2 Ağustos 2018 Perşembe

Bu Kafayla Anayasa!

Bu Kafayla Anayasa!


Ali Sirmen


Ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz, o da biliyor, herkes biliyor:
Türkiye siyasetine egemen bu kafayla demokratik anayasa falan olmaz.
Bu gerçeği herkes biliyor, ama oyun sürüyor. Başbakan çağrı yapıyor:
- Gelin üzerinde anlaşılan 48 maddeyi bir haftada çıkaralım!
Ana muhalefet lideri de, hayır demiyor, kapıyı açık bırakıyor:
- Komisyon bu yönde karar alırsa biz de destekleriz.
Bir danışıklı dövüş ki herkes neyin ne olduğunun farkında.
Tüm sorun oyunbozanlık etmiş olmamak, masadan kaçtı görüntüsü vermemek...
Kimileri çıkıp ahkâm kesiyorlar:
- En büyük sorunu sivil bir anayasadır. Metin üstünde anlaşılsın mesele kalmaz!
Bu anayasa fetişisti kafa elli yılı aşkın süredir egemen. 
27 Mayıs’ı yapanlar, yeni ve özgürlükçü bir anayasayı yürürlüğe koyarlarsa her şeyin çözüleceğini sandılar. 1961 Anayasası’nı Kurucu Meclis’e hazırlatıp halkoyuna sundular, yürürlüğe soktular.
Ama beklenen değişiklik olmadı.
Kavganın odak noktası, “yeni bir anayasa yapalım”dan, “bu anayasa bu bünyeye uyuyor mu”ya kaydı.
Herkes şaşırmıştı. Yeni anayasa yapılmıştı. Ama sorunlar aşılmamıştı.

***
Azgelişmiş demokrasinin iyi niyetli anayasa fetişisti kafası, çağı yanıtlayan bir anayasa metni hazırlanıp, yürürlüğe konursa her şeyin çözüleceğini sanır. 
Ve de tabii ki, yanılır.
Çünkü anayasalar, neden değil, sonuçturlar.
Kısacası gelişmiş toplumlar, çağdaş anayasaları olduğu için gelişmiş değillerdir, tam tersine gelişmiş oldukları için öyle anayasalara sahiptirler.
Yoksa demokrasi yolunun başındaki bir topluma, tepeden inme bir çağdaş anayasa verin de, bakın bakalım, o toplum kendiliğinden çağdaşlaşıyor mu?
Anayasalar, kanunlar hiyerarşisinde, en üst basamakta yer alan, devletin temel kurumlarını düzenleyen yasal metinler olmanın ötesinde, herkesin ve de özellikle iktidardakiler gibi düşünmeyen, davranmayan ve hissetmeyenlerin de özgürlüklerinin güvenceleri olan toplumsal mutabakat senetleridir.
Anayasalar, iktidarın yetkilerinin altını çizen değil, sınırlarını çizen mutabakatların güven senetleridir.
Çağdaş anayasalar kimsenin ötekileştirilmediği, yöneticinin keyfine göre kimsenin temel hak ve özgürlüğünün kısıtlanmadığı metinlerdir.

***
Anayasanın amacı, iktidarın erkini değil, o erkin karşısında kamunun ve de bireyin özgürlüğünü güvenceye almaktır.
Bu özelliği olmayan metinler, temel yasalar olarak çıkarlar, ama çağdaş anlamda anayasa olamazlar.
Franco’nun da anayasası vardı. Ama “anayasa”dan murat o mudur?
Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan, yargı bağımsızlığını tanımayan metinlere ancak diktaların temel yasası denir, ama gerçekte onlar, toplumların anasını ağlatan yasalardır.
Uzlaşma Komisyonu 48 madde üzerinde anlaşmış. 
Türkiye’nin bu siyasi ortamında uzlaşma kurumu kulağa nasıl geliyor dersiniz?
Herkesi ötekileyen, bir siyasi iktidarla, demokrasinin temel kavramları üzerinde uzlaşmak imkânı yokken, sistemin nasıl işleyeceğini düzenleyen metinde nasıl uzlaşacaksınız?
Bu kafayla en gelişmiş anayasayı alsanız, orasına burasına, birkaç “ancak” birkaç “ama” ekleyerek, sisteminizin aynası bir metin çıkarırsınız sadece
Şu gerçeği görelim: Elde var olan anayasayı bile daha beter hale sokan bu kafa demokratik bir anayasa falan yapamaz.
Türkiye’nin sorunu bir anayasa metni sorunu değil, kafa sorunudur.
Türkiye’ye egemen olan kafayla demokratik anayasa yapılamaz.
Kimse kimseyi kandırmasın!
Kimse de kanıp olmayacak duaya “amin”i yapıştırmasın!
Bitsin bu maskeli balo!


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder