22 Ocak 2017 Pazar

15 TEMMUZ: BEŞ DEVLET ÜÇ OYUN BİR DARBE BİR KIYAM


15 TEMMUZ: BEŞ DEVLET ÜÇ OYUN BİR DARBE BİR KIYAM





OKUNMAYA DEĞER GÜZEL BİR DEĞERLENDİRME..HER HABERİN ARKA PLANI NI DAİMA İYİ BAKMAK LAZIM..



Osman ARSLAN
İlk makalenin özetiyle başlayalım:
-Dünya’nın çok kutuplu olduğu bir yalandır; Osmanlı’nın beli büküldüğünden bu yana dünya tek kutupludur ve İngiltere tarafından yönetilmektedir. Karşı oluşumlar, derin İngiltere’ye karşı değil, onun planlarında verdiği konuma karşıdır.
-Yeni Dünya Düzeni’nde “küçülmesine hükmedilen” kaderine itiraz eden, üç ülke vardır: ABD, Almanya ve Türkiye. Bunlardan Türkiye ‘düşman’ algısı içindedir ve dışlanmış, tek başına bölünmesi şeklinde biçilen yeni konumu reddetmektedir.
-Aslında ‘terör örgütü’ kavramı bir yalan perdesidir, gerçekte bu örgütler ‘devletlerin asimetrik orduları’dır. Türkiye’de etkinliği bulunan PKK ve FETÖ başrol ABD’nin olmak üzere 50 yıllık plan ve çabaların eseridir. Son beş yılda Türkiye’de altı darbe girişimi yaşanmıştır.
RAYDAN ÇIKAN TÜRKİYE’Yİ TESLİM ALMAK İSTEDİLER
- 2015 Temmuz’unda bu terör örgütlerinin ülke içindeki etkinlikleri zirve yapmışken Türk devleti, pasif ve savunmacı duruşunu değiştirerek ani bir refleksle ‘barış, çözüm veya açılım dönemini’ kapatmış ‘terörle etkin mücadele’ dönemini başlatmıştır. Türk devletinden bir yıl içinde 50 yıllık planlarını boşa çıkartacak hamleler gelmiştir.
15 Temmuz 2016’da ‘raydan çıkan’ bu ülkeyi teslim alma girişiminde bulunulmuştur.
Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.
2015’TE NE OLDU DA TÜRKİYE AYAKLANDI?  
PKK siyasal hareket olarak zirve yapıp bölgeye de hâkim olmuşken birkaç ay içinde sökülüp atılmıştı. Kandil boşaltılmış, şehirler alınmış, halk PKK boyunduruğundan çıkartılmıştı. ABD planları geciktikçe gecikiyor; PYD’ye Suriye’de zorlu anlar yaşatılıyor, Türkmen Dağı düşmüyor, Halep direniyordu. Bir de FETÖ biterse ABD Türkiye’de ancak on yıllar sonra yeni bir oyun kurabilirdi. O vakte kadar da Türkiye atı almış, Üsküdar’ı geçmiş olurdu.
ABD için bu büyük bir kâbustu; 50 yılda kurduğu iki örgüt de bir yıl içinde dağıtılıyordu. Türkiye elden çıkıyordu.
Ne olmuştu da Türkiye 2015 yazında aniden atağa kalkmış, terör örgütlerini topyekun söküp atma girişimine başlamıştı?
15 TEMMUZ BİR NATO DARBESİDİR!
Bunu anlamak için darbenin nerede planlandığını tespit etmeliyiz önce. Bir malumu tekrar edelim: Hiç kuşkusuz, 15 Temmuz bir NATO darbesidir! 12 Eylül gibi, NATO tarafından planlanarak hayata geçirilmiş, NATO görevindeki FETÖ’cü Türk subayları üzerinden planlanarak yürütülmüş, yer yer bizzat yabancı NATO komuta unsurları devreye girmiş, NATO üslerinden darbe aktif olarak desteklenmiştir. 15 Temmuz askeri darbe girişimi, FETÖ’cü sivil unsurların da desteği alınarak ABD öncülüğünde yürütülmüş bir NATO girişimidir.
Öyleyse gözlerimizi çevireceğimiz yer NATO’dur. NATO’daki oluşumları iyi incelemek gereklidir. Türkiye’de yaşananların nedenleri de orada bulunabilir.
NATO’daki yeni oluşumları anlamak için iki yıl önceye gitmemiz gerekir. NATO huzurlu bir yer değildir. NATO içinde Yeni Dünya Düzenindeki rolünü beğenmeyen ABD’nin dünya süper güçlüğüne devam etme kararlılığı İngiltere’yi rahatsız ediyordu. İngiltere’nin, ABD ile birlikte 1990’larda zorladığı “Tek Dünya Devleti” projesi başarısız olmuştu. İngiltere’ye göre pratiğe geçirilmesi görevinin verildiği ABD Körfez’de, uzak Asya’da, Ortadoğu’da işi eline yüzüne bulaştırmıştı. Yavaş ilerlemiş, çok kan dökmüş, az sonuç almıştı. Artık bu hedefi yakalamak mümkün değildi. Zaten dünyadaki gelişmeler de bölgeselleşmeyi zorluyordu. Dünyayı bölgelere ayırıp her birine birer bekçi devlet dikmek, tarihi fazla zorlamamak kararına varmıştı İngiltere. ABD ise bu tek dünya devleti ve kendi efendiliğinde diretiyordu. Yeni planlma ile senkronize hareket etmiyordu. Projelerin tek dünya devleti hedefine gidecek kısımlarını uyguluyor, küresel bölgeselleşmeye giden yollara yanaşmıyordu ABD.
GALLER ZİRVESİ: YENİ DÜNYA’NIN PATRONU BENİM!
İşte bu duruşu karşısında İngiltere iki yıl önce NATO tarihinde ilk olacak bir hamle yaptı: NATO’yu Galler’de topladı. Kentlerin, hatıralarından gelen sembolik anlamları vardır. Brüksel’de yapıyorsanız AB ağırlığı, Washington ABD-Fransız damgası, Londra İngiltere –ABD öncülüğü, Roma Hrıstiyan birliğinin öne çıktığı anlamına gelir. Yani toplantının ruhuyla ilgili bir mesaj verebilir. Bu, özellikle çekişmelerin olduğu dönemde anlam kazanır.  İngiltere ilk defa Londra dışında bir yer belirledi, NATO zirvesini 2 Eylül 2014’te Galler’de topladı.
Derin İngiltere’nin mekanı Galler’in küresel baronları olan, dünyanın aristokrat egemen sınıfını temsil eden kimliği bu toplantıya yansıdı. ABD’ye verilen mesajdı bu: “Ortaksız ve sadece bana ait olan burada yeni dünya oluşumunun sahibi ve yöneticisinin de ben olduğumu, ortak kabul etmediğimi bildiriyorum!” anlamına geliyordu. Kararlar da o yöne zorluyordu gelişmeleri.
BÜYÜK MESAJ: DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR!
Bu tarihten sonra, bu yeni dünya planına toptan itirazı yükselen sadece Türkiye’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan oldu. Erdoğan, Birleşmiş Milletler üzerinden yürütülen dünyayı beşe bölme planına, Birleşmiş Milletlerin beş veto yetkili devleti üzerinden ve Dünya’yı şekillendiren İngiltere’nin beynindeki beş aristokrat aileyi de ima edercesine; iç içe mesajlar yüklü bir slogan şeklinde; daha çok ve daha sık “Dünya beşten büyüktür” demeye başlayacaktı.
İngiltere bu hedefini zaten hayata geçiriyordu: SSCB’yi zaten parçalamış, sonra da Birleşik Devletler Topluluğu adı altında Rusya’yı bölgenin başına dikmiş, Şangay Beşlisi ile Çin’i yumuşak kontrol altına almıştı. Arap Birliği, Türkiye’yi dışarıda bırakan bir İslam devletleri topluluğu olarak elindeydi. Afrika Birliği kuluçka evresini aşıyordu artık. Avrupa Birliği zaten tamamdı. Monroe Doktrini bir “Amerika ruhu” oluşturmuştu. Önemli bir engeli kalmamıştı. Her bir oluşum da bir mutemede teslim edilmişti. Turuncu devrimler, savaşlar, iç savaşlar, işgaller, etnik katliamlar, sürgünler ve Arap Baharı hep bunun içindi zaten. Amacına çok yakındı. ABD parazit yapmamalıydı artık.
KADERİNE RAZI OLMAYANLAR
Kendi eliyle yürütülen bu çalışmaları yapan ABD, 75 yıl dünya süper devletliğini yürüttükten sonra Galler’de, kendisine artık son ve kesin bir dille “Sen beş imparatorluktan sadece birisi olacaksın” denilince bundan hiç hoşnut olmadı.
Almanya’nın derdi ise beş imparatorluktan birisini, AB’yi yönetmekten de indirilmek istenmesiydi. İngiltere kendisini atlıyor, Fransa ile iş tutuyordu. Bu, Almanya’nın Kıta Avrupası’ndaki gücü ile orantılı değildi. İngiltere ise gerçekten, sürekli kendisine sorun çıkartan Almanya’yı soğuk savaş döneminde yaptığı gibi, fazla güçlendirmek istemiyordu. Onlar sınırını bilmeyen, baş ağrıtabilen bir devletti.
ABD-ALMANYA İTTİFAKI BAŞLIYOR!
İşte bu dengeleri görünce İngiltere’nin kadim ve uslanmaz rakibi Almanya’nın kulakları dikildi. ABD’nin rahatsız olduğu bu durumundan yararlanmak istedi. ABD’ye birlikte hareket etmeyi önerdi. Almanya ile ABD birlikteliğinin doğuracağı sorunlar İngiltere’yi ikna eder diye düşündü iki taraf da. ABD, kaygılarına hitap eden Almanya’nın teklifini gerçekçi buldu. İngiltere’yi ister istemez kendi süperliğine razı etmek için Almanya’yla el ele tutuştu. Böylece 2014 sonunda Alman-Amerikan ittifakı kurulmuş oldu.
Dengeler bir anda değişmişti. Her şey bu dengelere göre değişecekti artık. Oyunlarda yeni kurgular yapıldı, senaryolarda revizyonlar başladı. Duruşlar değişti. 2015 sonrası şaşırtıcı gelişmeleri, beklenenden farklı hareketleri izlemek bile bu denge değişimini pek çok olayda görmenin mümkün olduğunu göstermekteydi.
2015 ATAĞININ SIRRI
ABD-Almanya ittifakına İngiltere derhal rest çekti. Sürpriz biçimde referanduma gidip Avrupa Birliği’nden ayrıldı. AB’ci siyasileri de ülkesinde iktidardan tasfiye etti. Terk ettiği AB ile ABD arasında kurulan bloku dengelemek için ana dayanağı ancak Rusya olabilirdi. Rusya’nın zayıf düştüğünü gördü. Derhal oyunu değiştirdi. Parçalanması planlanan ve bu amaçla tecrit edilen Türkiye ile Rusya’nın arasını düzeltmeye karar verdi.
Bu, gittikçe izole edilen Türkiye’nin canına minnetti. Rusya ile Türkiye yakınlaştı. Türkiye bu güvenle gerek Suriye’de ABD planları karşısına cesurca çıktı, gerekse PKK ve DAEŞ terörü ile savaşa girişti. ABD ve Alman emeği olan PKK bitiriliyordu. Bu dengeler tam fırsattı. İşte 2015’te Türkiye’nin atağa kalkmasının ardında yatan sır, bu gelişmelerdi.
DEVLETLER OYUNU BAŞLIYOR
Bu yakınlaşmanın kendisine karşı İngiltere’nin kurduğu blok olduğunu gören Almanya ve ABD harekete geçtiler. Almanya kadim ilişkileri olan Türkiye’ye Ermeni Soykırımı’nı kabul etmekle cevap verdi. Türk hükümeti “Bu kalıcı yaralar açar, düşmanlıktır” dese de gözümüzün içine baka baka yasayı geçirdiler. Diğer yandan ABD ise Rusya’ya Suriye’de rüşvet gibi tavizler verdi. “Sıcak denizler” hayaline uzanmak olunca konu, olaya teşne olan Rusya da bu oltaya geldi. Böylece ABD, Rusya’yı önce Suriye’de Türkiye’nin karşısına dikti, ilişkileri gerdi, sonra da FETÖ’cü ajan provokatör pilotları eliyle Rus uçağını düşürttü. Türk-Rus ilişkileri tam anlamıyla sabote edilmişti. Kolay düzelecek gibi de gözükmüyordu.
Türkiye yeniden yalnız kalmıştı. Tam darbe yapmanın vaktiydi artık.
Almanya bir koldan, ABD diğer koldan İngiliz kurgusunu bozarak kendi önlerini açmak istiyorlardı. İngiltere’nin bu bloku yeniden inşasını engellemenin tek yolu ise Türkiye’yi tamamen teslim almak, kaleyi düşürmekti. Hedef somutlaşmıştı, Türkiye’yi bloktan sökerlerse artık yolları açıktı. Bu amaçla uzun süredir hazırlıkları yapıldığı konuşulan; kokusu kamuoyuna onlarca defa çıkan askeri darbeyi gerçekleştirmeye karar verdiler.
DARBE KARDEŞLİĞİ BÖLÜNDÜ!
Türkiye’de darbe ile iç savaş çıkartılması ve ardından parçalanması projesine ABD ve AB, aslında yola İngiltere ve Rusya ile de birlikte çıkmışlardı. Ancak ABD-AB ittifakı bu bloku çatlatmıştı. Darbe konusunda İngiltere isteksiz hale gelmişti. Rusya ise darbe fikrinin bu dengelerde karşısına geçmişti.
Gezi Parkı olaylarında sokaklarda cirit atan MI6 elemanları, haftalar öncesinden gelip Taksime yerleşen İngiliz medyası ve aktivistleri bu sefer, işte bu nedenle ortalıkta yoklardı. Gezi’de başat rol oynayan Rusya etkisindeki sol gruplar bu nedenle bu darbe girişiminde ortalıklarda olmayacaklardı.
Belki de Allah’ın Türk Milletinin yüzüne güldüğü an, gerçekte arka planda yaşanan ABD ile İngiltere’nin arasının açıldığı zaman olmuştu. Yoksa 15 Temmuz, milli direniş olduktan sonra belki yine aşılırdı ama çok daha netameli bir gece yaşanabilirdi.
NATO’da yaşanan bu denge değişimlerinin farkında olarak o meş’um geceye doğru ilerlemeye devam edelim…
TÜRKİYE GÜÇ DENGESİNİ DEĞİŞTİRİYOR
Ancak Almanya ve ABD’nin sandığı gibi olmadı. Muhtemelen İngiliz istihbaratının da fısıldaması ile Rusya darbenin ayrıntılarından haberdar oldu. Rusya’nın derin isimleri, başta Dugin olmak üzere 2002’den beri Ankara’nın yolunu bilmezken Rus uçağının düşmesinden itibaren neredeyse Ankara’da kamp kurdular. Darbe planını Türkiye ile paylaştılar ve Ankara ile birlikte hareket etmeyi planladılar. Belki de diplomatik gerilimler bir ‘öyle sansınlar’ oyunuydu!
Tam da 15 Temmuz’un hemen öncesinde Türkiye, Rusya ile yeniden barıştı. Bu nasıl bir tesadüftü! Ardından İngiltere, İsrail ile Türkiye’nin arasını buldu. İsrail’in sembolik bir anlamı da vardı; derin İngiltere, bu yeni kamplaşmada ne tarafta durduğunu Dünya’ya böylece duyurmuş oluyordu. Üstelik Türkiye, bir İngiliz kutusu olan Mısır ile de arayı düzelteceğini duyuruyor, ABD-AB karşısında Afrika kapısını da tutmaya başlıyordu bu blok. Böylece ABD-AB ittifakı ile oluşabilecek kontrol havzasına sınırlar çizilmeye başlanmış oluyordu. Asya ve Afrika’yı elinden kaçıranlar ise, ancak kendi kendine gelin güvey olabilirdi.
Türkiye’nin Rusya ve İsrail ile arayı düzelterek blok oluşturması ABD-AB ittifakının canını fazlasıyla sıktı. Bu blok yıkılmalıydı.
15 Temmuz sonrasında bu NATO dengelerinin yansıması açıkça görüldü: AB ve ABD’nin askeri darbenin başarısızlığı üzerine mosmor olduğunu görmeyen yoktur. “Tüh! Başaramadılar” yaklaşımı neredeyse tüm batıda görüldü. Almanya Cumhurbaşkanımızı bu tarafgirlikle konuşturmamıştı. Yine İngiliz basınının bıyık altından gülüşünü fark etmemek mümkün değildi. Putin’in kahkahadan göbeğinin oynadığını ise tüm dünya hissetti. İşte bu 16 Temmuz fotoğrafın arka planında olup bitenler bunlardı.
Kaldığımız yerden devam edelim:
DARBE KURGUSU: OYUN İÇİNDE OYUN
Tam bu aşamada AB ve ABD, yeni bir gelişmeyle sarsıldı. Rusya, Türkiye’ye 2 bin kişilik FETÖ’cü darbe yapacak subay listesi vermişti. Türkiye bunların 1200 kişisini tespit edebilmişti zaten. Biz, KGB’nin o düzeyde etkin olmadığını değerlendirerek liste verme işinde İngiliz istihbaratının katkısını muhtemel bulduğumuzu da belirtelim. Aslında böyle hassas bir mesele, basına sızacak bir konu da değildi. Ama Rusya’nın Avrasyacı/Ergenekoncu yoldaşı olan sitelerden bu bilgiler kamuoyuna sızdırıldı. Belli ki Rusya duyulsun istiyordu.
Rusya amacına ulaştı. AB-ABD endişeye düştü; kırk yıldır emek emek rütbelere taşıdıkları FETÖ subaylarının 30 Ağustos’ta bir gecede tasfiye edilecek olması tüm Türkiye’yi kaybetmek anlamına gelecekti. Öyleyse darbeyi YAŞ toplantısı öncesi yapmak şarttı. YAŞ ayı olan Ağustos, tatil ve rehavet içinde olunacağından tarihin 16 Temmuz sabahına çekildiği anlaşılabiliyor.
DARBEYE ULUSLARARASI MEŞRUİYET HAZIRLANIYOR
ABD-AB bloku oluştuktan sonra darbenin uluslararası meşruiyet zeminini hazırlamaya başlamışlardı: Bir yandan Reza Sarraf aracılığı ile kara para taciri, diğer yandan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında mahkumiyet vereceği davanın sanığı, oğlu da kara para ticaretinden İtalya’da yakalama kararı çıkan, kampanya halinde Batı kamuoyunda itibarsızlaştırılan Erdoğan koro halinde diktatör olarak tanımlandı. Bunda Batıdaki FETÖ’cü Türklerin rolü büyük olmuştu. İzlenim oydu ki Türk halkı “kurtarın bizi bu diktatörden!” diye Batı’ya yalvarıyordu.
Erdoğan’ın sonu, Kaddafi gibi, Saddam gibi olmalıydı. Yeni bir Menderes vardı karşılarında. İyi niyetinin istismar edildiğini görünce ABD politikaları karşısına dikilmişti. Ortak politikaları kendine yontmaya, ülke çıkarlarını savunmaya başlamıştı. Sonu da Menderes gibi, belki daha kötü olmalıydı ki ABD’ye karşı gelmenin bedelini bir kez daha öğrensindi, bu Türkler. Türkiye de teslim alınsındı.
DARBEDEN BİR HAFTA ÖNCE VARŞOVA NATO ZİRVESİ
Alman-Amerikan ittifakı İngiltere’nin Galler dayatmasına karşı salvolarını son NATO zirvesinde yaptılar. İngiltere’nin yeni ittifak alanının odak ülkesi Rusya’ya meydan okuyan bir şehirdi toplantının gerçekleştiği yer: 8 Temmuz 2016’da Rusya’nın kadim üssü olan Varşova’da NATO zirvesini topladılar. Bu, düpedüz İngiltere’ye misilleme, Rusya’yı da ezmek demekti. Türkiye ise bir hafta sonra yaşayacaklarından habersizdi. ABD-Almanya güç gösterisinde bulunuyordu. Yakın bir hamleleri olduğu belliydi.
Putin’in Avrasyacılık teorisinin mimarı Alexander Dugin o hafta da Türkiye’ye gelmiş ve basına konuşmuştu: “Türkiye’de askeri darbe çok yakın!” diyordu. Bununla yetinmiyor “Rus yetkililer Türkiye’yi bilgilendirmiştir” diyordu. Safını belli etmişti. Türkiye ile birlikteydi Rusya.
NATO darbesi hayata geçiyordu. Şimdi darbe sürecinin arka planını okumaya çalışalım:
TUZAK KURANA TUZAK KURAN VE ONA DA TUZAK KURAN
Darbeyle ilgili bilgileri paylaşan Rusya gerçekten Türkiye’nin safında mıydı?
Sanırız buna ‘evet’ demek için saf olmak gereklidir. Rusya’nın, ABD-AB NATO ittifakının darbe oyununa karşı ama aynı zamanda Türkiye’ye karşı olan kendisinin de bir oyunu vardı. Rusya’nın bu oyunu Türkiye’yi teslim alma finaliyle son buluyordu. Yani eğer NATO darbesi başarılı olursa ABD, darbeye karşı kurulan Rus planı tutarsa Rusya yeni efendi olacaktı Türkiye’de. Fakat her senaryoda Türkiye teslim alınacaktı. Türkiye’ninse hiç bir planı yoktu. Türkiye adına bir plan yapanın olduğunu 16 Temmuz sabahı anlayacaktık: Bu plan sahibi hiç kuşkusuz yüce Allah(CC)’tı.
Şimdi oyunları anlamaya çalışalım.
ABD-AB PLANI
ABD-AB ittifakı TSK’da üst rütbeliler arasında yüzde 60 FETÖ’cü, yüzde 25 Avrasyacı(ulusalcı), yüzde 10 kadar milliyetçi komutan olduğunu biliyorlardı. Zira zamanında, dengeler değişmeden önce FETÖ’yü ABD, Avrasyacıları Alman-Rus ittifakı TSK’da kadrolaştırmıştı. Alman-Rus kanadı yüzde 70’lerin üzerinde iken Ergenekon Operasyonları ile ABD’ci kanat onları tasfiye edip azınlığa düşürmüş, yerlerine de FETÖ’cüleri oturtmuşlardı. Haliyle Almanya, Ergenekon davaları sonrasında ilişkisini gevşettiği geriye kalan Avrasyacılarla yeniden irtibatını tazeledi. Darbe vakti geldiğinde de FETÖ’cülerle (ABD ile) beraber hareket etmeye ikna etti. Böylece subayların yüzde 85 gibi büyük bir oranı darbe girişimine katılacaktı. Bu mükemmel düzeyde bir güç demekti.
Almanların Avrasyacıları kan davalıları oldukları FETÖ’cülerle birlikte hareket etmeye ikna etmeleri, “Erdoğan’dan kurtulacağız!” motivasyonu ile mümkün olmuştu. Aralarında anlaşma tamamdı: Darbenin ilk aşamasında Erdoğan öldürülecekti. Sonrası kolaydı.
Orduda Hava, Deniz ve Jandarma’da FETÖ(ABD), Kara ve Özel Kuvvetler’de Ergenekon(Almanya) etkindi. ABD-Almanya ittifakı NATO darbesi şöyle planlanmıştı: İlkin jetler kalkacaktı. Jandarma boğazı kesecek, komandolar Erdoğan’ı öldürecekti. Bu ilk hamlelerin hepsini FETÖ’cüler yapacaktı. Avrasyacılar ise bundan sonra kara kuvvetleri olarak tanklarla sokakları, piyadelerle kamu kurumlarını tutacaklardı.
İNGİLİZ-RUS PLANI
İşte bu planın içinde (muhtemelen İngiliz şeytanlığının önemli katkısı ile) Rusya’nın da bir planı vardı. Rusya, Almanya’yla ortak yaptığı çoğu alt kademelerde olan Avrasyacı subayları çoktan ayartmıştı. Almanya’nın darbe teklifine “evet” dedirtti. Ve sonra şu planı yaptı: Erdoğan FETÖ’cüler tarafından öldürülecekti. Halk infiale gelecek, kendileri de darbeye destek vermeyerek Erdoğan’ı öldüren vatan hainleri oldukları gerekçesiyle Rusya’nın verdiği listedeki FETÖ’cü subayları bir gecede infaz edeceklerdi. Hem kendilerini hapislerde çürüten, rütbelerini söken FETÖ’den ‘Ergenekon’un intikamını’ acı şekilde almış olacaklar, hem de başlarının belası Erdoğan’ı hem de FETÖ eliyle ortadan kaldırmış olacaklardı. Türkiye de kurtarıcı kahraman olarak vatansever Avrasyacı subayların kollarına arzuyla atılacaktı. Oysa Türkiye (İngiltere ve) Rusya’nın eline geçmiş olacaktı. Mükemmel bir plandı. Oyun içinde oyun kurmuşlardı. Çok kolay olacaktı.
Fakat (İngilizlerin ve) Rusya’nın bu planı, darbe eğer gece 03.00’da yapılırsa gerçekleşmesi mümkün olamazdı. Hem halkı sokağa dökmek mümkün olmaz, hem de hava kuvvetlerine fazla gerek duyulmazdı. FETÖ’cülerin suçları halkı tahrik edecek düzeye erişemezdi. Bu nedenle halk ayakta iken gerçekleşmeliydi. Ayrıca iletişim kanalları da açık kalmalıydı. O işi de kendileri üstleneceklerdi ki kesilmesin, halk haberdar olsun.
…VE KRİTİK RUS MÜDAHALESİ: İHBAR
Bunu sağlamak için düşük rütbeli bir subayı MİT’e göndererek haber verdirdiler. Darbeyi gündüzden haber veren subay Avrasyacı olmalıdır ki, içeriden haberi bulunmaktadır. Mesai bitmeden önce Genelkurmay Karargahı’ndan ardı ardına gelen emirler darbe girişiminden haberdar olunduğunu ortaya koyuyordu.
Bunun üzerine ABD-AB yanlısı NATO’cu darbecileri bir telaş aldı muhtemelen. Darbeyi yapmasalar, yarın darbeci diye kaç kişi açığa alınırdı? FETÖ Avrasya birlikteliği de çatlayabilirdi. Tedbirler alınır, bir daha darbe imkanı verilmezdi. Artık başka şansları kalmamıştı. Darbe yapmazlarsa kesin kaybedeceklerdi. Fakat yaparlarsa kazanma şansları yüksekti. Android üzerinde çalışan özel yazılımları üzerinden iletişim kurdular: Darbeyi öne öektiler 15 Temmuz saat 22.00’ye aldılar.
İLAHİ DOKUNUŞ
Ve darbe senaryosu hayata geçmeye başladı. FETÖ’cüler jetlerle havalandı, gemilere bindi, Cumhurbaşkanı’nı almaya hareketlendi, boğaz köprüsünü tuttu. Fakat Özel Kuvvetler ve Kara unsurları,(Avrasyacılar) ağırlıklı olarak kıpırdamadı. Onlar Erdoğan’ın infaz haberini bekliyorlardı. Halkın sokağa dökülmesini sağlamak için de kendi sorumluluk alanlarındaki iletişim kanallarını imha etme görevini yapmıyorlardı, yapmayacaklardı. Erdoğan’a yapılan infaz üzerine halkı direnişe çağıracaklar, halkın kıyamı ile birlikte kendileri de FETÖ’cü avına başlayacaklardı. Ruhlarını serinletecek bir katliam gecesi tasarlamışlardı.
Fakat, başka bir plan devreye girdi: Allah’ın planı! Erdoğan’ı bir türlü yakalayamadılar. Denk düşmedi. Bir esirgeyen vardı. Üstelik milliyetçi bir komutan, Ümit Dündar,  Avrasyacılar katılmayınca FETÖ’cü kalkışmaya dönüşen bu darbecilere karşı Cumhurbaşkanı’nı korumaya aldı. Siyasi irade ile emniyet güçleri organize edildi. Milli subaylar devreye girdi. Kahramanlık Avrasyacılara kalmadı. Millet günün kahramanı oldu. Sayın Erdoğan’ın ilk beyanatının yayınlanmama sebebi iletişim kanallarını tutan Avrasyacıların müdahalesi değilse ne olabilirdi? Erdoğan’ın telefonla televizyondan halka çağrı yapması ile sadece FETÖ’cülerin değil, Avrasyacıların da planı boşa çıkıyordu. Artık her şey değişmişti. Halk sokaktaydı ve direnişin lideri Erdoğan, kahramanı Türk Milleti olmuştu. Bu, ilahi bir dokunuştu!
VAHŞİ DARBE GİRİŞİMİ
Kara unsurları aktif katılım sağlamayınca FETÖ’cülerin Hava kuvvetleri taklacı kuşlar gibi havada dönüp durmaya başladılar. Şaşkın ve anlamsız uçuşlar yapıyorlardı. ABD’ye satılmış olmaları yanında bir de Avrasyacılar ‘satmış’tı FETÖ’cüleri. Tam bir fiyaskoydu. Baştan talimatlandırılmayan emirler yağmaya başladı. Avrasyacıların kıpırdamadığını görünce FETÖ’cüler onların işlerine kendi adamlarını gönderdiler. TRT’ye TÜRKSAT’a TEİAŞ’a, Telekom’a geç gidilmesinin sebebi bu oldu. Gecikince halk durumu kavradı ve gelen darbecilere de direnişler oldu.
Halkı yıldırmak için şiddeti artırma kararı aldılar. Durumu lehlerine çevirmek istiyorlardı: TBMM’ye, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, Özel Harekat Daire Başkanlığı’na, AK Parti Genel Merkezine bombalar attılar. MİT’e, Genel Kurmay’a ateş açtılar, silahlı unsurlarla saldırdılar. Halka ateş açtılar. Az sayıda çıkabilmiş olsalar da tanklarıyla da halkın üzerine yürüdüler, ateş açtılar. Fakat her emirlerini de dinlemedi askeri personel. Boğaz Köprüsü’nü vur emrini dinlemediler. Deniz kuvvetleri, halkı bombalama emrini uygulamadı. Çözüldüler. Uğradıkları ihaneti gördüklerinde ava giderken av olduklarını anladı hain ve kalleş FETÖ’cüler. Ama kimsenin değil, milletin avı olmuşlardı, vatanın gerçek sahiplerinin avı.
ZAFER HAKKIN VE HAKKA İNANANLARINDIR
Bu ‘ilahi dokunuş’ ile zafer ne Amerika’ya, ne Rusya’ya mal oldu. Zafer milletin oldu. Zafer milletin sahip çıktığı lideri Erdoğan’ın oldu. Zafer Türkiye’nin; zafer hakkın ve Hakk’a inananların oldu.
O gece, büyük oyun vardı. Oyun içinde oyun planlanırken sahneye Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la birlikte Milletin çıkması, tüm oyunları bozuldu, şartları lehimize çevirdi. Erdoğan le birlikte Bahçeli’nin de duruşu ülke nüfusunun yüzde 23’ünü sokağa indirdi o gece. Bu, halk ihtilallerinde aranan yüzde 7 sınırının üç katıdır. Yani moral bozucu, zapt edilmez bir ‘milli güç’ vatanına sahip çıkmış, düşman morallerini de çökertmiştir.
15 TEMMUZ MİLLİ KIYAM GECESİ
Aslında darbe girişimini bastıran halkın kıyamı, tarihte eşsiz ihtişamıyla yer aldı. Bize kalırsa 15 Temmuz darbesiyle değil, milli kıyam hareketi ile anılmalıdır. O derece saygıdeğer, muhteşem bir sahnedir.
ABD-Almanya da, İngiltere-Rusya da Türkiye’yi teslim alamadı. Şimdi karşılarında teslim olmuş değil bağımsızlığını kazanmış bir Türkiye var. Hesaplar artık Türkiye’siz yapılamayacak. Milli Mücadele’den zaferle çıkmış bir Türkiye, daha onurlu, daha dik duracak.
Putin’in Erdoğan’a randevu verdiği yer; Petersburg Rus imparatorluğunun başkentidir. İmparatorları orada ağırlarlar. Bu, Erdoğan’ın nasıl gittiğinin de bir kanıtıdır. Orada kabul ediyorsa olumlu bir yaklaşım var demektir.
CUMHURBAŞKANI’NIN KARARLARI BOŞA BÖYLE DEĞİL
Bu tespitler çerçevesinde bakınca olup bitenler yerli yerine oturmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuvvet komutanlarını neden değiştirmediği anlaşılabiliyor. Çünkü FETÖ’cüler hain ama günü parlayan Avrasyacılar da ‘bir etki altında!’ Kime güvensin? Geriye sadece Milliyetçi subaylar kalıyor!
Milleti neden meydanlarda nöbete devam ettirdiğini anlayabiliyor muyuz? 9 Ağustos’ta Rusya’da iken arkasında o güç durmaya devam etsin diye. Rusya ile anlaşamasaydı Avrasyacı subayların ne yapacağı da meçhuldü! O nedenle milleti, aşılması hayal bile edilemeyecek dev bir kütle halinde Yenikapı’da gösterdi onlara. Kimse aklından bile geçirmesin, diye.
MİLLİ SUBAYLAR DÖNEMİ
Birliklerin önünden çekmedi belediye araçlarını, çünkü potansiyel tehdit duruyordu. FETÖ’cüler bile temizlenmiş değildi. Tablo ortadaydı yüzde yüz güveneceği subay yüzde 15’ten ibaretti. Şimdi, ‘milli subay’ları yetiştirip yerleştirene kadar yaklaşık 15 sene Türkiye Rusya ile iyi geçinmeye, milleti de diri tutmaya mecbur kalmıştır.
‘Milli subay’ yetiştirecek eğitimci subay bile yok; askeri okulları nasıl tutsun? Ancak milletin içinden, kimsenin özel ünitesinden geçmemiş millet evlatlarını almayı projelendirdi. Askeri liseleri kapattı. Çok can yakan bir uygulama oldu ama başka çıkar yolu var mıydı? 10 yıl sonra Avrasyacıların darbesi olur, Rusya’nın yarım kalmış teslim alma işi tamamlanırdı!  Tabiri caiz ise, Yeniçeri Ocağı’nı lağvetti!
AB-ABD MOSMOR, KASKATI
Şimdi savaş sonrası şartlar var. Savaş sonrası demek, müttefiklerin ve sınırların yeniden belirleneceği dönem demektir.
Bakınız AB liderleri gelebiliyor mu, bir geçmiş olsun dileyebiliyor mu? Hayır! ABD? Hayır! Çünkü AB-ABD blokunun eseridir bu darbe! Utanç içindeler aslında. Suçüstü oldular. NATO, Türkiye açısından güvenini yitirdi. Bu darbeyi lehlerine kullanmak, Türkiye’yi de kazanmak isteyen Rusya ise ehven-i şer seviyesine yükselmiştir. Biz Rusya ile birlikte iken AB-ABD blokunun düşmanlıklarının devam edeceği kesindir.
Bundan sonra yapacakları ise bellidir; Terörle ülkeyi bunaltmak, suikastlerle sarsmak, üzerinde etkili oldukları Ermenistan, Yunanistan gibi ülkeler üzerinden sorun üreterek Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek, Suriye’de bir an önce PKK koridorunu tamamlamak!
TÜRKİYE’NİN DE YAPACAKLARI VAR!
Türkiye’nin yapacağı ise Rusya, İran, Mısır ve İsrail ile bölgede ağırlığını korumak ve Suriye’deki PKK koridorunu engelleyerek iç barışa mukayyet olup ilerleme hamlelerini sürdürmek, başta bilgi teknolojileri savunma sanayii olmak üzere hızla ekonomisini milli e güçlü hale getirmek!
Türk Milletinin 15 Temmuz demokrasi destanı yarının tarih kitaplarında ders olarak okutulacak niteliktedir. Böyle ‘kaçarı yok’ bir tuzaktan asla bir halk kurtulamazdı. O gün, milletin içinde uyuyan devi uyandırdılar. Cihangirlik ruhu uyandı yeniden. Artık bu milleti fetih getirmeyen hiçbir lider tatmin edemeyecektir. O gün esaret prangalarını parçaladı ve tüm dünyaya yeni bir imparatorluğun tohumunun filizlendiğini ilan etti: Büyük Türkiye tüm mazlum milletlere hayırlı olsun!
Kapitalizmin vandalları adaletin keskin kılıcı ile bir daha tanışacak! Hep söylediğimiz gibi; yeter ki 2023’e kadar ayakta kalalım, yarım asır sonra bambaşka bir Dünya bekliyor insanlığı. Daha güzel bir dünya…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder