9 Kasım 2018 Cuma

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık BÖLÜM 2

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık BÖLÜM 2


Amerika’da çoğu Evanjelikler, halkın Kutsal Kitaba ve Hıristiyanlığa yönelik bağlarının zayıflamasından endişe duymuş ve I. Dünya Savaşı bu korku hissini hızlandırmıştı. Çünkü Amerikan toplumunda o günlerde ortaya çıkan ve Caz Çağı, Aşırılıklar Dönemi, Kükreyen 1920’ler gibi çeşitli adlarla anılan sosyal ve ideolojik devrimler yaşanıyordu. Bu hareketlere karşı gösterilen tepkiler 1919 yılında içki yasağını getirmiş ve yaşanan bu süreç, Fundamentalist anlayışın ortaya çıkmasına yol açmıştı.10 

Bu bağlamda Fundamentalistler sekülerizmden bireysel anlamda uzaklaşmak adına, içki ve sigara içmeyi, kart oyunlarını, tiyatroya gitmeyi ve dans etmeyi yasaklamakla kalmadılar, kadınların pantolon giymesi, erkeklerin uzun saç, sakal ve bıyık bırakması, tel çerçeveli gözlük kullanmaları ve parlak pantolonlar giymeleri gibi moda akımlarına karşı da katı kurallar uyguladılar. 1919 ve 1920’lerin “komünizm tehlikesi” süresince Amerika’da, Bolşevizmin ve ateizmin ortaya çıkmasına yönelik endişeler, toplumsal kargaşa ve değişim korkularını artırdı. Birçok Protestan aynı zamanda Katolik anlayışın yaygınlaşmasından ve yarım yüzyıl öncesinin büyük göçünün ahlaki ve toplumsal etkilerinden endişe 
duymaktaydı. Fundamentalistler bütün bu gerçekleri Amerika’da Kutsal Kitap temelli bir medeniyetin sonunun işaretleri olarak gördüler (Marsden, 1987: 193, 196).

Bu arada Charles Darwin’in Türlerin Kökeni (The Origin of Species, 1859) ve İnsanın Türeyişi (The Descent of Man, 1871) adlı eserleriyle Kutsal Kitap’ın yaratılış öğretisi ve evrenin ilahi düzeninde insanoğlunun yeri konularında başlattığı meydan okuma, Evanjelik çevreler adına ciddi bir tehdit oldu. Darwinizmin getirdiği yıkıcı tehdide karşı Evanjelikler, muhafazakâr Baptist teolog A. H. Strong ve B. B. Warfield’in yazılarıyla cevap vermeye çalıştılar. 19. yüzyılın ikinci yarısı boyunca muhafazakâr Protestanlar Darwinizmin ve ileri/derin kritisizmin (higher critisizm) meydana getirdiği olumsuz hava yüzünden, 1877 yılında New York’ta, 1885 yılında Chicago’da ve 1895 yılında 
Niagara’da Kutsal Kitap yorumları üzerine geniş çaplı konferanslar düzenlediler. Niagara konferanslarında Kitabı Mukaddes’in yanılmazlığı, İsa Mesih’in tanrısal bir varlık olduğu, bakire doğum, kefaret, yeniden dirilme, İsa Mesih’in ikinci gelişi gibi doktrinler, inancın temel maddeleri olarak yeniden vurgulandı (Davis, 1985: 33). 

Yine bu bağlamda Fundamentalistler, devlet okullarında okutulmaya başlanan biyolojik evrim yasasının öğretiminin yasaklanması ve Kutsal Kitabın yaratılış öğretisini canlandırmak amacıyla William Jennings Bryan (1860-1925) önderliğinde bir takım propaganda etkinlikleri düzenlediler (Marsden, 1987: 193). Fundamentalistlerin evrim karşıtı etkinlikleri, Dayton, Tennessee’de bir lisede biyoloji dersinde evrim teorisini öğreten John Scopes’un 1925’teki duruşmasıyla zirvesine ulaştı. Fakat fundamentalistler mahkemenin Scopes’i tutuklayıp daha sonra beraat ettirmesi nedeniyle bu davayı kötü bir şekilde kaybetmiş oldular. Duruşmaları izleyen medya organları tarafından acımasızca eleştirilen fundamentalistler, eğitimsiz ülke köylüleri gibi günümüzde de devam eden küçümseyici sıfatlarla anılır oldular. Bu gelişmelerin ardından 1920’lerin sonunda Fundamentalistler, Amerikan toplumunun kendilerine karşı olduğunun farkına vararak sosyal hayattan çekildiler, fakat tamamen gözden kaybolmadı lar. Amerika’daki Evanjelik hareketin daha geniş ve mücadeleci kanadı olan fundamentalizm, 1925’ten 1945’lere kadar Kutsal Kitap enstitüleri, üniversiteler, ilahiyat fakülteleri, Kutsal Kitap kampları, misyoner kuruluşlar ve 1970’lerde yeniden canlanmalarını sağlayan yayınevleri kurmak gibi işlere ağırlık verdiler. 

Fundamentalist-Evanjelikler, 1942’den itibaren kısa sürede ülkenin her yanında yüzlerce cemaate sahip olan Youth for Christ gibi yeni hizmet programı kurmanın yanında kendi anlayışları doğrultusunda eğitim veren, Evanjelistler ve misyonerler gönderen, Kutsal Kitap konferansları düzenleyen, radyo papazlığı şeklinde yayınlar yapan, birçok kitap ve periyodik yayınlar neşreden Los Angeles’ta Bible Institute, Chicago’daki Moody Bible Institute ve diğer birçok Kutsal Kitap enstitüleri gibi önemli merkezler kurdular. Fundamentalistler, bu enstitüler sayesinde İncil mesajını öğretmek ve yaymanın (evangelization) geleneksel yöntemlerine ek olarak etkili radyo papazlıklarıyla da öne çıkmaya başladılar. Özellikle Charles E. Fuller’in Eski Tarz Uyanış Saati (Old-Fashioned Revival Hour) adlı programı 1942’lerde Amerika’da geniş dinleyici kitlesine ulaşan en ünlü program oldu. 1941 yılında ayrılıkçıAmerican Council of Christian Churces, fundamentalist Carl McIntre tarafından kurulmuştu. Evanjelikler 1920’lerden beri yaşanan tartışma ve çekişmelerin getirdiği olumsuz hava yüzünden 1942 yılında biraz daha ılımlı olmak adına National Association Evangelicals (NAE) adlı bir örgüt kurdular. Daha çok Amerika’nın büyük mezheplerinden üyeleri olan bu örgüt, Pentakostal ve kutsallık hareketlerini de kendi bünyesine dahil etti (Marsden, 1987: 194, Ayrıca bkz. Bıyık, 2007: 83-104. ve Özkan, 2002: 39-53). 

Yeni-Evanjelik Hareket 

Neo-evangelicalism (Yeni-Evanjelizm) 20. yüzyılın ortalarında Protestan 
Fundamentalist hareket içinde başlayan bir eğilimdir. Bazı fundamentalistler 
modernizmin yerleşmeye başladığı mezheplerden ve kuruluşlardan kesin bir şekilde ayrılmayı savunuyorlardı. Fakat diğer bir grup ayrılmanın uygun bir tepki olmayacağını düşünüyordu.11 Gelişen bu süreçte “Yeni-Evanjelizm” terimini, II. Dünya Savaşını müteakip 1947 yılında Harold John Ockenga türetti. Boston’un tarihi Park Street Kilisesi’nde pastörlük yapmış, National Association of Evangelicals’de etkili olmuş ve daha sonra Gordon-Conwell Theological Seminary’de de başkanlık yapan Ockenga, Carl F. H. Henry ve Edward J. Carnell gibi bazı genç liderlerle birlikte, yükselen ayrılıkçı fundamentalist-Evanjelizme 
karşı neo-Evanjelizm (neo-evangelicalism) adını verdikleri daha ılımlı bir hareket örgütlediler ve kendilerini neo-evangelicals (yeni- Evanjelikler) olarak isimlendirdiler (Marsden, 1987: 194) Daha sonra Christianity Today’in editörü olan Carl F. H. Henry, 1947 yılında The Uneasy Conscience of Modern Fundamentalism (Modern Fundamentalizmin Tedirgin Vicdanı) adlı kitabını yayınlayarak modernist eleştirilerin yaptığı teolojik yıkıma karşı dini zemini iyileştirmek ve adeta ona nefes aldırmak için, Ockenga ile birlikte Amerikan muhafazakârlarını toplumsal sorumluluğa ve Kutsal Kitap’a karşı sadakate çağırmıştır (Davis, 1985: 3). 

Yeni-Evanjelikler 1940’lı yıllar boyunca önemli gelişmeler kaydettiler. 
Bu bağlamda 1947’de Charles E. Fuller vasıtasıyla California, Psadena’da Fuller Theological Seminary’yi kuran yeni-Evanjelikler, 1949’dan sonra da Billy Graham’ın Amerika’nın önde gelen Evanjelisti olarak ortaya çıkmasına önemli katkıda bulundular. Bu arada Hıristiyan Savunmasına Giriş (Introduction to Christian Apologetics) adlı eserin sahibi E. J. Carnell de, Evanjelikler için önemli entelektüel temsilcilerden biri oldu. Carnell’in bu ünü onun daha sonra Fuller Theological Seminary’nin başkanı olması için yeterli bir altyapı oluşturdu. 
Evanjelik düşüncenin ve Kutsal Kitap’ın yanılmazlığı düşüncelerinin 
geliştirilmesi yönünde son derece aktif bir örgütlenme olan Evangelical 
Theological Society’nin 1949 yılında kurulmasına da ön ayak olan yeni- 
Evanjelikler, 1950’ler boyunca Amerikan Evanjelizminin gündeminden 
düşmeyen şahsiyeti Billy Graham’ı ortaya çıkardılar. Graham aynı zamanda, 
İngilizce konuşan ülkelerde Evanjelizmi canlandırmak ve kendi düşünce anlayışları için bir temel/merkez olması amacıyla 1956 yılında kurulan ve yayın hayatına aralıksız devam eden Christianity Today’in kurucu lideridir. Graham’ın bu çerçevede yaptığı Evanjelist faaliyetler ve propaganda çalışmaları, binlerce kişinin İsa Mesih inancını benimsemesini sağladı ve Amerikan dini yaşamındaki kilise sayısını on yıl içerisinde gözle görülür bir şekilde artırmayı başardı (Davis, 1985: 35). Billy Graham’ın, 1957 yılında fundamentalist-Evanjelik hareket 
içinden bazı liberal kilise liderlerinin işbirliğini kabul ederek, New York’ta Haçlı ruhu taşıyan silahsız bir Evanjelist (crusade) çağrı yapması, Bob Jones Üniversitesinin kurucusu Bob Jones (1883-1968); Rabbin Kılıcı’nın (Sword of the Lord) editörü John R. Rice (1895-1980) ve Carl McIntre gibi ayrılıkçı fundamentalistler tarafından hoş karşılanmadı. 

Dolayısıyla bu kişiler neo-Evanjeliklere karşı cephe alarak onlarla birlikte 
hareket etmeme kararı aldılar (Marsden, 1987: 194). 

Evanjelikler 1960 ve 1970ler boyunca hem entelektüel hem de toplumsal alanda geri kalmamak için mücadelelerini devam ettirdiler. 

1970’lerde Evanjelik bölgelerde kilise sayılarını artırmak, misyonerlik 
çalışmalarına devam etmek ve bu şekilde durumlarını güçlendirmek 
suretiyle gündemdeki varlıklarını koruma amacında oldular. Bu on yıl 
boyunca toplumsal hizmetler konusunda bazı ilerlemeler kaydeden 

Evanjelikler, 1973’te Ron Sider önderliğinde Social Action adlı bir hareket 
örgütlediler. 

Evanjelik çevrenin teolojik çalışmalar konusunda uzun verimsiz yıllarının ardından Carl Henry’nin 1976 yılında yayınlanan Tanrı, Vahiy ve Otorite (God, Revelation, and Authority) adlı kitabının ilk bölümü, Amerikan Evanjelikleri arasında on yılın en önemli teolojik yazısı olarak nitelendi. Iowa’da Dubuque Okulu’nda teolog olan Donald Bloesch’in, 1978 yılında yayınlanan Evanjelik Teolojinin Temelleri (Essentials of Evangelical Theology) adlı kitabı da bu konuda diğer önemli bir eser oldu. Bu bağlamda Bloesch ve Henry’nin sistematik teoloji 
alanındaki çalışmaları, Amerikan muhafazakârları arasında uzun süren 
durgunluğun sonu olarak gösterilir (Davis, 1985: 18-19). 

Evanjelizm gerçek anlamda bir Anglo-Amerikan fenomeni olsa da, Evanjelikler kendi seslerini geniş platformlarda duyurmak için birçok kez uluslararası toplantılar da düzenlemişlerdir. Evanjelizmin uluslararası kimlik arayışı olan bu toplantılardan ilki World Congress on Evangelism adıyla 1966’da Berlin’de ve diğeri de 1974 yılında 150 ülkeden ve 135 Protestan mezhepten yaklaşık 2473 kişinin katılımıyla İsviçre’nin Lozan şehrinde gerçekleştirilen The International Congress on World Evangelization’dir. Katılımcılar bu kongrenin sonunda sosyal adalet, sosyal yardım ve hizmet, barış için çalışmanın gerekliliği, sınıflar ve 
ırklar arasında uzlaşma, İncil mesajı ulaşmamış kişilere İncil mesajını  öğretmenin ve yaymanın (evangelization) zorunluluğu ve aciliyeti, 
Kutsal Kitap’ın otoritesinin yüce amacını devam ettirmek gibi konular 
üzerinde uzlaştıkları bir bildiriye imza attılar. Bu arada Sojourness, The 
Other Side, Radix ve The Reformed Journal gibi süreli yayınlar da toplumsal 
konularda Evanjelik bilinçliliği artıran unsurlar oldular (Davis, 1985: 19-21). 

1970’ler boyunca gelişmesini sürdüren Evanjelizm 1980’lere kadar Amerika’da gittikçe daha dikkat çekici bir görünüm kazanmaya başladı. Bu canlanma modernitenin dinsel hayata, dinsel kurumlara ve değerlere karşı meydana getirdiği çürüme ve aşındırmalara rağmen, dünyanın farklı yerlerindeki tarihi dinsel geleneklerden Yahudilik ve İslam’ın inanç bağlıları tarafından yeniden keşfedilmesi ve canlanması hareketleriyle paralellik arz ediyordu. 1970’ler aynı zamanda Evanjelik yayınevleri ve dinsel radyo/TV yayın gruplarının yükseliş yılıydı. 

Bu yıllarda, Hal Lindsey’in Late Great Planet Earth ve Charles Colson’un 
Born Again isimli popüler kitapları, ülke çapında en çok satanlar listesinin 
başında yer aldı. Evanjelizmi anlatan daha bilimsel anlamda yazılmış eserler arasında ise, Morris Inch’in The Evangelical Challenge; Donald Bloesch’in The Evangelical Renaissance; Bernard Ramm’ın The Evangelical Heritage ve The Worldly Evangelicals; ayrıca David Wells ve John Woodbridge’in The Evangelicals adlı kitapları sayılabilir. Bu gelişmelerin ardından muhafazakâr kiliseler diğer ana kiliselere oranla gelişerek üyelerinin sayısını büyük oranda artırmış oldu. 

Dean M. Kelly 1972’de Why Conservatives Are Growing isimli çalışmasını kaleme alarak bu büyümeye dikkat çekti (Davis, 1985: 14). 

Yine 1970’lerde Amerikan medyası, Evanjelizmin Amerikan yaşamında büyük bir kuvvet olduğuna yer vermesinin ardından medyada bir çok sporcu ve eğlence 
starı övünerek born again (yeniden doğuş) inancını benimsediklerini ilan ettiler. Aslında yıllardan beri gittikçe büyüyen Evanjelizm, diğer Protestanlar ve Roma Katoliklerin sayıları azalırken sayısını kırk ya da elli milyona ulaştırmıştı (Marsden, 1987: 195). 1974’lü yıllarda Pentakostal vaiz David Wilkerson tarafından yazılıp 23 dile tercüme edilen The Cross and the Switchblade adlı kitap milyonlarca adet sattı. Bunun yanında PTL Club* ve 700 Club gibi popüler TV programları, Evanjelik inanç sistemi ve değerleri adına geniş dinleyici kitlelerine yayınlar yapıyordu. 

Anketçi George Gallup 1976 yılında yaptığı bir ankette, halkın % 34’ünün born again (yeniden doğuş) inancını kabul ettiğini ve Protestanların % 48’inin kendilerini “Evanjelikler” olarak tanımladığını tespit etti ve ardından o yılı “Evanjelik yılı” olarak ilan etti. Evanjelik eğilim o tarihlerde değer kazanıyor gibi görünse de, Amerika’nın içinde bulunduğu sosyal ve siyasi şartlar hiç de iç açıcı bir durum arz etmiyordu. 

Suç, ahlaki dejenerasyon, vergi kaçırma ve cinsel sapkınlıklar gibi olumsuz hadiseler, toplumu adeta bir veba salgını gibi kemiriyordu (Davis, 1985: 12). 

Lindsell’in The Battle for the Bible kitabı Evanjelik çevrelerde Kutsal Kitap’ın yanılmazlığı konusunda yeni bir tartışmanın yaşanmasına neden oldu. 1978’de Jack Rogers ve Donald McKim, Lindsell’e cevap olarak algılanan The Authority and Interpretation of Bible adlı bir kitap yayınladılar. Ancak Rogers ve McKim, “sınırlı” yanılmazlığı veya yalnızca iman konusunda ve uygulamada yanılmazlığı savundukları için 

Francis Schaeffer, Charles F. H. Henry, John Gerstner ve Kenneth Kantzer 
gibi bazı Evanjelik liderler tarafından eleştirildiler. Kutsal Kitap’ın yanılmazlığı üzerine Uluslararası Kurul (International Council), Amerikan Kiliseleri’nde yanılmazlık konusunda seslerini duyurabilmek amacıyla bir grup muhafazakâr âlim eşliğinde kendi taraftarlarına ümit vermek ve onları yeniden canlandırarak farklı görüşleri birleştirmek amacıyla Ekim 1978’de Chicago Bildirisi’ni (Chicago Statement) yayınladılar. 

Kutsal Kitap’ın otoritesini tartışmak amacıyla Ağustos 1981’de Toronto’da bir konferansta Jack Rogers The Authority and Interpretation of Bible kitabındaki görüşlerinin yanlış anlaşıldığını ve başka taraflara çekildiğini öne sürerek, gerçekte Kutsal Kitap’ın yanılmazlığı hususunun güçlü bir savunucusu olduğunu iddia etti. Ancak onun bu değişken ifadeleri Amerikan Evanjelizminin yeni bir ivme kazanması ve birliği yönünde olumsuz etkiye sebep oldu (Davis, 1985: 16-17). 

Evanjelizm ve Siyaset 

Din, Amerikan siyasi hayatına yalnızca Evanjelik ve fundamentalist cemaatlerin etkileriyle girmemiş bilakis Amerika’nın politik geçmişi din ile her zaman iç içe olmuştur. Gerçekte batı uluslarının birçoğu da kiliseler tarafından kurulmuş ve din bu ulusların ayrılmaz birer parçası olmuştur. Bu bağlamda koloni dönemi Amerikan siyasi tarihine baktığımızda, genel olarak Katolik ve Protestanlar arasında geçen siyasi bir çekişmenin baş gösterdiğini görürüz. Bu dönemde iki kesim arasındaki çekişmeler zaman zaman Demokratların safında, zaman zaman da Cumhuriyetçilerin safında yer alma uğruna cereyan eden hadiselere 
şahitlik etmiştir (Marsden, 1991: 86). 

Evanjelikler 1970’lere kadar önemli ölçüde Demokratlara destek vermişler ancak bu tarihten sonra desteklerini Cumhuriyetçilerden yana kullanmaya başlamışlardır (Vural, 2003:10). Fakat bu tarihlerde toplumda suç oranları ve ahlaki yozlaşmaların artması, İncil’i Tanrı’nın doğrudan ve yanılmaz buyruğu olarak gören büyük muhafazakâr Hıristiyan yapılanmaları tedirgin ediyordu. Bu bağlamda muhafazakâr Protestanlık içerisinde ortaya çıkan The New Christian Right oluşumu, etkili toplumsal yapısı nedeniyle kısa zamanda yayıldı. Hareket içerisinde Virginia’da Jerry Falwell, Pat Robertson ve Texas Fort Worth’te 
James Robinson gibi ünlü televizyon Evanjelistleri, ahlak ve siyaset 
konularındaki görüşlerini etkili bir şekilde yayınlamaya başladılar. 

Bu kişiler çok sayıda izleyiciyi kendilerine çekmeyi başarmakta zorlanmadılar. 

Bununla birlikte Baptist vaiz Jerry Falwell tarafından Haziran 1979 yılında örgütlenen ve 1980 yılında ulusal çapta 400.000 üyesi olduğunu ve 48 eyalette politik kurullarda yer aldıklarını açıklayan Evanjelik Moral Majority grubu da, dinsel bir cemaat olarak siyasi arenada etkili olmaya başladı. Pat Robertson ise, 1990’larda Cumhuriyetçi Parti içinde etkin bir güç haline gelen Hıristiyan Koalisyonu adında bir örgüt kurmuştu. Ardından Memphis, Tennesse’de E. E. McAteer Religious Roundtable adıyla bir örgüt kurdu. Moral Majority, Christian Voice ve The National Federation for Decency gibi Hıristiyan sağ örgütler de, 
geniş seçim bölgelerinde ötenazi, kürtaj, homoseksüellik, pornografi, cinsellik eğitimi gibi konular etrafında birlikte hareket ettikleri propaganda faaliyetleri yürüttüler (Guth, 1983: 31-45). 

Amerikan siyasi arenasındaki etkinlikleriyle ön plana çıkan bu dinsel örgütlenmeler, çeşitli dönemlerdeki başkanlık seçimlerinde de nüfuzlarını kullanarak seçmenleri etkileme yönünde çalışmalardan geri kalmamışlardır. Örneğin Jerry Falwell ve Pat Robertson gibi vaizlerin önderlik ettiği, Carter’a karşı Ronald Reagan lehindeki kampanyalar, 1980’de Evanjeliklerin Amerikan siyasetindeki varlıklarını hissettiren somut örneklerdi. Moral Majority ve diğer Hıristiyan sağ örgütlenmeler 1980 Kasım seçimlerinde etkili olduklarını ve hatta Cumhuriyetçi parti programının şekillenmesinde önemli role sahip olduklarını düşünüyorlardı (Davis, 1985: 20-21). Reagan ve Baba Bush’un seçilmelerinde 
önemli rol oynayan Yeni Hıristiyan Sağı’nın bu çabaları karşılıksız kalmamış ve bu iki başkan döneminde kendi yapılanmalarının etkinlikleri konusunda zorluklarla karşılaşmamışlardır. Zaten Reagan’ın siyaset anlayışında İncil’in literal yorumlarının etkisi inkâr edilemez bir gerçek olmuştu (Hallsell, 2003: 125). Falwell ve Robertson 1988 yılında da Cumhuriyetçi başkanı aday göstermek için yapılan kampanyalara katıldılar. Yine Bill Clinton’un başarılı sayılan iki dönem Amerika başkanlığının ardından, 2000 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde, demokratların adayı Al Gore’un başkan olması beklenirken, tartışmalı bir seçim neticesinde Evanjeliklerin destek verdiği ve kendisi de bir Evanjelik olan George W. Bush başkan seçilmesi de Evanjeliklerin Amerikan siyasetindeki etkisini gözler önüne sermişti (Vural, 2003: 19-20). 

Aslında Amerikan başkanlarının birçoğu yeniden doğuşçu (born again) 
Hıristiyan olduklarını gizlememişlerdir. Başta Jimmy Carter olmak üzere Ronald Reagan ve son başkan George W. Bush’un yeniden doğuşçu/Evanjelik olduğunu dünyada duymayan yok gibidir (Erickson, 1993: 190).

Bu bağlamda oğul Bush’un başkan olmasının hemen ardından 11 Eylül 2001 yılında Amerika’nın yaşadığı terör saldırıları, başkan Bush’un söylemlerine dini inancının etkileri şeklinde yansımıştı. Saldırılardan sonra Bush, “şer ekseni”, “haçlı savaşı” ve “ya bizden yana/ bizimle olursunuz ya da bize karşı” gibi söylemlerle dünyaya yeni düşmanını ilan ederken tamamen dinsel argümanlarla konuşuyordu. Aynı zamanda Bush, kendisini Tanrısal bir görevi yerine getiren mehdi olarak gördüğünü ima eden açıklamalarda bulunmaktan geri kalmamıştır 
(Gönültaş, 2003: 87-104). 

Fundamentalist-Evanjelikler ve özellikle dispensasyonal tarihselciliği savunanlar, Orta Doğu’da meydana gelen olayları Kutsal Kitap kehanetlerinin gerçekleşmesi yönünde yorumlayan düşünceleri sebebiyle İsrail devletine karşı bir sempati duymaktadırlar. Öteden beri Amerika’nın İsrail’e önemli miktarda maddi destek sağladığı da bilinmektedir. Fakat Amerika’nın İsrail’e her yıl yaptığı maddi yardımların kesin miktarı, Amerikan kongre üyeleri tarafından açıklanmamakla 
birlikte resmi rakamlara göre 1949-1995 arası 46 yıllık süre zarfında Amerika, küçük bir devlet olan İsrail’e; Afrika, Karayip ve Latin Amerika ülkelerine yapılan yardım miktarına karşılık gelen 62.5 milyar dolar dış yardım sağlamıştır. 
Bir başka ifadeyle söylersek diğer ülkelere kişi başına yapılan yardım 40 dolara karşılık gelirken, İsrail’e yapılan yardımlar ise kişi başına 10.775 doları bulmaktadır (Hallsell, 2003: 118). 

Sonuç 

16. yüzyılda Katolisizmi protesto ederek Avrupa’nın dinsel ve sosyo- ekonomik algısına yeni bir yön vermiş olan Protestan Hıristiyanlık, katı Katolik anlayışa yeni bir pencere açarak daha özgürlükçü bir anlayışı doğurmuştur. Kutsal Kitap merkezli Protestan bir hareket olan Evanjelizm de ilk olarak protestan reform hareketinden sonra ortaya çıkmış ve Avrupa’daki kökleri özellikle Kuzey Amerika’ya göç eden Avrupalı Protestan misyonerlerce yeşertilerek burada dal budak salmıştır. 

Avrupa kökenli Amerikan Evanjelizmi, bu kıtada aynı kökten beslenen farklı kollar şeklinde oldukça geniş alanlara yayılmıştır. Aynı zamanda Amerika’nın bir ulus olarak yükselmesinde önemli etkilere sahip olan Amerikan Evanjelizmi, kendi içerisinde önemli ayrılık hareketleri yaşamış ve çeşitli tepkilere ve eleştirilere göğüs germek zorunda kalmıştır. 

Tarih boyunca dinsel inanç grupları kendi dini yapılarını güçlendirmek veya kendileri açısından yegâne kurtuluş yolu olarak gördükleri inançlarını, diğer inanç bağlılarına ulaştırmak için bir takım çabalar içerisinde olmuşlardır. Bu bağlamda dini inancın öteki inanç bağlılarına ulaştırılması konusu Hıristiyanlık dini bağlıları için öteden beri en başta gelen temel inanç akidelerinden birisi olmuştur. Hıristiyanlık dininin Protestan Evanjelik yorumu da, sahip olduğu dini öğretinin tüm dünyaya ulaştırılması konusunda bugün en yoğun faaliyet alanına sahip olan dinsel anlayıştır. Evanjelikler olarak adlandırılan bu geniş yapı 
İncil mesajlarını henüz bu mesajlardan haberdar olmamış ve kayıp saydıkları 
insanlara ulaştırmayı öncelikli hedef haline getiren farklı türden ve isimden Protestan kiliselerden oluşmaktadır. Bu bağlamda Evanjelizm, misyonerliğin dönüşüme uğramış adı olmuştur. Bizim için yeni olan bu ismin yanında asıl hedef tüm dünya olunca farklı kültürlerden insanlara yönelik çeşitli sosyolojik ve psikolojik araştırmalar yapılarak misyonerlik faaliyetlerinin alanı azami derecede genişletilmiştir. Diğer taraftan siyasetle de yakınlaşarak ulusal anlamda halkı yönlendirebilecek bir nüfuza sahip olmayı başaran Evanjelik anlayış bazı  Amerikan başkanlarının dinsel tercihlerine bile yansımıştır. II. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin dünya siyasetindeki etkisini artırmasıyla beraber siyasi arenadaki günümüzü de kapsayan Evanjelik etki küresel hale gelmiştir. Bu çerçeveden bakıldığında, Evanjeliklerin Amerikan siyasetindeki etkisinin ve küresel Evanjelizm ve misyonerlik konusundaki faaliyetlerinin yeni bir olgu olmadığı anlaşılmaktadır.


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

11 Neo-evangelicalism, http://en.wikipedia.org/wiki/Neo-evangelicalism

Kaynakça ;

Aydın, Mahmut, (2002). Tarihsel İsa, İmanın Mesih’inden Tarihin İsa’sına, Ankara: 
Ankara Okulu Yay. 
Aydın, Mahmut, (2001). Monologdan Diyaloğa, Çağdaş Hıristiyan Düşüncesinde 
Hıristiyan-Müslüman Diyaloğu, Ankara: Ankara Okulu Yay. 
Barrett, David B, (1991). Annual Statistical Table on Global Mission. International 
Bulletin of Missionary Research, 15/1, ss. 24-25. 
Bıyık, Mustafa, (2007). Amerikan Protestan Fundamentalizmi’nin Köken ve Öğreti 
Açısından Bir Analizi. Dini Araştırmalar, 5-8/10, ss. 83-104.. 
Bosch, David J. (1993). Transforming Mission, Paradigm Shifts in Theology of 
Mission, New York: Orbis Books. 
Davis, John Jafferson, (1985). Foundations of Evangelical Theology, Grand Rapids: 
Baker Book House. 
Davutoğlu, Ahmet, (2000). Bunalımdan Dönüşüme Batı Medeniyeti ve Hıristiyanlık. 
Divan, 5/9, ss. 1-74. 
Erickson, Millard J. (1993). The Blackwell Encyclopedia of Modern Christian 
Thought. İçinde Alister E. Mc Grath (Ed), Evangelicalism. (ss. 184-192). Malden: 
Blacwell Reference. 
George, Timothy, (1989). Evangelism in the Twenty-First Century: The Critical 
Issues. İçinde Thom S. Rainer, (Ed.), The Challenge of Evangelism in the History 
of the Church. (ss. 9-20). Wheaton: Harold Shaw Publishers. 
Guth, James L., (1983). The New Christian Right, Mobilization and Legitimation, 
Robert C. Liebman, Robert Wuthnow, (Ed.), The New Christian Right. (ss. 
31-39). New York: Adline Publishing Company. 
Gönültaş, Nuh, (2003), Bush ve Evanjelizmin Mesih Planı, İstanbul: Q-Matris Yay. 
Hallsell, Grace, (2003). Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, (M. Acar/H. Özmen Çev.) 
Ankara: Kim Yay. 
Hambrick-Stowe, Charles, (1996). E. Charles G. Finney and Spirit of American 
Evangelicalism. Grand Rapids: William B. Eerdmans Publishing Company. 
M. Marsden, George. (1987). The Encyclopedia of Religion V. İçinde Mircae 
Eliade (Ed.) Evangelical and Fundamental Christianity. NewYork: Macmillan 
Publishing Company. 
M. Marsden, George. (1991). Understanding Fundamentalism and Evangelicalism. 
Grand Rapids: William B. Eerdmans Publishing Company. 
Miles, Delos, (1989). Evangelism in the Twenty-First Century: The Critical 
Issues. İçinde Thom S. Rainer, (Ed.), Church Social Work and Evangelism as 
Partners. (s. 51-60). Wheaton: Harold Shaw Publishers. 
Özkan, Ali Rafet, (2002). Amerikan Fundamentalizmin Dünü Bugünü, Atatürk 
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 18, ss. 39-53. 
Özkan, Ali Rafet, (2005), Amerikan Evanjelikleri, İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık. 
Paterson, Ross, (1994). Explaining Mission, Tonbridge: Sovereign World.
Rosas III, L. Joseph, (1989). Evangelism in the Twenty-First Century: The Critical 
Issues. İçinde Thom S. Rainer, (Ed.), Evangelism and Apologetics, (s. 113- 
120). Wheaton: Harold Shaw Publishers. 
Stott, John, (1995). The Contemporary Christian, Applying God’s Word to 
Today’s World, Wheaton: Intervarsity Press. 
Turan, Süleyman & Aydın, Mahmut, (2012). “10/40 Penceresi”: Misyonerlik 
Faaliyetlerinin Çağdaş Hedef Bölgesi”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 
12/3, ss. 47 -71. 
Van Engen, Charles E. (1995). Christianity and the Religions: A Biblical Theology of World Religions. İçinde Edward Romen, & Harold Netland (Ed.), The 
Uniqueness of Christ in Mission Theology. (s. 184-217). Pasadena: William Carey Library. Van Rheenen, Gailyn, (1996). Missions: Biblical Foundations and Contemporary Strategies, Grand Rapids: Zondervan Publishing House. 
Vural, İsmail, (2003). Evanjelizm, Beyaz Sarayın Gizli Dini, İstanbul: Karakutu Yay. Amerikan Tarihinin Ana Hatları. http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAna- 
Hatlar/Tarih.htm#b4 web adresinden 09.11.2013 tarihinde alınmıştır. 
Amerikan Tarihinin Ana Hatları, http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAna- 
Hatlar/Tarih.htm#b9 web adresinden 09.11.2013 tarihinde alınmıştır. 
Creative Access countries, http://home.snu.edu/~hculbert/access.htm web adresinden 30.10.2013 tarihinde alınmıştır. 
First Great Awakening. http://en.wikipedia.org/wiki/First_Great_Awakening 
web adresinden 15.10.2013 tarihinde alınmıştır. 
Neo-evangelicalism. http://en.wikipedia.org/wiki/Neo-evangelicalism web adresinden 30.10.2013 tarihinde alınmıştır. 
Second Great Awakening. http://en.wikipedia.org/wiki/Second_Great_Awakening 
web adresinden 15.10.2013 tarihinde alınmıştır. 
Kitabı Mukaddes, (1997). İstanbul: Kitabı Mukaddes Şirketi. 
İncil-Müjde, (1994). İstanbul: Yeni Yaşam Yay. 


***

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık BÖLÜM 1

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık BÖLÜM 1



Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık.1 
Şener Faruk BEDİR*2
Güz 2013 . Cilt 3 . Sayı 6 


Özet: 

Evanjelik Hıristiyanlık, farklı isimler altında oluşmuş olan Protestan doktrine bağlı kiliseler topluluğunun adıdır. Reform hareketinden sonra Avrupa’da ve özellikle Amerika’da kendilerini Evanjelik sayan birçok Protestan kilise kurulmuştur. 
Amerika’da dinsel yaşamın ön sıralarını işgal eden ana Evanjelik kilise ve cemaatler, diğer sosyal gerçeklerle birlikte Avrupa’dan giden gezgin misyoner vaizlerin katkılarıyla kurulmuştur. Bugün Amerika’da eyaletlerin bir çok şehri aynı şekilde misyon çalışmaları sonucu Evanjelik inancı benimsemiş olan toplulukların daha rahat yaşamalarını sağlamak üzere kurulmuştur. Evanjelik kiliselerin birçoğu İngiltere ve özellikle Amerika kökenli cemaatler olarak  karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan Evanjelizmin reformasyondan günümüze özellikle Amerika’daki yapılanması önem arz etmektedir. 


Giriş 

İsa’dan sonra onun öğretilerine dayandırılarak şekillendirilen ve tarihinde birçok defa yenilenme geçiren Hıristiyanlık, bilindiği gibi günümüzde üç büyük mezhepten oluşmuştur. Bu mezhepler Hıristiyanlık tarihindeki önemli kırılma noktalarından sonra yaşanan ayrılıkların sonucu doğmuştur. 1054 yılında yaşanan ilk büyük ayrılıktan sonra Katolik ve Ortodoks Kiliseleri iki ayrı mezhep olarak ortaya çıkmıştı. İkinci büyük ayrılık ise 31 Ekim 1517’de Katolik Kilisesi’nin birçok uygulamasını protesto eden Martin Luther’in, teolojisinin temelleri niteliğindeki 95 maddelik tezini Wittenberg Kilisesi’nin kapısına asmasıyla başlatılan ve üçüncü bir mezhep olarak Protestanlığın doğuşunu hazırlayan süreçle yaşanmıştır. Luther’in öncülük ettiği dinsel reform hareketinin adı olan Protestanlık, 16. yüzyıl ve sonrasında Almanya, Fransa, İngiltere, İsviçre, Macaristan ve Çekoslovakya gibi Avrupa’nın hemen her ülkesini içine alarak kısa zamanda pek çok farklı fraksiyonun yaygınlaşmasını beraberinde getirmiştir. Evanjelizm ve Evanjelik kiliseler de köken olarak 16. yüzyılın Protestan Reformuna dayanmaktadır. Kendilerini ‘Evanjelik’ olarak nitelendiren kiliselerin sayısı tek tek ele alındığında büyük bir yekûn tutmaktadır. Çünkü bugün Evanjelizm denilince akla son derece geniş bir topluluk ve yapılanması itibariyle oldukça girift bir oluşum gelmektedir. 

Fakat biz bu yazıda daha çok ABD’de etkin Evanjelik mezhep ve yapılanmaların tarihsel kökeninden bugüne uzanan gelişimlerini ele aldık. Yazıda tek bir 
Evanjelik oluşum ve cemaatten daha ziyade “Evanjelik” üst kimliği göz önünde bulunduruldu. Bu çerçevede Evanjelik kiliselerin örgütsel yapılanmaları, litürjileri ve ayrıntılı kilise teolojileri değil, tarihsel gelişmeleri ve genel karakteristikleri ön planda tutuldu. 
Ayrıca, Amerikan toplumunun sosyo-kültürel ve siyasi yaşamına etkileri ve dünyada gerçekleştirmeye çalıştıkları “misyon” faaliyetleri değineceğimiz 
konular arasında olacaktır. 

Sözlükte İncil mesajlarını gayretli bir şekilde yaymak, öğretmek anlamına gelen Evanjelizm, köken itibariyle iyi haber, müjde, asıl gerçek anlamlarına gelen Yunanca euangelion3 kelimesinden türemiştir (Hambrick-Stowe, 1996: xii). İsa’nın gerçek öğretisi anlamına da gelen Evanjelizm, 1520’lerde Reformist yazarlar arasında yaşanan polemiklerde évangelique ve evangelisch şeklinde kullanılıyordu. Protestan reformunun yaşandığı 16. yüzyılın reformistleri ve reform taraftarları için muhalifleri tarafından bir sıfat olarak yakıştırılan Evanjelik kelimesi, bugün hala Almanya’da Luteryenler ve genel olarak tüm Protestanlar için kullanılmaya devam edilmektedir (Erickson, 1993: 183). 

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık Evanjelik kelimesi bazı yeni-ortodoks (neo-ortodoks) teologlarca Kutsal Kitap inananı (gospel believer) anlamında kullanılmaktadır. Fakat daha yaygın anlamıyla Evanjelik terimi İngilizce konuşan ülkelerde 18. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına kadar başta Britanya ve Amerika olmak üzere birçok bölgede şekillenen farklı hareketlerin genel ismi olarak kullanılmaktadır (Marsden, 1987: 190). Evanjelizm pek çok Protestan grupla birlikte İncil’e dayalı bütün kiliseleri ihtiva eder (Özkan, 2005: 13). 

Bu çerçevede Evanjelik terimi muhaliflerinin onlara yakıştırdığı bir sıfat olmaktan ziyade, bu türden hareketlerin kendilerini tanımlarken kullandıkları ortak bir terim olmuştur. 

Evanjelizm kelimesi aynı zamanda Yunanca Yeni Ahit’te sıklıkla euangelizein, euangelizesthai ve euangelion şeklinde geçer. Euangelion kelimesi İngilizceye ‘İncil’ anlamında; euangelizein, euangelizesthai kelimeleri ise ‘İncil’i vazetmek’ anlamlarında tercüme edilir. 1920’lerden 1960’lara kadar yaygın şekilde kullanılan terim, 1970’lerden beri ekümenik ve Evanjelik Protestan çevrelerle Katolik çevrelerde yaygın olarak kullanılır. Bu bağlamda Evanjelizm kavram olarak, İncil öğretilerini yayma faaliyetleri veya bu faaliyetler üzerine teolojik düşünceler anlamlarına gelirken; Evanjelizasyon ise, İncil’i yayma süreci veya İncil’i yayma alanını daha da genişletme anlamlarına gelmektedir. 

Dünyanın Evanjelizasyonu henüz tamamlanmadığı için de bu çabalar bir süreç olarak değerlendirilir (Bosch, 1993: 409). David B. Barrett 1987 yılında yazdığı Evangelize! Historical Survey of the Concept adlı yazısında, Evanjelize kelimesinin Hıristiyan dünyasında hala anlaşılamadığını söylemektedir. O’nun bulgularına göre kavramın Hıristiyan dünyasında 300’den fazla tanımı yapılmış, 700 farklı eş anlamlısı ve yakın anlamlısı kullanılmıştır. Buna rağmen, kavramı farklı farklı tanımlayan her kişi veya grup, karşı tarafın tanımını eksik veya yanlış bularak birbirini suçlamıştır (Miles, 1989: 53). 

Evanjelizmin Teolojik Temelleri 

Evanjelikler genellikle inanç ve ibadet konularında Protestan temel inancı olan Tanrı vahyinin en temel dayanağı olarak gördükleri Kutsal Kitap’ın güvenilir bir kaynak ve en büyük dinsel otorite olduğuna inanırlar ve yalnızca imanla, yalnızca Kutsal Kitap yoluyla (solafide, sola scriptura) kurtuluşa ulaşılabileceğini kabul ederler. Ayrıca İsa Mesih’in mucizelerinin tarihsel gerçekliğini -bakire doğum, çarmıha gerilmesi, yeniden dirilmesi ve yeryüzüne ikinci kez geleceği- kabul ederler. İsa’nın tüm insanlığın günahlarının affedilmesi ve kurtuluşu için çarmıh üzerinde kendisini feda etmesi, yani kefaret doktrini diğer Hıristiyan mezhepleri gibi temel teolojik görüşleridir. Ancak üzerinde önemle durdukları bir başka yönleri ise, İncil mesajlarını yaymak (Evangelism) ve yaymayı teşvik etmektir. Bu nedenle Evanjelizm, hem bireysel hem de örgütlü misyonerlik çalışmalarıyla diğer inanç sahibi kişileri öyle ya da böyle ikna ederek kazanmaya çalışmak veya en azından İncil mesajlarını duymalarını sağlamak amacındadır. Bu bağlamda Evanjelist anlayışın diğer dinlere yönelik tutumunu, inanç olarak dışlayıcı (faith particularist), kültürel olarak çoğulcu (culturally pluralist) 
ve eklesiolojik olarak kapsayıcı (ecclesiologically inclusivist) bir bakış açısı şekillendirmiştir (Van Engen, 1995: 196). 

Evanjelizm ve Misyonerlik 

Bu bilgiler ışığında Evanjeliklere göre İncil öğretilerini yayma faaliyetleri oldukça önem arz etmektedir. Kendilerini kurtarılmış (saved) veya yeni doğuş (new birth) gibi ifadelerle de tanımlayan Evanjelikler, İncil’de yer alan “İsa ona şu karşılığı verdi: ‘Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliğini göremez’.” (Yuhanna, 3:3) şeklindeki ifadeye yaptıkları vurgu nedeniyle de yeniden doğuşçu Hıristiyanlar (born-again Christians) olarak tanımlanırlar. Dolayısıyla kişisel dönüşüm/ihtida (conversion) üzerine yapılan vurgu onlar için önemli dinamiklerden birisi olmaktadır. Evanjeliklere göre misyon/misyonerlik anlayışı ilk defa Hıristiyanlaştırılanlar/din değiştirme 
tecrübesi yaşayanlar için söz konusuyken; Evanjelizm ise inancından uzaklaşmış Hıristiyan bir bireyin yeniden ihtida etmesi ya da yeniden Hıristiyanlaştırılması faaliyetlerini de kapsamaktadır. Buna göre misyonerliği Evanjelizmden daha kapsamlı bir kavram olarak görmek mümkündür. Evanjeliklere göre tarihsel olarak misyon hareketi Evanjelizm yapmıştır fakat bugün artık yabancı ülkelerde yapılacak faaliyetlerde misyon yerine Evanjelizm kavramını kullanmak daha uygun görülmektedir. Çünkü günümüzde hala sömürgeci bir ruhu hatırla

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlıktan misyonerlik kavramı, insanların zihinlerinde olumsuz çağrışımlar uyandırması sebebiyle gözden düşmüş, hatta ona karşı düşmanca tavırlar artış göstermeye başlamıştır. Bu bakımdan Evanjelizm, diğer inanç mensubu kişileri dininden döndürmek uğruna çaba sarf eden misyonerlik gayretlerini hoşgörü ruhuyla bağdaşmadığı, bireysel özgürlükleri ihlal ettiği ve bir tür kibirlilik şekli olduğunu öne sürerek eleştirir (Stott, 1995: 321). Bununla birlikte her iki kavramın eş anlamlı olduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşü, Batı’da da olsa Üçüncü Dünya ülkelerinde de olsa hem misyonerlik hem de Evanjelizm faaliyetleri Kilise’nin tek görevini ifa etmiştir ve etmeye devam etmektedir düşüncesi güçlendirmektedir. 

Misyon kavramıyla birlikte Evanjelizasyon ve tanıklık (witness) kelimeleri bugün Katolik çevrelerde eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. 

Papa VI. Paul 1975 tarihli Evangelii Nuntandi isimli bildirgesiyle, Evanjelizmin odak noktasının İsa Mesih’in iyi haberlerinin tüm insanlara ulaştırılması olduğunu ilan etmiştir (Aydın, 2001: 138- 141). Bu bağlamda Evanjelizm ve Evanjelizasyon tabiri son yıllarda ekümenik Protestanlar ve muhafazakar Evanjeliklerle birlikte, Katolikler arasında da misyon teriminin yerine kullanılmaya başlanmıştır. Bosch, Evanjelizmin özelliklerini çeşitli tariflerden yola çıkarak şu şekilde tanımlama yoluna gitmiştir: Evanjelizm bir misyon yöntemidir, fakat misyon sadece Evanjelizm kavramıyla ifade edilemez. Bu yüzden misyon Evanjelizmden daha geniş bir kavramdır. Evanjelizm ancak kilisenin toplam faaliyetlerinin bir boyutu olabilir… Evanjelizm yalnızca bir davet olduğu için muhatabına yaptığı çağrının hemen kabul görmesini beklemez. İnancını kendi hayatında eksiksiz uygulaması beklenen Evanjelize faaliyetler yapan kişi, insanları yargılayan bir kişi değil bir tanıktır… Evanjelizmin öncelikli hedefi kişiyi dini inancını değiştirmeye zorlamak değildir… Evanjelizm, faaliyetlerini insanların veya toplumların kendi kültürel bağlamları içinde yürütür. 

Dolayısıyla 
Evanjelizm geçmişin geleneksel misyon anlayışının yaptığı gibi, İsa’nın mesajlarını yalnızca sözlü olarak insanlara sunma veya sömürgeci güçlere hizmet etme gayretinde olmaz. İsa’nın öğretilerini eyleme dökerek örnek olmak suretiyle insanları kurtarmayı hedef edinir. Çünkü Evanjelizm, insanlara kurtuluşu, ebedi mutluluk garantisiyle bir armağan olarak sunar (Bosch, 1993: 411-420).

Evrensel manada Evanjelistik faaliyetler konusunda ilk defa, 1722 yılında Herrnhut’ta, Kont Ludwing von Zinzendorf’un bir araya getirdiği Pietist öğretilerden etkilenen Moravyalılar etkili oldular. Daha sonra John Benjamin Wesley arkadaşı George Whitefield’in tavsiyesi ile vaizliğe başlayarak misyon alanını kısa zamanda tüm dünya olarak belirledi. Metodistler de Wesley, Whitefield, Howel Harris ve diğer Evanjelistlerin faaliyetlerine destek oldular. Evanjelik uyanış ateşini tutuşturan kişi ise ilk okyanus-aşırı Evanjelist vaiz Whitefield oldu. Jonathan Edwards yoluyla daha bir canlanan uyanış hareketleri, tüm Amerikan kolonilerindeki büyük mezhepler arasındaki uyanışlara da 
ilham verdi. 1791 yılında ölen John Wesley’in hemen ardından güçlü vaazlarıyla, Baptist Missionary Society’yi kuran İngiliz ayakkabı tamircisi William Carey ortaya çıktı. O’nun öncülük ettiği Hindistan’daki misyonerlik faaliyetleri, gelecek yüz yıllar boyunca dünyanın hemen her köşesine gönderilen binlerce misyonere örnek oldu. Bu gayretler neticesinde dünyanın Evanjelizasyonunun yakın gelecekte tamamlanabileceği kehanetleri ortaya atılmaya başlandı. 1900 yılında kurulan The Christian Century adlı dini derginin ismi, kurucuları tarafından özellikle verildi. Bu bağlamda 20. yüzyılın başlarında Evanjelizm düşüncesi, büyük misyoner John R. Mott tarafından güncelleştirilerek “bu nesilde 
dünyanın Evanjelizasyonu” sloganıyla popüler hale getirildi. Daha sonraları D. L. Moody, Billy Sunday, Billy Graham gibi şahsiyetler önemli Evanjelistler oldular (George, 1989: 16-17). Bunun yanında, Evanjelik inancı savunmaya yönelik dikkate değer bazı apolojik çalışmalar da yapılmıştır. Paul R. Baxter ve Drummord’un How to Respond to a Skeptic adlı kitabı bu alanın ünlü çalışmalarıdır. Yine Güney Baptist Teoloji Fakültesinden Drummord’un meslektaşı olan Richard B. Cunningham da, Evanjelik Hıristiyanlar için önemli bir apoloji yayınladı. Ayrıca C. S. Lewis, Josh McDowel, Francis Schaeffer ve bazı popüler yazarlar da bu alanda bir takım çalışmalar ortaya koymuşlardır (Rosas 1989: 119). Premilenyalist (milenyum öncesi) düşünce bağlamında Evanjelikler, “2000 yılından önce dünyanın Evanjelizasyonu” konusunda birçok yazı kaleme almış, modern teknoloji ve özellikle bilgisayarları bu çaba için etkili araçlar olarak değerlendirmişlerdir. 

Bu bağlamda kurulan örgütlenmelerden biri, dünyaya etkili bir şekilde Evanjelik öğretileri ulaştırmayı amaçlayarak her bin kişiye bir kilise hedefiyle kurulan Discipling A Whole Nation (DAWN) örgütlenmesidir. Ayrıca benzer hedeflerle çeşitli konferanslar da düzenlenmiştir. 1980 yılında Edinburg’ta toplanan World Consultation on Frontier Missions konferansı, “2000 yılına kadar Her İnsan için Bir Kilise” hedefiyle toplanmıştır. Benzer bir konferans 1987 yılında Sao Paulo’da; 1989 yılında ise Global Consultation on World Evangelization by AD 2000 and Beyond (M. S. 2000 ve sonrası Dünya Evanjelizasyonu Üzerine Global Konferans) adıyla Singapur’da toplandı. Yine II. Lozan programı çerçevesinde, dünya Evanjelizasyonu için Lozan Komitesi konferansı 1989 yılında Manila’da toplanmıştı (Bosch, 1993: 419). Luis Bush, bu konferansta yaptığı konuşmasında, “Yeni bir ezgi söylüyorlardı: ‘Tomarı almaya ve mühürleri açmaya layıksın! Çünkü boğazlandın ve her oymaktan, her dilden, her halktan, her ulustan insanları kendi kanınla Tanrı’ya satın aldın.’” (Esinleme, 5:9) ifadeleri doğrultusunda, Batı Afrika’dan Asya’ya uzanan, Ekvator’un 10-40 derece Kuzey paralelleri arasındaki Müslüman, Hindu ve Budist bloku kapsayan kuşakta yaşayanlara İncil’in ulaşmadığını ve hala buralarda ulaşılamayan insanlar bulunduğunu iddia etmiştir. Bush, 10/40 Penceresi olarak adlandırılan bu blokun halklarının, İsa’nın İyi Haberlerini kendi dillerinde henüz işitmediklerini ve yerel bir kiliseye sahip olmadıklarını, dolayısıyla öncelikli olarak onlara hizmet etmenin gerekliliğini öne sürdü (Paterson, 1994: 55 Ayrıca bkz. Turan& Aydın, 2012: 47 -71). 

Bazı misyon temsilcilikleri de ulaşılmamış saydıkları insan gruplarını bir toplumda “yüzde bir veya daha az sayıda yeniden doğuşçu Hıristiyan’ın olduğu insan grupları” olarak tanımlamışlardır. David Willard ve David Barrett, ulaşılmamış ve İncil mesajları ulaşmamış insanların yaşadığı bölgeler konusunda dünyayı üç kısma ayırmışlardır. 
İsa’nın kurtarıcı gücünü ve İncil öğretilerini hiç duymamış ve ulaşılmamış insanların yaşadığı bölgeler A Dünyası; İncil’in mesajlarını duymuş fakat reddetmiş ya da Evanjelik inancı duymuş fakat Hıristiyan olmamış insanların yaşadığı bölgeler B Dünyası ve İncil’i kabul etmiş ve Hıristiyan olmuş insanların yaşadığı bölgeler ise C Dünyası olarak adlandırılmıştır (Barrett, 1996: 207-208). Misyoner miraslarını günümüzde de topyekûn bir şekilde devam ettiren Amerika kökenli büyük Evanjelik yapılanmalardan bazıları ise şunlardır: Baptistler, Presbiteryenler, Metodistler, Pentekostallar, Karizmatikler, Bağımsızlar, Luteryenler, 

Anabaptistler, Restorasyonistler, Kongregasyonalistler, Kutsallık Hıristiyanları ve Episkopalyanlar şeklinde sıralanmaktadır (Davutoğlu, 2000: 56). 

Evanjelizmin Tarihsel Arka Planı 

Evanjelizm başlangıçta Martin Luther ve protestanlık yanlılarını tanımlamak için kullanılmıştı. Fakat günümüzde özellikle 17. yüzyılda Protestan Reform Teolojisi ve yorumlarını benimseyen İngiliz Püritenlerinin, bu inanç yapısını Kuzey Amerika’nın doğu sahil kesiminde yaygınlaştırması sonucu 18. yüzyılın başları ve ortaları boyunca Amerika’da 13 kolonide ve İngiliz adalarında yaşanan ve Büyük Uyanış (Great Awakening) olarak adlandırılan dinsel uyanış hareketlerine dayandırılmaktadır (Hambrick-Stowe, 1996: xiii). 18. ve 19. yüzyıllardaki Evanjelist yenilenmeci hareketler, Avrupa’daki Pietizm, Büyük Britanya’daki Metodizm ve Amerika’daki İlk Büyük Uyanış gibi birbirine bağlı üç hareketten kaynaklanarak ortaya çıktı. İngilizce konuşan ülkeler özellikle Amerika ve Britanya, Evanjelizmin günümüzdeki şekillenmesinin başlangıcı oldu (George, 1989: 16-17). Kutsal Kitap’ı ve İsa Mesih’in kurtarıcı kişiliğini ön planda tutan Evanjelik uyanış, Metodist, Baptist, Presbiteryen, Kongregasyonalist, İsa Mesih Havarileri ve diğer bütün Amerikan mezheplerini etkileyerek 19. yüzyılda Amerikan kültürünün şekillenmesine önemli katkılarda bulundu. Bu bağlamda Evanjelizm tabiri günümüzde ana kiliseler dışında her biri bağımsız, çeşitli alt kiliselerden oluşan ve kendisini Evanjelik addeden pek çok cemaatin ortak 
adı olarak kullanılmaktadır. Bu çeşitliliğin en göze çarpan grupları ise, Kutsallık kiliseleri, Pentakostallar, gelenekselci Metodistler, Baptistlerin tüm çeşitleri, Presbiteryenler, bütün bu geleneklerde siyahların kurdukları kiliseler, Fundamentalistler, Pietist gruplar, Reforme Kiliseler ve Lutheryenler, Anabaptist Mennonitler, Mesih Kiliseleri ve bazı Episkopallardan meydana gelmektedir (Marsden, 1991: 2-3). Amerika’nın kuruluşunda büyük katkıları olan ve Kutsal Kitap’ı referans alan İngiliz Protestan mezhep Püritenlerin devamı sayılan Evanjelizmin bugün en büyük yapılanması yine Amerika’da temsil edilmektedir. Dolayısıyla bu bilgiler bizleri Evanjelizmin Amerika’daki gelişmesinin başlangıcına götürecektir.

Evanjelizmin Amerika’daki Serüveni 

Günümüzde gerçek bir Anglo-Amerikan fenomeni olan Evanjelizmin kökenleri, yukarıda ifade ettiğimiz gibi Protestanlığa dayanmaktadır. Almanya’da Martin Luther, Fransa’da John Calvin, Zürih’te Ulrich Zwingli, İskoçya’da John Knox ve İngiltere’de Thomas Cranmer gibi 16. yüzyıl reformcuları, kilisenin otoritesi yerine Kutsal Kitap’ın üstünlüğü ve İncil’in gerçek mesajını ortaya çıkarma gibi teolojik konularda bir takım yenilikçi düşünceler geliştirmişlerdi. Bu reformcular erken dönem Hıristiyanlıktaki Pavluscu ve Augustineci geleneğin yeniden keşfini temsil eden tanrısal lutfun hâkimiyeti üzerine vurgu yaparak, ilk kilisenin inanç geleneğinin eski değerini arttırma yönünde etkili oldular. Yalnızca Tanrı’nın merhametiyle, yalnızca imanla, yalnızca Kutsal Kitap yoluyla (Sola gratia, sola fide, sola scriptura) şeklinde özetlenen Protestan Reformunun temel öğretileri, benzer şekilde Amerikan Evanjelizminin teolojik kimliğinin temelini teşkil etmektedir. Reformasyonun kişisel imanı ön plana çıkaran öğretisinin Amerika kıtasında yankı bulmasından sonra bu anlamda ilk uyanışı 1720 yılında Dutch Reformed Church of New Jersey bünyesinde Theodore Frelinghuysen başlattı. Gilbert Tennent gibi reformcu düşünce yanlılarının vaazları da Presbiteryen ve Kongregasyonal kiliselerde bu yönde uyanışlar başlatmıştı (Davis, 1985: 23-24). Bu dinsel uyanış hareketleri, “büyük uyanış” diye bilinen ve Amerikan toplum yapısını dönüştüren hareketlerin başlangıcıydı. Amerika’nın bir ulus olarak yükselişi ile Evanjelizmin yükselişi de aynı paralelde oldu. Çünkü Protestanlığın bireysel imanı ön plana çıkaran inanç anlayışı ile düşünce özgürlüğünü vurgulayan Amerikan değerleri birbirleriyle sorunsuz olarak uyuşmaktaydı (Marsden, 1991: 191). 

Amerika’da “İlk Büyük Uyanış” 

İlk büyük uyanış olarak isimlendirilen dinsel uyanış hareketleri 1730 ve 1740’larda Amerikan kolonilerinde Protestan mezhepler arasında yaşanmaya başladı. Amerikan Evanjelizminin karakterini şekillendirmeye başlayan uyanış hareketlerinin önde gelen isimlerinden biri, Massachusetts’te katı Kalvinist kökene dönmeyi arzulayan Amerikalı filozof ve teolog Jonathan Edwards (1703-1758)’idi. Massachusetts’in Northampton kentindeki Congregational Church’de görev yapmış olan Jonathan Edwards’ın başlattığı yenilenmeci ruh, Orta Kolonilerde4 Presbiteryan İskoç ve İrlandalılar arasında başlamıştı. 

Bu yenilenmeci hareket onun Günahkârlar Öfkeli Tanrı’nın Ellerinde (Sinners in the Hands of an Angry God 1741) isimli vaazını en ünlü vaazı olarak tescillemişti. Edwards 1754 yılında yayınladığı İradenin Özgürlüğü (Freedom of Will) isimli önemli çalışmasıyla Kalvinizm ile Aydınlanma düşüncesini uzlaştırmaya çalışmıştı. O, aynı zamanda Amerikan püritenizmini rasyonel açıdan güçlendiren kişilerden biri olmuştur. 

Yine bu sıralarda İngiltere’de John Wesley (1703-1791) ve kardeşi Charles’ın çalışmaları Metodizmin kurulmasıyla sonuçlanmıştı. Wesley’in öğretisini Amerika’ya taşıyarak devam ettiren ve burada Evanjelik yapılanmalara katkıda bulunan kişi ise Francis Asbury idi (Davis, 1985: 24-25). Asbury dışında uyanış ateşini başlatan önemli kişiliklerden biri de gezgin İngiliz Evanjelik vaizi ve Wesley’in takipçisi George Whitefield (1714-1770)’dir. Whitefield, 1739’da İngiltere’den geldikten sonra Philadelphia’da başlattığı dinsel uyanış hareketini, New England’a geçerek burada devam ettirdi. Protestanlığın bu büyük uyanışında ve Metodizmin Amerika’da yerleşmesinde merkezi bir figür olan Whitefield, kolonileri baştan sona dolaşarak sayıları 20 bin kişiyi bulan dinleyicilerine irticalen yaptığı coşkulu ve heyecan verici vaazlarıyla kitleleri etkilemeyi başarıyordu.5 Kendilerini New Lights olarak isimlendiren bu öncü gezgin vaizler, mesajlarını bütün kolonilere yaymak için çabalar harcadılar. 
Neticede bu çabalar Amerika’da en geniş iki Protestan mezhep olan Baptistler ve Metodistler’in gelişerek yükselmesinde etkili oldu. Amerika’da “İkinci Büyük Uyanış” Amerika’daki ikinci büyük uyanış, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında dinsel söylemlerden yola çıkarak New York, Cumberland ve New England6’da özellikle sosyal faaliyetlerle ön plana çıkan hareketlerin ortak adıdır. Dinsel uyanışlar, dönemin din karşıtı ortamına ve sekülerizmine tepkiler yüzünden bu bölgelerde yoğunlaştı. 

New England’daki canlanma hareketi ilk olarak, Kongregasyonalist Kiliseler’de başladı ve daha sonra Presbiteryen, Metodist ve Baptist kiliseleri de içine alarak tüm Amerika geneline yayıldı. Timoty Dwight, gezgin Evanjelik vaiz James McGready ve 19. yüzyılın en ünlü Evanjelist vaizi Charles Grandison Finney’in vaazları, uyanışı şekillendiren diğer etkenlerin başında geliyordu. New York’ta Adams kentinde avukatlık yapan Charles G. Finney, Batı New York’taki yeniden canlanma hareketlerinin baş aktörüydü (Davis, 1985: 24-24). Charles Finney, 1820’den 1830’ların başlarına kadar vaaz verme çalışmalarını geçmişte de yoğun dinsel uyanışların yaşandığı Ontario Gölü ile Adirondack Dağları arasında kalan bölgelerde devam ettirdi. Onun gayretleri daha sonra bu bölgeden, Amerika’da iki önemli mezhep olan Mormonlar ve Yedinci Gün Adventistleri’nin ortaya çıkmasına katkıda bulundu.7 Hayırseverlik, sosyal etkinlikler, kadın ilahiyat okulu hareketi, hapishane reformu, kölelik karşıtlığı, engellilere yönelik çalışmalar gibi konulara yaptıkları vurgularla ön plana çıkan bu yenilenmeci ruh, Batı New York’ta da yeni mezheplerin ortaya çıkmasına neden oldu. İkinci büyük uyanış hareketleri Kentucky ve Tennessee’de ise Baptistleri ve Metodistleri güçlendirerek kamp toplantıları şeklinde yapılanan yeni dinsel ifade şekillerinin doğmasına yol açtı.8 Bu süreç Baptistlerin ve Metodistlerin sayısını koloni dönemindeki Anglikan, Presbiteryen ve bağımsız kilise mensuplarının sayısıyla aynı orana ulaştırdı.9 Amerikan tarihinde önemli bir toplumsal dönüşüme şahitlik eden İkinci Büyük Uyanış, aynı zamanda kolonilerin birleşmesinde etkili 
olan adımlardan birisi olarak sayılmaktadır. İkinci Büyük Uyanış ayrıca, yaygın örgütlü misyonerlik faaliyetlerinin artmasında önemli bir itici güç oldu. Öyle ki 19. yüzyılı misyonerliğin büyük yüzyılı olarak değerlendirenler oldu (Davis, 1985: 25). 

Avrupa’da ve Amerika’da Kutsal Kitap’a Yönelik Eleştirilerin Artması 

Thomas Hobbes Leviathan (1661), Spinoza Tanrıbilimsel Politik İnceleme (Tractatus Theologico-Politicus, 1670) ve Richard Simons Eski Ahit’in Eleştirel Tarihi (Critical History of the Old Testament, 1678) adlı eserlerinde yaptıkları rasyonel eleştirilerle, Kutsal Kitap metinlerinde hataların ve zıtlıkların mevcudiyetinden söz ederek mucizevî unsurları reddettiler. 17. yüzyılın Avrupa Aydınlanmasının geleneksel Kilise otoritesine büyük bir başkaldırı ve ilahi vahye karşı insan aklının bir meydan okuması anlamına gelen bu eleştiri dalgası Amerika’ya ulaşmada gecikmedi. Kutsal Kitap’a yönelik ilk eleştirilerin Amerika’ya taşınması Thomas Paine ve Thomas Jefferson tarafından gerçekleştirildi (Davis, 1985: 27). Bu arada David Friedrich Strauss’un İsa’nın Hayatı (Life of Jesus, 1835) adlı eseri, ilk kilisenin inancının mitsel bir ifadesi 
olarak Kutsal Kitap’ın tasvirini yapıyor, Tübingenli alim F.C.Baur ise, Romalılara mektup, Galatyalılara ve Korintlilere birinci ve ikinci mektup ile Yuhanna’nın işleri bölümlerini, II. yüzyılın ortaları ile ilişkilendiriyordu. Yazdığı İlk Üç Yüzyılın Kilise Tarihi (Church History of the First Three Centuries) adlı iki ciltlik eseriyle de Hıristiyanlığın gerçekte başka dinsel ve kültürel geleneklerin senteziyle ortaya çıktığını ima ediyordu (Aydın, 2002: 29-34). Avrupa’da gelişen bu yeni eleştiri dalgası, İç Savaştan (1861-1865) sonra Amerika’nın her bölgesini etkilemeye başladı. 

Avrupa’da Kutsal Kitap’a yönelik eleştirel yaklaşım 19. yüzyıl boyunca gelişmeye devam etti. Bu çerçevede 1865 ve 1917 yılları arasında Evanjelik Protestanlar, inançlarına karşı yoğun bir meydan okumayla karşı karşıya kaldılar. Darwinizm ve Alman ileri/derin kritisizminin (higher critisism) Kutsal Kitap’a yönelttiği eleştiriler, yeni tarihsel ve sosyolojik gelişmeler ve Freudcu psikoloji anlayışı, hemen her seviyede bir yenilenmeyi ön görüyordu (Marsden, 1991: 32). 19. yüzyılın sonlarında başlayan ileri/derin kritisizm dini, Tanrı tarafından vahy edilmiş mutlak bir hakikat değil de, Tanrı ve erdem/ahlak ile ilgili geliştirilmiş insani düşüncelerin günümüze yansımaları olarak görüyordu. 
Bu tarz bir eleştiri dini tecrübenin kayıtları olan Kutsal Kitap’a uygulandığında ise onu adeta yok ediyordu (Marsden, 1987: 192). Dolayısıyla yoğun sos
yal değişmeler ve özellikle bilimde ve yüksek öğretimde yaşanan hızlı sekülerleşme, Protestan yaşam biçimine tamamen zıt anlamlar içeriyordu. 
Bu bağlamda son üç yüzyıldan beri artarak devam eden modern Kutsal Kitap kritisizmi, teolojik anlamda Evanjelik mezhepleri tehdit ederek, dini inanç anlayışına karşı bir takım olumsuz sonuçlar meydana getirdi (Davis, 1985: 27). 

Evanjelik Fundamentalist Ayrılığı 

19. yüzyılda Baptistler, Kuzeyli Metodistler, Amerikan Presbiteryenleri, Mesih Havarileri ve Protestan Episkopalların yer aldığı beş mezhep arasında bazı çekişmeler baş göstermeye başladı ve bunun neticesinde Amerikan Evanjelizmi kendisini bir bölünmenin eşiğinde buldu. 

Bir taraftan daha liberal devrimci bir ruh taşıyan Charles Grandison Finney (1792-1875) gibi Evanjeliklerin yorumları, diğer taraftan radikal/ tutucu bir kesimin kendini göstermeye başlamasıyla Amerikan kiliselerinde günümüzde de devam eden modernist fundamentalist çekişmesi 1920’lerde zirve noktasına ulaştı. 20. yüzyılın başlarında bu iki ayrı yapılanmanın muhafazakâr olan kanadı, kendilerini ‘Fundamentalistler’* olarak isimlendirdiler (Davis, 1985: 18-19). 1909 ve 1915 yılları arasında Los Angeles’da Union Oil Company of California’dan ve aynı zamanda laik sınıftan Lyman ve Milton Stewart adlı iki zengin ve nüfuzlu Evanjelik, Kutsal Kitabın hatasızlığı, bakire doğum, İsa/Mesih’in yeniden dirilmesi ve kefareti, mucizelerin otantikliği gibi yazıların özetlendiği The Fundamentals: A Testimony to the Truth’un yayınlanması ve geniş kitlelere dağıtımını finanse ettiler. 1920’lerde Fundamentalistlerin modernistlere veya liberallere karşı savunduğu doktrinsel mücadelelerin bir 
yansıması niteliğindeki Fundamentals’da yayınladıkları yazılar, 1930 ve 1940’lar boyunca farklı muhafazakâr grupların birlikte hareket etmesini sağladı (Davis, 1985: 33). Fakat onlar için genel anlamda ‘Evanjelikler’ tabiri kullanılmaya devam edildi. Bu bağlamda fundamentalizm, Evanjelizmin bir alt türü sayılır ve Evanjelizmi tarif ederken kullanılan argümanlar, dinsel bir hareket olan fundamentalizmi de kapsar niteliktedir. 

Ancak fundamentalistleri Evanjeliklerden açık şekilde ayıran en önemli özellikleri, onların örgütlü ve direnişçi bir yapı arzetmeleridir. 

Fundamentalistler kültürel değerlerdeki sekülerleşen değişimlere ve gelişen modernist/liberal teolojiye karşı direnişçi bir yapı sergilemişler ve bu tür eğilimlere karşı mücadele etmeyi kendi inançlarının bir gereği saymışlardır (Marsden, 1991: 1). Fundamentalizm I. Dünya Savaşından sonra Amerikan toplumunu sarmış olan kültürel bunalım hislerinin meydana getirdiği bir tepki hareketi olarak da yorumlanmaktadır. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Bu yazı 2005 yılında kabul edilen “Evanjelik Hıristiyanlığın Misyon Anlayışı ve Misyonerlik Yöntemleri” adlı Yüksek Lisans Tezi’nin gözden geçirilmiş bir bölümüdür. 
2 *OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri A. D. Doktora Öğrencisi. sfbedir@gmail.com Şener Faruk BEDİR 
3 Latincesi: éuangelium. Benzer anlamda İngilizce’de kullanılan gospel (iyi haber, müjde, İncil) Anglo- Sakson godspell kelimesinden türemiştir. God, good (iyi)’un bir formu ve spell ise “story” (hikâye) anlamındadır. 
4 Orta Koloni: İsveç ve Hollandalılar’ın yerleşmiş olduğu Kuzey Amerika kolonileri; bugünkü New York, New Jersey, Pennsylvania ve Delaware. 
5 First Great Awakening, http://en.wikipedia.org/wiki/First_Great_Awakening 
6 New England: ABD’de Massachusetts, New Hampshire, Maine, Vermont, Connecticut ve Rhode Island’ı içine alan kuzeydoğu yerleşim bölgesi.
7 Amerikan Tarihinin Ana Hatları, http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAnaHatlar/Tarih.htm#b4 
8 Second Great Awakening, http://en.wikipedia.org/wiki/Second_Great_Awakening 
9 Amerikan Tarihinin Ana Hatları, http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAnaHatlar/Tarih.htm#b4
10 Amerikan Tarihinin Ana Hatları, http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAnaHatlar/Tarih.htm#b9

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

7 Kasım 2018 Çarşamba

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 9

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 9



Irak savaşıyla Türkiye’nin korktuğu başına gelmiştir. 

Tam da beklendiği gibi ülke bir kargaşa içine girmiş ve Kürtler, Kuzey Irak’ta bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. 

Türkiye’nin çekindiği üzere Irak’ın kuzeyi PKK için yaşam alanına dönmüş ve örgütün bağımsızlık hayallerini kamçılamıştır. 2004 yılında, beş yıldır sürdürdüğü tek taraflı ateşkesten vazgeçip, yeniden eylem kararı almıştır. 2010 Mayısı itibariyle de tüm Türkiye çapında saldırı kararı almıştır. Bu süreçte İsrail’in Kürt yönetimine askeri yardımda bulunduğu ve bu yardımların da PKK militanlarının eline geçtiği tahmin edilmektedir.231 

Kuzey Irak Kürtlerinin ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin birbirlerine karşı sempati duydukları anlaşılmaktadır. KYB’nin (Kürdistan Yurtseverler Birliği) PKK ile savaştığı dönemlerde dahi Talabani’nin adamlarının evlerinde Öcalan fotoğraflarının asılı olduğu iddia edilmektedir.232 Türkiye’de yaşayan Kürtler içinse Barzani isminin manevi bir değerinin olduğu ve Saddam’a karşı verdikleri mücadelenin hayranlıkla izlendiği anlaşılmaktadır.233 Bu duygusal bağ nedeniyle olsa gerek, Iraklı Kürtler PKK’yı desteklemekte ya da en azından onunla mücadele etmemektedir. Bu da Irak’ın kuzeyini PKK için bir yaşam sahası haline getirmektedir.234 Her ne kadar az gibi gözükse de bu rakam, sadece CIA’nin yetiştirdiği peşmerge sayısıdır ve CIA’nin kendi ajanlarıyla aynı standarda yetiştirdiği özel bir birliktir. 

Dikkat çeken bir diğer nokta, Amerikan birliklerinin hemen ardından Irak’a giden evanjelist misyonerlerdir. Guardian’dan Matthew Engel’in ifadesiyle evanjelistler bir elinde ekmek bir elinde İncil, Irak’a seferber olmuşlardır.235 Kimi Amerikalılar ve Müslümanlar bunun zor durumdaki insanların maddi yardımlar kullanılarak din istismarı olduğunu düşünse de, bölgeye giden evanjelistler, asıl amaçlarının insani yardım olduğunu iddia etmektedirler. Bölgede bulunan ‘insani yardım’ kuruşlarından bazılarıysa, Samaritan’s Purse, Güney Baptist Kongresi’dir. Fakat asıl şaşırtıcı olansa, bu yardımların başında Billy Graham’ın oğlu evanjelik lider Franklin Graham’ın bulunmasıdır. 

Matthew Engel’e göre daha önceden Müslümanlara küfreden bir adamın şimdi onlara yardım taşıyor olması gariptir.236 Baptist Press’in haberine göreyse sadece Güney Baptistleri tarafından Irak’a 46,000 yardım paketi ulaştırılmıştır.
237 
Sitenin haberine göre ülkedeki tek iletişim yolu uydular vasıtasıyla sağlanmaktadır. Bölgeye giden evanjelistlerin ilk işi kendi vericilerini kurmak olmuştur. Sitede, artık Iraklıların evlerinde TBN’ni izleyebildiklerinden övgüyle bahsedilmektedir. Tüm bunlar evanjelizmin Irak’a taşınmaya başladığını göstermektedir. 

Evanjelistlerin bölgedeki faaliyetlerinin bunlarla sınırlı olmadığı anlaşılmaktadır. Washington Post’un 2005 Haziranındaki haberine göre Bağdat’ta yedi yeni evanjelik kilise kurulmuştur.238 Kurulan kiliselerin bölgedeki Sünni ve Şii Müslümanlar tarafından tepki topladığı anlaşılmaktadır. Onlar da zayıf (vulnerable) Müslümanların, anlatılanlardan etkilenip din değiştirebileceğinden korkmaktadırlar. Bu gruplardan başka Katolik ve Ortodoks Hıristiyanların da evanjelistlerin Irak’taki varlığından rahatsız olduğu anlaşılmaktadır. Onlar da, “Eğer biz Hıristiyan’sak bunlar ne?” sorusuyla tepkilerini dile getirmektedirler. Bir diğer çekinceleriyse evanjelistlerin bu misyoner tavırları nedeniyle radikal Müslümanların şimşeklerini üzerlerine çekmeleridir. Nitekim dört evanjelik misyoner radikal bir Müslüman tarafından öldürülmüştür.239 

Irak Savaşı her ne kadar dışarıdan başarısız bir operasyon gibi gözükse de aslında hedefine ulaşmış durumdadır. Tam da Prof. Yinon’un dediği gibi tehlike arz eden Irak, mezhep ve milliyet esasınca bölünmüştür. Evanjelistler açısındansa, kıyamete bir adım daha yaklaşılmıştır. Savaş sonrası dönemde bölgeye akın eden evanjelik dernekler, savaş mağdurlarına yardım adı altında, bölge insanının zor durumunu istismar etme telaşındadır. Açılan kiliseler ve Pazar Okullarıyla misyonerlik faaliyetlerine hız vermiş oldukları anlaşılmaktadır. Baba Mustafa Barzani’nin verdiği “Kürt özerk bölgesinin kurulması halinde ABD’nin 51. eyaleti olmaya hazır olacağız” sözünü oğul Barzani yerine  getirmiştir. 240 

SONUÇ 

Bir Anglikan papaz olan John Nelson Darby’nin 1870’lerde ABD genelinde yürüttüğü faaliyetlerle filizlenen evanjelizm, “Hıristiyanların İsrail’i korumak ve Kudüs’ün selametini sağlamak” gibi bir sorumluluklarının olduğu görüşü çerçevesinde din ile siyaseti entegre eden bir misyonun başlatıcısı olmuştur. Bu misyonun temel iddiası ve çabası, Mesih’in dünyaya yeniden gelmesi için Yahudilerin Filistin’e geri dönüp kendilerine ait bir devlet kurmaları ve Kudüs’ün başkent yapılmasıydı. Nitekim bu doğrultuda 1897’de Theodor Herzl öncülüğünde Basel’de toplanan I. Siyonist Kongre ile başlayıp daha sonra Balfour Deklarasyonu ile ivme kazanan ve 1948’de bağımsız İsrail Devleti’nin kurulmasıyla sonuçlanan süreçte evanjelist Hıristiyanların büyük rolü olmuştur. 1967’de Kudüs’ün başkent ilan edilmesiyle birlikte evanjelistler Mesih’in   dönüşüne giden yolda çok önemli bir adım daha atmışlardır. Mesih’in dönmesi için Tanrı’yı zorlamak, dolayısıyla üzerlerine düşen bütün görevleri yerine getirerek şartları buna hazırlamak gerektiğine inanan evanjelistler, misyonlarının duyurulup yaygınlaşması ve taraftar kazanması için siyaset ve medya kanallarından en üst düzeyde istifade etmişlerdir. Öyle ki ABD’de 1860’larda evanjelik kilise mensubu sayısı 4 milyon iken bugün bu rakam takriben 70 milyona ulaşmıştır. Dahası, yapılan anketlere göre Amerikan halkının %42’sinin kendisini evanjelist olarak tanımladığı görülmüştür. Evanjelist sayısının artırılmasında televizyon vaazcılığının büyük rolü olmuş, bu duruma atfen televanjelizm kavramı dahi türetilmiştir. Oral Roberts, Billy Graham, Pat Robertson, Jerry Falwell ve Jim Bakker gibi önde gelen televanjelistler sayesinde Amerikan halkının evanjelizme ve İsrail’e sempatisi giderek artış göstermiştir. 

Evanjelistler sadece halkı değil Amerikan başkanlarını da etki altına almışlardır. Bilhassa Roosevelt, Wilson, Truman, Carter, Reagan ve oğul Bush dönemlerinde Amerikan dış politikasında evanjelistlerin nüfuz sahibi oldukları ve kararları etkiledikleri görülmüştür. Özellikle İsrail’e komşu ve yakın olan ülkelere, daha net ifadeyle Müslüman Ortadoğu ülkelerine yönelik politikalarını evanjelist öğretilerin öngördüğü biçimde yürüten ABD, İsrail’i hem siyasi hem maddi anlamda desteklemiştir. Öyle ki ABD’nin İsrail’e yaptığı doğrudan yardımın miktarı 2003 itibariyle 140 milyar doları aşmıştır. Bu durum bazen halk ve bir kesim siyasetçiler arasında huzursuzluk yaratsa da, eski başkanlardan Jimmy Carter’ın dediği gibi, “İsrail’in ayakta kalması siyaset üstü ahlakî bir ödev”di. Evanjelist Hıristiyanlarla Yahudileri birleştiren nokta ise her iki grubun da Tevrat ve Zebur’u içeren Eski Ahit’i esas almalarıdır. Eski Ahit’te geçen ve Mısır ırmağından (Nil’den) Fırat nehrine kadar olan bölgenin Yahudilere ait olduğunu beyan eden bir ayete dayanan evanjelist ve Siyonistler, bu toprakların İsrail tarafından ele geçirilmesi gerektiği hususunda işbirliği yapmaktadırlar. Bahsedilen topraklar bugün için Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’in tamamını; Irak, Suriye, Mısır, Sudan ve Türkiye’nin bir kısmını kapsamaktadır. Dikkat edilirse bu ülkelerin sosyo-politik şartları çoğunlukla istikrarsızlık üzerine kurulu gibidir. Son dönemde Arap Baharı olarak adlandırılan isyan rüzgârının nereden estiği ve bölgedeki havayı nasıl değiştireceği de bu bağlamda önem arz etmektedir. 

Söz konusu ülkelerin genel itibariyle etnik ve dinî temelli ayrışmalarla mücadele ettiği görülmektedir. Bu durum tam da İsrail’in ve onun evanjelist destekçilerinin arzu ettiği, daha doğrusu planladıkları bir durumdur. Irak özelinde konuya bakıldığında ülkenin Şiilik, Sünnilik ve Kürtlük esasına göre üçe bölünmesi amaçlanmaktadır. Bu planın Türkiye’yi en çok ilgilendiren kısmı, bağımsız bir Kürt devleti kurulması yönündeki adımlardır. 1948’den önce bile bölge ile ilgilenen İsrail, Yahudilerle Kürtler arasında akrabalık bağının olduğuna yönelik araştırmalar dahi yaptırmıştır. 

İsrail’in Kürtlere yönelik ilgisi aslında Kürtlerin hem Irak, hem İran, hem Suriye hem de Türkiye sınırları içine dağılmış olmaları, dolayısıyla tabir caizse bir taşla birçok kuş vurmayı amaçlamasında dır. Nitekim bu amaçla Irak’ta yönetici Barzani ailesiyle, Türkiye’de ise PKK ile ilişki halindedir. Genelkurmay belgelerinde de ortaya konduğu üzere 

İsrail, PKK’yı destekleyen ülkelerin başını çekmektedir. 1991’de kurulan Çekiç Güç’te görev yapan bazı subayların da PKK ile irtibatının olduğu gün yüzüne çıkarılmıştır. 
Çekiç Güç’ün Türkiye’nin egemenliğine zarar verdiğini söyleyen Eşref Bitlis’in öldürülmesi; Bitlis’in ölümünün suikast olduğunu ifşa eden Cem Ersever’in halen fail-i meçhul olan ölümü ve yine İsrail-PKK ilişkisi üzerine çalışan Uğur Mumcu’ nun katledilmesi bu meselenin ciddiyetini ve derinliğini göstermektedir. 

Evanjelistler, Kürt bağımsızlık hareketine verdikleri desteğin Yahudilerin lehine olduğunun bilincindedirler. Buna mukabil Kürtlerin İsrail’le işbirliği içerisinde olması ise çıkar ilişkisinden başka bir şey değildir. Yahudiler de Kürtler de kendilerine vaat edildiğini sandıkları toprakların peşindedirler. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

231 Hasan Kösebalaban, “The Crisis in Turkish-Israeli Relations: What is its Strategic Significance?”, Middle East Policy Council, Cilt 17, Sayı 3, Güz 2010, s. 41. 
232 Bejan Matur, Dağın Ardına Bakmak, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011, s. 56. 
233 Matur, a.g.e, s. 208. 
234 Serhat Erkmen, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak Ziyareti Işığında Türkiye-Irak İlişkileri”, Ortadoğu 
Analiz, Cilt 1, Sayı 4, Nisan 2009, s. 9. 
235 Matthew Engel, “Bringing aid and the Bible, the man who called Islam wicked”, Guardian, 04.04.2003. 
236 Engel, a.g.m. 
237 Kay Adkins, “Evangelist: Iraq More Hopeful than Reported by US Media”, Baptist Press, 16.10.2003, 
Erişim: http://www.bpnews.net/bpnews.asp?id=17277 (19 Kasım 2010). 
238 Caryle Murphy, “Evangelicals Building a Base in Iraq”, Washington Post, 23.06.2005. 
239 Murphy, a.g.m. 
240 Abdullah Kıran’dan aktaran: Serhat Erkmen, “1945-1989 Yılları Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası” , Ortadoğu, Cilt 3, Sayı 1, 2008, s. 82. 

KAYNAKÇA 

A. ARŞİV BELGELERİ 

Yayınlanmış Arşiv Belgeleri 
KIRACOFE, Clifford A.; “Christian Zionism: A Foreign Policy Challenge”, U.S. Senate Committee on Foreign Relations, Washington, 21.11.2003. 

B. ANSİKLOPEDİLER VE SÖZLÜKLER 

Türkçe Sözlük, Cilt II, “Ortodoks Maddesi”, Ankara, 1988. 

C. BASILI ESERLER 

Kitaplar 

AKAR, Atilla; Büyük Ortadoğu Kuşatması, İstanbul, 2006. 
BLACK, Ian-MORRIS, Benny; Israel's Secret Wars: A History of Israel's Intelligence Services, New York, 1991. 
BRAUER, Erich-PATAI, Raphael; Kürdistanlı Yahudiler, Çev. Fahriye Adsay, İstanbul, 2005. 
CHAFETS, Zev; A Match Made in Heaven, New York, 2007. 
COMER, Harold; Biblical Evangelism, USA, 1997. 
ÇEBİ, Hakan Yılmaz; İsrail’in Şifresi, İstanbul, 2009. 
DAVIDSON, Lawrence; America’s Palestine, Florida, 2001. 
ESKİ AHİT, Tekvin: 15/18. 
GÖNÜLTAŞ, Nuh; Bush ve Evanjelizmin Mesih Planı, İstanbul, 2003. 
GÜNGÖR, Ali İsra; Hıristiyanlıkta Evanjelik Hareket, Ankara, 2005. 
HALSELL, Grace; Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, Çev. Mustafa Acar, Hüsnü Özmen, Ankara, 2003. 
HENDERSHOT, Heather; Evanjelizm: Medya ve Muhafazakârlık, Çev. Güneş Ayas, Bora Çağlayan, İstanbul, 2005. 
KEPEL, Gilles; Tanrı’nın İntikamı, Çev. Selma Kırmız, İstanbul, 1992. 
LEWIS, Donald M.; The Origins of Christian Zionism: Lord Shaftsbury and Evangelical Support for a Jewish Homeland, UK, 2009. 
MACHİAVELLİ, Niccolo; Prens, İstanbul, 2004. 
MARLEY, David John; Pat Robertson: An American Life, USA, 2007. 
MATUR, Bejan; Dağın Ardına Bakmak, İstanbul, 2011. 
MERKLEY, Paul Charles; American Presidents, Religion and Israel, USA, 2004. 
MERKLEY, Paul Charles; The Politics of Christian Zionism, 1898–1948, London, 1998. 
MINORSKY, V.-BOIS-KENZIE, T. D. N.; Mac Kürtler ve Kürdistan, Çev. Kamuran Fıratlı, İstanbul, 2004. 
MORGENTHAU, Hans J.; Politics Among Nations, New York, 1954. 
NAKDİMON, Şalom; Irak ve Ortadoğu’da Mossad, Çev. Ahmet Ekinci, Ankara, 2004. 
SABAR, Yona; Bir Antoloji: Kürdistan'ı Yahudilerin Halk Edebiyatı, Çev. Selahattin Çelik, İstanbul, 2005. 
SEGEV, Tom; One Palestine, Complete: Jews and Arabs under the British Mandate, New York, 2000. 
ŞAHİN, Mehmet; Din Dış Politika İlişkisi, Ankara, 2009. 
TUCKER, Mike - FADDİS, Charles; Kürdistan’da Amerikan Operasyonu, İstanbul, 2009. 
TÜMER, Günay -KÜÇÜK, Abdurrahman; Dinler Tarihi, Ankara, 2002. 
VURAL, İsmail; Evanjelizm, İstanbul, 2005. 
VATANDAŞ, Aydoğan; Armagedon, İstanbul, 2008. 
WAGNER, Don; Anxious for Armegeddon, Scottdale, 1995. 
WALT, Stephen M.-MEARSHEIMER, John J.; İsrail Lobisi, Çev: Elif Ocak, İstanbul, 2007. 
YAHYA, Harun; İsrail’in Kürt Kartı, İstanbul, 2003. 

D. MAKALELER 

ERKMEN, Serhat; “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak Ziyareti Işığında Türkiye-Irak İlişkileri”, Ortadoğu Analiz, Nisan 2009. 
ERKMEN, Serhat; “1945-1989 Yılları Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası” , Ortadoğu, Cilt 3, Sayı 1, 2008. 
HALSELL, Grace; “The Clintons: American Hostages in the Holy Land”, Washington Report on the Middle East Affairs, January- February 1995. 
KÖSEBALABAN, Hasan; “The Crisis in Turkish-Israeli Relations: What is its Strategic Significance?”, Middle East Policy Council, Cilt 17, Sayı 3, Güz 2010. 
LEWIS, Bryan E.; “How has Dispensationalism Affected American Policy in the Middle East?”, Amridge University, 13.03.2009. 
E. GAZETELER- DERGİLER APPLEBOME, Peter; “Jerry Falwell, Moral Majority Founder, Dies at 73”, New York Times, 16.05.2007. 
BİLİCİ, Abdülhamit; “Kürt Yahudiler”, Aksiyon, Say 296, 01.07.2000. 
DAVIDSON, Lawrence; “Christian Zionism as a Representation of American Manifest Destiny”, Critique: Critical Middle Eastern Studies,Vol. 14, No. 2, 157–169, 2005. 
DAVIS, Derek H.; “Civil Religion as a Judicial Doctrine”, Journal of Church&State, 40:1. 
ENGEL, Matthew; “Bringing aid and the Bible, the man who called Islam wicked”, Guardian, 04.04.2003. 
ERGAN, Uğur; “Erbil’e Aydın Selcen başkonsolos atandı”, Hürriyet, 05.03.2010. 
FINEMAN, Howard; “Bush and God”, Newsweek, 23.03.2003. 
FORDE, Steven; “International Realism and the Science of Politics: Thucydides, 
Macchiavelli and Neorealism,” International Studies Quarterly, Cilt 39, Sayı 2, Haziran 1995, ss. 141-159. 
GIBBS, Nancy-OSTLING, Richard N.; “God’s Billy Pulpit”, Time, 15.11.1993. 
GRAFTON, David D; The Use of Scripture in the Current Israeli-Palestinian Conflict, Word & World, Volume 24, Number 1, 2004. 
GREENFIELD, Danie; “Turkey’s State of Terror”, Para Israel, 06.22.2010. 
HORSTMAN, Barry M.; “Billy Graham: A Man with a Mission”, The Cincinnati Post, 27.06.2002. 
KAPLAN, Sefa; “Barzani Ailesi'nin Yahudi olduğu ortaya çıktı”, Hürriyet, 18.02.2003. 
MINASIAN, Sergey; “The İsraeli-Kurdish Relations”, 21. Century, sayı 1, 2007. 
MURPHY, Caryle; “Evangelicals Building a Base in Iraq”, Washington Post, 23.06.2005. 
REED, Christopher; “Oral Roberts Obituary”, Guardian, 15.12.2009. 
SAZAK, Derya; “Çekiç Güç mü, Şeytan Üçgeni mi?”, Milliyet, 14.11.1993. 
SCHNEIDER, Keith; “Oral Roberts, Fiery Preacher, Dies at 91”, New York Times, 15.12.2009. 
SHIMKO, Keith L.; “Realism, Neorealism and American Liberalism,” The Review of Politics, Cilt 54, Sayı 2, Bahar 1992, s. 296. 
TARAF, “Türkler Kerkük Valisini Vuracaktı”, 4.04.2011. 
TURGUT, Serdar; “İsrail-PKK işbirliği (Komployu gördüm)”, Habertürk, 02.06.2010. 
YAZGAN, Vahit; “Son defa dendi, on defa oldu”, Aksiyon, 24.06.1995. 
ZADOK, Christopher J Davey, “The Israel-Palestine Conflict:Reality and the Demise of 
Evangelical Christianity”, Sayı 128, 2003. 

F. ELEKTRONİK ADRESLER 

ABC News, “Obama and Evangelist Billy Graham Share a Prayer”, 
http://abclocal.go.com/wtvd/story?section=news/local&id=7405228, 25.04.2010 (erişim: 22.01.2011). 
ADL resmi sitesi, http://www.adl.org/about.asp?s=topmenu (erişim: 12.12.2010). 
ADKINS, Kay; “Evangelist: Iraq More Hopeful than Reported by US Media”, Baptist Press, 
http://www.bpnews.net/bpnews.asp?id=17277, 16.11.2003 (erişim: 19.11.2010). 
AMANPOUR, Christiane; “Christians, Jews in Holy Land Alliance”, 
http://edition.cnn.com/2007/WORLD/meast/08/17/jews.christians/index.html, 20.08.2007 (erişim: 26.12.2010). 
BAIG, Said; “A Clean Break for Israel”, Asia Times, 
http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/FF30Ak07.html, 30.06.2004 (erişim: 16.01.2011). 
BBC NEWS, “Graham regrets Jewish slur”, 
http://news.bbc.co.uk/2/hi/americas/1850077.stm, 02 03 2002 (erişim: 26.01.2011). 
BGEA, http://www.billygraham.org/biographies_show.asp?p=1&d=1 (12.02.2011). 
BURGE, Gary; “Christian Zionism, Evangelicals and Israel”, HCEF, 
http://www.hcef.org/hcef/index.cfm/ID/159 (erişim: 15.10.2010). 
DANIYAL, Dino; “Mossad's retired General Aliayzar Jeffery speaks to Israel-Kurd 
magazine”, Israel-Kurd, 
http://www.israelkurd.com/en/index.php?option=com_content&view=article&id=138:israel-
kurd&catid=37:interview, 07.07.2010 (erişim: 18.01.2011). 
FALSANI, Cathleen; Chicago-Sun Times, 
http://blog.beliefnet.com/stevenwaldman/2008/11/obamas-interview-with-cathleen.html, 
11.011.2008 (erişim: 18.01.2011). 
GOLDMAN, Shalom; “Oral Roberts, Pioneering Christian Zionist”, Religion Dispatches, 
http://www.religiondispatches.org/archive/politics/2170/oral_roberts,_pioneering_christian_zionist, 10.01.2010 (erişim:10.01.2010). 
GOODMAN, Amy; “Seymour Hersh: Israeli Agents Operating in Iraq, Iran and Syria”, 
Democracy Now, 
http://www.democracynow.org/2004/6/22/seymour_hersh_israeli_agents_operating_in, 
22.06.2004 (erişim: 23.01.2011). 
HUBERS, John; “Christian Zionism: A Historical Analysis and Critique”, 
http://images.rca.org/docs/synod/ChristianZionism.pdf (erişim: 18.02.2010). 
KWON, Lilian; “Interview: Joel Osteen on the Future of America's Churches and Him 
Pastoring One”, Christian Post, http://www.christianpost.com/article/20070215/interview-
joel-osteen-on-the-future-of-america-s-churches-and-him-pastoring-one/, 15.02.2007 (erişim: 09.11.2010). 
MARTIN, Willie;"Are Rockefellers & Sotomayor Illuminati Jews?", Henry Makow, 
http://www.henrymakow.com/_jay_rockefeller_left.html, 29.07.2009 (erişim: 17.12.2010). 
MCGARVEY, Ayelish; “Carter’s Crusade”, The American Prospect, 
http://www.prospect.org/cs/articles?articleId=7572, 05.04.2005 (erişim: 22.12.2010). 
MCKAY, Mary Jayne; “Zion's Christian Soldiers”, CBS News, 
http://www.cbsnews.com/stories/2002/10/03/60minutes/main524268.shtml, 11.02.2009 (erişim: 22.11.2010). 
MCKIERNAN, Kevin; İyi Kürtler - Kötü Kürtler: 
http://www.kevinmckiernan.com/video/GKBK.swf (erişim: 19.10.2010). 
Oral Roberts Üniversitesi Öğrenci El Kitabı, 
http://www.oru.edu/academics/catalog/pdf/catalog06-07.pdf, (erişim: 19.11.2010). 
Pat Robertson’ın resmi sitesindeki otobiyografisinden, 
http://www.patrobertson.com/SpiritualJourney/SomethingMissing.asp (12.02.2011). 
POLLACK, Josh; “The Dance of Symbols”, Jewish World Review, 
http://www.jewishworldreview.com/010198/symbols1.html, 21.01.1998 (erişim: 12.11.2010). 
PULLIAM, Sarah- OLSEN, Ted; “Q&A: Barrack Obama”, Christianity Today, 
http://www.christianitytoday.com/ct/2008/januaryweb-only/104-32.0.html?start=1 (erişim: 22.11.2010). 
Regent Üniversitesi Öğrenci El Kitabından, Erişim: 
http://www.regent.edu/admin/stusrv/student_handbook.cfm#honor_code (24 Aralık 2010). 
ROBERTS, Ronald David, “Celebrating the Life of Oral Roberts”, Oral Roberts, 
http://www.oralroberts.com/oralroberts/, ( erişim: 28.12.2010). 
SULLIVAN, Charles A.; “The Alliance Between Israel and the New Evangelicals”, 
http://www.scribd.com/doc/8485655/The-Alliance-between-Israel-and-the-New-Evangelicals, Scribd, 12.01.2008 (erişim: 12.01.2010). 
The Grand Lodge of Pennsylvania (Pennsylvania mason locası), 
http://www.pagrandlodge.org/mlam/presidents/truman.html (erişim: 19.12.2010). 
VRIES, Lloyd de; “A Biography of Jerry Falwell”, CBS News, 
http://www.cbsnews.com/stories/2007/05/15/national/main2806425.shtml, 11.02.2009 (erişim: 14.12.2010). 
WINSEMAN, Albert L.; “U.S. Evangelicals: How Many Walk The Walk?”, Gallup, 
http://www.gallup.com/poll/16519/US-Evangelicals-How-Many-Walk-Walk.aspx, 31.05.2005 (erişim: 16.12.2010). 

G. TEZLER 

GEÇİCİ, Ahmet; “Evanjelik Tanrı Anlayışının Kritiği”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Doç. Dr. Hüseyin Aydın, İnönü Üniversitesi, 
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007). 
TADAYESKI, John Charles; “Evangelicals and the Republican Party: A Reinforcing Relationship for Israel”, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi, 
Louisiana State University, The Department of Political Science, 2005), s. 37. 


***


EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 8

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 8



2.4. İSRAİL’İN KÜRTLERE DESTEĞİ 

 İsrail yönetimi, milli menfaatleri gereği bölge Kürtlerini kendi kaderlerini tayin etme (self determinasyon) konusunda desteklemiştir. 1993’te kurulan İsrail - Kürt Dostluk Ligi aracılığıyla da bu iki halk arasındaki siyasi ilişkiyi en üst seviyede tutmaya çalışmaktadır. ‘İsrail yönetimi’ yerine ‘İsrail hükümeti’ tabiri kullanılma sebebiyse, bu siyasetin mevcut hükümetin politikası olmaktan çok bir devlet politikası olmasıdır. İsrail yönetimi bu bağlamda Türkiye’de kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören PKK ile irtibat kurarken, Irak’ta ise yine kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören Barzani aşiretiyle irtibat halindedir. 

2.4.1. İSRAİL - PKK İLİŞKİSİ 

İsrail – PKK ilişkisi şimdiye kadar somut delillerle kanıtlanamamış olsa da, böyle bir organik bağın varlığı siyasi analizciler, gazeteciler hatta hükümet mensuplarıtarafından dahi sıkça dile getirilmiştir. Genelkurmay, belgelerinde de İsrail’i PKK’yı ulusal çıkarları nedeniyle destekleyen ülkelerin başında saymıştır.197 Aynı raporda ima yoluyla da olsa ABD’nin de PKK’yı desteklediği iddia edilmektedir. Ele geçirilen mayın tertibatlarının Amerikan menşeli olması da zaman zaman gazetelerde yer almıştır. 

Amerika’nın PKK desteğinin 1991 yılında kurulan Çekiç Güç’le daha da arttığı tahmin edilmektedir. Körfez Savaşı sırasında Saddam Hüseyin’in zulmünden korunmak üzere Kuzey Irak’ta oluşturulan tampon bölgeye Türkiye’deki muhalefet partileri her zaman karşı çıkmış, fakat iktidar olduğundaysa bazı nedenlerden Çekiç Güç’e destek vermek durumunda kalmıştır. Kurulduğu yıllarda Çekiç Güç’le ilgili olarak Necmettin Erbakan’ın, Çekiç Güç’e bağlı Amerikan askerlerinin çoğunun Musevi olduğunu iddia etmesi, Amerikan hükümetinin tepkisini çekmiştir. Bülent Ecevit ise aynı yıl, Kürtlere güvence bahanesiyle müttefiklerin gözetiminde bir PKK üssü oluşturulduğunu öne sürmüştür. 198 
Tüm bu siyasilerin, sağlam kaynaklara dayanmadan bu tür hükümlerde bulunması mümkün değildir. 
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren Mavi Marmara olayının hemen ardından meydana gelen PKK’nın İskenderun baskınını zamanlama açısından anlamlı bulduğunu belirtmiştir. 


Türkiye-ABD krizi bu kez neden farklı


Ferruh Sezgin, 29 Şubat 1996’da Siyah Beyaz gazetesinde yayınlanan makalesinde, Güneydoğu’da görev yapan subayların, PKK’nın Kuzey Irak kamplarında bizzat Amerikalı ve İsrailli uzmanlar tarafından eğitildiğini belirtmektedir. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, bombalanan kamplara girildiğinde, bunlardan bazılarının cesetlerine rastlandığı iddia edilmektedir. Hatta İncirlik üssünden kalkan C – 130 tipi uçaklarla bu kamplara paraşütle yardım atıldığına dair daha ciddi iddialara da yer vermektedir. Sezgin’e göre böylesi sarp yamaçlara taşınan ağır teçhizatın açıklaması da budur.199 

Türk Silahlı Kuvvetleri içinden başka kaynaklar da Çekiç Güç’ün vahametine dikkat çekmektedir. Emekli Albay Mahmut Çapar’a göre Çekiç Güç’ün gayesi, Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devletine zemin hazırlamaktır.200 New York Times’ın Yahudi asıllı yazarı William Safire, 1992 yılındaki “Kürt devletine giden yol” başlıklı yazısında, Çekiç Güç’ün Kürtlere daha fazla yardım etmesi gerektiğini, böylece petrole de kavuşan Kürtlerin sağlam temellere sahip bir devlet kuracağını dile getirmektedir.201 

Çekiç Güç konusunda birlikte hareket eden ABD ve İsrail, Türk hükümetlerini kamuoyu karşısında zor durumda bırakmıştır. Hepsi Çekiç Güç’e karşı çıkmasına rağmen, o dönem hükümetleri, siyasi çıkarları gereği ABD ve İsrail’i karşılarına alamamışlardır. Şüphesiz, seslerinin kesileceğinden korkmuşlardır. Nitekim dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, 1993 yılında (artık suikast olduğu kesinleşen) bir uçak kazasında hayatını yitirmiştir. Eşref Bitlis, her MGK toplantısında Çekiç Güç’ün Türkiye’nin egemenliğine zarar verdiğini ifade etmiş ve bu kuvvete açıkça karşı çıkmıştır. Bitlis’in ölümünün suikast olduğunu iddia eden emekli Binbaşı Cem Ersever ise sarf ettiği bu cümleden sonra faili meçhule kurban gitmiştir.202 Gazeteci Uğur Mumcu’nun da öldürülmeden kısa süre önce İsrail ile Kürtler arasındaki ilişkiyi ortaya koyan 
bilgilere ulaştığı iddia edilmektedir. 

Mumcu, Mossad’ın sadece Kuzey Irak’taki Kürtlerle değil, Türkiye’de yaşayan bazı Kürt gruplarla da işbirliği içinde olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Tüm bu olayların ardından Derya Sazak 14 Kasım 1993’te köşesinde, “Çekiç Güç şeytan üçgeni misali, kendisine karşı çıkanı yutuyor.” ifadesini kullanmakta dır. 203 Bu yerinde tespit, Çekiç Güç’e karşı çıkanların ilginç bir şekilde hayatlarını kaybetmelerinin tek makul açıklamasıdır. 

Kürtler ve İsrail arasındaki sıcak ilişkiler, Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasıyla çıkmaza girmiştir. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile işbirliğine giden Türkiye, Öcalan’ın yakalanması için İsrail’den destek almıştır.204 Öcalan’ın Mossad’ın istihbarat desteğiyle Kenya’da yakalanmış olduğuna dair iddia, Avrupa’da ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin ayaklanarak İsrail konsolosluklarına yürümesine sebep olmuştur. İsrail – Kürt Dostluk Ligi, bu durumun kendilerini üzdüğünü, Türkiye ilişkileri için Kürtlerin feda edilmemesi gerektiğini savunmuştur.205 İsrail ve Kürtler arasındaki bu soğukluk İsrail – Kürt Dostluk Ligi gibi kurumlara verilen siyasi sözler sayesinde giderilmiştir. 

ABD’deki siyonistlerin PKK desteğini açıkça gösteren olaysa 2001 yılında çekilen İyi Kürtler - Kötü Kürtler (Good Kurds- Bad Kurds) adlı belgeseldir. Belgeselde ilk görüntüye çıkan Washington’un PKK temsilcisi Kani Gulam’dır. Belgesel Güneydoğu Anadolu bölgesini ve Kuzey Irak’ı Kürdistan olarak göstermekte ve Türkiye’nin Kürdistan’dan çıkmasını istemektedir.206 Öcalan’ın kahraman olarak gösterildiği belgeselin sonunda belgesele destek sağlayan kurumlara Soros Belgesel Fonu ve Rockefeller Vakfı gösterilmektedir. Soros Vakfının Yahudi asıllı bir işadamı olan George Soros tarafından kurulduğu bilinmektedir. Rockefeller ailesinin ise Malcolm H. Stern tarafından kaleme alınan Americans of Jewish Descent* adlı kitaba göre İspanya Yahudi’si olduğu anlaşılmaktadır.207 

* Yahudi Asıllı Amerikalılar adıyla sadece 550 adet basılan ve numaralandırılan bu kitabın önde gelen Amerikalı Yahudilere referans olması amacıyla dağıtıldığı iddia edilmektedir. 25,000 ismin bulunduğu kitapta özellikle “Marunî” olarak adlandırılan Yahudi olmasına rağmen Hıristiyan gibi davranan kimselerden bahsedilmektedir. 

. Sadece Kürdistanlı Yahudilerin kültür hayatlarıyla ilgili yazılmış olan Kürdistanlı Yahudiler ve Kürdistanlı Yahudiler’in Halk Edebiyatı adlı eserler mevcuttur. 

Bu olayla birlikte ilerleyen yıllarda Yahudiler ve Kürtlerin arasının yeniden düzeldiği görülmektedir. Mavi Marmara baskının ardından yayınlanan Para İsrael’in 22 Haziran 2010 tarihli sayısında şu ifade yer almaktadır: PKK terörist bir örgüttür fakat bizim düşmanımız değildir.208 Bu anlayış itibariyle İsrail, müttefiki olmasına rağmen Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan teröre karşı duyarsız kalmıştır. 

2.4.2. İSRAİL – BARZANİ İLİŞKİSİ 

İsrail’in, Irak’ta yaşayan Kürtlerle ve kendi dindaşlarıyla irtibatını kesmediği bilinmektedir. Daha önceden de ifade edildiği gibi yüzlerce yıl önce Kürdistan’a sürülmüş olan Yahudilerin kimi, eski toprakları olan Kudüs’e geri dönerken, kimi de kalıp Yahudilik için mücadele vermeye devam etmiştir. Kalanların dini ve örfi değerlerini hiç kaybetmediği, düğünlerinden cenaze törenlerine kadar eski geleneklerini sürdürdükleri, hatta sünnet olma adetlerini devam ettirdikleri ve sinagoglar kurdukları anlaşılmaktadır.. Hatta 12. yüzyılda yaşamış David Alroy, Mesih olduğunu iddia etmiş, görevinin Pers krallığına karşı ayaklanmak, Hafton dağlarında yaşayan Yahudileri toplayarak Kudüs’ü zapt etmek olduğunu iddia etmiş ve pek çok taraftar toplamıştır.209 Yahudilerin Asurlular tarafından MÖ altıncı yüzyılda Kudüs’ten sürüldüğü düşünülürse, milli hafızalarının ne kadar güçlü olduğu anlaşılmaktadır. 
İsrail’in bölgedeki halkıyla olan bu ilişkisi günümüze kadar sürmüştür. Ancak tüm bunların bilinmesine rağmen 2003 yılında Hürriyet gazetesinde çıkan haber, okuyanları şaşırtmıştır. Habere göre tarihçi Ahmet Uçar, Osmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmalar sonucunda 1856 yılına ait yazışmalarda Sallum Barzani adlı hahamın, Musul’dan Selanik’e oradan da Kudüs’e Hariciye Nezaretinin izni alınarak gönderildiğini tespit etmiştir.210 Uçar, bölgede başka Barzani adının bulunmadığını eklemiştir. Barzani isminin de ailenin yaşadığı Barzan köyüne ait olduğu anlaşılmaktadır. 

Tarihçi Uçar’dan başka kendisi de Zaho doğumlu bir Yahudi olan Prof. Yona Sabar da Barzani ailesinin geleneksel Yahudi eğitimi için merkezler kurduklarından bahseder. 

Hatta açtıkları okulların Mısır ve İsrail’den dahi öğrencileri olmuştur. Haham Nathaniel Barzani, bölgenin en zengin el yazması kütüphanesine sahiptir ve bunu oğlu Samuel Barzani’ye bırakmıştır. Aileyle ilgili en önemli detaylardan biri de ilk kadın hahamın bu aileden çıkan Samuel Barzani’nin kızı Asena Barzani olmasıdır.211 Prof. Sabar, Barzani ailesinin tüm yoksulluklarına rağmen bölgedeki en iyi okulu kurarak haham yetiştirmesinden övgüyle bahseder. Erich Brauer ise Nathaniel Barzani’nin mezarının halen Barzan’da gömülü olduğunu ve Yahudiler tarafından ziyaret* olarak kabul edildiğini ifade etmektedir.212 Ne var ki 1. Dünya Savaşı’ndan önce bölge karışmış ve Barzan şeyhine karşı ayaklanan Yahudiler, bölgeden Musul’a ve Zaho’ya sürülmüşlerdir.213 Günümüzde daha kalabalık Yahudi nüfusunun bu iki kentte yaşadığı varsayılmaktadır. 

Barzani ailesi ile İsrail arasındaki bu akrabalık anlaşıldıktan sonra birbirlerine destek çıkmalarının nedeni daha iyi anlaşılmaktadır. Ömer Lütfi Mete, David Ben Gurion’un daha İsrail kurulmadan önce bölgeye araştırmacılar gönderip, muhtemel müttefiklerin tespit edilmesini istemiştir. Hazırlanan raporlar, en uygun müttefikin Kürt grupları olduğunu ve Barzani ailesiyle irtibata geçilmesi gerektiğini önermektedir.214 İsrail, 1960 yılından itibaren askeri, siyasi ve ekonomik olarak Irak Kürtlerini desteklemeye başlamıştır. Mustafa Barzani’nin ilk kez 1967’de İsrail’e gittiği ve Moşe Dayan’a hediye olarak bir hançer ve Kerkük petrol rafinerisinin planlarını getirdiği öne sürülmektedir.215 Sağlanan bu detaylı bilginin ardından İsrail, 1969’da rafineriyi bombalamıştır. İsrail’in bu hareketi tepki toplayınca Barzani ile olan görüşmelerini gizli tutmuş ve Mossad aracılığıyla iletişim kurmayı yeğlemiştir. İsrail’in Barzani’ye yönelik ilk desteği siyasi alanda olmuştur. Barzani, yeni müttefikinden bağımsızlık yolunda destek istemiş, İsrail de bunu maddi destekle cevaplamıştır. 17 Eylül 1972 tarihli Washington Post gazetesinde Jack Anderson, her ay İran’dan Kürdistan’a 
geçerek Barzani’ye 50,000 dolar veren İsrailli elçiden bahsetmektedir.216 Yıllar sonra Menahem Begin, peşmergelere insani yardımın dışında el altından askeri yardım da aktardıklarını itiraf etmiştir.217 Bu askeri yardımlara muhtelif silahların yanında peşmergeleri eğitmek üzere yollanan askeri uzmanlar da dâhildir. 

Mossad’ın emekli generali Aliayzar Jeffery Ghazi, Israel-Kurd dergisine verdiği röportajda bu iddiaları destekler açıklamalarda bulunmuştur. Babasının bir Kürt olduğunu ifade eden emekli general, o bölgede çalışmış olmaktan gurur duyduğunu ifade etmektedir. Hatta Gazi ismini de bölgede görev yaptığı dönemde dikkat çekmemek için Müslüman gibi kamufle olmak amacıyla seçtiğini dile getirmektedir.218 Gazi, görevinin şu şekilde tasvir etmektedir: “10 kişiydik. Kimi tanksavar kimi de uçaksavar eğitimcisiydi. Geri kalanları askeri danışman ya da günlük işleri organize eden kimselerdi. Sürekli peşmergeyle birlikteydik. Barzani’nin evinin yanında kalıyorduk. Başlangıçta bize çadır verilmişti, sonra bir ev inşa edildi. Korumalarımız, Barzani’nin korumalarıydı. 

Barzani neye inanıyorsa biz de ona inanıyorduk ve hiçbir şeyden korkmuyor duk.” 

Gazetecinin sorduğu, “Maarif* dergisinin anketine göre Kürdistan halkının %67’si İsrail ilişkisini destekliyor, ya sizce?” sorusuna; “Aslında bu destek %87” diye cevap vermektedir.219 Gazi, tüm bu samimi itiraflarına İsrail’in Erbil’de bir konsolosluk açmasını ve kendisinin de ilk başkonsolos olarak atanması ümidini eklemektedir. * Irak’ta Kürtçe yayın yapan dergidir. 

Mustafa Barzani’nin büyük oğlu Ubeydullah’ın söyledikleri de Gazi’yi teyit eder niteliktedir. Ubeydullah, Kuveyt’in El-Risaleh isimli gazetesine verdiği mülakatta, kardeşi Mesut ile İsrail’i ziyaret ettiklerini ifade etmiştir. Ubeydullah, babasının daima İsrail’le işbirliği yaptığını ve Iraklılara düzenlenen bütün saldırıların İsrail tarafından planlandığını iddia etmektedir. Ubeydullah bunlardan başka, “Babam mutlak suretle İsrail güdümlüdür. Karargâhında daima babama danışmanlık yapan İsrail subayları vardır. Babam onlardan aldığı talimatı Mesut ve iki yeğenine iletir. Onlar da düşünmeksizin bu emirleri yerine getirir.” ifadelerini kullanmaktadır.220 

Birleşik Devletlerde yer alan İsrail lobilerinin de Barzani ile gayet sıcak temas halinde olduğu bilinmektedir. Sedat Ergin, 22 Mart 1993 tarihli yazsında Washington’da Cyrstal City Shraton Oteli’nde gerçekleşen Nevruz kutlamalarındaki dikkat çekici bazı detaylardan bahseder. Salonda Mustafa Barzani’nin resmi asılıdır ve Amerika’da yaşayan Kürtlerin kendilerine yakın hissettikleri siyasiler vardır. Gecenin ilerleyen saatlerinde halay çekmeye kalkanlar arasında Kongre danışmanlarından başka AIPAC’ın eski direktörü Morris Amitay da bulunmaktadır.221 

Mustafa Barzani döneminde iyiden iyiye açığa çıkan İsrail-Kürt ilişkisi, oğlu Mesut Barzani döneminde de devam etmiştir. Oğul Barzani, bazı dönemlerde Amerikan karşıtı gibi davranmış olsa da ABD’nin Irak’a girmesi sayesinde kendine bir taht bulabilmiştir. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD, şer ekseni olarak gördüğü Irak’ı işgal etmiştir. 

Saddam’ın elinde kitle imha silahları bulundurduğu ve halkına zulmettiği nedeniyle alaşağı edilmesi gerekmekteydi. Bu ülkeye demokrasi getirilmesi gerekmekteydi ve bunu yapabilecek tek güç Amerika’ydı. Her ne kadar ağır kayıplar vermiş olsa ve savaş maliyetleri yüzünden dar boğaza girmiş olsa da ABD, başlangıçta savaş için kamuoyu desteği almıştır. Irak tarafından da Kürtler ve Şiilerden aldığı destek sayesinde Irak’a girmesi zor olmamıştır, fakat çıkması bir hayli zaman alacak gibi gözükmektedir. 

Savaş öncesi dönemde fikri planda Irak’a müdahalenin gerekliliği başta Bush’un dilinden ardından medya ve akademisyenler tarafından halka anlatılmıştır. Kullanılan söylemler arasında “terörün kaynağı, şer ekseni, kitle imha silahlarından” başka Eski Ahit’te geçen ayetler de yer almaktadır. Yeremya’da geçen bu ayetlerde şu ifadeler yer almaktadır: 

“RAB diyor ki: “İşte Babil'e ve düşmanın kalbinde yaşayanlara karşı yok edici bir rüzgâr çıkaracağım. Yıkım günü her yandan saldıracaklar ona. Kildan. ülkesinde ölüler, Babil* sokaklarında yaralılar serilecek yere. Babil’de ve Kildan ülkesinde yaşayanlara Siyon’da yaptıkları bütün kötülüğün karşılığını gözlerinizin önünde ödeteceğim”222 Bu ifadeler lafızcı evanjelistler için geçmiş zamanı anlatan hikâyeler değil, geleceği gösteren kehanetlerdir. Iraklılar, ataları Asurîler döneminde Yahudilere karşı işledikleri günahların cezasını bugün ABD’nin eliyle çekmektedirler. ABD’nin sahip olduğu bu zihniyet kendisinin kilometrelerce ötedeki bir diyara demokrasi bahanesiyle müdahalesine sebep olmuştur. . Irak. * Bağdat. 

Daha önceden bahsi geçen makalesinde Oded Yinon, İsrail’in komşularından sadece Irak’ı yakın tehdit olarak görmektedir. Bu nedenle de Irak ve İran’ın savaş halinde bulunması İsrail’in lehinedir.223 Prof. Yinon hazırladığı raporda da Irak’ın bu güçlü yapısının bozulması için barındırdığı unsurların kışkırtılması ve Irak’ın üçe bölünmesi gerektiği önceki bölümlerde ifade edilmiştir. Irak savaşının da aslında benzer bir anlayışla başladığı görülmektedir. Dışişleri bakanı Condoleezza Rice’ın danışmanı olan Philip Zelikow, Eylül 2002’de Virginia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “Asıl tehdit Birleşik Devletler’e yönelik değildi. Tehlike İsrail’e yönelikti. Fakat Amerikan hükümeti, söylemsel olarak bunun üzerine fazla düşmek istemiyordu, çünkü bu (halkın gözünde) geçerli bir mazeret değildi.” itirafında bulunmuştur.224

Bu nedenlerle olsa gerek, Clinton döneminde alınamayan Irak’a müdahale kararı, 11 Eylül saldırıları ve Bush yönetimindeki Yeni Muhafazakârların da hevesi sayesinde vücut bulmuştur. Önde gelen İsrail lobilerinden JINSA ve WINEP de müdahaleyi destekleyen kuruluşlar arasındandır. Hatta JINSA üyesi olan tarihçi Bernard Lewis’in Başkanı ve Başkan yardımcısını savaşa ikna etmede çok önemli rol oynadığı iddia edilmektedir.225 

 New Yorker dergisindeki yazısında Seymour Hersh, Irak’a müdahalenin en hevesli destekçisinin İsrail yönetimi olduğunu iddia etmiştir.226 Nitekim İsrail basını da Türkiye’nin topraklarını Amerikan askerlerine açmamasını eleştirmiştir.227 İsrail’e göre Türkiye, tezkereyi geçirmeyerek Irak’ın özgürleşmesine destek vermemiştir. 

Ne var ki Türkiye’nin tezkereye hayır demesi savaşı engelleyememiş, Irak içinden de aldığı destekle ABD, Irak’a girmiştir. Bundan sonra yaşanan olaylar daha dikkat çekicidir. Amerikan ve İsrailli subaylar yıktıkları ülkeyi yeniden kendi kriterleri çerçevesinde dizayn etmeye başlamışlardır. Kendisine Pulitzer ödülü kazandıran haberinde Seymour Hersh, İsrailli komandoların Irak’ta Kürtlerden kendileri gibi komandalar yetiştirmeye başladığını yazmıştır.228 Bunun amacı da isyancıları bastırmak olarak açıklanmıştır. Hersh, İsrail’in Irak’la ilişkisinin Talabani ve Barzani aracılığıyla yıllardır devam ettiğini öne sürmektedir. Kimi kaynaklarda ise yüksek standartlarda yetiştirilen bu peşmergelerin, müstakbel Irak Güvenlik Gücünden daha kalabalık olacağı iddia edilmektedir.229 Böylece İran’a dayanma ihtimaliyle güvenilmez olan Şiilere ve hâlihazırda Amerika’nın topraklarında bulunmasından rahatsızlık duyan Arap ve Sünnilere karşı daha yetkin bir kuvveti yedekte tutulacaktır. Çünkü her an bu gruplar Amerikan varlığına karşı şimdikinden daha etkin bir şekilde direnç gösterebilirler. Bölgede etkin bir şekilde görev alan CIA’nin de peşmerge güçlerinin eğitimiyle bizzat 
ilgilendiği de iddialar arasındadır. Emekli CIA ajanı Charles Faddis yazdığı anılarında, kendi personeli yanında yüz kadar Kürdü oldukça kapsamlı bir programla eğittiklerini itiraf etmiştir.230 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

197 Genelkurmay tarafından hazırlanan “Güneydoğu Anadolu’da Devam Etmekte Olan Bölücü Hareketin Gelecekteki Muhtemel Seyri ve Türkiye’nin Bütünlüğüne Etkileri” adlı rapordan, Vatandaş, s. 33. 
198 Vatandaş, a.g.e., ss. 69, 72. 
199 Vatandaş, a.g.e., s. 71. 
200 Vahit Yazgan, “Son defa dendi, on defa oldu”, Aksiyon, 24.06.1995. 
201 Yazgan, a.g.m. 
202 Derya Sazak, “Çekiç Güç mü, Şeytan Üçgeni mi?”, Milliyet, 14.11.1993. 
203 Sazak, a.g.m. 
204 Danie Greenfield, “Turkey’s State of Terror”, Para İsrael, 06.22.2010 
205 Bilici, a.g.m. 
206 Kevin McKiernan’ın çektiği İyi Kürtler - Kötü Kürtler adlı belgesel Erişim: 
http://www.kevinmckiernan.com/video/GKBK.swf (19 Ekim 2010). 
207 Willie Martin, "Are Rockefellers & Sotomayor Illuminati Jews?", Henry Makow, 29.07.2009, Erişim: 
http://www.henrymakow.com/_jay_rockefeller_left.html (17 Aralık 2010). 
208 Greenfield, a.g.m. 
209 Brauer, Patai, s. 62. 
210 Sefa Kaplan, “Barzani Ailesi'nin Yahudi olduğu ortaya çıktı”, Hürriyet, 18.02.2003. 
211 Sabar, s. 23. 
* Dini önder olarak kabul edilen kimselerin mezarı; türbe anlamındadır. 
212 Brauer, Patai, s. 296. 
213 Sabar, s. 24. 
214 Atilla Akar, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yayınları, İstanbul, 2006, s. 94. 
215 Ian Black, Benny Morris, Israel's Secret Wars: A History of Israel's Intelligence Services, Groove Press, New 
York, 1991, ss. 327, 328. 
216 Şalom Nakdimon, Irak ve Ortadoğu’da Mossad, Çev. Ahmet Ekinci, Elips Kitap, Ankara, 2004, s. 64. 
217 Said Baig, “A Clean Break for Israel”, Asia Times, 30.06.2004, Erişim: 
http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/FF30Ak07.html (16 Ocak 2011). 
218 Dino Daniyal, “Mossad's retired General Aliayzar Jeffery speaks to Israel-Kurd magazine”, Israel-Kurd, 07.07.2010, Erişim: 
http://www.israelkurd.com/en/index.php?option=com_content&view=article&id=138:israel-kurd&catid=37:interview (18 Ocak 2011). 
219 Daniyal, a.g.m. 
220 Nakdimon, s. 244. 
221 Harun Yahya, İsrail’in Kürt Kartı, Global Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 160. 
222 Eski Ahit, Yeremya 1, 2, 4, 24. 
223 Yinon-Shahak, s. 22. 
224 Walt-Mearsheimer, s. 55. 
225 Walt-Mearsheimer, a.g.e., s. 58. 
226 Amy Goodman, “Seymour Hersh: Israeli Agents Operating in Iraq, Iran and Syria”, Democracy Now, Erişim: 
http://www.democracynow.org/2004/6/22/seymour_hersh_israeli_agents_operating_in (23 Ovak 2011). 
227 Greenfield, a.g.m. 
228 Goodman, a.g.m. 
229 Baig, a.g.m. 
230 Mike Tucker-Charles Faddis, Kürdistan’da Amerikan Operasyonu, Kuzey Yayınları, İstanbul, 2009, s. 148. 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***