgili olarak yorumlayıp, kendisinin tasfiye edilmesi ve PSK lideri Kemal Burkay’ın öne çıkarılma çabası olarak okumuş 257, K. Iraklı güçlerin temsil kabiliyeti açısından Avrupa’da güçlenmesini ise bu planın bir devamı olarak nitelemiştir. 

 Yukarıda özetle ifade edildiği gibi KADEK sürecinin başlangıcı örgüt için pekte iç açıcı olmamıştır. Bir yandan Türkiye’nin AB paralelinde çıkardığı yasaların örgütü zayıflatması, diğer yandan ABD’li yetkililerin 
açıklamaları örgütte sorunların baş göstermesine neden olmuştur. 

Yine Mart 2003’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Öcalan’ın cezaevi koşullarında hukuk dışı bir uygulama olmadığı yönünde karar veresi de örgütün Öcalan konusunda Avrupa’da yaptığı propagandaları boşa çıkarmıştır. 

KADEK Döneminde Avrupa Alanında Yürütülen Eylemler 

KADEK döneminde örgüt ve yandaşı kurumlar tarafından yürütülen kampanyalar; 

. 2002 yılında KADEK'li ve PJA'lı tutuklular tarafından başlatılan Barış ve Demokratik Çözüm İçin Mücadele Kampanyası, 
. 2002 yılında DEHAP tarafından organize edilen Kürtçe isim Kampanyası, 
. 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri sonrasın da müzahir kitleyi canlı tutabilmek için “Apo’yu sahiplenme” kampanyası, 
. 2003 yılında DEHAP tarafından 'Demokratik ve Barışçıl Çözüm İçin Yol Haritası” adlı kampanya, 
. 20 Eylül 2003 tarihinden itibaren " Barış ve Demokratik Çözüm İçin Mücadele “ ve " Başkan Apo'nun sağlığı sağlığımızdır " kampanyaları, 

Bu dönemde Avrupa ülkelerinde yapılan faaliyetler aşağıda sıralanmıştır. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR



***

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 6

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 6



Örgütçe Avrupa'daki faaliyetlerin genel yapısına ilişkin sözde 8. Kongreye sunulan Politik Raporda; "Avrupa'da var olan örgütlenme durumumuzu 7. Kongre sonrasında yeni stratejiye uygun hale getirebilmek için belli bir faaliyet yürütülmüştür… Bu durumun içini yeterince doldurmak ve süreçle tam uyumlu hale getirmek, YDK örgütlenmesini mümkün olduğunca demokratik yasal örgütlenmeler düzeyine çıkartmak, çalışmada kesin demokratik yasal çerçeveyi esas almak, kendisini yasallaştıramadıkça değişik ülkelerin yasal düzenlemelerine uygun kurum ve kuruluşlar geliştirerek halkın demokratik örgütlenmesini ve mücadelesini sürdürmek esastır. Böyle bir örgütlenme ile en üstte YDK adıyla oluşan çatı örgütlenmesi temelinde, bütün alanlarda değişik kurum ve kuruluşlarda kitleleri örgütleyerek, genelde Kürt sorununun demokratik çözümü
yönünde gelişen serhildan mücadelemize destek veren bir eylemliliği bu alanda geliştirirken, özel olarak da bu alandaki Kürt topluluğunun kültürel demokratik haklarını kazanmasını hedefleyen bir mücadeleyi sürdürmek, çalışmalarını buna göre örgütleyip yürütmek esas olmalıdır. 

Yurt dışı sahasında ikinci bir alan da Rusya merkezli BDT alanıdır. O alanın da hem uluslararası gelişmeler bakımından, hem mücadelemiz ve hem de orada yaşayan Kürt topluluğu açısından bir önemi vardır. Bu sahanın da bir 
örgütlülüğe kavuşturulması gereklidir. Bu, Avrupa'dakine benzer bir birlik örgütlenmesi olabilir; Kürt Demokratik Halk Birliğinin BDT kolu biçiminde kendisini örgütleyebileceği gibi, alanın somut koşullarına ve yasal çerçevesine uygun yeni bir örgütsel model de geliştirilebilir. Kongremiz bu alanı da genel yurt dışı sahasına yönelik değerlendirmesinin bir parçası olarak görmeli, hareketimizin bu alanda faaliyet yürüten güçlerini yaşadığımız yeniden yapılanma esprisine uygun olarak ve genel bir 
değerlendirme yapıp toplantı düzenleyerek kendilerini uygun bir örgütsel yapı içerisine yöneltmelidir." hususlarına değinilmiştir 247. 

PKK terör örgütü yukarıda genel perspektifleri anlatılan Avrupa sahasının önemi nedeniyle bu alanda faaliyetlere hız verilmeye çalışılmıştır. Kararlar başta Almanya merkezli olmak üzere tüm ülkelere tatbik edilmiştir. 
Bu temelde; 

Haziran 2001 tarihi itibarıyla, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi PKK faaliyetlerinin yasak olduğu ülkelerde örgüt güdümündeki dernekler aracılığıyla başlattığı "Kimlik Bildirimi" kampanyasından istediği sonucu 
elde edemeyen PKK, 2001 yılı Ekim ayında III. serhildan kampanyası doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmüştür. 

Kampanya çerçevesinde; Ekim ayının ikinci haftası itibarıyla, İngiltere/Londra'da bir grup PKK yandaşı tarafından resmi makamlara dilekçe sunulmuştur. 

Medya Tv'nin 23 Kasım 2001 tarihli yayınında; Yunanistan/Atina'da toplanan sözde kimlik bildirimi formlarının Yunan Parlamentosu'na sunulduğu, Almanya'nın Mannheim ve Köln kentlerinde de imza stantları 
açıldığı bildirilmiştir 248. 

09 Ekim 2001 günü Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde, teröristbaşı A. Öcalan’ın Suriye'den çıkarılışının yıldönümü dolayısıyla, örgüt yandaşlarınca gösteriler düzenlenmiştir. Özgür Politika Gazetesi'nin 10 Ekim 2001 tarihli nüshasın daki habere göre; Almanya başta olmak üzere Ermenistan, Fransa, Romanya ve Yunanistan'da küçük gruplar halinde gösteriler gerçekleş tirilmiştir249. 

Terör örgütü PKK güdümünde Almanya'da 1997 yılında kurulan ve 2000 yılından itibaren faaliyetlerine son verilen Oem Ajans adlı kuruluşun yerine 01 Kasım 2001 tarihinde Almanya/Frankfurt'ta Mezopotamya Haber Ajansı adlı yeni bir ajans faaliyete geçirilmiş, ajansın başta Beyrut olmak üzere Tahran, Şam, Erivan ve Moskova'da temsilcilikleri kurulmuştur. 

Terör örgütü PKK'nın kuruluş yıldönümü dolayısıyla da Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren PKK yandaşları Kasım ayı sonu ve Aralık ayı ilk haftasında çeşitli etkinlikler düzenlemiştir. 

PKK'nın, genç kesimi faaliyetlerine kanalize etmek amacıyla 1987 yılında kurduğu "YCK-Kürdistan Gençler Birliği" isimli oluşum, Avrupa'da düzenlediği toplantılarla, faaliyetlerini yoğunlaştırmaya çalışmıştır. 

 Nitekim, YCK tarafından Eylül 2001 tarihi itibariyle Hollanda/Arnheim'de sözde "YCK 5. Konferansı" ve ardından Hollanda/Den Haag şehrinde 29 Eylül-04 Ekim 2001 tarihleri arasında "YCK 4. Kongresi" adı altında 
toplantılar düzenlemiştir. 

 YCK 5. Konferansı'nda alınan kararlar doğrultusunda; örgüte müzahir gençlerin "Demokratik Cumhuriyet söylemi paralelinde eğitime tabi tutulması, YCK örgütlenmesinde eyalet sisteminden saha sistemine geçilmesi, her yıl Avrupa'da düzenlenen Mazlum Doğan Festivali için hazırlık yapılması ve festival hazırlık çalışmalarının kurtuluş yılı sloganı çerçevesin de sürdürülmesi, bölgelerde gençlik kesiminin "cephe" anlayışıyla örgütlenmesi, öğrenci gençliğini PKK ideolojisine kanalize etmek amacıyla faaliyet gösteren Avrupa merkezli olarak YXK-Kürdistan öğrenciler Birliğinin YCK'ya bağlı olarak kendi merkezini oluşturması, YCK ile PJA-Özgür Kadın Partisi arasında etkili bir işbirliği ve ortaklaşa faaliyetin geliştirilmesi, Avrupa'da " Mülteci " konumunda bulunan gençlerin örgüt ideolojisi doğrultusunda eğitime tabi tutulması ve nitelikli gençlerin ikna edilerek 
Türkiye'ye gönderilip faaliyet göstermelerinin sağlanması, 

Avrupa'da yetişmiş örgüte müzahir gençlerin gerek okulda gerekse çalıştıkları iş ortamında Kürt kimliğini meşrulaştırmaya yönelik faaliyetlerde bulunması, örgüte müzahir gençlik kesimi arasında "barış fedailiği" adı verilen ve kitlesel gösterilerde aktif rol almayı içeren bir anlayışın yaygınlaştırılması, YCK'nın kendi faaliyetlerini finanse etmek amacıyla bir "fon" oluşturması ve aidatların düzenli olarak toplanması, örgüt içerisinde rapor-talimat sisteminin daha etkili olarak sürdürülmesi, her ne şekilde olursa olsun gençlik örgütlenmelerinden ayrılan şahıslarla görüşülerek faaliyetlere yeniden katılmalarının sağlanması, örgüte müzahir kesimin Mahatma Gandi tarafından Hindistan'da uygulanan sivil itaatsizlik ve pasif direniş eylemlerini örnek alarak sürekli ve düzenli olarak "sivil itaatsizlik" ve "pasif direniş" eylemlerine yönelmesi” şeklinde kararlar alınmıştır. 

Bunun yanında çalışmaların diğer önemli ayağı olan KNK faaliyetleri kapsamında, KNK 3. Genel Kurul Toplantısı 15-17 Aralık 2001 tarihleri arasında Belçika/Bilzen şehrinde gerçekleştirilmiştir. İsmet Şerif Vanlı'nın 
ikinci kez KNK başkanlığına seçildiği toplantıda; 

"KNK'nın Başkanlık ve Yürütme Konseyi'nden, Abdullah Öcalan'a özgürlük ve koruma komitesini güçlendirip aktif hale getirilmesi istenir. 

Türk Hükümetinden, Kürt halkının barış çağrılarına pozitif bir yanıt vermesi ve yine Kürt sorununu demokratik bir biçimde diyalog yoluyla çözümünü ister. 

Kürt öğrencilerinin, anadilde eğitim ve ulusal kimlik ile ilgili Kuzey Kürdistan'daki eylemleri desteklenir ve Türk hükümetinden öğrencilere pozitif bir yanıt vermesi istenir. 

Uluslararası kuruluşlar, özellikle Birleşmiş Milletler örgütü, Avrupa Birliği ve NATO'dan Kürt sorunu ile ilgili hassasiyetlerini arttırmaları ve adil bir çözüm için Kürt halkına destek olmaları istenir. 

Kongre yönetiminden Rusya Federasyonu Kürtlerinin otonom yönetimini desteklemesi istenir. 

Asuri-Süryani halkının desteklenmesi istenir” şeklinde bazı kararlar alınmıştır. 

KNK'nın 3. Genel kurul toplantısı öncesinde KNK organizesinde Belçika/Brüksel'de 13-14 Aralık 2001 tarihlerinde sözde Kürt sorununa barış, demokrasi ve çözüm konularında bir konferans düzenlenmiştir. 

KNK toplantısı ile aynı zamanlarda terör örgütü PKK güdümünde Belçika/Brüksel merkezli olarak Avrupa genelinde faaliyet gösteren KON-KURD 02 Aralık 2001 tarihinde, Belçika'nın Hasselt şehrinde 8. Olağan 
Kongresi'ni gerçekleştirmiştir. Bahse konu toplantıda da KNK toplantısına yakın kararlar alınmıştır. 

11 Eylül Saldırıları ve Dünyada Değişen Terör Algısının PKK’ya Etkisi, 

PKK terör örgütü 11 Eylül 2001 tarihine kadar askeri yapısını muhafaza etmesine rağmen değiştiğini, artık silahlı faaliyetleri istemediğini, sivil ve bürokratik bir çözümden yana olduğunu göstermeye çalışmıştır. Fakat bu 
iddiasında samimi olmadığı, Kuzey Irak, İran ve Türkiye bulunan silahlı militanları tasfiyeye yanaşmadığı, silahlı mücadele yerine siyaset yapma tekliflerine mesafeli davrandığı, 

Yine silahlı birlikleri vasıtasıyla örgütten ayrılanları infaz ettiği, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Kolluk Kuvvetlerine karşı dönem dönem eylem gerçekleştir diği, askeri gücünü sayı ve nitelik açısından arttırmaya çalıştığı 
görülmüştür. 

Örgütün Yurt dışında, “siyasal mücadeleye yöneliyorum” şeklindeki temel söylemi karşın uygulamada bunu gerçekleştirmediği izlendiğinden, kamuoyunda bir güvensizlik meydana gelmiştir. Bu güvensizlik ortamının 
meydana geldiği dönemde 11 Eylül 2001 yılında ikiz kulelere yapılan saldırılar dünyayı alt üst ettiği gibi örgütün tüm politikalarının da değişime uğratılmasına neden olmuştur. 

11 Eylül 2001 tarihinde ABD'nin New York ve Washington şehirlerinde Dünya Ticaret Merkezi ile Pentagon'a yönelik yapılan eylemler akabinde ABD, Usame Bin Ladin'i ve destekçisi durumundaki Afganistan yönetimini 
sorumlu ilan etmiş, NATO ve bölgedeki diğer birçok devletin desteğini sağlayarak "Sınırsız Adalet" adını verdiği operasyonlara başlamıştır. 

O günün manzarasında ABD intikam istemekte ve sorumlu aramaktadır. Her yerden terör yuvalarının kurutulması isteği dillendirilmektedir. Genel kanı ABD’nin bu amaçla Afganistan ve Ortadoğu’da bir şeyler yapacağı yönündedir. 

Bu durum, yıllardır eylemlerinde Batılı çevrelerden de hoşgörü ve destek alan PKK'yı tedirgin etmiştir. PKK gelişmelerden en az zararı görmek amacıyla bir takım arayışlara yönelmiş, operasyonun Irak'ın Kuzeyine de 
kayacağı endişesiyle, üst düzey önlemler almaya yönelmiştir. Bu amaçla ilk olarak PKK’nın adının değiştirilerek yeni bir örgütlenmeye gidilmesi ve ABD ile işbirliğine yönelinmesi hedeflenmiştir. 

Örgütün bu süreçte temel hedefi daha da legalleşmek veya böyleymiş gibi görünmek olmuştur. Tabi bu kolay olamayacaktır. Çünkü bu dönemde örgüt içerisinde siyasal çözümden yana olanlar güçlü olsa da asıl güç askeri 
yapının, dolayısı ile Şahin Kanat’ın elindedir. Şahin kanat her ne kadar gelişmelerden memnun olmasa da, kitlenin tepkisini çekmemek için daha geride durmaya devam etmiş, fakat her şeye rağmen silahlı güçlerin 
tasfiyesine izin vermemiştir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

206 Serxwebun Dergisi, Mart 2001, s.39. 
207 Serxwebun Dergisi, Nisan 2001, s.13. 
208 Serxwebun dERGİSİ, Nisan 2001, s.40. 
209 Serxwebun Dergisi, Nisan 2001, s.41. 
210 Öcalan, Sümer rahip devletinden…, s.125. 
211 Serxwebun, Mayıs 2001, s.56. 
212 17 Ağustos 2000 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
213 26 Nisan 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
214 Özgür Politika Gazetesi, “Kürt Dili Üzerinde Yeni Dönem Çalışmaları”, 05.01.2000. 
215 Özgür Politika Gazetesi, “KNK Kongresi gerçekleştirildi”, 25.01.2000. 
216 Özgür Politika Gazetesi, “KARZAS Heyeti Rusya’da Görüşmeler Gerçekleştirdi”, 15 Eylül 2001 
217 25 Ekim 2000 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
218 15 Kasım 2000 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
219 2000'de Yeni Gündem Gazetesi, "Uluslararası 8. Özgürlük, Barış ve Demokrasi Festivali", 03.09.2000 
220 Özgür Politika Gazetesi, “Komplonun II. Yılında Kürt Gençleri Eylemleri Zirveye Taşıdı”, 11 Ekim 2000 
221 Özgür Politika gazetesi, “22. Kuruluş Yıldönümü Etkinlikleri”, 27 Kasım 2000 
222 21 Haziran 2000 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu. 
223 21 Haziran 2000 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu. 
224 06 Eylül 2000 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu. 
225 www.turkiye.net/konuk/ishak1.htm 
226 13 Eylül 2000 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
227 Öcalan O., “II. Barış Hamlesi ve Üzerimize Düşen Görevler”, Özgür Politika Gazetesi, 23-24.05.2001 
228 Özgür Politika Gazetesi, “Kürt Tutuklulardan Destek Kampanyası”, 02 Ağustos 2001 
229 21 Şubat 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
230 11 Nisan 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
231 23 Mayıs 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
232 22 Ağustos 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
233 27 Kasım 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
234 20 Haziran 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
235 20 Haziran 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
236 11 Temmuz 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
237 11 Temmuz 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın Avukatları İle Görüşme Notu 
238 25 Temmuz 2001 Tarihli Abdullah Öcalan’ın’ Avukatları İle Görüşme Notu 
239 Serxwebun Dergisi, Mart 2001, s.71. 
240 22 Haziran 2001 tarihli Medya TV haberi 
241 Bu konuda Nejdet Pekmez’cinin Apo ve Pilot adlı kitap meraklılarının ilgisini çekecek boyutta önemli bir yayındır. 
242 Serxwebun Dergisi, Mayıs 2001. s.35. 
243 Serxwebun Dergisi, Ağustos 2000, s.12. 
244 Serxwebun Dergisi, Mayıs 2001, s.13 
245 Serxwebun Dergisi, Mayıs 2001, s.14 
246 MEDYA TV'nin 23–24 Haziran 2001tarihli yayını 
247 KON-KURD, 8. Kongreye Sunulan Politik Rapor. 
248 MEDYA TV'nin 23 Kasım 2001 tarihli yayını 
249 Özgür Politika Gazetesi, “Komplonun III. Yıldönümü Avrupada Protesto Edildi”, 10 Ekim 2001 

***

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 5

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ STRATEJİ - SERHİLDAN, BÖLÜM 5


PKK VI. Konferansı 

Yeni bir yapılandırmanın başladığı bu zamanda Avrupa’da faaliyet yürüten üst düzey örgüt mensuplarından Azime Kod, Melsa Kod ve Selahattin Kod isimli militanların örgütten ayrılmaları, çalışma yapan kadrolarda önemli moral bozukluklarına neden olmuşlardır 238. 

