16 Mayıs 2020 Cumartesi

ÖZGÜRLÜK - GÜVENLİK İKİLEMİ.

ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK İKİLEMİ


Sevtap Yokuş** 
* Bu metnin sunum olarak hazırlanmasında büyük ölçüde yazarın “Hak ve Özgürlüklerin Kötüye Kullanımı” adlı kitabından yararlanılmıştır. 
** Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. 


ÖZET

Özgürlük- güvenlik ikilemi tartışması, tebliğ içeriğinde geniş anlamıyla ele alınmakta; demokrasi-hak ve özgürlükler-hukuk ile güvenlik dengesi şeklinde genişlemektedir. Öncelikle günümüzde bu tartışmanın değeri ve yaşamsal önemi vurgulanmaktadır. Buna göre; güvenlik konusunun ulusal düzeyde olduğu gibi uluslararası düzeyde de hukuk ve insan hakları standartlarının geliştirilmesi sorunuyla birlikte ele alınması zorunludur.

Demokratik hukuk düzenlerinde, özgürlük kural, güvenlik önlemleri istisna olmalıdır.
Dünyada son gelişen olaylar karşısında, bu ilkenin hatırlatılmasında ve öne alınmasında yarar vardır. Bu anlamda ilkelerin ve istisnaların gözden uzak tutulmaması; özgürlükleri sınırlayacak önlemlerin istisnai olarak ve ulusal-ulusal üstü boyutlarda hukuksal denetim altında kullanılması zorunludur. Günümüzde demokratik düzenlerin özünü oluşturan özgürlükler, ancak ulusal ve uluslararası barış ortamının sağlanması şartıyla gelişebilecektir.

  Hak ve özgürlüklerin gerçekleştirilmesi noktasındaki asıl sorun ise, özgürlük ve güvenlik ikilemidir Demokrasi-Güvenlik ilişkisi bağlamında hak ve özgürlükler temelli demokratik devlet içeriğinin belirlenmesi önemlidir. Demokrasinin dayandığı temel değerlerden biri de, barışçı toplumsal birlikteliktir. Demokrasi kural olarak, insan haklarından çok insan haklarının kamusal alandaki uzantısı olan siyasal haklarla ilgilenmektedir. Demokratik düşünce ise, devlet gücünün, bireyin hak ve özgürlüklerine karşı kötüye kullanılmaması için güven yollarını aramıştır. Bu çerçevede, güvenlik yönünde önlemler, toplumsal düzeni ifade eden hukukun ve birey özgürlüklerinin korunması temel amacına yönelmelidir.
Hak ve özgürlüklere dayalı demokratik rejimin korunması, ülkelerin kendi içlerindeki demokratik kurumların güçlendirilmesine bağlıdır. Demokratik rejim; kendini yok etmeye yönelik tehlikeler karşısında güvenlik gerekçesiyle sadece, özgürlükleri sınırlama türünden önlemler alma yerine, demokratik süreci koruyacak, güçlendirecek, öz güveni geliştirecek olanakları da yaratmak durumundadır. Böylece kaba güvenlik önlemlerinin ötesinde kalıcı ve
sağlıklı toplumsal düzenin oluşturulması olanaklı olabilecektir. Bu temelde küresel düzeyde demokrasi yaklaşımı, uluslararası düzeyde de birey özgürlüklerinin korunduğu demokratik düzenleri ve hukuku egemen kılabilecektir.

GİRİŞ

2000’li yılların başları, özgürlük-güvenlik ikilemi bakımından bir tür dönüm noktası olmuştur. Özellikle bu tarihlerden itibaren giderek güvenlik uğruna feda edilen hak ve özgürlük alanlarıyla karşılaşıldı. 11 Eylül’den itibaren yaşanan süreç, güvenliğin esas alındığı döneme karşılık gelmektedir. Bu dönemde Batı Demokrasilerinin yaklaşım tarzı aynı zamanda, demokratik hukuk devleti anlamında hak ve özgürlükleri güvenceleyen hukuk alanının daralmasını ifade etmektedir. Özellikle 1990’lardan itibaren ulusal ve uluslararası düzeyde yükselişini hızlandıran İnsan Hakları Doktrini açısından tam bir geri gidiş
yaşanmaktadır.

Uluslararası alanda güvenlik konusunun yine uluslararası - ulusal üstü hukuk ve insan hakları standartlarının geliştirilmesi sorunuyla birlikte ele alınması zorunludur. Bu, aynı zamanda Uluslararası Hukukun gereği olmalıdır. Aksi halde uluslararası güvenlik, hukukun asıl kılınamadığı bir işleyişe ve devletlerin egemenlik yetkilerinin inisiyatifi ölçülerine indirgenmiş olmaktadır. Uluslararası alanda tüm boyutlarıyla hukukun ve birey özgürlüklerine saygının hakim kılınması, yaşanabilir bir evren için olmazsa olmazdır.

Günümüzde devletlerin egemenlik anlayışı dönüşmüş, klasik yaklaşım aşınmıştır. Devletin ulusal egemenliği hukuk devleti ilkesi ile bağımsızlık ve eşitlik temelinde beliren uluslararası egemenliği ise, uluslararası hukuk ve insan hakları standartları ile sınırlanmıştır. 

Bu dönüşümün güvenlik nedenleriyle gerilemesi düşünülemez. Olması gereken, bu dönüşümün pekiştirilmesiyle ve hukuk-insan hakları standartlarının esas alınmasıyla birlikte güvenliğin sağlanabilmesidir. Güvenlik yönünde önlemlerin temel amacı, toplumsal düzeni ifade eden hukukun ve birey özgürlüklerinin korunmasına hizmet etmek olmalıdır. Buradan hareketle, demokratik devletlerin ulusal düzeyde ulaşmayı ve geliştirmeyi hedefledikleri birey hak ve özgürlüklerini temel alan demokrasi ilkelerinin; küresel düzeyde de geliştirilmesi ve hukuk
yoluyla sağlanması yaşamsal kabul edilmelidir.

DEMOKRATİK DEVLET ANLAYIŞI

Demokrasinin günümüzdeki anlamı, iktidarın sınırlandırılmasıdır. Bu bakış açısı, devletin halktan aldığı iktidar yetkisini halka dönük olarak kullanmasının ötesinde olup, aynı zamanda demokrasinin geniş tanımına karşılık gelmektedir. Demokrasinin dar tanımı ise, siyasi iktidarın serbest seçimler yoluyla oluşması ve muhalefetin iktidara gelme olanaklarının korunmasıdır. Ancak, demokrasi düşüncesini tamamlayan liberal bakış, demokrasinin alt yapısı olarak özgürlükleri görür. Bugün artık özgürlüklerin olmadığı alanlar demokratik
sayılmamaktadır. İktidarın sınırlı oluşundan da, devletin özgürlükler lehine sınırlılığı anlaşılır.

Ulusal üstü düzeyde demokrasinin insan hakları belgeleri yoluyla gelişimi, içeride olduğu gibi devletlerin egemenlik anlayışındaki dönüşümle sağlanmıştır. Nasıl ki, iç egemenlik boyutu, hak ve özgürlükler düşüncesi ve hukuk devleti ilkesi ile sınırlı ise, dış egemenlik de uluslararası hukuk ve insan hakları standartları ile sınırlandırılmış, dönüşüme uğramıştır.

Erkler ayrılığı da siyasi iktidarı sınırlayan diğer bir unsurdur. Demokratik düşünce, ifadesini siyasal oluşumlarda bulmuştur. Bu düşünce aynı zamanda, devlet gücünün, bireyin hak ve özgürlüklerine karşı kötüye kullanılmaması için güven yollarını aramıştır. Bu çabalar, her şeyden önce güçler ayrılığı sistemi üzerinde toplanmaktadır 1. 

Güçlerin paylaşılması, iktidarın sınırlandırılması ana hedefine yönelir. Böylece güç, gücü durdurabilecektir. Demokraside güçler ayrılığı; aynı zamanda çeşitli siyasal mücadele yolları arasındaki uygun mesafenin varlığı ile birlikte düşünülmektedir. Yine demokraside hukuk ve yargının etkileme gücünün
arttığı göz ardı edilmeyecektir. İktidar kavramının geniş tanımında, çok sayıda iktidarın varlığı görülmektedir. Toplumdaki karmaşık ilişkilerin kavranmasında da bu gerçeğin göz önünde bulundurulması gerekmektedir 2. 
Dolayısıyla, toplumsal ve siyasal güç dengeleri ile hukuka etkileri, demokrasinin gelişimini olumlu ya da olumsuz etkileyebilir.
Sağlıklı bir demokrasi için siyasal katılım olanaklarını yaratan ve iktidarı sınırlayan diğer bir yol da dikey erkler ayrılığıdır. Bu yol aynı zamanda, demokrasinin farklılıkları barışçıl biçimde bir arada tutan özelliğiyle bağdaşır. Demokrasi farklılıklara dayalıdır. Bu yaklaşım, ağır ağır ve büyük zorluklarla olgunlaşabilmiş tir. Bu doğrultudaki kazanımların kavranması da yine kazanımların ortaya çıkışından sonra gerçekleşebilmiştir 3. 
Demokrasinin farklılıklar üzerine kurulu olması, kimseye belirli bir dünya görüşünü dayatmaması anlamına gelmektedir. Demokrasi, herkesin kendi yaşamına dair tercihleriyle birlikte yaşayabilmesinin olanaklarını sağlamakla yetinir. 
Demokrasinin dayandığı iki temel değerden ilki, farklı yaşam anlayışlarının meşru olduğunun kabulüdür. 
Bireyin kendi yaşamını kendisinin belirleyebilmesi insan haklarının tanınmasını gerektirir. ikincisi de, barış içinde toplumsal birlikteliktir. Bunun gerçekleşmesi de farklılıkların ön kabulü ile olanaklıdır. Ortak siyasal geleceğin belirlenmesi ise, ancak siyasal haklar yoluyla olabilmektedir 4. Demokrasi alanında yaklaşık son elli yılda yaşanan gelişmeler, bu gün de en fazla tartışılan, farklılıklar ve tanıma
politikaları konularında yaşanmıştır. Genel olarak, etnik, dinsel farklılıkların görmezden gelinmesinden, kimlik politikalarına ve farklılık ya da tanıma politikalarına doğru bir gelişme yaşanmıştır. Farklılıkların yok sayılmasından, farkı aşırı vurgulamaya, farklılık üzerine politika yapmaya varan bir döneme varılmıştır. İçinde bulunduğumuz dönemde ise, bu iki eğilimin de sakıncaları göz önünde tutularak; farklılıkları sabitlemeden ya da farlılıkları yok saymadan üçüncü bir seçenek arayışı doğmuştur. Bugün birçok ülke, bu konudaki sorunları
aşmanın yolu olarak çok kültürcü politikaları izlemektedir 5.

Demokrasi düşüncesinin evriminde, siyasal özgürlükler; asıl olarak bireylerin seçme haklarını korurken, zamanla diğer özgürlüklerle de tamamlanmıştır. Sonradan eklenen özgürlükler, siyasal özgürlüğün sürdürülebileceği koşulları da güçlendirmişlerdir. Bireysel özgürlük alanı, bireyin baskıya uğramadan kendi kendine seçme olanağıdır. Ancak seçme özgürlüğü tek başına yeterli olmamaktadır. Çünkü seçme özgürlüğü sadece bireyi alternatif etkinlik
yollarıyla baş başa bırakmaktadır. Bu özgürlük, ilişkilere dayanır ve bir arada olması gereken kişiler arasında varlık gösterir. Özgürlük düşüncesi ile ilgili olarak liberalizm, insanlar tarafından yönetimle, yasalar tarafından yönetim arasında dengenin kurulmasında ve bunun kurumsallaşmasında bir yol bulunmasını sağlamıştır. 
Liberaller; Yasa yapımı alanın daha üstün bir yasayla (temel hak alanının dokunulmazlığı) sınırlandığını savunarak, bireylerin özgürlüklerinin bütününe temel oluşturan temel haklara dokunmanın engellenmesini hedeflemişlerdir.    Bunun yanı sıra, liberal anayasal görüş çerçevesinde, hukukun üstünlüğü nü korumaya çabalamışlardır 6.

Demokrasi savunucularına göre; demokrasinin kurulabilmesi için; siyasal toplum, sivil toplum ve devletin birbirinden ayrılması gerekir. Devletle siyasal toplum birbirine karıştırıldığında, siyasal çıkarların çokluğu karşısında; bu çıkarların temsili olanaksızlaşır.

Siyasal toplum ile sivil toplumun karıştırılması; toplumun yönetilmesinde birliğin sağlanması sorumluluğunu sadece devlete bırakacağından, demokrasi dışlanmış olacaktır. Demokrasi aynı zamanda, siyasal toplumun özerkliği ve devletle sivil toplum arasındaki aracılık rolüyle tanımlanır. Siyasal toplumun önde gelen kurumu olan parlamentonun görevi, yasaları halkın çıkarlarına uyacak biçimde belirlemek ve geliştirmek olmalıdır. Bu tür özellikleriyle demokrasi, içerdiği özgürlük alanıyla ulusal egemenliğe dayanır ve ancak bu şekilde toplumla
devlet arasında kalıcı bir aracılık kurumu olabilir 7.

Aynı zamanda temsil olanağını sağlayan siyasal toplumun, temel haklarla ilgili yanlışlar yapma olasılığı vardır. Bu tür yanlışların göze alınamaması, demokraside, temsilcilerin üstün bilgi ve erdeme sahip, koruyucu nitelikte kişilerden oluşturulması eğilimini ortaya çıkarabilir.

Bununla birlikte, en iyi siyasal toplum, üyelerinin bireysel ve kolektif olarak ahlaki tercihlerle karşılaştığı ve bu sayede sorumluluk kazandığı toplumdur. Bunun için siyasal toplum üyelerinin bağımsız davranma olanaklarının olması gerekir. Bu olanakla, bireysel ve kolektif doğru seçimi yapabileceklerdir. Aynı durum sivil toplum için de geçerlidir. Sivil toplum, özgür ve bağımsız davranma olanağına sahip olduğu ölçüde sorumluluk duygusu gelişecek ve doğru davranma tercihini yapabilecektir 8. 

Belirtilen tercih alanı aynı zamanda, bireyin özgürlük alanı kapsamındadır. Bu yaklaşım büyük oranda demokratik liberal özgürlük anlayışını yansıtmaktadır.

Sonuç olarak, demokrasinin ne olduğu konusunda kesin tanımlar vermek oldukça güçtür.

Gelişmiş demokrasilerle, gelişmekte olan demokrasiler dikkate alındığında belirtilen güçlük açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş ülkelerde demokrasi standartları yüksek gözükmektedir. Demokrasinin istikrarlı ve etkin olmadığı sistemlerde yalnızca siyasal sürecin nasıl işlediğine bakılarak dar anlamda demokratik nitelik taşıdığı söylenmektedir. Burada temel alınan veriler; serbest seçim, çok partili sistem ve temsili hükümet biçimidir. 

Siyasal özgürlükleri, kişi güvenliğini ve adaleti sağlayan bir anayasal hükümetin varlığı, genel anlamda demokrasinin göstergesi olarak kabul edilmektedir 9.

ÖZGÜRLÜKLERİN ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK ALEYHİNE KULLANILMASI

Hukuksal güvenliğin ve özgürlüklerin tehdit edilmesi hatta ortadan kaldırılması, totaliter sistemlerin ortaya çıkışından itibaren, demokratik toplumların karşı karşıya kaldığı son derece ciddi bir problem olmuştur. Özgürlüklerin kullanımı yoluyla, liberal demokrasinin temel prensiplerinin kabulünü reddeden şartların ortaya çıkması halinde ne yapılabileceği sorusu yanıtlanamamaktadır. Birinci Dünya Savaşından sonra artan ve son yıllarda yoğunlukla tartışılan bu yönlü problemler yaşamsal bir ikileme neden olmaktadır. Liberal demokrasi, özgürlük ilkeleri üzerine kurulmuştur, demokratik özgürlükler toplumun bütün bireylerine
yayılacak tarzda genişletilmelidir. 
Ancak, totaliter ideolojiye bağlı olanlar, özgürlüklerini bütün özgürlüğü bozmak yönündeki nihai amaç için kullanabilecekler midir? 
Devleti, ezeli düşmanlarından, bazı temel özgürlüklerin kullanılmasını esirgediği için haklı bulma olanaklı olabilir mi? Özgürlük ilkelerinin, “özgürlüğü yok etme özgürlüğü” nü içermesi gerekir mi?

Bu sorular çeşitli görüşler doğrultusunda farklı farklı yanıtlanmaktadır 10.
Siyasal liberal geleneğin mensuplarına göre, neden ne olursa olsun özgürlüklerin kullanımının engellenmesi, özgürlükçü demokrasinin kendisinin de ortadan kalkması tehlikesini doğuracaktır. Bu görüşü savunanların ısrarla üzerinde durdukları özgürlük düşünce özgürlüğü olup; düşüncelerin zararlı ve tehlikeli olduğu gerekçelerine dayanılsa dahi sınırlanma maları gerekir. Bu yola sapıldığı anda, düşünce özgürlüğünü sınırlayan devlet; özgürlükçü düzenin temelini sarsmış, hatta bu durumun devamı halinde bütün düzenin çöküşü sonunu hazırlamış olacaktır. Zararlı ve tehlikeli sayılan düşüncelerle mücadelenin en kesin yolu, açık ve serbest tartışma rejiminde bulunmaktadır. Zararlı ve tehlikeli düşünceler, kamuoyu önünde tartışılarak çürütüldükleri ölçüde tehlike olmaktan çıkarlar. 
 İfade özgürlüğü, her şeyden önce demokratik rejimin sağlığı bakımından gereklidir 11. Bu görüş, şu gerekçelere dayandırmaktadır: İfade özgürlüğünün, tanınması gereken kesime dokunmadan, sadece özgürlükleri yok etmekten yana olanları kapsayıcı düzenlemelerin yapılması olanaksızdır.

Sonuçta, yasaklayıcı düzenlemeler herkese uygulanacaktır. Bununla birlikte, yasaklanmak istenen görüşlerin açıklanmasına izin verilmesi yararlı da olabilecektir. Aksi halde, söz konusu görüşlerin savunucuları illegal oluşumlar yoluyla toplum için çok daha büyük bir tehlikeye dönüşebileceğidir. 
Ayrıca, düzene yönelik eleştiriler ve suçlamalar öğrenildiği takdirde, bunların halktan destek görmesi yerine, yönetenlerce, eleştirilerin ve suçlamaların  haksızlığının açıklanması fırsatı doğacaktır 12. 

Bu görüşü savunanlara göre, demokrasi ikna rejimidir ve yöneltilen eleştirilerle suçlamalar ne derece yıkıcı olursa olsun demokrasiye ait yöntemlerle karşılanmalıdır 13. 

Dolayısıyla, güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması bizatihi güvenlik açısından bir tehdit oluşturacağından,
demokrasilerde ifade özgürlüğü sonuna kadar korunmalıdır.

Özgürlükleri yok etmek isteyenlerin özgürlüklerden yararlanamayacağı görüşünü savunanlara göre ise; özgürlük düşmanlarına özgürlükleri tanımak, özgürlüklerin ortadan kaldırılması ihtimalini kabullenmek demektir. Çünkü özgürlükleri yok etmek amacını taşıyanlar, kendilerine tanınan özgürlükler yoluyla ilk fırsatta özgürlükçü düzeni yok edeceklerdir. Bu gerekçeyle, demokratik rejim, varlığına yönelik tehlikeler karşısında kendini korumak zorundadır. Dolaysıyla demokratik yönetimler, anti-demokratik örgütlere ve partilere karşı korunmak için gerekli önlemleri alabilirler. Totaliter bir anlayış bir kez iktidara geldi mi artık  demokratik  olanaklarla gönderilmesi söz konusu olmayacaktır. Bu doğrultuda liberal demokrasinin, özgürlükçü anlayış adına kendi yıkılışına seyirci kalması söz konusu olabilecektir 14. 

Bu düşünce aynı zamanda, “militan demokrasi” olarak adlandırılmaktadır.
Bu tartışmalarla birlikte, demokratik rejimin korunmasının, aynı zamanda ülkelerin kendi içlerindeki demokratik kurumların güçlendirilmesine de bağlı olduğu fikri, farklı görüşlerin ortak kabulüdür. Demokratik kurumlar ve demokratik kontroller, otorite üzerinde de denetimi sağlayacağından sağlıklı bir demokratik yaşamı oluşturmaya yardımcı olacaklardır.

Demokratik rejim; kendini yok etmeye yönelik tehlikeler karşısında sadece, özgürlükleri sınırlama türünden önlemler alma yerine, demokratik süreci koruyacak, güçlendirecek, öz güveni geliştirecek olanakları da yaratmak durumundadır 15. Yani, demokratik rejimin ya da özgürlükçü düzenin kendisini koruması gereksinimi, özgürlükçü demokrasi taraftarlarının büyük çoğunluğunca savunulmakla birlikte, hiçbir şeyin, kendi düşüncesine aykırı olan her düşüncenin demokrasi için tehlike görülmesi kadar da sakıncalı olmadığı da yine demokratik rejim taraftarlarınca savunulan ortak düşünceler arasındadır. 

Demokrasi için ciddi bir tehdit oluşturmadığı sürece, Anti-Demokratik düşünceye de yaşama şansı verilmelidir. 

Bu yaklaşım tarzı, demokrasiye olan güveni artıracaktır. Demokratik olmayan düşünceler, demokrasi potasında eritilebilecek tir 16.

Siyasal kontrol mekanizmalarının ötesinde, eğitimin yükselmesi, ekonomik güvenliğin artması, dolayısıyla yaşam standartlarının ve kültür düzeyinin gelişmesinin demokratik özgürlüğe güç kazandırdığı gözlenmektedir. Örneğin Amerika’da; eğitimin, kültürün ve refah düzeyinin yükselmesi oranında ırk azınlıklarına karşı gösterilen hoşgörünün de geliştiği değerlendirmesi yapılmaktadır. Yine araştırmalar genel olarak işsizlerin azınlıklara karşı, iş
sahibi olanlardan daha az hoşgörülü olduklarını göstermektedir 17. Siyasal gelişmelerin temel amacı, demokrasinin kurulmasıdır. Demokrasinin kurulması da ekonomik kalkınma ve kültürel değişime bağlıdır. Demokrasinin gelişimini sağlayacak toplumsal koşulların oluşturulmasıyla, demokrasi kültürünün yerleşmesinin sağlanması yöntemiyle, geleneksel toplumların da, zamanla modern toplumlarla aynı noktaya geleceği kabul edilmektedir.

Sanayileşme ve teknolojik ilerlemelerin, insanı daha özgür kıldığı düşüncesinin, artan ulusal gelirin adil dağılımı ile birlikte; bireysel özgürlük kuramı üzerine kurulu olan ve ifade - örgütlenme özgürlükleri ile tanımlanan çoğulcu egemenliğe dayanan liberal demokratik düzen, geleneksel toplumlarca da benimsenebilecek tir 18.

ULUSAL DÜZEYDE HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLAMA NEDENİ OLARAK MİLLİ GÜVENLİK.,


Milli güvenliği bozucu tehlikeler zamana göre değişen bir nitelik taşımaktadır. Örneğin belli bir dönemde milli güvenliği ilgilendiren olay ya da olaylar, başka bir dönemde sadece kamu düzenini ihlal eder nitelikte ortaya çıkabilir. Milli güvenliği bozan tehlikeler, devletin bağımsızlığına ve milli egemenliğe yönelik olabilir. Bu tehlikeler doğrudan devletin varlığına ilişkindir. Bu niteliği taşımayan ama milli güvenliği bozan diğer bir tehlike örneği de savaşı gerektiren nedenlerdir. Kısaca milli güvenlik, bir devletin iç ve dış güvenliğine yönelik bir
tehlikenin ortaya çıkışı ile ihlal edilmiş kabul edilebilir. Ancak ortaya çıkan her durumda milli güvenliğin ihlal edilebilmesi için, yönelen tehlikenin “ gerçek ve yakın bir tehlike” olması şartı aranır. Tehlike, bir ülke için doğrudan doğruya ve hemen giderilmesi olanaklı olmayan belli bir zarar doğuracak nitelikte olmalıdır. Bu koşul aynı zamanda; yönetimin keyfi olarak herhangi bir tehlikeyi, milli güvenliği ilgilendirdiği gerekçesiyle özgürlükler aleyhine kullanılmasını ve buna dayanarak olağanüstü önlemler almasını önlemektedir 19. 

Bununla birlikte, demokratik anlayış çerçevesinde, milli güvenlik kavramına herhangi bir ideolojik içerik yüklemek olanağı yoktur. Milli güvenlik herhangi bir ideolojinin korunması anlamında kullanılamaz. Milli güvenlik ülkenin iç ve dış saldırılara karşı, yıkıcı eylemlere karşı korunmasından ibaret bir anlam taşımaktadır 20.

Bir toplumda, hak ve özgürlüklere sadece devletten değil, bireylerden ve gruplardan da saldırılar gelebilir. Anayasanın tanıdığı özgürlüklerin arkasına gizlenerek özgürlükçü düzeni ortadan kaldırma amaçlı eylemlere yönelik önlemlerin, yani hak ve özgürlüklerin kötüye kullanıldığı durumlarda da alınan önlemlerin kaynağı milli güvenlik olabilir. Milli güvenlik amacıyla getirilen sınırlamalar her zaman özgürlükleri kısıtlamaktadır. Ancak öyle durumlar olabilir ki, bireyler var olan özgürlüklerini içinde bulunulan olağanüstü ortam nedeniyle kullanamayabilirler; bunun karşısında alınan önlemler, özgürlüklerin kullanılamaması sonucunu doğuran nedenleri ortadan kaldırma amacını taşıyabilir 21.

Milli güvenlik kriteri, teknik bir kavrama dönüşmüş olup, yerleşik bir sınırlama nedeni olarak hak ve özgürlüklerin güvenlik gerekçesiyle sınırlanmasında kullanılmaktadır. 

Milli güvenlik kamu düzeninin bir ögesi olan kamu güvenliğinden ve kamu düzeninden farklı bir kavramdır.

İç güvenliği ilgilendiren bir olumsuzluğun kamu düzenini de bozduğu belirtilebilir. Bununla birlikte, kamu düzenini bozan iç güvenliğe ilişkin her olayın milli güvenliği bozduğu söylenemez. Ayrıca milli güvenlikle ilgili faaliyetler, kolluk faaliyetleri olarak belirlenememektedir. Kamu düzeni, bir ülkede yaşayan halkın günlük yaşantısının güvenlik, sağlık, dirlik ve esenlik içinde sürdürülmesi için alınan önlemler ile bu doğrultuda gerekli koşulların sağlanması olarak tanımlanan bir kavram iken; milli güvenlik; siyasi, ekonomik ve hukuksal yönleri olan ülkenin yerleşmiş düzeninin sürekliliğini sağlayan üst düzeyde önlemleri içeren bir kavramdır. Kamu düzenini bozan faaliyetler genellikle süreklilik
göstermediği halde; milli güvenliği bozan faaliyetler uzun süreli, içten ve dıştan gelebilen sürekli eylemler olarak kendisini göstermektedir. Ülkenin belli bir bölgesinde kamu düzeninin bozulması durumunda milli güvenlik nedenine dayanılamaz. Milli güvenlik nedenine dayanılabilmesi için tehlikenin ülkenin geneline yayılması gerekmektedir. Kamu düzeninin devletin işleyişine hakim olan ilkelerle birlikte bireylere uygulanan ve uyulması zorunlu olan kurallar bütününü anlatmasına karşın; milli güvenlik, devletin varlığını, ulusun yaşamını ve anayasal düzeyde siyasal yapıyı ilgilendirir. Bu nedenle milli güvenliği ihlal eden faaliyetlerin önlenmesinin; kamu düzenini sağlamada yeterli olan olağan hukuk rejiminin öngördüğü kurallarla sağlanamadığı hallerde de olağanüstü hukuk rejimleri uygulanır 22.

Milli güvenliğe ilişkin tehdit ve tehlikeler ile milli güvenliğin sağlanması gereğinin ortaya çıkışı genellikle olağanüstü dönemlerde olmaktadır. Dolayısıyla milli güvenliğin korunması gerekçesi ile özgürlüklerin yeniden düzenlenmesi daha çok olağanüstü rejim çerçevesinde olanaklı olacaktır. Ancak olağan zamanlarda da milli güvenliğe zarar verici nedenlerin ortaya çıkması ve bunun karşılığında milli güvenliğin korunması zorunluluğunun doğması olasılığı vardır. Örneğin, olağan zamanlarda basın özgürlüğüne ve bilgilenme hakkına, milli güvenlik
gerekçesi ile konulan sınırlar en çok rastlanan örneği oluşturmaktadır 23.
Devletler zaman zaman olağanüstü yönetim uygulamak zorunda kalabilirler. Ancak bu yönetim usulünün de hukuk kapsamında kalması gereği vurgulanmalıdır. Olağanüstü yönetim uygulamasının hukuk kapsamında kalmasını sağlayan koşullar ise; uygulamanın kısmi, geçici, ölçülü ve her aşamada yargı denetimine bağlı olması şeklinde belirlenebilir. Kısmi oluş,
olağanüstü hal nedenlerinin ortaya çıktığı alanla sınırlı uygulamayı; geçicilik ise, olağanüstü hale neden olan zamanla sınırlılığa karşılık gelir. Ölçülük ilkesi; elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık alt unsurlarını içerir 24. Olağanüstü hal uygulamasının her aşamada yargı denetimine tabi tutulması, uygulamaların aynı zamanda hukuk kalıbında tutulmasının yegane yollarındandır.

DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK-HUKUK VE GÜVENLİK İLİŞKİSİ

Demokratik düzende özgürlüklerin korunması ile sağlanan özgürlük ortamında ortaya çıkabilecek olan şiddete yönelik alınacak önlemler arasındaki hassas denge konuları son derece yaşamsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle çağımızda bütün dünyayı etkiler düzeydeki terör olayları ve güvenlik kaygısı bu sorunu da yoğunlaşarak artan güncel tartışma konusu haline getirmiştir.

Demokratik düzende özgürlüğün kural, güvenlik önlemlerinin istisna olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Demokratik toplumlar tehditler altında kalabilirler ve kendilerini korumak zorunluluğu doğabilir. Ancak demokrasiyi savunurken alınacak güvenlik önlemleri gerekli olduğu gibi, demokrasiyi ortadan kaldırmaya da neden olabilir. Dünyada son gelişen olaylarla birlikte, bütün bunların tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda ilkelerin ve istisnaların gözden uzak tutulmaması; özgürlükleri sınırlayacak önlemlerin istisnai olarak ve yargısal kontrol altında kullanılması zorunludur. Demokratik düzende, terörizmle  mücadelenin kurumsallaşması vatandaşların uyanıklığına ve kişisel sorumluluğuna da bağlıdır. Özgürlükler ancak barış ortamının sağlanması şartıyla gelişebilecektir. İnsan haklarının merkezindeki sorun ise, özgürlük ve güvenlik dengesi noktasındadır 25.

Dünyadaki bütün rejimler, düzensizliği ve şiddeti önlemeyi amaçlarlar ve kendi varlıklarını sürdürmeye çalışırlar. Yaygın şiddet, genel olarak demokratik sürecin başarısızlığının bir belirtisi olarak görülmektedir. Demokratik düzenin çöküşü, siyaset yapımcılarının azınlıkların uzlaşmaz tutumlarının sonucu olarak algılanabilir. Ancak, yarışmacı ve özgür demokratik sistemler olarak kalabilen demokrasiler, özgürlükleri sınırlandıran veya şiddetin egemen olduğu demokrasilerden daha başarılıdırlar. Demokrasi, anlaşmazlıkları şiddete başvurmadan, katılma ve sorunlara yanıt verebilme olanakları sunarak çözüme kavuşturabileceği esasına dayanan bir strateji olarak da tanımlanabilir. Şiddet ve zor kullanımının ortaya çıktığı ortamlarda demokrasi tehdit altındadır. Şiddet ortamı, aynı zamanda düzeni sağlayacak olanların, güvenliği sağlamadaki başarısızlığına ve vatandaşların otoriter alternatiflere olumlu bakmalarına yol açar 26.

Liberal demokrasinin yirminci yüzyıldaki büyük düşmanlarına karşı her zaman direndiğini belirten görüşe göre, bu sorunlardan birçoğu liberal demokrasinin siyasi teorisinin kendisinden kaynaklanmaktadır. Çünkü liberal demokrasi zayıf bir demokrasi teorisidir. İçerdiği demokratik değerler seçmeye ve şarta bağlıdır ve sadece bireysel ve özel amaçların aracıdır. Bu temel üzerinde katılımın veya yurttaşlık erdeminin gelişimi olanaklı değildir.

Liberal demokrasi, kamusal adaleti güvence altına almaktan çok bireysel çıkarları gözetmekte, bireyleri verimli bir şekilde bir araya getirmekten çok onları güvenli bir şekilde birbirinden ayrı tutmaktadır. Sonuçta bireyin özel alanına, mülkiyetine çıkarlarına ve haklarına karşı her saldırıya şiddetle direnmekle birlikte; topluluğa, adalete ya da katılıma yönelik saldırılara karşı koymakta fazlaca etkili olamamaktadır. Bu yöndeki zayıflık bireye ilişkin savunmayı da zayıflatmaktadır. Çünkü bireyin özgürlüğü, bireyi aşan siyasi eylemliliğin bir sonucudur 27.

Güvenlik, özgür bir toplum için temel önemdedir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin kullanabilmeleri için güvenlik içinde olmaya gereksinimleri vardır. Ancak güvenlik, kendi başına bir değer değil, özgürlük değeri için araçsal niteliktedir. Bu bakımdan, güvenlik özgürlüğün ancak türevi olarak açıklanabilir. Özgürlük ve güvenlik birbirinin rakibi olmayıp birbirini tamamlar. Burada can alıcı nüans, özgürlük ve güvenliğin dengelenmesini esas almanın, bunları rakip olduğu düşüncesine götüreceği tehlikesidir. Bu nedenle güvenliği sağlama yükümlülüğü devleti sürekli özgürlükleri sınırlama gibi bir yola itebilir. 

Güvenlik uğruna özgürlükleri feda etme mazeretine dönüşür. Dolayısıyla, özgürlüğü güvenlik açısından değil, güvenliği özgürlük açısından değerlendirme esas alınmalıdır. Bundan kasıt, güvenliği önemsizleştirilmesi değil, özgürlüğe hizmet etmeyen güvenliğin değersizliği dir 28.

Günümüzde güvenlik kavramının anlamı değişmiştir. Güvenlik kavramı ülke toprağının dış saldırılara karşı güvenliği veya ulusal çıkarların dış politikada korunması ya da nükleer tehdide karşı küresel çapta güvenlik olarak uzun zaman dar anlamda yorumlanmıştır. Bugün ise insan güvenliği; açlık, hastalık ve baskı gibi tehditlerden korunma ile toplum içinde günlük hayat düzeninin ani ve zararlı bir şekilde kesilmesinden korunma olarak iki ayrı yönde düşünülmektedir. 1994 yılında Birleşmiş Milletler’ in yıllık yayını olan İnsani Gelişim Raporu’nda güvenlikle ilgili şu elementlerden söz edilmektedir: ekonomik güvenlik, gıda
güvenliği, tıbbi güvenlik, çevre güvenliği, kişisel güvenlik, toplum güvenliği, politik güvenlik. Böylece günümüzde, devletleri dış tehditlerden korumaya odaklanmış geleneksel güvenlik yaklaşımı aşılmış; toplumları, grupların ve bireylerin güvenliğine, askeri olmayan tehditle ilgili olarak insan güvenliğine ulaşılmıştır. Soğuk savaşın sona ermesinden itibaren insan güvenliğinde özne genişlemiş ve derinlik kazanmıştır 29.

Ayaklanmacı terörizm, niteliği gereği küçük bir grubun gizlilikle yürütebileceği bir faaliyet olduğu için, büyük ölçüde demokratik devletlerin sorunu olarak gözlenmektedir. Totaliter rejimlerde, yaşam tümüyle kontrol altında tutulduğu için, terörizm suçlarının işlenmesi de güçtür. Özgürlüklerin aynı zamanda terörist faaliyetlerin gerçekleşmesine olanak yaratan bir ortam sağladığı söylenebilir. Ancak, terörizmle mücadelede de insan haklarına saygı, kalıcı bir başarı için şarttır. Totaliter rejimler, terörizmi daha kolay bastırabildikleri halde, daha  büyük siyasal patlamaların olması olasılığı yüksektir 30. 
Zaten totaliter rejimlerle terör iç içe geçmiştir. 

Totaliterizm tanımlarında mutlaka teröre yer verilmektedir. 

Totaliterizm de terörün özellikle iki yönü vurgulanmaktadır. Birincisi, totaliter hareketin iktidara gelmeden önce, eski düzeni yıkmak için şiddetin gerekliliği; ikincisi de, iktidara geldikten sonra, direnişlerin ezilmesidir 31.

Demokrasi zemininde totalitarizme karşı durmak, hak ve özgürlükleri koruyarak onları feda etmeden güvenliği sağlayabilmek, terör karşısında demokrasiyi ve özgürlükleri garanti altına alabilmek güncel tartışma konuları arasındadır. Şiddet içeren her olayla birlikte bu tartışma konuları gündeme gelebilmektedir. Görünen o ki, bu konu bilinmeyen bir zamana kadar gündemde kalmayı sürdürecektir.
Gerçekten, bu yüzyılın en çetrefil sorunu, demokrasi düşmanlarına karşı demokrasiyi, demokratik yöntemlerle savunmak güçlüğü ve çerçevede güvenlik kaygıları olacaktır.
Demokratik sistemlerde demokrasinin içerdiği en zayıf nokta, koruduğu özgürlük ve hak eşitliğini, özgürlük ortamını ortadan kaldıracak hareketlerle paylaşıp, demokrasiyi bunların da hizmetine sunmak zorunda kalmasıdır. Ancak bunun tersi örnekler de yaşanmaktadır.
Örneğin, Avrupa Birliği’ nin Avusturya’da Jörg Haider ve partisine karşı giriştiği
mücadelede, demokrasiyi savunmak söz konusu olunca, demokrasilerin kimi kez pek de demokratik sayılmayacak önlemler alabileceği de görüldü. Böylece sözün eyleme dönüşmesi, fikrin suç haline gelmesi beklenmedi 32. 

Bununla birlikte kesin olan şu ki; özgürlüğün esas, güvenliğin ise bunu sağlamada bir araç olduğu perspektifinden sapılması, her zaman özgürlükler açısında tehlikeli sonuçlara götürebilecektir.

SONUÇ

Özgürlük-güvenlik ilişkisi üzerine düşünmek, tartışmak ve bakış açılarını netleştirerek benimsenmesi doğrultusunda çaba harcamak son derece önemli hale gelmiştir. Çünkü bu konulardaki karmaşa ve sapmalar insanlığın geleceği açısında büyük olumsuzluklara neden olabilecektir.

Burada altı çizilmesi gereken ne özgürlükten ne de güvenlikten vazgeçilebileceği gerçeğidir.
Güvenlikli bir ortam tek başına özgürlükleri sağlamada yeterli olmayacaktır. Ancak güvenlikli olmayan bir toplum özgür de kılamayacaktır. 

Çözüm yöntemleri, güvenliğin özgürlüğün dengesini sağladığı düşüncesinden çok, özgürlükleri kullanabilmek için alan açtığı düşüncesinin ön kabulü ile geliştirilmelidir.
Demokrasi düşüncesinin gelişimi, hukukun ulusal ve ulusal üstü düzeyde hakim kılınması ve özgürlüklerin asıl olduğu fikrinin benimsenmesi, güvenlik konusunda da doğru bir perspektifin oluşturulmasını sağlayacaktır. Demokrasi ve hukuk kalıbına oturtulmuş bir güvenlik anlayışı, özgürlükleri dengeleme çabasının ötesinde, özgürlüklerin gerçekleşebilmesinin zeminine dönüşecektir.

Devletlerin egemenlikleri kapsamında, güvenliğin, demokrasi ve özgürlüklerin korunarak hukuk çerçevesinde sağlanması; uluslararası güvenlikten daha kolay gibi gözükmektedir.
Bunun temelinde iç hukukun daha güçlü oluşunun payı büyüktür. Uluslararası güvenliğin de, demokrasi ve özgürlüklerden ödün vermeden sağlanmasının en iyi yolu, hukukun etkinliğinin ve demokrasinin global düzeyde geliştirilmesidir.


KAYNAKÇA

Akgüner, Tayfun, 1961 Anayasasına Göre Milli Güvenlik Kavramı ve Milli Güvenlik Kurulu, İÜSBF Yayınları, İstanbul 1983.

Ateş, Toktamış, Demokrasi ( Kavram. Tarihi Süreç. İlkeler ), 3. Baskı, Ümit Yayınları, Ankara 1994.

Barber, Benjamin R., Güçlü Demokrasi, Yeni Bir Çağ İçin Katılımcı Siyaset, Çev:Mehmet Beşikçi, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1995.

Başeren, Sertaç, “Terörizm ve İnsan Hakları”, “İnsan Hakları ve Güvenlik” Konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık 2001, sunulan bildiri metni.

Çağlar, Bakır, “Politika ve Hukuk’ da “Neo-Liberalizm” – Bir Deneme-”, Yeni Türkiye, Y:5, S:25, Ocak-Şubat 1999.

Dahl, Robert A., Demokrasi ve Eleştirileri, Çev: Levent Köker, Türk Siyasi İlimler Derneği ve Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara 1993.

Erdoğan, Mustafa, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, 2. Baskı, Liberte Yayınları, Ankara 2000.

Erdoğan, Mustafa, Özgürlük Perspektifinden Hukuk ve Demokrasi, Kesit Yayınları, Ankara 2013.

Kapani, Münci, “Freedom To Destroy Freedom”, Ernst E. Hirsch’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Ankara 1964.

Kapani, Münci Kamu Hürriyetleri, 7. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 1993.

Kırıkkanat, Mine G., “Totalirizme Karşı Demokrasi”, Radikal Gazetesi, 4 Şubat 2000.

Koçak, Mustafa, “Kent-Devleti Demokrasisinden Ulus-Devlet Demokrasisine”, Prof.Dr.Nuri Çelik Armağanı, C:1, İstanbul 2001, s.303-312.

Köker, Levent, Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 1993.

Leibholz, Gerhard, “Demokrasinin Yirminci Yüzyıldaki Hüviyet Değişikliği”, Çev:Nermin Abadan-Vehbi Gül, AÜSBFD, C:XVII, No:3-4, Eylül-Aralık 1962, s. 225, 226.

Lipset, S.M, Siyasal İnsan, Çev:Mete Tunçay, Teori Yayınları, Ankara 1986.
Ortız, Laure, “Demokratik Bir Rejimde Terörizme Karşı Zorunlu Önlemler”, “İnsan Hakları ve Güvenlik” Konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık 2001, sunulan bildiri metni. 

Paris, Roland, “Human Security”, International Security, Vol: 26, No:2 ( Fall 2001 ).

Powell, G.Bingham, Çağdaş Demokrasiler (Katılma, İstikrar ve Şiddet), Çev:Mehmet Turhan, Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasi İlimler Derneği Ortak Yayını, Ankara 1990.

Sartori,Giovanni, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, Çev: Tuncer Karamustafaoğlu, Mehmet Turhan, Yetkin Yayınları, Ankara 1996.
Tanör, Bülent, Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, Öncü Kitabevi , İstanbul 1969.

Touraine, Alain, Demokrasi Nedir ?, Çev:Olcay Kunal, 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Ekim 2000.

Üstel, Füsun, “Çokkültürcülüğü Yeniden Düşünmek”, Yeni Bir Anayasada İnsan
Haklarına Yeni Bir Bakış, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, İstanbul 2007.

Yayla, Atilla, “Terörizm: Kavramsal Bir Çerçeve”, AÜSBFD, C:XLV, No:1-4, Ocak-Aralık 1990.

Yokuş, Sevtap, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’de Olağanüstü Hal
Rejimine Etkisi, Beta Yayınları, İstanbul 1996.

DİPNOTLAR;

1 Gerhard Leibholz, “Demokrasinin Yirminci Yüzyıldaki Hüviyet Değişikliği”, Çev:Nermin Abadan-Vehbi Gül, AÜSBFD, C:XVII, No:3-4, Eylül-Aralık 1962, s.225, 226.
2 Bakır Çağlar, ”Politika ve Hukuk’ da “ Neo-Liberalizm “ – Bir Deneme-“, Yeni Türkiye, Y:5, S:25, OcakŞubat 1999, s.27.
3 Giovanni Sartori,Demokrasi Teorisine Geri Dönüş,Çev: Tuncer Karamustafaoğlu, Mehmet Turhan, Yetkin Yayınları, Ankara 1996, s.313.
4 Mustafa Erdoğan,Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, 2. Baskı, Liberte Yayınları, Ankara 2000, s.5,6.
5 Füsun Üstel, “Çokkültürcülüğü Yeniden Düşünmek”, Yeni Bir Anayasada İnsan Haklarına Yeni Bir Bakış, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, İstanbul 2007, s. 104.
6 Sartori, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, …s.331-334.
7 Alain,Touraine, Demokrasi Nedir ?, Çev:Olcay Kunal, 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Ekim 2000. s.65,67.
8 Robert A. Dahl, Demokrasi ve Eleştirileri, Çev: Levent Köker, Türk Siyasi    İlimler Derneği ve Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara 1993, s.244,245.
9 Mustafa Koçak, “Kent-Devleti Demokrasisinden Ulus-Devlet Demokrasisine”, Prof.Dr. Nuri Çelik Armağanı, C:1, İstanbul 2001, s.303-312.
10 Münci Kapani, “Freedom To Destroy Freedom”, Ernst E. Hirsch’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Ankara 1964, s.261.
11 Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, 7. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 1993, s.218.
12 Zechariah Chafee, Goverment And Mass Communications, 2. Vol, Chicago, 1947, page .382; aktaran: Kapani, a.g.m. ... s.262.
13 Kapani, Kamu Hürriyetleri, …s.219.
14 Kapani, Kamu Hürriyetleri, … s.219,220.
15 Dahl, Demokrasi ve Eleştirileri, ... s.407.
16 Toktamış Ateş, Demokrasi ( Kavram. Tarihi Süreç. İlkeler ), 3. Baskı, Ümit Yayınları, Ankara 1994, s.138,139.
17 S.M Lipset, Siyasal İnsan, Çev:Mete Tunçay, Teori Yayınları, Ankara 1986, s.414,96.
18 Levent Köker, Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 1993, s.36,82.
19 Akgüner, …Milli Güvenlik…,s.74,75.
20 Bülent Tanör, Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, Öncü Kitabevi , İstanbul 1969, s. 148.
21 Akgüner, …Milli Güvenlik…,s.112.
22 Tayfun Akgüner, 1961 Anayasasına Göre Milli Güvenlik Kavramı ve Milli Güvenlik Kurulu, İÜSBF Yayınları, İstanbul 1983, s.67-71.
23 Tanör, Siyasi Düşünce Hürriyeti..., s.147.
24 Sevtap Yokuş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’de Olağanüstü Hal Rejimine Etkisi, Beta Yayınları, İstanbul 1996, s.69.
25 Laure Ortız, “Demokratik Bir Rejimde Terörizme Karşı Zorunlu Önlemler”, “İnsan Hakları ve Güvenlik” Konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık 2001, sunulan bildiri metni.
26 G.Bingham Powell, Çağdaş Demokrasiler (Katılma, İstikrar ve Şiddet), Çev:Mehmet Turhan, Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasi İlimler Derneği Ortak Yayını, Ankara 1990, s.13,213.
27 Benjamin R. Barber, Güçlü Demokrasi, Yeni Bir Çağ İçin Katılımcı Siyaset, Çev:Mehmet Beşikçi, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1995, s.32,33.
28 Mustafa Erdoğan, Özgürlük Perspektifinden Hukuk ve Demokrasi, Kesit Yayınları, Ankara 2013, s.17-23.
29 Roland Paris, “ Human Security “, International Security, Vol: 26, No:2 ( Fall 2001 ), p.89,90; 96,97.
30 Sertaç Başeren, “Terörizm ve İnsan Hakları”, “İnsan Hakları ve Güvenlik” Konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık 2001, sunulan bildiri metni, s.10,11.
31 Atilla Yayla, “Terörizm: Kavramsal Bir Çerçeve”, AÜSBFD, C:XLV, No:1-4, Ocak-Aralık 1990, s.361.
32 Mine G. Kırıkkanat, “Totalirizme Karşı Demokrasi”, Radikal Gazetesi, 4 Şubat 2000, s.7.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder