DOĞAL GAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DOĞAL GAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2017 Cumartesi

Türkiye, ABD, İran ve Barzanistan

Türkiye, ABD, İran ve Barzanistan 


21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                        
Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi
19 Ağustos 2014 Salı

Türkiye, ABD, İran ve Barzanistan 
Şanlı Bahadır Koç 



Olur da Barzani bağımsızlık düğmesine basarsa artık AKP’nin ve onu 
destekleyenlerin  “Kürt politikamızın” başarılıymış gibi davranmaya devam etmesi güçleşecektir. Bir Kürt devleti Türkiye'ye ne yapar? Şu anda Barzani ile 
"aramızın iyi olması" onlarca yıllık önemdeki böyle bir meselede karar alırken 
tek başına belirleyici bir faktör olmamalıdır. Kürt devletinin sorun ve hatta 
ciddi bir tehdit olması için Türkiye toprakları üzerinde hak iddia etmesi 
gerekmez. Bu devlet sadece varlığı, yaratacağı emsal ve çekim gücü ile PKK başta olmak üzere Kürt siyasi hareketinin muhayyile, hesap ve pazarlık pozisyonu üzerinde tehlikeli etkiler yapacaktır.  

Irak’tan kopacak bir Kürt devletine “izin vermek,” destek olmak ve hatta onu 
bazı durumlarda korumak karşılığında Ankara olarak Barzani’den;

1) Türkiye toprakları üzerinde hak iddia etmeyeceği, Türkiye’nin içişlerine 
hiçbir şekilde karışmayacağı,

2) topraklarında PKK varlığına ve onun propaganda, lojistik ve adam devşirme 
gibi faaliyetlerine kesinlikle izin vermeyeceği, hemen değilse bile belli bir 
süre sonunda bölgeyi terketmeyen PKKlıları yakalayarak Türkiye’ye teslim 
edeceği, bazı olağanüstü durumlarda Türkiye’nin PKK’ya yönelik askeri 
operasyonuna izin vereceği,  

3) Türkmenlere “iyi davranacağı” ve onlara çoğunluk oldukları bölgelerde otonomi vereceği ve Ankara’nın bu konuda garantörlüğünü kabul edeceği ve Türkmen bölgesinin petrol gelirinden nüfusu oranında pay alacağı,  eğer dahil olursa Kerkük’ün yeni devlet içinde özel statü sahibi olacağı,

4) yeni devletin Kürt petrolünü dünyaya Türkiye üzerinden pazarlayacağı, bu 
petrolde isterse Türkiye’nin önceliği olacağı, belki Türkiye’ye avantajlı fiyattan petrol değilse bile gaz vereceği,

5) topraklarında üçüncü ülkelerin üslerine yer vermeyeceği,

6) tüketim malları, yatırım, bankacılık, enerji gibi konularda Türk firmalarına 
ayrıcalık vereceği, dış ticaretini Türkiye üzerinden yapacağı gibi konularda 
sözlü ve yazılı garantiler istenebilir ve belki alınabilir de, ama bunların 
bağlayıcılığı ve güvenilirliği ne kadar olur? 

Zamanla Kürtlerin Türkiye’ye olan bağımlılıklarını hafifletmeyeceklerinden ve ona alternatifler bulmayacakların dan emin olunamaz.  
Örneğin, bu yeni Kürt devleti zaman içinde bölgede dengeler ve güvenlik durumu değiştiğinde petrolü Akdeniz’e Suriye üzerinden çıkarmak isteyebilir ve bunda başarılı olursa Ankara’ya verdiği yukarıdaki türden taahhüt ve garantilere bağlı kalmak konusunda daha az istekli hale gelebilir.  

Türkiye güçlü olduğunda bile bunu stratejik olarak “nakde çevirmekte” çok 
başarılı olamayan bir devlettir. Barzani yönetimi ile güç, büyüklük, alternatif 
ve leveraj farklarından kaynaklanan Türkiye lehine asimetrik durum pratikte 
somut kalıcı ve bağlayıcı avantajlara çevrilememiştir. Türkiye’nin K. Irak 
yönetimi ve kurulursa bağımsız devleti üzerindeki etkisi ve leverajı sınırsız 
olmayacaktır. Kaldı ki, Barzani ve Talabani birçok açıdan Ankara’ya ihtiyaç 
duydukları dönemlerde bile Türkiye’deki Kürt meselesi ile ilgili rahatsız edici 
söylem ve uygulamalarda bulunmaktan kaçınmamışlardı. PKK’yı kendi egemenlikleri ve liderliklerine tehdit ve alternatif görmelerine rağmen Kürtler arasındaki siyaset ve iletişimin geldiği nokta itibariyle ona karşı askeri güç kullanmaları artık kolay değildir. Türk sermayesi, boru hatları, enerji pazarı, tüketim malları, gayrı resmi “güvenlik garantisi” gibi şeylere olan ihtiyaç ve hatta bağımlılıklarına bel bağlayarak orada bir Kürt devleti kurulmasının bize zarar vermeyeceğini düşünmek aşırı iyimserlik olur. Barzani ve Talabani ve partileri birçok açıdan problemli liderler olsalar bile Türkiye açısından temel sorun niyetleri, karakterleri ve hatta uygulayacakları politika değil yaratacakları 
emsaldir. Kürt devletinin Türkiye için yaratacağı menfi etkiler dolaylı, 
gecikmeli, yavaş, kademeli ve ilk başta muğlak olacak ve “derinlerden gelecek” 
olmakla beraber bu nedenle daha az gerçek ve daha az önemli olmayacaktır.   

Barzani ile PKK arasında hep bir şüphe, rekabet ve gerilim olacaksa da bu durum ikisi arasında taktik nedenlerle veya "Kürt kamuoyunun baskısı" yüzünden iletişim, işbirliği ve dayanışma olmayacağı anlamına gelmemektedir. Kısa vadede mesela IŞİD ile peşmergeler arasında yaşanabilecek çatışmalara PKK‘nın Barzani yanında katılması bu iki aktör arasında önemli bir emsal ve "duygusal bağ" yaratabilir. Bu tür intra-Kürdist dayanışma örnekleri gelecekte pan-Kürdist dinamiklerin temelini oluşturabilir. Bu tecrübe ve duygular, tepedeki farklılıklar ve güvensizliklere rağmen ileride PKK'ya karşı Kürt bölgesinden popüler düzeyde maddi ve duygusal desteğin eksik olmayacağını düşündürtebilir. 

Son yıllarda "sınırların açılmasıyla" Kürtler arasında iletişim kanalları açılmış, iki ülkenin Kürtleri birbirlerini daha iyi tanımaya başlamıştır. Milliyetçilik ve kendi devletine sahip olma isteği bazen lider ve halklara rasyonel olmayan şeyler yaptırabilir ama yine de Barzani’nin sınırsız olmayan petrol gelirini Türkiye’deki Kürtlerle paylaşmak zorunda olacağı büyük bir Kürdistan’ı istediğini düşünmek doğru olmayabilir. Barzani muhtemelen “Türkiye’deki Kürtler” kartını Ankara’nın kendisine yönelik yaklaşım ve politikasını istediği kıvama sokmanın bir aracı olarak görmektedir. Ama Barzani zenginliğini diğer Kürtlerle paylaşmak istemese bile iç ve Kürtler arası meşruiyeti sağlamak ve PKK’dan kendini sakınmak için “koruma parası” vermek zorunda kalabilir, ki belki zaten şimdi bile veriyordur.

Son dönemde Batı ve hatta Türk kamuoyunda K. Irak yönetimi ile ilgili  sempatik yayınların arttığı görülmektedir. K. Irak yönetiminin başta Türkmenler olmak üzere azınlıklara yönelik karnesi Orta Doğu’nun genelinin altında değildir ama çok üstünde de değildir. “Kürdistan’ın ekonomik başarısı” denen şey de aslında büyük ölçüde Bağdat’tan gelen petrol gelirinin önce KDP ve KYB elitleri arasında paylaşılması ve sonra altyapı harcamalarına yönlendirilmesinden ibarettir. 
Bölgede üretim anlamında önemli bir ilerleme olduğu söylenemez. Yaşanan 
“patlama” büyük ölçüde gayrı-menkul, tüketim malları ithalatı, kısmen Irak’ın 
geri kalanından gelen turizm ve huzur arayan Iraklı sermaye akışı ve esas olarak ilerideki petrol gelirinin yaratacağı düşünülen zenginlik beklentisi üzerine 
bina edilmiştir ve birçok açıdan hadi sanal demeyelim ama kırılgandır. 
K. Irak’ta rüşvet, ahbap-çavuş ilişkilerinin boyutu, başta Barzani olmak üzere bazı ailelerin ekonomik hayattaki hakimiyeti zaten bilinen şeylerdir. Son olarak 
bazen hakkında methiyeler çizilen peşmerge kuvvetlerinin konvansiyonel bir 
askeri çatışmada, elbette karşısındaki rakibe göre değişmekle beraber, çok 
etkili bir performansı olamayabileceği düşünülmelidir. Ancak Iraklı Kürtlerin 
ülkenin geri kalanıyla arasında önemli siyasi, ekonomik ve belki de en önemlisi 
duygusal kopuşlar yaşandığı ise açıktır. Arapça bilen genç Kürtlerin oranı 
yüksek değildir. Bazı kesimlerde ve siyasi elitler arasında daha çok KYB 
kesiminde bağımsızlık yönünde adım atılırsa bunun yol açabileceği zorluklarla 
ilgili endişeler olsa da, duygusal anlamda bağımsızlık yönünde güçlü bir halk 
desteği olduğu da görülmektedir.

Dış politikada neyin büyük, derin, kalıcı ve acil olduğunu sezmek çok önemlidir. 
IŞİD tehlikesini hem içerik ve doğa, hem büyüklük hem de süre (kalıcılık) 
açısından abartmak bizi başta Kürtler olmak üzere değişik aktörlere aslında 
vermemiz gerekmeyen (vermemememiz gereken) ödünler vermeye yönlendirebilir. 

“IŞİD çıktı o zaman tampon olarak Kürt devleti kurulsun” diyenler cahil, aptal 
veya şaşkın değillerse bizi öyle zannediyor olmalılar. “Kim daha ‘kötü’ ise o 
aynı zamanda daha büyük tehdittir” diye düşünmek doğru olmayabilir. IŞİD kalıcı olduğu şüpheli, etrafında onu boğmak için hazır bekleyen dolu düşmanı olan, Sünniler arasında bile uzun va hatta orta vadede destek bulması güç, metotları nedeniyle itici bir örgüt ve tehdittir. Türkiye ve Türklere yönelik eylemlerde bulunmasına karşı tetikte olmak gerekir. Ama IŞİD nedeniyle Kürt devletine razı olmak eve giren fare nedeniyle onu paldır küldür ucuza satmaya benzer. 

Barzani’nin Türkiye’nin Kürt devletine karşı çıkmayacağı ve bunu engellemeye 
çalışmayacağı şeklindeki açıklamaları Ankara’nın bir caydırıcılık başarısızlığıdır 
ve bu vahim durum muğlak ve kuru Dışişleri açıklamalarıyla tamir edilemez. Barzani Türkiye'nin söylem, vücud dili, sessizlik, vurgu, eğilim, mevcut ve geçmiş tatbikat ve inandırıcılığını tarttıktan sonra, birçok başkaları gibi, Ankara‘nın Kürt devletini aktif olarak engelemeyeceği sonucuna varmıştır. 

Hüseyin Çelik’in Financial Times’a Başbakan’a rağmen değilse bile 
ondan habersiz ve izinsiz yapıldığını düşündüğümüz açıklamaları da Ankara’nın bu konudaki kafa karışıklığı ve stratejik berraklık yokluğu ile mesaj disiplini, 
koordinasyon, konsantrasyon ve liderlik zaafının boyutlarını ortaya koymuştur. 
Aslında Çelik’in açıklamaları yüksek düzeyde, açık bir şekilde ve tekrar tekrar 
yalanlansa ve düzeltilse bir fırsata çevrilebilirdi ama Erdoğan’ın dikkat 
eksikliği, seçim endişeleri, girdiği angajmanlar ve partideki Kürt grubuna tam 
hakim olamaması gibi faktörler bu oldu-bittiyi mümkün kılmıştır.

Türkiye’deki liberal-İslamcı-solcu kesimlerde kısmen PKK’yı da içerecek şekilde 
Kürt aktörlere karşı genel bir sempati, kayırma, destek ve avukatlık eğilimi ve 
suçluluk kompleksi olduğunu söylemek haksızlık olmayabilir. Kürt siyasetçilerin 
Türkiye genelinde ve özellikle AKP içinde nüfus ve oy oranlarını aşan derecede 
bir etkiye sahip olduklarını iddia etmek de yanlış olmayabilir. 

Türk sol-liberaller ve bazı İslamcılar yıllarca, 
1) Önce Kürt devletinin mümkün olmadığını ve “evham yapmamamızı”, 
2) Bunu engellemeye çalışmak için bir şey yapmak gerekmediğini, 
3) Sonra, belki bu devletin mümkün olduğunu, 
4) Takiben ama bunu engellemenin mümkün olmadığını, ve nihayet bu devletin kurulursa aslında iyi bir şey olacağını iddia etmişlerdir. Eğer sözkonusu olan hayati bir mesele olmasa bu durum komedi olarak görülebilirdi belki ama konunun ehemmiyeti ve ciddiyeti nedeniyle dramatik veya traji-komik ifadeleri daha uygun olabilir.

ABD

Yıllardır üsler, güvenlik garantileri ve petrol ayrıcalıklarını içeren planlar 
çerçevesinde “ABD Irak’ı bölmek istiyor” diye düşünürken Washington şu anda en azından resmi pozisyon olarak ülkenin birliğinin en büyük dış destekçisi olarak görünmektedir. ABD bu amacından vaz mı geçti? “Numara mı yapıyor?” Zaten hiç istememiş miydi? Obama’dan sonra başka bir başkan bunu tekrar ister ve olayları yine oraya doğru iter mi? ABD’nin Irak’ın bölünmesine ve Kürt devletine karşı çıkması için nedenleri, “düşünce balonları” ve mantık silsilesine dair ihtimaller şöyle özetlenebilir:

1) Kürtler bağımsızlık isterse başkaları da ister, bunun sonu olmaz. Ülkede, bölgede, dünyada ayrılıkçılığı tetikleyebilir, her yer ateş topuna döner, petrol akışı olumsuz etkilenir, kaotik ortamda İran’ın etkisi artabilir ve hatta belki Rusya ve Çin’in bölgeye benim aleyhime olacak şekilde girmeleri sözkonusu olabilir,  

2) “Mükemmel sınırlar” yoktur, sınırları değiştirsen de hep mutlu olmayan azınlıklar olacaktır, bunların bir kısmı da eline silah alıp “dağa çıkar”, istikrar gelmez, 

3) “Musul, Kerkük, Bağdat gibi karışık şehirleri oluk oluk kan akmadan, milyonlarca insanı yerinden etmeden nasıl paylaştıracak ve böleceksin?” 

4) “Şiistan’da İran’ın sadece diplomatik değil  ideolojik etkisi artar, İran’ın etkisi ve belki de fiziki varlığı Suudi sınırına dayanır,  Bahreyn’de rejimin düşebilir,” 

5) “Teröristler kaotik, otoritesiz yerlerde oksijen bulur, Sünnistan El Kaide merkezi haline gelir, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı tehdit eder,” 

6) “Kürtler bize bağımlı ve yük olur, korumak zorunda kalırız, halbuki biz gereksiz savaş ve taahütlerden kaçınmak istiyoruz” 

7) “’ABD böldü’ derler, ülkeyi işgal ederek bunun yolunu açmış güç olarak tarihe geçeriz, bu da ileride bize terör olarak geri döner,” 

8) “Irak’ı birarada tutmak için tüm umutlar bitmiş değil, IŞİD çok ciddi bir tehdit olmakla beraber “saman alevi gibi parlayıp sönebilir”, ve onu pasifize etmek için bölgede herkesin işbirliği gerekir ama ülkenin bölüneceği algısı olursa kimse kimseyle işbirliği yapmaz ve herkes kendi başının derdine düşer ve 
yangından ne kurtarırsa kar diye düşünmeye başlayabilir,”  

9) “Kürt devletine komşular izin vermez, abluka altına alırlar, Kürtleri koruyacağım diye NATO üyesi Türkiye dahil onlarla aramı bozamam,” 

10) “Bölünecekse bile ben bölmüş gibi görünmeyeyim, bu yönde istekli gibi görünürsem Türkler endişeleniyor. İyisi mi, karşıymış gibi duralım da Ankara iyice bir kıvama gelsin,”  

11) “Bölünecekse bile benim başkanlık dönemimde bölünmesin”, yaşanacak kanlı olma ihtimali çok yüksek o buhranlı dönemle uğraşmak zorunda kalmayayım, tarihe Irak’ı bölen başkan olarak geçmeyeyim”, 

12) “Belki bölünecek ama daha zamanı gelmedi, Kürtler de acele ederek krizden istifade Kerkük’ü falan ele geçirerek ve oldu-bitti referandum ve bağımsızlık kararlarıyla fırsatçı durumuna düşerek hata yapıyorlar, sonuçta bu coğrafyada yaşayacaklar, İsrail gibi kendileri hakkında ne düşünüldüğü ve hissedildiğini dikkate almama lüksleri olacak kadar güçlü de değiller,” 

13) Bölünme dışında hala daha iyi alternatifler var, gevşek federalizm gibi, bunlardan daha ümit çıkmadı, 

14) “Irak istikrara kavuşursa orta ve uzun vadede çok önemli bir petrol üreticisi ve pazar olacak, bu ülkeyi birarada tutmak ve onunla özel ilişki geliştirmek en iyisi ve burada yaptığımız muazzam siyasi ve askeri yatırım ve harcamaların ve ödediğimiz bedellerin boşuna olmaması için tek çare bu,” 

15) “Irak’ta kaos ve bölünme İran ile nükleer anlaşma ihtimalini zayıflatır, Tahran bölünmenin ABD oyunu olduğunu düşünerek nükleer alanda ödün vermekten uzaklaşabilir.” 

16) “Şimdi Kürt devletine karşı çıkayım, ileride ortam değiştiğinde, petrol şirketlerine verilecek ayrıcalıklar, askeri üsler, ticaret anlaşmaları gibi adımlar karşılığında pozisyonumu değiştiririm.”

İRAN

İsrail ve ABD ile sıcak ilişkileri olan, korunmak için onlara muhtaç olan ve 
belki üs veren, Sünni karakterli ve İran’a temel bir bağımlılığı olmayan bir 
Kürt devleti, İran içindeki Kürtlere yönelik de daha ilgili ve sorun yaratıcı 
olabilir. İran ideal olarak Irak’taki Şii çoğunluk üzerinden bu ülkenin tamamı 
üzerinde etkili olmayı tercih eder ama Irak bölünürse de hem etrafındaki Sünni 
ülkeler, hem Irak’tan kopacak Sünnistan’a karşı Tahran’a daha çok ihtiyaç 
duyacak  “Şiistan” üzerindeki etkisini arttırabileceği için durumdan tamamen 
mutsuz olmayabilir. Ama acaba İran bu Şiistan’a gerektiği kadar yardım 
edebilecek midir? Bir Kürt devleti kurulursa da bunun içindeki KYB unsuru 
üzerindeki İran etkisi aynı derecede devam eder mi ve belki de daha önemlisi bu Kürt devletinde giderek zayıflayan KYB damarının gücü ne kadar olacak? Tahran’ın Kürt devletini engellemek, canını yakmak ve onu etkilemek için direk askeri müdahale değilse de, istikrarsızlaştırma ve Türkiye’den daha az derecede olmakla beraber izolasyon gibi bazı kartları olduğu söylenebilir. İran yıllarca bir Kürt devletinin sahip olduğu Kürt nüfusun büyüklüğü ve daha radikal ve örgütlü oluşu nedeniyle esas olarak Türkiye için tehdit olacağını düşünmüştür. Tahran 
Ankara’nın bu olası Kürt devletine muhalefet etmekte çok istekli oluşundan 
hareketle daha sınırlı, düşük profilli ve esnek bir politika izlemiştir. Ama 
şimdi giderek Ankara’nın Kürt devletine muhalefeti zayıflar gibi görünürken 
İran’ın daha tedirgin olmaya başladığı görülmektedir. Kürt devletine karşı 
koymakta derece ve aciliyet açısından eşit derecede olmasa da önemli çıkarları 
olan bu iki devletin bu yönde işbirliği, iş bölümü, koordinasyon ve külfetlerin 
paylaşımı konusunda daha başarılı olması gerekirdi.   

SONUÇ

K. Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasına karşı değişik kesimler olaya şu 
şekillerde yaklaşabilir: 
1) “Bu hayati derecede tehlikeli bir gelişmedir ve engellemek için (hemen) herşey yapılmalıdır.” 
2) “Böyle bir gelişme Türkiye için problemler yaratır ama Orta Doğu politikamızı sadece bu konuya endekslemek doğru olmaz.” 
3) “Bir Kürt devletinin Türkiye için risk ve tehdit olup olmayacağı belli değildir, “heyecan yapmaya gerek yok, akışına bırak.” 
4) “Kürt devleti bir tehdit ve risk değil fırsattır.” Bizceyse, Iraklı Kürtlerin başka şartlarda anlaşılabilir ve sempati duyulabilir bağımsızlık istekleri Türkiye için önemli bir risk, problem ve tehdittir. Bu durum Iraklı Kürtlerin niyet, güç, söylem ve uygulamalarından etkilenebilir ama ondan bağımsız boyutları da vardır.

Uluslararası ilişkiler matematik değildir ve birçok konuda kesin tahminde 
bulunmak doğru değildir, "özellikle de gelecek hakkında". Ama Irak'tan kopan bir Kürt devletinin Türkiye'deki radikal Kürtlerin ve PKK'nın istek, talep, 
beklenti, ihtiras, amaç, heyecan, seferberlik ve birliklerini ciddi şekilde 
arttıracağı o kadar açıktır ki, asıl bunun aksini iddia eden ya da 
uygulamalarıyla bunun tersini düşündükleri intibaını verenlerin bu pozisyon ve 
politikalarının ardındaki varsayım, mantık, bilgi ve düşünce silsilesini ortaya 
koymaları ve savunmaları gerekir. Bazı şeyler "eski moda", "yorgun," "yıpranmış" 

ve tekrarlana tekrarlana bıkkınlık vermiş ama aynı zamanda gerçek ve hayati 
derecede önemli olabilirler. Bir Kürt devletinin Türkiye için hem çok büyük hem 
de ucu belirsiz riskler yaratacağı gerçeği de bunlardan biridir. Bölgede son 
yıllarda yaşananlar göstermiştir ki bir ülke için belki de en büyük tehdit iç 
savaştır ve Irak’tan kopan bir Kürdistan Türkiye için bu ihtimali belirgin 
derecede arttırabilir. Irak’ta bir Kürt devleti kurulduktan sonra Türkiye’deki 
radikal Kürtleri ve PKK’yı makul adımlarla tatmin etmek çok daha zor olur.Kürt 
devletini engellemek Ankara'nın en önemli dış politika meselesi olmalıydı ama 
sanki bu "tam zamanlı gerçek bir iş" değil de hobi ve hatta bir angarya gibi 
görülmüştür. Kürt milliyetçiliğinin “ötekisi” Türkiye olmamalıdır. Çünkü bu 
durum Türkiye’deki Kürtlerin huzur, devletine duyduğu bağlılık ve muhabbete 
olumsuz etki yapabilir. Ama bunu söylemek Irak’ta kurulacak bir Kürt devletinden Türkiye’nin endişe edecek bir şey olmadığı, o Kürt devleti ile ortak olursak Türkiye’deki ayrılıkçılığın da ortadan kalkacağı veya en azından zayıflayacağı anlamına gelmez.

Erdogan Kürtlerle pazarlık ve onlarda yaratılan gerçekçi olmayan sağlıksız 
beklentilerle "teneke kutuyu sürekli aşağıya doğru tekmelemekte" ve sanki 
bunların ödeme vakti hiç gelmeyecek gibi davranmaktadır. Ama “stratejik kredi 
kart borcunu sürekli başka kartlarla ödeyerek" yaşanamaz. 
Erdoğan muhtemelen Kürt konusunda oynadığı oyunun ne kadar tehlikeli ve sorumsuzca olduğunun farkında değildir. Kürtlerle petrol anlaşması, ticaret, Maliki’nin hata ve kabalıkları, Barzani ile “özel ilişki”, Iraklı Kürt liderin Türkiye’deki bir kısım Kürt seçmen üzerinde olduğu düşünülen etkisi, parti içindeki Kürt lobisi, partinin seçmen tabanındaki Kürt oylar, açılım sürecinin önce mimarı sonra esiri olmak, ardı ardına gelen seçimler ve muhalefetin etkisizliği onu mevcut sürdürülemez noktaya getirmiştir.  

Erdoğan devletin önemli bir kısmını Cemaat‘e teslim ettikten sonra durumu yarı 
toparlamıştır ve bu mücadelesinin nihai sonucu henüz belli değildir. Ama 
Irak‘tan kopacak bir Kürt devletinin Türkiye'nln içinde belki hemen belki zaman 
içinde yaratacağı türbülans toparlanabilecek türden olmayacaktır. Bu 
başarısızlığın felaket boyutunda olabilecek sonuçları zaman içinde ortaya 
çıkabilecek olsa bile sorumluların "zaman aşımından”, nedenler ve sonuçlar 
zincirinin birbirine karışmasından ya da insanların hafızasının zayıflığından 
medet ummaları ve istifade etmelerine izin verilmemelidir. Bu potansiyel 
felaketin sorumluları şimdiye kazandıkları gerçek veya sözde başarı, şan ve 
şöhretin onları tarihin acımasız hükmünden koruyamayacağını anlamalıdırlar. 
Tarih mazeretleri, bahaneleri, "iyi niyetleri", şanssızlıkları, vs değil 
kriminal derecedeki  sorumsuzluk ve başarısızlıkları dikkate alacaktır.

Türkiye’de PKK’nın kazandığı mevziler ve Irak’tan kopacak bir Kürt devletinin 
ciddi ihtimal haline gelmesi başka şeylerin yanında siyasi hayatımızda Türk 
milliyetçi kadro, söylem, destek ve örgütlenmelerin zayıflaması, yetersizliği ve 
etkisizliği ile de ilgilidir. PKK konusunda bu kadar ödünler veren ve Barzani’ye 
yeşil değilse bile sarı ışık yakan bir Erdoğan’ın normal koşullarda seçimlerde 
bu kadar süre bu kadar destek almaya devam etmemesi gerekirdi. Milliyetçi 
kadroların diğer konulardaki yetersizliği onları doğru noktada durdukları 
konularda bile etkisiz olmaya götürmüştür. Şöyle söyleyelim, milliyetçi kadrolar 
eğitim, sağlık ve ekonomi gibi konularda dört başı mamur değilse bile ilgi çeken 
ve güven veren politika, kadro, söylem ve imaj üretebilmiş olsalar AKP Kürt 
meselesinde bugünkü kadar riskli ve maliyetli adımları atacak duruma gelemezdi. 


Uzman Hakkında

Şanlı Bahadır Koç
Amerika Araştırmaları Merkezi
ajp1914@yahoo.com

Uzmanın Diğer Yazıları

  Türkiye PKK ve PYD’ye Ne Yapmalı?  
  Kuzey Suriye’de İmarlı Kelepir Kantonlar: PYD ile Modus Vivendi Nasıl Olmalı?  
  Türkiye-İran-Suudi Arabistan Üçgeninde Rekabet ve İşbirliği 
  PKK’yla Silahlı Mücadele ve “Süreç”: Zorunlu Hareketler, Artistik Hareketler 
  Türkiye, ABD, İran ve Barzanistan  
  Stratejik Dehlizlerde Derinlik Sarhoşluğu: Bir AKP Dış Politikası Eleştirisi  
  Ukrayna Krizi: ABD Hegemonyasının Sonunun Başlangıcının Sonu?  
  ABD’nin Orta Doğu’dan “Doğum İzni”  
  Bin Ladin’in Öldürülmesi Üzerine 15 Kısa Not 
  Türkiye Beşar’a Ne Demeli? Suriye'de “52 Cuma” Reformsuz Geçmez 
  Amerika-Sonrası Dünyanın İlk Krizi: Libya 
  Türkiye Libya’da Ne Yapmalı? 
  Bahreyn’e Suudi Müdahalesi 
  “Demokratikleştiremediklerimizden misiniz?”: 
   Orta Doğu’daki Değişim Dalgasının 
  Neden, Şekil ve Olası Sonuçları 
  Enerji ve Güvenliği Üzerine Notlar 
  Arşivden - Ermeni Tasarısına Karşılık ABD’ye Niye ve Nasıl Sert Karşılık 
  Vermeli? 
  Çay Partisi: "İki Ucu Keskin Kılıç" 
  Ara Seçimlerin ABD Dış Siyasetine Muhtemel Etkileri 
  Füze Savunması Üzerine 20 Soru ve 5 Seçenek 
  Obama Ekibinde Yaprak Dökümü - Beyaz Saray’dan Kaçış mı? 
  Alon Liel: "Erdoğan Kürt Devletine (Eyaletine) Hazır" 
  Mullen’ın Ankara Ziyareti 
  Financial Times Haberinin Türk-Amerikan İlişkileri Üzerine Düşündürttükleri 
  Bay Netanyahu Washington’a Gitti: Böyle mi Olacaktı, Obama? 
  Rus Casusluk Olayı: "John Le Carre mi, Austin Powers mı?" 
  “Mahalleye Hoş Geldin”:Türkiye’nin Orta Doğu’da İlk Günü - Prof. Dr. Ümit 
  ÖZDAĞ 
  Nükleer Takas: Müttefiklerimiz Yenildiği İçin Biz de Yenik mi Sayılacağız? 
  İSRAİL-ABD GERİLİMİNİN ESAS NEDENİ “İRAN MESELESİ” Mİ? 
  ABD Irak’tan Çekilirken Riskler ve Hesaplar 
  OBAMA ORTA DOĞU BARIŞI KONUSUNDA ŞEREFLİ MAĞLUBİYETTEN FAZLASINI İSTİYORSA 
  Obama’nın Nükleer Cazibe Taarruzu: Bardağın Üçte Biri Dolu 
  ABD-İsrail İlişkilerinde “Tektonik Kayma” mı? 
  Orta Doğu Barış Süreci ve ABD: “Yanlış Giden Neydi?” 
  Irak Seçimleri: Sonun Başlangıcı, Başlangıcın Sonu 
  ERMENİ KARAR TASARISI ÜZERİNE NOTLAR, YORUMLAR VE ÖNERİLER 


***

10 Kasım 2017 Cuma

TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 6

TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZİN ROLÜ BÖLÜM 6


GKRY-MISIR GÜZERGAHI 

Doğu Akdeniz gazının transferi konusunda tartışılan bir diğer proje GKRY’nin Afrodit sahasından çıkarılacak gazın Mısır’ın sahip olduğu doğalgaz sıvılaştırma 
terminallerine taşınarak buradan ihraç edilmesidir. Mısır’ın iç pazarında yaşadığı arz-talep dengesizliği ülkeyi gaz ithal etmeye mecbur bırakmış, bu durum 
ithal enerji bağımlılığına neden olmuştur. Mısır ve GKRY arasındaki doğalgaz iş birliğinin ilk sinyalleri 2016 yılının Ağustos ayında imzalanan İkili Ekonomik 
İlişkileri Derinleştirme Anlaşması ile verilmiştir.87 Bu anlaşmaya göre Afrodit sahasından çıkarılacak gazın deniz altından geçecek bir boru hattıyla Mısır’ın LNG terminallerine taşınması planlanmaktadır. GKRY’nin sahip olduğu Afrodit rezervinin diğer bölge ülkelerinin sahip olduklarına nazaran oldukça az olması ve Ada’da herhangi bir doğalgaz altyapısının bulunmaması ülkenin doğalgaz yatırımlarını tek başına yapmasını zorlaştıracak niteliktedir. Bu sebeple GKRY Doğu Akdeniz’deki diğer rezerv sahibi ülkelerin desteğini almaya karar vermiş ve Mısır ile yeni bir ittifaka girmiştir. İmzalanan bu anlaşma Mısır’ın artan doğalgaz ihtiyacını GKRY’nin Afrodit sahası üzerinden karşılamasının önünü açabilecektir. 

ENTERKONNEKTE İLETIM HATTI PROJESI 

Doğu Akdeniz bölgesinden çıkarılacak gazın kullanılmasına yönelik son seçenek enterkonnekte elektrik iletim hattı oluşturulması projesidir. Bu proje ile rezerv 
sahibi ülkelerin topraklarından başlayacak bir elektrik iletim hattının gaz ihraç edilmesi düşünülen ülkelere ulaştırılması planlanmaktadır. Bu noktada en çok 
öne çıkan seçenek yakın bölge ülkeleridir. Proje kapsamında rezerv sahibi ülkeler sahip oldukları kaynakları kendi sınırları içerisindeki elektrik üretim santrallerinde kullanarak elektrik üretecek ve doğalgaz yerine elektrik ihraç edeceklerdir. Bölgedeki bazı ülkelerde elektrik kesintilerinin sıklıkla yaşandığı gözlemlenirken halen 24 saat elektrikten faydalanamayan yerleşim yerleri olduğu da bilinmektedir. Bu noktada en çok göze çarpan bölge Filistin’dir. Bölgede sıklıkla yaşanan elektrik kesintileri ve halen bazı kesimlerin elektriğe erişiminin olmaması yaşam koşullarını olumsuz etkilemektedir. 

Söz konusu proje yukarıda bahsi geçen diğer projeler hayata geçirilse dahi gerçekleştirilebilecek bir projedir. Bölge ülkelerinden Mısır ve İsrail’de doğalgaz 
termik santralleri bulunmaktadır. Fakat GKRY ve KKTC’de henüz hiçbir doğal- gaz altyapısı mevcut değildir. Bölgeden çıkarılacak gazın ihraç edilmeden önce iç tüketime ayrılacağı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu ülkelerin sahip oldukları doğalgazı kullanmak için termik santrallere ihtiyaç duyacakları açıktır. 
Boru hattı inşa edilmesine nazaran daha az maliyet gereksinimi ortaya çıkaran elektrik iletim hatları oluşturulması projeyi mali açıdan da daha avantajlı kılmaktadır.
 
Elektrik ihracatı enerji ticareti konusunda büyük esneklik sağlamaktadır. Elektrik üretiminin talepten yüksek gerçekleştiği zamanlarda arz fazlasının talep 
eden ülkelere gönderilerek üreticinin ve dolayısıyla piyasanın zarar etmesinin önüne geçilebilmektedir. Türkiye 2011 yılında Avrupa Elektrik İletim Sistemi 
Operatörleri Ağı’na (ENTSO-E) katılarak AB ülkeleri ile sürekli ve kesintisiz elektrik ticareti gerçekleştirilmesinin önünü açmıştır.88 Türkiye bugün yalnızca 
AB ülkeleri ile değil Bulgaristan, Gürcistan ve Azerbaycan ile de elektrik ticareti gerçekleştirmektedir. Buna benzer bir sistem kurulması halinde Doğu Akdeniz’deki rezerv sahibi ülkeler ürettikleri gazı kendi santrallerinde elektriğe çevirerek sürekli, kesintisiz ve verimli bir elektrik ticareti gerçekleştirebilecek lerdir. Doğu Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinde zarar gören altyapı tesisleri halen sıksık elektrik kesintilerine neden olmakta ve bu durum telafi edilmesi gereken en temel problemlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Günümüzde elektrik tedarikinin günlük hayatın her safhasını oldukça etkilediği ve birçok yaşamsal faaliyetin elektrik sayesinde gerçekleştirildiği göz önünde bulundurulduğunda meselenin bir an evvel çözüme kavuşturulması gerektiği görülmektedir. Kesintisiz elektrik tedarikinin hem rezerv sahibi ülkelerin hem de genel olarak bölgenin kalkınmasında etkin rol oynayacağı tahmin edilmektedir.
 
SONUÇ VE ÖNERİLER 

Hidrokarbon zengini Ortadoğu’dan kısıtlı kaynaklara sahip Avrupa’ya uzanan enerji koridoru son yılların en önemli enerji keşiflerinin yapıldığı Doğu Akdeniz 
havzasını da içine almaktadır. Söz konusu bölgelerin merkezinde konumlanmış olan Doğu Akdeniz bölgesi son yıllarda keşfedilen ve çıkarılmayı bekleyen doğalgaz rezervleri ile uluslararası kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekmiş durumdadır. Arap coğrafyası, Afrika ve Türkiye üçgeninin tam ortasında yer alan bu havzanın yaklaşık 3,4 trilyon metreküp doğalgaza sahip olduğu düşünülmektedir.89  Bölgede yürütülen çalışmalarda Arap Yarımadası’nda bulunan İsrail, Afrika kıtasındaki Mısır ve Akdeniz’de yer alan GKRY önemli rol oynamaktadır. Özellikle İsrail, GKRY ve Mısır bölgeye yönelik politikalarını enerji konusu etrafında şekillendirerek çevre ülkeler ile bu yönde ilişkiler geliştirmektedirler. 

Bölgede keşfedilen doğalgaz sahalarının hem rezerv sahibi hem de enerji talep eden ülkelere fayda sağlama potansiyeli taşıdığı düşünülmektedir. Uzunca bir 
süredir bir yandan kendi içlerindeki siyasi ve ekonomik karışıklıklarla mücadele ederken diğer yandan da bölgede yaşanan gelişmelerden etkilenen Doğu Akdeniz ülkelerinin istikrara kavuşturulması yalnızca rezerv sahibi ülkeler için değil bölgedeki diğer ülkeler için de faydalı olacaktır. Fakat bunun sağlanabilmesi için keşiflere ev sahipliği yapan ülkelerin tek başlarına çalışmaları mümkün değildir. Söz konusu ülkelerin doğalgaz çıkarım ve üretim maliyetlerini üstlenebilecek ve ihracat gerçekleştirebilecek ekonomilere sahip oldukları konusu tartışmalıdır. Bu sebeple bölge ve yakın coğrafyadaki ülkelere ve uluslararası düzeyde faaliyet gösteren enerji şirketlerine hem teknik hem de mali açıdan ihtiyaç duyulmaktadır. Dolayısıyla kazan-kazan ilkesiyle bütün tarafların avantajlı bir durum elde edebilmesi için iş birliği yapılması şarttır. 

Bölgede keşfedilen sahaların üretime alınması ile hem bu rezervlere sahip olan ülkelerin ekonomilerinde iyileşme sağlanacak hem de doğalgaz talebi yüksek 
olan ve enerji güvenliğini artırmayı hedefleyen ülkeler için tedarikçi çeşitliliği artırılmış olacaktır. Ayrıca rezerv sahibi ülkelerin istikrarsız ekonomilerinin iyileştirilmesinin genel olarak bölgenin refahına katkı sağlayarak güven ortamının oluşmasına yardımcı olacağı da düşünülmektedir.
 
GKRY ve KKTC egemenliğindeki Kıbrıs Akdeniz’deki en sorunlu bölgelerden biridir. Ada’nın çevresinde bulunan hidrokarbon rezervleri ve bu rezervlerin 
üretime açılması gibi konular gündeme gelince GKRY tarafından sert ve tek taraflı girişimler sergilenmektedir. Ada’nın çevresi GKRY tarafından tek taraflı 
olarak MEB’lere ayrılmış, güneyinde sondaj çalışmaları yapılmak üzere konsorsiyumlar kurulmuş ve dünyanın önde gelen enerji şirketleri bölgeye getirilmiştir. 

Türkiye’nin bölgeye yönelik izlediği uzlaşmacı tutum karşılık bulmamış, KKTC tarafından onaylanmayan ve Türkiye’nin de gerekli itirazları yaptığı bölge sorunu uluslararası kamuoyuna sadece Türk tarafının sorunuymuş gibi aksettirilmiştir. 

Oysa Ada’nın deniz yetki alanında tek taraflı alınan bu kararlar kuzeyde yönetimini sürdüren KKTC tarafını da yakından ilgilendirmektedir. 
GKRY, İsrail ve Mısır’ın Doğu Akdeniz’de keşfedilen rezervleri üretime açmaya karar vermesi halinde kaynakların hangi yollarla taşınacağı sorusu öne çıkmaktadır. Bu konuda bölge ülkelerinin izleyeceği tutum yalnızca bu coğrafyayı etkilemekle kalmayacak, küresel enerji sistemindeki dengeleri de değiştirebilecektir. 

Bölgedeki doğalgaz rezervlerinin transferi ile ilgili en sık gündeme gelen proje Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesidir. GKRY, İsrail ve Yunanistan 
arasında kurulan ittifak doğrultusunda Akdeniz’de inşa edilmesi planlanan bu projenin hayata geçirilmesinin önündeki en büyük engel yüksek maliyet içermesidir. Bölge ülkeleri sürekli olarak aralarında bu konuyu görüşmek için bir araya gelmekte ve projeyi gündemde tutmak istemektedir. Fakat söz konusu projenin gerçekleştirilmesine dair günümüze dek herhangi bir anlaşma imzalanmamıştır. Ciddi bir maliyet ortaya çıkaran bu projenin faaliyete geçirilmesi yeterli düzeyde finans desteği ve alım garantisi sağlanmasına bağlıdır.

Doğu Akdeniz’de keşfedilen İsrail ve GKRY MEB’lerindeki doğalgazın Türkiye’ye ihraç edilmesi bu rezervlerin ticareti konusunda en çok gündeme gelen ikinci 
seçenektir. İsrailli yetkililer Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya ihraç edilmesi konusunda Türkiye’den geçecek bir boru hattını değerlendirmeye aldıklarını ifade etmiştir. Bu gelişmeler çerçevesinde İsrail-Türkiye ilişkilerinde izlenen normalleşme enerji sektöründe de kendini göstererek Doğu Akdeniz’de çözüme yaklaşıldığının sinyallerini vermektedir. İsrail’in Türkiye ile anlaşmaya varması halinde Leviathan sahasındaki doğalgazın Ceyhan Limanı’na taşınması ve burada TANAP ve TAP’a aktarılarak Avrupa’ya ulaştırılması konusu gündemdeki yerini korumaktadır. 

     ABD, İsrail ve Türkiye arasında gerçekleşen görüşmelerde İsrail’in Leviathan doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya iletebileceği ve GKRY açıklarında keşfedilen doğalgaz sahası üzerinde uzlaşma sağlanarak bölgenin mevcut enerji potansiyelinin kullanılması gerektiğine dikkat çekilmiştir.90 Yapılan açıklamalar İsrail ve Türkiye arasında inşa edilecek bir boru hattına olumlu bakıldığını göstermektedir. Öte yandan İsrail, GKRY ve Yunanistan’ın da dahil olduğu Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesini Türkiye ile anlaşmasına engel görmemekte, her iki projenin de hayata geçirilebileceğine dair ifadeler kullanmaktadır. İsrail’in Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesine karşı olan tutumu şüphesiz GKRY’yi de etkileyecektir. İsrail’in katılmaması halinde GKRY’nin Afrodit rezervinin bu projenin tek kaynağı konumunda kalması projenin hayata geçirilme ihtimalini ortadan kaldırabilecektir. Çünkü tek başına GKRY’nin sahip olduğu Afrodit rezervi projenin gerçekleştirilmesini sağlayacak yeterlilikte değildir. 

Keşfettiği rezervini üretime açıp talep eden ülkelere ulaştırmak isteyen GKRY bölgede birden fazla ittifak arayışına girebilir. Zohr rezervlerinin keşfinden sonra 
İsrail ile doğalgaz anlaşmasını gündeminden kaldıran Mısır’ın bölgede yalnız bir politika izlemektense GKRY ve Yunanistan ile yakınlaşarak Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesine katılması muhtemel görünmektedir. Oldukça maliyetli olan söz konusu proje karşısında GKRY tek başına kaynak sunmada yetersiz kalacağından Mısır-GKRY ittifakı daha makul görünmektedir. Yaşadığı ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar sonrası küresel enerji piyasalarına entegre olmak ve Batı ile ilişkilerini geliştirmek adına GKRY ile ortak hareket etmek Mısır için daha avantajlı bir seçenek olabilir. Bu konuda iki ülke arasında 2016 yılında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma ile gelecekte gerçekleştirilebilecek enerji iş birlikleri ve doğalgaz ticaretine zemin hazırlanmıştır. 

Mısır-GKRY iş birliği konusunda bir diğer seçenek ise Mısır ve İsrail’deki doğalgazın GKRY’de kurulacak bir doğalgaz sıvılaştırma terminaline transfer 
edilmesidir. LNG ihtimali üzerinde anlaşma sağlandıktan sonra Mısır’da var olan terminallerin kapasitelerinin yetersiz kalması halinde bölgede yeni bir doğalgaz 
sıvılaştırma terminali kurulması ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Ancak bu terminalin kurulması ve işletilmesi de yüksek miktarda finansman gerektireceğinden öncelikle uygun bir yatırım bulunması gerekmektedir. 

Arap Baharı sonrasında Mısır’da ülke ekonomisinin hala normale dönmediği bilinmektedir. Ülke 2010 yılında bölgede başlayan Arap Baharı sürecinin etkilerini hala atlatamamış ve son beş yıl içerisinde milli gelirinde ciddi düşüşler yaşamıştır. GKRY’nin ekonomik durumuna bakıldığında ise son beş yıl içerisinde gözle görülür bir kalkınma gerçekleştiremediği ve milli gelirinde azalma kaydedildiği görülmektedir. Bu iki ülkenin doğalgaz rezervlerine sahip olmaları ekonomik yeterlilik sağlamadıkları sürece onları karlı birer ortak haline getirmeye yetmeyecektir. Bu ortaklık Avrupa’nın enerji arz güvenliği bağlamında değerlendirildiğinde ise henüz ticaretin başlaması için elverişli şartların sağlanamadığı söylenebilir. Ayrıca Mısır’ın ulusal enerji talebi göz önüne alındığında da önceliğin iç tüketime verileceği ve doğalgaz ihracatının sonraki gündem maddesi olacağı düşünülmektedir. İsrail ve GKRY finansal destek sağlamaları halinde Avrupa’ya gaz ihracatı gerçekleştirebilirler. Ancak şu an bu iki ülkenin de projelerinin geleceğine dair belirsizlikler söz konusudur. Mevcut durumda GKRY’nin kendi tüketimine kaynak ayırdıktan sonra İsrail ve Türkiye arasında sağlanacak mutabakat sonucunda sahip olduğu doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa pazarına aktarması en makul seçenek olarak görülmektedir. Çünkü bu güzergah dışındaki ihracat rotaları GKRY için daha maliyetli ve enerji güvenliği açısından risklidir. Hem mesafe hem de maliyet olarak en karlı güzergah olan Türkiye doğalgaz ihracat pazarlarına ulaşmak isteyen GKRY için en makul seçenek olarak bölgedeki yerini almaktadır. 

Doğu Akdeniz bölgesinde keşfedilen rezervler AB’nin enerji güvenliği açısından da son derece önemlidir. Özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin Rus gazına 
oldukça yüksek seviyelerde bağımlı olması AB için bir tehdit unsuru olarak görülmekte ve bu bağımlılığı azaltmaya yönelik çeşitli projeler üretilmektedir. Bilhassa Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz ile birlikte 2006 ve 2009 yıllarında Rus gazının Avrupa sevkiyatında kesintiler meydana gelmesi AB ülkeleri için uyarıcı niteliğinde olmuş ve enerji arz güvenliğini sağlamak adına yeni arayışlara başlamalarına sebebiyet vermiştir. Bu olaydan sonra doğalgaz ithal ettiği ülke sayısında çeşitlendirmeye gitme kararı alan AB yeni pazar alternatifleri üretmeye başlamıştır.91 Bu noktada Doğu Akdeniz bölgesinde keşfedilen rezervler AB için anlam kazanmaktadır. Üye ülkelerinden biri olan GKRY’nin keşfedilen Afrodit sahasını nasıl değerlendireceği konusuyla yakından ilgilenen AB bölgede bir nevi arabulucu görevi üstlenerek kendisine alternatif kaynak sağlamaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Yunanistan-GKRY-İsrail güzergahlı Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesi AB Konseyi’nin Müşterek Menfaat Projeleri kapsamında da danışmanlık yaptığı ve destek verdiği bir projedir. 

Her fırsatta Rus gazına olan bağımlılığı azaltma konusunda oldukça istekli olduğunu belirten AB 2016’da bir önceki yıla göre 20 milyar metreküp daha fazla gaz ithal ederek toplamda 180 milyar metreküp Rus gazı ithal etmiş ve bugüne kadarki en yüksek doğalgaz ithalatını gerçekleştirmiştir.92 Önümüzdeki yıllarda artmaya devam etmesi beklenen doğalgaz talebini tedarikçi çeşitliliği sağlayarak kontrol altına almaya çalışan AB, Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesini desteklemektedir. Rezerv sahibi ülkelerin tek başlarına altından kalkamayacağı kadar yüksek maliyet gerektiren proje için mali destek sağlama niyetinde olduğunu belirten AB, Doğu Akdeniz bölgesinde faaliyet gösteren uluslararası enerji şirketleri ile mutabakat sağlanmasını beklemektedir. 

İsrail ve GKRY, Leviathan ve Afrodit rezervlerinden üretilecek doğalgaz ile ulusal taleplerini karşılayıp Türkiye’ye gaz ihraç etseler dahi arz fazlası ortaya çıkacağı 
yönünde iddialar da mevcuttur. Bu noktada ihracat gerçekleştirecek başka pazarlara da ihtiyaç duyulacaktır. 28 üyeli AB, dünyanın en büyük ithalatçılarından biri olmasından dolayı daha fazla pazarlık payına sahiptir. Bu sebeple AB ülkeleri Rus gazını daha uygun fiyatlara ithal edebilirken Türkiye’nin ödediği miktarlar daha fazladır. Bu noktada oldukça yüksek yatırım gerektiren Doğu Akdeniz doğalgazının yüksek fiyatlardan ihraç edileceği öngörülmektedir. Halihazırda daha ucuz gaz alma imkanına sahip olan AB’nin bölgeden gaz ithal edebilmesi için alım garantisi sağlaması gerekmektedir. Bütün bunlar ışığında Doğu Akdeniz gazının kazan-kazan ilkesine hizmet edecek şekilde kullanıma açılabilmesi için bölgedeki ülkelerin yapması gerekenler şu şekildedir: 

• Yukarıda bahsi geçen projelerin hayata geçirilebilmesi için öncelikle ticari uygulanabilirliklerinin araştırılması, düşük risk teşkil ettiklerinden emin 
olunması ve ihracat yapılacaksa hangi pazarlara yapılacağının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu doğalgaz sahalarında arama çalışmaları yürüten 
uluslararası firmaların hiçbiri kar edeceğinden emin olmadan yatırım yapmak istememektedir. Bu sebeple devletler arası görüşmelerin bir an evvel neticelendirilip 
projelerin teknik kısımlarının muntazam bir şekilde planlanması gerekmektedir. 
• GKRY’nin yıllardır KKTC ile yaşadığı sorunlar ve Türkiye’ye karşı takındığı tavrı bir kenara bırakması ve elindeki doğalgazı pazara ulaştırmak için ikili ilişkilerini 
gözden geçirmesi gerekmektedir. GKRY’nin tek taraflı ilan ettiği MEB problemine açıklık getirmesi ve KKTC ile anlaşma sağlaması bölgenin geleceği 
açısından önem arz etmektedir. Türkiye ile enerji alanında iş birliği sağlanması da GKRY’nin Avrupa’ya doğalgaz ihraç etmesinde önemli bir adım olacaktır. 
• Türkiye ve KKTC Akdeniz’deki hidrokarbon arama çalışmalarına ara vermeden devam etmelidir. Bölgenin yüksek kaynak potansiyeline sahip olduğu herkes 
tarafından kabul görmüşken Türkiye ve KKTC ortaklığında bir keşif gerçekleştirilmesi halinde GKRY’nin uzlaşmadan uzak tavırlarından sıyrılıp anlaşma yoluna girebileceği düşünülmektedir. Bu sebeple hem kendi enerji arz güvenlikleri ve refahları hem de bölgenin kalkınması adına Türkiye ve KKTC’nin Akdeniz’deki doğalgaz arama çalışmalarını ciddiyetle sürdürmesi gerekmektedir. Akdeniz’deki hidrokarbon arama çalışmalarının devam ettirilmesi Türkiye’nin 
enerji ticaretinde merkez ülke olma hedefi için de ayrıca önem arz etmektedir. 
Bölgede herhangi bir keşif gerçekleştirilmesi halinde Türkiye imza attığı dev projelerin yanına ihracatçı ülke kimliğini de ekleyebilecektir. Bu şekilde 
Türkiye hem kendi keşfettiği gazı ihraç edebilecek hem de transfer ettiği Doğu Akdeniz gazı üzerinde daha fazla söz sahibi olabilecektir. 
• Doğu Akdeniz gazının Türkiye’ye ihraç edilmesinin ülke için de yararlı olacağı açıktır. Bölge ülkelerinden doğalgaz ithal etmesi Türkiye’nin halihazırda ticaret 
yaptığı tedarikçi sayısında çeşitlendirme sağlayarak enerji arz güvenliğinin artırılmasına yardımcı olacaktır. Arz güvenliği Türkiye’nin enerji ticaret merkezi 
olma hedefine ulaşması açısından da oldukça önemlidir. Bu sebeple doğalgaz ithalatında Rusya, İran ve Azerbaycan’ın sahip olduğu payın dengelenmesi 
adına Doğu Akdeniz’deki rezervlerin üzerinde durulması gerekmektedir. 
• AB’nin bölgeyi yalnızca üye ülkeler gözünden değil sahip olduğu en önemli politikalardan biri olan Komşuluk Politikası (European Neighborhood Policy) 
çerçevesinden de değerlendirmesi gerekmektedir. Söz konusu politika ile AB kendisine sınırı bulunmayan yakın coğrafyasındaki ülkelerin ekonomik 
ve sosyal anlamda kalkınması adına çalışmalar yürütmektedir. 
Bu bağlamda Doğu Akdeniz’de keşfedilen rezervler barış sağlayıcı güç olarak görülmeli ve genel olarak bölgenin refahı adına hareket edilmelidir. AB GKRY-KKTC meselesinin çözüme kavuşturulması adına daha fazla çaba göstererek bölgede bütün tarafların menfaatine olacak bir denklem kurulmasına yardımcı olabilir. Sahip olduğu yumuşak gücünü bu yönde kullanması AB’nin uluslararası sistemdeki imajı adına da oldukça önemlidir. 
• Mısır bir yandan keşfedilen Zohr rezervini ekonomiye kazandırmaya çalışırken diğer yandan bölgedeki keşiflere ev sahipliği yapan ülkelere geçmişten gelen 
ihracatçı tecrübesi ile destek sağlamalıdır. 
• Filistin’de keşfedilen doğalgaz rezervine rağmen halen sıklıkla görülen elektrik tedariki probleminin önüne geçilememiştir. Bu sorunu çözebilmek adına İsrail’in 
Delek ve Noble Energy şirketleri aracılığıyla Filistin MEB’inde yer alan Gaza Marine sahasındaki faaliyetlerini gözden geçirmesi, ülke halkının söz konusu 
sahadan yararlanmasının önünü açması gerekmektedir. Uzun yıllardır devam eden Filistin ablukası göz önünde bulundurulduğunda meselenin uluslararası 
garantörler eşliğinde çözüme kavuşturulmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir. 

Doğu Akdeniz gazının yüksek yatırım gereksinimi ortaya çıkardığı gerçeği bölgedeki aktörlerin hareket alanını kısıtlamaktadır. Rezerv sahibi ülkelerden 
GKRY ve KKTC’nin henüz hiçbir gaz altyapısına sahip olmaması sıfırdan altyapı çalışmaları yapılmasını gerektirmektedir. Doğalgaz üretilmesi ve kullanılmasını 
sağlayacak olan tesislerin ortaya çıkaracağı maliyet neticesinde üretilecek olan gazın piyasadaki birçok ihracatçıya göre yüksek fiyatlardan satılması beklenmektedir. 

Bu durumda Türkiye en uygun alıcı olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye hem bölgeye coğrafi olarak yakın olmasıyla iletim maliyetlerinin daha az olmasını sağlayacak hem de Avrupa pazarına göre daha yüksek fiyatlarda gaz ithal etmesiyle daha avantajlı bir market olarak öne çıkacaktır. 

Hazar bölgesinden çıkarılan doğalgazı TANAP ve uzantısı TAP ile Avrupa’ya transfer etmeye hazırlanan Türkiye Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı ile de Batı’ya 
gönderilen doğalgaz tedarikinde etkin rol oynamayı planlamaktadır. Bu projelere Doğu Akdeniz gazının eklenmesi ile birlikte Türkiye doğalgaz koridoru imajından 
sıyrılıp doğalgaz ticaret merkezi görünümüne yaklaşabilecektir. Bu transferle birlikte doğu ve kuzeyden gelen doğalgaz akışına bir de güney gazı eklenecek ve Türkiye hedeflediği gibi bir doğalgaz ticaret merkezi haline gelebilecektir. Üç tarafı enerji rezervlerine sahip ülkelerle çevrili olan Türkiye bu fırsatı, sunduğu uygun ve güvenli enerji transfer güzergahı ile avantaja çevirebilir. Doğu Akdeniz’de keşfedilen rezervlerin üretime açılması ve ihraç edilmesi rezerv sahibi ülkeleri ekonomik anlamda rekabete sürüklerken Türkiye için uygulayacakları fiyat indirimlerini de beraberinde getirebilir. Önümüzdeki dönemlerde Doğu Akdeniz havzasındaki uluslararası enerji şirketlerinin sayısının artacağı ve bölgenin daha da cazip bir hale geleceği öngörülmektedir.

ERDAL TANAS KARAGÖL 

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü’nden 1992 yılında derece ile mezun oldu. Yüksek lisansını Connecticut Üniversitesi’nde tamamladı. 
Doktorasını ise 2002 yılında İngiltere’de York Üniversitesi’nde “Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme İlişkisi ve Dış Borç Öteleme Riski” konusu üzerinde 
tamamladı. Ekonomik büyüme, savunma ekonomisi, dış borçlar, borç krizleri, IMF stand-by anlaşmaları, enerji ekonomisi, kamu harcamaları, sosyal yardımlar ve yoksulluk konularında yayınları bulunmaktadır. Halen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'nde profesör olarak çalışmaktadır. 

BÜŞRA ZEYNEP ÖZDEMIR 

2013 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlayan Büşra Zeynep Özdemir, 
2016 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Sürdürülebilir Enerji alanında yüksek lisans derecesini “European Energy Union: A Further Step ahead or Reorganization?” isimli tez çalışması ile aldı. Halen İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü doktora öğrencisi olan Özdemir SETA Enerji Araştırmaları Birimi’nde araştırma asistanı olarak görev yapmaktadır.

ERDAL TANAS KARAGÖL, 
BÜŞRA ZEYNEP ÖZDEMIR 
TÜRKİYE’NİN ENERJİ TİCARET MERKEZİ OLMASINDA DOĞU AKDENİZ’İN ROLÜ 

Dünyanın en büyük hidrokarbon yataklarına ev sahipliği yapan Ortadoğu ve enerji tüketiminde başı çeken Avrupa Birliği (AB) ülkeleri 
arasında bir geçiş güzergahı oluşturan Doğu Akdeniz bölgesi son yıllarda keşfedilen hidrokarbon rezervleri ile gündemdeki yerini almıştır. 
Uluslararası enerji şirketleri tarafından İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mısır, Lübnan ve Filistin sularında yürütülen araştırmalar 
sonucunda birbirinden farklı büyüklüklere sahip birçok doğalgaz sahası keşfedilmiştir. Bunlar arasında en çok göze çarpanlar ise 
Tamar, Leviathan (İsrail), Afrodit (GKRY) ve Zohr (Mısır) rezervleridir. Keşfedilen bu rezervler bölgenin mevcut enerji potansiyelini artırırken 
yakın çevredeki enerji talebi yüksek ülkelere de yeni fırsatlar sunmaktadır. Başta AB ülkeleri olmak üzere enerji talebi yüksek olan 
ve yeterli kaynaklara sahip olmayan ülkeler tedarikçi çeşitliliği sağlamak ve enerji arz güvenliklerini artırmak adına bu rezervleri gündemlerine 
almaya başlamışlardır.
 
Doğu Akdeniz doğalgazının enerji talebi yüksek ülkelere ihraç edilmesi konusunda birçok proje gündeme gelmektedir. Bunların başında 
ise Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesi ve Türkiye güzergahı yer almaktadır. Bu projelerden ilki AB, Yunanistan, GKRY ve İsrail 
tarafından desteklenmekte iken Türkiye’nin bugüne kadar hayata geçirdiği ve çalışmalarını devam ettirdiği büyük projeleri, mevcut 
altyapısı ve coğrafi konumu ile en uygun güzergah olduğu gerçeği gün geçtikçe daha fazla karar alıcı tarafından kabul edilmektedir. 
Türkiye’nin içinde yer alacağı bu projenin hem rezerv sahibi ülkeler hem de enerji talep eden ülkeler için kazan-kazan durumu ortaya 
çıkarma potansiyeli vardır. 



 DİPNOTLARI;

1. Levant Havzası ya da Levant Denizi, Akdeniz’in doğusuna verilen isimdir. Kuzeyde Türkiye, doğuda Suriye, Lübnan, İsrail ve Gazze Şeridi, güneyde Mısır 
    ve Libya kuzeybatıda ise Ege Denizi ile sınırlandırılmıştır. 
2. “Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin Province, Eastern Mediterranean”, USGS Fact Sheet 2010-3014, (Mart 2010). 
3. “Akdeniz’in En Büyük Doğalgaz Yatağı”, Aljazeera, 31 Ağustos 2015.
4. “Overview of Egypt’s Upstream Sector”, Egypt Oil&Gas, (Mart 2014)   
     http://www.egyptoil-gas.com/publications/overview-of-egypts-upstream-sector, (Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017).
5. Amanda Breen, “A New Energy Era for Egypt”, BP, 
    http://welcome.bp.com/egypt-new-energy-era/?_ga=1.169815013.516894975.1484215095, 
    (Erişim tarihi: 10 Nisan 2017). 
6. “Egypt Crude Oil Exports by Year”, Index Mundi, 
    https://www.indexmundi.com/energy/?country=eg&product=oil&graph=exports, (Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017). 
7. Soyalp Tamçelik ve Emre Kurt, “Değişen Doğu Akdeniz Denkleminde Mısır’ın Hidrokarbon Politiği ve Türkiye’ye Yansımaları (Changing Balances in 
    Eastern Mediterranean: Hydrocarbon Policy of Egypt and Repercussions on Turkey)”, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi I. Uluslararası Avrasya Enerji Sorunları 
    Sempozyumu (28-30 Mayıs 2015), Bildiriler Kitabı. 
8. Sohbet Karbuz, “The Changing Energy Landscape in the Eastmed: Case of Egypt”, Observatiore Mediterraneende I’Energie, 21 Kasım 2016. 
9. “Zohr to Start Production by the End of 2017”, Egypt Today, 17 Haziran 2017. 
10. Shorouk, Mısır’ın Akdeniz’deki MEB’inde yer alan 3 bin 765 kilometre karelik imtiyazlı bölgesidir. “Egypt Hands out Acreages for Gas, Oil Exploration”, 
     Africaoilgasreport.com, 
     http://africaoilgasreport.com/2013/05/in-the-news/egypt-hands-out-acreages-for-gas-oil-exploration, (Erişim tarihi: 13 Temmuz 2017). 
11. “Statistical Review of World Energy 2017”, BP, 
      https://www.bp.com/content/dam/bp/en/corporate/pdf/energy-economics/statistical-review-2017/bp-statistical-review-of-world-energy-2017-full-report.pdf, 
      (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
12. Charles Ellinas, “Rapid Developments in East Med Gas”, Turkish Policy Quarterly, Cilt: 15, Sayı: 2, (2016). 
13. The World Bank. 
14. Lorena Rios, “Unlocking Egypt’s Energy Potential”, Egypt Oil&Gas, (Eylül 2015), 
      http://www.egyptoil-gas.com/publications/unlocking-egypts-energy-potential, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
15. “Egyptian Natural Gas Production Declines”, Egypt Oil&Gas, 16 Kasım 2016, 
      http://www.egyptoil-gas.com/news/egyptian-natural-gas-production-declines, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
16. Michael Ratner, Natural Gas Discoveries in the Eastern Mediterranean, (CRS Report, Ağustos 2016).
17. İsmail N. Telci, “İstikrarı Arayan Mısır’ın ‘Enerji’ Siyaseti”, Ortadoğu Analiz, Sayı: 72, (Ocak-Şubat 2016). 
18. “Egypt, Cyprus Sign Natural Gas Agreement”, Egypt Oil&Gas, 31 Ağustos 2016, 
      http://www.egyptoil-gas.com/news/egypt-cyprus-sign-natural-gas-agreement, (Erişim tarihi: 17 Mayıs 2017). 
19. “ENI Granted Land to Build Gas Processing Plant”, Egypt Oil&Gas, 28 Nisan 2016, 
       http://www.egyptoil-gas. com/news/eni-granted-land-to-build-gas-processing-plant, (Erişim tarihi: 17 Mayıs 2017). 
20. “ENI Completes Shorouk Concession Stake Sale to BP”, LNG World News, 14 Şubat 2017, 
       http://www.lngworldnews.com/eni-completes-shorouk-concession-stake-sale-to-bp, (Erişim tarihi: 17 Mayıs 2017). 
21. “Rosneft will Export Gas from Egypt’s Zohr Project to Middle East and Europe”, Energy Egypt, 26 Haziran 2017, 
      https://energyegypt.net/2017/06/26/rosneft-will-export-gas-from-egypts-zohr-project-to-middle-east-andeurope-source, (Erişim tarihi: 12 Temmuz 2017). 
22. Egypt, (U.S. Energy Information Administration Report, Haziran 2015). 
23. Statistical Review of World Energy, (BP, Haziran 2014). 
24. Erdal Karagöl ve Salihe Kaya, LNG’nin Dünya Enerji Ticaretindeki Yeri, (SETA Rapor, Ankara: 2016). 
25. “BP Sanctions ‘Fast-Track’ Development of Atoll Discovery in Egypt”, BP Global, 20 Haziran 2016, 
       http://www.bp.com/en/global/corporate/media/press-releases/bp-sanctions-fast-track-development-of-atoll-discovery-in-egypt.html, 
       (Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017). 
26. “BP, EGAS Sanction Atoll Field Development”, Egypt Oil&Gas, 21 Haziran 2016, 
       http://www.egyptoil-gas.com/news/bp-egas-sanction-atoll-field-development, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
27. “Egypt: The Eastern Mediterranean’s Next Natural Gas Hub?”, Stratfor, 5 Eylül 2016. 
       https://worldview.stratfor.com/analysis/egypt-eastern-mediterraneans-next-natural-gas-hub, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
28. “Kahire’de 3’lü Enerji İttifakı”, Milliyet, 9 Kasım 2014. 
29. Amanda Breen, “A New Energy Era for Egypt”, BP, 
      http://welcome.bp.com/egypt-new-energy-era/?result=-success#, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
30. “ENI Completes Drilling of Eighth and Final Well in First Phase of Zohr”, Energy Egypt, 28 Mayıs 2017, 
      https://energyegypt.net/2017/05/28/eni-completes-drilling-of-eighth-and-final-well-in-first-phase-of-zohr,  (Erişim tarihi: 5 Haziran 2017).
31. “Petroleum and Natural Gas Prospecting”, Ministry of National Infrastructures, Energy and Water Resources, 
      http://energy.gov.il/English/Subjects/OilAndGasExploration/Pages/GxmsMniPetroleumAndNaturalGasProspecting.aspx, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
32. “The Israeli Natural Gas Industry: Where Do We Go Now?”, Pipelines International, 20 Eylül 2016, 
      https://www.pipelinesinternational.com/2016/09/20/israeli-natural-gas-industry-go-now, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
33. The World Bank.
34. “Country Brief Analysis, Israel”, EIA, (Haziran 2017), 
       https://www.eia.gov/beta/international/analysis.cfm?iso=ISR, (Erişim tarihi: 6 Haziran 2016). 
35. Cem Şimşek, “İsrail’in Leviathan Sahasında Üreteceği Gazın Ürdün’e Satışana Yönelik Anlaşma İmzalandı”, Enerji Enstitüsü, 27 Eylül 2016, 
      https://enerjienstitusu.com/2016/09/27/israilin-leviathan-sahasinda-uretecegi-gazin-urdune-satisana-yonelik-anlasma-imzalandi,  
(Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
36. Kevin Johnson, Alex Ross ve Endy Zemenides, “Natural Gas in the Eastern Mediterranean: The Coal and Steelof the 21st Century?”, The Chicago Council on  Global Affairs, 22 Haziran 2015, 
 https://www.thechicagocouncil.org/publication/natural-gas-eastern-mediterranean-coal-and-steel-21st-century, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
37. “PM: Gas Exports Will Yield $60 Billion in Revenue over 20 Years”, Israel Hayom, 20 Haziran 2013. 
38. “İsrail Ürdün’e Ocak Ayında Doğalgaz Teslimatına Başladı”, Enerji Haber, 4 Mart 2017, 
      http://www.enerjihaber.com/israil-urdun-e-ocak-ayinda-dogal-gaz-teslimatina-basladi/5041, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
39. “Tamar Gas Goes to Egypt”, Offshore Energy Today, 18 Mart 2015, 
     http://www.offshoreenergytoday.com/tamar-gas-goes-to-egypt, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017).
40. Sohbet Karbuz ve Luca Baccarini, “East Mediterranean Gas: Regional Cooperation or Source of Tensions?”, CIDOB, 
      https://www.cidob.org/en/publications/publication_series/notes_internacionals/n1_173/east_mediterranean_gas_regional_cooperation_or_source_of_tensions/(language)/eng-US, (Erişim tarihi: 16 Mayıs 2017). 
41. “Leviathan Partners Ratify $3.75 Billion Gas-Development Plan”, Bloomberg, 23 Şubat 2017. 
42. “Greece’s Energean Signs First Deal to Supply Gas to Israel”, Bloomberg Markets, 28 Mayıs 2017. 
43. Oğuzhan Akyener, “İsrail’in Dillendirilmeyen Planı”, TESPAM, 9 Mayıs 2017, http://www.tespam.org/israilin-dillendirilmeyen-plani, (Erişim Tarihi: 18 Mayıs 2017). 
44. “Statistical Review of World Energy 2017”. 
45. Metil alkol olarak da adlandırılan akışkan sıvı endüstride çözücü ve motor yakıtlarının bir bileşeni olarak yaygın biçimde kullanılır. 
46. “Natural Gas Sector in Israel”, Ministry of National Infrastructures, Energy and Water Resources, 
      http://energy.gov.il/English/Subjects/Natural%20Gas/Pages/GxmsMniNGEconomy.aspx, (Erişim tarihi: 17 Mayıs 2017).
47. “İsrail Gazında Önemli Gelişme”, Enerji Günlüğü, 
      http://www.enerjigunlugu.net/icerik/23533/israil-gazinda-onemli-gelisme.html, (Erişim tarihi: 17 Mayıs 2017). 
48. “Palestine”, Regional Center for Renewable Energy and Energy Efficiency, http://www.rcreee.org/content/palestine, (Erişim Tarihi: 17 Mayıs 2017). 
49. “Preventing the Development of Palestinian Natural Gas Resources in the Mediterranean Sea”, AL-HAQ, 
      http://www.alhaq.org/publications/publications-index/item/preventing-the-development-of-palestinian-natural-gas-resources-in-the-mediterranean-sea, 
      (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017).
50. Tim Boersma ve Natan Sachs, “Gaza Marine: Natural Gas Extraction in Tumultuous Times?”, Brookings, 19 Şubat 2015, 
      https://www.brookings.edu/research/gaza-marine-natural-gas-extraction-in-tumultuous-times,  (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
51. “Israel Siphoning Natural Gas from Gaza Says Dutch Report”, The Real News, 21 Mayıs 2017. 
52. Boersma ve Sachs, “Gaza Marine: Natural Gas Extraction in Tumultuous Times?” 
53. “KKTC’de Kişi Başına GSMH 13 Bin 721 Dolar”, Havadis, 29 Temmuz 2016.
54. “KKTC’de Enerji Verimliliği”, Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, 
      http://www.ktemo.org/uploads/documents/26-10_kktc_de_enerji_verimliligi.pdf, (Erişim tarihi: 13 Temmuz 2017); “Energy Production and Imports”, Eurostat, 
      http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Energy_production_and_imports, (Erişim tarihi: 13 Temmuz 2017). 
55. “East Mediterranean Gas: Regional Cooperation or Source of Tensions?”. 
56. E. Davut Yitmen, “Yeni Bir Kriz Kapıda mı? Doğalgaz…”, Kıbrıs, 9 Mart 2017. 
57. Doğu Akdeniz’de Enerji Keşifleri ve Türkiye, (BİLGESAM Rapor, İstanbul: 2013). 
58. “KKTC Bakanlar Kurulu’ndan Tarihi Karar”, Hürriyet, 22 Eylül 2011. 
59. Sami Doğru, “Doğu Akdeniz’de Hidrokarbon Kaynakları ve Uluslararası Hukuka Göre Bölgedeki Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge Alanlarının 
      Sınırlandırılması”, TBB Dergisi, Sayı: 119, (2015), s. 513. 
60. “Rum Enerji Bakanı Lakkotripis, Doğu Akdeniz Bölgesindeki Enerji Verilerini Değerlendirdi”, Enerji Enstitüsü, 2 Ocak 2017, 
      http://enerjienstitusu.com/2017/01/02/rum-enerji-bakani-lakkotripis-dogu-akdeniz-bolgesindeki-enerji-verilerini-degerlendirdi, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
61. “ExxonMobil Wants Cyprus to Become Energy Center”, Lebanon Gas News, 11 Haziran 2017, 
      http://lebanongasnews.com/wp/exxonmobil-wants-cyprus-to-become-energy-centre, (Erişim tarihi: 13 Haziran 2017). 
62. “East Mediterranean Gas: Regional Cooperation or Source of Tensions?”
63. Mehmet Öğütçü, “Doğu Akdeniz Gazı: Riskler Fırsata Çevrilebilir mi?”, Aljazeera Türk Dergi, 1 Mart 2015. 
64. “Cyprus GDP”, Trading Economics, http://www.tradingeconomics.com/cyprus/gdp, (Erişim tarihi: 11 Nisan 2017).
 65. “Kıbrıs Müzakereleri Sonuç Çıkmadan Sonlandı”, BBC, 7 Temmuz 2017. 
66. Tuba Kor, Ortadoğu’nun Aynası Lübnan, (İHH Kitap, İstanbul: 2011), s. 15. 
67. “Middle East Lebanon”, The World Factbook, CIA, 
      https://www.cia.gov/library/publications/resources/the-world-factbook/geos/le.html, (Erişim tarihi: 12 Ocak 2017). 
68. “Statistics-Lebanon: Electricity and Heat for 2014”, International Energy Agency, ,
      https://www.iea.org/statistics/statisticssearch/report/?year=2014&country=Lebanon&product=ElectricityandHeat, (Erişim tarihi: 13 Haziran 2017).
69. Bassam Fattouh ve Laura Katiri, “Lebanon: The Next Eastern Mediterranean Gas Producer?”, The German Marshall Fund of the US, 
     http://www.gmfus.org/publications/lebanon-next-eastern-mediterranean-gas-producer,  (Erişim tarihi: 1 Haziran 2017). 
70. “The Geology and Hydrocarbon Prospectively Offshore Lebanon-2004”, Lebanese Petroleum Administration, 
      http://www.lpa.gov.lb/S2004.php, (Erişim tarihi: 11 Haziran 2017). 
71. Josh Wood, “Lebanon Pins Economic Hopes on Oil and Gas”, The New York Times, 17 Nisan 2013. 
72. “Lebanon: The Next Eastern Mediterranean Gas Producer?”
73. “Zengin Ülkeler Suriyeli Mültecilerin Sadece %1,4’ünü Kabul Etti”, BBC, 29 Mart 2016. 
74. The World Bank. 
75. “Announcement to Prequalified Companies for the Participation in the First Licensing Round”, Lebanese Petroleum  Administration, 2 Şubat 2017, 
      http://www.lpa.gov.lb/prequalified%20companies.php, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
76. “Lübnan Doğalgazı İçin En Uygun Rota Türkiye”, Pusula, 8 Mart 2017, 
      http://www.pusulahaber.com.tr/lubnan-dogalgazi-icin-en-uygun-rota-turkiye-535423h.htm, (Erişim tarihi: 24 Ağustos 2017). 
77. Oğuzhan Akyener ve Mahmut Erbil Soylu, “Akdeniz’de Hedefi 12’den Vurmak”, TESPAM, 15 Mayıs 2017, 
https://www.tespam.org/akdenizde-hedefi-12den-vurmak, (Erişim tarihi: 16 Mayıs 2017). 
78. “Exploring Mediterranean Gas, Good Move by Turkey: Delek”, AA Energy Terminal, 8 Mayıs 2017, http:// 
aaenergyterminal.com/searchdetail.php?newsid=11874354, (Erişim tarihi: 15 Haziran 2017).
79. Sohbet Karbuz, “Kıbrıs’ta Petrol-Gaz Aramaları ve Gelinen Noktaya Tarihsel Bir Bakış”, Enerji Panorama, Sayı: 39, (2016). 
80. “Turkish-Israeli Pipeline Deal on the Way?”, Hürriyet Daily News, 29 Nisan 2017. 
81. “Turkey-Israel Gas Deal Approval Foreseen in Few Months”, AA Energy Terminal, 2 Mayıs 2017, 
       http://aaenergyterminal.com/newsMain.php?newsid=11795762, (Erişim tarihi: 12 Mayıs 2017 .)
82. “İsrail Türkiye’den Özür Diledi”, Aljazeera Turk,, 22 Mart 2013. 
83. “Doğu Akdeniz Gazı İçin İlk Adım”, Aljazeera Turk,, 29 Ocak 2016. 
84. “İsrail Gazı İçin Bu Sorular Yanıt Bekliyor”, Enerji IQ, 28 Eylül 2016. 
85. Oğuzhan Akyener ve Ali Maraşlı, “Egypt Gas Export Potential up to 2050 & Regional Gas Policies”, Energy Policy Turkey, 4 Mayıs 2017, 
      http://www.energypolicyturkey.com/egypt-gas-export-potential-up-to-2050-regional-gas-policies, (Erişim tarihi: Mayıs 2017). 
86. Charles Ellinas, “Rapid Developments in East Med Gas”, Turkish Policy Quarterly, Cilt: 15, Sayı: 2, (2016).
87. “Cyprus, Egypt Sign Gas Export Pipeline Deal”, Al-Monitor, 31 Ağustos 2016, 
      http://www.al-monitor.com/pulse/afp/2016/08/cyprus-egypt-gas.html, (Erişim tarihi: 23 Mayıs 2017).
88. “Enterkonnekte Sistem Nedir?”, Elektrik Port, 
      http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/enterkonnekte-sistem-nedir/15292#ad-image-0, (Erişim tarihi: 16 Haziran 2017).
89. “Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin Province”.
90. “US Supports Turkish-Israeli Energy Talks, Says US Envoy”, Hürriyet Daily News, 14 Ekim 2016.
91. B. Z. Özdemir, “European Energy Union: A Futher Step Ahead or Reorganization?”, (Yüksek Lisans Tezi, İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 
     İzmir: 2016). 
92. Costis Stambolis, “Can East Med Gas be Exported?”, Institute of Energy for South East Europe, 
     http://www.iene.eu/can-east-med-gas-be-exported-p3201.html, (Erişim tarihi: 15 Mayıs 2017).




***