28 Ağustos 2018 Salı

ORTA DOĞU’DA ARAP-İSRAİL MÜCADELELERİ VE TÜRKİYE BÖLÜM 2



ORTA DOĞU’DA ARAP-İSRAİL MÜCADELELERİ VE TÜRKİYE BÖLÜM 2


C. Türkiye’nin Arap-İsrail Savaşlarında Orta- Doğu Siyaseti 

Türkiye II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa devletleri ve ABD’nin yanında yer alarak dış siyasetini bu ülkelere endeksli yürütmeye başlar. Bu nedenle 1948 
yılında Türkiye Birleşmiş Milletler genel Kurulu’nda Filistin’in bağımsızlığını destekler, ama oy çoğunluğu ile taksim kararı alındığında, bu taksimi reddeden 
on üç ülkeden biri olur. 1949 yılında Türkiye’nin İsrail Devleti’ni siyasi olarak tanıması sonucu iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulur. Türkiye’nin İsrail’i 
siyasi olarak tanıması Türkiye’nin Arap ve Müslüman ülkeleri ile ilişkilerini olumsuz şekilde etkiler. Türkiye 1950 yılında BM’in cezayir’in bağımsızlığını 
görüştüğü toplantıda cezayir’in Self-Determinasyon hakkını destekleyici bir tutum almaktan kaçınır. Bundan sonra 1956 yılında Mısır ile İngiltere arasında 
meydana gelen Süveyş krizi sırasında ve sonrasındaki yaklaşımı yine Avrupa devletlerinden yana olur. Türkiye bu çizgisini devam ettirerek 1957’deki 
Eisenhower Doktrini’ni destekler (Ayın Tarihi, 1948: 164; TBMMTD, 1949:4; Ayın Tarihi, 1956: 152; Hurewitz,1958:281-295; Kürkçüoğlu, 1972:102; 
Karpat,1975: 121; Armaoğlu,1984: 845-851; Armaoğlu, 1991: 251-252; Sander, 1998: 219-240; Kürkçüoğlu, 2002: 35; Öymen,2002:122). 

I.Dünya Savaşı sırasında Arapların Osmanlı Devleti’nin karşısında yer almaları, Hilafet Makamı’nın cihat Fetvası’na itibar etmemeleri Türkiye cumhuriyeti’ni 
oldukça düşündürür. Türkiye II. cihan Harbi sonunda SScB baskısı ve talepleri karşısında yalnız kalınca çareyi ABD’nin yanında yer almakta bulur. Birçok Arap 
ülkesi SScB ekseninde yer aldığı için Türkiye kendisi gibi ABD politikasına yakın olan İsrail’i tanır, fakat desteklemez. 
Ayrıca İsrail içinde SScB’den göç eden ve iç siyasette etkili bir nüfus da bulunmaktadır. 
Bu nedenle Türkiye dış siyasette hem ABD ve hem de SScB kıskacındadır (Gönlübol,1996: 284; Altunışık,1999:182; Kürkçüoğlu, 2002: 36). 
Soğuk savaş döneminde diğer bölgeler gibi ABD ve SScB arasında Orta Doğu da parsellenir. Türkiye ve İsrail ABD yanlısı iken Mısır, Suriye, Ürdün SScB 
yanlısı bir dış siyaset izler. Türkiye yine de 1955 yılında Bandung’ta (Endonezya) yapılan Asya-Afrika Konferansı’nda Irak ile birlikte Ürdün ve Lübnan’ın da 
desteğiyle “bağlantısızlık” hareketine karşı çıkar. Türkiye 1955 Bağdat Paktı’nın yapılması ile İngiltere’nin kontrolünde olan Orta Doğu için bir savunma hattı 
oluşturur. Böylece Irak, Pakistan, İngiltere, İran ve Türkiye ABD’nin yanında SScB’ye bir set kurar. Bu pakt Arapları üçe ayırır; ilk grupta İran, Irak ve Pakistan, ikinci grupta Mısır, Suriye, Suudi Arabistan ve Yemen, üçüncü grupta ise Ürdün ve Lübnan yer alır. Bu durum Türkiye’nin Arap ülkeleri ile arasını açarak önce Mısır, sonra da Suriye ile ilişkilerini gerginleştirir (Ayın Tarihi,1954: 44; Gönlübol Ülman, 1972: 271-275; Armaoğlu, 1984: 491; Gönlübol, 1996: 534-537; Sander, 1998: 219-240; Bostancıoğlu, 1999: 334; Dursunoğlu, 2000: 37-38). 

Akdeniz’de bulunan Kıbrıs adasında Türk ve Rumlar yaşar, 1878 Osmanlı Rus Harbi’nden beri Ada’nın idaresi İngiltere’dedir. Ada denizcilik, ikmal, tersane 
yapımı, ticaret ve Akdeniz hâkimiyeti açısından Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından son derece önem arz eder. 
II. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’nin Orta Doğu’da hâkimiyet bölgelerinin kaybolmaya başlamasıyla Kıbrıs’ın önemi daha da artar. İngilizler 1948 yılında Filistin’den ve daha sonra Arap milliyetçiliğinden Mısır’dan da çekilmek zorunda kalır. Böylece İngiltere’nin elinde bölgeyi kontrol edebilecek tek üs olarak Kıbrıs kalır. 1954 yılında İngiltere Süveyş’ten çekilince karargâhını Kıbrıs’a taşır. Kıbrıs Adası’na İngiltere’nin ne derece önem verdiği 1 Haziran 1956 yılındaki Başbakanı Norwich’in şu sözleriyle daha açık belli olmaktadır: “İngiltere’nin Kıbrıs’taki çıkarları yalnızca NATO ile sınırlı değildir. Ülkemizin ve Batı Avrupa’nın endüstriyel yaşamı Orta Doğu’dan gelen petrole dayanmaktadır. Eğer bir gün petrol kaynaklarımız tehlikeye düşecek olursa bunları korumak zorunda kalacağız...” (TBMMTD, 1958: 822; Armaoğlu, 1984: 529, 785-809; Kafaoğlu, 1995: 160; Hale, 2000: 132-134; Kürkçügil, 2003: 69; Shaw-Shaw, 2000: 505-509; Ülger-Efegil, 2001: 1, 21; Manisalı, 2003: 32-35;). 

1960’lı yıllarda Kıbrıs’ta çıkan olaylar neticesinde Türkiye BM’ye başvurduğunda, Batılı devletlerin desteğini alamaz. II. Dünya Savaş sonrasında koşulsuzca tek taraflı bir dış siyaset izleyen Türkiye Batı’dan ilgi görememesi ile hayal kırıklığına uğrar. Kıbrıs konusundaki anlaşmazlıklar ve görüşmelerde Arap ülkelerinin Türkiye’ye karşı oy kullanmaları sonucunda Türkiye Orta Doğu politikasının eksikliğini hissetmeye başlayarak bu alana yönelmeye başlar. 

Bundan sonra Türkiye dış siyasette denge politikasına yönelir. Artık Türkiye Arap ülkeleri ile daha sıcak siyasi ve ekonomik işbirliği içine doğru hareket edecektir (Armaoğlu, 1983: 123, 157-175; Buhle, 1996: 99; Steinbach, 1996: 230; Kürkçüoğlu, 2002: 37-38). 

BM ile birlikte Türkiye İsrail’in işgal ettiği topraklardan çıkması lehinde oy kullanması yoluyla, Filistin halkına Self-Determinasyon hakkı tanınması 
ve İsrail’e de devlet kurma hakkının verilmesini destekler. Türkiye’nin 1960 yıllarındaki bu dış politikasındaki değişmenin asıl nedenini uluslararası arenada 
Kıbrıs konusunda destek bulmayı amaçlamasıdır. 1965 yılında cidde’de bir araya gelen 6. Müslüman Kongresi Kıbrıs konusunda Türk delegasyonunun kararını 
desteklemeyi kararlaştırmasıyla Birleşmiş Milletler görüşmelerinde; Afganistan, Irak, Libya, Suudi Arabistan tarafından sunulan ve Türkiye’nin onayladığı 
öneri reddedilir. Bu oylamada İran, Libya, Pakistan Türkiye’nin yanında yer alır. Özellikle 1967 Orta Doğu Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin bu ülkelerle olan 
ilişkilerinde ve dış politikamızda olumlu bir sürece girilir. Artık buna göre Türkiye Orta Doğu ülkelerinin içişlerine karışmadan tarafsız bir denge politikası güden 
bir çizgide yer alır (Karaosmanoğlu, 1983; Armaoğlu, 1984: 845-851; Bağcı, 1992: 119-138; Steinbach, 1996: 257; Buhle, 1996: 227). 

Türkiye Batı ile ters düşmemek kaydıyla geçmişten gelen bağlar nedeniyle Arapların yanında yer almaya çalışır. Ama II. Dünya Savaşı sonunda Türkiye’nin 
içinde bulunduğu durum nedeniyle gerek SScB ve gerekse ABD’nin istekleri doğrultusunda Batı’nın yanında yer almak zorunda kalır. Türkiye 1949 Arap 
ülkeleri ile İsrail arasında yapılan silah bırakma anlaşmasından sonra İsrail’i resmen tanır ve Telaviv’e maslahatgüzar gönderir. Türkiye maslahatgüzarlığını 
1950 yılında elçilik düzeyine çıkarmasına karşın 1956 Kanal Savaşı sırasında İsrail Mısır’a saldırınca İsrail’i kınayarak elçisini geri çeker ve yerine tekrar 
maslahatgüzar gönderir. Türkiye 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşında Arapları destekler, BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararınca İsrail’in Batı Şeria, 
Gazze Şeridi, Doğu Kudüs ve Golon Tepelerinden çekilmesini savunur (Ayın Tarihi, 1950: 158; Tibi, 1991: 118; Musevilerle 500 Yıl, 1992; Köni, 1995: 427; 
Can, 1993: 167-174; Öymen, 2002: 127). 

1970’li yıllarda dünyada ASALA terör örgütü ile Ermeni Meselesi tekrar gündeme getirilerek Türkiye terör hadiselerine maruz kalınca oldukça zor durumda 
kalır. Bu dönemde Arap ülkelerinden de Ermenilere destek verilir. Türkiye ABD’deki Ermeni Lobisi’ne karşı Yahudi lobisineyönelir ve onlardan destek ister. 
Yahudi lobisi “…Bizimle ilişkilerinizi geliştirmek istiyorsanız, tamam bunu biz de istiyoruz; ama, biz de sizin İsrail ile ilişkilerinizi geliştirmenizi bekliyoruz…” 
der. Böylece Türkiye bu tarihten sonra İsrail ile ilişkilerini düzeltme sürecine girer (Gürbey, 1991: 209-224; Gönlübol, 1996: 284; Sönmezoğlu, 1998: 105-110; Kürkçüoğlu, 2002: 40). 

Türkiye Filistin Kurtuluş Örgütü’nü 1964’te kurulduktan on bir yıl sonra tanıyarak Kahire büyükelçisini FKÖ nezdinde akredite eder. 1969 yılındaki Rabat Bildirgesi’nde Türkiye İslam Konferansı’na dâhil olmasıyla birlikte İsrail’e karşı çıkması istenince bunu reddeder. Türkiye 1979 yılında Türkiye’de Filistin 
Kurtuluş Teşkilatı’nın temsilciliğinin açılmasına izin verilir. 1980 yılında İsrail Kudüs’ü ilhak edince Türk Hükûmeti bunu protesto ederek Telaviv elçiliğindeki 
maslahatgüzarlık düzeyini daha aşağı çeker ve İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasına karşın elçiliğini Telaviv’de tutarak Kudüs’teki başkonsolosluğunu da 
Telaviv’e getirir (Gönlübol,1996 : 534-537; Sander,1998 : 219-240). 

Suriye ve Irak SSCB’ye güvenerek 1980’li yıllardan sonra PKK’ya destek verir. Beyrut’ta PKK kampı kurulur ve yıllarca örgüt buradan yönetilir. Suriye devamlı Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Bulgaristan kozunu kullanır ve buradaki Türk azınlık zor durumda kalır. Hatta Suriye Yunanistan’a ülkesinde bir üs dahi verir. Suriye, Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı ve Kıbrıs konularında çıkan anlaşmazlıklarda devamlı onların yanında yer alır. Böylece Yunanistan ve Bulgaristan Türkiye’ye Arap kozunu oynarken Suriye de Yunanistan ve 

Bulgaristan kozunu oynar. Türkiye bu nedenle bu dönemde İsrail ile ilişkilerini geliştirir. Daha sonraki dönemde Suriye ve Irak’la Türkiye arasında su meselesi 
ortaya çıkar ve uzunca süre devam eder (Tartanoğlu, 1990: 157; Sezgin, 1996: 141; Okçu, 1993: 25-70; Lawson, 1995: 23; Kürkçüoğlu, 2002: 41). 

1990’lı yıllarda SScB’nin dağılma sürecine girmesi ve soğuk savaş döneminin sona ermesi ile Suriye SScB desteğini kaybeder. Suriye dış siyasette yalnız kalınca sıkışır ve PKK terör örgütünü ülkesi dışına çıkartarak desteğini keser. Suriye su meselesini de eskisi gibi gündeme getirmeyerek Türkiye ile dostluk kurmaya ve Türkiye’ye yanaşmaya başlar (Şalvarcı, 2003: 47,151,311; Köni, 1996: 127; Kocaoğlu, 1995: 81-105). 

D. Arap-İsrail Savaşlarının Müslüman Ülkeler Arasındaki Ekonomik Birlikteliğe Etkisi 

   İslam ülkelerinin bir araya gelerek beraberlik oluşturmaları Kudüs’teki El Aksa camii’nin 1969 yılında Yahudilerce yakılması sonucu başlar ve hemen Suudi Arabistan Kralı Faysal İbn-i Abdülaziz’in öncülüğünde Fas Kralı II. Hasan’ın davetiyle Arap ülkelerinin içeren Rabat’ta bir konferans yapılır. 
Konferansın sonunda “Rabat Deklarasyonu” ortaya çıkarak yayınlanır. Konferans sonunda merkezi cidde’de olmak üzere “İslam Konferansı Teşkilatı” kurulur 
(Karaosmanoğlu, 1983: 78; Sander,1998: 219-240). Artık Türkiye Pakistan, Irak, Mısır, Afganistan, Bangladeş, cezayir ile ticari anlaşmalar, İran, Libya, 
Pakistan, Irak ile ekonomik işbirliği ve ticaret anlaşmaları, Libya ile ticari ortaklık anlaşmaları, Suudi Arabistan ve Kuveyt’le de mali ve kredi anlaşmaları 
imzalanarak yürürlüğe konur. Daha sonra İslam devletleri arasında çeşitli işbirliği ve ekonomik oluşumlar meydana gelir; Türkiye, İran, Türk cumhuriyetleri, Afganistan’ın içinde yer aldığı Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EKİT-ECO), Petrol zengini Körfez Ülkelerinin Teşkilatı (G.C.C.), Mağrip Arap Birliği (Moritanya, Fas, cezayir, Tunus, Libya),Arap İşbirliği Konseyi (Mısır, Ürdün, Yemen, Irak) gibi (Dışişleri Bakanlığı Belleteni, 1969: 45; Kürkçüoğlu,1972: 161; AKBANK, 1980: 395-403; Shaw-Shaw,2000: 505-509). 

Arap ülkeleri ile girişilen bu sıcak ilişkileri sonunda 1973’te cidde’de “İslam Kalkınma Bankası” açılma kararı alınır ve Türkiye’nin de 1974 yılında ortak 
olduğu bu banka 1975’te açılır; 1985’te Türkiye Başbakanı Turgut Özal’ın bu bankaya 160 milyon dolar daha sermaye ilave etmesi sonucunda Türkiye’nin 
ortaklık derecesi beşinci sıraya yükseltilir. 1974 yılındaki Türkiye’nin “Kıbrıs Barış Harekâtı” sırasında İslam Kalkınma Bankası üye devletleri Türkiye’yi destekler. 
Bu olumlu gelişmeler sonunda 1977 yılında Türk-Libya ticaret ortaklığı olarak kurulan Arap-Türk Bankası’na Kuveyt de iştirak eder (TBMMTD, 1970: 481; 
TBMMTD, 1971: 399-400; cem, 1977: 282; İhsanoğlu, 1995, 388; AKBANK, 1980: 401; Gönlübol,1996: 518). 

İslam Kalkınma Topluluğu Toplantısı1980’de Ürdün ve yine Eylül’de Fas’ın Fez şehrinde yapılması ve İsrail’le mücadele kararı alınması sonucunda Türkiye 
de Telaviv’deki Maslahatgüzarını geri çekerek daha düşük düzeyde diplomatik ilişkiye girer. 1980 yılında Irak-İran savaşının çıkması ve daha sonra sırasıyla 
yapılan IRCICA, SESRTCIK ve İSEDAK toplantıları yapılır. Bu toplantılar sonuncunda 16 Aralık 1983 tarihli kararname ile Bank of Bahrain and Kuwait 
B.C.S., Habib Bank (Pakistan), Bank Mellat (İran), The Saudi American Bank, Dar al Maal al-İslami (Faisel Finans Grubu), Albaraka ve Kuwaiti-Turkish Evkaf Bank gibi finans grupları Türkiye’de çalışmaya başlarlar, buna karşı Türk İnşaat şirketleri ve işçileri Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde (Libya, İran, Irak, Suudi Arabistan, Ürdün, Tunus, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri’nde çalışırlar (Karaonmanoğlu, 1983: 164; Armaoğlu,1984:.845;  Dursun, 1995: 413; Altunışık,1999: 185-186; Ünal, 2002: 41-42). 

1970’li yıllarda Türkiye’nin ticari ilişkileri daha çok Avrupa ülkeleri ve Amerika ile yapılmaktadır. Türkiye’nin ticari ilişkileri içinde Avrupa ülkelerinin payı hemen hemen % 50 iken, Arap ülkeleriyle ticari ilişkilerinin oranı ise ancak % 9-18 arasında ve yıldan yıla bir dalgalanma gösterebilmektedir. Türkiye’nin Orta Doğu ülkeleriyle iyi ilişkilere girme sürecinden sonra bu oran hızla değişme gösterir 1980-1985 arasında Avrupa ile olan ticari ilişkilerinin oranı % 45’ten % 30’a düşme gösterirken İslam ülkeleri ile olan ticari ilişkilerinin oranı ise % 18’den % 46’ya doğru yükselir. Daha sonraki süreçte Türkiye’nin İslam ülkeleri ile olan ticaret oranı 1985-1990 arasında % 23,5 ihracat ve % 18,3 ithalat olmak üzere toplam % 50’ye yaklaşır. Türkiye’nin hızlı biçimde İslam ülkeleri ile ticari ilişkilerini geliştirmesi Avrupa ülkelerini Pazar kaybımdan dolayı oldukça endişelendirir (Karaomanoğlu, 1983: 174; Gürbey,1991: 210; AKBANK,1980: 
402; Shaw- Shaw,2000: 505-509; Gönlübol, 1996: 607). 

1990 yılında patlak veren Körfez Krizi ve 1991 yılındaki Körfez Savaşı’yla birlikte Türkiye’nin bölge ülkeleriyle olan ekonomik ilişkileri bozulma sürecine girer. Türkiye bir defa Batı’nın yanında yer alması sonucu ve ambargo neticesinde ihracatı asgari düzeye düşer (12,6 milyar dolardan 2 milyar dolara düşer.), 
petrol boru hattı kapatılır, sınır kapılarının kapatılmasıyla nakliye biter, turizm sekteye uğrar ve toplam zarar 20 milyar dolara çıkar. Ayrıca Türkiye’ye sınır 
kapılarından akın eden mülteciler bütçeye artı yük getirir, Kuzey Irak’ta konuşlandırılan Çekiç Güç sayesinde bölgede oluşan otorite boşluğu PKK terör 
örgütünü kuvvetlendirir ve Türkiye’nin savunma harcamalarını birkaç kat daha artar. Bu tür savunma harcamaları yukarıda ki Türkiye’nin kaybını gösteren 
meblağa dâhil değildir. 
Kısaca basitçe yapılan bir hamle ile Türkiye’nin ekonomik dengeleri bozulur, dış borç artar, ülkede iç siyaset karışır ve Türkiye’nin hem dış siyaseti, hem de 
ekonomisi zayıflar. Bu süreçte Türkiye Dünya Bankası ve IMF’ye borçlanması giderek artar (Şen, 1990: 241; Öztürk, 1999; Özdağ-Laçiner-Erkun, 2003: 232). 

SONUÇ 

Türkiye’nin 1960’lı yıllara gelinip de Kıbrıs meselesi ortaya çıkıncaya kadar belirgin bir Orta Doğu politikasına sahip değildir. cumhuriyetten hemen sonra 
veya Millî Mücadele sırasında yapılan anlaşmalar hep Türkiye’nin sınırlarını belirleyebilmek içindir. Bu durum II. Dünya Savaşı sonuna kadar devam eder. 
Bölgede İsrail Devleti’nin kurulması ve Türkiye’nin İsrail devletini tanıması sonucu Arap ülkeleri ile arasında soğukluk yaşanmaya başlar. 
Ne zaman ki Kıbrıs’ta baş gösteren olaylar sonrasında Birleşmiş Milletlerde Türkiye yalnız kalınca, artık Türkiye’nin Orta Doğu’da belirli bir dış politika 
güdülme ihtiyacı belirir. 

1960 sonrası Türkiye bir denge politikası içerinse girer. II. Dünya Savaşı sonrasında ülkenin dış politika ve ekonomik politikada ABD güdümlü bir strateji 
izler, fakat Kıbrıs konusunda yalnız kalınca hem Orta Doğu’da Araplara yaklaşır, hem de 1963 yılında AET’ye başvurur. 1970’li yıllardan sonra İslam Birliği’ne 
sıcak bakılmaya başlanır ve Rabat Kongresi’ne katılınır. İslam Devletleri ile Türkiye yeni bir döneme girer. Bu dönemde Türkiye Araplarla İsrail arasında bir 
denge politikası izlemeye çalışır. 1976-1990 yılları arasında İslam ülkeleriyle Türkiye arasında ticari boyutta çok ciddi atılımlar gerçekleşir. 

1990 yılında patlak veren Körfez Krizi-Savaşı’nda Türkiye Batı yanlısı politika izlediği için İslam ülkelerinden belirli ölçüde uzaklaşır. Özellikle terör konusunda 
PKK’ya yapılan yardımlar, Suriye’nin Yunanistan’la işbirliğine girişmesi, PKK’ya yataklık yapması; İran’ın hem Ermenileri desteklemesi, hem de PKK, Hizbullah 
gibi terör örgütlerine yardımcı olması; Irak’ın su nedeniyle Suriye ile birlikte Türkiye’yi sıkıştırması oldukça gerilimli günlere neden olur. 

Türkiye yapılan tüm Arap-İsrail savaşlarında içten içe Arapları desteklemesine karşın görünürde denge politikası gütmek zorunda kalır, zira İsrail’in arkasında 
ABD ve Batı ülkeleri vardır. Türkiye Suriye ve PKK’ye karşı İsrail ile birçok konuda iş birliği yaparak ortak tatbikatlar icra etmesi ve SScB’nin parçalanma 
sürecinde Suriye’nin yalnız kalması ve ABD’nin Orta Doğu’ya çöreklenmesi ile Suriye Türkiyeile dostane ilişkilere girmek zorunda kalır. Filistin konusu da uzun 
yıllar sonra belirli bir çizgide devam etmekte ve hala çözüm beklemektedir. Orta Doğu ülkeleri bir an önce barışa, sükûnete, istikrara kavuşmalı ve kendi 
aralarında her türlü işbirliğini geliştirmelidir. 

KAYNAKÇA 

AKBANK, (1980), Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi (1923-1978), İstanbul. 
Armaoğlu, Fahir, (1984), 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1980, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara. 
------, (1994), Filistin Meselesi ve Arap İsrail Savaşları,1948-1988,T. İş Bankası Yay. Ankara. 
------, (1983), Kıbrıs Meselesi, 1954-1959, Ankara, AÜSBFYayınları, Ankara. 
-------, (1991), Belgelerle Türk Amerikan İlişkileri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. 
Altunışık, Meliha Benli, (1999), Türkiye ve Ortadoğu-Tarih, Kimlik, Güvenlik, Boyut Yayın Grubu, İst. 
Ayın Tarihi, (1948), No: 181, Aralık. 
Ayın Tarihi, (1950), No: 203, Ekim. 
Ayın Tarihi, (1954), No: 251, Ekim. 
Ayın Tarihi, (1954), No: 252, Kasım. 
Ayın Tarihi, (1956), No: 273, Ağustos. 
Bağcı, Hüseyin, (1992), “Zypernpolitik der Menderes Regierung von 1950- 
1960. Ein Wendepunkt in der türkischen Aussenpolitik”, In Orient,33/1, 

Bostancıoğlu, Burcu, (1999), Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, İmge Kitab. Yay. Ankara. 
Buhle, Matthes, (1996), “Türkei, Politik und Zeitgeschichte”, Band 2 Leske 
+ Budrich, Opladen. can, Mehmet, (1993), Ortadoğu’da Amerikan Politikası, Bayrak Yayınları, İstanbul. 
cem, İsmail, (1977), Tarih Açısından 12 Mart, Nedenleri, Yapısı, Sonuçları, cem Yayınları, İstanbul. 

Dışişleri Bakanlığı Belleteni, (1969), No: 60, Eylül. 
Duman, Sabit, (1995), “Filistin’de İngiliz Yönetimi”,Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı’ya Armağan, H.Ü.A.İ.ve İ.Tarihi Enst., Ankara. 
Dursun, Davut, (1995), “Türkiye İslam Dünyasının Neresinde?”, “Türk Dış Politikası”, Yeni Türkiye 3, S. 3. 
Dursunoglu, Alptekin, (2000), Stratejik İttifak, Türkiye-İsrail İlişkilerinin Öyküsü, Anka Yay., İstanbul. 

GönlüboL, Mehmet, (1996), Olaylarla Türk-Dış Politikası 1919-1995, Siyasal Kitabevi, 9.Baskı,Ankara. 
Gönlübol, Mehmet-Ülman, Halûk, (1977), Olaylarla Türk Dış Politikası, Cilt: I (1919-1973), Cilt II (1973-1983), AÜSBF Yayınları, Ankara. 
Günaltay, M. Şemseddin, (1947), Yakın Şark-III, Suriye ve Filistin, TTK, Ankara. 
Gürbey, Gülistan, (1991), “Die Türkei und der Nahe Osten. Die politischeInteressenkonstellation der Türkei im Golfkrieg”, In: Südosteuropa 
Mitteilungen, München, 31, 3. 

Hale, William, (2000), Türk Dış Politikası 1774-2000, Çev.: Petek Demir, Mozaik Yay., İstanbul. 
Hurewitz, J. c., (1958), “Diplomacy in the Near and Middle East”, A Documantary. Record: 1914-1956, Vol. II, Van Nostrand company, New York. 

İhsanoğlu, Ekmeleddin, (1995), “Türkiye ve İslam Konferansı Teşkilatı”, “Türk Dış Politikası”, Yeni Türkiye 3, S. 3. 

Kafaoğlu, Arslan Başer, (1995), “Kıbrıs”, “Türk Dış Politikası”, Yeni Türkiye 3, S. 3. 
Karaosmanoglu, Ali L., (1991), “Die Türkei die europäische Sicherheit und der Wandel der internationalen Beziehungen”, In: Europa Archiv Folge 46/5, 
Bonn. 
Karpat, Kemal H., (1975), “Turkey´s Foreign Policy in Transition, 19501974”, Leiden, Br Illustrations. 
Kocaoğlu, Mehmet, (1995), “Suriye ve PKK”, Avrasya Dosyası,c.2,S.3,Ankara. 
Köni, Hasan, (1995), “Yeni Uluslararası Düzende Türk-ABD İlişkileri”, “Türk Dış Politikası”, Yeni Türkiye 3, S. 3. 
------, (1996), “Körfez Savaşı Sonrasında Türkiye”, Avrasya Dosyası, c. 3, S. 1, Ankara 1996. 
Kürkçügil, Masis, (2003), Kıbrıs, Dün ve Bugün, İthaki Yay., İstanbul. 
Kürkçüoğlu, Ömer, (1982), Osmanlı Devleti’ne Karşı Arap Bağımsızlık Hareketi 1908-1918, Ankara SBF Yayını. 
-----, (1978), Türk -İngiliz İlişkileri 1920-1950, Ankara SBF Yayını. 
-----, (2002), “Türk dış politikasının ana ekseninde tarih, coğrafya ve konjonktür iç içe olmak zorundadır!”, Türkiye Günlüğü, S. 68. 
-----, (1972), “Türkiye’nin Arap Orta Doğusuna Karşı Politikası, 1945-1970”, SBF Dergisi, c. 27. S. 2. 1972, Ankara. 

Landau, Jacop, (1995), “İsrail’deki Arap Azınlık”, Avrasya Dosyası, c.2,S.1,Çev.: cahide Ekiz. 
Lawson, Freed H., (1995), “İçte Kabuk Değiştiren Suriye”, Avrasya Dosyası, c. 2, S. 3, Ankara. 

Manisalı, Erol, (2003), Avrupa Kıskacında Kıbrıs, Derin Yayınları 29, İstanbul. 
Mcghee, George, (1992), ABD-Türkiye-NATO-Ortadoğu, Bilgi Yayınevi, İstanbul. 
Musevilerle 500 Yıl, (1992), Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara. 

Okçu, Metin, (1993), “Türkiye ve Komşuları-Irak ve Suriye”, Savunma ve Havacılık, 1993. 

Öymen, Onur, (2002), Silahsız Savaş – Bir Mücadele Sanatı Olarak Diplomasi, Remzi Kitab. İst. 
Özdağ, Ümit-Laciner, Sedat-Erkun, Serhat, (2003), Irak Krizi 2002-2003, Orta Doğu Araştırma Dizisi, Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara. 
Özel, Soli, (2002), “105 Yıllık Mesele”, Türkiye Günlüğü, S. 68. 
Öztürk, Osman Metin, (1999), Irak Yapısı ve Komşuları ile İlişkileri, KÖK, Araştırmalar c. I, S. I, Ankara. 

Sander, Oral, (1998), Siyasi Tarih, 1918-1994, 7. Baskı, İmge Yay. Ankara. 
------, (1998), Türkiye’nin Dış Politikası, 2. Baskı. Ankara. 
Sever, Aysegül, (1997), Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Batı ve Orta Doğu, 1945-1958, Boyut Yayın Grubu, İstanbul. 
Sezgin, Ferruh, (1996), “Kürt Devletinin Hamisi: Çekiç Güç”, Avrasya Dosyası, c. 3, S. 1, Ankara. 
Shaw, Stanford J.-Shaw, E. Kural, (2000), Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, II.cilt, e Yay., İst. 
Soysal, İsmail, (1995), “Ortadoğu”, “Türk Dış Politikası”, Yeni Türkiye 3, S. 3. 
Sönmezoğlu, Faruk, (1998), “Türk Dış Politikasının Analizi”, Derleyen: Hüseyin Bağcı, Demokrat Partinin Ortadogu Politikasi, Der Yayınları, İstanbul. 
Steinbach, Udo, (1996), “Die Türkei im 20. Jahrhundert, Schwieriger Partner Europas”, Bergisch Gladbach, Verlag: Lübbe, Gladbach. 

Şalvarcı, Yakup, (2003), Pax Aqualis, Türkiye-Suriye-İsrail İlişkileri, Su Sorunu ve Orta Doğu, Zaman Kitabevi, İstanbul
Şen, Faruk, (1990), “Die Türkei zwischen Golfkrise und potentiellem EG-Beitritt. Entwicklungsperspektiven für die neunziger Jahre”, In: Zentrum für 
                            Türkei Studien, 3/2. 

Tartanoğlu, Ali, (1990), Irak,Saddam,Körfez, Ankara. 
TBMMTD, (1949), 8. Dönem, 21. cilt. 
TBMMTD, (1958), 11. Dönem, 4/2.cilt. 
TBMMTD, (1970), 3. Dönem, 3. cilt I. Toplatı. 
TBMMTD, (1971), 3. Dönem,12.cilt II.Toplantı. 
Tibi, Bassam (1991), Konfliktregion NaherOsten, Regionale Eigendynamik und Großmachtinteressen, München. 

Ülger, İrfan Kaya-EFEGİL, Ertan, (2001), Avrupa Birliği Kıskacında Kıbrıs Meslesi (Bugünü ve Yarını), Ankara, s. 1. 
Ünal, Hasan, (2002), “Türkiye ve Orta Doğu: Filistin’den Irak Senaryolarına Türkiye Orta Doğu Sorunları”, Türkiye Günlüğü, S. 68. 

Yüksel KAŞTAN
TÜRKİYE /...... 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder