23 Ekim 2018 Salı

ABD’NİN IRAK’TAN ÇIKIŞ SENARYOLARI VE TÜRKİYE

ABD’NİN IRAK’TAN ÇIKIŞ SENARYOLARI VE TÜRKİYE 



Ali SEMİN 
29 Aralık 2011



ABD'nin Iraktan Çekilmesinin Irak ve Ortadoğuya Olası Etkileri.,

ABD’nin Irak’ı işgalinden bu yana Irak’ın alt yapısı, sosyal dokusu ve istikrarı geri dönüşü olmayan bir değişime uğramıştır. Sözde demokrasi ve özgürlük sloganları ile Irak’ı işgal eden ABD yönetimi, ülkeyi etnik ve mezhepsel çatışma başta olmak üzere, istikrarsızlık ve kaosla başbaşa bırakmıştır. Aslında Irak’ın istikrarı ve refahı, hem bölge hem de Ortadoğu’daki zengin yer altı kaynaklardan faydalanmak isteyen küresel güçler açısından oldukça önemlidir.

Ancak, Obama tarafından resmi olarak Irak savaşının bittiğine dair açıklamalar yapılsa da ve Irak’tan çekilme süreci başlasa da geride bırakılan 8 yıl 9 ayın Irak halkına bilançosu oldukça ağır olmuştur. Hatta Irak halkının işgal sonrası yaşadığı dramatik yaşam koşullarının nesiller boyu devam edeceği söylenebilir. Dahası ABD, Irak’ı belki Saddam rejimi gibi diktatör bir beladan kurtarmış olarak görünse de bugünkü Irak’ta yaşanan istikrarsızlık ve şiddet olayları, Saddam döneminden daha da kötüye gidildiğine de işaret etmektedir. Bu yazıda, ABD’nin askerlerini Irak’tan çekmesinin Irak’a ve bölge ülkelerine nasıl yansıyacağı, Irak’ı bekleyen muhtemel gelişmeler ve ABD sonrası Irak hükümeti içerisinde baş gösteren siyasi krizin çıkmaza girmesinin perde arkasındaki temel sebepler analiz edilmeye çalışılacaktır.


ABD İşgalinin Ardından Irak’ta Yaşananlar

ABD’nin, 11 Eylül saldırılarıyla başlayan “Büyük Ortadoğu” oyunu kapsamında “terörizmle mücadele” adı altında, 2002 yılında Afganistan’ı ve 2003 yılında da kitle imha silahların bulunduğunu iddia ederek Irak’ı işgal etmişti. Saddam dönemiyle ABD işgali sonrasında Irak karşılaştırıldığında, çok vahim sonuçlar elde edilebilir. Saddam döneminde Irak halkının en azından kimin kötü, kimin diktatör ve kimin Saddam rejimi taraftarı olduğu bilinen bir gerçektir. ABD ve müttefikleri, 2003 yılı Mart ayında Irak’a sözde demokrasi, özgürlük, insan hakları ve Irak’taki tüm halkların korunmasını iddia ederek Irak’a müdahale etmişti ve Saddam rejimini devirmişti. Bu müdahalede zaman zaman ABD, kendisi de itirafta bulunarak yanlış istihbarat bilgilerine dayandığını dile getirmişti. ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra Irak halkı Saddam rejiminden kurtulurken ABD askerlerine çiçek vermişler ve Saddam’ın heykellerini yıkarak sevinmişti. Fakat daha sonra Irak halkının karşılaştığı sıkıntılar göz önünde bulundurulduğunda ABD işgalinden umduklarını buldukları söylenemez.

Öte yandan, ABD işgalinin ardından Irak’ta yaşanan olaylar ve insanlığa sığmayan skandalların Saddam zamanında yaşandığına, ancak Irak halkına sözde demokrasi ve özgürlük getirenlerin zamanında da yaşanmakta hatta artmakta olduğuna dikkati çekmek gerekmektedir. Iraklıların Saddam zamanında maruz kaldığı insan hakları ihlalleri günümüzde de devam etmektedir. ABD bunları gidermek için Irak’a müdahale ettiğini savunsa da, Saddam zamanı gibi insan hakları ihlallerinin süreklilik kazandığı görülmektedir. Mevcut durumda Iraklıların güvensiz bir ortamda yaşamaya maruz kalmalarının yanısıra gıda gibi en temel ihtiyaçlardan mahrum kaldıklarını söylemek mümkündür. Irak, yabancı şirketlerin son kullanma tarihi geçmiş mallarını sundukları bir pazar haline gelmiştir. Haziran 2006 yılında Irak Ticaret Bakanı Abdülfelah El-Sudani’nin açıklamasında, Irak’a ithal edilen malların tarihi geçmiş gıda ve mallar olduğunu ifade etmiştir. Bütün bunların etkisiyle Iraklılar arasında birçok ölümcül hastalık (kanser, kalp, şeker ve diğer tehlikeli hastalıklar) baş göstermeye başlamıştır.

ABD’nin işgaliyle ortaya çıkan tabloya bakıldığında, Irak’ta yaşanan mezhepsel ve etnik çatışmalardan (Şii-Sünni ve Arap-Kürt çatışması) dolayı zaman zaman çıkan iç çekişme ve hesaplaşmanın olası bir iç savaş tehlikesine dönüşmesi potansiyelinin yüksek olduğu söylenebilir. Belki de en önemli konulardan biri de Iraklı siyasi gruplar arasında ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle başlayan siyasi rekabetin ülkeyi sürekli patlamaya hazır bir noktaya getirmesidir. Özellikle Iraklı siyasi grupların iktidar mücadelesine girmesi Irak’ın gelişmesinin, refaha ve istikrara kavuşmasının önünde önemli bir engeldir. Diğer taraftan ABD işgalinin Iraklılara bilançosu da ağır olmuştur. Irak Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2003 yılından bu yana Irak’ta ölenlerin sayısı 223 bindir. Gayri resmi olarak da bazı istatistiklere göre, Irak’ta hayatını kaybedenlerin sayısı 1 milyon 200 bin civarındadır. Irak’tan göç etmek zorunda kalan Iraklıların sayısının 4 milyon olduğu ifade edilmektedir. Bunun 2 milyonunun yurtdışına göç ettiği, geri kalanın da ülke içinde kendilerine uygun şehirlere göç etmek zorunda kaldıkları belirtilmektedir.(1) Yine bazı istatistiklere göre 3 milyon kadının dul kaldığı ve 5 milyon çocuğun da yetim kaldığı belirtilmektedir. Ayrıca Irak, işgalden sonra idari ve mali yolsuzluk alanında dünya çapında yedinci ülke konumuna gelmiştir. Hatta 11 Haziran 2011 tarihinde Irak Parlamento Başkanı Usame el Nucayfi, ABD'li ve Iraklı denetçilerin verdiği bilgiye göre, Irak'ın yeniden yapılandırılması için petrol gelirlerinden aktarılan 17 milyar doların çalındığını dile getirmiştir.(2)

Bütün gelişmelerle birlikte Irak işgalinin ardından ABD yönetiminin Irak stratejisine bakıldığında, Irak’ın genel olarak altyapısını ve siyasi, diplomatik ve askeri gücünü (ordu ve güvenlik güçlerini) yok ederek, hem bölge içerisinde hem de uluslararası toplum nezdinde sürekli olarak Amerikan güçlerine ihtiyaç duyulabilmesi için çalışıldığı görülecektir. Bu nedenle ABD, işgalinden sonra yapılan 3 seçim ve bir anayasa referandumu ile Irak’a sözde özgürlük ve demokrasi getirdiğini dünya kamuoyuna yansıtmaya çalışsa da, günümüz Irak’ına dikkat edildiğinde, siyasi, ekonomik ve toplumsal ölçekte normal hayat standartlarının ne kadar altında olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

ABD’nin Çekilmesi ve Irak’ta Siyasi Krizin Arka Planı

ABD ve Irak arasında 17 Kasım 2008 tarihinde imzalanan "Stratejik Güvenlik Antlaşması" (SOFA) kapsamında Obama yönetimi, askeri güçlerinin 31 Aralık 2011 tarihine kadar tamamen Irak’tan çekilmesini taahhüt etmiştir.(3) 15 Aralık 2011 tarihinde de ABD Savunma Bakanı Leon Panetta'nın, başkent Bağdat'ta hazır bulunduğu bir törenle ABD bayrağını indirerek ve Irak’taki askerlerini çekerek savaşın bittiğini açıklamıştı. Amerikan askeri güçlerinin Irak’tan çekilmesinin hemen ardından Iraklı siyasi gruplar arasında kriz yaşanmaya başladı. İlk önce laik Şii olan ve Irak’ın eski Başbakanı Eyad Allavi’nin liderliğindeki El-Irakiye listesinin 82 milletvekili, hem parlamento üyeliklerini askıya almışlar hem de Bakanlar Kurulu’ndaki toplantılara katılmama kararı almışlardır.(4) Öte yandan Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin emri üzerine Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Sünni Arap Tarık El-Haşimi’nin gizli suikast timleri kurduğu gerekçesiyle yurtdışına çıkış yasağı getirilmiş ve hakkında tutuklama kararı alınmıştır. Bütün bu gelişmeler değerlendirildiğinde Maliki’nin, ABD’nin çekilmesinin hemen ardından özellikle Sünnilere yönelik “terörist” suçlamalarda bulunmasının arkasında büyük oyunların olduğu ve bunun Irak’ı siyasal ve toplumsal olarak bölünmeye doğru götürebileceği söylenebilir. Maliki’nin Sünni siyasilerle ilgili sergilediği tavrın perde arkasındaki sebepler şu şekilde sıralanabilir:

1. ABD’nin Irak’tan çekilmesi tartışıldığı sıralarda önemli bir senaryo ortaya atılmıştı. O da olası bir Kürt-Arap çatışmasının çıkması senaryosuydu. Eğer böylesi bir çatışma yaşansaydı, ABD ile Iraklı Kürtlerin ilişkisi olumsuz yönde etkilenir ve ABD’nin Irak’ta güvendiği bir numaralı müttefiki olan Kürtleri kaybetmesi ihtimali yükselebilir. Bu nedenle ABD, Kürt-Arap çatışmasının önüne geçmek için yeni bir formül bulmak zorundaydı. Çünkü Amerika için Irak’ta Kürtleri kaybetmek, Ortadoğu’daki pek çok hesabın karışması anlamına gelebilir. Özellikle şu hususu belirtmekte fayda vardır ki eğer ABD sonrası Irak’ta muhtemel bir Kürt-Arap çatışması yaşanırsa, bu çatışma Sünni Araplar ile Kürtler arasında meydana gelecektir. Şii Araplar zaten Bağdat yönetimine hâkim ve Kürtlerle bazı siyasi anlaşmazlıkları olsa da (gaz ve petrol yasası, bütçe sorunu ve tartışmalı bölgeler meseleleri gibi) bunun ciddi bir çatışmaya dönüşmesi Sünni Araplarla çatışma yaşama ihtimaline nispeten daha azdır. Bu açıdan bakıldığında ABD, Irak’ta olası bir Kürt-Sünni Arap çatışmasından ziyade daha önce de sıkça rastlanmış bir Şii-Sünni çatışmasını körüklemek istiyor görünmektedir. Dolayısıyla ABD, Kürtlerle ilişkilerini muhafaza etmek için Bağdat’taki Şii yönetim tarafından tecrit edilen Sünni Arapların, Kuzey Irak Kürt yönetimine sığınmasına ve bölgede yeni bir Kürt ve Sünni Arap bloğu oluşturulmasına çalışmaktadır. Bunu gerçekleştirmek için Irak Başbakanı Maliki’nin Sünni liderlere “terörist” damgası vurmasının bu bloğun oluşturulmasına zemin hazırladığı gözlemlenmektedir.

2. Maliki, ABD askerleri çekildikten sonra Irak ordusunda etkin olan Sünni rütbeli askerlerin olası bir darbe girişiminden ve yeniden Irak’ın Sünnilerin kontrolüne geçmesinden kaygı duymaktadır. Bu sebeple Maliki, Sünniler faaliyete geçmeden onların her türlü siyasi, ekonomi ve askeri gücünü pasifize etme amacını gütmektedir. Ayrıca Maliki, Irak’taki tüm alanları tek başına kontrol altında tutması gerektiğine inanmaktadır. Bilhassa, son aylarda Irak’ın Sünni vilayetleri olarak bilinen Selahattin, Anbar ve Diyale il meclislerinin özerklik kararı almalarının Maliki’nin, Sünni ağırlıklı bölgelere karşı uyguladığı baskıcı politikaların bir sonucu olarak dikkate alınabilir.

Yukarıda sözü edilen sebepler değerlendirildiğinde, Maliki’nin ABD askerlerinin çekilmesinin ardından sergilediği tutum, varolan mezhep kavgasını daha da artırmıştır. Aslında Maliki farkında olmadan ABD’nin Irak için yazdığı senaryonun baş aktörü konumunda davranmaktadır. Çünkü Irak’ta mezhepsel ve etnik bir catışma, ülkeyi yeniden kaosa ve çıkmaza sürükleyecektir. Bu bağlamda Sünni liderlere yönelik izlediği politikanın çıkardığı politikaların neticesinde Maliki, Irak’ın birliğini ve bütünlüğünü isteyen büyük bir halk kitlesinin desteğinden yoksun kalabilir. Irak’ta her geçen gün artan şiddet olaylarının ve Irak hükümetinin güvenliği sağlama konusundaki zaafı Maliki’yi zor durumda bırakabilir.

Kürt-Sünni Arap İttifakı Irak’ı Böler mi?

Irak’ta bölünme senaryoları ABD işgalinden sonra peş peşe gelmeye başlamıştır. Hatta Irak’ın üç bölgeye bölünmesini kolaylaştırmak için 2005 daimi Irak Anayasası’na “federalizm” kavramı yerleştirildi. Bu kavramla Irak’ı adım adım bölünmeye doğru götürülebilecek tüm yollar denenmeye başlanmıştır. Irak’ı parçalamanın ilk adımı Irak’ta “Arap” kavramının yok edilmesi ve Irak’ı Arap dünyasından uzaklaştırmaktı. Irak’ta 2003 yılından beri Arap kavramının yerini Şii-Sünni gibi dinsel ayrışmalar almaya başladı. Başka bir ifadeyle, Irak’ta ve hatta genel olarak Ortadoğu bölgesinde Arap etnisitesi yok olmaya mahkûm edildi. Böylece ABD işgalinden sonra etnik olarak telaffuz edilen tek kesim Kürtler oldu. Araplar ve Türkmenler, Şii-Sünni olarak ikiye bölünmeye çalışıldı ve bu senaryonun da şimdilik epey başarılı olduğu görünmektedir. Yani artık Irak’ta Şiiler, Sünniler ve Kürtlerin bulunduğu ifade edildi. İşte Irak’ın parçalanmasının ilk adımı etnik yapıyı mezhepsel yapıya dönüştürmek ve bölgeleri de üçe ayırarak (Şii, Sünni ve Kürt bölgesi) adlandırmaktadır. Dahası bu ayrışmayla birlikte Irak’ta her türlü mezhepsel çatışmaya destek veren ABD güçleri tarafından uygulanan politikalar sonucunda 1 milyon 200 bin Iraklının hayatına mal olduğu verilen birçok veriyle ispatlanmaktadır.

Bu çerçeveden bakıldığında, Irak’ın parçalanma senaryosunun ilk aşamasının tamamlandığı söylenebilir. ABD, ikinci aşama olarak Sünni Arapların federalizm kavramını benimsemesi veya kabullenmesini sağlamak istemektedir. Uzun bir süredir Sünnilerin baskı altında kalmaları durumunda Irak’tan ayrılacakları tehdidinde bulunmaları Irak’ı bölme senaryosunun ikinci aşamasında da mesafe alındığını göstermektedir. Bu aşamanın ilk sinyalini Irak Parlamentosu Başkanı Sünni Arap Usame El-Nuceyfi Haziran 2011’de Washington’u ziyareti sırasında yaptığı açıklamada vermişti. El-Nuceyfi’nin demecine göre, eğer Sünniler baskıya maruz kalırsa Irak’tan ayrılacaklardı.(5) Diğer taraftan Sünniler, işgalden beri Irak’ın toprak bütünlüğünü savunarak federalizmi reddetmekteydi. Ancak son zamanlarda Irak’ın bölünmesi konusunda Sünniler daha istekli görünmektedir. Bu durum Irak’ın bölünmesinin giderek daha ciddi bir hal aldığı görüntüsü vermektedir. ABD askerlerinin çekilmesi Irak’taki siyasi ve toplumsal dengeleri iyice değiştirmiştir. Öyle ki, bölünme tehditleri artık Irak’ın bütünlüğünü savunan kesimden (Sünnilerin özerklik talebi) gelmeye başlamıştır. Üçüncü aşamaysa Irak’ı şimdiki konumuyla özerk bölgelere ayırarak bir süreliğine küçük devletçiklere dönüştürmek ve daha sonra da üç bölge (Şii, Sünni ve Kürt bölgesi) altında toplamak olduğu söylenebilir.

