Yekta Güngör Özden,Anayasa hakkındaki görüşlerini açıkladı.
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN,
Sözcü Gazetesi
yektagozden@sozcum.com
Darbe girişimi sonrası KHK'lerle kimi düzenlemeler yapan günümüz iktidarı, “ Mini Anayasa ” söylemini gündeme taşıyarak siyasal amaçları doğrultusunda devlet yapısını istedikleri gibi kurmak istediklerini açıklamış oldu. Yasayla düzenlenmesi gereken konu ve kurumları Bakanlar Kurulu'nun eline bırakan
kararnamelerin hukuksal içerikleri tartışma konusudur. Ancak, Anayasa girişimi hepsinden önemlidir. Anamuhalefet partisinin de bu konuda içeriğini bilmediğimiz bir hazırlık yaptığını basından öğreniyoruz.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI VURGUSU
Daha kapsamlı, daha doyurucu görüşlerimizi taslaklar açıklanınca kamuoyuyla paylaşmak üzere şimdilik konuşulup yazılanla sınırlı, özetle kimi durumlara
değineceğiz. Eski ortaklarına yükledikleri sorumluluklardaki paylarını unutturma çabalarıyla bocalayan iktidarcılar, hukuksal konularda hukuksuzluk içindedirler.
Yargıtay ve Danıştay yasalarındaki değişiklikle yetinmeyip tüm yargıya uzanarak önceden hazırlandığı belli ve kendilerinin bildikleri kişileri kapsayan
çizelgeler dışında yaptıkları atamalar ve seçimlerle yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak işlemler yapmaktadırlar. Amaçlı uygulamalarını oldubittilerle
gerçekleştirdiklerini sananlar, Anayasa'ya aykırı tutum ve davranış kınamasından kurtulamazlar. KHK'lerin Anayasal denetime taşınması sorumluluğu da ana
muhalefetin omzundadır.
1950 sonrası Adalet Bakanları Osman Şevki Çiçekdağ ile Hüseyin Avni Göktürk zamanında Emekli Sandığı yasası uygulanarak neden olunan yıkıcılığın sorumluları belleklerdeki kara suçluluk yerlerinde durmaktadır. Günümüz Adalet Bakanı'nın hukuksuzluk ve Anayasa'ya aykırılıkları savunan konuşmaları da bu çizgidedir. Siyasal belleğe zaman zaman ışık tutmak gerekir. Bu da doğal bir yurttaşlık hakkı ve görevidir.
ULUSAL YAŞAM ANDI OLMALI
Anayasa parça bölük yapılmaz. Bir tümlük içinde ele alınır. “Ulusal yaşam andı” olma niteliği asla gözardı edilemez. İçinde kişi adlarının olması uygun
bulunmuyorsa başlangıç doyurucu içerikle donatılarak Mustafa Kemal'in önderliğinde kazanılan Ulusal Kurtuluş Savaşı zaferi ve O'nun “En büyük Türk
Devrimi” olarak gündeme getirdiği cumhuriyetle nitelikleri ve ilkelerinden söz edilerek ödün verilmez bağlılık ve saygı vurgulanır. Kişi olmaktan ötede bir
kurum olarak ulusal varlığımızın simgesi durumuna gelen ATATÜRK'ün armağan ettiği cumhuriyetin Anayasası bu girişle açılır.
Kurulu Meclis (şimdiki TBMM) yepyeni bir Anayasa yapamaz. Yürürlükteki Anayasa'nın bağlayıcı kurallarını gözardı edemez. Ancak, değiştirilmeyecek
kurallar (mad.1-4) dışındakileri değiştirebilir. İktidarın “Yeni Anayasa” savını “Yenilenmiş Anayasa” olarak anlamak daha doğrudur. Yandaşların çığlıklarıyla,
demokrasi şovlarıyla hukuksal gerçekler çiğnenemez. Yeni bir Anayasa ancak kurucu meclis tarafından kotarılır ya da Anayasa'da değişiklik yapılarak yeni
bir Anayasa oluşturacak bir Meclis ayrıca kurulur. Siyasal propagandalarla, partizan görüşlerle Anayasa yapılması, ulusal birlik ve dayanışmaya önem
vermeden kimi kişisel, kimi partisel görüşleri öne alarak yola çıkmak yarınlarda büyük sorunlar doğurur.
MECLİS'İN DEĞİL TÜM ULUSUN MALI
Şimdilerde “partili başkanlık” adı altında bir tür Recep Tayyip Erdoğan oluşturulmak istenmektedir. Darbe bahanesiyle öne sürülen görüşler,
partizanların önerileri ve iyice iktidarın sözcülüğüne soyunan medya kesimiyle çağdaş bir Anayasa edinileceğine inanmak ve kanmak güçtür. Anayasa bir partinin ya da yalnız bir Meclis'in değil, tüm ulusun malıdır. Belli zamanlar ve belli kişiler için yapılmaz.
Demokrasinin sözde kalmaması, her alanda ve konuda gerçek olması isteniyorsa, evrensel ilkeler örnek alınmalıdır. Anayasa'yı tartışmak yalnız bu konuda görev alanların, çalışma yapanların değil, her yurttaşın hakkıdır. Yeter ki içtenlikli olunsun ve oldubittiye getirilmesin, parti çıkarı gözetilmesin. Ulusal hukukun kaynağı ve dayanağı olan Anayasa ancak hukukun üstünlüğüne inanan, adalete yürekten bağlı olan toplumların yaşam anıtı olur, yaşam güvencesi ve varlık onuru olur. Yalnız iktidarların eline bırakılacak kadar sıradan bir konu değildir. Parça parça değil, bir bütünlükle ele alınıp gerçekleştirilir.
SİYASETÇİLERE KATKI AMACIYLA
Deneyimli siyasetçilerin, bilim adamlarının, düşünür ve yazarların değerlendirmeleriyle yaraşır ve yararlı olacağını umduğumuz Anayasa
çalışmalarına katkı amacıyla, bu konuda yıllarca çalışmış bir yurttaş olarak, görüşlerimizi açıklama görevimizi yerine getirme özeni içindeyiz. Özetle
sunuyoruz:
a) Anayasa yapma yetkisini açıkladık. Başlangıç kısmının önemine vurgu yaparak içerikle ilgili tartışmalara bu açışta son verilebileceğine değinmiştik.
b) İlk dört maddeye dokunulması olağan bir değişiklikte söz konusu olamaz. Kurtuluş ve kuruluş felsefesi bu maddelerdedir.
KAZANILMIŞ HAKLAR GÖZETİLMELİ
c) Anayasa Mahkemesi kararlarının “geriye yürümezliği” kaldırılmalı ya da “kazanılmış hak” ilkesi gözetilerek tamamlanmış işlemler bu kuralın dışında
tutulmalıdır. İçtihatla kesinlik kazanmış “Yürürlüğü durdurma” yöntemi Anayasa'ya konulmalıdır. Kimi sakıncaları önlemek için iptal dâvaları Fransa'da
olduğu gibi ön denetime bağlanabilir.
d) Anayasa Mahkemesi üyeleri 1961 Anayasası döneminde olduğu gibi kurumlarınca seçilmeli, Cumhurbaşkanı ile yasama organına sembolik sayıda üye atama yetkisi tanınmalıdır.
e) Meclis'in çıkardığı yasaların iptali istenirken Bakanlar Kurulu'nun çıkardığı Olağanüstü Hal Kararnamelerinin iptallerinin istenmemesi hukuktan kaçmak,
yönetime alan açmaktır. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararnamelerden 424, 425 ve 430 no.lulara 1991 ve 1992 yıllarında verdiği kararlarla açtığı yargı yolu dikkate alınmalıdır. Olağanüstü durumların olağanlaştırma yanlışlıkları dâva yoluyla önlenebilir.
BAŞKANLIK SİSTEMİ DIŞLANMALI
f) Cumhuriyet Senatosu kurulmalıdır.
g) Anayasa'nın 104. maddesinde cumhurbaşkanına tanınan aşırı yetkiler sınırlanmalı, yargıya çok üye, üniversiteye rektör atamasına son verilmelidir.