Ortaya çıkan moral çöküntüsünü gidermek ve çalışmaları devam ettirmek için Avrupa alanına İnci Jaan adını kullanan militan gönderilerek sorumlu larla birlikte faaliyetleri organize etmesi istenmiştir. Yeni yapılanma 
gereğincede Avrupa’daki faaliyetlerin PKK adına değil, KNK adına yapılması kararlaştırılmıştır. Avrupa’da bu gelişmelerin yaşandığı ve belli noktalarda örgütte ayrılmaların baş gösterdiği bir zamanda Kandil bölgesinde 
örgütün VI. Konferansı gerçekleştirilmiştir. 

Terör örgütü PKK, sözde VI. Konferansı 5-22 Ağustos 2001 tarihleri arasında Irak'ın Kuzeyinde 138 örgüt mensubunun katılımıyla gerçekleşmiştir. Konferansa Başkanlık Konseyi üyeleri Duran Kalkan, Osman Öcalan, Nizamettin Taş, Murat Karayılan, Nuriye Kespir ve Gülizar Tural katılmıştır. Konferansın açılış konuşmasını Duran Kalkan, kapanış konuşmasını ise Osman Öcalan yapmıştır. Bu konferansta halen takip edilen siyasal çalışmaların daha da yoğunlaştırılması kararı alınmıştır. 

Konferans kararlarına göre Avrupa faaliyetleri yeni strateji temelinde örgütün diplomatik faaliyet merkezi haline getirilecektir. Bu alana atfedilen ikinci bir rol ise, geçmişten bu yana devam ettirilen eleman temini, mali-lojistik destek sağlama ve propaganda faaliyetlerini yürütmek olarak tespit edilmiştir. 

Bu anlayışa bağlı olarak son iki yıldır Avrupa düzeyinde daha çok diplomatik ataklar ön plana çıkmıştır. Bu tür faaliyetlerin sürdürülmesinde KNK, YDK ve KON-KURD öne çıkmıştır. 

Özellikle bu alanda zamanla YDK çalışmaları faaliyetlere damgasını vurmaya başlamıştır. Nitekim terör örgütü PKK'nın Avrupa ülkelerindeki faaliyetleri, YDK-Avrupa Koordinasyonu adı verilen bir örgüt birimince sevk ve idare edilmiştir. YDK Avrupa Koordinasyonuna bağlı olarak yürütülen faaliyetlerin Avrupa ülkeleri yasalarına göre, legal, illegal ve paravan örgütlenmelerle yürütülen boyutları oluşturulmuştur. 

Legal faaliyetler, YDK temsilcilikleri, enformasyon büroları ve komiteler, YDK'ye bağlı alt birlikler ve dernekler vasıtasıyla yürütülmüştür. 

Avrupa ülkelerindeki illegal yapının devamının sağlanmasında, YDK Avrupa Koordinasyonu uhdesinde faaliyet gösteren "Ülke Bürosu" adı verilen örgüt birimlerinin önemli bir rolü olmuştur. Örgüt mensuplarının, ülkeler arasında rahatlıkla seyahat etmeleri, aktarılmaları, ülke bürolarınca sağlanmıştır. Ülke büroları; Almanya merkez olmak üzere, Yunanistan, Fransa, Hollanda, Romanya, İsveç'te yaygın şekilde örgütlenmiştir. İllegal örgütlenmede görev alan örgüt mensupları, bu sayede legal faaliyetler içerisinde kamufle olma imkanı da bulabilmişlerdir. Paravan örgütlenmeler arasında, KON-KURD, KNK ve Medya Tv önemli bir yer tutmuştur. 

KON-KURD bünyesinde dokuz farklı ülkede kurulmuş dernek federasyonları bulunmaktadır. Söz konusu federasyonlara bağlı olarak sayıları yüzlerle ifade edilebilen dernek faaliyet göstermektedir. Kültürel faaliyet maskesi altında varlıklarını devam ettiren bu derneklerin, terör örgütü PKK'ya eleman, mali-lojistik destek kazandırmanın yanı sıra, kitlesel gösterileri de yaygın bir biçimde organize ettiği gözlenmiştir. 

Bilindiği üzere, Avrupa'da sürdürülen faaliyetler arasında, PKK'yı ve teröristbaşını aklamayı dayatan kitlesel gösteriler önem arz etmiştir. Bu dönemde gerçekleştirilen gösterilerin en önemlileri, "Aynı dönemde, Avrupa'da büyük yürüyüşler, festivaller yapılmıştır. Köln yürüyüşü, Köln festivali, Strasburg yürüyüşü, Dortmund yürüyüşü vb. bunlardan bazılarıdır" ifadeleriyle Serxwebun Dergisinin Mart 2001 tarihli sayısında ön plana çıkartılmıştır.239 

Görüldüğü üzere bu dernekler sayesinde geliştirilen büyük çaplı kitlesel gösteriler önemli bir baskı aracı kullanılmıştır. Örgüt bir yandan propaganda ve lobi faaliyetleri sürdürürken diğer yandan Avrupa'daki kurumlaşmasını geliştirmiş, yeni alanlarda örgütler oluşturmuştur. 

Bu projenin bir devamı olarak 28-29 Nisan 2001 tarihleri arasında, Almanya/Berlin'de PKK yanlısı kuruluşlardan Berlin Kürt Enstitüsü organizesinde "Kürt Edebiyat Sempozyumu" adıyla bir sempozyum 
düzenlenmiştir. 

Öte yandan, 10 Nisan 2001 tarihinde sözde örgütün silahlı kadın yapılanması olan PJA’nın 1. Avrupa Konferansı yaklaşık 200 örgüt mensubunun katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Konferansta, Avrupa'daki çalışmaların arttırılması ve eğitim faaliyetlerinin yoğunlaştırılması kararlaştırılmıştır. 

Haziran 2001 tarihinde, örgüt güdümünde faaliyet gösteren YEKKOM , FEKBEL (Belçika Kürt Dernekleri Federasyonu) ve FEKAR (İsviçre Kürt Dernekleri Federasyonu) isimli kuruluşlar yıllık olağan kongrelerini düzenleyerek yeni yönetimlerini belirlemiştir. YEKKOM’un kongresi Almanya'nın Dortmund şehrinde 350, FEKAR kongresinin İsviçre'nin Basel şehrinde 400 kişinin katılımıyla yapılmıştır. 

Bu gibi derneklerin çoğaltılması ve faaliyetlerin tırmandırılmasının asıl amacı gerçekte güç kaybeden örgütün halen caydırıcı olabildiğini göstermek ve Avrupa ülkelerini legalleşme görüntüsüyle baskı altına alınmasını sağlamak olmuştur. 

Konuya ilişkin olarak 22 Haziran 2001 tarihli Medya TV yayınında sözde Başkanlık Konseyi üyesi Osman Öcalan, "Biz 2. Barış Hamlesini başlattık, İngiltere de ikinci inkar hamlesini başlattı. Almanya, geçen gün bir 
arkadaşımıza 2 yıl 9 ay ceza verdi. Hiçbir şiddet eylemi yapmadı. Partimizin yeni stratejisine göre çalışıyordu. Amerika’ya diyoruz, eğer dünyaya karşı sorumlu davranıyorsan biz çözüm istiyoruz onun için birçok adım attık, neden bize cevap vermiyorsun? 

Avrupa'nın, Amerika'nın veya diğer birçok gücün tavrı belli değildir daha. İngiltere zaten yasak getirdi. Diğerleri de belli değil. Bunlardan biri arabuluculuk yapmadı. Bosna-Hersek'te yaptınız, Kosova'da yaptınız bugün 
Makedonya'da yapıyorsunuz, Filistin'de yapıyorsunuz birçok yerde yapıyorsunuz. Kürtler için neden bir heyet göndermiyorsunuz? Kürt sorununun çözümü konusundaki görüşünüz nedir?" şeklinde açıklama larında bulunmuştur 240. 

III. Serhildan Döneminin Dönemi 

II. Serhildan döneminde Avrupa'da sürdürülen faaliyetler örgüte azda olsa moral kaynağı olmuştur. Bu noktada bölücü nitelikteki gelişmelerin yoğunluk ve hızını etkileyebilecek bir diğer unsur da dönemin konjonktürel gelişmeleridir. Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin düzeyi, Rusya-Çin ekseninde oluşturulmaya çalışılan yeni güç merkezi, Batı dünyasının Irak'ın Kuzeyinde geliştirmeyi hedeflediği çözüm, PKK faaliyetlerini etkilemiştir. 

Örneğin, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olma kararlılığı içerisinde atmayı düşündüğü adımlar, Öcalan’ın cezasının müebbet hapse çevrilmesi, Türkiye’de kültürel anlamda bazı açılımların atılması örgütü cesaretlen dirmiştir. Örgüt Türkiye’nin içtenlikle attığı demokratik adımları bir zafiyet olarak görüp, bunu örgütsel bir kazanç olarak propaganda etmiştir. Fakat gelişen olaylar bu adımların devlet halk ilişkilerini güçlendirdiği, halkın 
devlete olan güvenini arttırdığı göstermiştir. 

Adımların pozitif yansımalarının olduğu muhakkaksa da istenilen düzeyde olmadığı ise bir gerçektir. Bu noktada Devlet adına yürütülen çalışmaların ehil ellerde olmayışı, Güneydoğu sorunun çözümde PKK tezlerini 
referans alan yöntemlere sapıldığı, PKK’nın dillendirdiği başlıklar üzerinden hareket edilerek, çözüm yolunun ister istemez örgüte dayandırıldığı, Öcalan ve avukatlarının bazı kesimlerce muhatap alındığı görülmüştür. Güneydoğu 
sorunun bir PKK sorunu olmadığı, sorunun bir kaynağının da PKK olduğu, PKK’nın dış ve iç güçlerle olan istihbari bağları göz önüne alınmamış, Öcalan ile yapılan pazarlıkların doğrudan bu derin mihraklarla yapıldığı anlamına 
geldiği anlaşılamamıştır 241. 

Bu gelişmeler PKK'nın Avrupa merkezli faaliyetlerine de yansımıştır. Kaldı ki, terör örgütü PKK'nın yeni dönemde sorunun yurt içinde alevlendirmeyi ve Avrupa'da çözmeyi planladığı açıktır. Avrupa'da takip ettiği yöntem, kitle gösterileriyle desteklenen diplomatik faaliyetler (baskılar) şeklinde olmuştur. 

Nitekim örgüt tarafından yapılan bir değerlendirmede, "Avrupa faaliyetlerimiz, bu demokratik siyasal çözüm döneminde esas mücadele alanlarından birisi haline gelmiştir. Başka bir deyişle, demokratik çözüm sürecinde çözüm mücadelesinin geliştirilmesi gereken esas alanlardan birisi haline gelmiştir. 

Şimdi süreci geliştiren temel mücadele kitle mücadelesidir. Onu sağlatacak propaganda ve ajitasyon çalışmasıdır. Onu uluslararası alanda anlamlı kılacak diplomasi faaliyetidir. Kitle mücadelesi, serhildan temel olunca, ülkede ve bölgedeki halkımızın mücadelesi esas olmakla birlikte, yurt dışında ve Avrupa'daki halkımızın serhildanı da artık böyle bir süreçte öne 
çıkmış, temel bir mücadele haline gelmiş bulunuyor. Kuşkusuz temel alanlar ulusun ve halkın yaşadığı alanlar, ülke topraklarının kendisi, yine onun çevresi ve bölge (sınır ötesi alanlar) ülkeleridir. Ama Avrupa'daki halkımızın serhildanı da genelde ülkede, Türkiye'de ve bölgede gelişen serhildanın kopmaz bir parçası durumundadır. 

Bu çerçevede hem serhildana katılımıyla, hem de demokratik siyasal çözüm sürecinin propaganda ve özellikle diplomatik ayağının temel bir sahası olması itibariyle yurt dışı Avrupa çalışmalarımız öne çıkmış, stratejimizdeki önemi artmış, görevleri daha da büyümüş ve ağırlaşmış durumdadır242” hususlarına yer verilmiştir. 

Örgüt diplomatik faaliyetlerde hedeflediği başarıyı yakalamak amacıyla yurt içi faaliyetlerini çerçevesinde kitle gösterilerini tırmandırmayı sürdürmüştür. Böylece Avrupalılara sözde sorunun kitlelerin dayanılmaz arzusu olduğunu gösterilmeye ve bu yolla Avrupalıları baskı altına almaya çalışmıştır. 

Konuya ilişkin olarak, "Önümüzdeki bir yılda uluslararası alanda da hareketlilik bekliyoruz. Onlar da izlediler, gördüler ve belli bir kavrayışa ulaştılar. Kürt halkının yeni çizgiyi sahiplendiği, bu konuda mücadelesini yükselteceği, kendilerinin de bu sürece katılım göstermeleri gerektiği artık anlaşılacaktır. Tabii Kürt halkının siyasal hareketi ile birlikte, uluslararası alanda da Kürt sorununun çözümü doğrultusunda çabaların hareketlenmesi kaçınılmazdır" denilmiştir 243. 

Yine Serxwebun Dergisinin Mayıs 2001 sayısında yayınlanan 'Dönem Perspektifleri" isimli yazıda, "Parti ve mücadele tarihimize dönüp baktığımız da üç ana süreç görüyoruz. Bunlara üç stratejik süreç de denebilir. Birincisi, partileşme sürecidir. Bu süreç Türkiye metropollerinde filizlenmiş, Kuzey Kürdistan'da ise yeşermiş ve gerçekleşmiştir. 

İkinci süreç, ordulaşma ve gerillalaşma sürecidir; ulusal diriliş ve gelişmenin bir çizgi olmaktan çıkıp bir halkın ve bir toplumun yaşamı haline dönüşmesi sürecidir, büyük bir mücadele ve savaş sürecidir. Partimiz mücadeleyi Kürdistan'ın bütün parçalarına yayarak, yine Ortadoğu bölgesine genişleyerek, böyle bir sürecin gelişimini sürdürmüştür. 

Hareketimizin gelişiminin üçüncü süreci, bu yeni strateji sürecidir; VII. Kongre temelinde kararlaştırılan, formüle edilen ve planlanan yeni strateji dönemidir. Bunun temel özelliği, ulusal soruna demokratik çözüm bulmak, bunun için demokratik dönüşümü geliştirmek, Türkiye'de ve bölgede demokratik değişim ve dönüşümle birlikte Kürt ulusal sorununa çözüm 
getirmektir. Bunun mücadele yolu ve yöntemi olarak da, demokratik siyasal mücadele öngörülmüştür. 

Birinci dönemde, yani partileşme sürecinde çok fazla yeri olmayan, ordulaşma sürecinde ve gerillasal mücadele döneminde aktif destekleyici konumda olan yurt dışı Avrupa faaliyetlerimiz, bu üçüncü stratejik dönemde, yani demokratik siyasal çözüm döneminde esas mücadele alanlarından birisi haline gelmiştir." açıklamalarıyla Avrupa faaliyetlerinin örgüt açısından önemine vurgu yapılmıştır244. 

Dönem Perspektifleri adlı yazıda, Avrupa alanı sorunun adeta çözüm merkezi ilan edilmiştir. Bu yönlü olarak yapılan değerlendirmede "Bu çerçevede hem serhildana katılımıyla, hem de demokratik siyasal çözüm sürecinin propaganda ve özellikle diplomatik ayağının temel bir sahası olması itibariyle yurt dışı Avrupa çalışmalarımız öne çıkmış, stratejimizdeki önemi artmış, görevleri daha da büyümüş ve ağırlaşmış durumdadır. Böyle olunca, yurt dışı faaliyetlerimiz yeni stratejik dönemde temel faaliyetlerden birisi haline geliyor; Avrupa alanı temel mücadele alanlarımızdan birisi oluyor. Kuşkusuz Avrupa, sorunu çözmek için mücadelenin gelişim alanlarından birisidir." açıklamalarına yer verilmiştir. 

Yine sorunun uluslararası bir boyuta ulaştığı iddia edilerek, sorunun artık Avrupa'nın da sorunu olduğu, "Kürt sorununun çözümü sadece Kürtlerin bir sorunu olmuyor, sadece Türkiye ve bölge halklarının da bir sorunu değil, 
uluslararası sistemin bir sorunudur. Bu nedenle uluslararası sistemde değişiklik yaratarak çözüm bulmak bir zorunluluktur. 

Başka türlü çözüm yolu yoktur” şeklinde beyanlarla ifade edilmiştir 245. 
Daha önceki sayfalarda da ifade edildiği gibi örgütün yapmış olduğu bu ve benzer belirtmeler ışığında Avrupa'daki faaliyetler giderek tırmandırılmıştır. Nitekim KON-KURD koordinesinde 13 Haziran 2001 tarihinde başlatılan "Yığınsal Kimlik Bildirimi" isimli kampanya ile PKK'nın meşru bir örgüt olduğu gösterilmeye çalışılmış, üçüncü serhildan sürecine de davet yapılmıştır. 

Konuya ilişkin olarak Medya Tv'nin 23-24 Haziran 2001 tarihli yayınlarında, "Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu KON-KURD'un başlattığı imza kampanyası devam ediyor. KON-KURD'a bağlı federasyon ve dernekler çeşitli ülkelerde açtıkları stantlar ve ev ziyaretleri ile imzalar topluyor. Toplanan imzalar AİHM'ne verilecek. Ülkelere göre etkinlik planı ise şöyle; İngiltere’de tüm dernek ve federasyon yönetimleri aktif olarak imza kampanyası içinde yer alıyor, ayrıca başta sendikalar olmak üzere birçok sivil toplam örgütü ile siyasi partiler de ziyaret edilerek kampanya hakkında bilgi sunuluyor." açıklamalarına yer vermiş olup; 

Haberin devamında, "Almanya'da 25 Haziran'dan sonra YEK-KOM bünyesindeki 62 derneğin bulunduğu yerleşim merkezlerinde stantlar açılacak ve değişik halklara mensup insanlardan imza toplanacak. Danimarka'da 29 Haziran -14 Temmuz tarihleri arasında Kopenhag kent merkezinde stantlar açılacak, yine 30 Haziran tarihinde ise bu ülkede bir miting düzenlenecek. 2 Temmuz'dan başlayarak da her hafta oturma eylemi olacak. İngiltere’de ise Kürtler 1 Temmuz'da İçişleri Bakanlığı'na başvuruda bulunacak. 30 Haziran günü Paris'te Fransa genelini kapsayan 'Ulusal ve Siyasal Kimliğimi İstiyorum' yürüyüşü gerçekleştirilecek. Avustralya'da da siyasal kimliğimi istiyorum yürüyüşü gerçekleştirilecek. Avusturya da dün 
başlayan ye yarın sona erecek olan iki milyon insanın katıldığı Tuna festivalinde KON-KURD stant açtı ve kültürel etkinlikler sundu. KON-KURD çalışanları etkinler yanında festivalde imzalar topladı. Avrupa'nın her ülkesinde örgütlü olan KON-KURD kampanya çerçevesinde toplamayı düşündüğü 100 bin imzayı PKK genel başkanı Abdullah Öcalan’ın duruşma tarihi olan 31 Ağustos 2001 de AİHM'ne sunacak" şeklinde açıklamalarda bulunulmuştur 246. 

6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***