10 Ağustos 2018 Cuma

“KKTC Sonsuza Dek”

  “KKTC Sonsuza Dek” 



21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                            

31 Temmuz 2018 Salı  
Tugay Uluçevik 
22 Nisan 2012 Pazar
Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi
“KKTC Sonsuza Dek”


Kıbrıs Türk halkı “self-determination” hakkını kullanarak bağımsız Devletini “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adıyla kurmuştur.

T Kavşak Yakın

Bütün göstergeler, 1968'den bu yana süren çözüm arayışının, yedinci defa olarak Rumlarca engellenmekte olduğunu; müzakere sürecinde "T" şeklindeki 
tarihî bir kavşağa çok yaklaşıldığını ortaya koymaktadır. 

Bu sebeple de, Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye'nin, bundan sonra da Kıbrıs sorununa çözüm aranacaksa, Ada'da biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 
diğeri Rumların "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak adlandırdıkları devlet olmak üzere iki bağımsız ve egemen devletin varlığına dayanan status quo'nun gerçekçi bir 
siyasî çözüme temel teşkil etmesi yönünde kararlı davranmasını gerektiren bir dönem yaşanmaktadır. 

Bu dönemde, 2010 ve 2012'de KKTC Girne'de toplanan 1. ve 2. Dünya Kıbrıs Türkleri Kongresi için belirlenen ve bizim de yazımıza başlık yaptığımız "KKTC 
Sonsuza Dek" sloganına ulusal bir netlik ve yaygınlık kazandırılmasına ihtiyaç vardır.

KKTC'nin İsminin Değiştirilmesi Abesle İştigal

İşte böyle kritik bir dönemde, güya Rumların çözüm sürecini engelleyen tutumuna tepki olarak, KKTC'nin isminin değiştirileceği, yerine "Kıbrıs Türk Devleti" isminin kullanılacağı yolunda haberleri hayretle ve kaygıyla okuyoruz. Bu çerçevede hattâ "Kıbrıs Türk Devleti'nin resmen ilan edilmesi" gibi çağrılara da rastlıyoruz. 

Böyle bir konuyu gündeme getirmek veya getirme teşebbüsünde bulunmak, görüşümüze göre, eski deyimle "abesle iştigaldir". Millî Dava'ya yararı olmayacak bir düşüncedir; tasavvurdur.

Abesle iştigaldir; çünkü, Kıbrıs Türk halkı "self-determination" hakkını kullanarak bağımsız Devletini 15 Kasım 1983 tarihinde "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti" adıyla kurmuştur. Gelecek yıl KKTC'nin kuruluşunun 30. Yıldönümü kutlanacaktır. Devlet'in ismi Ada'daki gerçekler dikkate alınarak saptanmıştır.

Neden KKTC

"Kuzey Kıbrıs", Ada'daki coğrafî iki kesimliliği yansıtmaktadır. Çözüm çerçevesindeki muhtemel toprak ayarlamalarında Türk tarafının idaresi altında 
olacak toprağın iki veya üç parçalı olmasını önlemeye matuftur. Bilindiği üzere Rumlar Karpas'ın tamamının veya bir kısmının kendi idareleri altında olmasını 
istemektedir.

"Türk" sıfatı Ada'da iki halk yaşadığını vurgulamak içindir."Cumhuriyet" Devlet'in şeklini ortaya koymaktadır. KKTC Anayasası'nın Değiştirilemez Maddeleri

Abesle iştigaldir; çünkü, KKTC'nin, 5 Mayıs 1985 günü halk oylaması ile kabul edilip KKTC Resmî Gazetesi'nin (sayı:43) 7 Mayıs 1985 tarihli nüshasında 
yayınlanarak yürürlüğe girmiş olan Anayasası'nın "Değiştirilemeyecek Kurallar" başlığını taşıyan 9. maddesi, görüşümüze göre, KKTC Devleti'nin isminin 
değiştirilmesine cevaz vermemektedir.

9. Maddenin hükmü şöyledir: "Bu Anayasanın 1. maddesi ile 2. maddesinin (1). ve (2). fıkrasında ve 3. maddesinde yer alan kurallar değiştirilemez ve 
değiştirilmesi önerilemez."

Anayasa'nın "değiştirilemez" ve "değiştirilmesi önerilemez" mahiyetteki maddelerinden olan 1. madde'de "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti" ismi yer almaktadır.

Maksat Nedir?

İsim değişikliğine gidilmek istenmesinin maksadı nedir? Maksat, BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarının etrafından sessizce dolaşılarak Kuzey 
Kıbrıs'taki Devlet'in diğer bazı, meselâ, İslâm İşbirliği Teşkilâtı (İİT) üyesi devletler tarafından da tanınmasının sağlanması ise, bundan umulan sonucun 
tatmin edici ölçüde elde edilememesi ihtimali yok değildir. 

Doğu Akdeniz'de ve özellikle Kıbrıs'ta birbirleriyle çelişen ve hattâ çatışan stratejik çıkarlar peşinde olan uluslararası toplumun önde gelen aktörlerinin 
sırf "KKTC" ismi ortadan kalktı diye "tanımaya" hayırhahlıkla bakacaklarını; diğer devletlerin tanıma beyanında bulunma niyetleri karşısında sessiz ve 
hareketsiz kalacaklarını düşünmek ve bunu beklemek, "safdillik" demesek bile aşırı iyimserlik olur.

KKTC'nin bu vakte kadar Türkiye dışında başka bir devlet tarafından tanınmamış olmasında hakim faktör kesinlikle "KKTC" ismi değildir.

Çünkü, Güvenlik Konseyi'nin, özellikle, 541 ve ayrıca 550 sayılı kararla ortaya koyduğu tepki, kuzey Kıbrıs'ta münhasıran KKTC isimli bir Devlet kurulmasına 
yönelik değildir. 541 sayılı kararın birinci giriş paragrafında "Kıbrıs Türk makamlarının kuzey Kıbrıs'ta bir bağımsız Devlet yaratmak iddiasıyla 15 Kasım 
1983 tarihinde yayınladıkları deklarasyonu kaygıyla karşılayarak" ifadesine yer verilmiştir. Daha sonra bu "deklarasyonun" 1960 Antlaşmalarıyla "bağdaşmadığı" öne sürülmüştür.

"Kıbrıs Türk Devleti" İsmiyle İlgili Gerçekler 

Basın haberlerine göre "KKTC" yerine tercih edildiği belirtilen "Kıbrıs Türk Devleti" isminin kaynağına ve mahiyetine gelince:

Bu ismin kaynağı ANNAN Plânı'dır. İçinde açıkça ifade edilmese bile, Kıbrıs müzakere sürecine ilişkin teknik terminolojiyi ve yıllar boyunca oluşmuş bulunan kavramsal çerçeveyi, ayrıca, tarafların bunlara ilişkin tercihlerini, BMGS raporlarında ve Konsey kararlarında parametreler hakkında yapılmış olan 
tarifleri ve yorumları bilenlerin kolayca anlayacağı üzere, Plân, "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" temelinde ve çatısı altında yeni bir anayasa ile, fazla uzak 
olmayan bir gelecekte aşınmaya mahkûm, iki kesimli bir federal düzen yaratmayı amaçlamıştı. Federasyon iki eyaletten oluşacaktı. 

Bu eyaletler, ANNAN Plân'ında "Kıbrıs Türk Eyaleti" ve "Kıbrıs Rum Eyaleti" olarak adlandırılmıştı. İngilizce olarak "Turkish Cypriot State" 
– "Greek Cypriot State" şeklinde ifade edilmişti. İngilizce "state" kelimesinin Türkçe'de "devlet" anlamına da gelmesinin verdiği imkân ve kolaylıktan 
yararlanılarak, ANNAN Plânı Türk kamuoyuna sanki "iki devletli" çözüm öngörüyormuş gibi yansıtıldı. Oysa bunun böyle olmadığı Plân'da açıkça yazılıdır.

Gerçekten, Plân'ın parçasını oluşturan "Kuruluş Anlaşması'nın" 2. Maddesinde "Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, O'nun Federal Hükûmeti'nin ve oluşturucu 
eyaletlerinin (constituent States) statüleri ve aralarındaki ilişkiler, İsviçre'nin, O'nun federal hükûmetinin ve kantonlarının statüleri ve aralarındaki ilişkiler model alınarak düzenlenmiştir" şeklinde bir hüküm mevcuttur. 

İngilizcesi şöyledir: "The status and relationship of the United Cyprus Republic, its federal government, and its constituent states, is modeled on the status and relationship of Switzerland, its federal government and its cantons."

İsviçre'de "kantonların" bağımsız ve egemen devlet statüsünde olmadığı bilinmektedir. 

ANNAN Plân'ında "state" kelimesi değil de "canton" (kanton) veya 1992'deki Fikirler Dizisindeki gibi "federated state" (federe devlet) kelimeleri 
kullanılsaydı, yine de çözüm şeklinin "iki devletli" olduğunu söyleyebilecek miydik? 

KKTC'nin yerine "Kıbrıs Türk Kantonu" veya "Kıbrıs Türk Federe Devleti" isimlerinin kullanılmasını önermeyi aklımızın ucundan geçirebilecek miydik?

İİT'de "Kıbrıs Türk Devleti"

Şimdi, gelelim İİT'de Kıbrıslı Türklerin "Kıbrıs Türk Devleti" olarak katılmakta olduğu konusuna:

1976 yılında İstanbul'da toplanan İİT 7. Dışişleri Bakanları toplantısında Kıbrıs konusunda alınan kararda "Kıbrıs Türk Müslüman Toplumunun temsilcilerinin 
İslâm Konferansı'nın gelecekteki toplantılarına katılmağa davet edilmeleri" hükmüne yer verildi. 

1979'da Fas'ın Fez kentindeki Dışişleri Bakanları toplantısına Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) gözlemci statüsünde iştirak etti. Nihai Bildiri'de "Gözlemci Devletler" başlığı altında Nijerya ile birlikte KTFD, İngilizce ismiyle "Turkish Federated State of Cyprus" şeklinde kaydedildi. Böylece Kıbrıslı Türkler kendi yönetimlerinin anayasadaki ismiyle İİT Konferansı'na katıldı. Ama bu ilk ve son defa oldu!

Rumlardan gelen itirazlar ve yapılan baskılar sonunda İİT geriledi. Bir daha "KTFD" ismini resmi belgelerinde kullanmadı. Kıbrıslı Türklerin İİT toplantılarına gözlemci statüsünde katılmaları belgelere uzun yıllar "Kıbrıs'ın Müslüman Türk Toplumu", "Kıbrıs Türk Müslüman Toplumu (Turkish Muslim Community of Kibris)", "Kıbrıslı Türkler", "Kıbrıs Türk Toplumu" gibi isimlerle kaydedildi. 

1983 Aralık ayında Dakka'da toplanan İİT Dışişleri, Bakanları toplantısında gözlemci KKTC Temsilcisinin oturduğu masaya Türkçe olarak "Kuzey Kıbrıs Türk 
Cumhuriyeti" tabelası konuldu. Belgelere bu isim geçmedi.

2004 yılında İstanbul'da toplanan İİT 31. Dışişleri Bakanları toplantısında alınan 2/31-P sayılı kararın 8. maddesinde "Kıbrıs'ın Müslüman Türk halkının 
İİT'nin bütün organlarının çalışmalarına, faaliyetlerine ve toplantılarına BMGS'nin kapsamlı çözüm plânında öngörülen isimle katılmağa devam etmesi 
kararlaştırılmıştır" hükmüne yer verildi.

O dönemde bu karar, kamuoyuna, Kıbrıs Türk toplumunun devlet statüsünde var olduğunun İİT çerçevesinde kabul görmesi şeklinde takdim edildi. Oysa, 
İstanbul'da alınan kararda doğrudan doğruya "Kıbrıs Türk Devleti" kavramına yer verilmekten kaçınılmış ve sadece "BMGS'nin kapsamlı çözüm plânında 
öngördüğü isimden" söz edilmişti. BMGS'nin öngördüğü isim ise, Ada'da federal bir düzen kurulduğu zaman KKTC'nin yerine, merkezî hükûmete tâbi olarak 
ortaya çıkacak "federe" yapının (birimin) ismiydi.

Kaldı ki, İstanbul'da bu karar alındığı zaman BMGS'nin kapsamlı çözüm plânının Rumlar tarafından reddedilmesinin üstünden iki ay geçmişti. Plânın rafa 
kaldırıldığı da belli olmuştu. 

2004'den sonraki İİT Dışişleri Bakanları ve Zirve Konferansı'nın kararlarına, bildirilerine göz attığımız zaman "Kıbrıs Türk Devleti" isminin çok nadiren 
kullanılmış olduğunu görüyoruz. Kararlarda, sürekli olarak, "Kıbrıs Türk Toplumu", "Kıbrıs Türk halkı", "Kıbrıs Müslüman Türk Halkı", "Kıbrıslı Türkler", 
"Kıbrıs Türk Tarafı" gibi kavramlara yer verilmektedir. Örneğin, KKTC'nin İİT'ne tam üyelik talebine destek verilmesi konusunda dahi "Kıbrıs Türk Tarafı'nın" 
talebinin desteklenmesinden söz edilmektedir. Ziyaretlerin ve çeşitli temasların arttırılması isteği dile getirilirken de yine "Kıbrıs Türk Devleti" değil 
"Kıbrıslı Türkler" veya "Kıbrıs Müslüman Türk Halkı" veya "Kıbrıs Türk Tarafı" gibi kavramlar zikredilmektedir.

Karalarda sadece 3 vesileyle "Kıbrıs Türk Devleti" isminin geçtiğini görüyoruz. Bunlardan biri "Kıbrıs Türk Devleti'ne ISSF'de gözlemci statüsü verilmesini 
memnuniyetle karşılıyoruz" şeklindedir. Diğer ikisi de İİT'nin iki etkinliğinin "Kıbrıs Türk Devleti'nde" düzenlenmesi hakkındadır.

KKTC Bir Olgu Ve Gerçektir

Sonuç olarak şunu açıkça ifade etmek isteriz: Rumların ve onların tezlerine arka çıkan; bu vakte kadar Kıbrıs'taki ve Kıbrıs sorununa ilişkin gerçekleri göz ardı 
eden tutumlar takınarak Rumları Ada'da siyasî çözüme ihtiyaç duymaz ve çözümsüzlükten rahatsız olmaz duruma getirmiş olan uluslararası çevrelerin 
BM'nin siyasî nitelikteki kararlarıyla KKTC hakkında ortaya koydukları tepkiler, görüş ve değerlendirmeler ne olursa olsun, KKTC bir olgu ve gerçek olarak 
vardır. Diplomatik tanınmaya mazhar olmuş bir Devlet'tir. Çünkü Türkiye tanımıştır. Türkiye gibi güçlü bir Devlet tarafından tanınmış olmasının başlı 
başına bir önemi, değeri, anlamı ve ağırlığı vardır.

Türkiye'nin KKTC'ni Tanımış Olmasının Önemi

Şayet Türkiye tanımasaydı da, KKTC, Nikaragua, Venezuela, Nauru, Vanuatu, Tuvalu ve Transdinyester (bu Devletler Güney Osetya'yı ve Abhazya'yı 
tanımışlardır) gibi Devletler tarafından tanınmış olsaydı, uluslararası plânda daha güçlü hale mi gelmiş olacaktı!? 

Rusya Federasyonu tarafından tanınmadan Abhazya'nın ve Güney Osetya'nın yukarıda isimlerini saydığımız Devletler tarafından tanınmasının bir anlamı 
ve kıymeti olacak mıydı?

Unutulmamalıdır ki, haksız biçimde de olsa, uluslararası toplumun birçok üyesi tarafından tanınmış durumda olan "Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti" bugün Türkiye gibi büyük ve güçlü bir Devlet tarafından tanınmamış olmanın eksikliğini hissetmekte ve ezikliğini yaşamaktadır. Türkiye tarafından zımnen olsun tanınabilmek için çeşitli manevralar yapmaktadır.

İsim Değişikliği Yanlış Mesaj Verir 

KKTC'nin isminin "Kıbrıs Türk Devleti" haline getirilmesi düşüncesinin, Rumlara ve dünyaya "Rum tarafı bu sefer de çözüm sürecini sonuçsuz bıraksa, biz yine, 
Kıbrıs Türk halkı olarak, ANNAN Plânı'nda öngörülen şekildeki federasyon hedefine sadık kalıyoruz. Bunu göstermek için Devletimizin adını bile 
değiştirmeye ve müstakbel federasyonun eyaletinin ismini kullanmağa ve karşı taraf ne zaman isterse bu temelde anlaşma yapmağa hazırız" şeklinde yanlış bir 
mesaj verilmesine yol açmasından endişe ederiz.

Bu yöndeki mesaj Kıbrıslı Türkler ve Türkiye tarafından 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti ilân edilirken verilmiştir. O dönemin iç ve dış şartlarında böyle 
bir mesajın verilmesi uygundu ve gerekliydi. Henüz KKTC kurulmamıştı. Ancak, bu mesaj ne Rumları Federasyonu kabule sevketmiş, ne de uluslararası toplumu 
Türk tarafının lehine etkilemiştir.

Gereksiz ve Yararsız 

Basında çıkan haberler ve yapılan yorumlar gerçeği yansıtıyorlarsa, Kuzey Kıbrıs'taki Devlet için yeni bir isim belirlenmesi düşüncesini ve bu düşüncenin 
fiiliyata geçmesi ihtimalini, Kıbrıslı Rumları müzakerelerde sıkıştıkları köşeden kurtaracak, onları rahatlatacak, diplomaside yüksek ve haklı zemine 
çıkmalarını sağlayacak, Türkiye aleyhinde istismar için ellerine malzeme verecek, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye'nin çıkarları bakımından 
da gereksiz ve yararsız olacak bir girişim olarak gördüğümüzü belirtmek isteriz.

Zaman, KKTC ve Türkiye kamuoylarının KKTC'nin isminin değiştirilmesi gibi Millî Dava'ya ve Kıbrıs sorununun çözümüne hiçbir katkısı olmayan düşüncelerle 
meşgul edilmesine müsait değildir. Çünkü, artık, Kıbrıs'ta iki ayrı bağımsız ve egemen Devletin varlığı gerçeğine dayanan bir çözüm şeklinden başka 
seçeneğin kalmadığı mesajının uluslararası topluma açık biçimde verilmesinin ve bunun kamuoylarının güçlü desteğiyle soğukkanlı ve ikna edici biçimde 
anlatılmasının zamanı gelmiştir.

KKTC'de Referandum Yapılmalıdır

1 Temmuz 2012 tarihine kadar Kıbrıs sorununu nihai olarak kapsamlı çözüme ulaştıracak "çok taraflı konferansın" (Kıbrıs'taki 2 taraf ve 3 garantör Devlet) 
toplanması mümkün olmadığı takdirde, bu yönde bir ilk adım olarak, KKTC'de, 15 Kasım 1983 tarihli Bağımsızlık Bildirisi'nin 22. Paragrafının federasyon 
kurulmasına kapıyı açık bırakan (b) ve bu amaçla BMGS'nin iyi niyet görevini sürdürmesini ve görüşmelere devam edilmesini isteyen (c) alt paragraflarının 
iptal edilmesi için halk oylaması düzenlenmesi hatırımıza gelmektedir.

İlhak Sözü Sakıncalıdır

İçinde bulunduğumuz nazik dönemde KKTC'nin Türkiye tarafından "ilhakı" gibi düşüncelerin dile getirilmesini de sakıncalı bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. 
Çünkü, Türkiye Kıbrıs Türk halkıyla birlikte "Millî Dava'yı" yürütürken hiçbir zaman Doğu Akdeniz'de toprak kazancı hedefi gütmemiştir. "İlhak" sözünün 
Türkiye'de özellikle resmî şahsiyetler tarafından telâffuz edilmesinin, sadece Rumlara Türkiye aleyhine istismar edeceği yeni bir malzeme oluşturacağı 
kuşkusuzdur.

Uzman Hakkında
Tugay Uluçevik
Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi

Uzmanın Diğer Yazıları

  Millî Dava Kıbrıs 
  “Kardeşim Esad” Keşke “Katil Esed” Olmasaydı 
  BM’nin Kudüs Kararına Dair Değerlendirmelerin Düşündürdükleri 
  Yunanistan Ege’de Macera Peşinde  
  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan’a Yapacağı Ziyaretin Düşündürdükleri 
  KKTC’nin Türkiye’den Başka Devletlerce de Tanınmasını İsteme Süreci  
  Lozan Dengesi 
  Kıbrıs Müzakere “Prangası” 
  ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Türkiye Ziyaretine İlişkin Açıklama 
  Cenevre “Ekselanslar” Kıbrıs Konferansı 
  Kıbrıs'ta Çözüm mü? Kalıcı Barış mı? 
  Yavru Vatan Elden Mi Gidiyor? 
  Milli Kıbrıs Davamız Nereye 
  Şehit Diplomatlarımızı Unutmuyoruz 
  Çözülme Sarmalında Millî Dava Kıbrıs  
  Kıbrıs’ta Çözüm Süreci Mi? Çözülme Sarmalı Mı? 
  Ne Mutlu Türküm Diyene! 
  “KKTC Sonsuza Dek” 


Ahlatlıbel Mah. 1830. Sokak No:39 İncek/Çankaya ANKARA        alsancak escort
Tel: +90 312 489 18 01 | Belgegeçer: +90 312 489 18 02 | Elektronik Posta: 
bilgi@21yyte.org 

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/2012/04/22/6577/kktc-sonsuza-dek


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder