19. YÜZYILIN İLK YARISINDA AYINTAP., BÖLÜM 1
GİRİŞ
19. Yüzyılın ilk yarısında önce Maraş'a (Zülkadriye Eyaleti'ne) daha sonra Halep Eyaletine bağlanan Ayıntap şehrinin durumuna geçmeden önce bu sırada Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu iç ve dış olayları özetlemek gerekir. Çünkü bu olayların Antep bölgesine nasıl yansıdığını, devletin aldığı siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, kararların bu bölgede nasıl uygulandığını anlamak için önce
Osmanlı Devleti'nin genel durumuna bakmak gerekir.
1789 yılında 3. Selim tahta geçtiği zaman Osmanlı Devleti Avusturya ve Rusya ile savaş halinde bulunuyordu. Osmanlı Devleti'nin 16. yüzyılın sonundan itibaren girdiği gerileme süreci 19. yüzyılda hızlanarak devam etmekteydi. Osmanlı Devleti Rusya ve Avusturya ile girdiği savaştan yenik çıktı. Avusturya ile 1791'de Ziştovi Rusya ile de Yaş barışını imzalayarak savaştan çekilmek
zorunda kaldı. Osmanlı Devleti'ni daha kötü durumlara düşmekten Fransız ihtilali kurtardı. Çünkü ihtilalin patlak vermesinden sonra Avusturya'da pek çok iç isyan ve karışıklıklar başlamıştı. Ayrıca ihtilalin aldığı renk Avrupa'nın krallık hükümetlerini ürkütmüştü. İngiliz elçisinin de tavsiyeleriyle barışa yanaşıldı.1
Ziştovi antlaşmasıyla sona eren Osmanlı - Avusturya savaşı bu iki devlet arasındaki son savaştı. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin en büyük rakibi ve düşmanı Rusya olacaktı. Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde bulunan, özellikle Balkanlar'da yaşayan Slav unsuru Rusya'nın yardımı ve kışkırtması ile milli davalarını başarıya ulaştırma gayreti içerisine girmişlerdi. Aynı Osmanlı Devleti
gibi sınırları içinde Slav unsurları barındıran Avusturya'da Rusya tarafından tehdit ediliyordu. Bu bakımdan bundan sonra Osmanlı Dev leti ile Avusturya siyasi bir kader birliği içerisinde olacaklardı. 2
Rusya ile Osmanlı Devleti ise bu tarihten sonra da sürekli savaşmışlar ve bu savaşlar 19. yüzyıl Avrupa tarihinin neredeyse ana konusu haline gelmişti.3
Osmanlı Devleti'nin bu savaşlarda gösterdiği başarısızlık Osmanlı Devlet adamlarında köklü bir ıslahat yapılması ve bunun da askerden başlaması gerektiği fikrini uyandırmıştı.4 3. Selim devletin durumunun her yönden ıslaha muhtaç olduğunu görerek baştan sona herşeyi yenilerneye özellikle de yeni ve nizamlı bir ordu kurulınasına kesin olarak karar vermişti. Fakat Osmanlı Devleti'nin idari yapısı da bozuktu. Bozuk olan bir idari kadro düzenli bir yapıyı idare edemezdi. Onun için ordunun yenileştirilmesi yanında mülkiye işlerinin de yenileştirilmesi gereği vardı. Osmanlı Devleti'nin her dairesinde esaslı ıslahat yapma zorunluluğu belirmişti.5
3. Selim bunu çok iyi anlamıştı. Fakat yapmak istediği şey gerçekten çok güçtü. Yeniçeri Ocağı yanında Avrupa tarzında eğitilecek ve düzenlenecek yeni bir ordunun kurulmasına ve ordunun diğer teknik sınıflarının çağdaşlaştırılmasına karar verilmişti. Bu arada yeniçeri ocaklarının da mümkün olduğu kadar ıslah edilmesine çalışılacaktı. Yeniçeri ocağının ıslahı için getirilen tedbirler
geniş bir zümrenin hoşnutsuzluğuna sebep oldu. Yeniçeriliği suistimal edip bu ocağı sırf maaş almak için ya da halka zulmedip eşkiyalık yapmak için kullanan ve yeniçerilik ile ilgisi olmayan kişiler yeniçerilerin Nizam-ı Cedid'e karşı kışkırtılmasında birinci derecede rol oynadılar. Ayrıca donanma işleri de ele alındı. Birçok yenilikler yapılarak yeni bir filo meydana getirildi.6
İmparatorluk bünyesindeki eyaletlerde de büyük bir başıbozukluk ve karışıklık yaşanıyordu. Buralardaki yöneticiler çoğu zaman yetkilerini kötüye kullanıyorlar dı. Bu durumun önlenmesi için Anadolu ve Rumeli'deki eyaletler yeniden düzenlendi. Buralara güvenilir ve tecrübe li yöneticiler atanmasına dikkat edildi.
Kadıların görevlerini tam olarak yapmaları ve halktan fazla para talep etmemeleri sağlanmaya çalışıldı. Tımar ve zeamet usülleri yeniden düzenlendi. Bu dönemde yapılan en önemli yeniliklerden birisi de ilk defa Avrupa başkentlerinde daimi büyükelçilikler açılmasıydı. İlk defa Yusuf Agah Efendi 1793'te Londra'ya gönderildi.
Bir kaç yıl sonra da dört büyük başkentte büyükelçilikler açıldı.7
Bu Osmanlı Devleti'nin artık batılı diplomasi usüllerini kabul etmeye başlamasının bir göstergesiydi.8
Nizam-ı Cedid reformlarının uygulanmaya çalışıldığı sırada Devletin birçok bölgesi anarşi içinde idi. Anadolu ve Rumeli'de asi ayanlar zaman zaman yarı bağımsız devletcikler kurdular. Arap yarımadasında Vehhabilik hareketi, Akka'da Cezar Ahmet Paşa, Akdeniz'de Rum, Balkanlar'da Sırp başkaldırma olayları Vidin'de Paspanoğlu ve Pazvandoğlu.9 Ruscuk'ta Tirsinikli oğlu, Edirne'de
Dağdeviren oğlu ve daha birçok dağlı eşkiyası problemi mevcuttu. 10
Çıkan bu iç isyanları i ve savaşlar yapılmak istenilen bu reformların başarısız kalmasında bu reformları yürüten kadroların yetersizliği kadar önemli bir etkendi. İç isyanlar merkezi otoriteyi oldukça zayıt1atmıştı. Sırplar ve Karadağlılar Ruslar'ın kışkırtmasıyla istiklal davası güdüyorlardı. Mısır'da valiler ve Kölemenler arasında sürekli bir çekişme yaşanıyordu. Anadolu'da çeşitli mütegallibe tipleri ortaya çıkmıştı. Devlet bu sırada böylesine güç şartlar içerisindeydil ".
Devlet bu iç isyanlarla uğraştığı bir sırada Fransa ansızın 1798'de Mısır'a saldırdı. Mısır Krallık zamanından beri Fransa'nın göz dikti ği bir yerdi.n Napolyon kolaylıkla Mısır'ı ele geçirdi. Kahire'deki Fransız konsolosu Magallon 1796'dan beri bu ülkenin işgal edilmesini kolay bir iş olarak salık vermekteydi. Fransa Antiller'deki kaybını Mısır'ı ele geçirerek telafi etmek istiyordu. Talleyran
tarafından verilen bir konferansta "Yeni sömürgelerden bugünkü şartlar içinde elde edilecek kazançlar üstüne deneme" adı altında bu tema ele alınıp işlendil4
Fransız donanması 6 Haziran 1798'de Malta'yı aldı. 23 Temmuzda Kahire'ye girdi. Fakat 1 Ağustos 1798'de bir İngiliz donanması Ebuhır'da Fransız donanmasına ani bir baskın yaparak bu donanmayı perişan etti. lo İnkılapçı Fransa sömürgecilik fikrinden vazgeçmiş değildi. İngiltere Fransa'nın Mısır'a saldırmasından sonra Hindistan yolunun tehlikede olduğunu görerek Süveyş yolunun ne kadar önemli olduğunu farketti. Önce Osmanlı Devleti sonra da Rusya endişeye düştüler. Böylece Osmanlı Devleti - Rusya ve Osmanlı Devleti - İngiltere arasında Fransa'ya karşı ittifaklar kuruldu. 23 Kasım 1798'de Ruslarla, 5 Ocak 1799'da İngilizlerle ve ayrıca 21 Ocak 1799'-da da iki sicilya krallığı
ile Osmanlı Devleti arasında Fransa'ya karşı ittifaklar yapıldı.
Osmanlı Devleti Fransa'yı tek başına Mısır'dan çıkaracak güce sahip olmadığı için bu ittifakları yapmak zorunda kaldı. Osmanlı Devleti 9 Eylül 1798'de Fransa'ya savaş ilan etti.16 Rusya Osmanlı Devleti ile yaptığı ittifaka dayanarak ilk defa boğazlardan geçti.17 Yedi Yunan adasını ele geçirdi.18 İngiltere ise bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü politikasını gütmeye başladı.
Osmanlı Devleti ilk defa bu ittifaklar ile devletler arası münasebetlerde ittifaklarsistemine girdi.19 Osmanlı Devleti ayrıca bundan böyle tek başına topraklarını koruyamayacağını devletler arası bir muvazene siyaseti güderek ayakta kalacağını anlamıştı.
Osmanlı devleti İngilizler'in yardımıyla Fransızlar'ı Mısır'da başarısızlığa uğratmıştı. Burada bir çıkmaz içine giren Bonapart şubat 1799'da Suriye'ye saldırdı. Akka'ya 700 kadar Nizam-ı Cedit askeri gönderilmişti.20 Akka Savaşında Napolyon yenilgiye uğradı. Bu Napolyon'un ilk yenilgisiydi. 20 Mayısta Mısır'a çekilme emrini verdi. Mısır davasını kaybettiğine hükmeden Napolyon ordunun kumandasını Kleber'e bırakarak gizlice Ağustos ayında Mısır'dan ayrıldı.21
30 Ağustos 1801 de imzalanan mütareke ile Fransızlar çekilmeyi kabul ettiler. Mısır bu suretle tekrar Osmanlı Devleti'ne katıldı.22
Ancak Osmanlı Devleti için şimdi de müttefikleri tehlikeli olmaya başlamıştı. Rusya'ya boğazlarda sağlanan üstünlük Hindistan yolunun güvenliği açısından en çok ingiltere'yi ilgilendiriyordu ve İngiltere bu tarihten sonra boğazların kapalılığı ilkesine bağlanarak bu durumu uluslararası bir yükümlülük haline getirmeye çalışmıştı. Böylece Osmanlı Devleti'nin başına tüm yüzyıl sürmek üzere bir de boğazlar sorunu çıkmış oluyordu. Oysa bu zamana kadar boğazlar konusunda uluslararası bir antlaşma imzalanmadığı gibi burası tamamıyla Osmanlı Devleti'nin tasarrufuna bırakılmıştı. 23
İngiltere'nin Mısır'a yerleşmek istemesi, Rusya'nın Yunan adalarında ve Mora'da hristiyan tabayı kışkırtması ve boğazlardan geçiş haklarını kalıcı bir statüye sokmak istemesi Osmanlı Devleti'nin biran önce Fransa ile Mısır'ın işgalinden sonra bozulan durumu düzeltmesini gerekli kılmaktaydı. 25 Temmuz 1802'de yapılan Paris antlaşmasıyla Mısır işgalinden doğan Osmanlı-Fransız düşmanlığı sona ermiş oluyordu.24
Fransızlar ile savaşmak üzere Mısır'a gönderilen askerler arasında Kavalalı Mehmet Ali Paşa'da bulunuyordu. M. Ali Paşa buradaki karışıklıklardan
yararlanarak, kısa zamanda Mısır'daki siyasi otorite boşluğunu adım adım doldurarak sonunda kendisini Mısır'a vali olarak tayin ettirmeye muvaffak olmuştu. (1805) M. Ali Paşa'nın tarih sahnesine çıkması kapanan Mısır meselesinin ileride daha tehlikeli ve geniş boyutlarda patlak vermesine yol açacaktı.25
Osmanlı Devleti büyük tehlike olarak gördüğü Rusya'yı ancak Fransa'nın durdurabileceğini düşünüyordu. Fransa'nın Avrupa'da kendisine karşı kurulan ittifaklar karşısında kazandığı başarılar Osmanlı Devleti'nin dış politikasının yeniden Fransa tarafına dönmesine sebep oldu. İstanbul'daki Fransız elçisi Sebastiyani bu politika değişikliğinden faydalanarak Rus taraftarı olarak tanınmış bulunan Enak Beyi Mozuri ile Boğdan Beyi İpsilanti'yi yerinden azlettirerek Sutzu ile Kalimaki'yi tayin ettirdi. Aynı zamanda yine Fransa'nın isteği ile Boğazlar Rus gemilerine kapatıldı.26 Halbuki bu 1805'te yenilenmiş bulunan Osmanlı - Rus ittifakına aykırı idi.27
Ayrıca Osmanlı Devleti Fransa'nın isteği ile görevlerinden aldığı Enak ve Boğdan Beylerini de 7 yıl için tayin ettiğine dair Rusya'ya söz vermişti. Buna rağmen Rus yanlısı Enak ve Boğdan voyvodaları görevlerinden alındı ve yerlerine Fransa'nın istediği kişiler getirildi. Bu durum Rusya'ya bildirildi. Rus ve İngiliz elçileri bu durumdan hiç hoşnut olmadılar. Böyle bir zamanda Osmanlı Devleti'nin
Fransa'nın düşüncesine göre hareket etmesi Rusya'nın işine gelmiyordu. Rusya Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalamayacağını anlamıştı.28 Rusya Osmanlı Devleti'nin tutumunun mevcut ittifaka aykırı olduğunu bildirerek protesto etmişti. Rusya'nın protestosu üzerine Osmanlı Devleti Fransa'nın isteği ile azlettiği Rus yanlısı Enak ve Boğdan voyvo dalarını eski yerine getirmek zorunda kaldı. 29
Fakat Osmanlı Devleti'nin bu hareketi bile Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne savaş açmasını engelleyemedi. İngiliz gemileri de boğaza geldiler.30
Rusya 1806 ekiminde Enak Boğdan'ı işgal etti. İngiltere Rusya'yı destekledi.
Osmanlı Devleti bu iki devletle savaşı göze almak zorunda kaldı. 31 Bir İngiliz donanmasının boğazlan geçmesi İstanbul'da büyük bir paniğe yol açtı. Fakat İngilizler burada tutunamayarak geldikleri yoldan geri döndüler.
(2 Mart 1807) Başansızlıklannı Mısır'a çıkarrna yaparak telafiye çalıştılarsa da burada da muvaffak olamadılar ve M. Ali tarafından püskürtüldüler.
(14 Eylül 1807)32.
Napolyon Osmanlı - Rus savaşından memnundu çünkü Rusya Türk cephesine büyük kuvvetler yığmak zorunda kalmıştı. Rus ve Fransız ordulannın Fridland'da yaptıklan savaşı Fransa kazandı. (1807) Napolyon ve Çar Tilsit muahedesini imzaladılar. Arkasından Napolyon Tilsit ile başlayan Rus dostluğunu Erfurt görüşmesi ile kuvvetlendirmek istedi. (12 Ekim 1808) Osmanlı Devleti
bu görüşmeleri ve Napolyon'un Osmanlı topraklan üzerinde yaptığı vaadleri öğrenince artık Fransız ittifakında kalmanın hiçbir fayda sağlamayacağını anladı. Neticede 1809'da İngilizlerle anlaşarak Rusya ile harbin devamına karar verild.33"
Osmanlı Devleti Rusya ile çok güç şartlar altında savaşıyordu. Bütün iç ve dış olaylar aleyhine gelişiyordu. Nihayet Osmanlı Devleti Napolyon'un bütün kışkırtmalarına rağmen savaşa devam edemeyeceğini ve daha kötü durumlara düşeceğinden endişe ederek Ruslarla 1812'de Bükreş muahedesini imzalamak zorunda kaldı.34 Bu muahedeye göre Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti'nde kaldı. Osmanlı Devleti'nin uğradığı başlıca iki zarar ise şunlardı. Rusların Besarabya'yı ele geçirmesiyle müşterek bile olsa Kili boğazına el koyarak Tuna nehrine ayak basması, ikincisi de Sırbistan'a bir tür özerklik verilmesi ve onlann bağımsızlık sevdasına kapılmış olmalarıydı.35
Nizam-ı Cedit'in Kaldırılması 1805 ve 1806 yılları 3. Selim devrinin dönüm noktası oldu. Nizam-ı Cedit'in Rumeli'de tatbik edilmek istenmesi sırasında
Nizam-ı Cedit'e muhalif olan kesimlerin meydana getirdikleri direniş, 3. Selim'in buna boyun eğmesi, Nizam-ı Cedit'in burada kaydettiği başarısızlık, Fransız siyasetine dönülmesi, Osmanlı Rus, İngiliz ittifakından vazgeçilmesi ve bu iki devletle harbe girişilmesi ve harpteki başarısızlık 3. Selim'in Nizam-ı Cedit kadrolarının icraatına duyulan hoşnutsuzluğu artırdı. Karşı bir hareketin hazırlanmasına yol açtı. İstanbul'da çıkan bir ayaklanma sonucu 3. Selim tahttan indirildi. (29 Mayıs 1807) ve bütün Nizam-ı Cedit uygulamaları iptal edildi. 4. Mustafa'nın kısa süren padişahlığından sonra (29 Mayıs 1807 - 28 Ağustos 1808) Ruscuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa reform yanlılarıyla İstanbul'a gelerek II. Mahmut'u tahta çıkarabilmişti. III. Selim öldürülmüş II. Mahmut ise zor kurtarılmıştı.
II. Mahmut'un tahta geçmesiyle Alemdar Mustafa Paşa da sadrazam olmuştu. (28 Temmuz - 16 Kasım 1808) Kısa süren sadrazamlığı esnasında önemli işlere el atıldı. 3. Selim'in yapmak istediği reformlara devam edildi. Ayanlık sorununa el atıldı. Ayanlarla Sened-i İttifak denilen bir belge imzalandı. Bu belge merkezi otoriteyi ve ayanların denetim altına alınmasını sağlamak için yapılmasına
rağmen Halil İnalcık'a göre yapılmak istenenin tam tersine adem-i merkezileşmeyi kurumsallaştırmış tı.36 Alemdar Sekban-ı Cedit adıyla Nizam-ı Cedit'e benzer bir ordu kurmayı denemişti. Yeniçeriler üzerinde yapmak istediği yenilikler yeniçerilerin tepkisini çekmiş ve 15 Kasım 1808 de bir yeniçeri ayaklanması neticesinde ölmüştü. II. Mahmut kardeşi 4. Mustafa'yı öldürtüp
tahtını sağlamlaştırmış ve idareyi ele almıştı. Merkeze sened-i ittifakı kabul ettiren ayanlık o güne kadar görülmemiş bir siyasal kudret gösterebilmiş, bu yüzden padişah yeniçeriler dahil, bütün merkez örgütlerinin bir numaralı hedefi haline gelmişti. Ayanlarla çeşitli yöntemlerle mücadele edildi. II. Mahmut'un yaptığı ülkenin siyasal bütünlüğünü doğrudan etkileyen büyük ayanların
belinini kırmaktı. Yoksa bundan sonra da ayanlık birçok bölgede sürüp gitti.37
2. Mahmut Devrinin en önemli olayları Sırp İsyanı (1804- 1817), Yunan İsyanı (1812 - 1829), Cezayir'in Fransa tarafından işgal edilmesi (1830) ve Mısır'daki Mehmet Ali Paşa İsyanı'dır.
Bu isyanların hepsinin bazı ortak. sebepleri vardı. Bunlar Avusturya, Rus, Fransız kışkırtmaları, Fransız ihtilalinden sonra yayılan eşitlik, özgürlük, milliyetçilik gibi ihtilal fikirleri, Osmanlı Devleti'nin zayıflayan merkezi otoritesi ve yöneticilerin haksız, keyfi uygulamaları idi. Sırp isyanı sonunda Osmanlı Devleti ilk defa Hristiyan reaya isyanı sonunda başeğmek zorunda kaldı. Sırbistan imtiyazlı bir prenslik haline geldi. Yunan isyanı ise Mora'da başladı ve Avrupa devletlerinin işe kanşmasıyla olay büyütüldü ve Osmanlı Devleti Mısır Valisi M. Ali Paşa'dan yardım isternek zorunda kaldı. M. Ali kurduğu düzenli ordusuyla bu isyanı bastırmak. üzereyken Rusya işe kanştı. Rusya'yı tatmin etmek mümkün olmuyordu.
İsyanın bastırlmak. üzere olduğunu farkeden İngiltere Rusya ile bir anlaşma yaptı. Daha sonra Fransa'nın da buna katılmasıyla (6 Temmuz 1827) Londra Protokolü imzalandı. Bu protokol bağımsız Yunanistan'ı öngörüyordu. Osmanlı Devleti bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Müttefikler Navarin'deki Osmanlı - Mısır donanmasını yaktılar. Osmanlı devleti ortada bir harp yokken
donanması nın yakılmasını protesto etti. Rusya buna savaş açarak cevap verdi. Bu sırada yeniçeri ocağı henüz lağvedilmiş, donanma Navarin'de yakılmış yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunun eğitimi henüz tamamlanmamıştı. Osmanlı Devleti'nin başarılı bir direniş yapma imkanı yoktu.38 Bu savaşta Rusya hem doğudan hem batıdan Osmanlı Devleti'ne saldırdı. Batıda Edirne'ye kadar geldi. Karadeniz Kıyısından da ilerleyerek Anapa ve Ahıska'yı aldılar ve bölgedeki Ermeni halkının yardumnı görerek Doğu Anadolu'ya girip Kars'ı ele geçirdiler. Ermeni sorunu denilen olayın başlangıcı budur. (Temmuz 1828).39 Osmanlı Devleti bu savaşın sonucunda imzaladığı Edirne anlaşmasıyla Londra protokolünü yani bağımsız Yunanistan'ın kurulmasını kabul etmek zorunda kalıyordu.40
I829'da Mora'yı 1830'da Cezayir'i kaybetmiş olan Osmanlı Devleti 1832 de de Sisam ve Kiklat adalarının Yunanistan yönetiminde özerk bir prenslik olmasını kabullenmek zorunda kalmıştı.41
Henüz bunların sıkıntısını üzerinden atamayan Osmanlı Devleti şimdi de M. Ali Paşa'nın isyanıyla uğraşmak zorunda kalmıştı.42
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder