Afrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Afrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2017 Cumartesi

ÇİN HALK CUMHURİYETİ-AFRİKA İLİŞKİSİNDE ENERJİ FAKTÖRÜ; SUDAN ÖRNEĞİ BÖLÜM 2


ÇİN HALK CUMHURİYETİ-AFRİKA İLİŞKİSİNDE ENERJİ  FAKTÖRÜ; SUDAN ÖRNEĞİ  BÖLÜM 2


    1996 yılında Çinli, Malezyalı ve Sudanlı sirketlerin katılımıyla Great Nile Petroleum Operating Company (GNPOC) sirketler birliği kurulmustur. Bu sirketin ortaklarından Arakis hisselerini baska bir Kanadalı sirket olan Talisman'a, Talisman ise Darfur'da yasananlardan ötürü olusan uluslararası baskı nedeniyle 2002 yılında haklarını Hindistanlı Oil and Natural Gas Corporation (ONGC)'e devretmistir. Bu dönemden itibaren Sudan'da petrol faaliyetlerine yönelik büyük yatırımlar gerçeklestirilmistir. GNPOC'nin petrol sahalarından Port Sudan'a insa edilen petrol boru hattıyla 1999 yılında ilk petrol ihracatına baslamıstır. Çinli sirketler, Sudan’da kurulan enerji sirketlerin ana ortağı olmuslardır. 25 

GNPOC'dan sonra Sudan hükümeti tarafından lisans dağıtımlarına devam edilmis basta ÇHC olmak üzere Malezya, Hindistan ve Yemen'e ait petrol sirketleri tarafından petrol arastırma ve üretim faaliyetleri gerçekleştirilmistir. 

GNPOC’un toplam bedeli zaman içerisinde gerçeklestirilen yatırımlarla 1,7 milyar doları bulmus, bu rakamın 757 milyon doları ÇHC tarafından karşılanmıstır. Petrol çıkarma faaliyetleri süresince gerekli olan ekipman CNPC tarafından karsılanmıştır.26 Bu konsorsiyum 18 ay gibi kısa bir sürede günlük 10 milyon varil petrol çıkarma kapasitesine ulaşmıstır. Ayrıca CNPC, petrol çıkarılan Muglad Bölgesinden Port Sudan’a ulasan boru hattı insası projesini kazanmıştır. 11 ay gibi bir süre içerisinde yaklasık 1,506 km boru toprak altına dösenerek tamamlanmıstır. Muglad bölgesinden elde edilen petrol 30 Ağustos 1999 yılında tankere yüklenerek Singapura ilk petrol ihracatı gerçekleştirilmistir.27 Grafik-6'dan görüleceğe üzere 1990'lı yılların basında petrol üretimi tüketimini karsılayamayan Sudan, 1999 yılından itibaren petrol ihraç eden bir ülke konumuna yükselmiştir. 



Grafik-6 Sudan’ın Petrol Üretim ve Tüketim Oranları (1990-2010)28 

ÇHC’nin Enerji Politikası İçerisinde Sudan 

Sudan'ın petrol ihraç etmedeki basarısına en büyük katkı ÇHC tarafından sağlanmıstır. Ancak ÇHC'nin Sudan'a sağlamıs olduğu bu katkı tek taraflı Sudan'ın menfaatlerine yönelik olmamıs, ÇHC'nin çıkarları da göz önünde bulundurulmustur. Diğer bir ifade ile Mao döneminde verilen mali ve teknik destekten farklı bir düzlemde gerçeklesmistir. ÇHC ile Sudan'ın 1950'li yıllarının basından itibaren gelistirdiği dostça iliskiler 1990'lı yılların ortalarından itibaren merkantilist politikalar düzleminde gelisme kaydetmistir. 

Bu merkantilist politikanın uygulanmasında ticaret ve yatırım etkin bir araç olarak kullanılmıs olsa da en kritik hususu enerji olusturmaktadır. Nitekim klasik ve yeni merkantilist politikaların esasını olusturan hususlardan biri ham maddenin güvenli bir sekilde temin edilmesidir. Bu durum Sudan'ın ürettiği petrolün %77'lik bir kısmını alan ÇHC'nin Sudan'a yönelik faaliyetlerinde açık bir sekilde görülmektedir. Günlük 337,000 varil petrol üreten Sudan bunun 260,000 varilini ÇHC’ye ihraç etmektedir.29 



Grafik-7 Sudan'ın Petrol İhraç Ettiği Ülkeler30 

ÇHC’nin Sudan’da enerji alanında gerçeklestirmis olduğu bir diğer merkantilist politika devletin merkeziyetçi, belirleyici ve etkin olmasıdır. Çünkü ÇHC hükümeti tarafından Sudan’daki petrol arastırma faaliyetleri doğrudan yönlendirilmektedir. ÇHC için Sudan'ı enerji hususunda değerli kılan bir diğer husus, Çinli sirketlerin Sudan'daki konsorsiyumların öz sermayelerine ortak olmalarıdır. Bir diğer ifade ile ÇHC’ye ait kamu tesebbüsleri Sudan'daki petrol faaliyetlerinde söz sahibi bir konumda bulunmaktadır. Grafik-8'de görüleceği üzere ÇHC denizasırı özsermaye ortaklıklarının büyük bir kısmını Kazakistan'dan sonra Sudan'da gerçeklestirmektedir. 



Grafik-8 ÇHC'nin Petrol İhraç Eden Ülkelerdeki Sermaye Ortaklıklarındaki Payı31 

2010 yılı itibariyle ÇHC’ye ait bu sirketlerin petrol üretimi günlük 1,3 milyon varile ulasmıstır. Bu rakam ÇHC'nin ithal ettiği miktarın yaklasık %38'ini olusturmaktadır. Ancak verilerin detaylı bir sekilde paylasılmaması ve derlemesi güç olması sebebiyle Çinli sirketler tarafından üretilen petrolün hangi miktarda ÇHC’ye gönderildiği bilinmemektedir. FACTS Global Energy 2020 yılı itibariyle Çinli Ulusal Petrol sirketlerinin denizasırı petrol üretiminin günlük 2 milyon varili bulacağını tahmin etmektedir. 32 

Üretilen bu rakamın yaklasık %49'u Afrika, %32'si Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinden (ağırlıklı olarak Kazakistan) sağlanmaktadır.33 Afrika'da üretilen bu miktarın yaklasık %80'lik kısmı Sudan'daki sirketler tarafından sağlanmaktadır.34 

Bu sirketler yalnızca enerji ile iliskili değildir. 2000’li yılların ortalarında Sudan’da faaliyet gösteren en büyük 15 yabancı sirketin 13’ü Çinlilere aittir.35 Merova barajının insası gibi büyük projelerin insa süreçlerinde Sudan’da yaklasık 100 bin Çinli istihdam edilmektedir. Bu Çinlilerin ihtiyaçlarının karsılanması yine Çinli girisimciler tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca Afrika’nın genelinde olduğu gibi Sudan’ın birçok sehrinde ucuz Çin mallarının satıldığı mağazalar bulunmaktadır.36 ÇHC’nin Sudan’da belirli zamanlarda açmıs olduğu fuarlar da iki taraf arasındaki ticareti artıran sebepler arasında sayılabilir. 

Sonuç 

Enerji veya enerji güvenliği ÇHC’nin Afrika’ya yönelik uyguladığı merkantilist politikalarda kritik bir konum teskil etmektedir. Enerji güvenliğinin esasını petrolün temini olarak gören ve petrolün sorunsuz bir sekilde temin edilmesi maksadıyla kaynak çesitliliğini artırmak isteyen ÇHC, Afrika’yı güvenilir bir liman olarak görmektedir. Afrika’da petrol üretme potansiyeline sahip olan 16 Afrika ülkesinden Angola, Sudan, Nijerya, Gine, Güney Afrika, Namibya, Zimbabve basta olmak üzere birçoğunda petrol yatırım faaliyetleri gerçeklestirmektedir. Ayrıca Afrika’da “enerjiyi toprağıyla satın alma” politikasıyla uzun vadeli hedeflerine hizmet edecek girisimlerde bulunmaktadır. Merkantilist politikanın 17. yüzyıldan beri uygulanan önemli prensiplerinden olan ham maddenin ülkeye aktarılması kuralını, bugün ÇHC’nin Afrika’ya yönelik enerji politikalarında tespit etmekteyiz. 

ÇHC, Afrika’daki yatırım ve alt yapı gelistirme faaliyetlerinde devleti merkezi pozisyona alarak belirleyici ve müdahil olmaktadır. Yatırım ve alt yapı gelistirme 
faaliyetlerinde ayrıca ham madde güvenliğinin sağlanması ve ticaret fazlasının elde edilmesi amaçlanmaktadır. Yardım alanlarını dolaylı olarak ticaret, yatırım ve enerji alanlarına hizmet 
edecek sekilde tespit etmektedir. Enerji alanında ham madde güvenliğinin sağlanması, enerji ithal ederken ticaret dengesi yaratılması ve enerjiye karsılık ucuz Çin mallarının ihraç edilmesi amaçlanmaktadır. 

Afrika, ÇHC için sadece enerji ve doğal kaynak temini sağlayacak önemli bir coğrafya değil aynı zamanda ürettiği ürünleri satabilecek büyük bir pazardır. Böylece dıs ticareti dengede tutmayı basarmaktadır. ÇHC’nin uygulamıs olduğu düsük kur politikası sayesinde ucuz Çin malları alım gücü düsük olan Afrika ülkeleri tarafından yoğun talep görmektedir. Bu durum Afrika’daki endüstrinin ve istihdamın iyice yara almasına sebep olmaktadır. 

Yeraltı zenginliğine sahip olan Afrika ülkelerine yönelik etkin bir sekilde uygulanan bu merkantilist politikalar enerjinin ÇHC'ye aktarılmasına hizmet etmektedir. Batılı sirketler tarafından uzun yıllar gerçeklestirilen arastırma ve çıkarma faaliyetleri sonucunda herhangi bir ilerleme kaydedemeyen Sudan enerji sektörü, ÇHC’nin basını çektiği Asya ülkelerinin girisimiyle zirve yapmıstır. Sudan'da petrol ihracatının baslamasıyla birlikte Çinli sirketler ve kamu tesebbüsleri tarafından, petrol boru hatları ve depolama merkezleri gibi büyük projeler gerçeklestirilmistir. ÇHC tarafından Sudan'da gerçeklestirilen büyük petrol projeleri ÇHC'nin enerji güvenliğini sağlamaya yönelik önemli adımları teskil etmektedir. 

Enerji toprağıyla satın alma politikasını son dönemlerde uygulayan ÇHC, Kazakistan'dan sonra Sudan'da da enerjiyi toprağıyla satın almaktadır. Bu durum Sudan'ı Çin için ayrıcalıklı kılan bir diğer hususu olusturmaktadır. 

Sonuç olarak ÇHC tarafından Sudan özelinde Afrika’ya yönelik etkin bir sekilde merkantilist politikalar uygulanmaktadır. Bu politikalardan dıs ticarette fazla verilmesi, ham madde güvenliğinin sağlanması, mamul ürünlerin ihraç edilmesi hususları iki taraf arasındaki ticaret iliskisinde karsımıza çıkmaktadır. 

ÇHC’nin Afika’daki yatırım ve alt yapı gelistirme faaliyetleri kapsamında öncelikli olarak uyguladığı merkantilist politika devletin merkezi pozisyonda, belirleyici ve müdahil olması olarak ilk anda göze çarpmaktadır. Yatırım ve alt yapı gelistirme faaliyetlerinde ayrıca ham madde güvenliğinin sağlanması ve ticaret fazlasının elde edilmesi gibi merkantilist politikalar dolaylı olarak uygulanmaktadır. 

Enerji alanında uygulanan merkantilist politika ise ham madde güvenliğinin sağlanması ve devletin merkezi pozisyonda, belirleyici ve müdahil olmasıdır. Yardım alanlarında diğer alanlarda olduğu gibi doğrudan merkantilist politikalar uygulanmamakta, dolaylı olarak ticaret, yatırım ve enerji alanlarına hizmet edecek sekilde faaliyet icra edilmektedir. Bu durum da bölgede diğer güçlerden daha fazla etkin olmaya yol açmaktadır. 

DİPNOTLAR;

1 Dani Rodrik, “Merkantilizm tekrar düsünülüyor”, Radikal, 20 Temmuz 2009. 
2 Jonathan Holslag, “China’s New Mercantilism in Central Africa”, African and Asian Studies, 2006, 5/2, 133169, p. 136. 
3 Kent Hughes Butts and Brent Bankus, “China’s Pursuit of Africa’s Natural Resources”, Center for Strategic Leadership, US Army College, Pennsylvania, 2009, 1/09, 1-14, p.3. 
4 Hu Jintao, “Open Up New Prospects for A New Type of China-Africa Strategic Partnership”, Forum on China 
Africa Cooperation (FOCAC), http://www.focac.org/eng/ltda/dwjbzjjhys/zyjh/t953172.htm (Erisim Tarihi: 19 
Temmuz 2014) 
5 Deborah Brautigam, “Looking East: Africa’s Newest Investment Partners”, Global Journal of Emerging 
Market Economies, 2010, 2, 173-188, p.174. 
6 United Nations Conference on Trade and Development, http://unctad.org/en/Pages/Statistics.aspx, (Erisim 
Tarihi: 21 Temmuz 2014) 
7 Trade Policies and Regional Integration in Africa, The African Economic Outlook, AfDB, Moulineaux, 
2014, p.76. http://www.africaneconomicoutlook.org/en/outlook/trade_policies/ 
8 “Nigeria records US$5.48b trade deficit with China”, African Manager 
http://www.africanmanager.com/site_eng/detail_article.php?art_id=15147, (Erisim Tarihi: 21 Temmuz 2014) 
9 Tola Akinmutimi, “Nigeria records N648.16bn trade deficit with China” , National Mirror, 21 October 2013, 
http://nationalmirroronline.net/new/nigeria-records-n648-16bn-trade-deficit-with-china/, (Erisim Tarihi: 21 Temmuz 2014) 
10 Standard Chartered Bank, “China-Africa trade – Setting the scene for the future”, 2011, p.3. 
https://research.standardchartered.com/configuration/ROW%20Documents/China-
Africa%20trade%20%E2%80%93%20Setting%20the%20scene%20for%20the%20future_01_04_11_17_31.pdf, 
(Erisim Tarihi: 11 Temmuz 2014) 
11 China Customs, http://english.customs.gov.cn/tabid/47800/Default.aspx, (Erisim Tarihi: 11 Temmuz 2014) 
12 Ian Taylor, China’s oil diplomacy in Africa, International Affairs, Vol.:82, 2006, 937–959, p.938. 
13 Ibid, p. 941-942. 
14 “Regional Economic Outlook—Sub-Saharan Africa—Sustaining the Expansion,” International Monetary Fund, Washington DC, 2011, p. 53. 
15 David E. Brown, “Hidden Dragon, Crouching Lion: How China’s Advance in Africa is Underestimated and Africa’s Potential Underappreciated”, US Army War College Strategic Studies Institute, Pennsylvania, 2012, p.65. 
16 Jing Gu, “China's Private Enterprises in Africa and the Implications for African Development”, European 
Journal of Development Research, 2009, 570–587, p. 577-579 
17 Ministry Of Commerce People’s Republic Of China, http://english.mofcom.gov.cn/article/statistic/, (Erisim Tarihi: 20 Temmuz 2014) 
18 China-Africa Trade and Economic Relationship Annual Report 2010, Chinese Academy of International 
Trade and Economic Cooperation, Beijing, 2011, p.4. 
19 Ministry Of Commerce People’s Republic Of China, http://english.mofcom.gov.cn/article/statistic/, (Erisim 
Tarihi: 20 Temmuz 2014) 
20 R. Kutay Karaca, “Çin’in Değisen Enerji Stratejisinin Dıs Politikasına Etkileri (1990–2010)”, Uluslararası İliskiler Dergisi, Bahar 2012, Cilt 9/33, 93-118, s.93. 
21 China, US Energy Information Administration, 
http://www.eia.gov/countries/country-data.cfm?fips=ch, (Erisim Tarihi: 20 Temmuz 2014) 
22 Niu Changsong, “China-Africa Education Cooperation Under the Framework of FOCAC”, Institute of African 
Studies Zhejiang Normal University. Erisim Adresi; 
http://www.gsid.nagoyau.ac.jp/syamada/ChinaAfrica%20Education%20Cooperation%20Under%20the%20Framework%20of%20FOCAC.pdf, (Erisim Tarihi: 28 Haziran 2014) 
23 Caroline Francis et al., "China and the Sudan-South Sudan Oil Fee Impasse, Implications of Chinese Foreign Aid, Diplomacy, and Military Relations", Chinese Policy, 2012, p.6. 
24 “Fact Sheet Two: A History of Oil in the Sudan”, 
http://understandingsudan.org/Oil/OilResources/L2FS2HistoryofOilinSudan.pdf, (Erisim Tarihi: 12 Ağustos 2014) 
25 Greater Nile Petroleum Company’nin CNPC%40, Dar Petroleum Operating Company’nin CNPC%41-Sinopec 
%6, Petro Energy E&P CNPC %95’ine sahiplerdir, Sudan and South Sudan, US Energy Information 
Administration, 
www.eia.gov/countries/cab.cfm?fips=su, (Erisim Tarihi: 20 Temmuz 2014) 
26 Asian Foreign Direct Investment in Africa, United Nations Publication, New York and Cenevre, 2007, p.57, 
http://unctad.org/en/Docs/iteiia20071_en.pdf. 
27 Review of 15 years of Sino-Sudanese Petroleum Cooperation, CNPC Report, 2010, 
http://www.cnpc.com.cn/en/csr2009en/201407/8fc23f51afa74701a14b3453211cb6eb/files/139ad08f4a204b79ac5cff82972e37e5.pdf, (Erisim Tarihi: 12 Ağustos 2014) 
28 China, US Energy Information Administration, 
http://www.eia.gov/countries/country-data.cfm?fips=ch, (Erisim Tarihi: 20 Temmuz 2014) 
29 FACTS Global Energy, http://www.fgenergy.com/, (Erisim Tarihi: 18 Mayıs 2014). 
30 Global Trade Atlas, https://www.gtis.com/gta/, (Erisim Tarihi: 18 Mayıs 2014). 
31 Julie Jiang and Jonathan Sinton, Overseas Investments By Chinese National Oil Companies, International Energy Agency, Paris, 2011, p.18. 
32 Ibid., p. 17. 
33 Kang Wu, China’s Oil Supply Security: Imports, Strategic Stockpiling and Overseas Investment, Energy Studies Institute, 2012, p.17. 
http://www.esi.nus.edu.sg/docs/event/wu-kang.pdf 
34 Erica S. Downs, "The Fact and Fiction of Sino-African Energy Relations", China Security, Vol. 3 No. 3 2007, 42 -68, p.46. 
35 Jean-Christophe Servant, "China's Trade Safari in Africa," Le Monde Diplomatique, 30 May 2005. 
36 Ali Abdallah Ali, “EU, China and Africa ; The Sudanese Experience”, Sudan Tribune, 10 January 2007. 
http://sudantribune.com/spip.php?iframe&page=imprimable&id_article=22783 1/2 


KAYNAKÇA 

“Fact Sheet Two: A History of Oil in the Sudan”, 
http://understandingsudan.org/Oil/OilResources/L2FS2-HistoryofOilinSudan.pdf 
“Nigeria records US$5.48b trade deficit with China”, African Manager 
http://www.africanmanager.com/site_eng/detail_article.php?art_id=15147 
“RegionalEconomic Outlook—Sub-SaharanAfrica—Sustainingthe Expansion,” International Monetary Fund, Washington DC, 2011. 
AKINMUTIMI Tola, “Nigeria records N648.16bn trade deficit with China” , National Mirror, 21 October 2013. 
ALI Abdallah Ali, “EU, China and Africa ; The Sudanese Experience”, Sudan Tribune, 10 January 2007. 
Asian Foreign Direct Investment in Africa, United Nations Publication, New York and Cenevre, 2007, p.57, http://unctad.org/en/Docs/iteiia20071_en.pdf. 
BRAUTIGAM Deborah, “Looking East: Africa’s Newest Investment Partners”, Global Journal of Emerging Market Economies, 2010, 2, 173-188. BROWN David E., “Hidden Dragon, Crouching Lion: How China’s Advance in 
Africa is Underestimated and Africa’s Potential Underappreciated”, US Army War College Strategic Studies Institute, Pennsylvania, 2012. 
BUTTS Kent Hughes and BANKUS Brent, “China’s Pursuit of Africa’s Natural Resources”, Center for Strategic Leadership, US Army College, Pennsylvania, 2009, 1/09, 1-14. 
CHANGSONG Niu, “China-Africa Education Cooperation Under the Framework of 
FOCAC”, Institute of African Studies Zhejiang Normal University. http://www.gsid.nagoya-u.ac.jp. 
China Customs, http://english.customs.gov.cn/tabid/47800/Default.aspx 
China-Africa Trade and Economic Relationship Annual Report 2010, Chinese Academy of International Trade and Economic Cooperation, Beijing, 2011. 
DOWNS Erica S., "The Fact and Fiction of Sino-African Energy Relations", China Security, Vol. 3 No. 3 2007, 42-68. 
FACTS Global Energy, http://www.fgenergy.com/, (Erisim Tarihi: 18 Mayıs 2014). 
FRANCIS Caroline, MADASAMY Pratheepan, SOKKARY Sharif and YOU Sokunpanha, "China and the Sudan-South Sudan Oil Fee Impasse, Implications of Chinese 
Foreign Aid, Diplomacy, and Military Relations", Chinese Policy, 2012. 
Global Trade Atlas, https://www.gtis.com/gta/. 
GU Jing, “China's Private Enterprises in Africa and the Implications for African Development”, European Journal of Development Research, 2009, 570–587. 
HOLSLAG Jonathan, “China’s New Mercantilism in Central Africa”, African and Asian Studies, 2006, 5/2, 133-169. 
HU Jintao, “Open Up New Prospects for A New Type of China-Africa Strategic Partnership”, Forum on China Africa Cooperation (FOCAC), 
http://www.focac.org/eng/ltda/dwjbzjjhys/zyjh/t953172.htm 
JIANG Julie and SINTON Jonathan, Overseas Investments By Chinese National Oil Companies, International Energy Agency, Paris, 2011. 
KARACA R. Kutay, “Çin’in Değisen Enerji Stratejisinin Dıs Politikasına Etkileri 
(1990–2010)”, Uluslararası Dliskiler Dergisi, Bahar 2012, Cilt 9/33, 93-118. 
Ministry Of Commerce People’s Republic Of China (MOFCOM), 
http://english.mofcom.gov.cn/article/statistic/ 
Review of 15 years of Sino-Sudanese Petroleum Cooperation, CNPC Report, 2010, 
http://www.cnpc.com.cn/en/csr2009en/201407/8fc23f51afa74701a14b3453211cb6eb/files/13 9ad08f4a204b79ac5cff82972e37e5.pdf, 
RODRDK Dani, “Merkantilizm tekrar düsünülüyor”, Radikal, 20 Temmuz 2009. 
SERVANT Jean-Christophe, "China's Trade Safari in Africa," Le Monde Diplomatique, 30 May 2005. 
Standard Chartered Bank, “China-Africa trade – Setting the scene for the future”, 2011, p.3. 
https://research.standardchartered.com/configuration/ROW%20Documents/China-Africa%20trade%20%E2%80%93%20Setting%20the%20scene%20for%20the%20future_01 _04_11_17_31.pdf 
Sudan, Open Data for Africa. http://sudan.opendataforafrica.org 
Sudanese President Inaugurates Merowe Damon Nile River, Xinhuanet, 03 March 2009 
http://news.xinhuanet.com/english/2009-03/03/content_10937213.htm, 
TAYLOR Ian, “China’s oil diplomacy in Africa”, International Affairs, Vol.:82, 2006, 937–959. 
Trade Policies and Regional Integration in Africa, The African Economic Outlook, AfDB, Moulineaux, 2014, p.76. 
http://www.africaneconomicoutlook.org/en/outlook/trade_policies/United Nations Conference on Trade and Development, 
http://unctad.org/en/Pages/Statistics.aspxUS Energy Information Administration, http://www.eia.gov 

WU Kang, China’s Oil Supply Security: Imports, Strategic Stockpiling and Overseas Investment, Energy Studies Institute, 2012. 
http://www.esi.nus.edu.sg/ docs/event/wu-kang.pdf 



***



ÇİN HALK CUMHURİYETİ-AFRİKA İLİŞKİSİNDE ENERJİ FAKTÖRÜ; SUDAN ÖRNEĞİ BÖLÜM 1


ÇİN HALK CUMHURİYETİ-AFRİKA İLİŞKİSİNDE ENERJİ  FAKTÖRÜ; SUDAN ÖRNEĞİ, BÖLÜM 1 


Ragıp Kutay KARACA
* Doç.Dr., İstanbul Gelisim Üniversitesi İİSBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İliskiler Bölümü Öğretim Üyesi, 
rkkaraca@gelisim.edu.tr 
Aytaç YÜKSEL**
** Harp Akademileri K.lığı Stratejik Arastırmalar Enstitüsü, 
yukselaytac85@gmail.com 1091 



Özet 

Ekonomik programın basarısıyla hızla sanayilesen Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), 1995 yılından itibaren enerjiyi ithal etmeye baslamıstır. Sürekli artıs gösteren bu ithalat, 2009 yılında bağımlılık güvenlik sınırını asmıstır. ÇHC için enerjiyi sorunsuz elde etme ekonomik gelisimin devamlılığı anlamına gelmektedir. Bu devamlılık halkın refahının artması, ordunun hızlı modernizasyonu ve en önemlisi rejimin sürekliliğini sağlayacaktır. ÇHC, enerji kaynaklarına sahip, az gelismis ya da gelismekte olan Afrika ülkelerini öncelikli iliski kuracak ülkeler olarak görmektedir. 

ÇHC’nin Afrika’da faaliyetleri ticaret, yatırım, yardım ve enerji alanlarında yoğunlasmaktadır. ÇHC, Sudan'ın sahip oluğu petrolün yaklasık %77'lik kısmını almakta ve enerji güvenliğini sağlamaya yönelik büyük enerji projeler gerçeklestirmektedir. 

Bu çalısmada genel anlamıyla ÇHC’nin Afrika ile olan iliskileri ele alınmıs, bu genel içerisinde Sudan ile olan enerji iliskisi ortaya konmaya çalısılmıstır. 2005 yılında Kapsamlı Barıs Antlasması'yla (Comprehensive Peace Agreement) Sudan ikiye ayrılmıstır. Bu süreçte ÇHC ve Sudan arasında ticaret, yatırım, yardım ve enerji konularında sonuçları kolayca öngörülmeyecek bir geçis süreci yasanmaya baslanmıstır. Bu nedenle ikiye ayrılmanın gerçeklestiği 2010 yılı son tarih olarak alınmıstır. 
Anahtar Kelimeler: Çin, Afrika, Sudan, Enerji, Güvenlik 

Giris 

Son yarım asrın Asya’daki büyüme sampiyonlarının hepsi (1950 ve 60’larda Japonya, 1960’lardan 80’lere kadar Güney Kore ve 1980’lerin basından bu yana ÇHC) büyük sirketlerle yakın is birliği yapan müdahaleci hükümetlere sahip olmuslardır. Bu hükümetler saldırgan bir tutumla yatırımı ile ihracatı tesvik ederek ve ithalat konusunda kısıtlayıcı (veya yansız) bir tutum sergileyerek merkantilist politikalar uygulamıslardır.1 Bu ülkeler, yeniden yorumladıkları merkantilizmle, artan uluslararası rekabet ve küresellesen ekonomiler 
içerisinde kendi ulusal zenginliklerini artırmayı temel hedef olarak belirlemiş lerdir. Bu hedefi gerçeklestirebilmek için uluslararası liberal standartları sağlayarak yabancı yatırımcıları cezbetmeyi ve ülkeyi zenginlestirirken devleti etkin ve belirleyici kılmayı iki önemli ölçüt olarak almıslardır.2 

ÇHC’nin mevcut uluslararası sisteme bir tehdit olup olmayacağı konusunda tartısmalar sürerken herkes tarafından kabul edilen husus özellikle ekonomik anlamda ÇHC’nin artık etkin bir küresel oyuncu haline geldiğidir. ÇHC için ekonomik büyüme refah, refah ise rejimin devamı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ÇHC, endüstriyel gelisimini koruyabilmek, enerji güvenliğini sağlayabilmek, yeni pazarlar bulabilmek ve kendi ulusal sirketlerinin küresel çapta marka olmasının önünü açabilmek için küresel ekonomik güçlerle 
rekabete girmek zorundadır. 

Bu rekabet içerisinde ÇHC, bugün ekonomik dev olarak isimlendirilen ülkelerin izledikleri kendilerine özgü merkantilist politikaların benzerini uygulamaya çalısmaktadır. Çin Modeli merkantilizmle ÇHC, endüstrisi için gerekli olan ham madde ve enerji teminini sağlamakta, enerjinin sorunsuz bir sekilde ülkeye aktarılması için Çinli sirketleri devlet eliyle desteklemekte ve yönlendirmektedir. Ayrıca endüstriden elde edilen ürünler özellikle kaynak ülke pazarlarına ucuz olarak sunulmakta ve dıs ticaret dengelenmektedir. 

ÇHC’nin politikalarının karsılık bulacağı birçok ülke ile tesis edilen iliskiler içerisinde Afrika ülkeleri giderek daha önemli hale gelmektedir. Afrika’nın 1 milyara yakın nüfusu ve artan alım gücü ile sahip olduğu yer altı kaynakları bu coğrafyayı ÇHC için cazip kılan nedenlerin basında yer almaktadır. ÇHC için Afrika’nın neden önemli olduğu sorusuna, 1973 yılındaki petrol krizinde Brejnev’in Somali Cumhurbaskanı’na söylediği sözler açıklık getirmektedir; “Hedefimiz iki hazineye sahip olan toprakların kontrolünü sağlamaktır; 
birincisi petrolün olduğu Basra Körfezi, diğeri ise minerallerin olduğu Orta ve Güney Afrika’dır”.3 Dolayısıyla Afrika aynı Afrika ancak değisen emperyalist yaklasıma sahip ülkeler olmaktadır. 

1990’lı yılların ortalarından itibaren artan petrol ve ham madde ihtiyacıyla beraber ÇHC-Afrika arasındaki iliskilerde büyük gelisme kaydedilmistir. ÇHC’nin İngiltere ve Fransa gibi yüzyıllardır Afrika’da olan ülkeleri 20 yıl gibi kısa bir süre içerisinde geride bırakması bunun en büyük göstergesidir. 

ÇHC’nin Afrika’da faaliyetleri ticaret, yatırım, yardım ve enerji alanlarında yoğunlasmaktadır. Afrika’dan hammadde ve petrol alan ÇHC, olusan ticaret açığını mamul ürünler ile kapatmaya çalısmaktadır. ÇHC'nin Afrika'dan petrol temin ettiği ülkelerin basında petrol ithalatının %5’ini karsıladığı Sudan gelmektedir. Sudan, Angola'dan sonra Afrika'daki ikinci büyük petrol kaynağıdır. Angola’nın ithalattaki payı çok daha büyük olmasına rağmen, Sudan'da gerçeklestirilen enerji yatırımları Sudan'ın konumunu ayrıcalıklı kılmaktadır. 
Sudan'ın petrol ihraç eden bir ülke haline gelmesinde en büyük katkı ÇHC tarafından sağlanmaktadır. 

Bu kapsamda çalısma; genel anlamıyla ÇHC’nin Afrika ile olan iliskilerini ele almıs, bu genel içerisinde Sudan ile olan enerji iliskisini ortaya koymustur. 

Çin-Afrika İliskilerine Genel Bakış Karsılıklı Ticaret 

Günümüzde ÇHC ile Afrika iliskileri zirve yapmıs durumdadır. Birçok alanda sağlanan bu yakın iliski en çok ticaret, yatırım, yardım ve enerji alanlarında meydana gelmistir. 1990 yılında iki ülkenin ticareti yaklasık 1 milyar doları bulurken bu rakam 2010 itibariyle 126,9 milyar doları (Grafik-1) geçmistir.4 ÇHC, 2009 itibariyle ABD’yi de geçerek Afrika’nın en büyük ticari ortağı olmustur.5 



Grafik-1 ÇHC-Afrika Arasındaki Ticaret Dengesi6 

ÇHC’nin Afrika ile ticari iliskilerinde de merkantilist politikanın izlerini gözlemlemek mümkündür. Afrika’dan hammadde ve petrol ithal eden ÇHC’nin Afrika’ya olan ihracatının büyük bir kısmını mamul ürünler olusturmaktadır. Yani Afrika sadece ÇHC için enerji ve doğal kaynak temini sağlayacak önemli bir coğrafya değil aynı zamanda ürettiği ürünleri satabilecek büyük bir pazardır. Böylece dıs ticaret fazlası vermese de ticareti dengede tutmayı basarmaktadır. 

Afrika’nın 2000 yılındaki ihracatı yaklasık 150 milyar dolardan 2010 itibariyle yaklasık olarak 550 milyar dolara yükselmistir. Yaklasık 4 kat artıs gösteren bu artıs eğiliminde iki husus dikkat çekmektedir. Birincisi, Avrupa’nın ve ABD’nin ihracattaki paylarının %47’den, %33’lere düsmesidir. Diğer önemli gelisme ise ÇHC’nin Afrika’nın toplam ihracatındaki payının %3,2’den %12 seviyelerine yükselmesidir.7 

Rakamlarla ifade edilen bu dengenin, ÇHC ile Afrika kıtasının geneli itibariyle olustuğu söylense de ülke bazında farklı bir tablo karsımıza çıkmaktadır. ÇHC ile Afrika ülkelerinin ticari iliskilerinde her ülkenin farklı bir performans sergilediği Harita-1’de açıkça görülmektedir. Genel itibariyle Angola, Sudan, Kongo Cumhuriyeti gibi petrol zengini ülkelerin belirli ölçülerde fazla verdikleri gözlenmektedir. Maden zengini Güney Afrika ve Zambiya gibi ülkeler ÇHC ile ticaretlerinde bir denge içerisinde bulunmaktadırlar. 

Bunun yanında Nijerya gibi petrol üreticisi bir ülkenin ÇHC ile ticaretinde açık verdiği görülmektedir. Bunun iki temel sebebinin olduğu, birincisinin ÇHC’nin Nijerya’dan henüz düsük seviyede petrol alması8 , diğerinin ise Nijerya’nın ÇHC ürünlerine büyük oranda damping uygulaması ve talep etmesidir.9 



Harita-1 ÇHC’nin Afrika Ülkeleri ile Ticaret İliskilerinin Dağılımı (2006-2010)10 


İkili ticarette bir denge söz edilse de ÇHC’nin ucuz Çin mallarıyla petrolü dengelediği unutulmamalıdır. Kısaca düsük katma değere sahip malların karsılığında yüksek katma değere sahip petrol ithal edilmektedir. Bunun yanında ÇHC’nin uygulamıs olduğu düsük kur politikası sayesinde ucuz Çin mallarının alım gücü düsük olan Afrika ülkelerinde yoğun talep görmesi, Afrika’daki sanayinin ve istihdamın iyice yara almasına sebep olmaktadır. 



Tablo-1 ÇHC’nin Afrika’daki Ticaret Yaptığı En Büyük 10 Ülke11 


Enerji Yatırımları 

ÇHC’nin Afrika’ya yönelik hedeflerini Ian Taylor kısa ve uzun vadeli olmak üzere ikiye ayırmaktadır.12 ÇHC’nin kısa vadeli hedefi büyüyen endüstrisini ve artan iç talebini karsılayacak enerjinin güvenliğini sağlamaktır. Uzun vadeli hedefi ise ÇHC’yi uluslararası enerji piyasasında küresel bir pozisyona getirmektir. ÇHC enerji kaynaklarını uzun vadeli temin etmeye yönelik anlasmalar yapmaktadır. Bununla beraber uluslararası enerji piyasalarına bağımlılığı azaltmak maksadıyla Afrika’daki petrol bölgelerinin satım alımına gidilmekte ya da petrol sirketleri nin/bölgelerinin hisseleri satın alınmaktadır. Afrika ÇHC’nin uzun vadeli enerji güvenliğini sağlamak için ideal bir coğrafyadır. Çünkü kısa vadeli hedefleri olan ve kar amaçlı faaliyet icra eden Batılı sirketler, Afrika’ya yönelik yatırımlarda Çinli sirketler kadar cesur adım atamamaktadırlar. Afrika’nın zayıf altyapısı ve henüz tam olarak oturmamıs bürokratik düzenlemeleriyle beraber bazı ülkelerde yasanan iç güvenlik sorunları, Batılı sirketleri Afrika’ya yatırım yapma konusunda endiselendirmektedir. 

Örneğin, Shell Nijerya’da günlük 150 bin varil petrolün yerel çeteler tarafından çalındığını rapor etmistir. 

Buna benzer sorunlar Batılı sirketlerin cesur bir sekilde Afrika’da yatırım yapmasına engel olmaktadır. Bu yüzden Çinli sirketler ABD ve Avrupalı sirketlerin olmadığı, rekabetin daha düsük olduğu bölgelerde daha kolay faaliyet icra etmektedirler. Taylor ayrıca ÇHC’nin uzun vadeli hedefinin daha öncelikli olduğunu ve bunu gelecekte enerji fiyatlarını manipülasyonda kullanacağını iddia etmektedir.13 

Nitekim ÇHC’nin Afrika’ya açılmasında kamu tesebbüsleri ve Çinli sirketlerin büyük önem tasıdığı görülmektedir. Büyük çaplı sirketler devlet desteğiyle sağlanan düsük faizli kredilerle petrol, maden veya altyapı islerine girmektedir. Orta çaplı sirketler imalat, telekomünikasyon ve hizmet sektöründe faaliyet icra etmektedirler.14 Küçük sermayeli sirketler ise hafif sanayi, toptan ve perakende isleriyle mesgul olmaktadırlar.15 

Bu faaliyetler ÇHC-Afrika Kalkınma Fonu, (China-Africa Development Fund), ÇHC Sanayi ve Ticaret Bankası (ICBC) ile ÇHC Exim Bank tarafından desteklenmektedir. Çin dısarı açılma politikasıyla beraber birçok Çinli sirket Afrika’da ticaret ve yatırım faaliyetlerine baslamıstır. Çinli sirketlerin Afrika’daki sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte rakam binlerle ifade edilmektedir16 

ÇHC’nin Afrika’ya yatırımları 1970’li yıllardan itibaren devam etmekle birlikte 2000’li yıllara kadar gerçeklestirilen yatırımlar ölçek ve miktar olarak düsük kalmıstır. Bu döneme kadar yabancı yatırımcıların ülkede yatırım yapmalarına odaklanılmıs, tesvikler buna göre düzenlenmistir. 1990’lı yılların sonlarından itibaren yurt dısındaki yatırımlar tesvik edilmeye baslanmıstır. 



Grafik-2 ÇHC’nin Afrika’daki Yatırımının Coğrafi Dağılımı 201017 

Merkantilist politikaların ilkelerinden olan devletin belirleyici ve müdahil olması mevcut durumda karsımıza çıkmaktadır. 1979-1990 arasında ÇHC, Afrika’da 102 projede 51,1 milyon dolar değerinde yatırım yapmıstır. Bu dönemde yapılan her bir yatırımın ortalama maliyeti 500.000 dolar gibi bir düsük seviyede gerçeklesmistir.18 



Grafik-3 ÇHC’nin Afrika’daki Toplam Yatırım Miktarları (2003-2010)19 


2000’li yıllardan itibaren özellikle Çin-Afrika Formu (Forum on China-Africa Co-operation-FOCAC)’nun organize etmesiyle ÇHC’nin Afrika’ya olan yatırımları ivme kazanmıs ve yatırımların ölçekleri artırılmıstır. 2003 yılında toplam yatırım stoku 490 milyon dolar seviyesinden 2010 itibariyle 13,1 milyar dolar seviyesine ulasmıstır. 

İkili İlişkide Enerji Faktörü 

Endüstrisi son çeyrek asırdır sürekli gelisme eğiliminde olan ÇHC’nin hammadde ve enerjiyi sorunsuz bir sekilde temin etmesi en çok önem verdiği politikaların basında yer almaktadır. Dünyadaki diğer güçlerin aksine ÇHC için enerjiyi sorunsuz elde etme yalnızca ekonomik gelisimin devamı anlamına gelmemektedir. Ekonomik gelisimin devamı halkın refahının artmasını, ordunun hızlı modernizasyonunu ve en önemlisi rejimin devamını sağlayacaktır.20 

Petrol talebi giderek artan ÇHC, dünya petrol rezervlerinin %1,1’lik kısmına sahiptir. Dünya petrolünün %5’inin üretebilen ÇHC, yaklasık olarak %11’lik kısmını tüketmektedir. Bu bağlamda tükettiğinin yarısını dahi üretemeyen ÇHC’nin, Afrika’ya yönelik izlediği merkantilist politikaların temelini Afrika’nın sahip olduğu doğal kaynaklar olusturmaktadır. 

Afrika, endüstrisi devlesen ve ekonomisi ihracat üzerine kurulan ÇHC’nin enerji ve hammadde talebini karsılayacağı stratejik bir coğrafya haline gelmistir. Nitekim, Grafik-4’de görüleceği üzere, ÇHC’nin 2010 yılı itibariyle ham petrol ihtiyacının %22’si Angola ve Sudan’dan karsılanmaktadır. 



Grafik-4 ÇHC’nin Ham Petrol İthal Ettiği Ülkeler21 

Bu durum Afrika’nın rolünü ÇHC için daha değerli bir hale getirmektedir. Grafik-5’de görüleceği üzere ÇHC’nin Afrika petrol ithalatındaki payı 2007-2010 yılları arasında %4’lük bir artıs kaydetmistir. 



Grafik-5 Afrika’nın Petrol İhraç Ettiği Ülkeler (2007-2010)22 

ÇHC'nin Afrika'dan petrol temin ettiği ülkelerin basında Sudan gelmektedir. ÇHC'nin toplam petrol ithalatında Sudan'ın payı %5'i bulmaktadır. Sudan, Angola'dan sonra Afrika'daki ikinci büyük petrol kaynağıdır. Angola ÇHC’ye daha büyük hacimlerde petrol sağlamasına rağmen, Sudan'da gerçeklestirilen yatırımlar enerji güvenliğini artırmıs ve Sudan'ın konumunu ayrıcalıklı kılmıstır.23 

ÇHC-Sudan İlişkisinde Enerjinin Önemi Sudan’da Enerji Sektörünün Gelişimi 

Sudan'ın sahip olduğu petrol potansiyeli Batılı sirketler tarafından kesfedilmistir. Sudan'da petrol arastırma faaliyetleri ilk olarak ABD'li Chevron sirketinin faaliyetleriyle beraber baslamıstır. 1979 yılından itibaren petrol araması yapan Chevron, 880 milyon dolar harcayarak 9 yılda 87 kuyu açmıstır. 1980 yılında Sudan Hükümeti Chevron'dan sonra Fransız-Belçika menseli Total'a petrol arastırma imtiyazları vermistir. Ancak Total, ülkede yasanan iç sorunlar nedeniyle çekingen davranmıstır. 1983 yılında yasanan ikinci iç savasla beraber Chevron'da arastırma faaliyetlerini askıya almıstır. Yasanan güvenlik zafiyetleri nedeniyle 1988 yılında Chevron teçhizat ve donanımlarını sökerek petrol arastırma faaliyetlerini sonlandırmıs ve ülkeyi terk etmistir. 1992 yılında Chevron petrol arastırma imtiyazlarını Sudan'a devretmistir. Bu süreçte Sudan'da çıkarılan ham petrol günlük 2000-3000 varil seviyelerinde kalmıstır. 1993 yılında Sudan petrol arastırma haklarını Arakis isimli Kanadalı bir sirkete devretmistir. Petrol üretim seviyesi bu dönemlerde günlük 3,200 varil seviyelerine çıkmıstır.24 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

20 Şubat 2017 Pazartesi

ENERJİ İHTİYACININ KARŞILANMASINDA YENİ YÖNTEM OLARAK KAYA GAZININ İNCELENMESİ



ENERJİ İHTİYACININ KARŞILANMASINDA YENİ YÖNTEM OLARAK KAYA GAZININ İNCELENMESİ 


   DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ DENKLEMİ VE OLASI YAN ETKİLERİ 
Muzaffer ÇALIŞKAN*1 
*Bartın Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme alanı öğretmeni, 74100 / BARTIN, greeneyes1674@hotmail.com, 05333628443 

Özet 

İnsanoğlu sanayi devrimini gerçeklestirdikten sonra ki dönemlerde enerjiye daha çok ihtiyaç duymustur. Bu enerji ihtiyacını petrolün bulunması ile karsılamıs, daha sonra ki yıllarda bu kervana doğalgazı da ortak ederek sanayi çarklarını döndürmüstür. 20.Yüzyılda dünya nüfusu hızla arttığından, daha fazla enerji ihtiyacı doğmustur. Dnsanoğlu yeni kaynak arayıslarına girmis ve bulunan kaynaklar, özellikle 21. yy da insanlığın ihtiyacını karsılayacak seviyede değildir. Öte yandan fosil yakıt rezervlerinin de azalması sonucu içinde bulunduğumuz yüzyılın sonlarına doğru dünyada bir enerji krizine isaret edilmektedir. Bu çalısmada, dünya enerji ihtiyacı, kaya gazının elde edilmesi, Dünya da ve ülkemizde ki kaya gazı rezervlerini, çıkarma esnasında olusacak olumsuz yönleri, gazın stratejik önemi hakkında bilgeler vermeyi amaçladım. 
Anahtar Kelimeler: Kaya gazı, stratejik önem, enerji krizi, birincil enerji, konveksiyonel olmayan enerji 

1.Giriş 

18. yüzyılda sanayi devriminin baslamasıyla enerjinin tahtına oturan kömür, 19. yüzyılın sonlarında yerini petrole bırakmıştır. Sanayi devrimi sürecinde enerjinin ekonomik önemi anlaşılmış ve 20. yüzyılda bunun yanında stratejik önemi de ortaya çıkmıstır. 20. yüzyılın sonlarında ise kullanım kolaylığı ve çevre dostu olması nedeniyle doğal gaz Petrolün tahtına yerleşmiştir. Ancak doğal gaz, kullanıcı ülkeleri büyük bir bağımlılığa ittiğinden bütün dünyada sorunlar yasanır olmustur. Önemli bir ekonomik ve siyasal güç haline gelen doğal gaz nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de enerji temininde yeni kaynak arayıslarına baslanmıştır. Potansiyel bakımından yerli kaynakların basında yer alan kömürde 
2005 yılında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından baslatılan çalısmalar ile önemli rezerv artısları sağlanmıştır. Bu çalışmalar devam ederken derinlerde bulunan ve isletme güçlükleri söz konusu olan kömür yatakları için “kömürlerin gazlaştırılması” projeleri tartısılır olmustur. 

2.Dünyanın Enerji İhtiyacı 

Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency -IEA) tarafından yayımlanan istatistiklere göre toplam birincil enerji kaynakları arasında doğalgazın payı 1973 yılındaki %16 seviyesinden, 2010 yılında %21’e yükselmis olup, 2035 yılında %23’e ulasması beklenmektedir. 1973-2035 arasında toplam birincil enerji tüketiminin yaklasık 2,8 kat artmıs olacağı hesaba katıldığında, birincil enerji kaynağı olarak doğalgaz kullanımındaki artısın boyutu daha iyi anlasılmaktadır. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, 1973’te 977 milyon TEP 
olan doğalgaz tüketimi, 2010 yılında 2,7 milyar TEP’e yükselmis olup 2035’te de 4,1 milyar TEP’e ulasması beklenmektedir (Tablo 1). 2010-2035 arasında toplam enerji talebinin birincil enerji kaynaklarına göre dağılımının olası seyri incelendiğinde ise, yenilenebilir kaynaklarla birlikte doğalgazın hızlı bir artıs kaydedeceği; diğer önemli fosil yakıtlar olan kömür ve petrol kullanımındaki artısın ise görece daha sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir. Bu paralelde, önümüzdeki 20 yıllık dönemde doğalgaz, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerjinin içindeki toplam payını artırması; kömür ve petrolün payının ise düsmesi beklenmektedir. 


Tablo 1. Dünya Birincil Enerji Kaynağı Talebinin Dağılımı 

(*)2 TEP / Ton Esdeğer Petrol (TOE / Tonne of Oil Equivalent): 1 ton ham petrolün içerdiği enerji miktarı olup farklı türde enerji kaynaklarının mukayesesini kolaylastırması amacıyla enerji istatistiklerinde ve hesaplamalarda kullanılan bir birimdir. Kaynak: IEA – World Energy Outlook 2012 

3. (Shale gas) Seyl Gazı 

Doğal gaz olarak bildiğimiz ve tanıdığımız metan gazı kömür, petrol ve doğal gazın ana bilesenidir. Kömür, petrol, doğal gaz gibi kaynaklar konvansiyonel enerji kaynakları olarak anılmaktadırlar. Son yıllarda ülkemizde kömür ve bitümlü seyl (oil shale) gibi isimlerle anılan yerli enerji kaynağı fosil yakıt arayısları sırasında seyl gazı (shale gas) gündeme gelmistir. Konvansiyonel olmayan enerji kaynakları sınıflamasında yer alan ve ülkemizde kaya gazı olarak da anılan seyl gazı, adını içinde bulunduğu kayaç türünden almaktadır. Kaya 
gazı, seyl (shale) adı verilen, kil ile kuvars ve kalsit minerallerinden olusan tortul kayacın küçük gözeneklerinde bulunan gazdır. Konvansiyonel olmayan enerji kaynakları içinde seyl gazı (shale gas) ile birlikte sıkı kumtası ve kömür kökenli gaz (coalbed methane) da yer almaktadır. Bütün dünyada petrol ve doğal gazdan kaynaklanan sıkıntılar, petrol ve doğal gaz olusturmus kayaların bünyesindeki gazın üretilebilirliğini gündeme getirmistir. Ancak bütün seyller, seyl gazı (kaya gazı) içermez. Bu kayaların belirli oranda organik madde içermesi ve yeterli olgunluğa ulasmıs olması gerekir. Petrol ve doğal gaz, olustuğu ana kayayı terk ederek farklı kayaçlar içerisine yerlesir. Ancak bu göç sırasında olusan petrol veya doğal gazın bir bölümü ana kayada kalır. Sözü edilen seyl gazı (kaya gazı) olustuğu ana kayayıterk etmeyen ve olustuğu kayacın gözeneklerinde kalan petrolden elde edilen gazdır. 20. yüzyılın 
ortalarından bu yana bilinen kaya gazının alternatif bir enerji kaynağı olarak gündeme gelmesinin ana nedeni, konvansiyonel doğal gazın stratejik öneminden dolayı dünyada yarattığı krizler yanında günümüzde seyl gazı elde edilmesinin geçmise göre daha ekonomik düzeyde yapılabilir olmasıdır. Ana kaya doğal haliyle geçirgen olmadığından gaz üretimine elverisli değildir. Bu kayacın öncelikle hapsettiği gazı serbest bırakacak duruma getirilmesi gerekmektedir. 

3.1. Dünyada (Shale) Seyl Gazı 

Seyl gazı (shale gas) kaynaklarının varlığı uzun yıllar öncesinden bilinmesine rağmen endüstriyel olarak düsünülmesi konvansiyonel doğal gaz sahalarındaki üretim düsüsleri ile petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki yükselise bağlı olarak gelismistir. Bunların yanında özellikle son yıllarda petrol ve doğal gazın stratejik öneminin artması da rol oynamıstır. İlk seyl gazı üretimi, Amerika Birlesik Devletleri, New York eyaletinde 1821 yılında gerçeklestirilmis ve 1970 yılında endüstriyel ölçekte üretim sağlanmıstır. Konvansiyonel kaynakların maliyetleri nin göreceli olarak uygun olması nedeniyle seyl gazı üretimine devam edilmemis, ancak 2000’li yıllardan sonra ekonomik olması ve enerji ihtiyacı nedeniyle seyl gazı üretimi gerçeklesmistir. 2010 yılı sonu itibaren dünyada açılan toplam 15.467 kuyunun sadece on binde besi Kuzey Amerika dısında kazılmıstır. Bu olgu, seyl gazı üretim teknolojisinin Amerika kıtası dısında ne kadar yeni bir teknoloji olduğunu göstermektedir. Bu faaliyetler sonucunda, 2010 yılında Amerika Birlesik Devletleri’nde doğal gaz fiyatları % 35 
oranında düsmüs ve ülke doğal gaz ihraç edebilecek konuma ulasmıstır. 2009 yılı itibariyle, Kuzey Amerika kıtasında yedi bölgede, 146 trilyon m3 yerinde, üretilebilir düzeyde ise 20 trilyon m3 seyl gazı (shale gas) ve sıkı kumtası rezervi tespit edilmistir. ABD’de en yoğun çalısılan Teksas eyaletindeki Barnet seyllerinde 2010 yılı üretimi 51 milyar m3 olarak gerçeklesmistir Amerika’da 1996 yılında 8,5 milyar m3 seyl gazı üretimi yapılırken, bu miktar 2006 yılında 31 milyar m3 olarak gerçeklesmistir. Diğer bir deyimle 2006 yılında 
Amerika’nın toplam doğal gaz üretiminin %5,9 u seyl gazından sağlanmıstır. Yapılan kestirimler 2020 yılında Amerika’nın toplam doğal gaz üretiminin yarısının seyl gazından sağlanacağını göstermektedir. Konvansiyonel olmayan kaynakların belirlenmesine, dik arama kuyularında elde edilen verilerin değerlendirilmesi ile baslanmaktadır. Uzun soluklu bir çalısma dönemi sonunda gaz potansiyeline sahip olduğu belirlenen seviyelerde yatay sondajlar yapılmaktadır. Bu seviyelerde yüksek basınçlı % 99 oranında kum ve su karısımı kullanılarak dikey çatlaklar olusturulmakta ve petrol ve doğal gazın kuyuya akısı sağlanmaktadır. Potansiyeli belirlenen alanlarda tek bir noktadan 20-30 adet yatay kuyu açmak mümkün olabilmektedir. Konvansiyonel olmayan kaynakların aranması, üretime geçmesi ve ekonomiye kazandırılması sürecinde büyük ölçüde istihdam da sağlanmaktadır. 

Örneğin ABD’de Teksas eyaletinde bu amaçla yapılan çalısmalarda yaklasık 12.000 kisiye is imkânı sağlanmıstır. 

Günümüzde Avrupa’da herhangi bir ülkede seyl gazı üretimi yoktur. 

Norveç sirketi Stat oil, Amerika’da Marcellus Formasyonunda seyl gazı üretimi amacıyla ortaklık kurmus ve burada kazanacağı deneyimi Avrupa’da seyl gazı üretiminde kullanacağını belirtmistir. Benzer yaklasım ile Gazprom da girisimlerde bulunmustur. Exxon Mobil, Almanya’nın Asağı Saksonya bölgesinde 750.000 hektar genisliğinde bir bölgede 2009 yılında seyl gazı üretimi amacıyla çalısmalara baslamıstır. Yine Exxon Mobil Macaristan’da seyl gazı üretimi amacıyla 2009 yılında 5 kuyu tamamlamıstır. Cocono Phillips firması 
Polonya’da seyl gazı üretimine yönelik önemli çalısmaların tamamlandığını ve üretime geçileceğini belirtmistir. Shell Oil de Dsveç’te seyl gazı çalısmalarının yapılacağını bildirmistir. Dünyada genis alanlarda seyl gazı potansiyelinin varlığı tahmin edilmektedir. Henüz ABD dısında seyl gazı arama ve üretim faaliyetlerine yeni, yeni baslandığından gerçek potansiyel eski çalısmalara dayanan tahminlerin ötesine geçememektedir. Ancak; Rusya, Çin, Avustralya, Endonezya, Afrika, Orta Doğu, Güney Amerika, Ukrayna, Polonya, Hindistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye gibi ülkelerin önemli seyl gazı potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir. 


3.2.Türkiye’de Seyl Gazı 

Ülkemizde seyl gazı potansiyeline sahip alanların basında Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Trakya Bölgesi yer almaktadır (Resim 1). Her iki bölgede tahmin edilen yerinde seyl ve sıkı kumtaslarında yer alan gaz rezervi 13 trilyon m3 tür. Bu rezervin üretilebilir miktarının ise, ABD’deki kurtarım oranları dikkate alınarak bir hesaplama yapıldığında 1.8 trilyon m3 civarında olduğu tahmin edilmektedir 


HARİTA;
Resim -1 Türkiye’nin önemli seyl gazı potansiyel alanları. Kaynak (EIA: International Energy Agency ) 

Ülkemizde 2011 yılı doğal gaz tüketiminin 43.8 milyar m3 olduğu düsünülürse bu rezervin bugünkü tüketim miktarı ile ülkemizin 40 yıllık ihtiyacını karsılayacak düzeyde olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunların dısında Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, Toroslar ve Tuz Gölü civarı potansiyel alanlar olarak gösterilmektedir (TPJD)* 
*( TPJD: Türkiye petrol jeologları derneği) 

4. Kaya Gazının Elde Edilme Yöntemleri 
Kaya gazı çıkartmak için kullanılan yöntemler ve teknolojiler, sirketlerin uygun sekilde çalısmaları ve bu alanda deneyimin artmasıyla sürekli değismektedir. Ancak genel hatlarıyla bir kaya gazı çıkartma operasyonunun baslıca asamaları asağıda belirtilmistir. 


A-Jeolojik ve sismik arastırmalar: 
Sismik arastırma metotları kullanılarak yeraltı jeolojik olusumların üç boyutlu haritalarının çıkartılması. Uygun seyl gazı rezervlerinin derinlik ve kalınlık bilgilerinin derlenerek, azami verim elde edilebilmesi için gerekli kuyu sayılarının ve bunların lokasyonlarının belirlenmesi. 

B-Platform insası: 
Belirlenen lokasyonlarda kuyu açma donanımlarının kurulması. 

C-Dikey sondaj: 
Gaz ve petrol çıkartılacak kaya tabakasının derinliğine inene kadar dikey sondaj yapılması ve güvenlik amacıyla kuyuya çelik ve beton kaplamalar yapılması. 

D-Yatay sondaj: 
Seyl tabakası içinde, kaya formasyonuyla temas alanının artırılması amacıyla 2–3 kilometreye kadar yatay sondaj yapılması. 

E-Perforasyon: 
Yatay sondaj kuyusunun beton kaplamasında belirli aralıklarla küçük patlayıcılar kullanılarak delikler açılması. 

F-Çatlatma: 
Akıskanlığı özel formüllerle ayarlanmıs su/kum karısımının perfore edilen kuyudan kayanın içine basınçla pompalanması yöntemiyle kayada hidrokarbonların sızabileceği çatlaklar olusturulması. 

G-Atıkların yönetimi: 
Çatlatmak için kullanılan sıvının yeryüzüne dönen kısmının sonradan yeniden kullanılmak üzere biriktirilmesi veya arıtılarak kanalizasyona verilmesi. 

H-Üretim: 

Kuyu açma ekipmanlarının sökülerek yerine çıkan hidrokarbonların toplanması ve nakliyesi için gerekli donanımın kurulması 

Kaya gazı üretim maliyetleri sermaye, isletme, nakliye maliyetleri ile vergi ve imtiyaz paylarından olusmakta olup ülkeye, coğrafyaya ve operasyonun büyüklüğüne göre çesitlilik göstermektedir. Sermaye maliyetleri temelde arama ve gelistirme maliyetlerini içermekte ve büyük bölümü kuyuların insasına iliskin olmaktadır. İsletme maliyetleri üretim faaliyetinin kendisinden kaynaklanan değisken maliyetlerdir. Nakliye maliyetleri ise daha çok gazın satılacağı pazarlara uzaklıkla ilgilidir. 

Vergi ve imtiyaz payları ülke ve bölgelere göre değisiklik göstermektedir. Genelde altyapının daha zayıf ve coğrafi kosulların daha zorlu olduğu, dolayısıyla maliyetlerin yükseldiği ülkeler, daha serbest bir vergi ve imtiyaz rejimi uygulayarak yatırımcıları çekmeye çalısmaktadır. Seyl gazı kuyularından elde edilmesi beklenen toplam gazın yaklasık %25’i üretimin ilk yılı içinde, %50’si de ilk 4 yılda çıkartılmaktadır. Bu durum maliyet-getiri hesaplamalarında iskonto oranlarından çok kuyunun insa maliyeti ile elde edilecek toplam gaz 
miktarından sağlanacak getiriyi öne çıkarmaktadır. Üretim gerçeklestirilmesi düsünülen bölgeye özgü maliyet bilesenleri ve çıkartılabilecek gaz miktarı birlikte değerlendirildiğinde, operasyonun reel bir getiri sağlaması için piyasada doğalgazın fiyatının ne olması gerektiğine iliskin bir basa bas noktası belirtilmis tir. Seyl tabakasının derinliğine, yatay sondaj uzunluğuna ve diğer faktörlere göre değismekle birlikte, ABD’de bir kaya gazı kuyusunun maliyeti 4-10 milyon USD arasında değismektedir. Kuyu basına elde edilebilen doğalgaz miktarı ise 8 ila 300 milyon m3 arasında olabilmekle birlikte orta derinlikteki kuyularda ortalama 30 milyon m3 civarındadır. Yaklasık bir hesaplamayla 5 milyon USD’ ye mal olan ve 30 milyon m3 gaz elde edilebilecek bir kuyunun ekonomik olarak anlamlı olması için piyasada doğalgaz fiyatının 5 USD/M Btu’nun üzerinde olması gerekmektedir. 

5. Riskler ve çevresel faktörler 

Kaya gazı üretiminde yatırımcılar açısından temel riskleri rezerv hesaplamalarında yapılabilen hatalar ve buna bağlı olarak üretimin beklenen seviyelere ulasmaması olusturmaktadır. Hidrokarbon içeren seyl biçim lenimlerinin eldeki teknolojilerin kullanımıyla ne kadar süreyle ne kadar gaz elde edilebileceğine iliskin hesaplamalar, halen ciddi hata payları içerebilmektedir. Bu nedenle rezerv büyüklükleri yıllar içinde asağı veya yukarı yönde güncellenebilmektedir. Sismik ölçüm ve arastırma teknolojilerinin sürekli gelismesi, ayrıca üretim amaçlı kuyuların sayısının artmasıyla birlikte jeolojik verilerin doğruluğunun zaman içinde artması beklenmektedir. Açılan kuyulardan ne kadar süreyle gaz elde edilebileceğine iliskin varsayımlar da halen üretimini sürdüren çok sayıda kuyudan derlenen istatistik ve teknik verilerin artısıyla birlikte daha az hata payıyla yapılabilecektir. Öte yandan üretim gerçeklestiren firmalar da kullandıkları sondaj ve hidrolik çatlatma tekniklerini sürekli olarak gelistirmeye çalısmakta olup bu durum da kuyu basına verimliliğin artmasına ve maliyetlerin 
kontrol edilmesine katkıda bulunmaktadır. Çevresel tahribat ihtimali ile ilgili kaya gazı endüstrisine yöneltilen baslıca elestiriler ise su sekildedir: 

* Hidrolik çatlatmada kullanılan sıvı, yeraltı su kaynaklarını kirletebilecek tehlikeli kimyasal maddeler içermektedir. 
* Kuyuların çelik ve beton kaplamalarının düzgün yapılmaması, yeraltı suyuna gaz karısmasına neden olmaktadır. 
* Gazın yeryüzüne çıkartılması esnasında yasanabilecek doğalgaz kaçakları, karbondioksitten çok daha fazla sera gazı etkisi içeren metanın atmosfere salınmasına neden olmaktadır. 
* Hidrolik çatlatma sonrasında yüzeye dönen atık sular, tuz ve radyoaktif maddelerle kirlenmis durumda olup yer üstü su kaynakları ve doğal yasam için zararlı olabilecektir. 
* Kullanılan yüksek miktarda su, kıt su kaynaklarını da tüketmektedir. 

Hidrolik çatlatmada kullanılan sıvılarla ilgili elestiriler ise 2000’li yılların basında kaya gazı üreticilerinin kendi teknolojilerini ticari açıdan korumak amacıyla sıvı formülünü açıklamaktan kaçınması nedeniyle yoğunlasmıstır. Kamusal otoritelerin baskısı ve düzenlemeler sonucu bu durum ortadan kaldırılmıs olup üreticiler, kullanılan kimyasal maddeler konusunda daha seffaf davranmaya baslamıstır. Günümüzde hidrolik çatlatma için kullanılan sıvı yaklasık %94 su, %5 kum ve %1’e yakın oranlarda sürtünme azaltıcı, anti mikrobiyal ile artık birikmesini önleyici kimyasallar içermektedir. Kullanılan kimyasallar polikrilamid, bromin, metanol, naftalin, hidroklorik asit, etilen glikol, bütanol vb. maddeler 
olup bu kimyasallar seyreltilmis halde olduklarından içme sularına karısmaları halinde bile zararsız olacağı ifade edilmektedir. Öte yandan, hidrolik çatlatma sıvılarının doğrudan çatlaklar yoluyla yeraltı su kaynaklarına karısma ihtimali çok düsüktür. 

Zira yeraltı su tablaları yerin en fazla 300 metre derininde bulunmakta olup hidrolik çatlatma yapılan seyl olusumları yerin en az 2.500 metre altında gerçeklestirilmektedir. 
Yatay sondaj boyunca olusan çatlaklar yukarı doğru dikey olarak en fazla 200 metre uzanmakta olup en sığ derinlikteki hidrolik çatlatma operasyonlarında bile yeraltı su kaynakları ile çatlakların en üst noktası arasında 1-2 kilometre kalınlığında geçirimsiz kaya tabakaları bulunmaktadır. 

Çatlatma sıvılarının su kaynaklarına karısması ancak hatalı kazılan veya kaplaması düzgün yapılmayan kuyularda meydana gelen kazalar sonucu mümkündür. Aynı sekilde yeryüzüne çıkartılan gazın belli oranlarda atmosfere sızması da kuyuların ve ekipmanların iyi tasarlanmaması halinde veya yanlıs teknik uygulamalar sonucunda mümkündür. Doğası gereği üretici firmaların da çıkarına olmayan bu gibi tehlikelerin önüne geçmek için düzenleyici otoritelerin ve endüstrinin birlikte hareket etmesi ve tüm teknik yönergelere hassas iyetle uyulduğunun çok iyi denetlenmesi gerekmektedir. Her ne kadar hatalar ihtimal dâhilinde olsa da bugüne kadar birçok eyalette çok sayıda testin gerçek lestirildiği ABD’de yeraltı su kaynaklarının kaya gazı çıkartma faaliyetlerine bağlı olarak kirlendiğine iliskin bir bulgu ortaya konmamıstır. Benzer sekilde kuyulardan yeraltı sularına doğalgaz karısması da düzgün yapılan uygulamalarda çok düsük bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Simdiye kadar yeraltı sularına gaz karıstığı iddiasıyla incelenen birçok olayda, sularda bulunan gazın, su kaynaklarının içinden geçtiği kömür yataklarına bağlı biyojenik gaz olduğu ve kaya gazı faaliyetleriyle ilgisi bulunmadığı ortaya çıkmıs olup yalnızca Pennsylvania’da hatalı bir kuyuda meydana gelen bir kazadan dolayı içme sularına doğalgaz karıstığı belirlenmistir. 

ABD’de yılda 15 binin üzerinde kuyu açıldığı ve aktif halde on binlerce kuyu bulunduğu hesaba katıldığında bu tip risklerin oldukça düsük olduğu değerlendirilmektedir. Hidrolik çatlatma amacıyla kuyulara pompalanan suyun yaklasık üçte biri yeryüzüne geri dönmektedir. Bu suyun sızmalara karsı güçlendirilmis havuzlarda toplanması gerekmektedir. Havuzlarda biriktirilen su, ya yeniden çatlatma sıvısı olarak kullanılmakta, ya da arıtılarak kanalizasyona verilmektedir. Hidrolik çatlatma suyuna iliskin arıtma faaliyeti baska herhangi bir endüstriyel faaliyet sonucu ortaya çıkan atık su arıtma süreçlerinden farklı olmayıp, sonucunda ortaya çıkan arıtılmıs atık suyun doğaya zararlı olmadığı ifade edilmektedir. Kaya gazı üretiminde kuyu basına 4 bin ila 18 bin m3 su kullanılmaktadır. Kaya gazı üretim faaliyetleri için büyük miktarlarda su kullanımının gerekli olduğu kuskusuz olmakla birlikte, kentsel kullanım dâhil olmak üzere diğer endüstrilerdeki su kullanımı ile kıyaslandığında, doğalgaz üretiminin tek basına su kaynaklarının asırı tüketilmesine neden olabilecek bir faaliyet ölçeği yaratmadığı 
ortaya çıkmaktadır. 

6. Sonuçların Tartısılması 

1-Enerji baslığı, tüm ülkeler açısından ekonomik ve siyasi boyutlarıyla hayati önemdedir. İster genis kaynaklara sahip olsun, ister enerjide dısa bağımlı olsun; basta fosil yakıtlar olmak üzere enerji üretimi ve ticaretinde zincirin neresinde yer aldıkları, ülkelerin ekonomilerini ve siyasetlerini doğrudan etkileyebilmekte dir. Bu nedenle enerji kaynaklarına düsük maliyetle, kesintisiz ve yeterli erisim olarak tanımlanabilecek enerji güvenliğinin sağlanması, her ülke için bir zorunluluk olarak değerlendirilmektedir. 

2-Küresel ısınmayla mücadele ve sürdürülebilirlik bağlamında yenilenebilir enerji kaynaklarının giderek daha fazla gündeme gelmesine rağmen halen küresel enerji talebinin büyük bölümü fosil yakıtlarla karsılanmaktadır. Gelecek yıllarda paylarının azalması beklenmekte birlikte, 2035 itibarıyla toplam enerji ihtiyacının %75’inin hidrokarbonlardan karsılanacağı tahmin edilmektedir. Petrol, kömür ve geleneksel doğalgaz kaynaklarının ülkelere dağılımı, bu kaynaklardan gerçeklestirilen üretim ve enerji kaynaklarının ticareti, aynı zamanda jeopolitik bir denklemi tanımlamaktadır. Bu çerçevede kaya gazıyla ilgili gelismeler, enerji kaynaklarının dağılımı, üretimi ve ticaretinde önemli değisikliklere neden 
olma potansiyeli dolayısıyla söz konusu jeopolitik denklemde de değisiklikleri gündeme getirebilecektir. 

3-Geçtiğimiz on yılda ABD’de yaygın bir sekilde üretilmeye baslanan kaya gazı, benzer jeolojik özelliklere ve kaya gazı rezervlerine sahip olan diğer bölgelerde de alternatif bir doğalgaz kaynağı olarak tartısılmaya baslanmıstır. Özellikle mevcut durumda enerjide net ithalatçı konumunda olan ülkeler açısından bu rezervlerin değerlendirilmesi önemli avantajlar sağlayabilecektir. Kaya gazı üretiminin küresel ölçekte artması, doğalgaz ticaretinin de farklılasmasına neden olabilecektir. 

4-Enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü doğalgazdan karsılayan ve doğalgazın tamamına yakınını ithal eden Türkiye için de, sahip olduğu kaya gazı rezervleri nin değerlendirilmesi önem tasımaktadır. Mevcut en güncel incelemeye göre Türkiye’nin çıkarılabilir kaya gazı rezervleri yaklasık 424 milyar m3 olup, bu rakam ülkemizin yaklasık 10 yıllık doğalgaz ihtiyacına karsılık gelmektedir. Öte yandan yeni sismik çalısmalarla elde edilecek verilerle birlikte Türkiye’nin rezervlerinin de artabileceği ifade edilmektedir. Henüz baslangıç asamasında olmakla birlikte Türkiye’de kaya gazı üretimi için çalısmalar baslamıs durumdadır. TPAO ile anlasma yapan firmaların yanı sıra TPAO’nun da kendi sahalarında üretim için çalısma yürüttüğü belirtilmektedir. 

5-Gerek dünya doğalgaz piyasasında yasanması muhtemel değisim, gerekse Türkiye’deki potansiyelin hayata geçirilme süreci çerçevesinde kaya gazı üretimi ile ilgili gelismelerin önümüzdeki dönemde ülkemizin enerji gündeminin ilk sıralarında yer alması beklenmektedir. Yatırımların yaygınlasması ve artan miktarlarda üretime baslanabilmesi durumunda kaya gazı kaynaklarının, enerji güvenliğinin sağlanması açısından Türkiye’nin elini güçlendireceği değerlendirilmektedir. 

6-Gaz içeren seyl tabakalarında hidrolik çatlatma yöntemiyle olusturulan çatlaklardan sağlanan gaz miktarında her bir kuyudan 20-30 yıl üretim yapılabilecek teknolojiye 
ulasılmıstır. 

7-Seyl gazı üretiminde önemli birikime ve teknolojiye sahip olan Amerika’nın aynı zamanda büyük seyl gazı potansiyeline sahip olması dünyada enerji dengelerini etkilemistir. 

8-Amerika ve Kanada’nın seyl gazı üretimini artırması, konvansiyonel doğal gaz üretimi yaparak dünyada söz sahibi olan ülkelerin durumunu değistirecektir. 

9-Seyl gazı potansiyeli konusunda Amerika ve Kanada dısında yeterli bilgiler bulunmamaktadır ancak önümüzdeki bes yıl içinde tüm dünyada yeni rezervler 
belirleneceğinden küresel enerji denklemi değisecektir. 

10-Bugünkü potansiyelleri dikkate alındığında Polonya, Almanya, İsveç, Fransa, Çin ve Hindistan’da önemli rezervler beklenmektedir. 

11-Amerika’dan sonra Avrupa, Çin ve Hindistan’da da üretime geçilmesi ile doğal gaz arz kaynaklarında büyük artıs olacağı ve dolayısıyla doğal gaz fiyatlarının düseceği 
öngörülmektedir. 

12-Çin’in önemli seyl gazı potansiyeline sahip olması, ülkede doğal gaz kullanımının artması ile atmosfere salınan karbon emisyonlarının azalmasına neden olacaktır. 

13-Bu olgu dikkate alınarak Amerika ile Çin arasında bir mutabakat imzalanmıs ve Çin’e seyl gazı üretimi konusunda her türlü teknik desteğin verileceği taahhüdünde 
bulunulmustur. 

14-Günümüzde sahip oldukları zengin doğal gaz yatakları nedeniyle uluslar arası iliskilerde yasanan dayatmalar seçeneklerin artması ile azalacaktır. 


KAYNAKÇA ;

Tek yazarlı makaleler 
[1] Bahtiyar, D. (2013) “Is Shale Gas & Oil an Opportunity for Turkey and Investors”, Türkiye Uluslararası Seyl Gaz ve Petrol Konferansı, 20-21 Şubat 2013 
[2] Muzaffer, Ç. (2012) Yayımlanmamıs ders notları, Türkiye ve dünyada kaya gazının elde edilmesi ve diğer yakıtlarla ısıl değer olarak karsılastırılması 
[3] Muzaffer, Ç (2011 -2013) Uzak Asya, Orta doğunun yerini tutabilir mi? Enerji dengeleri konulu makale. 

İnternet siteleri 

[1] Enerji Enstitüsü, http://enerjienstitusu.com Arsiv dokümanı 
[1] International Energy Agency (2012),“Golden Rules for a Golden Age of Gas” 
[2] International Energy Agency (2012), “Key World Energy Statistics” 
[3] International Energy Agency (2012), “World Energy Outlook 2012” 


***