Darbe sonrası konuşulan Genelkurmay ile MİT'in Cumhurbaşkanı'na bağlı olması, sorumsuzluğu nedeniyle düşünülmemeli ve başkanlık sistemi tüm türleriyle
dışlanmalıdır.
h) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bağımsızlık ve yansızlığı kesin biçimde sağlanmalı, Adalet Bakanı'nın başkanlığı kaldırılmalıdır.
ı) Erkler (güçler-kuvvetler) ayrılığı keskinleştirilip yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesiyle gölge almayacak düzeye kavuşturulmalıdır.
i) Barolar ve meslek kuruluşları yönetimin vesayetinden kurtarılmalı, etkin denetim yeterli sayılarak demokratik yapıları güçlendirilmelidir. Anayasa için görüşleri alınmalıdır.
k) YÖK yeniden yapılandırılarak siyasal etkilerden arındırılmalı ya da yetkileri Üniversitelerarası Kurul'a devredilerek bilimsellik başlıca ölçüt alınmalıdır.
TBMM İÇTÜZÜĞÜ DE DEĞİŞTİRİLMELİ
l) Yasama organının denetim yolları sağlıklı, etkin ve hızlı biçimde işlemeli, TBMM İçtüzüğü'nde gerekli değişiklikler yapılarak demokratik işleyiş çağdaş
çizgiye getirilmelidir. Anayasal antlara aykırı tutum ve davranışlar yaptırıma bağlanmalıdır.
m) Devrim yasalarının korunması sürdürülmeli, Anayasa değişikliklerinde cumhurbaşkanına konuşma olanağı kaldırılmalıdır. Değişiklik için halkoyuna
götürme yetkisi yeterlidir.
n) 1980 harekâtı sonucu Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarının sona erdirilen bağımsızlığı kurumların üyelerine geri verilerek Atatürk'ün emanetine saygı
gösterilmelidir.
o) Seçim yasalarıyla siyasî partiler yasası çağdaş içerikleriyle yenilenmelidir.
ö) Üniversitelerin özerkliği tam olarak sağlanmalı, bilimsel nitelik ve bilimsel yarar başlıca amaç sayılmalıdır.
Kamuoyu bilgilendirilmeli, bilim adamları dinlenmeli 1876 Kanun-i Esasi'si, 1921, (1923 değişikliğiyle), 1924, 1961 ve 1982 Anayasası ile yabancı
Anayasalardan yararlanılmalıdır
EĞER YÜCE DİVAN AYRILACAKSA
Son 14 yıldır tüm yetkiler AKP iktidarında idi. Bugün tutuklanan yargıç ve savcıları kimler atadı? Yüksek yargıya seçimleri ve atamaları kimler yaptı? Kime
güvenerek işlem yapıp karar verdiler? Sakıncalı sayılıp gözaltına alınıp tutuklananları, mallarına el konulanları kimler omuzladı, kimler ellerinden
tuttu, kimler koruyup yükseltti? Anayasal bağlamda ele alınıp çözüm üretilecek önemli sorunların başında bunlar gelmektedir. Genelkurmay'ın, MİT'in, Diyanet
İşleri Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanı'na bağlanması gibi yararsız, sakıncalı, hukuka aykırı önerilerin dillendirildiği günümüzde Anayasayı her şeyden önce ve
her şeyden önemli biçimde ele almak zorunluluktur. Olanlardan alınan derslerle, içtenlikle ve yansızlıkla. Siyasal sorumluluklar özür dilemekle geçiştirilemez.
Yüce Divan, Anayasa Mahkemesi içinde ayrı bir yapı biçiminde oluşturulacaksa, günlük ve genel suçlara değil, nitelikli görev suçlarına bakacağından, AYM'den
hukukçu özellikle yönetim kökenli üyeler alınmalıdır.
"Yekta Güngör Özden",
"Anayasa Mahkemesi önceki başkanlarından Yekta Güngör Özden’in değerlendirmesiyle" ,
http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2016/08/yektagungor-ozden-4.jpg
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder