Kenan Evren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kenan Evren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ağustos 2018 Salı

Öncesi ve Sonrasıyla 12 Eylül


Öncesi ve Sonrasıyla 12 Eylül


Siyasi cinayetler, kanlı 1 Mayıs, Çorum ve Maraş olayları, Meclis'in kilitlenmesi, Ekonomik buhran ve diğerleri...

Türkiye tarihine bir balyoz gibi inen sürecin kilometre taşları. 


Darbenin ardından 1982 yılında yapılan referandumla Kenan Evren'in yedi yıllığına Cumhurbaşkanlığı'na getirilmesi kabul edildi. [AA]

Türkiye'nin siyasi ve sosyal hayatını yeniden dizayn eden 12 Eylül süreci öncesindeki çalkantılar, askeri müdahalenin ardından
yerini mutlak baskının hakim olduğu bir atmosfere bıraktı.

Darbenin ardından 650 bin kişi göz altına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişinin cezası infaz edildi.

98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
 171 kişinin gözaltında işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi.
 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı. Üç gazeteci silahlı saldırıda öldürüldü.
 Gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
 Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 14 kişi açlık grevinde öldü.

1977




1 Mayıs: İstanbul Taksim Meydanı’nda düzenlenen İşçi Bayramı kutlamalarında kalabalığın üzerine meçhul saldırganlar tarafından bir binanın çatısından ateş açıldı. Hâlâ aydınlatılamayan ve tarihe 'Kanlı 1 Mayıs' olarak geçen olayda 33 kişi hayatını kaybetti.

13 Haziran: Dönemin başbakanı Süleyman Demirel istifa etti. Milliyetçi Cephe Hükümeti sona erdi.

29 Mayıs: İzmir Havaalimanı'nda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’e silahlı saldırı düzenlendi. Sağ kurtulan Ecevit, kontrgerillayı suçladı.

21 Haziran: Hükümeti kurma görevini alan CHP lideri Bülent Ecevit kabineyi açıkladı.

1978


15 Ocak: Sol ve sağ örgütler arasındaki şiddet olayları arttı, son iki haftada 30’dan fazla kişi öldü.

16 Mart: İstanbul Üniversitesi’nden çıkan sol görüşlü kalabalık bir öğrenci grubunun üzerine bomba atıldı ve otomatik silahlarla ateş açıldı.
'16 Mart Katliamı' adı verilen olayda yedi öğrenci öldü, 47 kişi yaralandı. Saldırı aydınlatılamadı, üç kişinin yargılandığı dava 2008 yılında zamanaşımından düştü.

17 Nisan: Adalet Partisi üyesi Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, kendisine gönderilen bir bombalı paketi açarken, gelini ve iki torunuyla birlikte öldü. Malatya’da büyük olaylar yaşandı. Sokak gösterileri günlerce sürdü.

19 Mayıs: Ankara’da, Gençlik ve Spor Bayramı’nda kız öğrencilerin kıyafetlerinden dolayı aleyhte tezahürat yapıldı. İstanbul’da tribünlerin önünde bomba patladı. Antakya’da kız öğrencilere saldırıldı, elbiseleri yırtıldı. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Anıtkabir’deki anma törenine katılmadı.

2 Haziran: Madrid’de Ermeni örgütü ASALA’nın düzenlediği silahlı saldırı sonucunda, Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’in makam arabasında bulunan eşi Necla Kuneralp, emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu ve aracın şoförü öldü. Büyükelçi araçta bulunmadığı için kurtuldu. Bu tarihten sonra Ermeni örgütü 21 ülkede gerçekleştirdiği saldırılarda 42 Türk diplomat hayatını kaybetti.

4 Ekim: MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlı, oğluyla birlikte evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Cinayeti, 'Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği' örgütü üstlendi.

9 Ekim: Ankara’da Bahçelievler semtinde yedi Türkiye İşçi Partisi üyesi öğrenci, Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı’nın da aralarında olduğu ülkücüler tarafından evlerinde öldürüldü. Kırcı 1999'da yakalanıp yargılandı ve hüküm giydi. Cezaevinden çıktıktan sonra verdiği röportajda, "O zaman gençtik; bizleri kullandılar" dedi.

20 Ekim: İTÜ Elektrik Fakültesi Dekanı Bedri Karafakioğlu İstanbul’da uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi.

27 Kasım: Abdullah Öcalan PKK örgütünü kurdu.


27 Kasım Abdullah Öcalan PKK örgütünü kurdu 1978

19 Aralık: Kahramanmaraş’ta Çiçek Sineması’na bomba atılması olayının sol görüşlü gruplar tarafından gerçekleştirildiği haberinin yayılmasıyla ayaklanan sağcı ve ülkücü gruplar, sol partilerin ve derneklerin binalarına saldırdı. Kısa sürede karşılıklı çatışmaya dönen olaylar bir hafta sürdü. 100’den fazla vatandaşın öldüğü olaylarda Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı, işyerleri tahrip edildi.

Şiddet olaylarının kontrolden çıkma nedeni olarak, güvenlik güçlerinin, saldırıların kendilerine yöneldiği iddiasıyla kentten çekilmesi gösterildi. Bu durum Aleviler üzerindeki baskının ve saldırıların artması anlamına geliyordu. Olaylar Kayseri ve Gaziantep'ten gönderilen askeri birliklerin müdahalesiyle bastırıldı.

Olayların ardından İstanbul ve Ankara dahil çok sayıda ilde sıkıyönetim ilan edilmiş, Başbakan Ecevit ise olayların kendisini, süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerilla tarafından çıkarıldığını söylemişti.

26 Aralık: 13 ilde daha sıkıyönetim ilan edildi.

1979



1 Şubat: Milliyet Gazetesi Başyazarı ve Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, İstanbul Nişantaşı’ndaki evinin önünde otomobilinin İçinde iken uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Saldırının faili Mehmet Ali Ağca 5 ay sonra yakalandı. Ağca, 6 ay sonra ülkücü bir grubun yardımıyla, tutulduğu askeri cezaevinden kaçtı ve Bulgaristan'a geçti.

9 Nisan: CIA hesabına casusluk yaptığı öne sürülen MİT İstihbarat Başkan Yardımcısı emekli Albay Sabahattin Savaşman 17 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum oldu.

25 Nisan: Sıkıyönetim TBMM tarafından 2 ay daha uzatıldı.

13 Mayıs: TÜSİAD gazetelere ilan vererek, Bülent Ecevit Hükümeti’nin çekilmesini istedi.

11 Haziran: IMF’nin baskısıyla Türk Lirası’nda devalüasyon yapıldı.

13 Temmuz: Ankara’da Mısır Büyükelçiliği’ni basan üç Filistinli, elçilik personelini rehin aldı. Çıkan çatışmada bir polis ile bir bekçi öldü. Eylemciler 15 Temmuz’da teslim oldu.

5 Ekim: İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş sinema oyuncusu Aynur Aydan’la ilişkisinin basına yansıması sonucu görevinden istifa etti.

19 Kasım: Milliyetçi gazeteci - yazar, eski AP milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu İstanbul’da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.
27 Aralık: Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhurbaşkanı'na uyarı mektubu verdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ile kuvvet komutanlarını imzasını taşıyan mektupta ülkedeki iç karışıklıkla ilgili rahatsızlıklar dile getirildi.
Mektup 2012 yılında mahkeme tarafından kabul edilen 12 Eylül davası iddianamesinde 'müdahalenin şartlarını olgunlaştırma' kararınının bir yıl önce alındığının delili olarak gösterildi.

Mektupta "Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce, Milli Menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir" ifadelerine yer verildi.

1980




1 Ocak: Genelkurmay Başkanı Evren ile kuvvet komutanları Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile görüştü.

24 Ocak: '24 Ocak Kararları' olarak bilinen ekonomik program açıklandı. Yaşanan ekonomik istikrarsızlık, üretimin azalması ve kara borsacalığın oluşması gibi nedenlerin ortadan kaldırılması için kamu harcamalarının sınırlandırılması, ücretlerin düşürülmesi, serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemlerin alınması kararlaştırıldı. Bunun için Süleyman Demirel, daha sonra Türk siyasi yaşamına damgasını vuracak bir ismi, Turgut Özal'ı Başbakanlık Müsteşarı olarak atadı. IMF ile bu kapsamda bir anlaşma imzalandı.

6 Nisan: Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanlığı süresinin sona ermesiyle TBMM’de seçim bunalımı başladı. CHP ve AP adaylarını son anda gösterdi. Seçimler sırasında hiçbir aday cumhurbaşkanı olmak için yeter oyu alamadı. Meclis onlarca defa tekrar oylama yaptı fakat bir türlü yeni CCumhurbaşkanı seçilemedi.



Korutürk’ün görevinin bitişinin ardından 9 Kasım1982’ye kadar cumhurbaşkanı seçilemedi. [AA]

27 Mayıs: MHP’li eski bakanlardan Gün Sazak Devrimci Sol örgütü üyeleri tarafından aracına binerken öldürüldü.
17 Haziran: Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, kuvvet komutanları ve Genelkurmay 2. Başkanı Necdet Öztorun'a kod adı 'Bayrak Harekatı' olan bir darbenin 11 Temmuz 1980'de gerçekleştirilmesi talimatını verdi.
2 Temmuz: 'Bayrak Harekatı' Süleyman Demirel hükümetinin güvenoyu almasıyla ertelendi.
4 Temmuz: Kahramanmaraş’ta yaşanan Alevi-Sünni çatışmasına benzer olayların tekrarı Çorum'da yaşandı. Olaylarda resmi kayıtlara göre 57 kişi hayatını kaybetti.
19 Temmuz: Eski başbakanlardan Nihat Erim İstanbul Dragos'ta öldürüldü.
22 Temmuz: DİSK'in eski genel başkanı, Maden-İş Sendikası Başkanı Kemal Türkler, Nihat Erim cinayetine misilleme olarak öldürüldü.
28 Ağustos: '5 Eylül 1980'den itibaren her an hazır olunması' bildirilen 'Bayrak Harekatı' emirleri özel kuryelerle kuvvet komutanlarına teslim edildi.
5 Eylül: Dışişleri Bakanı AP’li Hayrettin Erkmen, TBMM’de gensoru ile düşürülen ilk bakan oldu.
6 Eylül: MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan tarafından İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesini protesto etmek amacıyla Konya’da düzenlenen mitingde söylenen sözler, TSK tarafından "şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi" olarak değerlendirildi.

Kenan Evren darbe bildirisini okurken Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun yanındaydı. [AA]

12 Eylül: Ordu ülkenin yönetimine el koydu. Genelkurmay Başkanı Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi üyeleri darbe bildirisini TRT aracılığıyla duyurdu.

Bildiride, "Türk Silahlı Kuvvetleri el ele vererek İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur" ifadelerine yer verildi.

Daha sonraki bidirilerle sıkıyönetim bölgelerine komutanlar atandı. Siyasi partiler ile Türk Hava Kurumu ve Çocuk Esirgeme Kurumu dışındaki derneklerin faaliyetleri yasaklandı. Polis, jandarmanın emrine verildi.

Darbenin gece 03:00'te ilanından sonra aynı gün sabah saat 5:30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay Başkanı imzasıyla birer tebliğ gönderildi.

Tüm tebliğlerde "TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın
ikazlarına uyunuz" ifadesiyle birlikte gidecekleri adresler belirtildi.

17 Eylül: Gözaltı süresi uzatıldı.
18 Eylül: Milli Güvenlik Konseyi'nin başkan ve dört üyesi TBMM Onur Salonu'nda törenle yemin etti.



 Erdal Eren mahkeme salonunda jandarma ile birlikte.Erdal Eren’in yaşının tespiti için kemik muayenesi yapılmadı. [AA]
19 Eylül: 1402 Sayılı Yasa, sıkıyönetim komutanlarının bütün kamu personelini gerekçesiz görevden alabilecek şekilde yeniden düzenlendi.
8 Ekim: Darbeden sonra ilk idam edilenler solcu Necdet Adalı ve sağcı Mustafa Pehlivanoğlu oldu. Cezaları sabaha karşı Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde infaz edildi.
Kenan Evren, 2012 yılındaki 12 Eylül davası’nda "Bir sağdan, bir soldan astık" diyerek tarafsız davrandıklarını söyledi.
11 Ekim: Aranan MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve diğer milletvekilleri dahil 36 MHP'li hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi.
15 Ekim: Erbakan ve diğer MSP'liler 2 Numaralı Askeri Mahkeme tarafından tutuklandı.
10 Kasım: Onur Yayınları Sahibi İlhan Erdost, Mamak Askeri Cezaevi'ne götürülürken, dövülerek öldürüldü.
3 Aralık: 17 yaşında olduğu söylenen Erdal Eren, resmi nüfus kaydındaki yaşı göz önüne alınarak idam edildi. Eren, 17 Günlük yargılamadan sonra idam edildi.
19 Aralık: DİSK davası başladı.

1981

24 Nisan: MSP'lilerin yargılanmasına başlandı. Erbakan için 14-36 yıl hapis istendi.
29 Nisan: Toplam 587 sanıklı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasında Türkeş dahil 220 sanık hakkında idam istendi.
22 Temmuz: Evren, Erzurum konuşmasında "Artık yeni aldığımız bir kararla ilk ve ortaokullara, liselere mecburi din dersi konulacaktır" dedi.
15 Ekim: Ülkedeki bütün siyasi partiler kapatıldı.

1982

13 Temmuz: Geçici maddeler dışında 200 maddeden oluşan yeni anayasa tasarısı açıklandı.
7 Kasım: Yeni anayasa için halk oylaması yapıldı. Anayasa yüzde 90'ın üzerinde oyla kabul edildi. Evren yedi yıllığına Cumhurbaşkanı seçilirken, Milli Güvenlik Konseyi de Cumhurbaşkanlığı Konseyi'ne dönüştü.

1983

24 Nisan: Siyasi Partiler Yasası çıktı.
20 Mayıs: Anavatan Partisi (ANAP) kuruldu.
6 Kasım: Darbe sonrası ilk genel seçimler yapıldı. Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi oyların yüzde 45‘ini alarak tek başına iktidar oldu.

2010

12 Eylül: Anayasa değişikliği için yapılan referandum sonucunda 12 Eylül darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde kaldırıldı.

2012


4 Nisan: Darbeden sonra ülkeyi yöneten Milli Güvenlik Konseyi’nin hayatta kalan iki üyesi yargılanmaya başlandı. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ilk duruşmaya sağlık raporu göndererek gelmedi.
İki isim, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve Anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek'' suçlamasından 'ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası' istemiyle yargılanıyor.

11 Nisan: TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu kurulması için verilen önergeler oybirliği ile kabul edildi.
17 milletvekilinden oluşan komisyon, 1404 sayfalık bir rapor hazırladı. (raporun birinci ve ikinciciltleri)

20 Kasım: Hastanede yatan Evren ve Şahinkaya telekonferans yöntemiyle ilk kez hakim karşısına çıktı.

21 Kasım: Evren ve Şahinkaya, 'kurucu iktidar' olduklarını belirterek, mahkemenin kendilerini yargılayamayacağını iddia ettiler.
"Bugün de olsa aynı şekilde ihtilal yapardık" diyen Evren, sorulara yanıtvermedi.

2013

13 Şubat: Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, davada haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yaptı.

27 Mart: 32 yıldır süren ve 1243 sanıkla başlayan Devrimci Sol örgütü ana davası "olağanüstü zamanaşımı" gerekçesiyle düştü. 2009’da ömürboyu hapis cezasına çarptırılan 39 sanık da serbest kaldı.


2014

18 Haziran: Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'yı 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme daha sonra takdirini kullanarak sanıklar hakkındaki cezayı müebbet hapse çevirdi.


***

17 Eylül 2016 Cumartesi

12 EYLÜL ...,



12 EYLÜL ...,




12 Eylül 2016 Pazartesi


“…Türkiye’deki gelişmeler öyle bir noktaya gelmiştir ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahalesinden başka bir çıkış noktası görülmemek tedir. Türk Silahlı Kuvvetleri müdahale edecek,  ama gelişmeleri uzun vadede ordu da düzeletemeyecektir.”

(Haziran 1980 tarihli ABD Silahlı Kuvvetler dergisinden aktaran Mehmet Ali Birand, 12 Eylül 04:00, Karacan Yay., İstanbul, 1984, s. 33- 35)

***

“12 Eylül akşamı ABD Başkanı Carter, Washington’daki Kennedy Center’da “ Damdaki Kemancı ” müzikalini seyrediyordu. Oyunun yarısında locanın hemen dışındaki telefonu sinyal verdi. Beyaz Saray santralı, Dış işleri Bakanı Muskie’nin Başkan ile görüşmek istediğini söyledi ve bağlantıyı kurdu: ‘Mr. President, Türk Ordusunun komuta heyeti Ankara’da yönetime el koydu. Herhangi bir kaygıya gerek yok. Kimler müdahale etmesi gerekiyorsa onlar müdahale etti’ 

(Mehmet Ali Birand, 12 Eylül 04:00, Karacan Yay., İstanbul, 1984 s.33-35)

***

“Türk Silahlı Kuvvetleri, Ülkenin ve Milletin bütünlüğünü, milletin hak, hukuk ve hürriyetini korumak, can ve mal güvenliğini sağlayarak korkudan kurtarmak, refah ve mutluluğunu sağlamak, kanun ve nizam hâkimiyetini diğer bir deyimle devlet otoritesini tarafsız olarak yeniden tesis ve idame etmek gayesiyle Devlet yönetimine el koymak zorunda kalmıştır.

(Org. Kenan Evren, Genelkurmay Başkanı, 12 Eylül 1980, Saat 13:00’da yaptığı radyo-TV konuşması)



Sayın Evren şunun hesabını vermek zorundadır. 13 Eylül günü duran kan, 11 Eylül günü neden akıyordu. Hayır efendim! Verdiği cevaplar da kurtaramaz kendisini. Kendileri daha iyi biliyor niye durmadığını o kanların. Kanlar akıyordu, çünkü Sayın Evren’in Çankaya’ya çıkması gerekiyordu. Bu ithamla karşı karşıyadır.”

(Süleyman Demirel ile söyleşi: “Kanlar Evren’i Çankaya’ya taşımak İçin Akıyordu”, Nokta, 18.11.1990)

***

“Artık vatandaş öyle bir hale gelecekti ki, ‘lanet olsun, cumhuriyet geleceğine, ne gelirse gelsin, yeter ki sokağa rahat çıkalım, rahat gezelim, rahat ticaret yapalım’diyecekti

(Kenan Evren, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Org. Kenan Evren’in Söylev ve Demeçleri (12 Eylül 1980- 12 Eylül 1981), Ankara, 1981, s.22- 23)

***

“Komuta heyeti, bir taraftan sureti haktan görünüp, diğer taraftan tertip içinde olmuştur. Bu tertibi de iyi kamufle etmiştir. Elinizdeki yetkileri kullanıp devleti koruma ve kollama görevi yerine, devletin dibine dinamit koyanların akıttıkları kanları ikbalinizin merdivenlerine basamak yaptınız. Anarşiyi, terörü, vurgunu, soygunu önleme çağrılarına kulağınızı tıkayıp yangını seyre daldınız. Akan kanlar, yanan canlar, göl olan yaşlar karşısında darbenize meşru zemin yarattınız.

(Süleyman Demirel, “Demirel’den Evren’in Anılarına Yanıt”, Milliyet, 23.11.1990)

***

“Türkiye’yi her zaman hür dünyanın stratejik bir değeri olarak mütalaa etmişsizdir. Bu değerlendirme yalnız NATO çerçevesinde değildir. Netice itibarıyla NATO’nun gerçekleştirmesi gereken durumlar bellidir. Türkiye, NATO’nun ötesinde bir önem taşır. İyi bilirsiniz ki, Washington’da dostlarınız vardır. Başkan Reagan durumu gayet iyi kavramıştır. Başarınız için her desteği verecek. Sizin başarınız bizim de başarımız sayılır”

(ABD Dışişleri Bakanı Alexander Haig’in Org. Evren ile 14 Mayıs 1982’de yaptığı görüşme, Kenan Evren’in Anıları III, Milliyet Yay., 1991, s.28)

***

“Asıl zorlandığım konu, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına entegrasyonunu sağlamak olmuştu. Gerçi bu sorun sonraları daha kolay çözüldü. Biraz General Rogers sayesinde. Sayın Evren ile çok yakın dosttu. Sayın Evren’in, çok takdir ettiğim bu güçlü liderin iyi niyetli yaklaşımı olmasaydı, bu sorun çözülemezdi. Yıllarca uğraşıp, vaatler yapıp, telkinlerde bulunup başaramamıştık, ama dostlukla oldu. 1980 Harekatı olmasaydı, bu mümkün olmazdı

(ABD Başkanı Jimmy Carter’ın 1985’in Temmuz ayında Cumhuriyet muhabiri Ufuk Güldemir ile söyleşisinden aktaran Hasan Cemal, 12 Eylül Günlüğü - Tank Sesi İle Uyanmak, Bilgi Yay., Ankara, 1986, s.105)

***

"... Seçimlere katılan üçüncü ve bizim hesaplarımıza en uygun parti ise eski Başbakan yardımcısı Turgut Özal'ın liderliğindeki Anavatan Partisi'dir.
... Amerikan diplomasisinin Türk generallerinden bilmelerini kesinlikle istediği nokta şudur: Toplumda bir gerginlik yaratılmadan, seçimlerde Özal'ın partisinin kazanması, demokrasiye erken dönüş için esen bir ümit rüzgarıdır. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, bu işin üstesinden gelinmesini dikkatle izlemektedir. Ancak geçmiş dönemdeki olaylar Amerikan yönetimini bu konuda kaygılandırmaktadır. Olayların akışı içinde Amerikan dış politikası, herhangi bir bunalım ortaya çıktığında kendisine etkili taktikler bulabilir.  İnsan hakları üzerinde etkili konuşma sanatını kullanarak diplomasi taktiklerini geliştirebilir. Amerikalılar, bir ulusun gerçekten oluşumunu beklerken pek fazla sabırlı olmadıklarını da unutmazlar."

(Wall Street Journal, 27 Ağustos 1983'den aktaran Yalçın Doğan, Dar Sokakta Siyaset 1980-1983, Tekin Yayınları,1985) 

***

“6 Kasım seçimleri öncesi ABD eski Dışişleri Bakanı Alexander Haig Ankara’yı ziyaret etti. Alman Sosyal Demokratları Ankara’dan Amerika’ya dönüşünde Haig’i Frankfurt’ta akşam yemeğine çağırdılar. …Yemekte ağırlık taşıyan konu Türkiye ve Türkiye’de 6 Kasım’da yapılacak seçimdi. Almanlar Haig’e tepeden inme bir soru yönelttiler:
‘Amerika neden Turgut Sunalp’i destekliyor?’
Haig şaşırdı ve çok önemli bir şey söyledi:
‘Amerika, Sunalp’i desteklemiyor.’
Şaşırma sırası bu kez Alman Sosyal Demokratlarındaydı:
‘Peki, kimi destekliyorsunuz?’
Haig çok net bir karşılık verdi:
‘Amerika, Özal’ı destekliyor.’ …Benim Ankara’ya gidiş nedenim asıl seçimlerle ilgili. Son zamanlarda Turgut Özal’ın seçimlere sokulmayacağına dair sözler dolaşıyor. Engelleneceği bildiriliyor. Bize böyle raporlar geliyor. Ben Amerikan yönetiminin bir ricasını ilettim Cumhurbaşkanı Evren’e. Türk ordusuna hayranlığımızı ve kendisinin sayesinde Türkiye’nin yeniden demokrasiye dönmekte olduğunu anlattım. Demokrasiye dönmenin şartları arasında da seçimlere girmesine izin verilen partilerin engellenmemesi gerektiğinin bulunduğunu söyledim. Bu nedenlerle Özal’ın seçime girmesinde bir engellemenin olmaması gerektiğini, bunun demokrasi açısından şart olduğunu söyledim.” 

(Yalçın Doğan, Dar Sokakta Siyaset 1980-1983, Tekin Yayınları,1985) 
https://ulusalbellek.blogspot.com.tr/2016/09/12-eylul.html



BU HUSUSTAKİ  GÖRÜŞLERİM..;

Sayın Serdar bey.., 
ÖNCE BAYRAMINIZI KUTLAYAYIM ALLAH SAĞLIKLI SIHHATLİ NİCE BAYRAMLAR NASİP ETSİN..

   O dönemi bizler de yaşadık.. Metin Toker in 03-01-1980 tarihinde yanı İhtilalden 9 ay önce basına  ( Hürriyet Gazetesindeki yazısını  bulup okuyunuz..  ) TAVSİYE MEKTUBU..,

   MGK  yi   AKAN KANIN DURMASI İÇİN DÖNEMİN İKTİDARINA TAVSİYE MEKTUBU GÖNDERİYOR MGK 9 AY ÖNCE 27 ARALIK 1979 TARİHİNDE.. DİKKATE ALINMIYOR KARDEŞ KARDEŞİ ÖLDÜRMESİN DİYEDE YAPILMASI GEREKENLERİ SÖYLÜYOR..  BASINA BU TAVSİYE MEKTUBUNUDA SIZDIRAN '' METİN TOKER '' İSMET İNÖNÜ DAMADIDIR..GECE SIKI YÖNETİM VAR ASKERİN KANUNLARA UYMAYANLARI YAKALADIĞINI GÜNDÜZ POLİS POL-BİR Lİ  SAGCI YI  POL-DER Lİ  SOLCUYU  YİNE SOKAĞA SALIYORDU  SENDİKALAR BÖLÜNMÜŞ 365 GÜNÜN 200 GÜNÜ GREVDE.. EGİTİM BÖLÜNMÜŞ SAĞCI OKU SOLCU OKUL TÖB-BİR  TÖBDER  ÖGRETMEN AYRIŞMIŞ.SANAYAĞI YOK SİĞARA YOK BENZİN YOK TÜP YOK < VAR AMA YOK DENMİYORMUYDU.? >) 

<  http://www.yenisafak.com/yazarlar/abdullahmuradoglu/27-aralik-muhtirasinin-hikayesi-31963 >

BURADA 12 EYLÜLÜN TEMELİNDE BENCE 1974 KIBRIS HAREKATI VE 2 Cİ ÇIKARTMA ÜZERİNE ABD 6 CI FİLOSUNUN ÜZERİMİZE GÖNDERİLMESİ EGE NATO TATBİKATINDA MUAVENET GEMİMİZİN VURULMASI.1974 DEN 1980 NE 6 SENEDE KARDEŞİN KARDEŞE DÜŞMAN EDİLMESİ ALTINDAKİ DIŞ GÜÇLERİN  ROLÜ BENCE DAHA ÖNEMLİ  ASKERİ VE EKONOMİK ANBARGO YU BİZE KİMLER KOYDU? BUNLAR TEMEL ETKENLERDİR..BENCE  SAYGIYLA

..

28 Mart 2016 Pazartesi

Kenan Evren'i Nasıl Bilirim veya Nasıl Bilmem?



Kenan Evren'i Nasıl Bilirim veya Nasıl Bilmem? 


Ali Tartanoğlu 
17.05.2015    


Biz “ Az gelişmiş ülkelerin orduları, dış düşmana karşı ülkeyi korumaktan çok ülkenin yoksullarının ensesinde boza pişirerek varsıllarını korur” diye biliriz.

80’li yıllarda bir İran’lı ve bir Yunan tanıdık sormuştu: “800 bin kişilik orduyu, Yunanistan’a karşı besliyorsanız çok büyük; Rusya’ya, İran’a karşı besliyorsanız yetmez. Niye 800 bin kişilik ordu?.. Kime karşı?..”

1971 ve 1980 Askeri darbeleri ülke sınırlarını düşman saldırısına karşı korumaktan, kendi kanunlarında belirtildiği üzere “cumhuriyeti korumak ve kollamak”tan ziyade adıyla sanıyla ülke varsıllarını yoksullarına karşı korumanın en açık örnekleridir.

General, Polis, Belediye zabıta memuru… Devlet adına Üniforma giydirilen adam demokrat olmaz, olamaz. Onlar vurur, kırar, döver, söver, öldürür. Çünkü bunun için yetiştirilirler, bu yönde eğitilirler.

Demokrat olması gereken, sivildir.

12 Eylül 1980’in dünya ve Türkiye koşullarında, az gelişmiş bir üçüncü dünya ülkesi olan Türkiye’de fevkalade bilinçle “emir komuta zinciri” içinde, rütbesiz ere kadar ordunun bütününü pisliğe bulaştırarak darbe yapan Kenan Evren ve dört arkadaşının, demokrat olmamasında, zalim, kanlı faşist olmasında; iç ve dış sermayenin çıkarlarını kollamak amacıyla emeği ve solu biçmesinin anlaşılmayacak yanı yok. Türk-İslam sentezini icat etmelerini, üniversiteyi budamalarını, yargıyı hadım etmelerini, Atatürk’ün resmi mirası Türk Dil ve Tarih Kurumlarını biçmelerini dahi anlamak mümkün.

Amerika’nın, darbeyi öğrenince “our boys did it” diye sırıtmasını da anlayabiliriz. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Halit Narin’in “bugüne kadar işçiler gülmüştü, bundan sonra biz güleceğiz” demesi de, bütün saçmalığına rağmen, izah edilebilir.

Kenan Evren ve 12 Eylül zihniyetinin, o tarihten bu yana, PKK’yı doğuran ana rahmi olduğu defalarca yinelenen Diyarbakır Cezaevi vahşetini de…

Bu ülkenin yüzde 92’si Evren anayasasına “evet” demiş. Bu oran o kadar yüksek ki, o gün “hayır” diyen çok küçük azınlığın mensupları bile, bugün “ben hayır demiştim” diye bir tartışmaya girmekten kaçınıyor, inandırıcı olmaz endişesiyle. Bugünkü fevkalade demokratların kaçı 1982 anayasasına “evet” demişti acaba? Mesela Recep Tayyip Erdoğan… Abdullah Gül, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, hele Burhan Kuzu… “Hayır…” mı demişlerdi?.. Seçime beş kala olmasaydı Evren’in cenazesine yine gitmezler miydi? 1982 Anayasasına “hayır” diyen yüzde 8’in içindeki Kürtçülerin oranı acaba neydi?

O gün darbeyi kemali ciddiyet ve memnuniyetle alkışlayan TÜSİAD’ın ve sair sermayenin bugün aynı kemali ciddiyet ve iştiyakla darbe karşıtı ve demokrat kesilmesi… Hele hele Erdoğan’ı demokrat, AKP’yi demokrasinin vazgeçilmez unsuru sayması… Kuşkusuz TÜSİAD ve sair sermayeye, Recep Erdoğan’ı demokrat, AKP’yi demokrasinin vazgeçilmez unsuru sayan bilumum liberalleri, eski solcuları ve saireyi de dahil etmeli…

Aynı şekilde… O gün darbeyi “our boys did it” diye sevinçle karşılayan Amerika… Onun, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğini askıya almak dışında tık çıkarmayan Avrupa uzantısı, tıpkı Sivas-Madımak, Kahramanmaraş, Çorum demedikleri gibi Mamak, Metris, Maltepe zaten demezler ama, asla “Diyarbakır Cezaevi ne demek oluyor Kenan!..” da dememiş malum emperyalist Batı…

Bunlar da izah edilebilir. Bugün hepsi Kürt, Apo, PKK hayranı, yaranı kesilmiş durumda. Yetmiyor, dün solcu kesiyor diye Ordu’yu, Kenan Evren’i alkışlıyorlardı; bugün, 2012’ye kadar, Ordu’nun vesayetini ortadan kaldırıyor, hele Kürt açılımı yapıyor diye AKP’yi, Recep Erdoğan’ı, “Allahınfatihi” Gülen’i alkışladılar. Oysa HDP de ve PKK da solcu sayılıyor…

İğrenç bir riyakarlık. Yine de, bunlar bile izah edilebilir.

Ama öyle derin siyasi analizler, diplomasi, vb.den anlamayan sokaktaki adam bakışıyla, izah edilemeyecek pek çok nokta da var.

Kenan Evren, son derece abartılı bir şiddetle solun, sendikaların, işçinin üzerine gitti. Diyarbakır cezaevi vahşetini yarattı. Eh sağ ve sermaye adına darbe yapmış Amerikancı generaldir, ne yapsa yeridir.

Ama bakın aynı Kenan Evren, darbeden 27 yıl sonra, 2007 Şubat, Mart’ında gazetelere ne diyor, kabaca, özetle: “Türkiye’nin eyalet sistemine geçmesi gerekir… 8 eyalete bölünebilir; Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon… Bu düşüncem yeni değil. Daha 1980'li yılların başında bunları düşündüm. Çünkü Ankara'dan 81 ile hákim olmak zor. Uykularım kaçıyordu. Bölge idare mahkemelerini kurarken bu zihniyetle hareket ettik. Türkiye'yi birtakım bölgelere böldük. Yetkileri oraya devrettik. … Birçok ülkede bu var. Almanya, Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da… Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye de mutlaka buraya gelecek diyorum. Yoksa huzur bulmamız mümkün değil. Şimdi bakıyorum, ortada vatan kurtaran aslanlar geziyor. Tutturmuşlar bir karış toprak vermeyiz diye. Toprak niye gitsin? Bunlar dünyaya ayak uyduramayan insanlar. Huzur bulmak istiyorsak cesur adımlar atmalıyız. Özal bunu Güneydoğu'da bir yerde söylemişti. Onun annesi Kürt'tü. Şimdi ben söylüyorum. Birilerinin söylemesi lazım… Geldiğim yaş ve yaptığım işler bana bu cesareti veriyor. İşte ben de çıkıp söylüyorum. Yüzde 10 barajı yüzünden birçok parti seçime giremiyor. Kürtler de giremiyor. Biz o barajı Kürtler girmesin diye koymadık. Koalisyonlar çıkmasın, istikrar olsun diye koyduk. Kürtler bizim vatandaşımız. Marmaris'te Kürtler buraya gelmesin diyorlar. Ben de, ’Onları çalışmak için siz çağırdınız, bırakın çalışsınlar. 10-20 sene sonra onlar buranın insanları olurlar' diyorum. DTP, Meclis'e girmeli. Bu ortamı yumuşatır. Meclis'e komünist olan da, sağcı olan da, İslamcı olan da giriyor. Bu da gelsin girsin. Meclis'e gidemeyecekse neden parti kuruluyor? (...) Diyorlar ki 'Kürtler bağımsızlığını ilan eder…” Edemez! Aynı haklar tanınırsa niye ayrılmaya kalksınlar? Kürtlere kardeş muamelesi yapmalıyız. (...) Kaç senesi var bilmiyorum ama Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir. Biz isteğimiz kadar 'hayır' diyelim, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti zaten kuruldu.”

Evet!.. Döne döne Diyarbakır Cezaevi cehennemini, dolayısıyle PKK’yı yarattığı 35 yıldır tekrarlanan Kenan Evren’in sözleridir bunlar da!.. Ve bu sözlerin Recep Erdoğan’ın, Demirtaş’ın, Öcalan’ın, Karayılan’ın, Bayık’ın açıkça, Kılıçdaroğlu’nun çekinerek, yarım ağızla söylediklerinden ne farkı var?

Bu nasıl açıklanır? Kenan Evren’i nasıl bilelim?.. “Efendim insanlar zaman içinde düşüncelerini değiştirebilir. Değişmeyen tek şey değişimdir” zevzekliğiyle mi geçiştirivereceğiz?!..

Ayrıca, sendikacısıyla, sendikasıyla, üniversitesiyle, profesörüyle, genciyle, gençliğiyle, yazarı, çizeri aydınıyla solun tamamını biçen ama bir tek Abdullah Öcalan’a, nedense(!). gücü yetmeyen(!), 84’e kadar öğrencilikle ilişkisini, verdiği devlet bursunu kesmeyen, 12 Eylül’e beş kala, darbenin yaklaştığını öğreniverebilen(!) Öcalan’ın elini kolunu sallaya sallaya Suriye’ye geçip, tel örgülerin öte yanında Suriye Muhaberatı tarafından karşılanmasını seyreden de, aynı Kenan Evren vitrinli dış ve işbirlikçi iç yapıdır. Denizler asılırken, Erdal Eren yaşı büyütülerek asılırken, iç ve dış sermayenin ihtiyacı olan “istikrar” uğruna huşu içinde, el pençe divan onaylayan Batılı ağabeyler, sıra Abdullah Öcalan’a gelince, Cemaatçi olan ve olmayan İslamcı faşist yapıya gelince birden bire demokrat-çı, insanhakları-cı falan filan kesilivermiştir.  

Aynı Ordu, 12 Mart’ın Mamak askeri hapishanesindeki devrimcilere de, görevli bir “subay” mensubunun ağzından,

“-Atatürk’ünüz sağ olsaydı o da burada olurdu” diyebilmiştir.

Adamın, Atatürk’ün ordusu bildiğimiz Ordunun bir mensubu olması bir yana, Atatürk onların değil, solcu devrimcilerin Atatürk’üdür 1971 koşullarında.

Gerek 12 Mart, gerek 12 Eylül, gerek Tağmaç, Türün, Ünlütürk vb., gerekse 12 Eylül beşlisi, iç ve dış sermayenin, MESS’in, TÜSİAD’ın, IMF’nin, Dünya Bankası’nın istediği ama Demirel’in seçimlerin yapılabiliyor, parlamentonun açık olduğu iyi kötü demokratik koşullarda yapamadığını, onların yerine yine devletin silahıyla yapıvermişler, emeği ve solu ezivermişlerdir o kadar!.. 

Amerika’yı, Avrupa’yı, Batı’yı, Batı emperyalizmini, IMF’yi, çok uluslu şirketleri, onların içerideki uzantısı MESS’i, TÜSİAD’ı anlamak mümkündür. Ama Kenan Evren’deki bu muazzam değişimi, hatta dönüşümü, yani metamorfozu anlamak mümkün değil.

Ya da onu çok iyi anlayıp, soruyu “Batı emperyalizmini, MESS’i, TÜSİAD’ı, az gelişmiş ülke aydınını nasıl bilirdiniz” diye değiştirmek gerek.

Ali Tartanoğlu
17.05.2015

http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/kenan-evreni-nasil-bilirim-veya-nasil-bilmem-ali-tartanoglu/1913


..

23 Ağustos 2015 Pazar

Asker kökenli siyasetçiler



Asker kökenli siyasetçiler