Hukukun Miladı...
Yavuz Selim Demirağ
Ankara’da hâkimlerin olup olmadığına dair endişe 15 Temmuz’da Yargıtay’da başlayacak duruşmalarda belli olacak... Yıllardır sinsice ilerleyen kadrolaşma, özel yetkili mahkemeler ve 12 Eylül referandumuyla zirveye çıktı. Başbakan Erdoğan, özel yasalar çıkarıp MİT’i kurtarmaya, yüksek yargıda 20 yıl şartı getirerek vaziyeti kotarmaya çalışsa da hukuk adına vahamet devam ediyor.
Ethem Sarısülük’ü öldüren polisin koruma altına alınması, Gezi gösterileri esnasında katledilen gençlerin faili meçhul bırakılması, vatandaşlarımızın gözlerini çıkaran, beyin kanaması geçirten personel ile ilgili yaptırım uygulanmayışı adaletin kötü yola düştüğüne dair düşünceleri tetikliyor.
Yargıtay kararlarının içtihat niteliğinde olduğu bilinir. Yüksek yargının vereceği karar yerel mahkemeleri kesin olarak bağlayacağı için 15 Temmuz’un Türk Hukukunun miladı olacağı kanaatindeyim. Her ne kadar Yargıtay 9. Ceza Dairesinin yedi üyesi malum HSYK tarafından atanmış olsa da, mahkeme heyetinin evrensel hukuk kurallarını zorlamayacağına inanmak istiyorum.
Beş yıldır Silivri’deki hukuksuzluğu benim kadar yakından takip eden bir gazeteci olmadığının altını çizmek istiyorum. Günlerce süren gizli tanık ve şizofren tiplerin beyanlarını dinledim.
120 milyon sayfayı bulan Ümraniye dosyalarını tek tek incelemek eşyanın tabiatına aykırı. Ve bu dava 5 Ağustos’ta büyük ihtimal kararını açıklayacak. Sözde Balyoz içler acısı. Savunma haklarını kısıtlanması, tanık taleplerinin reddi, bilirkişi raporlarının hiçe sayılması daha başından usul hataları ile kararın bozulması şart.
Digital terör ürünü sahte belgelerin bir bir foyasını meydana çıkaran zanlılara karşı, heyetin verdiği karar hukuk tarihine kara sayfa olarak geçti bile. İki çocuk annesi Güllü Salkaya için “babalık haklarından men” kararı terazinin ne denli hassas olduğunu ortaya koyan küçük ayrıntıdır.
Pazartesi günü başlayacak olan duruşmalarda sanıklar olmayacak. Sadece avukatları bulunacak. Tamamı ile görüşmek mümkün değil lakin Hasdal ve Hadımköy’dekilerin bazılarıyla görüştüm. Artık kocaman bir aile haline geldiğimiz avukatları ve yakınlarıyla konuştum. Her şeyden önce umut bitmiş değil. Lakin “Askeri okullarda izin kağıdımızı elimize almadan izine çıkabileceğimize inanmazdık. Tahliye edilip, birkaç gün sonra tutuklanmaya da alıştık. İçeride rehin olarak tutulduğumuzu da biliyoruz. Pazarlık sadece ülke içinde sürmüyor. Uluslararası boyutu da var. Açılım, saçılım derken bölücü başının İmralı’daki durumu... Şimdilik eve çıkarılan Öcalan’ın serbest bırakılması için doktor raporu planlarını milletimiz biliyor. Ada’nın sekreter, hizmetçi talepleri gerçekleşirse kimse şaşırmasın. Bebek katilinin serbest kalıp TBMM’de siyaset yapmasına dair beklentilerin gerçekleşmeyeceğini kimse garanti edemiyor” mealindeki düşüncelerini okuyucularımızla paylaşmış olalım.
***
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının tebliğnamesi de ilginç. 69 sanığın cezalarının bozulma talebinin aynı zamanda beraat anlamını taşıyıp, taşımadığı meçhul. Öte yandan eski kuvvet komutanları dahil çok sayıda zanlının cezalarının onanması yolundaki talebi anlamak da mümkün değil. Tahminlerime göre usulden bozulacak, dosya özel yetkili mahkemeye iade edilecek bu sırada bazı tahliyeleri beklemek iyimserlik olur. Anayasa Mahkemesinin beş yıldan fazla tutukluluğu bozmasına rağmen “bir yıllık süre” de olduğu gibi git-gel en az bir yıl. Öcalan serbest kalırsa, genel anlamdaki af ile hapishaneler boşalabilir.
Pazartesi Yargıtay’daki duruşmayı izlemeye başlıyorum.
Notlarımızı paylaşacağız elbet.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder