Polonya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Polonya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Şubat 2017 Pazartesi

ENERJİ İHTİYACININ KARŞILANMASINDA YENİ YÖNTEM OLARAK KAYA GAZININ İNCELENMESİ



ENERJİ İHTİYACININ KARŞILANMASINDA YENİ YÖNTEM OLARAK KAYA GAZININ İNCELENMESİ 


   DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ 
Muzaffer ÇALIŞKAN*1 
*Bartın Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme alanı öğretmeni, 74100 / BARTIN, greeneyes1674@hotmail.com, 05333628443 

Özet 

İnsanoğlu sanayi devrimini gerçeklestirdikten sonra ki dönemlerde enerjiye daha çok ihtiyaç duymustur. Bu enerji ihtiyacını petrolün bulunması ile karsılamıs, daha sonra ki yıllarda bu kervana doğalgazı da ortak ederek sanayi çarklarını döndürmüstür. 20.Yüzyılda dünya nüfusu hızla arttığından, daha fazla enerji ihtiyacı doğmustur. Dnsanoğlu yeni kaynak arayıslarına girmis ve bulunan kaynaklar, özellikle 21. yy da insanlığın ihtiyacını karsılayacak seviyede değildir. Öte yandan fosil yakıt rezervlerinin de azalması sonucu içinde bulunduğumuz yüzyılın sonlarına doğru dünyada bir enerji krizine isaret edilmektedir. Bu çalısmada, dünya enerji ihtiyacı, kaya gazının elde edilmesi, Dünya da ve ülkemizde ki kaya gazı rezervlerini, çıkarma esnasında olusacak olumsuz yönleri, gazın stratejik önemi hakkında bilgeler vermeyi amaçladım. 
Anahtar Kelimeler: Kaya gazı, stratejik önem, enerji krizi, birincil enerji, konveksiyonel olmayan enerji 

1.Giriş 

18. yüzyılda sanayi devriminin baslamasıyla enerjinin tahtına oturan kömür, 19. yüzyılın sonlarında yerini petrole bırakmıştır. Sanayi devrimi sürecinde enerjinin ekonomik önemi anlaşılmış ve 20. yüzyılda bunun yanında stratejik önemi de ortaya çıkmıstır. 20. yüzyılın sonlarında ise kullanım kolaylığı ve çevre dostu olması nedeniyle doğal gaz Petrolün tahtına yerleşmiştir. Ancak doğal gaz, kullanıcı ülkeleri büyük bir bağımlılığa ittiğinden bütün dünyada sorunlar yasanır olmustur. Önemli bir ekonomik ve siyasal güç haline gelen doğal gaz nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de enerji temininde yeni kaynak arayıslarına baslanmıştır. Potansiyel bakımından yerli kaynakların basında yer alan kömürde 
2005 yılında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından baslatılan çalısmalar ile önemli rezerv artısları sağlanmıştır. Bu çalışmalar devam ederken derinlerde bulunan ve isletme güçlükleri söz konusu olan kömür yatakları için “kömürlerin gazlaştırılması” projeleri tartısılır olmustur. 

2.Dünyanın Enerji İhtiyacı 

Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency -IEA) tarafından yayımlanan istatistiklere göre toplam birincil enerji kaynakları arasında doğalgazın payı 1973 yılındaki %16 seviyesinden, 2010 yılında %21’e yükselmis olup, 2035 yılında %23’e ulasması beklenmektedir. 1973-2035 arasında toplam birincil enerji tüketiminin yaklasık 2,8 kat artmıs olacağı hesaba katıldığında, birincil enerji kaynağı olarak doğalgaz kullanımındaki artısın boyutu daha iyi anlasılmaktadır. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, 1973’te 977 milyon TEP 
olan doğalgaz tüketimi, 2010 yılında 2,7 milyar TEP’e yükselmis olup 2035’te de 4,1 milyar TEP’e ulasması beklenmektedir (Tablo 1). 2010-2035 arasında toplam enerji talebinin birincil enerji kaynaklarına göre dağılımının olası seyri incelendiğinde ise, yenilenebilir kaynaklarla birlikte doğalgazın hızlı bir artıs kaydedeceği; diğer önemli fosil yakıtlar olan kömür ve petrol kullanımındaki artısın ise görece daha sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir. Bu paralelde, önümüzdeki 20 yıllık dönemde doğalgaz, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerjinin içindeki toplam payını artırması; kömür ve petrolün payının ise düsmesi beklenmektedir. 


Tablo 1. Dünya Birincil Enerji Kaynağı Talebinin Dağılımı 

(*)2 TEP / Ton Esdeğer Petrol (TOE / Tonne of Oil Equivalent): 1 ton ham petrolün içerdiği enerji miktarı olup farklı türde enerji kaynaklarının mukayesesini kolaylastırması amacıyla enerji istatistiklerinde ve hesaplamalarda kullanılan bir birimdir. Kaynak: IEA – World Energy Outlook 2012 

3. (Shale gas) Seyl Gazı 

Doğal gaz olarak bildiğimiz ve tanıdığımız metan gazı kömür, petrol ve doğal gazın ana bilesenidir. Kömür, petrol, doğal gaz gibi kaynaklar konvansiyonel enerji kaynakları olarak anılmaktadırlar. Son yıllarda ülkemizde kömür ve bitümlü seyl (oil shale) gibi isimlerle anılan yerli enerji kaynağı fosil yakıt arayısları sırasında seyl gazı (shale gas) gündeme gelmistir. Konvansiyonel olmayan enerji kaynakları sınıflamasında yer alan ve ülkemizde kaya gazı olarak da anılan seyl gazı, adını içinde bulunduğu kayaç türünden almaktadır. Kaya 
gazı, seyl (shale) adı verilen, kil ile kuvars ve kalsit minerallerinden olusan tortul kayacın küçük gözeneklerinde bulunan gazdır. Konvansiyonel olmayan enerji kaynakları içinde seyl gazı (shale gas) ile birlikte sıkı kumtası ve kömür kökenli gaz (coalbed methane) da yer almaktadır. Bütün dünyada petrol ve doğal gazdan kaynaklanan sıkıntılar, petrol ve doğal gaz olusturmus kayaların bünyesindeki gazın üretilebilirliğini gündeme getirmistir. Ancak bütün seyller, seyl gazı (kaya gazı) içermez. Bu kayaların belirli oranda organik madde içermesi ve yeterli olgunluğa ulasmıs olması gerekir. Petrol ve doğal gaz, olustuğu ana kayayı terk ederek farklı kayaçlar içerisine yerlesir. Ancak bu göç sırasında olusan petrol veya doğal gazın bir bölümü ana kayada kalır. Sözü edilen seyl gazı (kaya gazı) olustuğu ana kayayıterk etmeyen ve olustuğu kayacın gözeneklerinde kalan petrolden elde edilen gazdır. 20. yüzyılın 
ortalarından bu yana bilinen kaya gazının alternatif bir enerji kaynağı olarak gündeme gelmesinin ana nedeni, konvansiyonel doğal gazın stratejik öneminden dolayı dünyada yarattığı krizler yanında günümüzde seyl gazı elde edilmesinin geçmise göre daha ekonomik düzeyde yapılabilir olmasıdır. Ana kaya doğal haliyle geçirgen olmadığından gaz üretimine elverisli değildir. Bu kayacın öncelikle hapsettiği gazı serbest bırakacak duruma getirilmesi gerekmektedir. 

3.1. Dünyada (Shale) Seyl Gazı 

Seyl gazı (shale gas) kaynaklarının varlığı uzun yıllar öncesinden bilinmesine rağmen endüstriyel olarak düsünülmesi konvansiyonel doğal gaz sahalarındaki üretim düsüsleri ile petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki yükselise bağlı olarak gelismistir. Bunların yanında özellikle son yıllarda petrol ve doğal gazın stratejik öneminin artması da rol oynamıstır. İlk seyl gazı üretimi, Amerika Birlesik Devletleri, New York eyaletinde 1821 yılında gerçeklestirilmis ve 1970 yılında endüstriyel ölçekte üretim sağlanmıstır. Konvansiyonel kaynakların maliyetleri nin göreceli olarak uygun olması nedeniyle seyl gazı üretimine devam edilmemis, ancak 2000’li yıllardan sonra ekonomik olması ve enerji ihtiyacı nedeniyle seyl gazı üretimi gerçeklesmistir. 2010 yılı sonu itibaren dünyada açılan toplam 15.467 kuyunun sadece on binde besi Kuzey Amerika dısında kazılmıstır. Bu olgu, seyl gazı üretim teknolojisinin Amerika kıtası dısında ne kadar yeni bir teknoloji olduğunu göstermektedir. Bu faaliyetler sonucunda, 2010 yılında Amerika Birlesik Devletleri’nde doğal gaz fiyatları % 35 
oranında düsmüs ve ülke doğal gaz ihraç edebilecek konuma ulasmıstır. 2009 yılı itibariyle, Kuzey Amerika kıtasında yedi bölgede, 146 trilyon m3 yerinde, üretilebilir düzeyde ise 20 trilyon m3 seyl gazı (shale gas) ve sıkı kumtası rezervi tespit edilmistir. ABD’de en yoğun çalısılan Teksas eyaletindeki Barnet seyllerinde 2010 yılı üretimi 51 milyar m3 olarak gerçeklesmistir Amerika’da 1996 yılında 8,5 milyar m3 seyl gazı üretimi yapılırken, bu miktar 2006 yılında 31 milyar m3 olarak gerçeklesmistir. Diğer bir deyimle 2006 yılında 
Amerika’nın toplam doğal gaz üretiminin %5,9 u seyl gazından sağlanmıstır. Yapılan kestirimler 2020 yılında Amerika’nın toplam doğal gaz üretiminin yarısının seyl gazından sağlanacağını göstermektedir. Konvansiyonel olmayan kaynakların belirlenmesine, dik arama kuyularında elde edilen verilerin değerlendirilmesi ile baslanmaktadır. Uzun soluklu bir çalısma dönemi sonunda gaz potansiyeline sahip olduğu belirlenen seviyelerde yatay sondajlar yapılmaktadır. Bu seviyelerde yüksek basınçlı % 99 oranında kum ve su karısımı kullanılarak dikey çatlaklar olusturulmakta ve petrol ve doğal gazın kuyuya akısı sağlanmaktadır. Potansiyeli belirlenen alanlarda tek bir noktadan 20-30 adet yatay kuyu açmak mümkün olabilmektedir. Konvansiyonel olmayan kaynakların aranması, üretime geçmesi ve ekonomiye kazandırılması sürecinde büyük ölçüde istihdam da sağlanmaktadır. 

Örneğin ABD’de Teksas eyaletinde bu amaçla yapılan çalısmalarda yaklasık 12.000 kisiye is imkânı sağlanmıstır. 

Günümüzde Avrupa’da herhangi bir ülkede seyl gazı üretimi yoktur. 

Norveç sirketi Stat oil, Amerika’da Marcellus Formasyonunda seyl gazı üretimi amacıyla ortaklık kurmus ve burada kazanacağı deneyimi Avrupa’da seyl gazı üretiminde kullanacağını belirtmistir. Benzer yaklasım ile Gazprom da girisimlerde bulunmustur. Exxon Mobil, Almanya’nın Asağı Saksonya bölgesinde 750.000 hektar genisliğinde bir bölgede 2009 yılında seyl gazı üretimi amacıyla çalısmalara baslamıstır. Yine Exxon Mobil Macaristan’da seyl gazı üretimi amacıyla 2009 yılında 5 kuyu tamamlamıstır. Cocono Phillips firması 
Polonya’da seyl gazı üretimine yönelik önemli çalısmaların tamamlandığını ve üretime geçileceğini belirtmistir. Shell Oil de Dsveç’te seyl gazı çalısmalarının yapılacağını bildirmistir. Dünyada genis alanlarda seyl gazı potansiyelinin varlığı tahmin edilmektedir. Henüz ABD dısında seyl gazı arama ve üretim faaliyetlerine yeni, yeni baslandığından gerçek potansiyel eski çalısmalara dayanan tahminlerin ötesine geçememektedir. Ancak; Rusya, Çin, Avustralya, Endonezya, Afrika, Orta Doğu, Güney Amerika, Ukrayna, Polonya, Hindistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye gibi ülkelerin önemli seyl gazı potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir. 


3.2.Türkiye’de Seyl Gazı 

Ülkemizde seyl gazı potansiyeline sahip alanların basında Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Trakya Bölgesi yer almaktadır (Resim 1). Her iki bölgede tahmin edilen yerinde seyl ve sıkı kumtaslarında yer alan gaz rezervi 13 trilyon m3 tür. Bu rezervin üretilebilir miktarının ise, ABD’deki kurtarım oranları dikkate alınarak bir hesaplama yapıldığında 1.8 trilyon m3 civarında olduğu tahmin edilmektedir 


HARİTA;
Resim -1 Türkiye’nin önemli seyl gazı potansiyel alanları. Kaynak (EIA: International Energy Agency ) 

Ülkemizde 2011 yılı doğal gaz tüketiminin 43.8 milyar m3 olduğu düsünülürse bu rezervin bugünkü tüketim miktarı ile ülkemizin 40 yıllık ihtiyacını karsılayacak düzeyde olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunların dısında Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, Toroslar ve Tuz Gölü civarı potansiyel alanlar olarak gösterilmektedir (TPJD)* 
*( TPJD: Türkiye petrol jeologları derneği) 

4. Kaya Gazının Elde Edilme Yöntemleri 
Kaya gazı çıkartmak için kullanılan yöntemler ve teknolojiler, sirketlerin uygun sekilde çalısmaları ve bu alanda deneyimin artmasıyla sürekli değismektedir. Ancak genel hatlarıyla bir kaya gazı çıkartma operasyonunun baslıca asamaları asağıda belirtilmistir. 


A-Jeolojik ve sismik arastırmalar: 
Sismik arastırma metotları kullanılarak yeraltı jeolojik olusumların üç boyutlu haritalarının çıkartılması. Uygun seyl gazı rezervlerinin derinlik ve kalınlık bilgilerinin derlenerek, azami verim elde edilebilmesi için gerekli kuyu sayılarının ve bunların lokasyonlarının belirlenmesi. 

B-Platform insası: 
Belirlenen lokasyonlarda kuyu açma donanımlarının kurulması. 

C-Dikey sondaj: 
Gaz ve petrol çıkartılacak kaya tabakasının derinliğine inene kadar dikey sondaj yapılması ve güvenlik amacıyla kuyuya çelik ve beton kaplamalar yapılması. 

D-Yatay sondaj: 
Seyl tabakası içinde, kaya formasyonuyla temas alanının artırılması amacıyla 2–3 kilometreye kadar yatay sondaj yapılması. 

E-Perforasyon: 
Yatay sondaj kuyusunun beton kaplamasında belirli aralıklarla küçük patlayıcılar kullanılarak delikler açılması. 

F-Çatlatma: 
Akıskanlığı özel formüllerle ayarlanmıs su/kum karısımının perfore edilen kuyudan kayanın içine basınçla pompalanması yöntemiyle kayada hidrokarbonların sızabileceği çatlaklar olusturulması. 

G-Atıkların yönetimi: 
Çatlatmak için kullanılan sıvının yeryüzüne dönen kısmının sonradan yeniden kullanılmak üzere biriktirilmesi veya arıtılarak kanalizasyona verilmesi. 

H-Üretim: 

Kuyu açma ekipmanlarının sökülerek yerine çıkan hidrokarbonların toplanması ve nakliyesi için gerekli donanımın kurulması 

Kaya gazı üretim maliyetleri sermaye, isletme, nakliye maliyetleri ile vergi ve imtiyaz paylarından olusmakta olup ülkeye, coğrafyaya ve operasyonun büyüklüğüne göre çesitlilik göstermektedir. Sermaye maliyetleri temelde arama ve gelistirme maliyetlerini içermekte ve büyük bölümü kuyuların insasına iliskin olmaktadır. İsletme maliyetleri üretim faaliyetinin kendisinden kaynaklanan değisken maliyetlerdir. Nakliye maliyetleri ise daha çok gazın satılacağı pazarlara uzaklıkla ilgilidir. 

Vergi ve imtiyaz payları ülke ve bölgelere göre değisiklik göstermektedir. Genelde altyapının daha zayıf ve coğrafi kosulların daha zorlu olduğu, dolayısıyla maliyetlerin yükseldiği ülkeler, daha serbest bir vergi ve imtiyaz rejimi uygulayarak yatırımcıları çekmeye çalısmaktadır. Seyl gazı kuyularından elde edilmesi beklenen toplam gazın yaklasık %25’i üretimin ilk yılı içinde, %50’si de ilk 4 yılda çıkartılmaktadır. Bu durum maliyet-getiri hesaplamalarında iskonto oranlarından çok kuyunun insa maliyeti ile elde edilecek toplam gaz 
miktarından sağlanacak getiriyi öne çıkarmaktadır. Üretim gerçeklestirilmesi düsünülen bölgeye özgü maliyet bilesenleri ve çıkartılabilecek gaz miktarı birlikte değerlendirildiğinde, operasyonun reel bir getiri sağlaması için piyasada doğalgazın fiyatının ne olması gerektiğine iliskin bir basa bas noktası belirtilmis tir. Seyl tabakasının derinliğine, yatay sondaj uzunluğuna ve diğer faktörlere göre değismekle birlikte, ABD’de bir kaya gazı kuyusunun maliyeti 4-10 milyon USD arasında değismektedir. Kuyu basına elde edilebilen doğalgaz miktarı ise 8 ila 300 milyon m3 arasında olabilmekle birlikte orta derinlikteki kuyularda ortalama 30 milyon m3 civarındadır. Yaklasık bir hesaplamayla 5 milyon USD’ ye mal olan ve 30 milyon m3 gaz elde edilebilecek bir kuyunun ekonomik olarak anlamlı olması için piyasada doğalgaz fiyatının 5 USD/M Btu’nun üzerinde olması gerekmektedir. 

5. Riskler ve çevresel faktörler 

Kaya gazı üretiminde yatırımcılar açısından temel riskleri rezerv hesaplamalarında yapılabilen hatalar ve buna bağlı olarak üretimin beklenen seviyelere ulasmaması olusturmaktadır. Hidrokarbon içeren seyl biçim lenimlerinin eldeki teknolojilerin kullanımıyla ne kadar süreyle ne kadar gaz elde edilebileceğine iliskin hesaplamalar, halen ciddi hata payları içerebilmektedir. Bu nedenle rezerv büyüklükleri yıllar içinde asağı veya yukarı yönde güncellenebilmektedir. Sismik ölçüm ve arastırma teknolojilerinin sürekli gelismesi, ayrıca üretim amaçlı kuyuların sayısının artmasıyla birlikte jeolojik verilerin doğruluğunun zaman içinde artması beklenmektedir. Açılan kuyulardan ne kadar süreyle gaz elde edilebileceğine iliskin varsayımlar da halen üretimini sürdüren çok sayıda kuyudan derlenen istatistik ve teknik verilerin artısıyla birlikte daha az hata payıyla yapılabilecektir. Öte yandan üretim gerçeklestiren firmalar da kullandıkları sondaj ve hidrolik çatlatma tekniklerini sürekli olarak gelistirmeye çalısmakta olup bu durum da kuyu basına verimliliğin artmasına ve maliyetlerin 
kontrol edilmesine katkıda bulunmaktadır. Çevresel tahribat ihtimali ile ilgili kaya gazı endüstrisine yöneltilen baslıca elestiriler ise su sekildedir: 

* Hidrolik çatlatmada kullanılan sıvı, yeraltı su kaynaklarını kirletebilecek tehlikeli kimyasal maddeler içermektedir. 
* Kuyuların çelik ve beton kaplamalarının düzgün yapılmaması, yeraltı suyuna gaz karısmasına neden olmaktadır. 
* Gazın yeryüzüne çıkartılması esnasında yasanabilecek doğalgaz kaçakları, karbondioksitten çok daha fazla sera gazı etkisi içeren metanın atmosfere salınmasına neden olmaktadır. 
* Hidrolik çatlatma sonrasında yüzeye dönen atık sular, tuz ve radyoaktif maddelerle kirlenmis durumda olup yer üstü su kaynakları ve doğal yasam için zararlı olabilecektir. 
* Kullanılan yüksek miktarda su, kıt su kaynaklarını da tüketmektedir. 

Hidrolik çatlatmada kullanılan sıvılarla ilgili elestiriler ise 2000’li yılların basında kaya gazı üreticilerinin kendi teknolojilerini ticari açıdan korumak amacıyla sıvı formülünü açıklamaktan kaçınması nedeniyle yoğunlasmıstır. Kamusal otoritelerin baskısı ve düzenlemeler sonucu bu durum ortadan kaldırılmıs olup üreticiler, kullanılan kimyasal maddeler konusunda daha seffaf davranmaya baslamıstır. Günümüzde hidrolik çatlatma için kullanılan sıvı yaklasık %94 su, %5 kum ve %1’e yakın oranlarda sürtünme azaltıcı, anti mikrobiyal ile artık birikmesini önleyici kimyasallar içermektedir. Kullanılan kimyasallar polikrilamid, bromin, metanol, naftalin, hidroklorik asit, etilen glikol, bütanol vb. maddeler 
olup bu kimyasallar seyreltilmis halde olduklarından içme sularına karısmaları halinde bile zararsız olacağı ifade edilmektedir. Öte yandan, hidrolik çatlatma sıvılarının doğrudan çatlaklar yoluyla yeraltı su kaynaklarına karısma ihtimali çok düsüktür. 

Zira yeraltı su tablaları yerin en fazla 300 metre derininde bulunmakta olup hidrolik çatlatma yapılan seyl olusumları yerin en az 2.500 metre altında gerçeklestirilmektedir. 
Yatay sondaj boyunca olusan çatlaklar yukarı doğru dikey olarak en fazla 200 metre uzanmakta olup en sığ derinlikteki hidrolik çatlatma operasyonlarında bile yeraltı su kaynakları ile çatlakların en üst noktası arasında 1-2 kilometre kalınlığında geçirimsiz kaya tabakaları bulunmaktadır. 

Çatlatma sıvılarının su kaynaklarına karısması ancak hatalı kazılan veya kaplaması düzgün yapılmayan kuyularda meydana gelen kazalar sonucu mümkündür. Aynı sekilde yeryüzüne çıkartılan gazın belli oranlarda atmosfere sızması da kuyuların ve ekipmanların iyi tasarlanmaması halinde veya yanlıs teknik uygulamalar sonucunda mümkündür. Doğası gereği üretici firmaların da çıkarına olmayan bu gibi tehlikelerin önüne geçmek için düzenleyici otoritelerin ve endüstrinin birlikte hareket etmesi ve tüm teknik yönergelere hassas iyetle uyulduğunun çok iyi denetlenmesi gerekmektedir. Her ne kadar hatalar ihtimal dâhilinde olsa da bugüne kadar birçok eyalette çok sayıda testin gerçek lestirildiği ABD’de yeraltı su kaynaklarının kaya gazı çıkartma faaliyetlerine bağlı olarak kirlendiğine iliskin bir bulgu ortaya konmamıstır. Benzer sekilde kuyulardan yeraltı sularına doğalgaz karısması da düzgün yapılan uygulamalarda çok düsük bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Simdiye kadar yeraltı sularına gaz karıstığı iddiasıyla incelenen birçok olayda, sularda bulunan gazın, su kaynaklarının içinden geçtiği kömür yataklarına bağlı biyojenik gaz olduğu ve kaya gazı faaliyetleriyle ilgisi bulunmadığı ortaya çıkmıs olup yalnızca Pennsylvania’da hatalı bir kuyuda meydana gelen bir kazadan dolayı içme sularına doğalgaz karıstığı belirlenmistir. 

ABD’de yılda 15 binin üzerinde kuyu açıldığı ve aktif halde on binlerce kuyu bulunduğu hesaba katıldığında bu tip risklerin oldukça düsük olduğu değerlendirilmektedir. Hidrolik çatlatma amacıyla kuyulara pompalanan suyun yaklasık üçte biri yeryüzüne geri dönmektedir. Bu suyun sızmalara karsı güçlendirilmis havuzlarda toplanması gerekmektedir. Havuzlarda biriktirilen su, ya yeniden çatlatma sıvısı olarak kullanılmakta, ya da arıtılarak kanalizasyona verilmektedir. Hidrolik çatlatma suyuna iliskin arıtma faaliyeti baska herhangi bir endüstriyel faaliyet sonucu ortaya çıkan atık su arıtma süreçlerinden farklı olmayıp, sonucunda ortaya çıkan arıtılmıs atık suyun doğaya zararlı olmadığı ifade edilmektedir. Kaya gazı üretiminde kuyu basına 4 bin ila 18 bin m3 su kullanılmaktadır. Kaya gazı üretim faaliyetleri için büyük miktarlarda su kullanımının gerekli olduğu kuskusuz olmakla birlikte, kentsel kullanım dâhil olmak üzere diğer endüstrilerdeki su kullanımı ile kıyaslandığında, doğalgaz üretiminin tek basına su kaynaklarının asırı tüketilmesine neden olabilecek bir faaliyet ölçeği yaratmadığı 
ortaya çıkmaktadır. 

6. Sonuçların Tartısılması 

1-Enerji baslığı, tüm ülkeler açısından ekonomik ve siyasi boyutlarıyla hayati önemdedir. İster genis kaynaklara sahip olsun, ister enerjide dısa bağımlı olsun; basta fosil yakıtlar olmak üzere enerji üretimi ve ticaretinde zincirin neresinde yer aldıkları, ülkelerin ekonomilerini ve siyasetlerini doğrudan etkileyebilmekte dir. Bu nedenle enerji kaynaklarına düsük maliyetle, kesintisiz ve yeterli erisim olarak tanımlanabilecek enerji güvenliğinin sağlanması, her ülke için bir zorunluluk olarak değerlendirilmektedir. 

2-Küresel ısınmayla mücadele ve sürdürülebilirlik bağlamında yenilenebilir enerji kaynaklarının giderek daha fazla gündeme gelmesine rağmen halen küresel enerji talebinin büyük bölümü fosil yakıtlarla karsılanmaktadır. Gelecek yıllarda paylarının azalması beklenmekte birlikte, 2035 itibarıyla toplam enerji ihtiyacının %75’inin hidrokarbonlardan karsılanacağı tahmin edilmektedir. Petrol, kömür ve geleneksel doğalgaz kaynaklarının ülkelere dağılımı, bu kaynaklardan gerçeklestirilen üretim ve enerji kaynaklarının ticareti, aynı zamanda jeopolitik bir denklemi tanımlamaktadır. Bu çerçevede kaya gazıyla ilgili gelismeler, enerji kaynaklarının dağılımı, üretimi ve ticaretinde önemli değisikliklere neden 
olma potansiyeli dolayısıyla söz konusu jeopolitik denklemde de değisiklikleri gündeme getirebilecektir. 

3-Geçtiğimiz on yılda ABD’de yaygın bir sekilde üretilmeye baslanan kaya gazı, benzer jeolojik özelliklere ve kaya gazı rezervlerine sahip olan diğer bölgelerde de alternatif bir doğalgaz kaynağı olarak tartısılmaya baslanmıstır. Özellikle mevcut durumda enerjide net ithalatçı konumunda olan ülkeler açısından bu rezervlerin değerlendirilmesi önemli avantajlar sağlayabilecektir. Kaya gazı üretiminin küresel ölçekte artması, doğalgaz ticaretinin de farklılasmasına neden olabilecektir. 

4-Enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü doğalgazdan karsılayan ve doğalgazın tamamına yakınını ithal eden Türkiye için de, sahip olduğu kaya gazı rezervleri nin değerlendirilmesi önem tasımaktadır. Mevcut en güncel incelemeye göre Türkiye’nin çıkarılabilir kaya gazı rezervleri yaklasık 424 milyar m3 olup, bu rakam ülkemizin yaklasık 10 yıllık doğalgaz ihtiyacına karsılık gelmektedir. Öte yandan yeni sismik çalısmalarla elde edilecek verilerle birlikte Türkiye’nin rezervlerinin de artabileceği ifade edilmektedir. Henüz baslangıç asamasında olmakla birlikte Türkiye’de kaya gazı üretimi için çalısmalar baslamıs durumdadır. TPAO ile anlasma yapan firmaların yanı sıra TPAO’nun da kendi sahalarında üretim için çalısma yürüttüğü belirtilmektedir. 

5-Gerek dünya doğalgaz piyasasında yasanması muhtemel değisim, gerekse Türkiye’deki potansiyelin hayata geçirilme süreci çerçevesinde kaya gazı üretimi ile ilgili gelismelerin önümüzdeki dönemde ülkemizin enerji gündeminin ilk sıralarında yer alması beklenmektedir. Yatırımların yaygınlasması ve artan miktarlarda üretime baslanabilmesi durumunda kaya gazı kaynaklarının, enerji güvenliğinin sağlanması açısından Türkiye’nin elini güçlendireceği değerlendirilmektedir. 

6-Gaz içeren seyl tabakalarında hidrolik çatlatma yöntemiyle olusturulan çatlaklardan sağlanan gaz miktarında her bir kuyudan 20-30 yıl üretim yapılabilecek teknolojiye 
ulasılmıstır. 

7-Seyl gazı üretiminde önemli birikime ve teknolojiye sahip olan Amerika’nın aynı zamanda büyük seyl gazı potansiyeline sahip olması dünyada enerji dengelerini etkilemistir. 

8-Amerika ve Kanada’nın seyl gazı üretimini artırması, konvansiyonel doğal gaz üretimi yaparak dünyada söz sahibi olan ülkelerin durumunu değistirecektir. 

9-Seyl gazı potansiyeli konusunda Amerika ve Kanada dısında yeterli bilgiler bulunmamaktadır ancak önümüzdeki bes yıl içinde tüm dünyada yeni rezervler 
belirleneceğinden küresel enerji denklemi değisecektir. 

10-Bugünkü potansiyelleri dikkate alındığında Polonya, Almanya, İsveç, Fransa, Çin ve Hindistan’da önemli rezervler beklenmektedir. 

11-Amerika’dan sonra Avrupa, Çin ve Hindistan’da da üretime geçilmesi ile doğal gaz arz kaynaklarında büyük artıs olacağı ve dolayısıyla doğal gaz fiyatlarının düseceği 
öngörülmektedir. 

12-Çin’in önemli seyl gazı potansiyeline sahip olması, ülkede doğal gaz kullanımının artması ile atmosfere salınan karbon emisyonlarının azalmasına neden olacaktır. 

13-Bu olgu dikkate alınarak Amerika ile Çin arasında bir mutabakat imzalanmıs ve Çin’e seyl gazı üretimi konusunda her türlü teknik desteğin verileceği taahhüdünde 
bulunulmustur. 

14-Günümüzde sahip oldukları zengin doğal gaz yatakları nedeniyle uluslar arası iliskilerde yasanan dayatmalar seçeneklerin artması ile azalacaktır. 


KAYNAKÇA ;

Tek yazarlı makaleler 
[1] Bahtiyar, D. (2013) “Is Shale Gas & Oil an Opportunity for Turkey and Investors”, Türkiye Uluslararası Seyl Gaz ve Petrol Konferansı, 20-21 Şubat 2013 
[2] Muzaffer, Ç. (2012) Yayımlanmamıs ders notları, Türkiye ve dünyada kaya gazının elde edilmesi ve diğer yakıtlarla ısıl değer olarak karsılastırılması 
[3] Muzaffer, Ç (2011 -2013) Uzak Asya, Orta doğunun yerini tutabilir mi? Enerji dengeleri konulu makale. 

İnternet siteleri 

[1] Enerji Enstitüsü, http://enerjienstitusu.com Arsiv dokümanı 
[1] International Energy Agency (2012),“Golden Rules for a Golden Age of Gas” 
[2] International Energy Agency (2012), “Key World Energy Statistics” 
[3] International Energy Agency (2012), “World Energy Outlook 2012” 


***

29 Haziran 2016 Çarşamba

Milliyetsiz Yurttaşlık, Anayasa ve Parçalanma

Milliyetsiz Yurttaşlık, Anayasa ve Parçalanma



Yazar: Ümit Özdağ

06 OCAK 2012  CUMA

Siyasal kimliğin belirlenmesinde tarihsel süreçte değişik coğrafya ve kültürlerde değişik unsurlar ön plana çıkmıştır. Roma İmparatorluğu'nda siyasal kimliği belirleyen Roma hukuku çerçevesinde yurttaş olmaktır. Bu hak başlangıçta sadece Roma kenti yurttaşlarına verilmiş, diğer İtalyan kentlerinde dahi esirgenmiştir. Zaman için önce İtalya'yı sonra diğer imparatorluk parçalarını kapsamıştır.
Ortaçağ'da dinin yönetici hanedan ile harmanlanması siyasal kimliği belirleyen husus olmuştur. Millet, hukuku, hanedan veya kurumsallaşmış din üst yapısının altındaalt yapı olarak varlığını sürdürmüştür. 18. Yüzyılın sonu 19. Yüzyılın başında itibaren devletlerin alt yapısını oluşturan milletler, kimliklerini devletin siyasal kimliğine de damga olarak basmaya devam etmişlerdir. Diğer bir ifade ile millet kimliği aynı zamanda siyasal kimlik olmuştur. Tabii ki bu süreç kolay olmamış, eski kimlikler direnmeye çalışmıştır. Ancak sonuç, milli kimliğin aynı zamanda siyasal kimliğe dönüşmesi olmuştur. Yurttaşlık hukuku da bir dine, bir hanedana veya bir devlete bağlı olmaktan, bir millete bağlı olmak çerçevesinde şekillenmiştir.
20. Yüzyılın başında milletten kopan ve millet üstü bir yurttaşlığı hedefleyen üç büyük girişim gerçekleşmiştir. Bu modele milliyetsiz yurttaşlık diyebiliriz. Bunlardan en büyüğü Sovyetler Birliği'nin kurulması ile çıkan Sovyet yurttaşlığıdır. SSCB'nin kurucu ideolojisi, sadece toplumu ve insanı izah etme değil, evreni de izah etme iddiasını taşıyan kapsamlı bir ideolojidir. Bu ideoloji, Sovyet devleti çerçevesinde sadece yurttaşlarına Sovyet yurttaşı kimliği vermekle kalmamış, kapitalizm üzerinde nihai zaferden sonra sınıfsız bir dünya ve komünist bir toplum amacı etrafında birleştirmeyi hedeflemiştir.
SSCB ile aynı tarihlerde, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun parçalanması sonucunda kurulan Yugoslavya Krallığı, değişik din, mezhep ve dildeki bir çok Balkan milletini, "Yugoslav" veya güney Slavlığı şeklinde özü itibarı ile ırki bir zeminde milletten bağımsız bir yurttaşlık kimliği etrafında örgütlemeyi hedeflemiştir. Keza, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra Çekler ve Slovakların kurduğu Çekoslavakya'da milletten arınmış bir siyasal kimlik oluşturmuştur. Milliyetten arındırılmış yurttaşlık modeli, bu üç devletin yok olması ile 1980-1990 arasındaki dönemde tamamen ortadan kalkmıştır. Anılan ülkelerin coğrafyalarında yaşayan milletler, yaşamaya devam ederken, Sovyet, Yugoslav ve Çekoslovak kimlikleri tarihte bir dipnot olarak kalmıştır.
Bu olağanüstü başarısız model, milliyetsiz yurttaşlık şimdide yeni Anayasa yapımı sürecinde Türkiye'ye önerilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı Türk milleti siyasi kimliğinden kaynaklanan bir yurttaşlıktır. Türk milletine mensubiyet ise hukuki anlamda bu ülkenin yurttaşı olmak demektir. Türk milletinin % 96'sının esas olarak bu durum ile ilgili bir sorunu yoktur. Yapılan Anketlerde % 85'in üzerinde bir çoğunluk kendisini "Türk" olarak tanımlamaktadır. Bütün bunlar, Türkiye'nin iddia edildiği gibi bir etnik mozaik değil, aksine bir granit parçası olduğunun sosyolojik olarak delilleridir.
Buna rağmen küçük bir çete/terör örgütü, Türkiye'yi, milliyetsiz yurttaşlık modeline sürüklemekte, zorlamaktadır. Yeni anayasanın yurttaşlığı Türk milleti kavramından koparması ve Kürtçe eğitime izin vermesi durumunda Türkiye millet ve toprak bütünlüğünü 20 sene bir arada tutamaz. Kimse aksini söyleyemez. İçinden geçtiğimiz süreçte bu konuda alınacak tavır ve atılacak adımlar, atanları, Allah, millet ve tarih önünde sorumlu bırakacaktır.

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/anayasal-duzen-hukuk-adalet-arastirmalari-merkezi/2012/01/06/6444/milliyetsiz-yurttaslik-anayasa-ve-parcalanma


10 Ocak 2016 Pazar

İnsan Hakları, Üsler ve Sırtlanlar..,



İnsan Hakları, Üsler ve Sırtlanlar..,



BIÇAK SIRTI 
EROL MANİSALI 

İnsan Hakları, Üsler ve Sırtlanlar..,

 ABD ve İngiltere; Hak, Hukuk, Birleşmiş Milletler kararı tanımıyoruz, Irak'ı işgal ediyoruz dediler ve işgal ettiler. 

Üstelik kendi halkına, kendi insanına da yalan söylediler, Sadece dünyayı kandırmadılar. İnanın , İngiltere içinde " Demokrasinin Beşiği " bilinir. 

İçerde Güvercin, Dışarıda " Canavar " bir yaratık gibi. 

İngiltere Avrupa Birliğı içinde, Üç büyük devletten bir tanesi. ingiltere (ve ABD) Irak'ı bir haydut edası içinde, tarihteki ünlü cani Kaptan Blake gibi işgal ederken Ispanya, Portekiz, italya, Danimarka, Belçika ve Polonya işgale destek veriyorlar. 

Avrupa Birliği'nin yansı " Haydutluk " yapıyor, hukuku ayaklar attına alıyor. İnsan haklarını ve insanlığı yıkıyor. Ve aynı Avrupa, Türkiye'ye " Kopenhag kriterieri, insan hakları "  diye dayatıyor. 

Bu işte bir Terslik, bir Gariplik yok mu? 

Üstelik 40 yıldır kapıda tuttuğu, benim deyişimle " Bekleme Odasında İğfal etmekte olduğu ", kandırdığı Türkiye'den 6. Paket, 7. Paket, 10. Paket neyse bunları istiyor. 

Kendisi bir Haçlı Seferi zihniyeti içinde Korsan Blake'ten farksız bir biçimde bir ülkeye 380 bin ton bomba yağdırıyor. 

Bu Haçlı Seferi'ne Avrupa Birliği'nin yarısı katılıyor, İngiltere de baş Aktör oluyor. Ve ardından, Utanmadan Kopenhag Kriterleri diyor. 

Üstelik bekleme odasında iğfal ettiği ve bir kuma gibi tek yanlı bağladığı; San Marino ve Andora kasaba devletlerinin durumuna soktuğu Türkiye'ye, Kopenhag kriterleri diyor. 

Kabahat kimde ? 

Avrupa, karşısında enayi bulursa kandıracaktır. Ancak, İçimizde birileri Avrupa'nın gerçeğini görmezlikten gelip " Kapitalizmin, Emperyalizmin ve Haçlı Seferi'nin " Truva Atı olur iseler bizim sorunumuz " İçimizde " demektir; 

Avrupa'nın tamamen tersi; 

- Avrupa'nın içerde sorunu yok, sorunları dışarda; içerde demokrasi, dışarda emperyalizm diyor ve sömürüyor; 

Türkiye de dahil olmak üzere... 

- Buna karşılık bizim sorunumuz içerde, içimizde  Batı kapitalizminin çıkarları ile kendi çıkariannı bütünleştiren dar bir çevrede. 
  BunlarTürk halkının değil emperyalizmin sözcüleri ve temsilcileri. 
  Hep yaşamadık mı, görmedik mi? 
  Bunlarbugünün İngiliz muhipleri, Emperyalizmin Hizmetkârları... 
   
  Ve Kıbrıs'taki Askerler... 

  - Irak işgal edilirken Kıbrıs'taki iki büyük Ingiliz (ve ABD) Üssü Askeriere, Bombalara, Füzelere, Roketlere yataklık ettiler; Ada'nın yüzde dokuzunu kapsayan bu üsler ağzına kadar dolu: Saldırı için, savunma değil. Saldırı, İşgal, Öldürme amaçlı kullanılan dev üslere diğerleri de eklendi. 

  - Kıbrıs'ta Yunanlılar iki büyük hava ve deniz üssüne Sahip, askerleri var, Modern Silahları var. 

  - Rumlar uzun yıllardan beri her yıl ortalama 400 milyon dolar harcayarak adayı Silahla Doldurmuşlar, en gelişmiş silahlar ile. 
Bütün bu üsler ve silahlar çevredeki Arap Ülkelerine, Iran'a ve " Türklere " yönelik. Ve halen kullanılmakta olan silahlar. 

  - Ada'da Türk Askeri de var. Onlar 20 Temmuz 1974' te Niçın çıkmışlardı? Türklere karşı soykırımı engellemek ve faşist lider Nikos Samson'un adayı Yunanistan'a ilhakını önlemek için. Yani savunma için çıkmışlar, İşgalcileri ve Katilleri durdurmak için oradalar. 
    Ada'da Ingiliz, Amerikan, Yunan ve Rum üsleri ve askerleri var. 
    Bunlar saldırgan olanlar, soykırım yapanlar; Emperyalizmin emrindeki güçler, aynen İstanbul'daki, İzmir'deki mütareke güçleri gibi. 

   Türk Askerleri ise savunma için çıkmışlar. 

   Avrupa ve ABD adayı ağzına kadar Asker, Silah, Bomba, Roket ve Füze ile dolduranlara ses çıkarmıyor, 

Türk Askerine git diyor. 

Daha doğrusu, Kurtla Kuzu Masalında olduğu gibi, " Suyumu kirletiyorsun " diyor aşağıdaki Kuzuya, Tepedeki Kurt Ve içimizdeki Birileri de " Kurt haklıdır " diyor. 
Bunlar saldırgan kurdun kaptığı avlardan kemik ve artık bekleyen Sırtlanlar... Leş Kargaları... 
www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali

http://www.cumhuriyetarsivi.com/katalog/192/yazar/131/2003/8/1.xhtml

..