Körfez Ülkeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Körfez Ülkeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mayıs 2020 Cuma

KÖRFEZ ÜLKELERİNDE NÜFUS DENGESİZLİĞİ VE GÜVENLİK SORUNU BÖLÜM 2

KÖRFEZ ÜLKELERİNDE NÜFUS DENGESİZLİĞİ VE GÜVENLİK SORUNU  BÖLÜM 2



Bu rakamlar aracılığıyla yabancı işçi veya ikamet sahipleri ile nasıl başa çıkılacağı konusunda net bir vizyon olmadığını görülür. Körfez bölgesindeki vatandaş olmayanların ülke nüfusuna oranı %35 ile %90 arasında değişmektedir. Yabancılar ve vatandaş olmayanlar Körfez bölgesinde aşırı bir yabancılık durumunda yaşıyor olması, çok etnikli ve kimliksiz bir toplum oluşmasına neden olmuştur. Onları bir araya getiren tek şey, yerli üreticinin gelişmesi, belirsiz
tüketim ve İngiliz dilidir (Al-Ĥarif, 2012, 5-14).

Körfez ülkelerinde sürekli ikamet karşılığında gayrimenkul projesinin temel amacı, bölgedeki ekonomik kârları ve sermayeleri harekete geçirmek olmasına rağmen, gerçek toprak üzerindeki fiziksel gelişmeler bu gayrimenkul projelerinin bir yan ürünü olarak yeni bir toplum oluşturma yönünde hareket etmektedir. 

Bu durum; çalışma, eğitim ve yönetimde anadilin değiştirilmesine kadar ulaşmıştır. Daimi ikamet karşılığında mülkiyet politikasını izleyen dört Körfez ülkesinde İngilizce dili Arapçadan daha fazla kullanılmaktadır (yani Arapça ikinci dil durumuna düştü). Birleşik Arap Emirlikleri’nde Hintliler nüfusun %42,5’ini
oluştururken, Araplar (vatandaşlar ve vatandaş olmayan beraber) sadece %28’ini oluşturmaktadır (Al-Ĥarif, 2012, 3-11).

Yabancılar, Konsey Ülkelerinin nüfusu büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Ancak medyada onlara pek değinilmez. Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinde son yıllarda Yabancıların sayısı büyük artış göstermiştir. Onların yıllık nüfus artı oranı, vatandaşların yıllık nüfus artış oranından en az iki kat daha fazladır. 2000 yılında vatandaş olmayan nüfus yaklaşık 10 milyon iken, 2010 yılında ise 22 milyona ulaşmıştır. Dört konsey ülkesinde (Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Kuveyt) nüfusun çoğunluğunu vatandaş olmayanlar oluşturur oldu.

Öte yandan Yabancılar, işgücünün büyük bölümünü oluştururken iş gücündeki payları gittikçe artmaktadır. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri’nde işgücü toplamındaki oranları 2010 yılında %95’e ulaşmıştır. Bunlar özel sektördeki çalışanların %99,5’ini oluştururlar. Bunlar özel sektörde yoğunlaşmış olmakla birlikte kamu sektöründeki oranları %50’ye hatta daha fazlaya ulaşmaktadır (UAE, 2012, medya).

Yabancı işçiler, vasıfsız ve düşük ücretli olarak nitelenmektedir. Vasıfları sınırlı olan veya vasıfsız olanların oranı üçte ikiye ulaşmaktadır. Çok vasıflı ve vasıflı olanların oranı ise üçte birdir. Özel sektörde ise vasıfları sınırlı olan veya vasıfsız olanların oranı %70’ten fazladır.

Meslek açısından proje yürütücüleri, uzman ve profesyonel gibi yönetici pozisyonunda olanların oranı 2009 yılı için %15-16’yı geçmez idi. Oysa normal meslekte çalışanlar ve satış işleriyle uğraşanların oranı, çalışanların yarısından fazlasına ulaşmaktadır. Ekonomik faaliyet açısından iş gücü kullanımı, inşaat sektöründe yoğunlaşmıştır (%55). Bunu %13-14 oranla imalat, %10-11 oranla da perakendecilik takip etmektedir. İş gücü piyasasında karşılaşılan sorunlardan biri “Yetenekli gurbetçilerin iş bırakma oranlarının yüksek oluşu, bir diğer ifadeyle toplam işçi oranından vasıflı işçi oranlarının eksilmesi dir. Yukarıdakilere ek olarak, kefil yasası iş gücü piyasasının etkinliğini ve vasıflı iş gücünün Körfez bölgesinde kalmasını olumsuz olarak etkileyen başlıca engellerden
sayılmaktadır.
Kısacası emekçi vatandaşlar öncelikle kamu sektöründe yoğunlaşmaktadır ve bunlardan iş gücü piyasasında kadınların katılımı zayıftır. Erkekler ise erken yaşta işten ayrılmakta ve üretim genellikle düşük olmaktadır.

Körfez emekçileri için örnek olarak Katar’daki yerel emekçilere bakıldığında iş gücünün niteliği ve boyutunda meydana gelen değişiklikler dolayısıyla iki önemli noktaya değinmek gerekir:

Denizcilik mesleğinde çalışan ulusal iş gücünün büyük bir bölümü petrol şirketinde çalışmaya yöneldi.

Petrol şirketinde çalışmaya yönelen ulusal işgücü, nitelik ve nicelik bakımında iki özelliği ile ayrıldı. Sayı bakımından az olması yönünden petrol sektöründeki işgücü talebine denktir. Öte yandan ise bu sektörde çalışmak için yeterli bilgi ve tecrübeye sahip değildir. Bu yüzden teknik olmayan düşük ücretli işlere odaklandı.

Ulusal petrol sektöründeki işgücü paylaşım hacminde meydana gelen değişikliğin üzerinde bu iki özelliğin etkisi görülmektedir. İmtiyazlı aşamasında (yirminci yüzyılın otuzlu yıllarının ikinci yarısı) oranları %80’i aşmış olmasına rağmen, arama ve çıkarma aşamasında (kırklı yılların ikinci yarısı) düşüş kaydetti. 1947 yılında %66’ya, sonra 1950 yılında %60’a ve nihayet 1960 yılında %51’e düştü. Bu aslında, bir taraftan petrol şirketindeki genişleme sonucunda iş için gelenlerin artmasından, öte yandan ise ulusal çalışanların karşılamaya yeterli olmadığı teknik ihtiyaçtan kaynaklanan bir düşüştür (Al-Raşid, Al-Anizan, 2012, 15).
Körfez Ülkeleri az nüfusa sahiptir, yüksek büyüme oranlarına rağmen, ancak, kalkınma planları ve refah politikaları çalışanlar için artan bir talep oluşturmuş tur. Bunun kısa ve orta vadede yerel olarak karşılanması mümkün değildi. Şüphesiz Körfez ülkelerinin her birsinin nüfus orunları ile ilgili politikaları ve yerel organları vardır. Geçen yüzyılın yetmişli yıllarının ortalarından itibaren bu politika, vatandaş olmayanların nüfusun siyasi, güvenlik, ekonomik ve sosyal risk oluşturması korkusuna rağmen, kalkınma planları ve sosyal refah tarafından
oluşturulan işgücü talebini karşılamak için yabancı işgücü getirerek esnek davrandı.

Körfez ekonomilerinin doğası, kalkınmanın hızlandırılması ve deneyimler diğer gelişimine göre kısa sürede yaşam ve refah standardı yükseltmek amaçlı kalkınma planlarının olmaları nedeniyle ve nüfusun az sayıda, ekonomilerinin geri kalanına kıyasla ve işgücü sıkıntısı sebebiyle Körfez İşgücü piyasaları bazı özellikler kazandı.

-Geçmiş yıllarda, yabancı iş gücü talebi artışı.
-Ulusal ekonomilerin hazmetme kapasitesinin genişlemesi, yabancı işgücünün sayısını azaltmak için tarihi direnci ve sürekli yüksek oranlarda "bağımlılığı" ekonominin birçok sektördeki varlığının artması.
-Vatandaşların çoğunluğunun genel refah düzeyinin yükselmesi ve bu nedenle kişisel ve ev hizmetlerindeki emek için başka türden bir isteğin ortaya çıkması.
-Büyük bir emeğin arz ve talep arasındaki uçurum ancak kısa ve orta vadede, yabancı iş gücü getirerek giderilebilir.
-Çoğunlukla kamu sektörü lehine kamu sektörü ve özel sektör arasında bir ücret uçurumun varlığı.
- Çoğunlukla vatandaşların yararına vatandaşlar ve vatandaş olmayanlar arasında bir ücret boşluğunun varlığı.
- Çoğunlukla vatandaş olmayanların lehine, vatandaşlar ile vatandaş olmayanlar arasındaki becerilerde bir boşluğun varlığı.
- Çoğunlukla vatandaş olmayanların lehine vatandaşlar ile vatandaş olmayanlar arasındaki iş etiği ve değerlerinde bir boşluğun varlığı.

Nüfus dengesizliği göstergelerinden bazıları:

Ortalama yaş ve nüfusun cinsiyeti de dâhil olmak üzere Yabancı vatandaşlardan kaynaklanan demografik dengesizlik, işgücü ve işsizlik oranlarıdır. Körfez ülkelerinde demografik dengesizliği vurgulayan göstergeler:

1. Milliyete göre nüfus dağılımındaki eşitsizlik (vatandaşlar/ vatandaş olmayanlar).
2. Diğer yaş gruplarına göre bazı yaş gruplarında nüfus piramidi şişkinliği.
3. Gelen işçilerin bir sonucu olarak, kadın nüfusuna oranla erkek nüfusunun kalitatif bileşim içinde büyük artış göstermesi.
4. İşgücünün büyük bir kısmı üzerinde olmayan vatandaşların, toplam nüfusun oranını aşması.
5. Vatandaş olmayanlara kıyasla vatandaşlar arasındaki yüksek işsizlik oranları (gençler).

1-Milliyet(vatandaşlık) esasına göre nüfus dağılımında eşitsizlik:
1994 yılında vatandaş ve yabancıların istatistiksel nüfusuna göre Bahreyn'de yabancıların nüfusu % 32 artarak yaklaşık 180 bine ulaşmıştır. Katar devleti,690 bin kişilik toplam nüfusunun yaklaşık 540 bin yabancı ile oranı % 78'e çıkmıştır. 2010 yılında ise bu oran % 87’ye yükseldi. BAE’de ise %76 oranla (1.750.000 kişilik nüfus) yaklaşık 2.310.000 kişiye yükselip 2010 yılında ise % 90’a ulaşmıştır (Al-Raşid, Al-Anizan, 2012, 23). Kuveyt'te 2.273.000 kişilik toplam nüfusun %65’ten fazla oranla 1.475.000 kişiyi yabancılar oluşturmaktadır. Suudi Arabistan yaklaşık 4.600.000 kişi ile %31’e ulaştı; Umman Saltanatında 2010 yılında %30’u geçip İşbirliği Konseyi ülkeleri arasında oranı en azı olan ülkedir. (Tablo 5’e bakınız)

Tablo 5: Konsey Ülkelerinde Yıllara Göre Vatandaş Olmayanların Oranı (%)

2- Yaş yapısındaki dengesizlik

Belirli yaş gruplarında yaş yapısındaki doğal olmayan dengesizlik kastedilmektedir. Özellikle çalışma çağındaki20-55 yaşlarında bulunan gruplar ve özel olarak 25-45 kategorisinde olanlar sayısal bir çoğunluk gösterir. Bu da nüfus piramidinde genişlemeye yol açmaktadır.

Konseyi ülkelerinde yabancıların genç erkek oranında bir artışa yol açmıştır. Yaş yapısında belirgin şekil bozukluğu meydana gelmiştir ve bu bozulma ülkeler arasında farklılık göstererek Katar ve BAE gibi bazı ülkelerde artmakta, Umman ve Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerde ise daha az belirgin olarak görülmektedir.(Grafik 1’e bakınız)


Grafik 1: Katar’ın Nüfus piramidi (2010).
Kaynak: Katar Nüfus Sayımı Sonuçları.

3. Cinsiyet yapısındaki dengesizlik:

Nüfusun cinsiyet bileşimindeki dengesizlik ile ilgili demografik dengesizlik, Körfez İşbirliği Konseyinde yabancı işçilerin varlığı nedeniyle yüksek oranda ortaya çıkmıştır. Ayrıca erkeklerin sayısının kadınların sayısının üç katı olduğu İşbirliği Konseyi ülkelerinin çoğunda orta yaş grubunda özel bir şekilde görülmektedir. Bu durum, cinsiyet yapısında dengesizlik oluşturmaktadır.

BAE ve Katar’da erkek sayısının ortalaması her 100 kadına karşı 200 erkekten daha fazladır. Hatta bu sayı bazen 312’ye bile ulaşmaktadır. Bu da bazı ülkelerde, en azından bu iki ülkede, erkekler kadınların iki katı olduğu anlamına gelmektedir. Kuveyt devleti bir alt düzeyde olsa da bu durumdan pek farklı değildir. Ama durum Bahreyn, Umman ve Suudi Arabistan Krallığı’nda daha az şiddettedir. S. Arabistan’da cinsiyet oranının düşük olması, belki de Arap
çalışan oranının yüksek olmasına dayalıdır. Bunların çoğu kendi aileleriyle birlikte
geldiklerinden, buradaki cinsiyet dengesizliğini azaltmaktadır. Oysa İşbirliği Konseyinin diğer ülkeleri, Asya’dan gelen ve çoğunluğunu bekâr erkeklerin oluşturduğu işçilere dayanmaktadır (Grafik 2’ye bakınız).


Grafik 2: Dünya ve Konsey Ülkelerinde Cinsiyet Oranı 2010.

4. İş gücünün Bileşimindeki Dengesizlik:

İş gücünün bileşimindeki dengesizlik, vatandaş olmayanların, iş gücünün çoğunun kontrolünü ellerinde bulundurmasından kaynaklanmaktadır. Bunların toplam nüfus içindeki oranı ağır basmaktadır; bu da toplam iş gücün vatandaşların oranında bir düşüşe yol açmıştır. Bu bağlamda bazı çalışmalar Körfezdeki iş gücünün oluşumunu göstermektedir.

Örneğin, Kuveyt Devletinde 1998 yılında 252 bin kişi işçi oranındaki toplam iş gücünün sadece % 17’sini Kuveytliler oluşturmaktadır. Bu da yabancıların genel olarak toplam iş gücünün % 82’den daha azını temsil etmediği anlamına gelmektedir. Son yıllarda Kuveyt’te yabancı işçilerin oranı artış gösterdi. 2007 sayımına göre Kuveyt Devleti iş gücünün hacminde Kuveytli olmayanların oranı %85’e ulaştı (Al-Raşid, M. Al-Anizan, Abd. 2012 s. 17, 18. 22).

Konseyi Ülkelerindeki en önemli demografik benzerlik, toplam işgücü oranında vatandaşlık istihdamının küçük bir bölümü oluşturmasıdır. Böylece, yabancı işçilerin, işgücünün büyük bir kısmını temsil etmektedir. Suudi Arabistan ve Umman gibi İşbirliği Konseyinin altı ülkesinde, ekonomik faaliyetlerin bütün sektörlerinde işgücünün %50den daha fazla bir oranına ulaşmaktadır. Katar, BAE ve Kuveyt12 ise bu oran %85’in üzerindir13.

Konsey ülkelerine olan göç, genel olarak yarım ada dışından genel olarak da Asya’dan gelmektedir. Örneğin Katar devletinde Hindistan’dan gelenlerin oranı yıllar boyunca yaklaşık % 40’ın altına düşmemiştir. Toplam iş gücünde egemen olan Asyalı iş gücü %70’i oluştururken, onun hemen akabinde Arap iş gücü de yaklaşık %22’sini oluşturmaktadır 14.

Ülkeler bazında ise Umman Sultanlığı toplam iş gücünde çalışanların %92-93’ünü Asya’dan karşılamaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri %87, Bahreyn Krallığı %80, Kuveyt %65, Suudi Arabistan %60 ve en son olarak da Katar devleti %45 oranla onu takip etmektedir.

Çalışmaların büyük çoğunluğu, geçen yüzyılın yetmişli yıllarından günümüze kadar Asya işgücü karşısında Arap işgücünün düşüşe geçtiğini işaret etmektedir. Konseyi ülkelerinde, Asya işgücü istihdamının Arap işgücüne tercih edilmesinin en önemli nedenleri:

Asyalı işçilerinin ücretlerinin düşük düzeyde olması; ayrıca Asyalı işçilerin itaatkâr olması, çalışma koşullarına daha fazla tahammül etmesi ve çeşitli iş hizmetlerinin performansında üstün olmasıdır.

Yurt dışından gelen işçilerin çalıştırılması Çalışma Bakanlığı tarafından denetlenen bir plan ile gerçekleşmektedir. Ancak burada ücret ve işçi akını içeren piyasa mekanizmasının hızlı olması açısından, özel sektöre bırakılmıştır.
Bunun yanı sıra Asya ülkelerinde faaliyet gösteren kurumların varlığı, binlerce Asyalı işçinin istihdamına yardımcı olmuştur. Konsey ülkelerindeki bazı büyük inşaat projelerinin uygulanmasına, on binlerce Asyalı işçinin getirilmesine ve kampların kurulmasına neden olmuştur.

On dokuzuncu yüzyıldan beri Hindistan ve diğer Asya ülkelerinden Konsey ülkelerine bir işçi göçü vardı. Bu yüzyılın başında İran'dan da göç oldu. Körfez devletleri, belirli bir milletin siyasi ağırlığını hafifletmek amacıyla gelen işçilerin çeşitli oluşunu arzuluyordu.

Konsey ülkelerinde endüstriyel işletmelerde, uluslararası otel işletmelerinde, bankacılık ve ekonomik faaliyetlerin diğer türlerinde istihdam yayılmaktadır.

5 -vatandaşlar arasında işsizlik oranları

Ucuz işgücünün artmasıyla birlikte, Körfez ülkelerinde işgücü piyasasında yabancı işçilerin payı da artmıştır. Hatta konu bu durumu da aşarak bazı ülkelerdeki vatandaşlar arasında işsizlik oranlarının yüksek oluşunun sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle gençler ve üniversite mezunları da işsizlik listesine katılarak işgücü piyasasına giren gençler arasında zirve yapmaktadır.
Konsey ülkelerinin çoğunda işgücü piyasasında işsizlik derinleşmekte ve sürekli büyüyerek artış göstermektedir. Konsey ülkelerindeki nüfus dengesizliğinin aslı, petrol çıkarma ve ihracat sonucunda, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel etkilerinin bir kombinasyonunun sonucu olarak işgücünün niteliği ve boyutundaki değişikliklere dayanmaktadır.

Konsey ülkelerinin nüfus stratejisinin genel çerçevesi:

-Nüfus ve kalkınma arasındaki ilişkinin önemi, gelişme hâlâ yabancı işgücüne dayanmakta, nüfus yapısındaki dengesizlik uzun vadede, kalkınma planları ve hedeflerini engelleyen tüm nüfus dengesizlikleri ortadan kaldırması, sosyal ve ekonomik hızlı değişimlerle birlikte nüfusun konusunu zorlaştırmaktadır ve gerçekliği anlatan nüfus politikalarının geliştirilmesini gerektirmektedir.
Bu çalışmada bazı hedefler saptandı. 
Bunlar :
- Bir yandan demografi ile işgücü arasında denge sağlamak; öte yandan nüfus ile mevcut kaynaklar arasında denge sağlamak; dengeli kalkınmayı gerçekleştirmek ve şehirlere göçü azaltmak.
- Beşeri sermaye ve eğitim sisteminin geliştirilmesi, en uygun kullanımın geliştirilmesi, ulusal iş gücünün ve iş gücü piyasasının tam istihdamı, vatandaşların ekonomik katılım oranlarında artış sağlamak ve kadınlar için yeni iş alanları açmaktır.
- Yabancıların yerine vatandaşların getirilmek, üretken istihdam olanakları ve ulusal iş gücü için cazip ve uygun ücretleri oluşturulmak; Konsey ülkeleri arasında Körfez iş gücü hareketini kolaylaştırmak.
-Nüfus istatistikleri ve iş gücü piyasası verilerin geliştirilmek, bu verileri sürekli olarak belgelenmek, geliştirmek ve güncellemek; ilgili müfredat ve terminolojiyi standart hale getirilmelidir.
- Nüfus ve demografi, kentsel büyüme ve iç göç, insan kaynakları gelişimi, annelik, çocukluk ve aile stratejisi hedeflerini belirlenmesi. 

Uygulama mekanizmalarını konsey ülkelere bırakıldı. Her devlet, kendi nüfus siyasetine uygun olanı alır, izlenebilir ve değerlendirilebilir hedefler için programlar geliştirir; her üç yılda bir defa Konsey ülkelerinin temsilcileri için toplantı düzenlenir; bu toplantıda nüfus politikaları ve sorunlar ile ilgili alanlarda değişim ve koordinasyon başarıları ve deneyimleri araştırılır.
Strateji, (Stratejik eksene ulaştıran diğer stratejik hedefler içinde) "nüfus ve iş gücünün meseleleri" temel konularının hedefini belirledi. "Nüfus ve insan kaynakları konularında kapsamlı bir tedaviye ulaşmak; konsey işgücünün nüfus yapısı ve kompozisyon dengesizliğini onarmak; nüfusun homojenliği ve konsey ülkelerinde verimliliğin artışı için, Aşağıdaki stratejileri belirlemiştir:

- İnsan gücünü geliştirmek ve verimliliği yükseltmesi gerekir.
- Yabancı iş gücü yerine ulusal iş gücü kullanılması.
- İş gücü piyasasında kadınların olanaklarının artırılma politikalar izlenmeli.
- Özel sektörde çalışmak için ulusal iş gücünün çalışma ve ücretine teşvik politikalarının uygulanması.
- Eğitim ve öğretim sistemlerinin geliştirilmesi.
- Üreten iş gücünde iş ve ahlak değerlerinin aşılanması gerekir.
- Ulusal insan gücü çalıştırmak için özel sektörün teşvik edilmesi ve ulusal iş gücüne kariyer fırsatları verilmesi.
- Yabancı iş gücü ve nüfus ortak komisyonunun kurulması gibi politikaların geliştirilmesi gerekir.

Nüfus ve Güvenlik sorunları:

Nüfus yapısı ve özellikleri, ülkeden ülkeye ve toplumdan topluma farklılık gösterir. Sadece yaş ve cinsiyeti yapıları ya da vatandaş ve vatandaş olmayanlar değil. Ancak bir toplumun, faaliyetleri, sayıları, oranları, inançları ve değerler ile politik, sosyal, kültürel, ekonomik ve güvenlik özellikleri ülkeden ülkeye göre değişir. Bu açıdan bakıldığında, toplam nüfus içinde vatandaş olmayanların sayısındaki artış, özellikle nüfus oranının ulusal güvenlik üzerindeki
etkilerinin araştırılması gerekir.

Demografik ve Ulusal Kimliklerdeki Dengesizlik:

Çağdaş ulusal kimliklerin tarihi, medeniyet, kültürel, etnik ve dini boyutları ve özellikleri vardır. Yine çağdaş siyasi, toplumsal ve ekonomik boyutları ve özellikleri de vardır. Ulusal kimlik, yapı kooperatifleri ve modern devletlerin önemli bir konusu, varoluş duygusu, kültürel ve ahlaki mükemmelliği sayılmaktadır. Birey, toplum, sosyal sınıflar ve gruplar, devlet ve toplum kurumları, ulusal kimliği koruyucusu sayılırlar.

"Körfez" kimliği, Arap ve İslam kimliğine dayanır. Arap Yarımadası’nda coğrafi, tarihsel ve kültürel olarak antik ve modern toplumlarla bağlantısı olan bir arka planı vardır. Karakteristik bazı kentsel ve kırsal tarım alanlarında ve kıyılarda istikrara dayalı geleneksel medeniyet ile göçebelik özelliği dengelidir. Akrabalık ve kabileye dayalı güçlü bir sosyal uyum ile karakterize edilmiştir.

Bu nedenle, Konsey ülkeleri, bu demografik dengesizliği gidermek için uzun vadeli bir planın geliştirilmesi ihtiyacını kavramıştır. Buna göre yabancıların yerine Körfez vatandaşları yavaş yavaş getirilecektir. Böylece başarının sağlanması için özel işlerde yabancıların çalışmaları sınırlanacaktır.
Bunun yanı sıra kadınların iş gücüne katılımının artmasının sağlanması; vatandaşların üretken sektörlere ve profesyonel iş yapmaya teşvik edilmesi; konsey ülkeleri arasında daha fazla ekonomik ve sanayi entegrasyonun oluşturulması; Körfez işgücü arasındaki hareketliliğe yönelik kısıtlamaların kaldırılması ve özellikle son yıllarda ailelerin ve hükümetlerin endişe
verici sorunlarından olan genç işsizliğe (erkek ve kadın) daha fazla çözümler üretmek amaçlanmalı.

Yüksek bir ekonomik büyüme oranını oluşturmak için fırsat sağlamak ve halkın yaşam standardını artırmak amacıyla Konsey ülkelerinin bu yıllarda demografik penceresinden yararlanması gerekir.
Bu fırsattan yararlanmak için iş gücünü geliştirme çalışmaları ve alansal yönlendirme planları olursa bu durum gerçekleşir. Konsey ülkelerdeki nüfus sorununa dikkat edilmezse, son yıllarda nüfus artışının çalışma çağındaki yaş gruplarının lehine yayılmaya başlayacağı görülecektir.
Bu devletlerin hesaba katması gereken örneklerden birisi de Haiti devleti örneğidir. On sekizinci yüzyılın sonunda, başta Haiti olmak üzere Karayip adaları, şekeri ihraç etmesi nedeniyle dünyanın en zengin bölgelerinden biri idi. O günlerde şeker, günümüzdeki petrol rolünü oynuyordu. Böylece Haiti, sömürgeciler ile yatırımcıların odak noktası oldu ve mal üretimi ile büyük kâr sağladığı için küresel bir merkez haline geldi.

Ama aşırı zenginlik ve yerli üretimin yüksek oranına rağmen, Haiti, ekonomik bileşiminde gelişmiş değildi. Küresel pazarın ihtiyaçlarını karşılayan ana maddelerden birine tamamen bağımlı idi. Küresel ekonominin gelişmesi, yeni ve çeşitli ürünlerin ortaya çıkması ve şekerin ekonomik temel olma rolünü kaybetmesiyle birlikte, Haiti ve Karayipler bölgesinde şartlar kötüleşti ve üretim ortadan kalktı. Haiti günümüzde dünyanın en fakir ve en sefil ülkelerinden
biridir.

Sonuç olarak;

Bütün bu nedenlerden dolayı, Körfez ülkelerinde, ekonomi kaynaklarını genişletilmesi, tarımı çeşitlendirerek, enerji ve su gibi kaynakların israfını azaltması, çeşitli sanayi kuruluşları kurup mevcut ucuz enerjiden yararlanarak, küresel ortaklıklara girip büyük kurumlardan hisse alarak, ucuz enerjiye dayalı imalat sanayisini geliştirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca turizm ve turizm kaynaklarını geliştirip insana dayalı bir kalkınma modelinin oluşturulmasıyla tek bir ürün olan petrol bağımlılığından kurtulmak için çalışmaların yapılması gerekir.

Buna ek olarak ekonomik yapılarda bir dengesizliğe yol açmadan ulusal istihdama güvenme ve şirketlerin ucuz işgücü sağlama girişimlerine zarar vermeden ve mümkün olduğunca yerli emekçi istihdam etmeye yönelik adımlar atılmalıdır.
Bunun karşılığında, teşvikler ve ayrıcalıklar sunularak vatandaşların çalışması özendirilmeli, bunun yanı sıra gerekli eğitim sağlanmalı ve kendi kendine hizmet eden bir toplum oluşturmak için serbest meslek kültürü tanıtılmalıdır. Kamu ve yüksek öğretim sisteminin iyileştirilmesi ve kayırmalardan uzak kalmak için iş adamları, eğitimciler ve medyanın çabalarından yararlanılması gerekir.

Nüfusun yaş yapısındaki bu değişim, ekonomik büyüme için bir fırsat yaratabilir. Yeni bir şekilde ele alınmazsa nüfus sorununun sonuçları olumsuz etki yapabilir. Bu durum işsizliğin artmasına, emek, göç ve dolayısıyla sosyal ve ekonomik sorunların artmasına yol açabilir.

Bu ülkelerde gelir kaynaklarını çeşitlendirmek için başka alanlarda yatırımların
yapılması, sorunlara pratik çözümler bulunması, gençler arasında işsizliğin önlenmesi, petrol gelirlerine alternatif gelir bulunması, ülke içinde petrol tüketiminin ve israfının azaltılması ve bunun gibi bir dizi zayıf noktalara çözüm yolu bulunması gerekmektedir.


KAYNAKÇA

Abbas BelKasem, Albetale fi Duvel AlĤalij, (Körfez Ülkelerinde İşsizlik) 2012.
Al-A’skeri, Suliman, İktila’ Al-Cuzur ve Tenmit Al-Daya, Ala’rabi Dergisi, Ekim ayı, sayı
647, Kuveyt, 2012.
Al-Ĥarif, Reşuud, Al-tagayurat Al-Demografiye ve Al-Ĥalel Fi Al-Terkibe Al-Sukkaniye
Fi Duvel Meclis Al-Teavin Al-Ĥalici, (Körfez Ekonomik İşbirliği Konsey Ülkelerinde Nüfus
Değişimi ve Nüfus Bozuklukları), Bildiri, Umman, 2012.
Al-Raşid, M. Al-Anizan, Abd, S. A. K. Hakaik ve Arkam, 1. Baskı, Cidde, 2012.
Al-şehabi, Ömer, Siyasat Al-Tevessua Al-Akari Min Menzur Alĥalel Al-Sukkani, (Nüfus
Dengesizliği Açısında Akari Politikasının Genişletilmesi), Katar, Devha, 2012.
Al-şehabi, Ömer ve Diğerleri, Al-Halic 2013: Al-Sabit ve Al-Mutehavil, (Körfez 2013:
Sabit ve Değişkanı), Kuveyt, Kuveyt Şehri, 2013.
Avad, Mohamad ve diğerleri, Al-Tenmiye Al-Şamile ve Alakatuha Bilamen, (Kalkınma ile
Güvenlik İlişkisi) ), S.A.K, Riyad, Naif Arap Üniversitesi yayınları, I. Baskı, 1988.
Bin-İsa, Muhsin, Alamen ve Altenmiye, (Güvenlik ve Kalkınma), S.A.K, Riyad, Naif Arap
Üniv yayınları, I. Baskı, 2011.
Demographic Yearbook 2011, New York, 2012.
Dito, Mohammed, Sukan Al-Bahreyn 2010 (2010’da Bahreyn Nüfusu), Kuveyt, 2013.
El-ektisadiye gazetesi,
Kanbolat, H. Doğan, S. Ortadoğu Ülkelerine Dair İstatistikler, ORSAM Raporu No: 72, 1.
Baskı, Ankara, 2011.
Najar, Ahmed, Suuk Al-A’mel ve Al-Tahavelat Al-Dimografiye, (İş Pazarı ve Nüfus
Değişimi), Umman, Maskat, 2012.
United ArabEmirates, Abu Dhabi 2010
World PopulationProspects: The 2012 Revision, New York 2012.
http://qatar.sfs.georgetown.edu/ 2012

DİPNOTLAR;

1 Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi
2 Körfez Arap Ülkelerinin İşbirliği Konseyi ( Ülkeleri ise; Bahreyn, Birleşik Arap Emirliği, Katar, Kuveyt,
   Umman ve Suudi Arabistan Krallığı). bazında Körfez Ülkeleri, Konsey Ülkeleri veya Körfez Arap Ülkeleri de
   kullanılmaktadır. Ancak biz bu araştırmamızda daha çok (Konsey Ülkeleri) kullanacağız.
   toplumun ve üyelerinin refahını amaçlayan hızlı ve sürekli kalkınma, bu ülkeler için tek
   seçenek olmuştur.
3 Körfez Arap Ülkelerinin İşbirliği Konseyi (Körfez Ülkeleri veya Konseyi Ülkeleri).
4 Daha önceki zamanlarda; bölge nüfusu ise bu bölgeden (Bereketli Hilal) Mezopotamya ve özellikle Levant’a
   (Bilâdü'ş-Şâm) doğru hareket edilirdiler.
5 Gurbetçi, işçi, emek gücü, yabancı ve vatandaş olmayanlar için değişik sözcükler kullanılmaktadır.
6 Oysa 1975 yılında bölgede 10,2 milyon kişi yaşıyordu ve %74 yerli idi.
7 Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre.
8 Katar için resmi olmayan rakamlar 90’ının üstünde, BAE için daha da yüksektir.
9 Vatandaş olmayanlar için kullanılmaktadır.
10 Yıllık nüfus artış oranının vatandaşlar arasında %3,2’den %15’e yükselmesine neden olmuştur.
11 Suudi A. K.’lığı için 2010 yılında resmi rakam 27.14 milyon kişi, ancak 1 milyona yakın kaçak işçi bulunduğu tahmin edilmektedir.
12 BAE %95, Katar'da %93 ve Bahreyn ve Kuveyt’te %85’e ulaşmaktadır.
13 2006 yılında Konsey ülkeleri içinde yabancıların sayısı 14,5 milyon işçi teşkil ettiğini (bunlar işçilerin%70’in
    üstünde temsil etmektedir. Üç yıl sonra bu oran %5 artıp 2009 yılında bu oran % 75 ulaşmıştır).
14 1975 yılında Konsey ülkelerinde bulunan ve Arap ülkelerinden gelenlerin oranı %75 civarında idi.

***

KÖRFEZ ÜLKELERİNDE NÜFUS DENGESİZLİĞİ VE GÜVENLİK SORUNU BÖLÜM 1

KÖRFEZ ÜLKELERİNDE NÜFUS DENGESİZLİĞİ VE GÜVENLİK SORUNU  BÖLÜM 1





Salem Khalaf 1* 
* Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi


Özet: 


Dünyanın çeşitli bölgelerinde birçok ülkede olduğu gibi Körfez ülkelerinde de yıllar içinde nüfus dengesizliği sorunundan dolayı sıkıntılar çekilmiştir. Körfez konsey ülkeleri adıyla anılan bu ülkelerin nüfus dengesizliği, gerek devletin siyasi sınırları içinde, gerekse o ülkenin çevresindeki ülkelere göre farklılaşmıştır.

19. yüzyılda yaşanan nüfus azlığı yanında, cinsiyet, yaş, kültür, etnik köken ve hedef (siyasi, iktisadi, stratejik, sosyal ve kültürel) dengesizliğine kadar, zamana göre sürekli devam ede gelmektedir. Örneğin Bahreyn çoğunluk itibariyle Şii iken, günümüzde Şii-Sünni oranı %50 düzeylerindedir.

Körfez ülkelerinin nüfuslanması doğal nüfus artışıyla izah edilemeyecek düzeydedir. 20. yüzyıl başında 1,5 milyon nüfusa sahip iken, günümüzde 46 milyonu aşmıştır.

Bu ülkelere, sayıları ve uyruklarına göre çok farklı işçi niteliğinde nüfus akışı olmaktadır.

Örneğin 1950’li yıllarda körfez ülkelerindeki yabancı işçi sayısı 16 bin iken bu sayı 1975 yılında 1 milyona, 2013’te ise 22 milyona ulaşmıştır. Beraberinde bölgenin karşı karşıya kaldığı siyasi kriz ve sorunların ortaya çıkma ihtimali de artmıştır. Şöyle ki eski yıllarda gelen yabancıların büyük çoğunluğunu (%75) Arap kökenli işçiler oluştururken, günümüzde bu oran gittikçe Arap işçi aleyhinde azalarak (%22) sosyal bir değişime uğramıştır. Burada doğmuş yabancıların vatandaşlık hakkından yoksun bırakılması beraberinde bazı sorunları getirmektedir. Aynı zamanda bu tarz nüfuslanma stratejisi kendi ülke vatandaşlarını yabancılar karşısında azınlık durumuna düşürmüştür. 

   Örneğin Katar nüfusunun % 87’si, BAE’nin % 90’ını, Kuveyt’in %69’unu, Bahreyn’in ise %54’ ünü yabancılar oluşturmaktadır.

Körfez ülkelerinden emeğin karşılığı olan sermayenin yurtdışına legal ve illegal yollardan çıkışı bir risk faktörüdür. Aynı zamanda bu yabancı oranındaki artışlar yıllara göre suç oranlarında da bir artışa neden olmuştur. Ancak bu durum dezavantaj gibi gözükse de beraberinde bir takım avantajlar da getirmektedir. Ülkeye yabancı sermaye akışı sağlamayı teşvik amaçlı oturma izni verilmesi ülkelere ihracat dışındaki sermaye akışını hızlandırmıştır.

Şöyle ki ülkelerin GSMH’lerini artırarak kişi başına düşen milli gelir düzeyinin oldukça yükselmesine yol açmıştır.

Konsey ülkeleri geçmişte ve günümüzde yaşanan nüfus sorunları karşısında gelecek açısından bir çözüm arayışı içindedirler. Bu politikaların hedefi her ne kadar Körfez insanının hak ve refahını koruma eğilimi olsa da aslında yakın gelecek için kuşkusuz onlara zarar verecek şeklide bir sonucu da doğurabilir.

GİRİŞ

İnsanoğlu, dünya ülkelerinin ve özellikle de son yıllarda kalkınma ve ilerlemenin insan eksenli olduğunu, kalkınmayı ise bir araç olarak kullanıldığı ifade edilebilir. Arap Körfez ülkeleri, ekonomik yapısındaki değişiklikler nedeniyle “Körfez insanı” hayvancılık ve istikrarsızlığa dayalı ilkel tarım, balıkçılık, deniz ticareti, deniz korsanlığı ve göçebelik durumundan, geniş ekonomik seçeneklerin bulunduğu, yaşam standartlarının yüksek olduğu ve gelişmiş dünyaya ayak uyduran bir gelişim düzeyi oluşturmak için tarihi bir fırsat elde etti.

Bu fırsat petrol piyasasındaki fiyat, üretim ve gelir açısından iyileşmeyle elde edildi. Elde edilen bu gelir Konsey ülkelerinin rekor bir sürede kalkınmasını en üst düzeye çıkmasını sağladı.

Konsey ülkeleri 2, yavaş kalkınma modeli (başarılı olmayabilirdi) yerine hızlı kalkınmayı ve hız çağına katılmayı tercih ettiği için sorunun burada başladığını söyleyebiliriz. Bu araştırmanın konusu, hemen hemen bu ülkelerdeki gelişmenin ömrü olan yarım yüzyıl boyunca iş gücüne olan talebin önemli ölçüde artması ve gelişim hızına uygun olarak hızlanmasıdır.

Ulusal iş gücü, bu talebi karşılamak için ne hazır ne de yeterliydi. Göç kapıları açıldı ve yabancı işgücü istihdam edildi. Bu durum, körfez ülkelerindeki demografiyi ve özelliklerini büyük ölçüde etkiledi. Nüfus içinde, vatandaş olmayanların oranında artış görülmesinin olumsuz etkisi ve sonuçları olacağı hakkında başından beri bir bilinçlenme vardı. Ancak, Son yıllarda birçok ülkenin farklı nedenlerden dolayı bu gelişme seçeneğine başvurduğu görünüyor. Bunlardan bazılarının, birden fazla olumsuz etkileri nedeniyle (toplam ülke nüfus
içinde vatandaş olmayanların sayısının yüksek oluşu) bu ülkelerin siyasi, jeopolitik, ekonomik, sosyal, kültürel ve askeri güvenlik ile ilgili kaygıları vardı. Bunun yanı sıra, vatandaşların doğal iş gücünün yoğun yükselişi, iş piyasasına giren gençlerin sayısındaki artış, kadının iş gücünde aktif olarak rol alma beklentisi ve bu ülkelerin yaşadığı iç sorunlardan dolayıdır.

Bu çalışmanın amacı, Körfez Arap ülkelerinde demografik yapıyı ve özelliklerini tanıtmak, ulusal güvenlik ve bileşenleri üzerindeki etkilerini belirlemek, mevcut politikaların faaliyet boyutunu öğrenmek ve durumun daha vahim sonuçlara yol açmadan önce bu sorun için demografik dengesizlikle ilgili çözüm yolları aranmaktadır.

Basra Körfezi ülkelerinde nüfus

Basra Körfezi 3 bölgesindeki doğal koşullar, genel olarak nüfus için çekici olmaktan çok itici olmuştur (nüfus hizmet sektöründe iş ve denizcilik sanayisine dayalı kutuplaşma regülatör evriminde eski bir etken olarak yarım adanın bazı bölgelerindeki köle ticaretini bir yana bırakırsak). Bu sebeple bu alanlardan göçler yaşanmış ve bu göçler petrol keşfedilinceye kadar (Bereketli Hilal’e) Mezopotamya (Irak) ve Levant’a (Bilâdü'ş-Şâm’a) doğru özel bir şekilde gerçekleşmiştir.

On dokuzuncu yüzyılda bölgedeki İngiliz varlığı döneminde düzenli bir şekilde yabancı işgücü çekmeye başlamıştır. Kapsam ve amaçları sınırlı olan bu olgu, idari sınıfın kadrolarına ek olarak güvenlik güçlerinin tanıtımında yoğunlaştırılmış tır4.

1931 yılında bölgede petrolün keşfedilmesi ile birlikte işlerin ekseni tamamen değişti.
Bölgedeki petrolün keşfedilmesiyle ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bütün dünyayı saran sanayi devriminde petrol en önemli meta haline gelince, Arap Yarımadası da küresel ekonomide önemli bir halkaya dönüşmüştür.

Bu dönemde ağırlıklı olarak petrol sektörüne giren vatandaş olmayanların sayısı 1940 yılında 2000’i geçmez iken, petrol sektörüne giren ve çoğunluğu Hindistan ve Batı ülkelerinden gelen vatandaş olmayanların sayısı 1950 yılında 16 bine yükseldi. Bölgedeki nüfus akışının ikinci aşamasının başladığı 1950 ila 1975 yılları arasındaki dönemde ise bu sayıda artış görüldü (Alşehabi, 2012, 16).

Petrolün ticari miktarlarda çıkarılmaya başlanması ile birlikte bu ülkelere tahsis edilen petrol gelirleri oranı da arttı. Bunun karşılığında birikmiş sermaye yatırımı için kamu ve özel sektörde cazip fırsatlar oluşmuştur. 1950 yılında sayısı on binleri aşmayan gurbetçiler5, 1975 yılında yaklaşık bir milyona ulaştı. Gelenlerin yaklaşık %75-80’i kültürel ve coğrafi yakınlıklarından dolayı Araplardan oluşuyordu (Dito, 2013, 42). Konsey Ülkelerinde çağdaş ve siyasi uyanışın başlaması ve petrol sanayiinde ulusal işçi tabanı ile bölgede yayılan milliyetçi ve solcu uzantısına dayalı Arap gurbetçilerin gelmesi aynı döneme denk gelir. 1971 yılı sonunda Konsey Ülkeleri resmen bağımsızlığa kavuşmuştu ve petrol gelirinin büyük bir bölümü iktidardaki rejimlerin kontrolündeydi.

Bağımsızlığın hemen akabinde, Araplar ile İsrail arasındaki Ekim 1973 savaşı sırasında petrolde fiyat patlaması yaşanmıştır. Bu patlama, küresel petrol fiyatlarındaki sürekli artışın olmasına ve bölgeye daha önce görülmemiş miktarda petrol gelirlerinin pompalanmasına yol açtı. Bölgedeki nüfus evriminin bu üçüncü aşamasında, bir önceki dönemde doğan ve toplumun temel özelliklerinden biri haline gelen nüfus dengesizliği ve rantiyeci (getirimci)
devletin temeli atıldı.

Geçen yüzyılın seksenli ve doksanlı yıllarında bölge, petrol fiyatlarının düşmesi, İran-Irak savaşı, 1990 yılında Kuveyt’in işgal edilmesi ve 1991 yılında 2. Körfez savaşı gibi bazı değişikliklere tanık oldu. Bu değişiklikler, gelişmenin dizginlenmesine neden olurken Basra Körfezi bölgesine olan göçü de olumsuz yönde etkiledi (El-iktisadiye gazetesi, 2005, 4).

Krizin üzerinden birkaç yıl geçmiş olmasına ve 1990-1991 krizi sırasında ve sonrasında nüfusun önemli bir bölümünü kaybetmiş olmasına rağmen, Kuveyt’te 1975 yılında yaklaşık %8 olan nüfus artış hızı 1995 yılında %1'e düştü. Aynı şekilde bu kriz bütün bölge ülkelerinin, özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri’nin ekonomisini etkiledi. Böylece Körfez ülkeleri doksanlı yılların ikinci yarısında ekonomik koşullar bakımından iyileşme gördü ve bu iyileşme göç artışına neden oldu.

2001 yılında Körfez bölgesinin nüfusu 35 milyona ulaşmış ve bunların içindeki yerli nüfus oranı % 65 olmuştur 6. Körfez ülkelerindeki nüfus miktarı 2010 yılında (resmi nüfus sayımlarına göre), yaklaşık 43-44 milyona ulaşmıştır. Bugün ise nüfusun 46 milyonu geçtiğini tahmin edilirken, bazı resmi olmayan rakamlara göre bunlardan ancak %45’inin vatandaşlardan oluşmaktadır (World Population Prospects, 2012). (Tablo 1’e bakınız)




Tablo 1: Konsey Ülkeleri Nüfus ( Bin - 1000)7

Böylece; 1950 yılında 4 milyonluk nüfusun, günümüz ile karşılaştırıldığında gecen 60 yıllık sürede nüfusun 11 kat artığı görülür. (Örneğin Türkiye’de 3,5 kat, Suriye’de 6 kat, Mısır’da ise 4 kat). Bu da nüfus oranının anormal artışına işaret etmektedir (DYB, 1950-2011).

Suudi Arabistan Krallığı 2010 yılında 27-28 milyon kişi ile nüfus bakımından ilk sırada yer aldı. 7,5 milyondan fazla kişi ile Birleşik Arap emirlikleri onu izledi. 1,235 milyon kişi ile (resmi olarak) Bahreyn son sırada yer aldı (2010 sayımlar).
Körfez ülkelerinde vatandaş olmayan nüfusun (resmi) oranı Katar’da maksimum düzeye yani %87’ye ulaşmıştır8. Onu %84 oranla (yarı resmi %90-91) Birleşik Arap Emirlikleri, daha sonra sırasıyla %69 ve %54 oranlarla Kuveyt ve Bahreyn izlemektedir (Abbas BelKasem, 2012, 8). 

  Bu oranlar, Konsey ülkelerinden gelen işçiler, göçmenler ve onların ailelerini
kapsamaktadır ki bu oranlar gelecekte Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerindeki demografi için büyük bir tehlike oluşturabilmektedir (Tablo 2).

Bu durum, Konsey ülkelerinin sahip olduğu erkek ve kadın işgücünden yararlanmak için yetersiz olduğunun önemli bir göstergesidir. Yüksek büyüme oranları ile şu anda var olan nüfusun iş gücüne tam katılımıyla büyüme daha da artacaktır. Özellikle de nüfus artış oranı yüksek olan ve gelecekte ondan faydalanılması gereken bu nüfus penceresinin kapsamı, 30-40 yıllık bir süre için uzayacaktır.
Tablo 2: Konsey Ülkeleri Nüfus Projeksiyonu (bin- 1000)


Veriler, Konsey ülkelerinde nüfusun büyüme oranlarının yükseldiğini göstermektedir. En yüksek nüfus büyüme oranı Birleşik Arap Emirlikleri’nde % 8-15ile gerçekleşmiş (yıla göre değişiklik arz etmektedir); en düşük büyüme ise ise Umman’da sürekli değişiklik arz eden %3-6 düzeyinde olmuştur. Gelişmiş ya da gelişmekte olan diğer birçok ülkeye kıyasla bu oranlar yüksek sayılmaktadır. Bu durumun yıllar boyunca sürmesi nedeniyle, bunlardan en iyi şekilde yararlanmak için Konsey ülkelerinin kültürel, eğitim, ekonomik ve sosyal politikalar geliştirmeleri gerekti. (bakınız Tablo 3)




Tablo 3: Körfez Ülkelerinde İş Gücü Gelişimi 1980-2007 ve 2000-2007.


   2001 yılında, vatandaş olmayanların 9 oranı Körfez ülkelerindeki toplam iş gücünün %65’ine ulaşmıştır. Ayrıca 2008 yılındaki durum, Körfez ülkelerinde nüfus dengesizliği gurbetçi istihdamı ile karşılaştırıldığında yeni bir gerçekliği ortaya çıkardı. Birleşik Arap Emirlikleri’nde 2001 yılındaki 3,5 milyon olan nüfus miktarı 2010’da 8 milyon kişiye ulaştı.

Vatandaşların nüfus içindeki oranı 2001 yılında %20 iken 2010 yılında %10’a düştü. B.A.E. vatandaşlarının iş gücündeki oranı ise %5’e düştü (Abbas BelKasem, 2012, 12).

Katar’da nüfus sayısı 2004 yılında 700 bin iken, 2010’da 1,75 milyon ve 2012 yılında 1,9 milyon kişiye ulaştı. Bu süre içinde vatandaşların nüfus içindeki oranı %29’dan %13’e geriledi. Aynı şekilde Bahreyn’de nüfus miktarı 2006 yılında 742 bin kişi iken, 2007 yılında 1.05 milyona yükseldi. Ancak, bir yıl içinde vatandaşların nüfus içindeki oranı, üçte ikiden %50’nin altına düşmüştür. Üstelik vatandaşların sayısı 2006 yılında 459 bin iken 2007 yılında % 15 artışla 529 bine yükselmiştir (Al-Raşid ve Al-Anizan, 2012. 28). 

Bu da genellikle Bahreyn hükümetinin izlediği politikalardan kaynaklanmaktadır (siyasi ve ideolojik nedenlerden dolayı demografik yapıyı değiştirmeği izlemektedir)10 ( bakınız Tablo 4).




Tablo 4: Konsey Ülkelerinde Nüfus Artış Hızı 1960-2007 ve 2000-2007.

Körfez ülkelerindeki demografik dengesizlik bütün Konsey ülkeleri için söz konusudur.
Nüfus artısı vatandaşların arasında yıllık %2-3 arasında artış gerçekleşirken vatandaş olmayan nüfusta yıllık %6-8 arasında değişen oranından kaynaklamaktadır. Dünyada bu ortalama %1,1 civarındayken, bu oran konsey ülkelerinde dünya ortalamalarından altı kat fazla idi. Bu yöneliş, vatandaşların oranının kendi ülkelerinde sürekli olarak küçük bir azınlığa dönüşmeleri tehdidini getirmektedir (DYB, 1950-2011).

Öngörülebilir yakın gelecekte bu ülkelerin yabancı işçi bağımlılığından kurtulma umudu yoktur. Ancak bir dizi önemli politik tedbirler alınarak bu durum hafifletilebilir. 

Örneğin; iş gücü rehabilitasyonu, yoğun iş gücü istihdamı için çok sayıda yatırım yapmak, yurt içi tasarrufların harekete geçirilmesi, bu ülkelerde uygun konumlara ulaşabilmeleri için kadınların önünü açmak gibi politikalar izlenebilir. Günümüzde ise bu durum, Körfez halkı arasında işsizlik oranını artırmıştır (özellikle de kadınlar arasında).

Bu nüfus dengesizliğinin devam etmesi, işçilerin hakları ile ilgili emek örgütleri ya da uluslararası kuruluşlar tarafından Konsey ülkeleri üzerindeki uluslararası baskıyı artırmaktadır. İşçi haklarının ihlali ve ayrımcılıkla ilgili suçlamalar, durumlarının iyileştirilmesinin zorunluluğu, vatandaş olmalarına olanak tanınması gibi vb. baskıların olmasına neden olmaktadır. Bunlarla başa çıkmak ve vatandaşlar arasındaki ekonomik, işsizlik, siyasi ve sosyal sonuçlara cevap vermek için Konsey ülkeleri tarafından zor seçeneklere imza atılmasına neden olacaktır.

Körfez nüfusunun en önemli bölümünü Suudi Arabistan nüfusu oluşturmakta olup sayıları 27- 28 milyon kişiye ulaşmaktadır11. Bunların da yaklaşık 19-20 milyonu vatandaştır ve oranları %66’dır. Birleşik Arap Emirlikleri’nin nüfusu 2010 yılında yaklaşık 8 milyonu geçmiştir.

Bunların sadece %10 kadarını vatandaştırlar. Umman’da 2010 yılında nüfus miktarı 2,8 milyona ulaştı. Bunlardan yaklaşık bir milyonu, yani toplam nüfusun %67’sini Ummanlılar oluşturmaktadır. Bahreyn’de ise nüfusu 1,25 milyon olup bunlardan yaklaşık %45’ini Bahreynliler oluşturmaktadır. Katar nüfusu 2,3 milyona ulaşmakta olup bunlardan 250 bin kişiyi yani nüfusun %13’ünü Katarlılar oluşturmaktadır. Kuveyt’te ise 3,8 milyonluk bir nüfus vardır ve bunların 1,2 milyonunu yani %31,5’ini Kuveytliler oluşturmaktadır (2010 nüfus
sayımına göre).

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığına göre Körfez İşbirliği Konseyi vatandaşları nın kendi ülkelerinde toplam nüfusa göre oranları yaklaşık %53’e civarındadır. Bu da Suudilerin ve Ummanlıların kendi ülkelerinde oranları yüksek olmasından kaynaklanır. Bu nüfus dengesizliği, petrol geliri temel kaynak olduğundan beri göçmen işçilere duyulan güvenden dolayıdır. Bu ülkelerin hükümetleri, vatandaşların bakım sigortası ve refahına dayalı bir ekonomi felsefesi kabul ettiler. Bu felsefe, iş gücü piyasasında yerli işçilerin katkısının azalmasına, kamu harcamaları mekanizmaları ve araçlarına güvenin artmasını sağlayan bir
verim ekonomisinin kurulmasına yol açtı.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

20 Şubat 2015 Cuma

ARAP BAHARI VE MISIR’DA YANSIMALARI 8



ARAP BAHARI VE MISIR’DA YANSIMALARI  8


4.4. YENİ MISIR VE TÜRKİYE 

Mısır ve Türkiye; Orta Doğu ve İslam ülkeleri ile batı arasında söz konusu 
olan ilişkiler çerçevesinde ortak ekonomik, jeopolitik, siyasi ve güvenlik çıkarlarına sahip olan iki ülke olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda Mısır ve Türkiye, dünya ticareti ve enerji transferi açısından da Doğu Akdeniz’in iki önemli ülkesi olma niteliğine sahiptir. Bu temelde tarihsel süreç içerisinde Mısır ve Türkiye, hem küresel hem de bölgesel anlamda ekonomik ve siyasi çıkarların ortak bir zeminde gözetilebilmesi doğrultusunda hareket etmeye özen göstermişlerdir.391 

Ancak yeni Mısır ve Türkiye ilişkileri anlamında değerlendirildiğinde; özellikle 3 Temmuz 2013’te Mısır’da söz konusu olan askeri darbe ve Müslüman Kardeşler Örgütü’nün ağırlıklı olarak yer aldığı seçilmiş hükümetin yönetimden 
uzaklaştırılması nın sonrasında, o döneme dek iki ülke arasında söz konusu olan 
ilişkilerin niteliği farklılaşmaya başlamıştır.392 
Arap Baharı kapsamındaki halk hareketlerinin Mısır’da yaşanmaya başlandığı 
2011 yılı itibariyle Türkiye, Mısır’da değişim isteyen grupların taleplerinin kabul 
edilmesini istemiş ve Türk Hükümeti, Müslüman Kardeşler Örgütü ile İhvan’a bağlı Hürriyet ve Adalet Partisi’ni desteklediğini açıklamıştır.393 
Bu açıklaması ile birlikte Türk Hükümeti, Mursi yönetimine karşı gerçekleştirilen askeri darbe sonrasında da yine Müslüman Kardeşler Örgütü’ne yönelik desteğini devam ettireceğini uluslararası kamuoyu ile paylaşmıştır. Bu süreçte Türkiye, halk tarafından seçilmiş bir başkan olmasına karşın Mursi’nin darbe ile başkanlığı na son verilmesini ve bu temelde halkın istek ve beklentilerinin göz ardı edilmesini sert bir üslupla eleştirmiştir. Oysa Sisi tarafından darbe yapılarak yönetime el koyulmuş olması, Körfez ülkeleri tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.394 

394 Asal, a.g.m., s. 7. 
395 Erkmen, a.g.m., s. 76. 
396 Şaban Kardaş, Türkiye ve Arap Baharı: Türkiye’nin Orta Doğu Politikasındaki Değişiklikler, İstanbul: Hazar Raporu, Yıl: 2013, Bahar Dönemi, ss. 71-79. 
397 Erkmen, a.g.m., s. 77. 
398 Kardaş, a.g.e., s. 73. 

Neticesinde Türkiye’nin hala Mursi’ye ve Müslüman Kardeşler Örgütü’ne 
destek verme yönündeki açıklamaları da, Körfez ülkelerinin Türkiye’ye eleştiriler 
yöneltmesine neden olmuştur.395 Suudi Arabistan’ın bir anlamda öncülüğünü yaptığı bu eleştiriler, Bağdat ve Tahran arasında söz konusu olan yakınlaşmanın ardından daha da artmıştır ki, bu süreçte Türkiye’nin Mısır Büyükelçisi “persona non grata (istenmeyen adam)” ilan edilmiştir.396 Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’nın 23 Kasım 2013 tarihinde istenmeyen adam ilan edilmesine Türkiye de aynı şekilde karşılık vermiş ve Mısır’ın Ankara Büyükelçisi istenmeyen adam ilan edilerek ülkeyi terk etmesi istenmiştir.397 

Mısır’daki darbe yönetiminin Türkiye’ye karşı takındığı tavır, uluslararası 
arenada Türkiye ekonomisinin gücünü görememek ve Türkiye ile olan ticaretinin 
büyük bir kısmını kaybetmeyi göze almak olarak değerlendirilmiştir. Oysa Mursi 
döneminde Türkiye ile Mısır arasında turizm, ticaret ve medya işbirliği anlaşmaları  imzalanmış ve Türkiye Mısır’a yatırım yapılması için 2 milyar dolarlık bir yardım paketi hazırladığını açıklamıştır.398 

Türk Hükümeti Başbakanı Erdoğan’ın, darbe taraftarı Al Wafd Partisi’nin 
resmi internet sitesinde de yayımlanan açıklamaları ile Türkiye; Mursi’yi yargılayan mahkemeyi tanımadığını ve Mursi’yi hala Mısır’ın Cumhurbaşkanı olarak gördüğünü açıklayarak, İhvan’a desteğinin devam ettiğini ve edeceğini göstermek istemiştir.399 

399 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014. 
400 Asal, a.g.m., s. 8. 
401 Asal, a.g.m., s. 7. 
402 Kardaş, a.g.e., s. 73. 
403 Asal, a.g.m., s. 7. 

Bu temelde Mursi döneminde Mısır’ı kardeş ülke olarak nitelendiren Türkiye, 
kendisi gibi 1960 yılından bu yana birden fazla askeri darbeye maruz kalan Mısır’ın artık askeri darbe yaşamamasına ve bir an önce ülkede demokrasinin geliştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunulmasına ilişkin temenni içerisinde olduğunu açıklamıştır.400 

Mursi yönetimine yapılan darbe neticesinde kurulan yeni Mısır hükümeti; 
muhafazakârları, solcuları, seküler ve liberal kesimi temsil etmektedir.401Bu 
bağlamda birçok farklı partinin, ideolojik yapılanmanın ve bu yapılanmalara mensup kişilerin yer aldığı yeni yönetim batı tarafından da destek görmüştür. Ancak Türkiye bu süreçte, Tunus ile birlikte Müslüman Kardeşler Örgütü’nü ve seçilmiş hükümeti desteklemeye devam eden iki ülkeden biri olarak kalmıştır. Bu süreçte Türkiye Hükümeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Mursi yanlısı ve darbe karşıtı açıklamalarını bizzat dile getirmiş ve yeni Mısır hükümetinden duyduğu rahatsızlığı sıklıkla paylaşmıştır.402 

Bu süreçte Mısır geçici yönetimi, içerisinde bulunduğu ekonomik sorunları 
aşamaması ve ABD’den de beklediği ya da kendisine öncesinde taahhüt edilmiş olan ekonomik desteği alamamış olması nedeniyle Rusya’ya yakınlaşmaya başlamıştır. Geçici hükümet, hem ABD’den hem de AB’den sözel de olsa yardım göreceğini düşünmekteydi. Ancak ifade edilen bu yardım ne maddi ne de manevi anlamda ABD ve AB tarafından kendilerine sağlanmamıştır.403 

Bugün için Mısır’da erkek nüfusun %8,9’unun (1 milyon 822 bin kişi), kadın 
nüfusun %22,7’sinin (1 milyon 361 bin kişi) ve toplam iş nüfusunun da %12’sinin (3 milyon 183 bin kişi) işsiz olduğu belirtilmektedir. Yoksulluk sınırı %70, ekonomik büyüme oranı %1, yabancı yatırım oranı %0 düzeyindedir ve turizm gelirleri de %40 oranında azalma göstermiştir.404 

404 Yalçınkaya, Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar, Turkish News, 4 Mart 2014. 
405 Asal, a.g.m., s. 8. 
406 Örtlek, 25 Ocak Devriminin Üçüncü Yıldönümünde Mısır, s. 10 vd. 
407 Berdal Aral, “Devlet Eliyle Toplu Cinayet Girişimi”, İstanbul: SETA ( Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı ) Siyasi Harita Analiz Raporu, Yıl: 2014, Sayı:46, Nisan Dönemi, s.3. 

Bütçe açığı 1.290 milyar Mısır poundu olarak açıklanmış ve Mısır Borsası’nın da bu süreçte 20 milyar Mısır poundu kaybettiği belirtilmiştir. Bu süreçte yüksek enflasyon rakamları ve gelir adaletsizliği ile baş etmek durumunda kalan 
Mısır halkı üzerindeki sosyo-ekonomik baskılar da günden güne artmaktadır. Böylesi bir ortam içerisinde yeni Mısır hükümetinin Türk Büyükelçi’yi sınır dışı etmesi de, halkın dikkatini başka bir yöne çekme istemi olarak değerlendirilmiştir.405 

14 Ağustos 2013 tarihinde Kahire’de Rabiatül Adeviyye Meydanı’nda 
protestoculara darbe yönetiminin uyguladığı kanlı şiddetler ile özdeşleşen Rabia 
İşareti, Türkiye Başbakanı Erdoğan tarafından siyasi bir sembol olarak halen de 
kullanılmaktadır. 26-27 Mayıs 2014 tarihlerinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlı ğı seçimleri ile birlikte Genelkurmay Başkanı Abdul Fettah el-Sisi’nin beklenildiği 
şekilde yönetimini resmileştirmesi, iki ülke ilişkilerinin kısa vadede 
normalleşmesi nin beklenmemesine neden olmaktadır.406 

Mısır’ın Minye kentinde darbe karşıtı sivil protestolarda yer alan Müslüman 
Kardeşler mensubu 529 kişinin 24 Mart 2014 tarihinde Minye Ceza Mahkemesi 
tarafından idam cezasına çarptırılması hem ülkede tansiyonu yükseltmiş hem de 
Türkiye’de büyük protestolara sebep olmuştur. Yine aynı mahkeme tarafından 28 Nisan 2014 tarihinde 9 dakika süren duruşmada 683 kişinin daha idamına karar verilmesi nedeniyle Türkiye Uluslararası kamuoyunu harekete geçirerek idamların durdurulması için çaba göstermeye başlamıştır. Ancak hem Körfez ülkeleri hem de batılı ülkelerin bu gelişmelere yeterince duyarlılık göstermemeleri Türkiye’nin de elini zayıflatmakta ve hareket alanını kısıtlamaktadır.407 


4.5. ARAP BAHARI SONRASI ORTA DOĞU’DA YENİ GÜÇ DENGELERİ 

Arap Baharı sonrasında Orta Doğu’da; Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve yeni 
Mısır, merkezde yer almaya ve yeni düzen tesis edilmesine yönelik yaklaşımlar 
sergilemeye ilişkin hareket eden ülkeler olarak değerlendirilmektedir. Söz konusu edilen bu ülkelerin hangisinin süreç içerisinde bölgede hâkim konumda yer alacağı hususunda, bölge ülkelerinin rejimlerinin temel belirleyici olacağı düşünülmektedir. Zira bu ülkelerin her birinde bugün için farklı bir rejim anlayışı söz konusu edilmekte ve özellikle Türkiye, İran ve Suudi Arabistan kendilerine uygun rejimlerin bölgede artmasını hedeflemektedir.408 

408 Kibaroğlu, a.g.m., s. 27 vd. 
409 Tonus, a.g.m., s. 149. 
410 Örmeci, a.g.e., s. 12. 

Bu doğrultuda hem Orta Doğu’da hem Kuzey Afrika’da yeni bir bölgesel 
düzenin tesis edilmesine yönelik olarak Türkiye, İran ve Suudi Arabistan ve 
belirtildiği üzere yanı sıra Mısır, izledikleri/izleyecekleri siyaset tarzı bağlamında 
yeni model arayışlarına çözüm olarak görüleceklerdir. Bununla birlikte bu ülkelerin her birinin bölgesel siyasetleri, iç siyasi yapıları ile Batı ülkeleri, ABD ve İsrail ile ilişkileri de farklı zeminler üzerine kuruludur.409 

Bu durum, bugün için Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve yeni Mısır’ın bir 
anlamda birbirleriyle rekabet içerisinde bulunmalarını beraberinde getirmiştir. Oysa bu ülkeler, hâlihazırda kendi adlarına dahi bölgesel çıkarlar doğrultusunda hareket etmeleri gerektiği, yoksa salt kendi çıkarlarını mı gözetmek adına hareket etmeleri gerektiğini belirleyebilmiş değillerdir. Zira milli ya da ülkesel çıkarlar ile bölgesel çıkarlar zaman zaman çatışabilmekte ve model önerileri de bu durumdan direkt olarak etkilenebilmektedir.410 

İran bu dönemde, bölgedeki diğer İslamcı hareketlere ilham kaynağı olma 
niteliğini kaybetmiş olmakla birlikte, Körfez ülkelerinde yaşayan Şii gruplara siyasi ve ekonomik yardımlarla nüfuzunu korumayı amaçlamakta ve bunda da başarılı olmaktadır. Bununla birlikte Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, İran’ın Şiiler üzerindeki etkisi dolayısıyla bölgenin İranlaşmasına yönelik korku duymaya başlamışlardır. Özellikle Suudi Arabistan’da bu dönemde, Sünnilik temelinde bir siyaset izlemeye özen göstermektedir.411 

411 Oktav, a.g.m., s. 71. 
412 Duran Burhanettin ve Nuh Yılmaz, “Orta Doğu’da Modellerin Rekabeti: Arap Baharı’ndan Sonra Yeni Güç Dengeleri”, Türk Dış Politikası Yıllığı, Yıl: 2012, Kasım Dönemi, s. 22. 
413 Örmeci, a.g.e., s. 12. 
414 Oktav, a.g.m., s. 70. 

Arap Baharı’nın Orta Doğu’da başlatmış olduğu değişim dalgası bölgesel 
güçlerin hepsini yeni oluşacak Orta Doğu düzeni içerisinde daha iyi bir konuma 
ulaşmak veya bulunduğu konumu kaybetmemek için mücadele etme zorunluluğu ile karşı karşıya bırakmıştır. Her ne kadar söylem olarak Türkiye’nin düzen kurucu olma iddiası daha fazla biliniyor ve dile getiriliyor olsa da İran ve Suudi Arabistan’ın bölgede yeni düzen arayışı Türkiye’nin son on yıldaki aktif dış politikasından çok daha eskilere dayanmaktadır.412 

İran ve Suudi Arabistan’ın Şiilik ve Sünnilik temelinde uygulamaya koyduğu 
yaklaşımları karşısında Türkiye’nin ise, ya merkezi kutuplaşmayı aşmaya ya da 
bölgedeki durumu kabullenmeye yönelik pasif bir politika izleyebileceği 
belirtilmektedir. Bununla birlikte Türkiye, Suriye’de Esad rejimine yönelik takındığı sert tavır dolayısıyla, yumuşak politikalar izlemeye yönelik yaklaşımının sınırlı ve göreceli olduğunu ortaya koymuştur.413 

Bu gelişmelerin yaşandığı Orta Doğu’da ayrıca, petrolün dünya piyasalarına 
ulaştırılmasındaki kritik rolü nedeniyle, her ne kadar dönem itibariyle farklı 
gelişmeler söz konusu olsa da, ABD’nin birincil güvenlik sağlayıcı olmaya yönelik rolünün devam edeceği tahmin edilmektedir. Bununla birlikte bölgede yeni bir düzenin kurulmasına yönelik belirlemelerde, ABD’nin ve İsrail’in de etkisi olacaktır, hatta bu süreç İsrail-ABD ilişkilerinin de belirleyicisi olabilecektir.414 


SONUÇ 

Arap Baharı, 2010 yılı Aralık ayından başlayan ve günümüze dek devam 
eden süreçte Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde söz konusu olan 
rejim/yönetim/yönetici değişimlerinin gerçekleştirilmesi temelinde devam ettirilen Arap halk hareketlerini ifade etmektedir. Bu bağlamda söz konusu edilen bu hareketler; etkisini olanca hızıyla gösterdiği ülkelerde rejim değişikliklerinin amaçlanmasına yönelik olarak protestoların, ayaklanmaların, kalkışmaların, başkaldırıların ve en nihayetinde de en kapsamlı ve en etkili boyutuyla devrimlerin gündeme gelmesine neden olmuştur. 

Orta Doğu siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda çözümler bulmanın 
ve bunları uygulayabilmenin her zaman güç olduğu zorlu bir coğrafya olmuştur. Orta Doğu’da istikrarsızlık, adeta en istikrarlı olan durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, aslında bölgenin siyasi tarihinin, değişime kapalı toplum yapısının ve dış müdahalelerin bir sonucudur. Bölgede çok farklı yönetimlerin egemenliklerinin yaşanması, siyasi ve ekonomik anlamdaki geri kalmışlık, yüksek sayılara ulaşan işsiz genç nüfus, yeterli demokratik temsil sistemlerinin gelişmemesi, taleplerin dile getirilmesini sağlayacak politik alternatifsizlik ve yabancılaşma, Orta Doğu’daki istikrarsız yapının temel nedenleri olarak gözükmektedir. 

Orta Doğu için söz konusu edilen bu bakış açısı tarihsel süreç içerisinde önce 
Osmanlı İmparatorluğu, ardından Büyük Britanya ve son altmış yıllık dönemde de ABD tarafından değerlendirilmiştir. Söz konusu edilen bu ülkeler, farklı dönemlerde de olsa bölgesel dinamiklerin belirlenmesi noktasında en önemli aktörler olarak temel belirleyici olma vasfına yönelik hareket etmişlerdir. Bununla birlikte özellikle küreselleşmenin ve küresel hâkimiyet mücadelelerinin kendisini ortaya koyması doğrultusunda  bölge insanının kendi kaderini belirlemekten giderek daha fazla uzaklaşmaya başladığı görülmektedir. 


Sonuç olarak üzerinden üç yıl geçen Arap Baharı sürecinin de Orta Doğu 
halkları için şu ana kadar yeni hüsranlar ve yeni acılar dışında kazandırdığı bir husus olmamıştır. Orta Doğu’da Arap Baharı sonrası yaşanmakta olan güç mücadelesi de küresel ve bölgesel güçlerin aslında hâkimiyet alanlarını genişletebilme mücadelesinin ötesine geçememiş, süreç öncesinden daha iyi durumda bir ülke henüz olmamıştır. 

Mısır’da Arap Baharı, ilk olarak toplumsal arayışlar doğrultusunda devrimle 
sonuçlanmıştır. Bu devrimin getirdiği kazanımlar, ekonomik sıçramanın 
gerçekleştirilememesi, iç dinamikler ve dış müdahaleler nedeniyle korunamamış ve ülkede istikrarsızlığın önüne geçilememiştir. Mursi’nin, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra izlediği iç ve dış politika, fazlasıyla iddialı bir görüntü vermiştir. Çünkü Mursi, ülke içerisindeki iç karışıklığı ve ekonomik sorunları bir kenara iterek, dış politikaya yönelip yeniden Orta Doğu’da ve Arap dünyasında önemli bir aktör olma yolunu tercih etmiştir. İlk yurt dışı gezisini Çin’e yapması, Mısır’ın 1979 yılından beri yer almadığı Bağlantısızlar Hareketi Toplantısı’na katılması, İsrail’in Gazze’ye yaptığı askeri müdahalelere karşı Arap dünyasında büyük saygı uyandıran karşı koyuşu ve Suriye yönetimine karşı duruşu Mursi’nin dış politikada en büyük başarıları olmuş ve Halk nezdindeki saygınlığını da arttırmıştır. Bu şekilde Mursi, Mısır’ın yeniden Orta Doğu’da ve Arap dünyasında önemli bir aktör olarak yerini almasını amaçlamıştır. 

Bu gelişmeler yaşanırken bir yandan Mısır’da işsizlik oranı ve yoksulluk 
sınırı hızla yükselmeye başlamış, diğer yandan da büyüme oranları, turizm gelirleri ve döviz rezervleri azalmaya devam etmiştir. Ekonomik alanda daha da kötüye gidiş, Mursi’nin yeni bir diktatörlük arayışı içerisinde olduğu eleştirileri ile birleşmiş ve toplumun farklı kesimleri tarafından yeni protesto dalgalarının başlatılmasına neden olmuştur. Bu protesto dalgaları her ne kadar devrim protestolarından farklı talepler içeriyor olsa da ülkede siyasi iktidarı zorlayan istikrarsız ortamın devamına ve sürekliliğine neden olmuştur. 

Bu ortamı iyi değerlendiren güçlü askeri sistem, modern Mısır tarihi boyunca 
sürdürmüş olduğu vesayeti kullanarak harekete geçmiş ve 3 Temmuz 2013 tarihinde 


Abdul Fettah el-Sisi önderliğinde seçilmiş meşru yönetime karşı askeri darbe 
gerçekleştirmiştir. Böylece Mısır, yeni bir döneme girmiş ve devrim taraftarları ile darbe yanlıları arasında güç mücadelesi dönemi başlamıştır. Her ne kadar bugün için darbe muhalifleri, şiddetle ve hukuk garabeti kararlarla bastırılmaya ve sindirilmeye çalışılıyor ise de önümüzdeki süreçte ekonomik ve sosyal anlamda beklentilerin karşılanmaması ile birlikte Mısır’da yeni bir değişim dalgasının ortaya çıkacağı düşünülmektedir. 

Sonuç itibariyle görülmektedir ki, Mısır’da yaşanan ayaklanmalar, demokrasi ye geçiş hareketleri ile ilintili olarak ortaya çıkmakla birlikte, halkın siyasi ve ekonomik yaşama dâhil edilmeye yönelik istemleri ile de ilgilidir. Bu yöndeki 
istemlerin başarıya ulaşabilmesi ise; mutlaka ki salt siyasi değil, aynı zamanda 
ekonomik ve sosyal yaşamda söz konusu edilmesi gereken birçok değişimle amacına ulaşabilmiş olacaktır. 


KAYNAKÇA 

AĞDEMİR, A. Murat, “İsrail’in Dış Politikasında Bir Hareket Alanı: Sahra Altı 
Afrika Ülkeleri İle İlişkiler”, İstanbul: Akademik Orta Doğu Dergisi, Yıl: 2012, 
Cilt: 7, Sayı: 1, ss. 103-122. 

AĞIRAKÇA, Muhammed Hamidullah, “19. Yüzyıl Mısırı’nda Kanunlaştırma 
Hareketleri”, İstanbul: BİSAV (Bilim ve Sanat Vakfı) Dergisi, Yıl: 2013, Sayı: 81, ss. 1-10. 

AKBAŞ, Zafer, “Orta Doğu’da Değişim Süreci ve Türk Dış Politikası”, İstanbul: 
Akademik Yaklaşımlar Dergisi, Yıl: 2012, İlkbahar Dönemi, Cilt: 3, Sayı: 1, ss. 
51-73. 

AKBAY, Oktay Salih, “Türkiye’nin Orta Doğu İle Ekonomik İlişkileri”, Tekirdağ: 
Namık Kemal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Akademik Sosyal 
Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2013/1, Sayı: 1, Aralık Dönemi, ss. 87-101. 

AKÇA, Ataç, “Arap Baharı ve Sosyal Medya”, Ankara: Çankaya Üniversitesi 
Gündem Dergisi, Yıl: 2012, Ekim Dönemi, Sayı: 46, ss. 16-18. 

AKPINAR, Mahmut, Arap Baharı mı, İran Ateşi mi?: İran-Türkiye ve Batı 
Üzerinden Orta Doğu Analizleri, İstanbul: Akçağ Yayınevi, 2013. 

ALTUNDAĞ, Şinasi, “Kavalalı Mehmet Ali Paşa Hakkında Kısa Bir Etüt”, Ankara: 
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi (AÜDTCF) Dergisi, Yıl: 
2007, Sayı: 3, ss. 33 – 45. 

ARAL, Berdal, “Devlet Eliyle Toplu Cinayet Girişimi: Mısır’da 529 İdam Kararı”, 
İstanbul: SETA Analiz Dergisi, Yıl: 2014, Nisan Dönemi, ss. 1-3. 

ARI, Tayyar, Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş, Diplomasi, 
Bursa: MKM (Marmara Kitap Merkezi) Yayınları, Yıl: 2012 Cilt:1 


ARSEL, İlhan, Arap Milliyetçiliği ve Türkler, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2011. 

ARTOKÇA, İzzettin, Kıptiler, Ankara: TASAM Stratejik Rapor, 2013. 

ASAL, Uğur Yasin, “Orta Doğu’da Güçler Dengesi Teorisi”, İstanbul: Uluslararası 
Stratejik Bakış Enstitüsü (USBED) Dergisi, Yıl: 2014, Mart Dönemi, s. 1-10. 

ATAMAN, Muhittin ve DEMİR, Neslihan Gülşah, “Körfez Ülkelerinin Orta Doğu 
Politikası ve Arap Baharına Bakışları”, SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum 
Araştırmaları Vakfı) Analiz Dergisi, Ekim 2012. 

ATAÖV, Türkkaya, “Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın Yargılanması”, Ankara: 
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Yıl: 2011, Sayı: 42, ss. 
23-33. 

AVCI, Erkan, Arap Baharı’nda İsrail’in Tutumu ve İslamofobi Endüstrisi, 
Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana 
Bilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012. 

AVCI, Erkan, Arap Baharında Sosyal Medya Rüzgârı, Kocaeli: Kocaeli 
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı 
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012. 

AYDIN, Mustafa, “Arap Baharı’nı Anlamak”, COPPEM (Avrupa-Akdeniz Bölgesi 
Yerel ve Bölgesel Yönetimler Birliği) Uluslararası İlişkiler Dergisi, Mart 2013. 

AYHAN, Veysel, “Mısır’da Devrimin Ayak Sesleri”, Ankara: ORSAM Orta Doğu 
Analiz Dergisi, Yıl: 2011, Şubat Dönemi, Cilt: 3, Sayı: 26, ss. 15-26. 

AYHAN, Veysel, Arap Baharı: İnsanlar, Devrimler ve Değişim, Bursa: Marmara 
Kitap Merkezi (MKM) Yayınları, 2012. 

BABACAN, Emin Mehmet, İRFAN, Haşlak ve HİRA, İsmail, “Sosyal Medya ve 
Arap Baharı”, Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 
Yıl: 2011, Sayı: 3, s. 63-92.. 


BAŞ, Arda, “1957 Suriye Krizi ve Türkiye”, History Studies Journal, Year: 2012, 
Volume: 4, Number: 1, ss. 89-109. 

BENLİ-ALTUNIŞIK, Meliha, “Orta Doğu’da Bölgesel Düzen ve Arap Baharı”, 
İstanbul: Orta Doğu Analiz Dergisi, Yıl: 2013, Cilt: 5, Sayı: 53, ss. 71-78. 

BEREKET, Mithat, “Arap Baharı mı, ABD Kışı mı?”, İstanbul: Khas Pusula 
Akademi Dergisi, Yıl: 2013, Sayı: 3, s. 20-23. 

BİLGENOĞLU, Ali, “Orta Doğu’da Bir Öncü: Modernitenin Mısır’a İlk Taşıyıcısı 
Rıfa’a Rafi el-Tahtavi (1801-1873), İstanbul: History Studies Journal, Orta Doğu 
Özel Sayısı, Yıl: 2010, ss. 27-46. 

BİRECİKLİ, İhsan Burak, “Amerika’nın Kuruluşu ve ABD-Avrupa İlişkileri (1776 - 
1876)”, İstanbul: History Studies Journal, ABD ve Büyük Orta Doğu İlişkileri Özel Sayısı, Yıl: 2011, s. 81-103. 

BORAN, Yıldırım, Orta Doğu’da Direniş (El-Fetih-Hamas-Hizbullah), İstanbul: 
Siyah-Beyaz Yayınları, 2011. 

BOZARSLAN, Hamit, Orta Doğu: Bir Şiddet Tarihi, Çeviren: Berktay Ali, Editör: 
Belge Can, Ankara: İletişim Yayınları, 2012. 

CHOMSKY, Noam, Amerika Müdahaleciliği, Çeviren: Doğan Taylan-Barış Zeren, 
İstanbul: Toplum Yayınları, 2003. 

ÇAKMAK, Cenap, “Müslüman Kardeşler Bir Sivil Toplum Örgütü Mü?”, İstanbul: 
Akademik Orta Doğu Dergisi, Yıl: 2007, Cilt: 2, Sayı: 1, ss. 69-98. 

ÇİMEN, Adnan, “Yasemin Devrimi Sonrası, Mavi Kapı ve Pencereli Beyaz Evler 
Ülkesinde 6 Gün: 02.06.2013-07.06.2013 Tunus Ziyareti İzlenimleri”, İstanbul: 
İdarecinin Sesi Dergisi, Yıl: 2013, Mayıs – Haziran Dönemi, s. 88-93. 

ÇOLAK, Kamil, “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801)”, 
Sakarya: Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Dergisi, Yıl: 2008, Sayı: 2, ss. 141- 
183. 


DAĞI, İhsan D., Orta Doğu’da İslam ve Siyaset, İstanbul: Boyut Yayınları, 2000. 

DAVİŞA, Adid, Arap Milliyetçiliği: Zaferden Umutsuzluğa, Çeviren: Lütfi 
Yalçın. İstanbul: Literatür Yayıncılık, 2004. 

DAVUTOĞLU, Ahmet, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 
İstanbul: Küre Yayınları, 2009. 

DEMİR, Yeşim, “Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Son Dönemde Orta Doğu’daki 
Etkinliği ve Siyaseti”, İstanbul: JASSS, December 2012, Volume: 5, Issue: 6, pp. 138-158. 

DİJALİLİ, Mohammad Reza Djalili-Thierry Kellner, Arap Baharı Karşısında İran 
ve Türkiye: Orta Doğu’da Yeni Bir Stratejik Rekabete Doğru Gidiş mi?, 
Çeviren: Hande Güreli, İstanbul: Bilgi Yayınevi, 2013. 

DİRİÖZ, Ali Oğuz, “Mübarek Öncesi Mısır Mübarek Öncesi Mısır: Jeopolitik 
Konum, İç ve Dış Politika”, Ortadoğu Analiz, Ocak 2012, Cilt: 4, Sayı:37 ss. 85-88. 

DOSTER, Barış, Arap Baharı’ndan Demokrasi Beklemek, ORSAM Araştırma 
Raporu, İstanbul: ORSAM Yayınları, 2013. 

DUMAN, Sabit, “Orta Doğu Krizleri ve Türkiye”, Ankara Üniversitesi Türk 
İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Mayıs-Kasım 2005, s. 313-319 

DURAN, Burhanettin ve YILMAZ, Nuh, “Orta Doğu’da Modellerin Rekabeti: Arap 
Baharı’ndan Sonra Yeni Güç Dengeleri”, Ankara: Türk Dış Politikası Yıllığı, SETA 
Yayınları, Kasım 2012, ss. 15-86. 

DURAN, Hasan ve ÖZDEMİR, Çağatay, “Türk Dış Politikasına Yansımalarıyla 
Arap Baharı”, Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler 
Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Akademik İncelemeler Dergisi, Yıl: 2012, 
Cilt: 7, Sayı: 2, ss. 181-198. 


EFEGİL, Ertan, “Mısır ve Ürdün’ün Dış Politikalarını Şekillendiren Unsurlar”, 
Ankara: ORSAM (Orta Doğu Stratejik Araştırmalar Merkezi) Orta Doğu 
Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Dergisi, Mart 2013. 

EKEN, Mehmet Fehmi, Faizsiz Bankacılık Modelleri ve Türkiye Uygulamaları, 
İstanbul: Marmara Üniversitesi Yayınları, 2011. 

EKİNCİ, Didem, “Arap Baharı ve Balkanlar”, Ankara: Çankaya Üniversitesi 
Gündem Dergisi, Yıl: 2012, Ekim Dönemi, Sayı: 46, ss. 19-22. 

EL-HAMD, Talib Mohamed, “Doğu Yolu: John Foster Dulles Mısır’ın 1955 
Çekoslovakya Silah Anlaşması Kararını Nasıl Etkiledi”, İstanbul: History Studies 
Journal, ABD ve Büyük Orta Doğu İlişkileri Özel Sayısı, Yıl: 2011, ss. 135-156. 

ERDOĞAN, Aynur, Arap Baharı, DÜBAM Yuvarlak Masa Toplantı Raporu, 
İstanbul: DÜBAM Yayınları, Ekim 2011. 

ERDURMAZ, Serdar, Arap Baharı ve Türkiye: Orta Doğu’da Kırılan Fay 
Hatları, Ankara: Berikan Yayınları, 2013. 

ERKMEN, Serhat, “Orta Doğu’da Kilitlenen Güç Mücadelesi ve Yeni Çatışma 
Olasılığı”, İstanbul: Orta Doğu Analiz Dergisi, Yıl: 2013, Mart Dönemi, Cilt: 5, 
Sayı: 52, ss. 71-77. 

ERMAN, Kubilay, “SSCB'nin Latin Amerika Politikası ve Günümüze Yansımaları”, 
İstanbul: 21. Yüzyıl Dergisi, Yıl: 2011, Aralık Dönemi, Sayı: 36, ss. 11-22. 

ERTAŞ, Uğur, “Rusya Mısır’daki Darbeyi Nasıl Okuyor?”, İstanbul: TUİÇ 
(Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları) Akademi Dergisi, Yıl: 2013, 
Temmuz Sayısı, ss. 1-2. 

ERTUĞRUL, Doğan, Türkiye Dış Politikası İçin Bir Test: Suriye Krizi, İstanbul: 
TESEV Yayınları, 2005. 


EYRİCE TEPECİKLİOĞLU, Elem, “Afrika Kıtasının Dünya Politikasında Artan 
Önemi ve Türkiye-Afrika İlişkileri”, Ankara: Ankara Üniversitesi Afrika 
Çalışmaları Dergisi, Yıl: 2012, Bahar Dönemi, Cilt: 1, Sayı: 2, ss. 59-94. 

FENDOĞLU, Hasan Tahsin, “Alevilik ve Yeni Anayasa (Anayasal Perspektif)”, 
Malatya: İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 1, Yıl: 2013, s. 1-20. 

GÖKÇINAR, Demet, Arap-İsrail Uyuşmazlığında Filistin Sorunu, Ankara: Atılım 
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı 
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2009. 

GÖRGÜN, Hilal, “Bir İktidar Mücadelesinin Anatomisi: Enver Sedat ve 
Muhalifleri”, İstanbul: İslam Araştırmaları Dergisi, Yıl: 2001, Sayı: 6, ss. 77-92. 

GÜLER SUDA, E. Zeynep, Arap Milliyetçiliği: Mısır ve Nasırcılık Tahrir 
Meydanında Korkuyu Yenmek), İstanbul: Yazılama Yayınevi, 2011. 

GÜN, Kerem, “Yalancı Bahar: Arap Baharı”, Ankara: Çankaya Üniversitesi 
Gündem Dergisi, Yıl: 2012, Ekim Dönemi, Sayı: 46, ss. 7-15. 

GÜNDÜZ, Ahmet, “XIX. Yüzyılda Ortaya Çıkan Mısır Meselesi ve Kadı Kıran 
Olayı (1833)”, İstanbul: JASSS (The Journal of Academic Social Science 
Studies),Year: 2012, December, Volume: 5, Issue: 6, pp. 219-232. 

HOMERİN, Emil, “Memlûklar Dönemi Mısır’ında Sûfiler ve Tasavvuf Aleyhtarları 
Taraflar ve Kurumsal Çevre Üzerine Bir İnceleme”, Çeviren: Salih Çift, Bursa: 
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 2002, Cilt: 11, Sayı:1, ss. 243- 264. 

ILAN, Pappe, Orta Doğu’yu Anlamak, Çeviren: Gül Atmaca, İstanbul, NTV 
Yayınları, 2009. 


KAHRAMAN, Abdullah, “İslam Hukuk Düşüncesinde Taabbudî Hükümler ve 
Taabbudîyatın Sahası Üzerine”, İstanbul: İslam Hukuk Araştırmaları Dergisi, Yıl: 
2003, Sayı: 2, ss. 25-57. 

KALEMDAROĞLU, Sibel, Tarihsel ve Ekonomi-Politik Bağlamda Müslüman 
Kardeşlerin Yükselişi ve Düşüşü, İstanbul: 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Yayınları, 2012. 

KAPAN, İsmail, Irklar, Dinler ve Mezhepler Mozaiği Orta Doğu’da Bahar 
Sancısı: Hem Şam’ın Şekeri Hem Arap’ın Yüzü, İstanbul: Babıâli Kültür 
Yayıncılığı, 2012. 

KARDAŞ, Şaban, “Türkiye ve Arap Baharı: Türkiye’nin Orta Doğu Politikasındaki 
Değişiklikler”, İstanbul: Hazar Raporu, Yıl: 2013, Bahar Dönemi, ss. 71-79. 

KAYMAKÇI, Oğuz “Arap Baharı Öncesinde Kalkınma Sürecinde Seçilmiş Ülkeler 
Bazında Orta Doğu Ekonomileri ve Türkiye ile Ticari İlişkileri-II”, Bolu: Abant 
İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve 
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2012, Güz Dönemi, ss. 223-253. 

KILIÇ, Eda, ve diğerleri, Arap Dünyasında Entropi: Tunus, Mısır, Libya ve 
Suriye’de Halk Ayaklanmaları, İstanbul: Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları 
Yakın Doğu Araştırmalar Merkezi (TUİÇ-YADAM) Rapor No: 1, Ekim 2012. 

KILIÇ, Seyfi, “Mısır’da Mursi’nin Yargılanması ve Anayasa Referandumu”, 
Ankara: ORSAM Dergi, 06-12 Ocak 2014, Sayı: 19, s. 1-9. 

KILINÇ, Taha, Orta Doğu’dan Notlar, İstanbul: Pınar Yayıncılık, 2011. 

KIŞLAKÇI, Turan, Arap Baharı, İstanbul: Mana Yayınları, 2012. 

KİBAROĞLU, Mustafa, “Arap Baharı ve Türkiye”, İstanbul: Adam Akademi 
Dergisi, Yıl: 2013, Sayı: 2, ss. 26-36. 

KİREÇÇİ, Mehmet Akif, Başlangıcından Günümüze Arap Milliyetçiliği, İstanbul: 
Grafiker Yayınları, 2013. 


KODAMAN, Timuçin, Mısır’daki Darbenin Türkiye’ye Yansımaları, Ankara: 
Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı Dış Politika Araştırmaları Merkezi Yayınları, 2013. 

KÜÇÜKKELEŞ, Müge, “AB’nin Orta Doğu Politikası ve Arap Baharına Bakışı”, 
İstanbul: SETA Analiz Dergisi, Yıl: 2013, Sayı: 63, s. 9-12. 

LAÇİNER, Sedat ve AKINCI CELALİFER, Arzu, 11 Eylül Sonrasında Orta 
Doğu, Ankara: USAK (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu) Yayınları, 2011. 

“Mısır Ülke Bülteni”, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Raporu, Ankara: Dış 
Ekonomik İlişkiler Kurulu Yayınları, 2011. 

MAHALLİ, Hüsnü, Orta Doğu’da Kanlı Bahar, İstanbul: Destek Yayınları, 2013. 

MİŞ, Nebi ve TELCİ, İsmail Numan, “Devrimden Darbeye: Mısır’da Askeri Vesayet Dönemi”, İstanbul: ORSAM Orta Doğu Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler 
Dergisi, Yıl: 2013, Ağustos Sayısı, Cilt: 5, Sayı: 56, ss. 20-29. 

MOORE, Jr. Barrington, Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri, 
Çeviren: Alâeddin Şenel ve Şirin Tekeli, Ankara: İmge Kitabevi, 2012. 

NASUHBEYOĞLU, Tayfun, Mısır’da İslami Hareketler, İstanbul: Pusula Derneği 
Yayınları, 1993. 

OĞUZLU, Tarık, “Arap Baharı ve Yansımaları”, Ankara: ORSAM Orta Doğu 
Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Dergisi, Aralık 2011. 

OKTAV, Özden Zeynep, “Arap Baharı ve Türkiye-Körfez Devletleri İlişkileri”, 
Ankara: ORSAM Orta Doğu Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Dergisi, Mart 
2013. 

OKUTAN, Çağatay, “Arap Milliyetçiliği”, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal 
Bilgiler Fakültesi (AÜSBF) Dergisi, Yıl: 2006, Cilt: 56, Sayı: 2, ss. 159-172. 


ORSAM Rapor: Mısır’da Son Dönemde Önde Gelen Laik-Liberal-Solcu Hareketler, 
Ankara: ORSAM Yayınları, ORSAM Rapor No: 167, 2013. 

ÖRMECİ, Ozan, “Arap Baharı ve Türkiye”, Uşak: Uşak Üniversitesi Kamu 
Yönetimi Dergisi, Yıl: 2014, Ocak Dönemi, ss. 1-20. 

ÖRTLEK, Muhammet, 25 Ocak Devrimi’nin Üçüncü Yıldönümünde Mısır, 
Referandumu Destekleyenler ve Karşıtları, IMPR Araştırma Raporu, İstanbul: IMPR Yayınları, 2014/a. 

ÖRTLEK, Muhammet, Mısır’da Yeni Anayasa Referandumu: İhvan ve Darbe 
Anayasası’nın Karşılaştırmalı Analizi, Referandumu Destekleyenler ve 
Karşıtları, Uluslararası Orta Doğu Barış Araştırmaları Merkezi (International 
Middle East Peace Research Center-IMPR) Araştırma Raporu, İstanbul: IMPR 
Yayınları, 2014. 

ÖZDAĞ, Ümit, “Türkiye’nin Mısır Politikası, Ahlaken Temelinde Doğru Olmakla 
Birlikte Bu Politikanın Ne Mısır’a Ne de Türkiye’ye Faydası Yok”, İstanbul: 21. 
Yüzyıl Türkiye Dergisi, Yıl: 2013, Ağustos Dönemi, ss. 1-5. 

ÖZDEMİR-GÜMÜŞ, Şenay, “Napolyon’un Mısır’ı İşgali Sırasında Osmanlı 
Topraklarındaki Fransızlar”, İstanbul: Tarihin Peşinde: Uluslararası Tarih ve 
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2013, Sayı: 9, ss. 249-278. 

ÖZEL, Merve Suna, Rusya’nın Değişmeyen Orta Doğu Politikası: Çıkar Odaklı 
Yaklaşım, İstanbul: 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Yayınları, 2012. 

ÖZER, Sanem, “Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz Enerji Politikası”, İstanbul: 21. 
Yüzyıl Türkiye Dergisi, Yıl: 2013, Temmuz Dönemi, ss. 33-45. 

ÖZEY, Ramazan, Dünya Denkleminde Orta Doğu Coğrafyası: Ülkeler-İnsanlar- 
Sorunlar, İstanbul: Aktif Yayınları, 2013. 


ÖZGER, Yunus, “Mısır’ın İdari ve Sosyo-Ekonomik Yapısına Dair II. Abdülhamit’e 
Sunulan Bir Layiha”, İstanbul: History Studies Journal, Yıl: 2010, Orta Doğu Özel Sayısı, ss. 301-323. 

ÖZKAN, Mehmet, “Rusya-Mısır Yakınlaşması Geçici ve Çıkar Amaçlı”, İstanbul: 
SETA Analiz Dergisi, Yıl: 2014, Şubat Dönemi, ss. 1-3. 

ÖZTÜRK, Hasan ve ÖZTÜRK, Sevinç, Afrika’da Türkiye ve Türk Algısı (Mısır- 
Fas-Senegal-Tanzanya), Ankara: BİLGESAM (Bilge Adamlar Stratejik 
Araştırmalar Merkezi) Yayınları, BİLGESAM Rapor No: 39, 2010. 

PALA, Cenk, “Irak: 21. Yüzyılın Yeni Enerji Deposu”, İstanbul: 21. Yüzyıl Türkiye 
Dergisi, Yıl: 2013, Temmuz Dönemi, ss. 47-51. 

PINAR, Hayrettin, “Tanzimat Dönemi’nde İktidar Oyunları: Babıâli ve Hıdiv 
İsmail”, Ankara: Ahmet Yesevi Üniversitesi Bilig Türk Dünyası Sosyal Bilimler 
Dergisi, Yıl: 2012, Güz Dönemi, Sayı: 63, ss. 159-188. 

SALMAN-BOLAT, Bengül, “Fransız İnkılâbı’nın Türk Modernleşme Sürecine 
Etkileri”, Ankara: Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 6, 
Sayı: 1, s. 149-167. 

SAMUR, Sebahattin, “Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın (1770-1849) Sosyal 
Politikaları: Mısır ve Diğer Osmanlı Eyaletlerindeki Etkisi”, İstanbul: İSAM (İslam 
Araştırmaları Merkezi) Bilimname Dergisi, Yıl: 2007, Cilt: 2, Sayı: 13, ss. 131- 
138. 

SELİN, M. Bölme, ve diğerleri, “25 Ocak’tan Yeni Anayasa’ya: Mısır’da 
Dönüşümün Anatomisi”, Ankara: SETA Araştırma Raporu, Yıl: 2011, Nisan 
Dönemi, ss. 8 vd. 

SEMİN, Ali, Mısır’daki Olayların Işığında Anayasa Referandumu, BİLGESAM 
Araştırma Raporu, İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2011. 

SKOCPOL, Theda, Devletler ve Toplumsal Devrimler, Çeviren: S. Erdem 
Türközü, Ankara, İmge Kitabevi, 1979. 


SOY, Bayram, “Arap Milliyetçiliği: Ortaya Çıkışından 1918’e Kadar”, Ankara: 
Ahmet Yesevi Üniversitesi Bilig Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 
2004, Sayı: 30, ss. 173-202. 

SÖNMEZ, Gülden ve diğerleri, Mısır Askeri Darbe ve İnsan Hakları İhlalleri 
Raporu, İstanbul: İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Yayınları, 
2013. 

ŞAHİN, Muhammed, “Osmanlı Diplomasisi’nde Değişim ve Osmanlı Devleti’nin 
Avrupa Devletler Sistemi’ne Girişi”, Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri 
Fakültesi Dergisi, Yıl: 2009, Cilt: 4, Sayı: 46, ss. 823-834. 

TANRIVERDİ, Nebahat, Mısır’daki Geçiş Sürecinin Aktörler Üzerinden 
Değerlendirilmesi, İstanbul: ORSAM Orta Doğu Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler 
Dergisi, Ağustos 2012. 

TELCİ, İsmail Numan, “6 Nisan Hareketi: Yeni Bir Sosyal Aktivizme Doğru Mu?”, 
İstanbul: ORSAM Orta Doğu Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Dergisi, Yıl: 
2011, Nisan Dönemi, Cilt: 3, Sayı: 28, ss. 98-105. 

TELCİ, İsmail Numan, “Devrim Sonrası Mısır’da Güç Mücadelesi: İslamcı İktidar 
vs. Seküler Muhalefet”, İstanbul: ORSAM Orta Doğu Analiz Aylık Uluslararası 
İlişkiler Dergisi, Yıl: 2013, Ocak Dönemi, Cilt: 5, Sayı: 49, ss. 79-89. 

TELCİ, İsmail Numan, Ürdün’ün Gel(e)meyen Baharı: Arap Uyanışı ve Ürdün, 
ORSAM Araştırma Raporu, İstanbul: ORSAM Yayınları, 2013. 

TIĞLI, İbrahim (Der.), Mısır’da Sosyal Hareketler, İstanbul: DÜBAM (Dünya 
Bülteni Araştırma Merkezi) Araştırma Raporu, 2011. 

TIĞLI, İbrahim, (Der.), Devrimlerden Sonra Arap Baharı, İstanbul: DÜBAM 
(Dünya Bülteni Araştırma Merkezi) Araştırma Raporu, 2012. 


TONUS, Özgür, Orta Doğu’daki Gelişmelerin Işığında Türkiye’nin Avrupa 
Birliği Üyelik Perspektifi, Ankara: ADOM (Anadolu Üniversitesi Avrupa Birliği 
Araştırma, Uygulama ve Dokümantasyon Merkezi) Yayınları, 2013. 

TOPRAK, Seyfi Vakkas, “Osmanlı Yönetiminde Kuzey Afrika: Garp Ocakları”, 
İstanbul: İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat 
Mecmuası, Yıl: 2012, Bahar Dönemi, Cilt: 22, ss. 223-237. 

TORLAK, Furkan, “Tahrir’den Parlamentoya Mısır Seçimleri,” SETA Araştırma 
Raporu, İstanbul: SETA Yayınları, 2011. 

TÜR, Özlem, “Mısır’da Ekonomik Kalkınma Çabaları”, İstanbul: İÜSBF Dergisi, 
Yıl: 2009, Ekim Dönemi, Sayı: 41, ss. 183-194. 

“Türkiye Lübnan İkili Ticari ve Ekonomik İlişkiler”, Dış Ekonomik İlişkiler 
Kurulu Raporu, Ankara: Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Yayınları, 2011. 

TÜYSÜZOĞLU, Göktürk, “İkinci Dünya Savaşı Sonrası İngiliz Dış Politikası: 
İmparatorluk Yaşıyor Mu?”, Kırgızistan: Kırgız-Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü 
İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı 
Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Yıl: 2011, 
Eylül – Ekim Dönemi, Sayı: 26, ss. 1-23. 

UBEYD, Hena, “Arap Devrimlerinin Ekonomi Politiği”, Devrimlerden Sonra Arap 
Baharı, Derleyen: İbrahim Tığlı, İstanbul: DÜBAM Yayınları, 2012, ss. 13-24. 

ULUTAŞ, Ufuk ve TORLAK, Furkan, “Devrimden Demokrasiye Tunus’un Seçimi”, 
SETA Analiz Raporu, İstanbul: SETA Yayınları, 2011. 

ULUTAŞ, Ufuk, “Üç Yıl Sonra Arap Baharını Konuşmak”, İstanbul: SETA Analiz 
Dergisi, Yıl: 2014, Şubat Dönemi, ss. 11-13. 

UYSAL, Ahmet, “Devrimin İkinci Yılında Mısır: Halkın Sabrı Tükeniyor”, Ankara: 
Stratejik Düşünce Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2013, Ocak Dönemi, ss. 30-33. 


UYSAL, Ahmet, Orta Doğu’da Türkiye Algısı: Mısır Örneği, Ankara: SDE 
(Stratejik Düşünce Dergisi) Araştırma Raporu, 2011. 

ÜLGEN, Sinan ve DORUK, F. Ergün, Kum Tepelerinde Tökezlemek: Orta 
Doğu’da Kitle İmha Silahlarından Arındırılmış Bir Bölgenin Oluşturulması, 
İstanbul: EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi) Yayınları, EDAM 
Tartışma Kâğıtları Serisi, Seri No: 4, Yıl: 2012. 

ÜNGÖR, Çağdaş, “Çin ve Üçüncü Dünya”, İstanbul: İÜSBF Dergisi, Yıl: 2009, 
Sayı: 41, ss. 27-38. 

ÜZER, Musa, Devrim Sürecinde Orta Doğu, İstanbul: Ekin Yayınevi, 2013. 

YALÇINER, Mustafa, Arap Dünyasında Ayaklanma: Nedenler-Olasılıklar- 
Sonuçlar, İstanbul: Evrensel Yayınevi, 2011. 

YALÇINKAYA, Alâeddin, “Rusya-Mısır Yakınlaşması ve Hibrit Politikalar”, 
İstanbul: Turkish News, 4 Mart 2014. 

YARAMIŞ, Ahmet, “Mısır’da İngiliz Sömürgecilik Anlayışı: Cromer Örneği (1883- 
1907)”, Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 2007, 
Cilt: 9, Sayı: 2, Aralık Dönemi, ss. 121-130. 

YAVUZ, Celalettin ve ERDURMAZ, Serdar, Arap Baharı ve Türkiye: Orta 
Doğu’da Kırılan Fay Hatları, Ankara: Berikan Yayınevi, 2012. 

YESEVİ, Çağla Gül, “Mısır’ın Enerji Politikaları”, İstanbul: 21. Yüzyıl Türkiye 
Dergisi, Yıl: 2013, Temmuz Dönemi, ss. 26-31. 

YEŞİLBURSA, Behçet Kemal, “Bağdat Paktı (1955-1959)”, İstanbul: Tarihin 
Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2011, Sayı: 6, ss. 
85-100. 

YILDIRIM, Ramazan ve TARIK, Abdülcelil, “Mısır’da Siyasi Aktörler, Partiler, 
Dini Hareketler ve Medya”, İstanbul: SETA Kim Kimdir Analiz Raporu, Yıl: 
2012, Ocak Dönemi, Sayı: 2. 


YILMAZ, Murat, “Yeni Anayasa ve Demokratikleşme Paketi”, İstanbul: Stratejik 
Düşünce Dergisi, Ağustos Sayısı, Yıl: 2013, s. 72-94. 

YILMAZ, Türel Şahin, Uluslararası Politikada Orta Doğu, Ankara, Barış Platin 
Yayınevi, 2011. 


ÖZET 

[AYDIN Muhammet Şerif], 
[“Arap Baharı ve Mısır’da Yansımaları”], 
[Yüksek Lisans Tezi], Ankara, [2014]. 

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte şekillenmeye başlayan Orta 
Doğu, bugüne kadar tarihi kırılma anları yaşamıştır. Bu kırılmaların birincisi İkinci Dünya Savaşı’nı takiben bölgede bulunan ülkelerin bağımsızlık kazanması ve sonrasında İsrail’in kurulmasıdır. İsrail’e ve Batı politikaları doğrultusunda oluşan monarşilere karşı bir tepki olarak Arap milliyetçiliğinin oluşması ile Baasçı yapıların ortaya çıkması bir başka kırılma anıdır. Mısır’ı SSCB’den uzaklaştırarak ABD çizgisine yaklaştıran 1979 Camp David Antlaşması ve aynı yıl yaşanan İran Devrimi ile İran’ın ABD’den uzaklaşarak SSCB çizgisine yaklaşması kırılma anlarının devamını sağlamıştır. 

SSCB’nin yıkılması ile birlikte tek kutuplu düzene dönülmesi tüm dünya 
düzeni için ve aynı zamanda Orta Doğu için yeni bir kırılma anı yaşanmasına sebep olmuştur. Son olarak 2010 yılında başlayan ve hala sürecini sürdüren Arap Baharı da kırılma anlarının en önemlilerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır. Arap Baharı; Orta Doğu ülkelerin halkları tarafından, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde rejim, yönetim, yönetici değişimleri başta olmak üzere değişikliklere ve yenilenmelere yol açan, protesto, ayaklanma, kalkışma, devrim, başkaldırı ve daha birçok adlandırmayla söz edilen Arap halk hareketlerini ifade etmektedir. 

Körfez ülkeleri, meşruiyetlerinin kaynağını oluşturan ABD desteği sayesinde 
diğer ülkelerden farklı olarak ekonomi temelli adımlarla devrimlerin önüne 
geçebilmişken, Tunus, Mısır, Libya ve Suriye ise süreci en ağır şekilde yaşayan 
ülkeler olmuşlardır. Libya’da değişim talebi dış güçlerin saldırıları ile gerçekleşirken Suriye’de ise iç savaş kanlı bir şekilde devam etmektedir. 


Mısır’da Tahrir Meydanı’nda başlayan değişim talepleri karşılığını bulmuş ve 
Hüsnü Mübarek, istifa ederek Cumhurbaşkanlığından ayrılmıştır. Yapılan 
demokratik seçimler sonucunda Müslüman Kardeşlerin adayı Muhammed Mursi 
Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştır. Özellikle ekonomik parametrelerin kötüye gitmesi ile birlikte yeni bir tepki dalgası oluşmuş ve bu durumu fırsat olarak gören Genel Kurmay Başkanı Abdul Fettah el-Sisi önderliğinde darbe gerçekleştirilmiştir. Bu darbe ile birlikte Mısır’da yeni bir döneme girilmiş ve ülkedeki karışıklıklar, eski rejim ve darbe yanlıları ile değişim talep edenler arasında bir güç mücadelesine dönmüştür. 

Arap Baharı ile birlikte başlayan değişim temelli olayların genel olarak Orta 
Doğu’da ve çalışmanın kapsamı dâhilindeki Mısır’da beklentileri karşılayamadığı 
süreç içerisinde anlaşılmıştır. Süreç öncesinden daha iyi şartlarda yönetilen veya ekonomik anlamda gelişebilen bir ülke henüz olmamıştır. 
Anahtar Kelimeler 

1. Orta Doğu
2. Arap Baharı 
3. Körfez Ülkeleri 
4. Mısır 
5. Müslüman Kardeşler 


***