TERÖR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TERÖR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2019 Pazar

IRAK VE PKK TERÖR ÖRGÜTÜ BAĞLAMINDA TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ BÖLÜM 1

IRAK VE PKK TERÖR ÖRGÜTÜ BAĞLAMINDA TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ, BÖLÜM 1


Armağan Kuloğlu.,

Stratejik Araştırmalar Dergisi / Journal of Strategic Studies 1 (2), 2008, 45-76
© BEYKENT ÜNİVERSİTESİ/ BEYKENT UNIVERSITY 

Özet

ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgali sürecinde Türkiye ile ABD arasında yaşanan gelişmeler, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir. 
Bu olumsuzlukların başında Irak’ın kuzeyindeki yönetimin statüsünün yükselmesi, PKK terör örgütünün gelişmesi ve terör eylemlerindeki artış ve 
Türkmenlerin statüsünde istenen durumun elde edilememesi gelmektedir. ABD, Türkiye ile başlangıçta yaşadığı kendi açısından olumsuz olarak nitelendirilen gelişmeler nedeniyle bölgedeki Kürtleri, Türkiye’nin yerine müttefik olarak kabul etmiş, bu durum Kürt yönetiminin statüsünün yükselmesi ve dolayısı ile Türkiye tarafından tehdit olarak kabul edilebilecek bir konuma kadar gelme tehlikesini yaratmıştır. ABD, Türkiye’nin Irak’taki etkinliğini tamamen kırdığından PKK terör örgütü kendisine gelişmesi, destek alması ve eylem planlayıp icra etmesi için güvenli ve rahat bir manevra alanı bulmuştur. 

ABD, Türkiye’nin PKK terör örgütü ile mücadelesine yardımcı olma karşılığında, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki yönetimle resmi temaslara kadar uzanan bir 
iletişim kurmasını sağlamıştır. 


GİRİŞ

ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalini müteakip Irak’ın kuzeyinde oluşan otorite boşluğu PKK terör örgütünün yeniden hayat bulmasına imkân sağlamış ve örgüt bu bölgede kendini güven içinde hissetmiştir. Örgüt, insan kaynağı, finans ve lojistik desteğini kolaylıkla sağlayabilmiş, yeniden teşkilatlanmış, eğitim yapmış ve terör eylemlerini planlama ve sınırı geçerek Türk topraklarında terör eylemi gerçekleştirme ve yeniden güvenli olarak nitelendirdiği Irak’ın kuzeyine dönme fırsatını elde etmiştir.

PKK terör örgütü, Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturduğu, zarar verdiği, ayrıca sözde Büyük Kürdistan’ın Türkiye ayağını oluşturmasına hizmet ettiği, bu süreçte yapının liderliğinin Kuzeydeki yönetimde olmasına yardımcı olduğu ve zaman içinde Türkiye’ye karşı bir yaptırım aracı olarak kullanabileceği düşünceleri ile Irak’ın kuzeyindeki yönetim tarafından himaye ve destek görmüştür.
PKK terör örgütü ABD açısından ise, Türkiye’ye karşı 1 Mart teskeresinden dolayı cezalandırma aracı olarak nitelendirilmiş ve Türkiye’ye karşı yine zaman içinde bir pazarlık konusu olarak kullanılabileceği düşünülmüştür. PKK terör örgütü, ABD tarafından, ayrıca PEJAK uzantısı vasıtasıyla İran’a karşı da kullanılmaktadır. Diğer taraftan örgüt, kuzeydeki istikrarı bozmadığından, ABD’ye ve kuzeydeki yönetime zararı dokunmadığından, hatta faydası olduğu düşünüldüğünden, ABD’nin çıkarları açısından en azından müdahale edilmemesi gereken bir unsur olarak görülmüş ve dolaylı olarak ABD tarafından himaye edilmiştir. Bu nedenle Türkiye’nin terörle mücadelesinde sınır ötesi operasyon yapması ABD tarafından sürekli engellenmiştir.
Türk Hükümeti de, ABD ile bozulan ilişkilerin daha da kötüye gitmemesi için, terörle mücadeleyi sadece askeri alanda olmak üzere yurt içinde yapmayı tercih etmiş ve ABD’nin Türkiye’nin sınır ötesi harekât yapmasına olan muhalefetine uyum göstermiştir.  ABD’nin Kürt Gruplara karşı müsamahalı davranışı, bu gruplarla olan müttefiklik çerçevesindeki ilişkileri ile PKK konusundaki düşünceleri, Irak’ın kuzeyindeki yönetimin ve PKK’nın Türkiye’ye karşı tutum, davranış ve eylemlerinde tırmanışa sebep olmuştur.          

ABD’NİN PKK KONUSUNDAKİ POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ VE TÜRKİYE’YE SAĞLADIĞI DESTEK
PKK’nın tırmanan eylemleri Ekim 2007 ayı içinde tahammül edilemeyecek sınırlara ulaşmış, Türk Hükümeti, toplumun terör konusundaki tepkileri ve sınır ötesi operasyon yapma zarureti karşısında reaksiyon gösterme zorunda kalmıştır. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sınır ötesinde operasyon yapmasına imkân sağlayacak olan teskereyi meclise sevk etmiş ve meclisten gerekli olan yetkiyi almıştır. Ancak bu yetki, çeşitli çekingenliklerden dolayı hemen kullanılmamış, sınır ötesi operasyon yetkisini almış olarak bu konuda ABD başta olmak üzere uluslararası mutabakat sağlamak maksadıyla, komşu ülkeler de dahil birçok ülke ve kuruluş ile terörle mücadeledeki haklılık ve kararlılık konusunda diplomatik temaslarda bulunulmuştur. Bu çerçevede ABD ile de 5 Kasım 2007 tarihinde ABD Başkanı ve Türkiye Başbakanı arasında bir görüşme yapılmıştır.
Bu görüşmenin basına yansıyan kısımları olduğu gibi, her ne kadar yok deniyorsa da, yansımayan ve çeşitli yorumlara sebep olan kısımlarının olduğu da bir gerçektir. Görüşmelerin açıklanan kısmına baktığımızda, PKK terör örgütünün müşterek düşman olarak nitelendirildiği, Türkiye’nin terörle mücadelesinin haklı nedenlere dayandığı, bu mücadelede ABD’nin Türkiye’ye gerekli desteği vereceği, bu maksatla istihbarat paylaşımı yapılacağı ve Türkiye, ABD, Irak Genelkurmay İkinci Başkanları seviyesinde üçlü bir mekanizma oluşturulacağı görülmektedir. Bu durum ilk bakışta, TSK’nın sınır ötesi operasyon yapabileceğini, ancak operasyonun bir noktada ABD’nin verdiği istihbarata bağlı olarak ve istihbaratı verdiği yere yapılabileceği şeklinde algılanmıştır. Ancak daha sonra Türkiye’nin, ABD’ye bağımlı olmadan; ancak ABD’yi bilgilendirerek kendi inisiyatifi ile de hareket ettiği görülmüş ve bundan sonrada bir müddet için bu şekilde devam edeceği anlaşılmıştır.
ABD ile yapılan görüşmelerin kamuoyuna yansımayan, ancak ABD’nin tutum değişikliğine sebep olan konular hakkında çeşitli yorumlar yapılmıştır. Doğal olarak bu yorumların dayandığı birçok açıklama ve olaylar bulunmaktadır. ABD’nin bu zamana kadar sıcak bakmadığı, hatta ısrarlı olduğu bir konuda neden ve nasıl tutum değiştirdiğini analiz ettiğimizde aşağıdaki hususların ön plana çıktığı görülmektedir.
Bunlardan birincisi, ABD’de yapılan görüşmelerde Türk tarafının, artan ve büyük zayiat verdiren terör olayları neticesinde Türkiye’deki kamuoyu tepkisinin çok yükseldiği, bunu tutmanın mümkün olamadığı, Türkiye’nin sınır ötesi operasyon yapma mecburiyetinde olduğu, kendi kararı ve inisiyatifi ile yapmak zorunda olacağı bu harekâttan ötürü zaten bozuk olan ilişkilerin daha da bozulacağı, bu nedenle operasyonun sağlanacak mutabakat çerçevesinde yapılmasının her iki ülkenin de menfaatlerine uygun olacağını dile getirdiği şeklinde değerlendirilmiştir. ABD’nin de Türkiye’nin kendi inisiyatifi ile vereceği kararla operasyon yapmasının kendisini de zor durumda bırakacağını düşünerek, bunu Türkiye’deki gittikçe bozulan ABD imajını düzeltmek için bir fırsat olarak kullanılabileceği kanaatine vardığı kıymetlendirilmiştir.
Diğer bir konu da, ABD’nin bugüne kadar müttefik olarak kabul ettiği Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetimin, nüfusu ile orantılı olmayan bir güç elde ettiğidir. Bu yönetimin, Irak’ın bütününü ilgilendiren konularda aşırı isteklerde bulunduğu, bir noktada istek ve tavırlarında şımarıklığa varan bir konuma geldiği, artık bu durumun ABD yönetimini de rahatsız etmeye başladığı düşüncesinin hâkim olduğu kıymetlendirilmiştir (Milliyet, 02 Şubat 2008: 18). Bu nedenle ABD tarafından, PKK ile mücadelede sınır ötesi operasyon konusunda Kürtleri gücendirmemek için Türkiye’ye karşı tavır almaya devam etmenin artık fayda değil zarar getirdiği, hatta Türkiye’ye imkân tanımanın ABD menfaatleri açısından daha uygun olacağı sonucuna varıldığı düşünülmüştür. Ancak ABD’nin bu tutumunun kısa vadeli olduğu, orta ve uzun vadede ABD eski başkanı Wilson’un 14 ilkesinden başlayıp, Sevr ile devam eden ve Lozan Anlaşması ile akamete uğrayan Kürdistan Projesi’nden vazgeçtiği anlamına gelmemesi gerektiği değerlendirilmektedir (Akbaş, 2007).
Gittikçe güçlü bir argüman olarak ortaya çıkan bir husus da, ABD’nin PKK’yı bir pazarlık unsuru olarak kullanma temayülüdür. Irak’ın kuzeyinde PKK terör örgütü için güvenli olarak nitelendirilen bölgede Barzani yönetiminin dolaylı desteğine sessiz kalan ve Ortadoğu politikaları için bu örgütü kullanabileceğini de hesaplayan ABD’nin, bu örgütün Türkiye’ye yeteri kadar zarar verdiğini ve artık menfaati karşılığında pazarlık konusu olarak kullanma zamanının geldiğini düşündüğünü söylemek de mümkündür. Bu nedenle PKK terör örgütü ile mücadeleye ortak olmanın karşılığında, kendisi için stratejik öneme sahip olan kuzeydeki yönetimin Türkiye tarafından kabullenilmesini, ona bir tehdit oluşturmamasını, onunla bir iletişim içine girmesini ve PKK ile yapılacak mücadelede ona zarar vermemesini talep ettiği değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan ABD’nin gelişecek duruma ve takip edilecek politikaya göre zaman içinde azaltmayı düşündüğü asker sayısının Irak’ta yaratabileceği zafiyeti kıymetlendirerek, Türkiye ile ilişkileri düzeltme ve yeniden yakın müttefiklik çerçevesine oturtmaya çalıştığı da bir gerçektir. Özellikle bu kapsamda Irak’ın kuzeyi ile ilgili bir problem yaşanmamasını, bölgeden çekilmesi halinde dahi bu yapının muhafaza edilmesini ve yaşamasını hesapladığı anlaşılmaktadır.
ABD’nin dünya hâkimiyet politikasının önemli bir ayağı olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) gerçekleştirilmesinde, bölgede Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duymaya devam ettiği, “Ilımlı İslam” anlayışını Türkiye odaklı olarak bölgeye yerleştirmek arzusunda olduğu bilinmektedir. Bu nedenle birlikte çalışmayı tercih ettiği Türkiye’deki mevcut yönetimi, daha fazla zor duruma düşürmenin kendi menfaatlerine uygun olmadığı kanaatine vardığı da söylenebilir. ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin yayımladığı “Küresel Eğilimler 2025: Dönüşen Bir Dünya” başlıklı raporunda, diğer konuların yanında Türkiye’nin gelecekte daha az laik, daha az demokratik, buna karşılık daha fazla İslam bir görünümde olacağı belirtilmiştir (Gürsel, 2008). Bu tip raporlar, mevcut verilerden hareketle geleceğe yönelik beklentileri göstermekle birlikte, aynı zamanda görülmesi istenen durumu da yansıttığı düşünülmektedir.
ABD’nin Türkiye için düşündüğü “ılımlı İslam” anlayışının, yeni yönetim tarafından, değişim ve dönüşüm anlayışı çerçevesinde daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, insan haklarına saygı gibi insan yaşamında daima ön planda tutulacak yaklaşımlarla ön plana çıkarılabileceği ve bunların da laiklik karşıtı hareketlerin kılıfı olarak kullanılması tehlikesini yaratabileceği göz önünde tutulmalıdır.
Bilindiği üzere Afganistan’da Taliban güçleri ile mücadele devam etmekte ve istikrar henüz sağlanamamış durumdadır. Bu konuda ABD, diğer NATO ülkeleri ile birlikte Türkiye’den de mücadelede daha fazla rol oynamasını talep etmektedir. Nitekim ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e bir mektup göndererek bu katkıyı istediği ve bunu Türkiye’ye yaptığı ziyarette de dile getirdiği anlaşılmaktadır. Mektupta, “Türkiye’nin Afganistan’a operasyonel birlikler göndermesi ve bu birliklerin ülkenin güney ve doğusunda ABD komutasındaki NATO birlikleriyle birlikte Taliban ve El-Kaide’ye karşı operasyonlara katılması istenmektedir. Eğer daha fazla kuvvet gönderilemeyecekse halen Afganistan’da görev yapan Türk askerlerinin görev talimatında değişiklik yapılıp kısıtlamaların kaldırılarak, Kabil bölgesi dışında da harekât yapma olanağının sağlanması” talep edilmektedir (www.ulusalkanal.com.tr). Hatta ISAF’ın komutasının bir kere daha üslenilmesinin talep edildiği de söylenmektedir. Bu konun da 5 Kasım’daki görüşme ve sonrasında, PKK ile müşterek mücadeleye karşılık doğrudan veya dolaylı olarak talep edilenler içinde yer aldığını dair düşüncelere rastlamak mümkündür. 
ABD Başkanlığına seçilen Obama’nın Irak’tan kuvvet çekme, kuvvetlerin bir kısmını Afganistan’a aktarma ve NATO’nun Afganistan’da daha aktif görev yapmasını planlaması ve Gates’e yeni kabinede, rakip partiye ait olmasına rağmen aynı görevi vermesi, ABD’nin bu konudaki politika ve düşüncelerinin devam ettiğini göstermektedir.
Ayrıca ABD’nin oluşturmak istediği Füze Savunma Projesinin bir ayağının da Türkiye’de tesis edilebilmesi için bazı temaslar yapıldığı bilinmektedir. Bu konunun da talepler arasında yer alabileceği kıymetlendirilmektedir. ABD’nin tutum değişikliğine sebep olan konular arasında, ABD-İran gerginliğinde Türkiye’nin desteğini kazanmak olduğu da düşünülebilir. 

Stratejik ortaklık yaklaşımı

ABD’nin Türkiye’ye PKK terörü ile mücadelede verdiği desteğin karşılığında yukarıda belirtilen beklentiler içine girdiği, hatta Türkiye tarafından bu konuda tavizler verildiği söylenebilir ve bu konuda daha önce de açıklandığı gibi çeşitli değerlendirmeler de yapılabilir. Hatta bunların büyük bir bölümü doğru da olabilir. Ancak burada önemli olan Türkiye’nin menfaatlerini gözetmek ve ABD’ye sağlanabilecek olanakların Türkiye’ye zarar getirmemesini, mümkün olduğunda “kazan-kazan” anlayışı çerçevesinde fayda getirmesini sağlamak, konuyu körü körüne stratejik ortaklık çerçevesine oturtmamaktır. Türkiye ile ABD, ne geçmişte stratejik ortak olmuştur, ne şimdi, ne de gelecekte olacaktır. Stratejik ortaklık demek, uluslararası ilişkilerde müşterek politika üretmek ve bunu birlikte uygulamaktır. Bunun için de geniş çapta müşterek menfaatlerin olması gerekir. ABD küresel politika uygulamakta, Türkiye ise bölgesel politikaları esas almaktadır. Bölgedeki ABD çıkarları ile Türkiye’nin çıkarları üstelik çatışmaktadır. 
Örneğin; Irak’ın istikrarı Türkiye için de önemli olmasına rağmen Türkiye’nin önceliği, Irak’ta kendi toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir durumun ortaya çıkmasını önlemektir. Bu sebeple, Türkiye için, Irak’ın toprak bütünlüğünü korumaktan daha önemli ve acil bir mesele bulunmamaktadır. Bölünmüş Irak, eğer ülkedeki tüm aktörleri memnun ederse istikrarlı olabilir. Fakat bu durum, Türkiye tarafından hoş karşılanmayacaktır. Benzer şekilde, birleşik bir Irak, istikrarsız olabilir ve komşularını tehdit edebilir; ama bu olasılık Türkiye tarafından, kendisi için ‘var oluş’ sorunu oluşturmadığı sürece kabul edilebilir (Aydın, 2008: 73). 
Stratejik ortaklığa örnek olarak ABD-İngiltere, ABD-İsrail ve kısmen ABD-Kanada stratejik ortaklığını gösterebiliriz. Bizim ABD ile olan ilişkilerimiz, NATO ve ikili anlaşmalarla “Müttefiklik” anlayışı çerçevesindedir. Bu müttefiklik ilişkisini stratejik kapsamda düşünmek de mümkündür. Müttefiklik ve özellikle stratejik müttefiklik ilişkileri karşılıklı menfaate, al-ver ilişkisine dayanır. Müşterek menfaatleri ve karşılıklı olarak birbirinin menfaatine zarar vermeyen konuları kapsar. Bu nedenle PKK terörü ile mücadelede ABD’nin verdiği ve vereceği desteği bu anlayışla ele almakta yarar görülmektedir. ABD’nin bu ilişkiyi hep tek taraflı ve kendi menfaatine yönelik olarak düşündüğü hatırda tutulmalıdır. Bu nedenle tüm ilişkilerde ve özellikle güvenliğimizi ilgilendiren yaklaşımlarda, ABD’ye düşüncesizce güvenmenin birçok mahsur yarattığını geçmişte yaşanan olaylar göstermiştir. 

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDE İRAN FAKTÖRÜ VE PKK

İran ve Türkiye’nin tarih boyunca çok büyük düşmanlıklar içinde olmamakla birlikte, bölgede etkinlik sağlayabilmek için birbirleri ile sürekli rekabet içinde olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle zaman zaman gerginlikler yaşandığına şahit olmaktayız. İran’ın, Türkiye’yi zayıf duruma düşürmek için terörü desteklediğini, rejimini muhafaza etmek ve yaymak için ihraç politikası uyguladığını yakın geçmişte yaşadık. 
Ancak İran son yıllarda Türkiye ile yakınlaşma politikası uygulamakta, siyasi, askeri ve ekonomik alanda ilişkileri geliştirmek istemektedir. İran’ın hem kendi topraklarında, hem de sınırın Irak tarafında, PKK terör örgütünün uzantısı olan PEJAK terör örgütü ile mücadeleye giriştiği, teröre karşı Türkiye ile bir iletişim içinde olduğu gözlemlenmektedir. Bu yakınlaşmayı, üzerindeki ABD baskısı nedeniyle Türkiye’nin desteğini kazanmak istemesi, aynı zamanda Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesi oluşumunun ve bölgede gelişmekte olan Kürtçülük hareketinin Büyük Kürdistan beklentisi ile kendisine de tehdit olacağı düşünceleri ile gerçekleştirdiği değerlendirilmektedir. Türkiye’nin de iyi komşuluk münasebetleri, güvenlik ve ekonomik menfaatleri çerçevesinde bu yakınlaşmaya cevap verdiğini, ancak bunu güven sorunu nedeniyle ölçülü tuttuğunu söylemek mümkündür. 
Ancak İran’ın bu mücadeleyi, ABD’nin PEJAK üzerinden İran’a karşı yürüttüğü “Vekâleten Savaş’tan” dolayı ABD’ye karşı yaptığını da göz ardı etmemek gerekir. Ayrıca İran, bölücü terör örgütü PKK’nın ve Irak’ın kuzeyindeki yapının Türkiye’ye verdiği rahatsızlık ve bu konulardaki ABD desteğinin, ABD-Türkiye ilişkilerini zedelediğini ve Türkiye’yi ABD’den uzaklaştırdığını görmekte, bu gelişmelerin Türkiye’yi kendisine yakınlaştıracağını hesaplamaktadır. İran, ABD ile olan anlaşmazlıkta Türkiye’nin desteğini aramaktadır. ABD de, Türkiye’nin olası bir müdahalede veya müdahale olmasa dahi gerginlik safhasında, kendi istediği istikamette hareket etmesini, Batı Kulübü içinde kalmasını ve İran ile olan ilişkilerini sınırlamasını arzu etmektedir (Kuloğlu, 2007). Bu nedenle İran’ın; PKK ile mücadelede Türkiye ile yapmakta olduğu anlaşılan işbirliği ve koordinasyonu belli bir noktaya kadar götüreceği, PKK terörünün sona ermesinin, Türkiye’yi İran’dan yeniden uzaklaştırıp, ABD’ye yaklaştıracağı kaygısıyla sınırlı ve kontrollü tutacağı değerlendirilmektedir.

ABD’nin İran ile ilgili yeni politikasında İran’a karşı bir açılım öngörülmektedir. Bu açılımla birlikte alt seviyeden başlayıp, gelişecek duruma göre üst seviyelere çıkabilecek diplomatik temasları gerçekleştirecekleri ve buna bağlı olarak da diğer sahalarda görüşmeler yapabilecekleri ifade edilmektedir. Bu açılımların olumlu sonuçlanmaması halinde, uluslararası topluma ve BM’ye, ABD’nin iyi niyetle elinden geleni yaptığını, ancak sonuç almanın mümkün olamadığını göstererek İran’a karşı yaptırımlar uygulama ve uygulatmayı düşündükleri, sonuçta müdahaleye kadar giden bir yolu takip edecekleri söylenmektedir.  Diğer taraftan nükleer bir İran’ın bölgesel etkinliği ve inisiyatifi doğal olarak ele geçireceği ve Türkiye’nin etkinliğini sınırlayacağı, tehdit algılamasında değişikliklere sebep olabileceği de dikkate alınmalıdır.        

PKK İLE MÜCADELEDE GERÇEKLEŞTİRİLEN SINIR ÖTESİ HAVA VE KARA OPERASYONLARI   

PKK ile aralıksız olarak sürdürülen mücadele, başlangıç bölümünde yaşanan gelişmelerin ardından hükümetin TSK’ya sınır ötesi harekât yetkisini vermesini müteakip, 16 Aralık 2007 tarihinden itibaren sınır içinde yapılan operasyonlarla birlikte sınır ötesi hava operasyonları ile de devam ettirilmiştir. Mevsim şartları nedeniyle ve ABD ile bu konuda mutabakat sağlanamadığı düşüncesi ile sınır ötesi operasyonun yapılamayacağı beklentisi hâkimken, aralıklarla yapılan hava operasyonlarının ardından beklenmedik bir şekilde ve baskın tarzında bir kara operasyonu da gerçekleştirilmiştir.
Özellikle hava operasyonlarının, PKK’nın lojistik, komuta kontrol ve muhabere tesislerinde etkili hasarlara sebep olduğu anlaşılmaktadır. Kara operasyonu ile de bu etki derinleştirilmiş, PKK’ya zayiat verdirilmiş ve üzerinde baskı oluşturulmuştur. Aslında terör örgütünün haberleşme, malzeme depoları ve terör eylemlerini planladıkları yerler için bu ifadelerin kullanılması mahsurlu gibi görülebilir. Ancak PKK terör örgütü, Irak’ın kuzeyinde kendisini o kadar güvende hissetmiş, o kadar rahat bir şekilde finans, lojistik ve insan kaynağı desteği almış, o kadar elverişli bir ortamda eğitim yapmış, organize olmuş, terör eylemleri için planlama yapmış ki, artık bir terör örgütünün sahip olması gereken olanakların çok üstüne çıkarak düzenli orduların sahip olabileceği imkânlara sahip olmuştur. Bu nedenle yukarıda ifade edilen tabirlerin, gelinen durumun vahametinin anlaşılması açısından kullanıldığını bilmekte yarar bulunmaktadır. Tabii bu gelinen aşamada, ABD’nin duyarsız kalmasının, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonunu arzu etmediğini defalarca söylemesinin etkisi büyüktür. Irak’ın kuzeyindeki yönetimin PKK’ya verdiği desteğin ve örgüte sağladığı himayenin de bunda etkisi olmuştur.
Sınır ötesi hava operasyonları ve uzun menzilli silahlarla hedeflerin etki altına alınmasının ardından yapılan kara operasyonu; mevsim şartları, planlama, teknolojik imkân ve buna olan hâkimiyet, malzeme ve teçhizatın uygun kullanımı, koordinasyon, eğitim yeteneği, dayanıklılık, azim, irade ve cesaret açısından askeri okullarda ve akademilerde ders olarak okutulabilecek düzeyde olağanüstü başarılıdır. Derin karda ve şiddetli soğuklarda uygulanan muharebe teknikleri, gece icra edilen uçarbirlik harekâtı ve bu harekâta hava, taarruz helikopterleri ve topçu ile sağlanan ateş desteği ve harekâtın devamındaki lojistik destek son derece koordineli ve başarılı olarak gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen harekâttaki üstün planlama ve birliklerin uygulamadaki üstün kabiliyetinin yanında, planlanan zamanda icra edilen çekilme harekâtı da son derece senkronize ve başarılı olmuştur. Çekilmede esas, düşmana hiçbir emare vermeden ve birlikleri zafiyete düşürmeden harekât icra etmektir. Ayrıca taktik alandaki çekilme harekâtının strateji ve politika ile uyumlu yapılması da önemlidir. Bu uygulama da ders mahiyetindedir. Çekilme, bölgeden çekilme ile ilgili değil, sadece bu sınırlı harekât ile ilgili bir durumdur. 
Harekâtın maksadının; PKK terör örgütünün etkisiz hale getirilmesi, alt yapısının bozulması, Irak’ın kuzeyinin örgüt için sürekli ve güvenli bir bölge olmaktan çıkarılması olarak belirtilmiştir. Bugüne kadar yapılan operasyonlarla bu maksadın gerçekleştirilmesinde önemli adımlar atıldığı görülmektedir. Örgütün başarı ümidinin, mücadeleye devam etme azim ve iradesinin zayıfladığı müşahede edilmekte, yer yer çözülmelerin başladığına şahit olunmaktadır. 
Ancak ne kadar zayıflarsa zayıflasın örgütün, bir terör örgütü olması özelliğinden dolayı illegal olduğu, sürekli saklandığı, kendi istediği yerde, zamanda ve tarzda eylem yapabilme inisiyatifine sahip olduğu unutulmamalıdır. Ayakta kalmasının eylem yapmasına bağlı olduğu dikkate alınmalıdır. Yer yer yaptığı ve yapacağı eylemlerin, onun çok güçlü olduğu anlamına gelmemesi gerektiği, onunla mücadelede şehit vermenin de gazi olmanın da işin tabiatında olduğu bilinmelidir. Yapılan eylemleri onun başarısı imiş gibi göstermek ve TSK’nın itibarını zedelemeye çalışmak işbirlikçilik olarak nitelendirilmelidir.
PKK terör örgütü ile mücadeleye bundan sonra, elde edilecek istihbarata göre ve duyulacak ihtiyaca göre, sınırlarımız içinde olduğu gibi sınır ötesinde de hava ve kara operasyonları şeklinde devam edilmesi beklenmektedir. Sınır ötesi kara operasyonlarının da çoğunlukla küçük birliklerle uçarbirlik harekâtı şeklinde gerçekleştirilecek bir seri nokta operasyonları olarak uygulanacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, örgütü etkisiz hale getirmek ve askeri alanda mağlup etmek, başarı ümitlerini yok etmek için yeri ve zamanı geldiğinde, ABD ile düzeldiği varsayılan müttefiklik ilişkileri çerçevesinde fırsatları da iyi değerlendirerek yapılacak kapsamlı bir kara harekâtı ve bunun devamının getirilmesi de gerekli görülebilir. Bu harekât hem PKK’nın daha da etkisiz hale getirilmesine imkân yaratacak, hem de Irak’ın kuzeyindeki yönetimin siyasi gücünü biraz daha aşağıya çekerek tehdit oluşturma olanağını zayıflatacak ve güçlü yönetim sürecini kesintiye uğratacaktır. Bu konuda duyulacak ihtiyaç, hiçbir düşünce ile ertelenmemeli veya bundan vazgeçilmemelidir. Örgüt üzerinde oluşturulan bu baskı devam ettirilmeli, yakalanan ivme sürdürülmelidir. Bu konuda gerektiğinde ABD’ye rağmen inisiyatif kullanmaktan çekinilmemelidir. Çünkü bu konu, Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullanması anlamını taşır.

SINIR ÖTESİ OPERASYONLARIN SONUÇLARI

Operasyon uygulamaları, uluslararası alanda Türkiye’nin hem siyasi, hem de askeri açıdan güçlü bir bölge devleti olduğunun bir göstergesi olarak algılanmıştır. TSK’nın elinde bulunan imkânların üstünlüğünün ve bunları kullanmadaki maharetinin, eğitim düzeyinin, mücadele azim ve iradesinin dosta güven, düşmana korku verdiği görülmüştür. Operasyonların, PKK terör örgütünün yeniden güç kazanıp, silahlı güç sayısını 10.000’e kadar arttırma ve yeni eylemler yapma imkânını ortadan kaldırdığı öğrenilmiştir. 
Örgütün güçlenmesinin aksine güç kaybetmesine, alt yapısının bozulmasına, Irak’ın kuzeyinin artık kendileri için güvenli bir bölge olmadığı kanaatinin oluşmasına sebep olmuştur.  Örgütün zayıflamasının yanında, örgüt içi liderlik mücadelesi ve birbirini suçlamalara varan bir yolun açılması sürecinin başladığı görülmüştür. Bazı çözülmelerin olduğu da gözlemlenmiştir. Sınır ötesi operasyonlar, Türkiye’nin ABD yönetimindeki Irak’a operasyon düzenleyemeyeceği, özelliklede kara harekâtı yapamayacağı düşüncelerinin kırılmasına, sürdürülen menfi propagandanın da sona erdirilmesine imkân yaratmıştır (Balbay, 10 Mart 2008). Barzani yönetiminin kendi bölgesindeki ve Türkiye’deki siyasi etkinliği zayıflamıştır.

KARA OPERASYONU SONRASI YAŞANAN GELİŞMELER

TSK’nın gerçekleştirdiği kara operasyonu bilindiği üzere sekiz gün kadar sürmüş ve ardından birlikler geri çekilmiştir. Bazı çevreler tarafından, bu harekâtın devam ettirilmesi imkânının bulunduğu ve PKK terör örgütünün tamamen etkisiz hale getirilmesine kadar sürdürülmesi gerektiği, çekilmenin ABD istek ve baskısı ile icra edildiği ifade edilerek hem yönetim, hem de TSK bu konuda ileri düzeylere varacak tarzda tenkit edilmiştir. Özellikle TSK tarafından yapılan açıklamalarda, harekâtın bu şekilde planlandığı ve planın gereği olarak çekilmenin gerçekleştirildiği, ABD’nin bu konuda bir baskısının söz konusu olmadığı ısrarla belirtilmiştir. 
Derin karda ve şiddetli soğuklarda uygulanan muharebe teknikleri vardır. Birliklerin bu ortamda muharebe edebilmesi için uygun teçhizat, malzeme ve eğitime sahip olması bir zarurettir. TSK da bu şartlarda muharebe ettiğini ve edebileceğini ispatlamıştır. Derin karda ve şiddetli soğuklarda sınır ötesinde terörle ve teröristle mücadele konusunda dünyada bir uygulama olmadığı gibi, bu konuda bilgi ve tecrübe de mevcut değildir. Bu nedenle TSK’nın sınır ötesinde gerçekleştirdiği harekâtın zorluğunu, harekâtın örgüt üzerinde yarattığı baskın tesiri ve şaşkınlığı ve bu zor şartlar altında elde ettiği başarıyı görmemezlikten gelerek tenkitte bulunmak, TSK’da kırgınlık yaratmış, harekâtta verilen şehitlere saygısızlık olarak algılanmış ve bunlar mücadele kararlığını zedeleyici davranışlar olarak nitelendirilmiştir. Bu harekât arzu edilmeyen şekilde bir siyasi malzeme olarak kullanılmak istenmiştir. 
İç siyasetteki bu talihsiz yaklaşımlar, maalesef ülkenin hem dış itibarını zedelemekte, elde edilen askeri başarının siyasi kazanıma dönüştürülmesini engellemekte ve TSK’nın yaptığı mücadeleye zarar vermektedir. Bu yaklaşımlardan ve düşüncelerden süratle uzaklaşılması ve bu konuda bir daha polemiğe girilmemesi önem arz etmektedir.

