25 Ocak 2017 Çarşamba

Ortadoğu’da Enerji Güvenliği BÖLÜM 1


Ortadoğu’da Enerji Güvenliği BÖLÜM 1 



Mete Göknel 
E. BOTAŞ Genel Müdürü Enerji Uzmanı 

Enerji; ülke savunması, ekonomik ve sosyal kalkınmanın temel girdisidir. 
Bu nedenle, Enerji Arz güvenliği, Ülkelerin birinci öncelikli konuları arasındadır. 
Tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde enerji arzının; 

-Yeterli, 
-Erişilebilir, 
-Sürdürülebilir, 
-Uygun fiyatlı olması çok önemlidir. 

Enerji güvenliği, uluslararası politikaların gündemine 20. Yüzyılın ilk yarısında yerleşmiş olmakla birlikte, önemi devamlı artan bir konudur ve önümüzdeki 
on yıllarda da fosil yakıtlara -bilhassa petrol ve doğal gaz olan bağımlılık azalana ve birincil enerji olarak, alternatif kaynakların ekonomik kullanımı sağlanana kadar önemini koruyacaktır. Küresel anlamda enerji güvenliği ifadesi, üretici ve tüketici ülkeler için ayrı anlamlar taşımaktadır. 

İthal enerji kaynaklarına bağımlılığı yüksek tüketici ülkeler açısından “enerji arz güvenliği” enerji kaynaklarının sürekliliği, çeşitliliği, güvenilirliği, olabildiğin ce uygun fiyatlarla sağlanması ve yüksek verimlilikle tüketilmesi olarak algılanırken, enerji ihracatçısı üretici ülkeler açısından da kaynaklarına 
uluslararası piyasalarda çeşitli ülkelerden kesintisiz ve yeterli talebin olması ve yüksek fiyatlardan sa-tılabilmesi anlamında “enerji talep güvenliği” kavramı 
ön plâna çıkmaktadır. Dolayısıyla, ister enerji ithalâtçısı isterse ihracatçısı olsun, bütün ülkelerin enerji politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında “enerji güvenliği” konusu kritik bir önem arz etmektedir. Enerji arz güvenliği veya diğer bir deyişle enerji sağlama sisteminin hiçbir zaman tam güvenli olması beklenemez. Teknik ve politik nedenler, kaza, tâbii afet, sabotaj vb. gibi konular, arz ve iletimi (boru hattı, deniz nakliyesi) sekteye uğratabilir. 

Bu nedenle, enerji güvenliği bir anlamda “ Risk Yönetimi ” olarak algılanarak, gerek riskleri gerekse sonuçlarını kabul edilebilir seviyeye indirecek politikaları oluşturmak ve çözümleri üretmek temel amaç olmalıdır. Ancak, enerji politikalarında basit çözümler yoktur. Bütün sorunları çözecek, sınırsız, 
kirlenmeye yol açmayan ve ucuz olacak bir enerji kaynağı da henüz bulunmamıştır. Doğal gaz, petrol, kömür, nükleer ve yenilenebilir enerji kaynakların hepsi sürdürülebilir büyüme açısından olumlu ve olumsuz noktalar sahiptir. 

Enerji Güvenliği; “Ekonomik Güvenlik” ve “Ulusal Güvenlik” ile eş anlamlıdır. Bu nedenle ülkelerin ulusal güvenlik konuları içinde de en başta yerini almaktadır. Bunun sonucunda da, enerji; ekonomik bir konu olmanın ötesine geçerek bir-iki ülkenin var oluş ve dış etkenlere karşı koyma yani savunma stratejilerinde izlenmesi gereken iç ve dış politikaların bileşenini oluşturmaktadır. Bu nedenlerle Enerji Güvenliği uluslar ve onu oluşturan toplumlar için yaşamsal önem arz etmektedir. Enerji Güvenliği ile ilgili bugünkü endişelerin bir başka yönü de giderek daha çok sayıda ülkenin tüm bir kıtayı kat eden boru hatlarıyla veya okyanusları aşan tankerlerle çok uzun mesafelerden taşınan enerji arzına bağımlılığının artmasıdır. Artan talebi karşılamak için yeni petrol ve doğal gaz boru hattı projeleri veya LNG terminalleri –sıvılaştırma ve gazlaştırma- gibi daha karmaşık ve güvenlik açısından hassas bir altyapı oluşacaktır. Bu durum ise, küreselleşmenin yeni bir boyutu olmakla, denizde ve karada bir bütün olarak güvenlik gerektiren bir sistem içinde tüketici ve üreticinin birbirine bağımlılığını sergilemektedir. 

DÜNYA ENERJİ TÜKETİMİ ve KAYNAKLAR 

Dünya enerji tüketimi, gelişmiş ve gelişen ülkelerin hızla artan talebi nedeniyle devamlı artış göstermektedir. EIA-Energy Information Administration- 
IEO 2010 referans senaryosuna göre, dünya enerji tüketiminin 2007 ve 2035 yılları arasında yıllık %1,4 toplam %49 artması beklenmektedir. 
Yıllık artışlar 2003–2007 döneminde %4,9 olmuş ancak küresel kriz nedeniyle 2008 yılında %3,0, 2009 yılında ise %1,0 olarak gerçekleşmiştir. Tablo 
1’de dünya toplam enerji tüketimi ve projeksiyonu verilmektedir. 



Tablo 1: Dünya Toplam Enerji Tüketimi, Trilyon (1012) Btu 

Projeksiyonlarda baz yılı 2007 değerleri olmakla birlikte, 2008 ve 2009 yılları tüketim hızı yavaşlaması da göz önüne alınmıştır. Görüleceği gibi, gerek gelişmiş gerekse Çin ve Hindistan gibi hızlı gelişen ülkelerin enerji tüketimleri, dünya enerji talebini artırmaktadır. 

Enerji tüketiminin yakıt cinslerine göre dağılımı ise Tablo 2’de ve Şekil 1’deki grafikte görülmektedir. Tüketim artışının 2010–2015 döneminde petrolde 
%3,7, doğal gazda %10,0, kömürde %6,7 ve yenilenebilirde %22,6 oranında olması beklenmektedir. Bu artış içinde fosil yakıtlar (kömür, petrol, doğal gaz) payı %82,4 gibi oldukça yüksektir. 2015–2035 döneminde her ne kadar nükleerde %46,8, 3 yenilenebilirde %56,5 artış beklense de, 2035 yılında toplam enerji ihtiyacının % 80,0’i fosil yakıtlardan karşılanması öngörülmektedir. Fosil yakıtlar içinde ise; petrol+doğal gaz payı 2015 yılında %69,0 iken 2035 yılında %65,0 olmaktadır. Kömür kullanımındaki artış nedeni, yeni temiz kömür yakma teknolojileri, IGCC-Entegral Gazifikasyon ve Kombine Çevrim- ve sıvılaştırma teknolojilerinin geliştirilmesi nedenleriyle, bu kaynağa sahip ülkelerin kendi kaynaklarına yönlenmeleri olarak görülebilir. 



Tablo 2: Yakıt Cinslerine göre Dünya Enerji Tüketimi, Trilyon (1012) Btu, 


Şekil 1: Yakıt Cinslerine göre Dünya Enerji Tüketimi, Katrilyon (1015) Btu, 

Yukarıda açıklanan beklentiler, dünya üzerinde petrol ve doğal gaza sahip ülkeleri küresel ekonomi ve enerji güvenliği açısından önemli hale getirmektedir. Ancak, sahiplilik ve önemli olmanın yanında, bu ülkelerin ulusal güvenlik ve bağımsızlıkları için de güçlü olmaları gerekmektedir. 

DÜNYA VE ORTADOĞU PETROL KAYNAKLARI 



Tablo 3: Dünya ve Ortadoğu Petrol Rezervleri 

Dünya ispatlanmış petrol rezervleri 2010 sonu itibarîyle 212,0 milyar ton/1526,0 milyar varil olarak belirlenmiştir. Bu rezervler, jeolojik ve mühendislik 
verileri çerçevesinde, mevcut ekonomik ve işletme şartlarında bilinen rezervuarların işletilmesiyle elde edilebilecek miktar olup, Kanada “oil sands” olarak bilinen katranlı kumlar (23,3 milyar ton/143,1 milyar varil) dâhildir. 

Tablo 3’te Dünya üzerindeki 209 ülkeden petrol rezervlerine sahip 99 ülkenin Dünya sıralamasına göre ilk 10 ve Ortadoğu Ülkeleri verilmiştir. Dünyada 
10 büyük rezerve sahip ülkelerin altısı Ortadoğu ülkeleridir. Petrol rezervlerinin % 57’si Ortadoğu, % 5’i Kuzey Afrika, %’4’ü Hazar Bölgesindedir. 
Suudi Arabistan %19,1 ile en yüksek rezerve sahip iken, İran % 9,9 ile Venezüella ve Kanada’dan sonra dünya dördüncüsüdür. 

Yirminci yüzyılı yönlendiren, petrol piyasasına hâkim olan Uluslararası Petrol Şirketleri (International Oil Companies-IOC) ve bunların içinde “yedi 
kardeşler” olarak bilinen en büyükleri, 21. yüzyılda yerlerini Ulusal Petrol Şirketlerine (National Oil Companies-NOC) bırakmışlardır. En yüksek petrol 
ve doğal gaz rezervine sahip 50 şirket içinde 31 tanesi NOC’lerdir. Bu şirketler dünya petrolünün %80’nini kontrol etmektedirler. Tablo 4’te bu Şirketler isim 
ve ait oldukları ülke itibarîyle listelenmiştir. 

Yine bu Şirketler sadece petrol ve doğal gaz üretim sahaları ve rezervlerine sahip olmakla kalma-yıp, boru hatları, terminaller, rafineriler, petrokimya 
tesisleri, LNG sıvılaştırma tesisleri ve nakil filolarıyla da, bu sektördeki güçlerini artırmaktadırlar. 



Tablo 4: Petrol Rezerv kapasitesine Göre ilk 10 Şirket (2006) 


2003–2008 yılları arasında seyreden yüksek petrol fiyatları, yeni sondaj ve üretim teknolojileri, OPECdışı ülkelere üretim artışını sağlamıştır. OPEC-dışı 
üretimin artışı, IOC’lerin bu piyasadaki güçlerinin NOC lehine değişmesi ve dünya petrol üretiminin devletlerin kontrolüne geçmesi demektir. Bu durum, 
doğal olarak fiyat artışlarından yararlanmak isteyen devletlerin üretim ve fiyat kontrolünü da beraberinde gündeme getirecektir. Bu gelişmelerin sonucu olarak, gelecekte enerji piyasasında oluşabilecek yüksek fiyat ve/veya arz kısıtlamasının yanı sıra yetersiz stok kapasiteleri nedeniyle, petrol arzındaki küçük düşüşler olması dahi petrol tüketimleri yüksek ve ithalâtçı durumunda olan Kuzey Amerika, Avrupa, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin yanında diğer tüketici ülkeleri de önemli şekilde etkileyebilecektir. 

DÜNYA VE ORTADOĞU DOĞAL GAZ KAYNAKLARI 

2010 sonu itibarîyle 187,1 trilyon m3 (Tcm) olarak belirlenen Dünya doğal gaz rezervlerinin dağılımı %40,5 Ortadoğu, %23,9 RF, %8,7 Asya Pasifik, 
%7,9 Afrika, %7,4 Hazar Havzası ve Orta Asya, %5,3 Kuzey Amerika, %4,0 Orta ve Güney Amerika, %2,6 Avrupa olmaktadır. Tablo 5.te doğal gaz 
rezervlerine sahip 103 ülkenin Dünya sıralamasına göre ilk 10 ve Ortadoğu Ülkeleri verilmiştir. Ülke rezervleri itibarîyle RF % 23,9 ile en yüksek, İran 
%15,8 ile ikinci, Katar % 13,5 ile üçüncü durumdadır. 

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden beşi ilk on içinde yer almaktadır. 



Tablo 5: Dünya ve Ortadoğu Doğal Gaz Rezervleri 

Halen Asya pasifik, Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri doğal gaz sağlayıcılarıdır. Afrika ve OECD-Dışı Asya ülkeleri (Çin ve Hindistan hariç) gelecekte önemli doğal gaz üretim potansiyeli olan kaynaklar olarak görülmektedir. 2020 yıllarında halen büyük sağlayıcı durumunda olan Asya Pasifik Baseninin kapasitesinin azalacağı, Ortadoğu ve Afrika Baseninin üretiminin artacağı öngörülmektedir. 

Doğal gaz rezerv sahipliliği ve üretimde NOC ağırlığı petrolden daha fazladır (Tablo 6)1. Bu tabloda RF şirketlerinin alt sıralarda olması, Ülkenin rezervlerinin 
gerek NOC gerekse IOC olarak dağılmış olmasındandır. Ancak, 2008 yılında ABD’de başlayan ve 2010 yılında artarak ABD’yi LNG ithalâtı ve bağımlılıktan 
kurtaran “shale gaz” rezerv miktarı bu değerlendirmenin dışındadır. 



Tablo 6: Doğal gaz Rezerv kapasitesine Göre ilk 10 Şirket (2007) 

Ortadoğu’da İran ve Katar arasında dünya rezervlerinin %29,3, bölge rezervinin % 72’sini oluşturan, Katar tarafında “Kuzey Sahası”, İran tarafında “Güney 
Pars” olarak adlandırılan rezerv sahasının %60’ı henüz bağlanmamış (uncommitted) statüde olması, Bölge doğal gaz arzının boru hattı ve LNG sevkiyatı olarak büyümesini sağlayacak en büyük kaynak olarak görülmektedir (Şekil 2). 



Şekil 2: Körfez Doğalgaz Sahaları 


Günümüzün önemli projelerinden sayılan “Nabuc-ğerlendirmelerine göre 367–627 milyar metre küp co” doğal gaz boru hattı için Irak doğal gaz kaynak-arasında (Bcm) değişmektedir. Bu rezervlerin Irak ları önem arz etmektedir. Irak, doğal gaz rezervleri coğrafyasındaki yerleri ise Şekil 3’te görülmektedir. 

Tablo 7’de görüleceği gibi, değişik kurumların de Görüleceği gibi, büyük üretim sahalarından Akkaş Sünnî Arap bölgesinde, Mansuriye ise Sünnî Kürt+Sünnî Arap bölgesinde kalmaktadır. 







Tablo 7: Irak Doğal gaz Rezervleri 



Şekil 3: Irak Petrol-Gaz Sahaları ve Etnik-Dini Grupların Yerleşimi 

Eylül 2010 tarihinde yapılan son tur ihalede, Akkaş sahası işletme hakkını “Korea Gas Corp.-KOGAS ve Kazakhstan KazMunaiGas EP JSC” kazanmış ancak bu bölge haklının Merkezi Hükümet (Bağdat) kararına karşı çıkması nedeniyle Nisan 2011 tarihine kadar anlaşma imzalanamamış ve Kaz Munai Gas ortaklıktan çekilmiştir. Mansuriye ve Siba sahaları hakkını ise “ Kuwait Energy + TPAO” ortaklığı kazanmıştır. Ancak bu bölgenin Kürt nüfusunun yoğun ve Kandil mahmur gibi PKK yerleşkelerine yakın coğrafyada olması, bu sahalarda sağlıklı arama ve üretim faaliyetlerinin nasıl olabileceği soru işareti olarak kalmaktadır. 

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder