BİLGESAM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BİLGESAM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2020 Çarşamba

TÜRKİYE’NİN IRAK POLİTİKASI IŞIĞINDA KUZEY IRAK AÇILIMI., BÖLÜM 1

 TÜRKİYE’NİN IRAK POLİTİKASI IŞIĞINDA KUZEY IRAK AÇILIMI., BÖLÜM 1 


Türkiye, Kuzey Irak Kürtleri,Türkmenler,Kerkük, ABD,Bilge Adamlar, Stratejik Araştırmalar Merkezi,BİLGESAM,Ortadoğu Araştırmaları Uzmanı,Ali SEMİN,
Petrol,Saddam Hüseyin,Kürt Açılımı,Birinci Körfez Savaşı,


Ali SEMİN.,
Özet: 

Irak, siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerin yanı sıra tarihi bağların varlığı nedeniyle öteden beri Türkiye için önemli bir sınır komşu olmuştur. 
Türkiye ise genelde Irak, özelde Kuzey Irak Kürt yönetimi için önemli bir sınır komşusunun ötesinde, bölgede yaşayan Türkmenlerin durumu, 
Kuzey Irak’ın dünyaya açılan kapısıdır. 
Ancak başta PKK terör örgütü sorunu olmak üzere, Kerkük’ün statüsü ve Kuzey Irak’la ilişkilerin güvenlik odaklı ilerlemesine neden olmuştur. 
Özellikle 2003 Irak işgalinin ardından Türkiye ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi ilişkileri kopma noktasına geldiyse de, zamanla düzelmeye doğru bir seyir izlemiştir. İlişkilerin düzelmesinde 2009 yılında Türkiye’nin uygulamaya koyduğu “Kürt Açılımı” önemli bir paya sahip olmuştur. 

Bu çalışmada, Türkiye ve Kuzey Irak Kürt yönetimi ilişkilerindeki gelişmelerden yola çıkılarak, iki taraf arasındaki sorunlara karşı sergilenen karşılıklı tutumlar ve atılan somut adımlar ve Kuzey Irak ile ilgili politikalar değerlendirilmiştir. 

GİRİŞ 

Türkiye, Kuzey Irak politikası çerçevesinde yaşadığı sorunlara rağmen, bölge açısından büyük önem taşıyan bir ülkedir. Tarih boyunca hem kendisinin hem de bölgenin huzuru için bir barış ve istikrar ülkesi olmaya çalışmıştır. Ancak Türkiye tüm bu çabalarına karşın, jeostratejik konumundan dolayı çevresinde yaşanan sorun ve çatışmalardan olumsuz yönde etkilenmektedir. Türkiye’nin güvenlik algısı doğrultusunda, genelde Irak, özelde ise Kuzey Irak bölgesi birçok bakımdan önem taşımaktadır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Irak, Türkiye için deyim yerindeyse 
çözülemeyen bir sorun haline gelmiştir. 

Birinci Körfez Savaşı, Irak’ta ve Ortadoğu Bölgesi’nde birçok dengenin değişmesine neden olmuştur. Bu savaşla birlikte 1991 yılında Irak’ın güneyinde Şiiler ve kuzeyinde ise Kürtler ayaklanmıştır. Kuveyt’in işgali ise Irak tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu savaşla birlikte Irak’taki ve bölgedeki dengelerin yavaş yavaş değişmeye başlaması Irak’ın bugünkü içinde bulunduğu durumu hazırlamıştır. Bir taraftan Saddam yönetiminden koparılan Kuzey Irak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla “güvenli bölge” ilan edilirken, diğer taraftan da Irak’a uygulanan “ambargo” ülkeyi önemli ölçüde etkilemiştir. Irak’la ilgili ortaya atılan “bölünme senaryoları”, hem Irak halkına, hem de bölge ülkelerine yönelik bir psikolojik savaş yürütüldüğü izlenimi vermiştir. Türkiye’nin arka bahçesi olarak nitelenen Irak’ta meydana gelen bu gelişmelerin, başta Türkiye olmak üzere, tüm bölge ülkelerini etkilemesi kaçınılmaz olmuştur. 

Kuzey Irak’taki Kürtlerin bağımsızlık veya yarı bağımsızlık isteklerine Irak’ta ortaya çıkan konjonktürün uygun bir zemin hazırladığı söylenebilir. 

Bu nedenle 1990 yılı sonrası Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmelere bakıldığında, Mayıs 1992’de ilk Kürt parlamento seçimleri yapıldığı görülecektir. İktidar mücadelesi ve Habur sınır kapısından elde edilen gelirin paylaşımı konusundaki anlaşmazlık seçimlerin akabinde 1994’te Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) arasında bir çekişme yaşanmasına yol açmıştır. Bu rekabet neticesinde 1998 Washington Antlaşması ile Kuzey Irak yönetimi KYB ve KDP arasında paylaşılmış, Erbil ve Duhok Barzani’ye, Süleymaniye ise Talabani’nin yönetimine bırakılmıştır. Başka bir ifadeyle bölgede iki idareli Kürt yönetimi dönemi başlamıştır. 

1999 yılına gelindiğinde, Irak topraklarında yuvalanmaya başlayan PKK terör örgütüne karşı savaşması için Türkiye’den, Talabani’nin partisine (KYB) silah ve malzeme yardımı yapılmıştır. 1990’lı yıllarda Türkiye ile Kuzey Irak Kürt Yönetimi ilişkilerinde fazla problem yaşandığı söylenemez, çünkü Kürt liderler, yeni oluşmakta olan Kürt yönetiminin kalkınması için Türkiye’nin fiili yardımına ihtiyaç duymaktaydı. Ankara’nın da, PKK terör örgütünü bertaraf etme hedefinden dolayı Talabani ve Barzani’yi yaptığı yardımlarla ödüllendirdiği söylenebilir. Ancak 20 Mart 2003 tarihinde ABD’nin Irak’ı işgaliyle, Türkiye ve Iraklı Kürtlerin ilişkileri gerilmeye başlamıştır. Başta PKK terör örgütü olmak üzere, Kerkük’ün statüsü ve 
Kürtlerin Türkmenlere yönelik baskısı, yani Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki sorunlar, birer birer su yüzüne çıkmaya başlamıştır. 

1. 2003 SONRASI TÜRKİYE-KÜRT YÖNETİMİ İLİŞKİLERİ 

2003 yılının Mart ayında ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle başlayan süreçte Irak’ta, terör olayları başta olmak üzere pek çok gelişme yaşanmıştır. Kuzey Irak’taki gelişmeler ve Irak’ı üçe bölme senaryoları, hem Iraklıları hem Türkiye’yi hem de diğer bölge ülkelerini derin endişeye sevk etmiştir. Bu bağlamda, ABD’nin Irak’ta desteklediği Kuzey Irak Kürt Yönetimi, tam anlamıyla Irak yönetiminde etkin bir duruma gelmiştir. İşgalin ardından Kürtler, Irak’ta yapılan üç seçim ve anayasa referandumunda büyük kazanımlar elde etmişlerdir. Böylece, Irak’ta yapılan söz konusu seçimleri boykot eden Sünni grupların yerine, güçlü bir Kürt unsuru ortaya çıkmıştır.1 

Kürtler, Irak Anayasasıyla birlikte, bir yandan Irak kaynaklarından %17’lik oranda bir pay elde ederken, diğer yandan da, Irak’ta “Kerkük Sorunu” gibi birçok soruna yol açmışlardır. Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Kerkük’ün bir Kürt şehri olduğunu iddia ederek kendi bölgelerine bağlanmasını istemektedir. Başlangıçta Irak’taki durum Kürtlerin lehine seyretmiş, ancak daha sonra bu sürecin işlemesinin hiç de kolay olmayacağı zamanla anlaşılmıştır. Başta “Kerkük Sorunu” olmak üzere, Diyale bölgesinde Hanekin sorunu 2 ve petrol yasası sorunu 3 Kürtlerle Bağdat Hükümeti arasındaki en önemli sorunlar olarak baş göstermiştir. Başta petrol yasası 
olmak üzere, Kürtler ile Maliki hükümeti birçok meselede ters düşmüştür.4 
Bu nedenle, Irak’taki siyasi süreç ve dengeler değiştiği gibi, bölge dinamiklerinin taşları da yerinden oynamıştır. 

Bütün bu gelişmeler ışığında, Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra ABD’nin Saddam yönetimine ve bölge ülkelerine karşı kullandığı ‘Kürt kartının’, Irak’ın işgaliyle son bulduğu ve bunun yerine PKK terör örgütünün geçtiği söylenebilir. ABD, bu iki kartı hem Irak’taki Araplar ile Türkmenlere karşı masaya koymuş, hem de başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine yönelik psikolojik bir tehdit unsuru olarak kullanmıştır ve halen de kullanmaktadır. 

2. ABD SONRASI KYB VE KDP STRATEJİSİ 

2003 Irak işgalinden sonra, her iki Kürt partisi (KYB-KDP), alelacele yıllardır ayrı olan Kuzey Irak yönetimini birleştirme kararı almıştır. Talabani ve Barzani arasında “İyi İlişkiler ve Dostluk Anlaşması” imzalanmıştır. Bu ikilinin aslında bölgedeki konjonktüre göre, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ mantığıyla hareket ederek, böylesi bir anlaşma yoluna gittiği söylenebilir. Zira Talabani ve Barzani partileri arasındaki anlaşmalara bölge halkının bile şüpheyle yaklaştığı izlenmektedir. Çünkü Irak’ın işgali sonrası gerek ülkedeki iç dinamikler, gerek komşu ülkelerden gelen tehdit algılamaları, her iki Kürt partisinin birleşmesine imkân sağlamıştır. 

Kürtlerin (Talabani ve Barzani) böylesi bir birleşmeyi gerçekleştirmesindeki en önemli etken, yıllardır ‘‘güvenli bölge’’ adı altında elde ettikleri siyasi, askeri, ekonomik ve sosyo-kültürel yapıyı elde tutmuş olmalarıdır.5 Eğer Irak, ABD tarafından işgal edilmeseydi, bugün Kuzey Irak’taki KYB ve KDP partilerinin birbirleriyle olan güç mücadeleleri devam ederdi. Bu nedenle, bugün KYB ve KDP arasında kurulan münasebetin yalnızca kuzey yönetimindeki iktidarı bir başkasına kaptırmama anlamına geldiği düşünülmektedir. 

Bu çerçevede Türkiye ile Irak’ın kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin ilişkileri değerlendirildiğinde, üç temel sorunun üzerinde durmak gerekir. 
 
2.1. PKK Terör Örgütü Sorunu 

ABD’nin Irak’ı işgal etmesi öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart tezkeresini reddetmesi Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin konumunu güçlendirmiştir. Tezkere sonrasında ABD’nin Irak’ta ve Ortadoğu’da bir numaralı müttefiki haline gelen Kürt yönetimi, bu vesileyle Irak’ta etkinliğini artırmıştır. Irak’ı işgal eden ABD, ilk önce Türkiye’ye tezkere faturasını çıkarmaya kalkışmıştır ki bu cezanın en kolay yolu PKK terör örgütünün Türkiye’ye yönelik faaliyetlerine göz yummaktır. Ardından 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye kentinde görev yapan Türk askerlerine yönelik, ABD ve Peşmerge güçleri tarafından 11 Türk askerinin gözaltına alınması ve düzenlenen operasyon, Türk tarihine "Çuval Olayı" olarak 
geçmiştir.6 Dahası Türkiye’de meydana gelen terör saldırılarının artış göstermesi ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin tehditkâr söylemleri had safhaya varmıştır. 

Sınır komşusunda PKK terör örgütünün barınması neticesinde, Irak Türkiye için artık komşudan çok bir tehdit merkezi haline gelmiştir. 

PKK’nın Kuzey Irak’ta yuvalanması, Türkiye-Irak ilişkilerinde gerilime sebep olmuştur. ABD ve Kürtler, PKK terör örgütünü kullanarak, Türkiye’nin terörle mücadele konusuyla meşgul olmasını, Irak’ta etkisizleştirilmesini sağlamaya çalışmıştır. 

2.2. Türkmen Faktörü 

1990 yılından sonra Kuzey Irak’ta, 36. paralelin kuzeyi olarak adlandırılan güvenli bölgede, Türkiye ile ilişkiler iyi olmasına rağmen zaman zaman Türkmen parti ve kuruluşlarına KDP güçleri tarafından saldırılar düzenlenmiştir. Türkiye ise, bu saldırıları Barzani ve Talabani’yi Ankara’ya çağırarak diyalog yoluyla engellemeye çalışmıştır. Türkmenler bu dönemde gerek Türkiye-Irak, gerek Türkiye-Kürt Yönetimi ilişkilerinde önemli bir faktördür.7 Bununla birlikte Türkmenler bu özelliklerini ancak Irak’ın işgaline kadar koruyabilmiştir. 1 Şubat 2005 tarihinde dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Irak'taki herkesin Türklerin akrabası olduğunu belirtmiştir.8 ABD sonrası Irak-Türkiye münasebetlerine bakıldığında, Ankara’nın Irak’ın tümünde “akrabalık” politikası ilan etmesi Kürtleri az da olsa rahatlatmış, böylece Kürt yönetimi, Türkmenlere karşı daha baskıcı bir tavır sergilemeye başlamıştır. 

Özellikle ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte, Irak Türkmen Cephesi (ITC) karargâhının süratle Kerkük’e taşınması Türkmenlerin konumu açısından büyük bir hata teşkil etmiştir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi ITC’nin Erbil’den taşınması, Kuzey Irak Kuzey Yönetimi’nin (KIKY) arzularından biri olarak görülebilir. Zira ITC’nin, Erbil’den taşınması demek, Türkiye’nin ve Türkmenlerin bölge üzerindeki etkisini kaybetmesi demektir. Bir diğeri ise, ITC silahlı gücü olmamasına rağmen Türkiye’nin gücünü kuzeydeki Kürtlere yansıtmaktaydı. Başka bir deyişle, ITC’nin 
Erbil’de varlığı deyim yerindeyse, Kürt yönetiminin kolunda “kelepçe” özelliğini taşımaktaydı. Ayrıca 2005 yılından bu yana, Erbil kentinde ITC tüm bina ve kuruluşlarına Barzani yönetimi tarafından el konulmuştur. Türkiye’nin, son dönemlerde Kürt yönetimiyle ilişkisinin olumlu yolda ilerlemesine rağmen KDP’nin el koyduğu ITC büroları iade edilmemiş, sadece ITC’nin Temmuz 2011 tarihinden bu yana Erbil’de faaliyet göstermesine ve yeniden büro açmasına izin verilmiştir.9 Ayrıca KYB ve KDP, ITC’ye alternatif olarak, kendi yönetimi altında Türkmen partileri kurmuş ve onları desteklemiştir. 

Irak’ta, genel olarak Türkmenlere yönelik politikalara bakıldığında, bu politikaların Türkiye-Irak ilişkileriyle bağlantılı olarak yürütüldüğü görülmektedir. Hâlbuki Türkmenler, Irak’ın üçüncü unsurudur. Bölgedeki seçimler sırasında kaydedilen verilere göre, Kuzey Irak’taki (Erbil, Süleymaniye ve Dohuk vilayetleri) genel nüfusun 4 milyon 800 bin olduğu tahmin edilmektedir. Kuzeydeki Türkmen nüfusu ise, yaklaşık 450 bin civarındadır. Ancak 25 Temmuz 2009 tarihinde Kuzey Irak’taki seçimlerde Türkmenler yüzde 1,5 oy oranı elde etmişlerdir. Bu oran, yaklaşık 31 bine tekabül etmektedir.10 Bu durumun Türkmenlerin Irak’taki gerçek sayısını gizlemeye yönelik bir oyun olduğu düşünülebilir. 

Ayrıca Türkmenler, Kuzey Irak’ta Kürtlerden sonra ikinci unsur olarak bilinmekte ve Kürt yetkililer de bu gerçeği verdikleri demeçlerle kabul etmektedir. Son seçimlerde Türkmenler ITC dışında, Kürt Yönetimi Parlamentosu’na beş vekille girmiştir. Bu bağlamda seçimleri Türkmenler açısından iki noktada değerlendirmek mümkündür: Birincisi, Türkmenler, bölge yönetimi ve uluslararası topluma karşı varlıklarını resmen ispatlamıştır. Üstelik gelecekte bölgedeki yönetime talip olma hakkını da yakalamıştır. Bir diğeri ise Türkmenler, Kerkük konusunda ortak idare 
dışında hiçbir çözümün gerçekleşemeyeceğini göstermiştir. 

***

28 Mart 2017 Salı

SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ BÖLÜM 3



  SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ BÖLÜM 3



ORTADOĞU’DA BARIŞ VE İRAN’IN NÜKLEER TEKNOLOJİSİ 

BİLGE ADAMLAR STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 



Bu bölümde Ortadoğu barışı ve İran’ın nükleer teknolojisi üç farklı soru ile ölçülmüştür. 

Ortadoğu’da barışı en çok tehdit eden ülke sorgulandığında: %66,3 ile İsrail ve %19,6 ile ABD en çok öne çıkan iki ülke konumundadır. İran’ı barış için tehdit 
olarak görenlerin oranı ise %3,5’te kalmaktadır. 

Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde: 

. Ortadoğu barışı için İsrail’i öncelikli tehdit olarak görenlerin oranı %78,4 ile AKP seçmeni ve %69,7 ile Sünni inanca sahip kişiler arasında en yüksek düzeydedir. Bu konudaki en düşük oran ise %30,8 ile BDP seçmeni arasındadır. 
. Ortadoğu barışı için ABD’yi tehdit olarak görenler en yüksek oranda %38,5 ile BDP seçmeni, %34,8 ile CHP seçmeni ve %35,5 ile Aleviler arasındadır. 
. İlginç bir bulgu ise, BDP seçmeninin Ortadoğu barışı için %15,4 oranında Türkiye’yi tehdit olarak görmesidir. 


Sizce Ortadoğu’da barışı en çok tehdit eden ülke/yönetim hangisidir? (%) 

Sizce İran sahip olduğu nükleer teknolojiyi gelecekte silaha dönüştürecek mi? 

İran’ın nükleer teknolojisi sorgulandığında; İran’ın sahip olduğu nükleer enerjiyi gelecekte silaha dönüştüreceğine inananlar %78,8 gibi yüksek bir orandır. 

Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde; bu konuda farklı demografik gruplar arasında önemli bir farklılaşma ve kırılmanın 
olmadığı görülmektedir. 


Sizce İran sahip olduğu nükleer teknolojiyi gelecekte silaha dönüştürecek mi? (%) 


Evet Dönüştürecek 
Hayır Dönüştürmeyecek 



Nükleer silahlara sahip bir İran Türkiye için tehdit midir? 


Evet Tehdittir; 59,4 

Hayır Tehdit Değildir; 40,6 


Nükleer silahlara sahip bir İran sorgulandığında; örneklemin %59,4’ü nükleer silahlara sahip bir İran’ı Türkiye için tehdit olarak görmektedir. 
Bu konudaki tehdit algısı en yüksek grup ise %68,9 ile CHP seçmenidir. 

Nükleer silahlara sahip bir İran Türkiye için tehdit midir? () 




 TÜRKİYE’NİN ETKİ SAHASI VE MUHTEMEL ÇATIŞMA ALANLARI 


Bu bölümde Türkiye’nin etki ve ilgi alanları ile muhtemel çatışma alanları iki farklı soru ile ölçülmüştür. 

Türkiye için en muhtemel çatışma/savaş tehlikesi sorgulandığında: %41,9 ile Türk-Kürt iç savaşı, %14,5 ile Türkiye-Suriye çatışması, %9,6 ile Türkiye-İsrail 
çatışması ve %9 ile Türkiye-Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi çatışması öne çıkmaktadır. 

Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde: 

. Türk–Kürt iç savaşı Alevilerle birlikte, CHP-MHP ve BDP seçmenince %46-56 aralığında daha fazla öne çıkarılırken, bu çatışmaya en az ihtimal veren parti 
seçmeni %34,1 ile AKP’lilerdir. 
. Türkiye-Suriye çatışması ise Suriye’ye sınır illerde yaşayanlar ve BDP seçmenince diğer gruplara göre daha fazla öne çıkarılmaktadır (%30,8 ve %26,9). 

Türkiye için en muhtemel çatışma/savaş tehlikesi hangisidir: 

Türkiye etki ve ilgi alanındaki hangi ülkelere ve sorunlarına müdahil olmalıdır? (%) 




Bu soru ile Türkiye’nin algılanan muhtemel etki ve ilgi alanları ortaya konulmaya çalışılmıştır. 



Kişiler tarafından, Kıbrıs ve müteakiben Kuzey Irak Türkiye’nin müdahil olması gereken en önemli etki alanı içinde tanımlanmaktadır. 
Ege Adaları ve Suriye bu iki alanı takiben gelmektedir. 
Bunun yanında Balkanlar, Gürcistan ve Afganistan Türkiye’nin müdahil olması gereken ülke ve bölgeler arasında en gerilerde kalmaktadır. 
Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması müteakip tabloda verilmiştir. 





EK- UYGULANAN ANKET FORMU 

23 sorudan oluşan ve en fazla 5 dakikanızı alacak bu anket formu, Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu politikasına ışık tutmak amacıyla Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) tarafından hazırlanmıştır. Genel eğilim ve algıları ortaya koymayı amaçlayan anketten elde edilen veriler kişisel olarak değerlendirilmeyecek ve bu anlamda hiç kimse ile paylaşılmayacaktır. Araştırma sonuçları iki hafta içinde www.bilgesam.org adresinde yayımlanacaktır. Emek ve katkılarınız için teşekkür ederiz. 

1. Hükümetin Suriye Politikasını: 

a. Doğru Buluyorum 
b. Yanlış Buluyorum 

2. Türkiye Suriye’deki muhalif gruplara: 

c. Destek Olmalıdır 
d. Destek Olmamalıdır 

3. Türk uçağının düşürülmesi olayında Türkiye’nin tavrı ne olmalıydı: 

a. Türkiye’nin mevcut tavrı doğruydu 
b. Türkiye Suriye’nin hava savunma sistemlerini havadan vurmalıydı 
c. Türkiye Suriye’ye savaş ilan etmeliydi 
d. NATO desteğini de alarak Suriye’ye askeri müdahalede bulunmalıydı 
e. Fikrim Yok 

4. Türk uçağının düşürülmesi olayı Türkiye’nin imajını: 

a. Olumsuz Etkilemiştir 
b. Olumsuz Etkilememiştir 

5. Suriye’deki şiddet olaylarına karşı Türkiye’nin tavrı ne olmalıdır.

a. Suriye’nin iç sorunudur, bizi ilgilendirmez. 
b. Sorunun görüşmeler yoluyla çözümünü desteklemelidir. 
c. Suriye’ye uluslararası bir askeri müdahaleyi desteklemelidir. 
d. Fikrim Yok 

6. Suriye’ye karşı muhtemel bir askeri müdahalede Türkiye’nin rolü ne olmalıdır? 

a. Suriye’ye karşı hiçbir askeri operasyona katılmamalı ve bu operasyonları desteklememelidir. 
b. BM veya NATO şemsiyesi altında düzenlenebilecek operasyonlara sadece destek vermelidir. 
c. BM veya NATO şemsiyesi altında düzenlenebilecek operasyonlara muharip güçleri ile bizzat katılmalıdır. 
d. Suriye’ye karşı tek başına askeri müdahalede bulunmalıdır. e. Fikrim Yok 


 7. Suriye’deki çatışma ortamı en çok hangi ülkenin işine yaramaktadır: 

a. Esad Yönetiminin 
b. Türkiye’nin 
c. ABD’nin 
d. Rusya’nın 
e. İran’ın 
f. İsrail’in 
g. Çin’in 

8. Suriye’ye yönelik uluslararası bir askeri müdahale (Birden fazla cevap işaretlenebilir): 

a. Suriye halkının menfaatlerine hizmet eder. 
b. Türkiye’nin menfaatlerine hizmet eder. 
c. Ortadoğu’da barış ve huzura hizmet eder. 
d. Batılı emperyal devletlerin menfaatlerine hizmet eder. 
e. Fikrim Yok 

9. Sizce Ortadoğu’da barışı en çok tehdit eden ülke/yönetim hangisidir: 

a. İran 
b. İsrail 
c. Türkiye 
d. ABD 
e. Irak Merkezi Yönetimi 
f. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi 
g. Esad Yönetimi 
h. Hamas 

10. Suriye’de Esad düşerse Suriye parçalanır mı? 

a. Evet Parçalanır 
b. Hayır Parçalanmaz 

11. Suriye parçalanırsa kuzeyinde bir Kürt devleti kurulur mu? 

a. Evet Kurulur 
b. Hayır Kurulmaz 

12. Suriye’de kurulacak bir Kürt devleti Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile birleşir mi? 

a. Evet Birleşir 
a. Hayır Birleşmez 

13. Sizce İran sahip olduğu nükleer teknolojiyi gelecekte silaha dönüştürecek mi? 

a. Evet Dönüştürecek 
b. Hayır Dönüştürmeyecek 

14. Nükleer silahlara sahip bir İran Türkiye için tehdit midir? 

a. Evet Tehdittir 
b. Hayır Tehdit Değildir 

15. Türkiye için en muhtemel çatışma/savaş tehlikesi hangisidir: 

a. Türk - Kürt İç Savaşı 
b. Türkiye – Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Çatışması 
c. Türkiye – Suriye Çatışması 
d. Türkiye – Yunanistan / Kıbrıs Rum Kesimi Çatışması 
e. Türkiye – İsrail Çatışması 
f. Türkiye – İran Çatışması 
g. Türkiye – Ermenistan Çatışması 
h. Türkiye – Rusya Çatışması 
i. Türkiye – ABD Çatışması 
j. Hiçbirisi 

16. Türkiye etki ve ilgi alanındaki hangi ülkelere ve sorunlarına müdahil olmalıdır 

a. (Birden fazla cevap işaretlenebilir): 
b. Kuzey Irak 
c. Suriye 
d. Dağlık Karabağ 
e. Afganistan 
f. Gürcistan-Osetya-Abhazya 
g. Kıbrıs 
h. Ege Adaları 
i. Balkanlar 
j. Filistin – Gazze 

17. Öğrenim Durumunuz: 

a. İlkokul Mezunu (5 yıllık) 
b. İlköğretim Mezunu (8 yıllık) 
c. Lise Mezunu 
d. Üniversite Mezunu (Ön lisans-Lisans) 
e. Yüksek Lisans – Doktora 

18. Cinsiyetiniz: 

a. Kadın 
b. Erkek 

19. Yaşınız: 

a. 18-29 
b. 30-39 
c. 40-49 
d. 50 yaş ve üzeri 

20. 2011 Genel Seçimlerinde oy verdiğiniz siyasi parti 

a. AKP 
b. CHP 
c. MHP 
d. BDP 
e. Diğer 

21. Etnik Kökeniniz 

a. Türk 
b. Kürt 
c. Zaza 
d. Arap 
e. Diğer 

22. Mezhebiniz 

a. Hanefi 
b. Şafii 
c. Alevi 
d. Diğer 

23. İkamet ettiğiniz İl: …… (Listeden seçmeli olabilir) 


BİLGESAM YAYINLARI 

Kitaplar 

Çin Yeni Süper Güç Olabilecek mi? Güç, Enerji ve Güvenlik Boyutları 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Değişen Dünyada Türkiye'nin Stratejisi 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Türkiye'nin Bugünü ve Yarını 

E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN 

Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu Politikası 

E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN 

Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Bildiri Kitabı 

Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

IV. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi ve Sergisi Bildiri Kitabı 

Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

Selected Articles of Hydrogen Phenomena 

Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

Özgür, Demokratik ve Güvenli Seçim 

Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Terörle Mücadele Stratejisi (Bilge Adamlar Kurulu Raporu ) 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Türkiye’de Kürtler ve Toplumsal Algılar 

Dr. Mehmet Sadi BİLGİÇ 

Dr. Salih AKYÜREK 

Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI  


Raporlar 

Rapor 1: Küresel Gelişmeler ve Uluslararası Sistemin Özellikleri 
Prof. Dr. Ali KARAOSMANOĞLU 

Rapor 2: Değişen Güvenlik Anlayışları ve Türkiye’nin Güvenlik Stratejisi 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Rapor 3: Avrupa Birliği ve Türkiye 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 4: Yakın Dönem Türk-Amerikan İlişkileri 
Prof. Dr. Ersin ONULDURAN 

Rapor 5: Türk-Rus İlişkileri Sorunlar-Fırsatlar 
Prof. Dr. İlter TURAN 

Rapor 6: Irak'ın Kuzeyindeki Gelişmelerin Türkiye'ye Etkileri 
E. Büyükelçi Sönmez KÖKSAL 

Rapor 7: Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme 
Prof. Dr. Fuat KEYMAN 

Rapor 8: Türkiye'de Bağımsızlık ve Milliyetçilik Anlayışı 
Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN 

Rapor 9: Laiklik, Türkiye'deki Uygulamaları Avrupa ile Kıyaslamalar Politika Önerileri 
Prof. Dr. Hakan YILMAZ 

Rapor 10: Yargının İyileştirilmesi/Düzeltilmesi 
Prof. Dr. Sami SELÇUK 

Rapor 11: Yeni Anayasa Türkiye’nin Bitmeyen Senfonisi 
Prof. Dr. Zühtü ARSLAN 

Rapor 12: Türkiye'nin 2013 Yılı Teknik Vizyonu 
Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

Rapor 13: Türkiye-Ortadoğu İlişkileri 
E. Büyükelçi Güner ÖZTEK 

Rapor 14: Balkanlarda Siyasi İstikrar ve Geleceği 
Prof. Dr. Hasret ÇOMAK, Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 

Rapor 15: Uluslararası Politikalar Ekseninde Kafkasya 
Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Rapor 16: Afrika Vizyon Belgesi 
Hasan ÖZTÜRK 

Rapor 17: Terör ve Terörle Mücadele 
M. Sadi BİLGİÇ 

Rapor 18: Küresel Isınma ve Türkiye'ye Etkileri 
Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 

Rapor 19: Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi 
M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK 
Doç. Dr. Mazhar BAĞLI, Müstecep DİLBER 
Onur OKYAR 

Rapor 20: Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratikleşme, Siyasi ve Sosyal Dayanışma Açılımı 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 21: Türk Dış Politikasının Bölgeselleşmesi 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 22: Alevi Açılımı, Türkiye’de Demokrasinin Derinleşmesi 
Doç. Dr. Bekir GÜNAY, Gökhan TÜRK 

Rapor 23: Cumhuriyet, Çağcıl Demokrasi ve Türkiye’nin Dönüşümü 
Prof. Dr. Sami SELÇUK 

Rapor 24: Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 25: Türkiye-Ermenistan İlişkileri 
(Bilge Adamlar Kurulu Raporu) Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Rapor 26: Kürtler ve Zazalar Ne Düşünüyor? Ortak Değer ve Sembollere Bakış 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 27: Jeopolitik ve Türkiye: Riskler ve Fırsatlar 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Rapor 28: Mısır’da Türkiye ve Türk Algısı 
M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 29: ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri 
Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK, Fadime Gözde ÇOLAK 

Rapor 30: Demokratik Açılım ve Toplumsal Algılar 
(Bilge Adamlar Kurulu Raporu) Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 31: Ortadoğu’da Devrimler ve Türkiye 
Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK, Mustafa YETİM, Fadime Gözde ÇOLAK 

Rapor 32: Güvenli Seçim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri 
Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Rapor 33: Silahlı Kuvvetler ve Demokrasi 
Prof. Dr. Ali L. KARAOSMANOĞLU 

Rapor 34: Terör Önleme Birimleri 
Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Rapor 35: İran, Şii Hilali ve Arap Baharı 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Emin SALİHİ 

Rapor 36: Yeni Anayasadan Toplumsal Beklentiler 
BİLGESAM 

Rapor 37: Etnik Çatışma Teorileri Işığında Dağlık Karabağ Sorunu 
Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ, Elnur İSMAYILOV 

Rapor 38: Çağcıl Hukuk Sistemlerinde ve Türkiye’de Tutuklama 
(Bilge Adamlar Kurulu Raporu) 

Rapor 39: Afrika’da Türkiye ve Türk Algısı 
BİLGESAM 

Rapor 40: Kaos Senaryolarının Merkezinde İran 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Bilgehan EMEKLİER 

Rapor 41: Ermenistan’da Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 42: Yasa dışı Göç ve Türkiye 
(Bilge Adamlar Kurulu Raporu) 
Emine AKÇADAĞ 

Rapor 43: Kırgızistan’da Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 44: Kazakistan’da Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 45: Çatışma Çözümü ve Türkiye’de Kürt Meselesi 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Erdem KAYA 

Rapor 46: Afganistan’ da Sivil Ölümleri 
Dr. Salih AKYÜREK, Nursema KIBRIS, Dilara ÜNAL 

Rapor 47: İran Nükleer Krizinin Türkiye’ye Olası Etkileri 
(Bilge Adamlar Kurulu Raporu) 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Bilgehan EMEKLİER 

Rapor 48: Çağcıl Hukuk Sistemleri ve Türkiye’de İşkence 
Erkam MALBELEĞİ 

Rapor 49: Balkanlarda Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK 


Demokratikleşme ve Sosyal Dayanışma Açılımı 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 

İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Sonuç Raporu 
BİLGESAM 

İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2011) Sonuç Raporu 
BİLGESAM 



Dergiler 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 1, Sayı 1, Güz 2009 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 2, Bahar 2010 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 3, Güz 2010 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 4, Bahar 2011 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 5, Güz 2011 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012 


Söyleşiler 

Bilge Söyleşi-1: Türkiye-Azerbaycan İlişkileri 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Elif KUTSAL 

Bilge Söyleşi-2: Nabucco Projesi 
Arzu Yorkan ile Söyleşi 
Elif KUTSAL, Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-3: Nükleer İran 
E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN ile Söyleşi 
Elif KUTSAL 

Bilge Söyleşi-4: Avrupa Birliği 
Dr. Can BAYDAROL ile Söyleşi 
Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-5: Anayasa Değişikliği 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Merve Nur SÜRMELİ 

Bilge Söyleşi-6: Son Dönem Türkiye-İsrail İlişkileri 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK ile Söyleşi 
Merve Nur SÜRMELİ 

Bilge Söyleşi-7: BM Yaptırımları ve İran 
Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI ile Söyleşi 
Sina KISACIK 

Bilge Söyleşi-8: Füze Savunma Sistemleri ve Türkiye 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-9: Gelişen ve Değişen Türk Deniz Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 
E. Oramiral Salim DERVİŞOĞLU ile Söyleşi 
Emine AKÇADAĞ 

Bilge Söyleşi-10: Soru ve Cevaplarla Yeni Anayasa 
Kasım ESEN ile Söyleşi 
Özdemir AKBAL 

Bilge Söyleşi-11: Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 
E. Hv. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile Söyleşi 
Emine AKÇADAĞ 

Bilge Söyleşi-12: Arap Baharı Süreci, Mısır Seçimleri, Türkiye-Suriye Krizi 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Ali SEMİN 


***

SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ BÖLÜM 2


 SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ BÖLÜM 2


BİLGE ADAMLAR STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 



2. HÜKÜMETİN SURİYE POLİTİKASINA BAKIŞ 



Bulgulara göre, Türkiye’nin Suriye politikasını doğru bulanların oranı %45 düzeyindedir. Suriye politikalarına bakış demografik profile göre farklılık göstermektedir. Bu farklılaşma şu şekilde özetlenebilir: 

. Kürtlerin Hükümetin Suriye politikasına bakışı (%48,8) Türklere göre (%44,9) daha olumludur. 
. Suriye’ye sınır ve yakın illerde ikamet edenlerin Suriye politikasına bakışı (%46,2) ile diğer illerde ikamet edenlerin bakışı (%44,9) benzerdir. 
. Sünnilerin Hükümetin Suriye politikasına bakışı (%49,4) Alevilere göre (%14,5) çok daha olumludur. 
. Lise mezunları diğer öğrenim düzeylerine göre Suriye politikasını %55,1 ile daha olumlu algılamaktadır. 
. Suriye politikalarına en olumlu bakış %70 ile AKP seçmeninde iken en olumsuz bakış %7,7 ile BDP seçmeni arasındadır. CHP seçmeninin bakışı %14,4 ile ve MHP seçmeninin bakışı %22,1 ile yine oldukça olumsuzdur. 




*Örneklem sayısı 30’un altındadır 






Örneklemin sadece 40,9’u Türkiye’nin Suriye’deki muhalif gruplara destek olması gerektiği görüşündedir. Suriye’deki muhalif gruplara destek konusundaki görüşler demografik profile göre farklılık göstermektedir: 

. Türkiye’nin Suriye’deki muhalif gruplara destek olması görüşü Kürtler arasında (%53,7) Türklere göre (%40,5) daha fazla destek bulmaktadır. 
. Suriye’ye sınır ve yakın illerde ikamet edenlerin muhalif gruplara desteğe bakışı (40,4) diğer illerde ikamet edenlerle (%40,9) aynı düzeydedir. 
. Sünniler muhalif gruplara desteğe (%44,3) Alevilere göre (%17,7) çok daha olumlu bakmaktadır. 
. Muhalif gruplara destek konusundaki görüşler öğrenim durumuna göre anlamlı farklılaşmamaktadır. 
. Suriye’deki muhalif gruplara destek olunması görüşü %60,2 ile AKP seçmeni arasında en yüksek desteği bulurken CHP-BDP ve MHP seçmeni arasında %17-31 aralığında çok daha düşük bir destek bulmaktadır. 





Türkiye Suriye’deki Muhalif Gruplara Destek Olmalıdır / Olmamalıdır (%). 


TÜRK UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİ 


Türk uçağının düşürülmesi olayına tepki olarak Türkiye’nin tavrı sorgulandığında; örneklemin %46,4’ü Türkiye’nin sergilediği mevcut tavrı doğru bulurken, toplamda %38,7’lik bir kesim farklı şekillerdeki askeri müdahaleyi savunmuştur. Bu konuda fikri olmayan %14,9’luk kesim dikkate alınmadığında çoğunluğun (yaklaşık %53) Türkiye’nin mevcut tavrını desteklediği görülmektedir. Bu noktada bir askeri müdahale seçeneğini destekleyenlerin oranının da %45 ile hiç de küçümsenmeyecek düzeyde olduğunun vurgulanması gerekmektedir. 

Genel olarak bakıldığında tüm farklı gruplarda, Suriye’ye karşı bir askeri müdahale seçeneği içinde; “Türkiye’nin Suriye’ye savaş ilan etmesi” %1-8 aralığında bir destek bulurken, “Türkiye’nin Suriye’nin hava savunma sistemlerini vurması” ve “Türkiye’nin NATO desteğini de alarak askeri müdahalede bulunması” görüşlerinden her biri genel olarak %15-26 
aralığında destek görmüştür. 

Bu konudaki görüşler de örneklemin demografik profiline göre farklılık göstermektedir: 

. Uçak düşürülmesi olayında Türkiye’nin mevcut tavrını destekleme oranı Türkler ve Kürtler arasında %46 ile aynı düzeyde olmakla birlikte, Türklerin %39,2 ile bir askeri müdahaleye Kürtlere göre (%29,3) daha sıcak baktığı söylenebilir. 
. Suriye’ye sınır ve yakın illerde ikamet edenler, Türkiye’nin mevcut tavrını %53,8 ile diğer illerde ikamet edenlere göre (%46) daha doğru bulmaktadır. 
. Sünniler Türkiye’nin mevcut tavrını %49 ile Alevilere göre (%24,2) daha olumlu bulmaktadır. 
. Uçak düşürülmesi olayında Türkiye’nin mevcut tavrı %58 ile AKP seçmeni arasında en yüksek desteği bulurken CHP-BDP ve MHP seçmeni arasında bu destek %33-38 aralığındadır. CHP ve MHP seçmeni arasında; askeri müdahale seçeneğinin - fikri olmayanlar dikkate alınmadığında- %60’lar düzeyinde ve çok daha fazla destek bulduğu ve bu iki partinin bu noktada benzeştiği görülmektedir. 

Türk uçağının düşürülmesi olayında Türkiye’nin tavrı ne olmalıydı? (%) 









Türk uçağının düşürülmesi olayı Türkiye’nin imajını… 




Türk uçağının düşürülmesi olayının Türkiye’nin uluslararası imajına etkisi sorgulandığında; her üç kişiden ikisi (%65,1) bu olayın Türkiye’nin imajını olumsuz etkilediğine inanmaktadır. 

Bu konudaki görüşler örneklemin demografik profiline göre çok fazla bir farklılık göstermemektedir. “Türk uçağının düşürülmesi olayının Türkiye’nin uluslararası imajını olumsuz etkilemiştir” görüşü en yüksek oranda desteği %70-73 düzeyi ile CHP ve MHP seçmeninden almıştır. AKP’ye Suriye politikalarında en yüksek desteği veren seçmeni bile %60 oranında bu olayın Türkiye’nin imajını olumsuz etkilediğini düşünmektedir. 

Türk uçağının düşürülmesi olayı Türkiye’nin imajını olumsuz etkilemiştir / olumsuz etkilememiştir (%). 





ŞİDDET OLAYLARI VE SURİYE’YE MÜDAHALE 




Suriye’deki şiddet olaylarına karşı Türkiye’nin tavrı sorgulandığında; %43,4 ile en büyük kitlenin sorunun görüşmeler yoluyla çözülmesi, örneklemin %32,7’si bu konunun Suriye’nin iç sorunu olduğu ve Türkiye’yi ilgilendirmediği ve 21,8’lik bir kesim ise uluslararası askeri müdahale görüşünü desteklemiştir. 

Bu konudaki görüşler de örneklemin demografik profiline göre farklılık göstermektedir: 


. Genelde %32,7’lik bir destek bulan “Suriye’deki şiddet olaylarının ülkenin iç sorunu olduğu ve Türkiye’yi ilgilendirmediği” görüşü en büyük desteği %51,6 ile Alevilerden, %49,6 ile CHP seçmeninden ve %45 ile MHP seçmeninden almaktadır. En az destek ise %17,1 ile Kürtlerden gelmektedir. 
. “Türkiye’nin sorunun görüşmeler yoluyla çözümünü desteklemesi” görüşü ise en büyük desteği %61,5 ile BDP seçmeninden ve %56,1 ile Kürtlerden bulmaktadır. 
. “Türkiye’nin Suriye’ye uluslararası bir askeri müdahaleyi desteklemesi” görüşü ise en büyük desteği %31 ile AKP seçmeninden alırken bu konudaki en düşük destek %7,7 ile BDP seçmeni arasındadır. 

Suriye’deki şiddet olaylarına karşı Türkiye’nin tavrı ne olmalıdır? (%) 






Suriye’ye karşı bir askeri müdahalede Türkiye’nin rolü sorgulandığında; insanların %36,8’lik bir kesimi “Türkiye’nin hiçbir askeri operasyona katılmaması ve bu operasyonları desteklememesi” görüşünü savunurken, %38’lik bir kesim “Türkiye’nin BM veya NATO şemsiyesi altında düzenlenecek operasyonlara sadece destek vermesi” görüşünü desteklemektedir. Bu durum, insanların yaklaşık %75’lik bir kesiminin Türkiye’nin Suriye’ye karşı bir askeri müdahalenin içinde fiili olarak yer almaması düşüncesinde olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin Suriye’ye tek başına bir askeri müdahalede bulunması görüşü ise ancak %3,3 gibi çok düşük bir düzeyde destek bulmaktadır. 
Bu konudaki görüşler örneklemin demografik profiline göre farklılık göstermektedir: 

. “Türkiye’nin hiçbir askeri operasyona katılmaması ve bu operasyonları desteklememesi” görüşü en büyük desteği %76,9 ile BDP seçmeninden, %61,3 ile Alevilerden ve %50,7 ile CHP seçmeninden görmektedir. 
. Türkiye’nin Suriye’ye karşı bir askeri müdahalenin içinde fiili olarak yer alması görüşü ise en büyük desteği %28,8 ile AKP seçmeninden bulurken en düşük desteği %7,7 ile BDP seçmeninden bulmaktadır. 

Suriye’ye karşı muhtemel bir askeri müdahalede Türkiye’nin rolü ne olmalıdır? (%) 





Suriye’deki mevcut çatışma ortamının en çok hangi ülkenin işine yaradığı sorgulandığında: %38,3 ile ABD, %38,1 ile İsrail ve %14,1 ile Rusya bu çatıma ortamından en çok yararlanan ilk üç ülke olarak öne çıkmaktadır. Bu üç ülkeyi işaret edenlerin toplam oranı yaklaşık %90’dır. 

Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde: mevcut çatışma ortamının en çok hangi ülkenin işine yaradığı sorusunda, CHP, BDP ve MHP seçmeni %50-60 aralığında öncelikle ABD’yi işaret ederken, AKP seçmeni %45,9 ile öncelikle İsrail’i işaret etmektedir. 






Batılı Emperyal devletlerin menfaatlerine hizmet eder.

Suriye Halkının menfaatlerine hizmet eder.

Ortadoğu’da Barış ve huzura  hizmet eder. 

Türkiye’nin Menfaatlerine hizmet eder. 

Suriye’ye Yönelik uluslararası bir askeri müdahale 




Suriye’ye yönelik bir askeri müdahalenin en çok hangi ülkenin çıkarına hizmet edeceği, aynı soru içinde dört şıklı olarak ve birden fazla cevap işaretlenebilecek 
şekilde sorgulanmıştır. 

Bulgulara göre; insanların %72’si bu soruya cevap olarak batılı emperyal güçleri işaret etmektedir. 
Bir uluslararası askeri müdahalenin Suriye halkının menfaatlerine hizmet edeceğine inananlar %27,5’te kalırken aynı soruda Ortadoğu barışı ve Türkiye’nin menfaatleri son iki sırada gelmektedir. 

Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde: “müdahalenin batılı emperyal devletlerin menfaatlerine hizmet edeceği” görüşü en yüksek desteği %80-88 aralığında Alevilerden ve sırasıyla CHP, BDP ve MHP seçmeninden almaktadır. Aynı görüş AKP seçmeninden ise %63,2 oranında 
destek bulmaktadır. 

Suriye’ye yönelik uluslararası bir askeri müdahale… 



Suriye halkının menfaatlerine hizmet eder 

Türkiye’nin menfaatlerine hizmet eder 

Ortadoğu’da barış ve huzura hizmet eder 

Batılı emperyal devletlerin menfaatlerine hizmet eder 


Evet Parçalanır; 44,6 

Hayır Parçalanmaz; 55,4 



SURİYE’NİN PARÇALANMASI VE MUHTEMEL SONUÇLARI 


Suriye’de Esad düşerse Suriye parçalanır mı? 

Evet Parçalanır; 44,6 

Hayır Parçalanmaz; 55,4 







Suriye’de Esad düşerse Suriye parçalanır mı? (%) 



Esad yönetiminin/rejiminin düşmesinin muhtemel sonuçları bu bölümde üç soru ile ölçülmüştür. Esad’ın düşmesi durumunda Suriye’nin parçalanacağına 
inananların oranı %44,6’dır. 

Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde: Esad’ın düşmesi durumunda Suriye’nin parçalanacağına inananlar BDP seçmeni içinde %69,2 gibi yüksek bir orana çıkarken aynı oran CHP ve MHP seçmeni içinde %56’dır. Aynı oran AKP seçmeni içinde %34,4 ile tüm alt gruplar içinde en alt düzeydedir. 


Suriye parçalanırsa kuzeyinde bir Kürt devleti kurulur mu? 


Evet Kurulur; 58,1 
Hayır Kurulmaz; 41,9 


Suriye’nin parçalanması durumunda kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulacağına inananların oranı %58,1’dir. 

Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde; Suriye’nin parçalanması durumunda kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulacağına 
inananların oranı: 

. Kürtler arasında Türklere göre daha yüksektir (%61 ve %57,4). 
. Alevilerde Sünnilere göre çok daha yüksektir (%75,8-%55,3). 
. Suriye’ye sınır illerde yaşayanlarda diğer illere göre daha yüksektir (%65,4-%57,7). 
. BDP seçmeni içinde %92,3 ile en yüksek düzeyde iken, bu oran CHP seçmeni içinde %73,6, MHP seçmeni içinde ise %65,7’dir. 

En düşük oran ise %46,8 ile AKP seçmenindedir. 

Suriye parçalanırsa kuzeyinde bir Kürt devleti kurulur mu? (%) 





Suriye’de kurulacak bir Kürt devleti Kuzey Irak  Bölgesel Kürt Yönetimi ile birleşir mi? 

Evet Birleşir;  61,8 
Hayır Birleşmez;  38,2 



Suriye’de kurulacak bir Kürt devletinin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile birleşeceğine inananların oranı %61,8’dir. 


Suriye’de kurulacak bir Kürt devleti Kuzey Irak Bölgesel Kürt 
Yönetimi ile birleşir mi? (%) 




Bu konudaki görüşlerin demografik profile göre farklılaşması incelendiğinde; Suriye’de kurulacak bir Kürt devletinin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile birleşeceğine inananların oranı: 

. Kürtler ve Türklerde %61 ile aynı düzeydedir. 
. Alevilerde Sünnilere göre çok daha yüksektir (%66,1 ve %60,4). 
. Suriye’ye sınır illerde yaşayanlar ile diğer illerde yaşayanlarda aynı düzeydedir (%61,9 
ve %59,6). 
. BDP seçmeni içinde %76,9 ile en yüksek düzeyde iken, bu oran CHP seçmeni içinde %72,1 ve MHP seçmeni içinde ise %68,6’dır. En düşük oran ise %53,7 ile AKP seçmenindedir. 


3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***