ABD İÇİN IRAK’IN KUZEYİNİN ÖNEMİ 

ABD BOP’un gerçekleştirilmesi maksadı ile Afganistan’a askeri harekât gerçekleştirmiş ve buradaki mevcudiyeti ile Orta Asya’da etkili olmayı planlamış, Kafkasya’da renkli devrimler yaptırarak bu bölgeyi kontrol edeceğini düşünmüş, Irak’a müdahale ederek de Ortadoğu’da hâkimiyet kuracağını hesaplamıştır. Ancak Afganistan’da henüz tam bir istikrar sağlanamamış, hatta bu durumun NATO’nun geleceğini ilgilendirdiği de ifade edilmiş, NATO üyelerinin katkılarını arttırmaları talep edilmiştir (Milliyet, 11 Şubat 2008). 
Irak’a müdahale ile İran ve Suriye üzerinde kurulması düşünülen baskı ise, ABD’nin Irak’ta istediği sonuca ulaşamaması nedeni ile gerçekleşememiştir. ABD, iç politikanın da etkisi ile Irak’ta güç azaltma durumu ile karşı karşıya gelmiştir. ABD’nin Irak’tan askeri kuvvetlerinin büyük bir kısmını çekmesi halinde dahi, Irak’ın kuzeyinden vazgeçmesinin pek mümkün olamayacağı düşünülmektedir. ABD ile Irak arasında varılan güvenlik anlaşmasına göre ABD kuvvetlerinin 2011 sonuna kadar Irak’tan çekilmesi öngörülmektedir. Ancak bu durum ABD’nin Irak’ta etkinliğini sona erdireceği şeklinde algılanmamalı, Irak’ın kuzeyindeki düşüncelerinden vazgeçeceği anlamında hiç düşünülmemelidir. 
ABD çekilirken kuzeye yaslanabileceği dikkate alınmalıdır. Irak’ın kuzeyi, ABD açısından, sadece yüksek kalitede ve zengin petrol kaynaklarına sahip olmasının ötesinde stratejik öneme sahip bir bölge olarak nitelendirilmektedir. Çünkü bu bölge, İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi ve Türkiye’yi doğrudan ve diğer Ortadoğu ülkelerini de dolaylı olarak etki altına alma özelliğine sahip, Doğu Akdeniz ile birlikte bölge üzerinde kontrol sağlamaya imkân veren bir özelliğe sahiptir. İsrail’in güvenliği açısından tampon oluşturacak durumdadır. 
Suriye ile İran’ın arasında işbirliğine ve birbirini desteklemeye engel olabilecek niteliktedir. Bu nedenlerle Irak’ın kuzeyi, ABD tarafından vazgeçilemeyecek bir bölge olarak görülmekte, bölgede kurulacak ABD hâkimiyetindeki bir yönetim ve bölgede geliştirilecek üslerin, ABD etkinliğine hizmet edeceği hesaplanmaktadır. ABD’nin Irak ve kuzeyi ile ilgili politikasını bu çerçevede mütalâa etmekte fayda görülmektedir. Ancak bu politikanın Türkiye’nin aleyhine oluşmaması için de dikkatli olunmalı, böyle bir duruma müsamaha gösterilmemeli ve müsaade edilmemelidir.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

25 Şubat 2019 Pazartesi

TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 12

TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 12




 KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLERİN 09.11.2005 GÜNÜ ŞEMDİNLİ'DE MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMELERİ.,


Olayda yaralanan Şemdinli halkından Abdülvahit CANAN; "...Nitekim bir süre 
sonra keşif başladı. Biz keşif yerine yaklaşık 150 metre mesafede idik Arkadaşım Muzaffer ERDAŞ ile sohbet ediyordum. Kalabalık oldukça fazla idi. Ancak Yüksekova dan gelen trafiğin hastane yoluna doğru gitmesi mümkündü. Genellikler insanlar kenarda beklediği için tek tük de olsa araçlar geçiyordu. Artık hava tamamen kararmıştı. Beyaz renkli 42 plakalı Şahin yada Doğan olduğunu tahmin ettiğim bir araç Yüksekova istikametinden hızlı bir biçimde bizim bulunduğumuz noktaya doğru geldi. Ziraat bankasının önünde iken önce 
havaya ateş açtı. Daha sonra kalabalığın üzerine doğru atışlar yaptı. Havaya ateş yaparken sanki kullandığı silahı seri atışa ayarlamış, kalabalığa doğru silahı yönlendirdiğinde ise tek tek atış şeklinde idi. Buradan silahın uzun namlulu bir silah olduğunu söylemek istemiyorum. Ayrıca silahın kendi içerisinde seri ve tek tek atışa müsait bir mekanizme olduğunu da söylemek istemiyorum. Ancak silahın tabanca yada özel timlerin zaman zaman polislerin bazen jandarmalarında kullandığı fasa tip tabancadan büyük bir çeşit silah olduğunu tahmin ediyorum. Nitekim şu anda sol diz kapağımın üstünde mermi çekirdeği halen bulunmaktadır. 

Bu mermi çekirdeğini röntgen filminde gördüm. Ancak hiç kimse bize çekirdeğin hangi silah tarafindan atıldığım söylemedi. Zaten atış sırasında yere yatmıştık Atış bitince ayağa kalkıp koşmak istediğim. Ancak bacağıma hakim olamadığımı anladık Elimi bacağıma götürdüğümde de kan ıslaklığını hissettim ve vurulduğumu anladım. Bana orda ki vatandaşlar yardımcı oldular. Bir BMW araba ile hastaneye geldiğimi biliyorum. Hastanede merminin vücudumda kaldığı anlaşılınca sargı yapılarak Yüksekova Devlet Hastanesine gönderildim. 
Hava çok karanlık olduğu için namlu alevinden, bize ateş eden şahısın arabanın sol arka tarafında oturduğunu zannediyorum. Aracın içinde bulunan şahıs yada şahısları görme imkanım olmadı. Dolayısı ile kim olduklarını bilmiyorum. " 
Olayda yaralanan Şemdinli Lisesi öğrencilerinden Abdurrahman DÜNDAR; 
"Ben Şemdinli lisesinde 1.sınıfta öğrenciyim. 9 Kasım günü saat: 15.15 sıralarında okuldan çıktım. Eve gidip üzerimi değiştirdim ve çarşıdaki olayı merak ettiğim için oraya doğru gittim. 

Önce Ziraat bankası civarında biraz oyalandım. Akşam namazından sonra cemaat dağılınca yaklaşık 20 dakika kadar daha oralarda kaldım. Daha sonra savcı bey 'in keşif yaptığı yeri görmek istedim. Orada görev alan Şemdinli li sivil şahıslar benim uzaklaşmamı istediler. O sırada ifâ tane arkadaşımı gördüm. Aslında eve gitmeye niyetliydim. Ancak arkadaşlar savcı bey konuşma yapacakmış, ne söyleyeceğini dinleyelim öyle gidelim dediler. 6-7 dakika 
arkadaşlarla konuştuk O arada Moda Mahallesinde üç-dört ay öncesine kadar komşumuz olan Uzman Çavuş Tanju Uzun Beyaz renkli Doğan SLX Marka 42 D 1935 plakalı aracıyla kalabalığın arasından ve Yüksekova yolundan hızlı bir biçimde geldi. Hemen yanında durduğumuz hastane yoluna doğru yönelirken arabanın sol tarafindan önce havaya daha sonra da kalabalığa doğru hedef gözetmeksizin tabanca ile ateş açtı. Bacağımda bir ılıklık hissettim. Daha sonra beni oradakiler hastaneye götürdüler. Benim yanımda duran arkadaş 
da belinden hafif yaralandı. Ölen şahın benim hemen arkamda idi. Bizim bulunduğumuz yer ile keşif mahalli arasındaki mesafe 250 metre civarında ve benim bulunduğum nokta ile hastane yol ayrımındaki mesafe ise 20 metre civarındadır. Ancak arabaya baktığımda ön sağ tarafta zaten kendisini tanıdığım Çavuş Tanju 'nun hanımını gördüm. Araçta başka kimsenin olduğunu görmedim. Ateş açtıktan sonra bu şahıs çok daha süratli biçimde bölgeden uzaklaştı. Hastanede bana ilk müdahaleyi yapıp yaramı sardıktan sonra Yüksekova Devlet 
Hastanesine gönderdiler. Ben bu olaylar ile ilgili yalnızca bunu biliyorum. " 
Olayda yaralanan Şemdinli halkından İslam KAYA; "...Akşam hava karardıktan 
sonra Savcı bey keşif yapmaya geldi. Keşif yapıldığı zaman 5-10 metreden karşıdaki şahısın tanıma imkanı yoktu. Bu arada aşağı polis noktasından silah sesleri geldi. Bir-iki dakika sonra Y.Ova istikametinden gelen beyaz renkli bir araç geldi. Ben o ara Ziraat Bankasının karşısındaydım. Araç süratle geliyordu. Yol açıktı. Biz beş arkadaş sohbet ediyorduk. O Sırada bu arabada üzerimize ateş edildi. Benim sağ bacağımı kurşun sıyırdı. Benim arkam dönük olduğu için yalnızca beyaz bir araba olduğunu göndüm. Ancak kimin ateş ettiğini fark 
edemedim. Oradaki arkadaşlarımın söylediğine göre uzman Tanju Çavuş 'muş. Daha sonra hastaneye arkadaşlar tarafından götürüldük. Ayakta tedavi görerek taburcu edildim. " Şemdinli halkından Kadir ÖZCANER; "...Savcı bey biraz gecikmekle beraber geldi ve kesife başlandı. Bu sırada hava kararmıştı. Halk biraz uzaklaştırıldığı için özellikle Yüksekova istikametine doğru olan yolda büyük bir insan kalabalığı oluşmuştu. Bu arada silah sesleri devam ediyordu. Zannediyorum bu silah sesleri 10 dakika kadar devam etti.Keşfin sonlarına doğru uzakta bekleyen vatandaşlardan iki üç kişi keşif mahalline doğru 
koşarak geliyorlardı. Ben onlara doğru gittim ve onları durdurdum. Bana birkaç kişinin öldüğünü söylediler. Ben fazla ayrıntıya girmeden "durun" dedim. Keşif devam ettiği için onlan geri gönderdim. Ancak keşif mahalline döndüğümde savcı bey in gittiğini söylediler. 

Adliyeden iki görevli halen orada idi. Keşif yarıda kaldığım için bu görevlileri ve 
malzemelerini beraber Hükümet konağının önüne kadar indirdik... " 

Şemdinli'de Avukat Mehmet EKİCİ; "...Toplam bir saat kadar süren çalışma 
sırasında havadan çok sayıda izli mermi geçtiğini gördük. Ancak buna rağmen keşfe ara vermeden devam ettik. Ne var ki Ziraat bankası civarında bekleyen çok sayıda insanın üzerine silah atışı yapılması üzerine keşif mahalline doğru insanlar kaçıştılar. Bu ateşe bağlı olarak ortaya çıkan panik sırasında bazı şahısların yaralılar, ölüler var biçiminde seslerini duyduk. 

Savcı bey keşfi yarıda bırakarak ayrıldı. Bizde avukatlar ile birlikte yaralıların götürüldüğü hastaneye gittik..." 

Şemdinli halkından Mehmet Reşit KAYA; "...Keşif başlayalı yaklaşık yarım saat 
olmuştu ki Yüksekova istikametinde toplanmış olan vatandaşlardan bazıları ateş açıldığını ve birkaç kişinin öldüğünü söylediler. O istikametten gelen silah seslerini bende duydum. Ayrıca keşif mahallinin bulunduğu yerin üzerinden de izli mermiler geçtiğini gördüm. 2-3 kişinin öldüğü haberinin gelmesi üzerine bende o istikamet doğru koştum. Çok kalabalık olduğu için yaralanan şahısları orada göremedim. Dolayısı ile ateş ettiği iddia edilen şahısı ve aracını da 
görmedim..." 

Şemdinli'de Avukat Sedat TÖRE; "...Keşif sürerken ilçedeki Polis noktasından 
keşif heyetinin bulunduğu yöne doğru yüksekten izli mermiler geçtiğini gördük. Bunun üzerine savcı bey telaşlandı ve yakında bulunan birkaç kişi Emniyet Müdürüne ateşin kesilmesi için emir vermesini söylediler. Bizde avukat heyeti olarak savcı bey'e keşfin devam etmesi gerektiğini ciddi bir şey olmadığım söyledik. Savcı bey de bunun üzerine keşfe devam etti. 

Yaklaşık 20 dakika daha keşif sürdü. Fakat yeni silah sesleri duyulması üzerine keşif durdu ve kalabalığı yarıp keşif mahalline doğru gelen Şemdinli ye bağlı ismini şu an hatırlamadığım bir köyden eskiden muhtarlık yapmış olan Zübeyir ASLAN koşarak geldi ve savcı bey " bir araçtan ateş açıldı. 5 insan öldürüldü, neden müdalale etmiyorsunuz" diye bağırdı. Hemen arkasından siyah elbiseli bir şahısta keşif heyetinin yanına geldi "5 kişiyi öldürdüler, savcının gitmesini izin vermeyelim" diyerek bizi tahrik etmeye çalıştı. Fakat orada bulunan vatandaşlar onu uzaklaştırdılar..." 

Şemdinli halkından Şahin KAPLAN; "...Buna karşın keşif devam etti. 30-35 dakika sonra Ziraat bankası önünde bir güvenlik görevlisinin ateş etmesi neticesinde 4-5 vatandaşın yaralandığı haberi geldi ve savcı bey keşfe ara verdi... " Şemdinli Halkından Zübeyir ARSLAN; "...O sırada Ziraat bankası civarında yaklaşık bin civarında insan toplanmıştı. Bir ara o taraftan silah sesleri geldi. Vatandaşların bir bölümü keşif mahalline doğru kaçtılar. Biz gidip sorduğumuzda vatandaşlar "Tanju Çavuş bizleri tarıyor" dediler. Zaten biz keşif sırasında keşfin düzenli yürümesi bakımından tedbir mahiyetinde görev almıştık. Dolayısıyla ateşi açan şahısı görmüş değilim..." Demek suretiyle konuyu açıklamaktadırlar. 
Yukarıdaki beyanlardan: C.Savcısının keşif yaptığı sırada Yüksekova istikametinden Şemdinli ilçesine giriş yapan bir araçtan Ziraat Bankası civarında bulunan gruba silahla ateş açıldığı, ateş sonucu (1) kişinin öldüğü, (4) kişinin de yaralandığı, ateş eden şahsın kullandığı aracın 42 plakalı beyaz bir doğan olduğu, bazı görgü tanıklarının aracı kullanan Tanju Çavuş'u tanıdığı, olayın ayrıntılarının anlaşılmasının zaman alması nedeniyle bu ateş açma olayının keşfin önlenmesine yönelik bir hareket olarak algılandığı veya özellikle bu şekilde lanse edilmek istendiği, ancak olayda yaralanan ve Tanju ÇAVUŞ'u daha önceden tanıyan Abdurrahman DÜNDAR'ın da belirttiği gibi, aracın ön sağ tararından Tanju ÇAVUŞ'un eşinin oturuyor olmasının, olayın keşfi önlemeye yönelik olmadığının göstergesi olduğu, Müfettişliğimizce yapılan araştırmalarda: 09 Kasım 2005 Çarşamba günü Şemdinli'de meydana gelen olaylar sırasında bahsi geçen 42 D 1935 plaka sayılı aracın, 1993 model Doğan SLX marka, beyaz renkli hususi otomobil olduğu, Pol-Net sorgulamasına göre Sevil 
ÇAVUŞ (Tanju ÇAVUŞ'un eşi) adma kayıtlı olduğu, Şemdinli 3 ncü Dağ Komando Tabur Komutanlığında Piyade Uzman Çavuş olarak görevli Tanju ÇAVUŞ'a 06 Kasım-10 Aralık 2005 tarihleri arasından yıllık izin verildiği, ilgilinin 08 Kasım 2005 tarihinde eşini tedavi için Van'a götürdüğü ve 09 Kasım 2005 günü eşi ve çocukları ile birlikte Van'dan Şemdinli'ye dönüşü sırasında malum olayların yaşandığı, Tanju ÇAVUŞ'un 06.11.2005-10.12.2005 tarihleri arasında izinli olduğuna ilişkin izin belgesi, Sevil ÇAVUŞ adına Van Askeri Hastanesi Kadm Hastalıkları ve Doğum Uzmanmca düzenlenmiş 08.11.2005 tarihli TSK 
Reçete Kağıdı, 01 Ağustos 2005 tarihinde Şemdinli 3 ncü Dağ Komando Tabur Komutanlığı Lojman tahsis Çizelgesine göre C Blok 2 Nolu Dairenin Tanju ÇAVUŞ'a tahsis edildiğine ilişkin belgenin, Van Askeri Hastanesinin Hasta Kayıt Deflerinin 3001 nci sırasında 08.11.2005 tarihinde Sevil ÇAVUŞ'un kaydının bulunduğu evrakın, Van'daki Fuat Otelinin 101 nolu odasında Tanju ve Sevil ÇAVUŞ çiftinin 08.11.2005 tarihinde kaldığına ilişkin belgelerin bulunduğu, 

Şemdinli 3 ncü Dağ Komando Tabur Komutanlığında Piyade Uzman Çavuş olarak görevli Tanju ÇAVUŞ'un C. Savcısı tarafından yürütülen keşfi önlemeye yönelik organize bir eylemi gerçekleştirdiği iddiasının doğru olmadığı, eşi ve üç çocuğuyla birlikte 42 D 1935 plakalı özel otomobiliyle Şemdinli ilçesine girdiği, olaylardan haberi olmadığı için kalabalığın içinden geçerek lojmanına gitmeye çalıştığı, ancak kalabalığın içerisinden kendini tanıyan kişilerin bulunması ye etraftakileri kışkırtması nedeniyle otomobile yönelik saldın girişimlerinin başladığı, araçta bulunan çocuklarının ve eşinin korku ve endişe içinde 
olduklarını gören Tanju ÇAVUŞ'un tabancasıyla önce havaya, sonra da rastgele ateş açtığı ve bu sırada grubun dağılması ve yere yatmasından yararlanarak bölgeyi geçtiği ve lojmanına ulaştığı, konunun hazırlık soruşturmasını yürüten Van C. Başsavcı Vekilliğince de değerlendirildiği ve bombalama olayı ve devamında yaşanan olaylar kapsamında değerlendirilmediğinden dosyasının ayrılarak Hakkari Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, tutuklu bulunan Tanju Çavuş'un da Hakkari'deki ilk duruşmasında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı, 
Anlaşılmaktadır. 

XV- KOMİSYONUMUZUN UMUT KÎTAPEVİ VE TANJU ÇAVUŞ OLAYLARINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMESİ 

1. Umut Kitabevi Olayı,

Komisyonumuz, Şemdinli ilçesinde 09.11.2005 tarihinde Umut Kitap evinde 
meydana gelen patlama olayı ile ilgili olarak; 

Müsnet olay Raporun 6. bölümünde etraflıca irdelenmiş, bu çerçevede, Van Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/750 Sor, 2006/32 Esas, 2006/3 id. Nolu iddianamesi, İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince, İnsan Haklan Derneğince, T.B.M.M İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunca konu ilgili hazırlanan Raporların ilgili bölümleri ile Komisyonumuzca bilgisine başvurulan Metin KORKMAZ, Seferi YILMAZ, Zeydan ÖZEL, Sedat TÖREyUİ KAYA, Özcan İLDENİZ, Veysel ATEŞ ve diğer şahısların beyanlarına raporumuzda yer verilmiştir. 

Yine Komisyonumuz 30.03.2006 tarihinde Şemdinli ilçesinde olayın meydana 
geldiği Özipek Pasajını ve Umut Kitabevini incelemiş ve gözlemlerde bulunmuştur. 

Bütün bu bilgi ve belgeler, yerinde yapılan gözlemler alt alta konulduğunda 
komisyonumuzda bir kanaat oluşmuşsada, şüpheliler hakkında Van Cumhuriyet 
Başsavcılığınca hazırlanan İddianamenin Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince kabul 
edildiği ve yargılamanın devam ettiği dikkate alınarak yargıya müdahale anlamına gelebileceğinden belirtilen konuda aynca bir görüş beyan edilmemiş, değerlendirme yapılmamıştır 

2. Tanju Çavuş Olayı 

Tanju ÇAVUŞ'la ilgili olarak; Hakkari Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan iddianame üzerine Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığından dolayı belirtilen konuda aynca bir görüş beyan edilmemiş, değerlendirme yapılmamıştır. 

KAYNAK;

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1153.pdf

https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/kr_22HakkariSemdinli.pdf


***

TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 11

TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 11


 KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLERİN 09.11.2005 GÜNÜ ŞEMDİNLİ'DE MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMELERİ., 


XIV- TANJU ÇAVUŞ OLAYININ DEĞERLENDİRİLMESİ : 

1- Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının Hazırladığı İddianamede Konunun Ele Almışı Komisyonumuzca 19.11.2006 tarih ve A.0.1.GEÇ. 10/322,323,324- 64 sayılı yazısı ile Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığından Tanju ÇAVUŞ'a ait hazırlık soruşturması dosyasının ve iddianamenini onaylı bir sureti istenilmiş, 
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 10.02.2006 tarih ve B.03.0. cig. 0.00.00.03-659-138-2006 sayılı üst yazısı ile dosya örneği gönderilmeyip sadece 21.12.2005 tarihinde tanzim edilen iddianame örneğinin gönderildiği; 
Soruşturma no. 2005/1591. 
Esas No. 2005/580 ve İddianame no : 2005/60 savılı iddianamede: Tanju Çavuş'un 10.11.2005 günü gözaltına alınıp 12.11.2005 günü tutuklandığı, isnad edilen suçun meşru müdafa sınırının aşılması suretiyle bir kişiyi öldürmek, 
silahla beş kişiyi yaralamak olduğu ve "09.11.2005 tarihinde Şemdinli ilçesi Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Umut Kitap evine yapılan el bombalı saldın sonucu kitap evinde bulunan Mehmet Zahir Korkmaz' ın ölmesi, bir kişinin de yaralanması üzerine Şemdinli ilçesinde yasa dışı olarak toplanan kalabalığın kamu binalarını taşlayarak zarar verdikleri, kalabalığın olay yerinden uzaklaştırılmasının sağlanması üzerine Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığınca bombalama olayı nedeniyle olay yerinde yapılan inceleme sırasında bir grup 
halkın inceleme mahallinin ilerisinde Ziraat Bankasının karşısına gelen yerde toplandıkları ve olayı protesto etmeye devam ettikleri, Şüpheli Tanju Çavuş'un 08.11.2005 tarihinde eşinin rahatsızlığı sebebiyle Van ilinde bulunduğu ve eşinin tedavisini 08.11.2005 tarihinde Van Özel Divan Hayat Hastanesinde yaptırdığı ve o gece Fuat otelinde eşi ve çocukları ile kaldıktan sonra Şemdinli ilçesindeki 
evine gitmek üzere 09.11.2005 tarihinde Van ilinden ayrıldığı, saat 17.30 sıralarında da Şemdinli ilçesine giriş yaptığı, Şemdinli ilçe girişindeki bir grubun elektrik direğini yola devirerek ateşe verdiklerini gören Tanju Çavuş'un yolun kenarındaki boşluktan geçerek Yüksekova yolu üzerinde Cumhuriyet Caddesine doğru 42 D 1935 plaka sayılı aracı ile gitmeye devam ettiği, şüpheli Tanju Çavuş'un aracı ile ilerlerken Şemdinli Cumhuriyet caddesinde ziraat bankasının karşısında bulunan ve caddeyi tamamen dolduran bombalama olayını protesto eden bir grup ile karşılaştığı, grup içerisinden Tanju Çavuş'un uzman çavuş  olarak görev yaptığını bilen ve kimlikleri belirlenemeyen bazı kişilerin Tanju Çavuş'un aracına saldırdığı, aracın arka ve sol arka yan camının kırıldığı, aracın muhtelif yerlerine zarar verildiği, bu sırada araç içerisinde bulunan eşi ve çocuklarının saldın üzerine korktukları, Tanju Çavuş'un aracı ile yolda ilerlemesinin güçleşmesi ve aracına yapılan saldınlar nedeniyle üzerinde bulunan ruhsatlı sarsılmaz Kılınç marka 9 mm'lik B 00-03597 seri nolu tabanca ile araç içerisinden rastgele ateş etmeye başladığı, şüpheli Tanju Çavuş'un silahı ile 
ateş etmesi sonucu caddede bulunan yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı Ali Yılmaz'ın öldüğü diğer 5 müştekinin de kesin hekim raporlarına göre ateşli silah ile basit tıbbı müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıklan, şüpheli Tanju Çavuş'un böylelikle üzerine atılı suçu işlediği yukanda yazılı deliller ve soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla, Şüpheliye ait duruşmanın mahkemenizde icrası ile, müsnet suçtan eylemine uyan yukarıdaki sevk maddeleri ile cezalandınlmasma, şüphelinin suçta kullandığı sarsılmaz Kılınç 
marka 9 mm'lik B 0003597 seri nolu tabancanın TCK'nun 54. maddesi uyannca 
müsaderesine, şüphelinin gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin TCK'nun 63. maddesi gereğince cezasından mahsubuna karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur." biçiminde ceza talep edildiği incelenmiştir. 

2- Mülkiye Müfettişliğinin 27.02.2005 tarih ve 82/8 sayılı "Araştırma 
Raporu"nda Tanju Çavuş Olayının Değerlendirilmesi: 

Mülkiye Müfettişinin anılan raporunda aynen; 

" C. ŞEMDİNLİ 3 NCÜ DAĞ KOMANDO TABUR KOMUTANLIĞINDAN TEMİN EDİLEN BİLGİ VE BELGELERİN İNCELENMESİ: 

16.11.2005 tarihinde 3 ncü Dağ Komando Tabur Komutanlığına gönderilen yazı ile Komutanlık enirinde görev yapan Uzman Çavuş Tanju ÇAVUŞ'la ilgili olarak; "09 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli ilçe merkezinde Ziraat Bankası önündeki kalabalığa, Komutanlığınız emrinde Uzman Çavuş olarak görev yapan Tanju ÇAVUŞ'un silahla ateş etmek suretiyle bir kişinin ölümüne, dört kişinin de yaralanmasına neden olduğu iddia edilmektedir. Bu şahsın Komutanlığınızda görevli olup olmadığının, görevli ise olay yerinde bulunma sebebinin tasdikli belgeleri ile birlikte,** gönderilmesi istenmiş olup, Şemdinli 3 ncü Dağ Komando Tabur Komutanlığı 16.11.2005 gün ve 1623 sayılı cevabi yazısı ile istenen bilgi ve belgeleri göndermiştir. Bu bilgi ve belgelerde; 09 Kasım 2005 Çarşamba günü Şemdinli'de meydana gelen olaylar sırasında bahsi geçen 42 D 1935 plaka sayılı aracın, 1993 model Doğan SLX marka, beyaz renkli hususi otomobil olduğu, Pol-Net sorgulamasına göre Sevil ÇAVUŞ (Tanju ÇAVUŞ'un eşi) adına kayıtlı olduğu, 

Şemdinli 3 ncü Dağ Komando Tabur Komutanlığında Piyade Uzman Çavuş olarak görevli Tanju ÇAVUŞ'a 06 Kasım-10 Aralık 2005 tarihleri arasından yıllık izin verildiği, ilgilinin 08 Kasım 2005 tarihinde eşini tedavi için Van'a götürdüğü ve 09 Kasım 2005 günü eşi ve çocukları ile birlikte Van'dan Şemdinli'ye dönüşü sırasında malum olayların yaşandığı, Tanju ÇAVUŞ'un 06.11.2005-10.12.2005 tarihleri arasında izinli olduğuna ilişkin izin belgesi, Sevil ÇAVUŞ adına Van Askeri Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanınca düzenlenmiş 08.11.2005 tarihli TSK Reçete Kağıdı, 01 Ağustos 2005 tarihinde Şemdinli 3 
ncü Dağ Komando Tabur Komutanlığı Lojman tahsis Çizelgesine göre C Blok 2 Nolu Dairenin Tanju ÇAVUŞ'a tahsis edildiğine ilişkin belgenin, Van Askeri Hastanesinin Hasta Kayıt Defterinin 3001 nci sırasında 08.11.2005 tarihinde Sevil ÇAVUŞ'un kaydının bulunduğu evrakın, Van'daki Fuat Otelinin 101 nolu odasında Tanju ve Sevil ÇAVUŞ çiftinin 08.11.2005 tarihinde kaldığına ilişkin belgenin yazılar ekinde ibraz edildiği, İncelenmiştir. 

8.Cİ KEŞİFİN YARIM KALMASINA NEDEN OLAN "TANJU ÇAVUŞ" OLAYI: 

Konunun anlaşılabilmesi açısından öncelikle olayın taraflarının ve tanıklarının 
beyanlarına baktığımızda; Sözleşmeli Uzman Çavuş Tanju ÇAVUŞ; "Ben Üçdağ Komando Taburunda 5 yıldır Uzman Çavuş olarak çalışıyorum. 06 Kasım günü 30 gün yıllık 4 gün yol olmak üzere 34 gün izin aldım. Daha önceden randevu aldığıma için eşimi Van Askeri Hastanesine tedavi için götürdüm. Yapılacak tedavi özel Hayat Hastanesinde gerçekleşti. Tedavi olduğunda saat: 
18.30 civarıydı. Hastaneden ayrılınca biraz şehirde dolaştık ve kakacağımız Fuat Otele gittik Akşam yemeğimizi dahil bu otelde yedik Sabah 09.30-10.00 civarında Otelden ayrıldık. Bir kuyumcuya uğrayarak Birliğimizde görevli ve komşumuz olan Uzman Çavuş arkadaşım Hüdayi Çakar'm eşine ait künyeyi tamir ettirmek üzere Belediye Pasajına gittik Tamir işleminin vakit alacağını öğrenince vazgeçtik Almayı düşündüğüm araç için Fiat/Tofaş Bayiine uğradık. Saat: 13.10 civarında bu bayiide idik Bir süre araçlara baktık sonra 
Şemdinli'ye hareket ettik. Hoşap Kalesinde çay molası verdik Yüksekova'dan ekmek aldık. Şemdinli'ye geldiğimizde Saat: 17.30 sularında idi. Tüm yolculuk boyunca cep telefonum kapalı olduğu için İlçede ne olup bittiğinden habersizdik Polis noktasının karanlık olduğunu gördüm. Hemen Polis noktasından sonra küçük bir sırt var burayı aşınca bir kalabalığa rastladık. Önce bir düğün olabileceğini zannettim. Eşimin yerlerde taşlar var demesi üzerine 
durumun farklı olabileceğini anladım. Ama artık kalabalığın arasında idik Nitekim geldiğimiz yerde caddeyi elektrik direği ile kapatmışlardı. Biz direğin kenarından geçerek yolumuza devam etmeye çalıştık Durumun olağan üstülüğünü görünce uzun farlarımı yaktım. Camının penceresini açtım. Etraftan bu polis vurun öldürün benzeri bağırmalar geliyordu. 

Kalabalık gittiğimiz yöne doğru artan kalabalığa bizim polis olduğumuz yolunda yüksek sesle bilgiler aktarıyordu. Cadde kalabalık olduğu için yolda zaten güçlüklerle ilerliyorduk. Ziraat Bankasının önündeki kavşağa 25-30 metre kala bir grup gelerek aracımıza taşlı sopalı saldırıda bulundu. Araçta arkada 3 çocuğum ön koltukta eşim oturuyordu. Arka cam da kırılınca çocuklarıma koltuğun arasına yatmalarım söyledim. Çocuklar tablonun dehşeti karşısında "baba bizi kurtar, biz ölmek istemiyoruz" biçiminde bağınyorlardı. Eşim de 
hakeza endişelenmişti. Artık normal şartlarda ilerleme şansımız kalmamıştı. Bir linç girişimi ile karşı karşıya idik. Çocuklarımı ve eşimi kurtarmak amacıyla zaten açık olan pencereden silahımı havaya doğru kaldırarak birkaç el ateş ettim. Oluşan şaşkınlıktan yararlanarak olay yerinden uzaklaştım. Kesinlikle hedef gözeterek ateş etmem söz konusu değildir. 3 Dağ Komando Taburu Lojmanlarına giderek ailemi eve bıraktım. Birlik Komutanını bilgilendirdim. Aracımı Tabura götürdüm. Kendimde geceyi orada geçirdim. Daha sonra 
C.Savcıhğım talimatı üzerine Emniyet yetkileri eve geldi. Silahımı teslim aldılar ve Savcılığın talebi üzerine tutuklandım." 

Tanju ÇAVUŞ'un eşi Sevil ÇAVUŞ; " 6 Kasım günü eşim 30 günlük yıllık izine 
ayrıldı. Benim şahsi sağlık sorunlarım nedeni ile yaklaşık 3 aydır tıbbi tedavi görmekte idi. Tedavim için 8 kasım gününe Van Askeri hastanesinin kadın hastalıklı bölümünden randevu almıştık. 8 Kasım günü ilçeden Van'a karayolu ile ve kendi aracımızla hareket ettik. Saat: 11.00'deki randevümüze yetiştik Ancak tedavinin özelliği nedeni ile ve askeri hastanenin bu konudaki imkanlarının yetersizliği bakımından tedavim özel hayat hastanesinde akşam saatlerinde tamamlandı. Güvenlik şartlan nedeni ile geceyi Van 'da Fuat otelinde geçirdik 9 Kasım günü Saat: 13.00 civarında Van'dan Şemdinli ye hareket ettik. 

Şemdinli ye geldiğimizde Polis noktasının karanlık olması her zamankinden farklı bir durum olduğu izlenimini bana verdi. Normal olarak o bölgenin aydınlatılmış olması gerekiyordu. İlçe merkezine doğru haraket ettiğimizde kalabalıklar ile karşılaştık. Önceleri kalabalığa rağmen her şey yolunda gidiyordu. Ancak merkeze yaklaştıkça kalabalık çoğaldı. Sanıyorum aracımızın plakasından dolayı bazı kimseler eşimin güvenlik görevlisi olduğunu fark etti. Kalabalık zaten "PKK içeri, Türkiye dışan" gibi sloganlar atıyordu. Fark edilme hadisesi ile birlikte bize yönelen bağırmalar ve şiddet gösterileri başladı. Arabamızın önünden ve 
arkasından tacizler ile karşılaştık Eşime Polis olduğu yönünde bağırmalar vardı. Eşim Polis olmadığını söylemesine rağmen kalabalık teskin olmadı. Orada herhangi bir tanıdık yüze de rastlayamadık. Doğal olarak araçta bulunan 11, 9 ve 6 yaşlarındaki çocuklarım ciddi bir korkuya kapıldılar. Çocuklarım arabanın arkasında, ben ön sağ tarafta oturuyordum. Taşlarla arabanın arka tarafındaki camlar tamamen kırıldı. Eşimin soğuk kanlılığını korumaya çalıştığını gözledim. Zaman zaman bende ikaz ederek "aman kimseye aracı değdireyim deme " diye ikazlarda bulundum. Belli bir noktadan sonra hiç ilerleme şansımız kalmadı. Taşlar ve tekmeler ile araca müdahaleler arttı. Linç edilme ortamı tamamen 
oluşmuştu. Bazıları "yakın bu arabayı" diye bağırıyordu. Eşim silahını eline alınca ben yeniden "yapma" dedim. O bana "endişe etme, havaya ateş açacağım, kalabalık ancak bu şekilde bize yol verir" dedi. Birkaç el havaya ateş etti. 

Bu arada önümüzdeki kalabalık yere yattı. Arkamızdaki şahıslar hâlâ saldırılarına devam ettiler. Biz bu küçük duraksamadan yararlanarak hızlı bir biçimde dağ komando taburu lojmanlarındaki evimize giriş yaptık Bir süre sonra eşim durumu birilerine telefon ile anlattı. Ancak o anda ciddi bir korku yaşayan 
çocuklarım ile ilgilendiğim için muhatabının kim olduğunu bilemiyorum. Arabamızın kaportasında, arka sinyal lambalarında ve camlarında ciddi hasarlar yaşadığımız trajedinin en önemli delilidir. Çocuklarım olayın şokunu hâlâ atlatabilmiş değil, normal olmayan tepkileri devam ediyor." Şemdinli Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN; "...Sanırım 15.30-16.00 sıralarında savcı bey'i keşif yapmak üzere olay mahalline götürdüm. Yanımda beş kişilik kuvvetim de 
vardı. Bu arada Başkomiserim beni aradı ve "nokta düşüyor" dedi. Keşif mahallinden ayrıldım ve Emniyete döndüm. Emniyet Müdürlüğüne gireceğim sırada olay mahallinden 7-8 el silah sesi geldiğini duydum. Orada bulunmadığım için ben görmedim ancak sonradan aldığım bilgilere göre Ziraat Bankası önüne toplanmış ve ateş yakmış olan 500-600 kişilik gruba Tanju Çavuş isimli uzman çavuşun ateş açtığı ve 5 kişinin de yaralandığını, hepsinin de 
Yüksekova ya sevk edildiğini söylediler... " İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Erdem YILMAZ; "...Keşif yürürken silah atıldığını ve bazı şahısların silahla yaralandığı haberi geldi. Beni Mehmet TEKİN isimli şahıs aradı ve silah atma olayının faili olarak Tanju Çavuş 'un gösterildiğim ifade etti. Ben bu şahısın hangi birlikte görev yaptığını öğrenmek üzere bir çalışma yaptım. O esnada Kriz 
merkezinin vazife yaptığı Taktik Alayda bulunan sayın Valimiz beni çağırarak kendisine aynı mahiyette gelen haberi söyledi. Araştırılmasını istedi. Araştırma sonucunda Tanju Çavuş 'un Dağ Komando Tabur Komutanlığında görevli Uzman çavuş olduğunu öğrendim. O anda tabur komutanı Polis noktasına yardıma gittiği için onu bekledim. Tabiatı ile onun dönüşü biraz gecikti. Kendisi gelince konuyu ilettim. Gece 02.00 sularında yapılan bu görüşmeden sonra ilgiliyi arayarak hiçbir yere çıkmaması tembih edildi. Savcı bey durumdan haberdar 
edildi. Ertesi günde hadiseler devam ettiği için Tanju Çavuş 'u 10 Kasım günü akşam saatlerinde evinden alarak Taktik Alayda gözetim altına aldık..." 
Şemdinli Belediye Başkanı Hurşit TEKİN; "...Akşam üzeri Savcı Bey'in keşfi 
sırasında bir takside kalabalığa ateş açıldı. Bu sırada bir vatandaş hayatını kaybetti. Ortalık karışınca savcı Bey'de keşfi tamamlayamadan olay yerinden ayrıldı. Ateş açan kişinin uzman çavuş Tanju Çavuş olduğunu vatandaşlar söylediler. Ateş açtığı araçta ayrıca iki erkek daha varmış. Görgü şahitleri bu aracın da plakasını almışlar... " 

Yüksekova Belediye Başkanı Salih YILDIZ; "...Ardından yaklaşık 6 saat sonra ilçe savcısı yanında CHP Milletvekili Esat CANAN bey de olduğu halde keşif yapmaya gelmiştir. Ancak keşfin yürütme esnasında 42 D 1248 plakalı araçtan keşif yapan savcı bey ve etrafındaki avukatlarında bulunduğu kitleye ateş açılmıştır. Ateş açan şahıs ilçede herkesin tanıdığı Tanju Çavuş isimli bir uzman çavuştur. Ancak görgü tanıkları Tanju Çavuşun da yanında bir başka görevlilerin daha olduğunu iddia etmektedirler. Bu 6 saat içerisinde olayı protesto etmeye yönelik olarak toplanan kalabalığın kamu binalarına karşı taşlı saldırıları 
olduğunu, barikatlar kurulduğunu, lastikler yakıldığını duydum. Yarım kalan keşif sonrasında açılan ateş nedeni ile ölen bir kişi ve yaralanan 4 kişi nedeniyle de çeşitli gerginlikler yaşanmıştır..." 

Kitabevine sahibi Seferi YILMAZ; "...Bu esnada yanında avukatlar ve CHP 
Hakkari Milletvekili Esat CANAN beyde Savcı Bey 'e eşlik ettiler vatandaşlar uyan üzerine 10-15 metre uzağa çekilmişlerdi. Ancak esas kalabalık Ziraat bankası civarında bulunmaktaydı. O saatlerde havada kararmış durumdaydı. Bir ara silah sesleri ve izli mermiler gördük. Hemen akabinde Mehmet TEKİN isimli şahıs keşif mahalline doğru gelerek "ateş açıldı ve beş kişi vuruldu " dedi. Bunun üzerine keşif civarında bulanan şahıslar tahrik oldular. Emniyet Müdürüne yönelik olarak "Müdür bey tedbir alda ateş açılmasın " dediler. Ancak Savcı bey keşif yapılması için şartları uygun görmese gerek ki keşif mahallinden ayrıldı. Zaten o sırada ortalıkta biraz karışmıştı. Milletvekili biraz durdu ve savcı bey'in nereye gittiğini sordu. Kalabalık yaralanan şahısların hastaneye sevk edilmesi nedeni ile 
hastaneye gitti. Bende daha sonra hastaneye gittim. Cabbar ÖPENGİN ve Kadri ÖZCANER araç başından hiç ayrılmayacaklarım söylediler. Bunların önemli bir delil olduğunu ifade ettiler... " 

Şemdinli halkından Abdulcebar ÖPENGİN; "...Savcı bey dosyaları incelerken 
kendisini göremediğim ama sesinden Altınsu köyünden Abdulaziz DEMİR veya Hacı KILIÇ olduğunu tahmin ettiğim bir kişi bağırarak savcı bey 'e ve Esat bey 'e "müdahale edin ateş ediyorlar, beş kişi daha vuruldu " dedi. Bu fırsattan yararlanan ve ilçe merkezinde Alan yolu üzerinde oturan ve 5-6 yıl önce babası PKK tarafından öldürülen ve deli Mehmet olarak tanınan şahısın oğlu C. Savcısına bağırarak bir şeyler söyledi. O arada keşifte kullanılan daktilo yere düştü..." 

12. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 10

TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 10



 KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLERİN 09.11.2005 GÜNÜ ŞEMDİNLİ'DE MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMELERİ., 


Y SABAH BEN ŞEMDİNLİ'YE GELDİM 1-2 SAATTİR BİZİM ÇARŞININ 
GİRİŞ ÇIKIŞINI KAPATMIŞLAR. BİZ NÖBET TUTUYORUZ YA O DOSYA 
MOSYALAR ŞEMDİNLİ'NİN PROJESİ ARABADADIR. 

10 02 ONLARIN DOS MU, MOS MU ASKERİ DOKÜMAN GİZLİ MİZLİ 
HAMOYLA ÇIKARIN GÖTÜRÜN BİR YERE GÖTÜRÜN SAKLAYIN. 
Y TAMAM ONLARI SAKLAYACAĞIZ. ŞİMDİ BİZ SAVCININ SÖZÜNE 
BAKIYORUZ SAVCI KEŞİF YAPACAK. MİLLET LİNÇ YAPTI BİZ DE DEDİK SAVCI 
MİLETVEKİLİ AVUKATLAR HAKKARİ'DEN GETİRDİĞİMİZ AVUKATLAR ORDA 
KEŞİF YAPACAK. 

Y ARKADAŞLARI DİYOR İKİ KİŞİ ASTSUBAY, BİR KİŞİ DE UZMAN 
ÇAVUŞ DEVLETİN ÖZEL TİMİ. 
10 02 YA BEN DİYORUM ARABADAKİ EŞYALAR VAR YA. 

Y HE İÇİNDEKİ SİLAH BOMBA EŞYA. 
10 02 BİZ ONLARI ŞEY YAPARIZ. 
10 02 YOK, YOK TELEFON AÇIKTI TAMAM SEN O EŞYALARI ARABADAN 
ÇIKARIN AGİRİ(K) İLE ARABAYI YAKIN TAMAM. 

Y- YA  DELİLLER KAYBOLMASIN DÜNYA KAMUOYU, GAZETECİLER ÇEKSİN, SONRA YAKALIM. 

10 02 ÖNEMLİ EŞYALARI ÇIKARIN FORMALİTE İCABI GAZETECİLER ÇEKSİN. 

NOT: Bu görüşmede Sabrı (K) Ali KISIKYOL, araç başında bulunan örgüt 
mensuplarına ye işbirlikçilerine ısrarla arabayı ve içerisindeki dokümanları yakmaları talimatı vermesine rağmen araç başındaki örgüt mensuplarının aracın içerisindeki delilleri tespit ettirelim daha sonra yakarız demektedirler. Yine konuşmanın içerisinde bombalardan bahsedilmesi, olay sonrası personele ait (2) adet MKE el bombasının kaybolması ile birlikte araçta ele geçirilen (2) adet Alman malı el bombası ile Seferi YILMAZ'in işyerine atılan bombaların olay sonrası kriminal tespitinde aynı bomba olduğunun tespit edilmesi olayın 
tamamen planlı ve organize bir saldırı olduğunu göstermektedir. Yoksa olay günü dağdan şehir merkezine gelen örgüt mensupları pasajda patlayan bombalar ile araç içerisindeki konuşmalarda bahsettiği bombaların "DELİL " niteliği taşıdığını bilmelerine imkan yoktur. 

Tarih Saat ve Sûre : 15.11.2005/ 15.05.51 
Arayan ve Aranan iletişim Aracının Numaralan : (X)NO- 0 536 368 10 02 
Arayan ve Aranan Kişiler : (X) ŞAHIS-SABRİ (K) 
Konuşma Dili/Lehçe : Kürtçe 

X BAK BELGEDE GEÇTİ BU MESELE BİZİM YAPTIĞIMIZ OLAY YOK MU, ONLAR ONU TESPİT ETMİŞ BELGEDE YAZILI. 

NOT : HACI (K) Seferi YILMAZ ile SABRİ(K) Ali KISIKYOL'un görüşmesi: Bu 
görüşme olay sonrası C.Savcıhğına ifade veren Seferi YILMAZ'm öğrendiği bazı bilgileri teyit etmek amacıyla SABRİ(K) Ali KISIKYOL 'u arayarak Almanya 'dan gönderilecek olan paketin gönderilip, gönderilmediğini sormaktadır. Ayrıca konuşmada, HACI(K) Seferi YILMAZ "Bizim yaptığımız olay yok mu, onlar onu tespit etmiş, belgede yazılıdır" demektedir. Olay sonrası Özcan İLDENİZ'e ait olan İstihbarat Dokümanlarında, Seferi YILMAZ'm 05 Ağustos 2005 tarihindeki eylem ile 01 Kasım 2005 tarihindeki patlama olayına Seferi YILMAZ'm karıştığı bilgisi mevcuttur. Ayrıca C.Savcıhğına personel verdiği ifade de Almanya'dan örgüte gönderilmek üzere Seferi YILMAZ'a bir paketin gönderileceği bilgisi de 
iletilmiştir. 

Tarih Saat ve Süre : 15.11.2005/15.28.10 
Arayan ve Aranan iletişim Aracının Numaralan: (X)NO- 0 536 368 10 02 
Arayan ve Aranan Kişiler : (X) ŞAHIS-SABRİ (K) 
Konuşma Dili/Lehçe : Kürtçe 

10 02 SEN O MALZEMELERİ KİMİN ADINA GÖNDERDİN? 
X UMUT KİTABEVİNE. 
X TELEFONDA SÖYLEMEK İSTEMİYORUM. 
10 02 GÖNDERDİĞİN YER HAVAYA UÇTU. 
X BU SEFER'LE VAR YA ONA PAKET GELİYOR DEDİM. 
X BEN ÖZELLİKLE ONUN ADINI YAZMADIM. ONUN DÜKKANININ 
ADINI YAZDIM. BENİM ADIM DA YAZILI DEĞİL. DÜKKANIN ADI YAZILI NARLI 
MARKET DİYE GÖNDERDİM. BENİM MERKETİN İSMİ. 
10 02 BU AYIN 9'UNDA ALÇAKLAR ONA BOMBA ATTI. O ADAM ŞİMDİ 
TV.LERE ÇIKTI. 
ZATEN O EŞYAYI ALMAZSAK ŞEMDİNLİ ALAY KOMUTANI GİDECEK. 

(Önemli: İddianame 'nin 4. sayfasında Sn.Savcı Sabri 'nin konuşmasını diğer şahsın konuşması yapmış) 
NOT: SABRİ(K) Ali KISIKYOL ile Almanya 'da bulunan amcasının oğlu ile gönderilen paket hakkında görüşme: Bu görüşmede Almanya 'dan gelecek olan paketin Seferi YILMAZ'm işyeri adına gönderildiği, ancak işyerinin bombalandığım "Alçaklar" kelimesinin kullandığı vurgulanmaktadır. Bilindiği gibi örgüt kendi yandaşları ve örgüt mensuplarının ihanetlerini Alçak olarak değerlendirir. Güvenlik güçlerini kastederse Düşman kelimesini kullanması 
gerekirdi. 

VAN 3 ncü Ağır Ceza Mahkemesinin 19/09/2005 tarih ve 2005/307 Müt. Sayılı 
Karan ile Sabri (K) Ali KISIKYOL (Hasan- Hatice oğlu 1970 Çağlayancerit doğumlu 
KAHRAMANMARAŞ-Çağlayancerit-Bozlar Köyü nüfusuna kayıth)'un kullandığı 
0 536 368 10 02 GSM hattının dinlenmesi sonucu kullandığı 356 238 003 594 170 numaralı İMEİ tespit edilmiştir. 
VAN 4 ncü Ağır Ceza Mahkemesinin 06/10/2005 tarih ve 2005/364 Müt. Sayılı karan ile 356 238 003 594 170 İMEİ numarasına (3) ay süreyle dinlenmesi, izlenmesi, tespit edilmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması karan alınmıştır. (3) aylık sürenin bitimine müteakiben VAN 4 ncü Aşır Ceza Mah. 03/01/2006 tarih ve 2006/11 Müt sayılı karan ile 356 238 003 594 170 İMEİ numarasına ikinci kez (3) aylık süreyle dinlenmesi, izlenmesi, tespit edilmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınmasına dair uzatma karan alınmıştır. 
356 238 003 594 170 No'lu İMEİ abonesinin yapılan dinlenmesinde: 
Tarih Saat ve Süre : 10.12.2005/17.25.29 
Arayan ve Aranan iletişim Aracının Numaralan : 
0 538 716 63 95-0 331 4003 87 02 
Arayan : SABRİ(K) Ali KISIKYOL 
Aranan : Hasan KISIKYOL (SABRİ (K)'un babasıdır) 
Konuşma Dili/Lehçe : Kürtçe-Türkçe 
63 95 TELEVİZYON SEYİR ETMİYORSUNUZ. HER GÜN GÜNDEMDİR. MAHVETTİK BİZ ŞEMDİNLİ'Yİ. 

NOT: Olaydan birkaç ay sonra SABRİ (K) Ali KISIKYOL ile babası Hasan 
KISIKYOL'un yaptığı görüşmedir. Bu görüşmede babasına seni mahkemeye çağırırlarsa, Şemdinli'ye gezmeye gittiğini söylemesini. Seferi YILMAZ'ın adını vermemesini istemektedir. Bu görüşmedeki en önemli husus SABRİ (K) Ali KISIKYOL'un babasına "sen televizyon seyretmiyor musun o adam "Seferi YILMAZ" her gün televizyona çıkıyor, her gün gündemdir- MAHVETTİK BİZ ŞEMDİNLİ'Yİ - diyerek, 09 Kasım 2005 tarihindeki patlama olayım PKK terör örgütünün gerçekleştirdiğini vurgulamaktadır. 

VAN 3 ncü Ağır Ceza Mahkemesinin 19/10/2005 tarih ve 2005/366 Müt. Sayılı karan ile 0536 222 49 88 nolu GSM'nin, (3) ay süreyle dinlenmesi, izlenmesi, tespit edilmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması karan alınmıştır. (3) aylık sürenin bitimine müteakip VAN 3 ncü Ağır Ceza Mahkemesinin 17/01/2006 tarih ve 2006/10 Müt sayılı karan 
ile ikinci kez (3) aylık sureyle GSM numarasının dinlenmesi, izlenmesi, tespit edilmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınmasına dair uzatma karan alınmıştır. 0536 222 49 88 nolu GSM'nin yapılan dinlenmesinde: 
Tarih Saat ve Süre : 06.02.2006-14.57.28 Arayan ve Aranan iletişim Aracının Numaralan : 0536 222 49 88-9176 2557 9806 (ALMANYA) 

Arayan Kişi : SABRi (K) Ali KISIKYOL 

(Hasan oğlu 1970 doğumlu Kahramanmaraş-Çağlayançerit-Bozlar köyü nüfusuna kayıtlıdır.) Aranan Kişi :EDİP 
Konuşma Dili/Lehçe : Türkçe 
49 88 :SEN BU ŞEMDİNLİ MESELELERİNİ DUYDUN DEĞİL 
98 06 :YA HE DUYDUM, AGİRİ'NİN İSMİNİ OKUDUM. BİR GAZETEDE 
TAKİP EDİYORUZ DA, AMA SAĞLAM ŞEY YAPMAMIŞ 
49 88: ÇOCUK, ÇOCUK 
98 06: DUYDUĞUMA GÖRE AGİRFDE GELMİŞ 
49 88 :EVET EVET AGİRİ'DE GELMİŞ 
98 06 .AGIRTDE GİTMİŞ 
49 88 :EVET DOĞRU. DEDİM EDİP, YA YAPAN... 
98 06 :HE... 
49 88 .YAPAN BİZİZ, AMA SAHİPLENEN DE BAŞKALARIDIR HA, HABERİN VAR? 

(09 Kasım 2005 tarihindeki bombalama olayı) 

NOT : SABRI (K) ALİ KISIKYOL ile daha önce PKK terör örgütünde faaliyet 
göstermiş ve örgütten kaçarak K.Irak üzerinden Almanya ya giderek mülteci kampında kalan Edip.... isimli arkadaşı ile yaptığı görüşme, bu görüşmede: 
SABRİ (K) ALİ KISIKYOL, çok zor şartlarda örgütte sorumlu düzeyde faaliyet 
gösterdiğini, ancak örgütün üst düzey sorumluları tarafından taktir edilmediğini, aslında PKK terör örgütünün çok temiz ve pırlanta gibi olduğunu, ancak yönetim kadrosundaki teröristlerin sorumluluk sahibi olmadıklarım, Yukarıdaki sebeplerden dolayı PKK terör örgütünden kaçmaya karar verdiğini, 
bundan dolayı Klrak'tan nasıl geçip Almanya'ya kaçakçılar aracılığı ile geçebileceği, yanında yüklü miktarda para olduğunu, bu parayla gitmesi durumunda Klrak'taki peşmergelerin nasıl davranacağı hakkında bilgi almak için aynı güzergahtan kaçan EDİP isimli arkadaşından bilgi aldığını, 

SABRİ (K) ALİ KISIKYOL. örgüt içerisindeki hiyerarşiyi eleştirdikten sonra, arkadaşı EDİP'e Şemdinli'deki olayları duyup duymadığım sorduğunu, arkadaşı Edip'inde olayları takip ettiğini (senin-SABRİ (K) un ve AGİRİ (K) un) adının geçtiğini ancak AGİRİ (K) un sağlam iş yapmadığını, çocukça davrandığını söylemektedir. Bunun üzerine SABRİ (K) nin - 

ŞEMDİNLİ'DEKİ OLAYLARI BİZ YAPTIK. BAŞKALARI SAHİPLENDİ- diyerek, 09 Kasım 2005 tarihindeki umut kitap evine bomba yatması eylemini PKK terör örgütünün gerçekleştirdiğini söylemektedir. 
Bilindiği gibi, olay günü saldırıya uğrayan Jandarma İstihbarat personeli aracın 
başından ayrıldıktan kısa bir süre sonra aracın kontrolünü ele geçiren örgüt mensupları veişbirlikçilerinin örgütün ŞEMDİNLİ KIRSAL SORUMLUSU SABRİ (K) Ali KISIKYOL ile yaptıkları telefon görüşmelerinde olay günü AGİRİ (K) ve REŞİT (K) isimli teröristlerin Şemdinli merkezinde olduğu tespit edilmiştir. Bu konuşmada da AGİRİ (K) nin olayı gerçekleştirdiğinin vurgulaması aynı zamanda diğer konuşmaların teyidini de yapmaktadır. Olay sonrası konu hakkında yapılan istihbarı çalışmalar ve elde edilen teknik bilgiler neticesinde, Şemdinli'deki patlamalara karışan örgüt mensuplarından, SABRİ (K) Ali KISIKYOL, AGİRİ (K) Yılmaz ERTAŞ ve REŞİT (K) isimli örgüt mensupları PKK terör örgütünden yüklü miktarda para çalarak kaçtıkları bilgileri elde edilmiştir. 
02 Kasım 2005 tarihli telefon konuşmalarında görüleceği gibi 01 Kasım 2005 
tarihindeki büyük patlamayı gerçekleştiren Reşit (K) ile birlikte (diğer örgüt mensupları ki bunlar SABRİ (K) ve AGİRİ (K) olduğu telefon dinlemedeki tutanaklarda tespitlidir.) Soruşturma açılacağı bilinmektedir. Bütün bu durumlar birleştirildiğinde örgüt içerisinde bir iç hesaplaşmanın olduğu sonucuna varılabilir." Biçimindedir. 

11.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***