Bütün bu gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde, ABD askerlerini çeker çekmez Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin Sünni liderlere uyguladığı yönetimden uzaklaştırma politikası sonucunda Irak’ın siyasi sahnesinde yalnızlaştırılan Sünnilerin, Kürtlerle olası bir ittifak kurması Irak’ın bölünmesi ihtimalini akıllara getirmektedir. Bu noktadan hareketle Irak’ta ortaya çıkması muhtemel yeni siyasi denkleme bakıldığında, Iraklı Kürtlerin desteklediği federatif yapının içinde kurulması öngörülen muhtemel bir Kürt-Sünni Arap bloğunun bölgesel destek çerçevesinde Şiilere karşı oluşacağını söylemek mümkündür. Böyle bir ittifak kurulursa bundan en çok kazançlı çıkacak Kuzey Irak Kürt yönetimi olur. Kürtlere iki şekilde fayda sağlayabilirler. Birincisi Kürtler, Bağdat yönetimi ile yaşadığı bazı siyasi krizlerde (gaz ve petrol yasası gibi) bu ittifak sayesinde elini güçlendirerek birçok konuda Maliki’yi zorlayabilir. İkinci fayda ise, Bağdat ile Erbil arasında gerilim konusu olan ihtilaflı bölgelerde (Kerkük, Musul, Diyale, Hanekin vs..) peşmerge güçlerinin hareket serbestisi genişleyebilir. Kürtlerin, Irak’ta yeniden tırmanan Şii-Sünni gerginliğinden faydalanacağı söylenebilir. Ayrıca Kürtlerin, Sünni Arapları Şiilerden koruması görüntüsünün bölgedeki Sünni Arap ülkeleri tarafından da desteklendiğinde, Kuzey Irak’a Arap sermayesinin aktarılmasının sağlanması ve arttırılması beklenebilir. Burada İran faktörünü gözardı etmemek gerekir. Kuzey Irak Kürt yönetiminin, Sünni Arapları korurken İran’la olan ilişkilerinin bozulmaması için oldukça temkinli davranmaları gerekmektedir. Şunu da ifade etmekte fayda vardır ki Kürtler, Maliki ile Haşimi arasındaki gerilimi fazla göze batmadan kendi lehlerine dönüştürmeye çalışmaktadır. Dikkat edilirse Kürtler, hem Bağdat’ta hem bölgede Irak’ın siyasi sahnesinde başrolde olmak istediklerini gizlememektedirler. Barzani’nin, Bağdat’taki Şii-Sünni gerginliği (Tarık El-Haşimi ve Salih Mutlak olayı) sonrasında acilen Erbil’de “ulusal konferans” yapılması için çağrıda bulunması, İran ile de dengeli ilişkilerinin olumsuz yönde etkilenmemesinden dolayı olduğu düşünülebilir.

Irak’taki Siyasi Kriz ve Türkmenler

ABD’nin, Irak’ı işgal etmesiyle beraber Irak’taki yeni siyasi denklemin Kürtler, Şiiler ve Sünniler üzerinden hesaplanmasından ötürü Türkmenler Bağdat’taki iktidar paylaşımında devre dışı kalmıştır. Türkmenlerin bu sürece uzak kalmalarının diğer sebepleri arasında siyasi olarak deneyimli bir geçmişe sahip olmayışı, Irak’ın yeni siyasi olgusunu algılayamamaları, ABD güçleri tarafından da herhangi bir destek görmemeleri sayılabilir. Dolayısıyla işgal sonrası Irak’ta Türkmenler Irak Türkmen Cephesi (ITC) çatısı altında Irak’ın üçüncü unsuru olmasına rağmen yeni Irak’ın siyasi oluşumunda bir mevcudiyet mücadelesi vermek zorunda kalmışlardır. Bununla birlikte Irak’ta meydana gelen gelişmelerden en olumsuz etkilenen kesim Türkmenler olmuştur. Özellikle de Irak’ta bulunan Türkmen bölgelerinde sıklıkla şiddet ve adam kaçırma olayları yaşanırken Türkmenlere yönelik faili meçhul saldırılar düzenlenmektedir. Türkmenlerin, ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle beraber Irak’taki siyasi krizden ve şiddet olaylarının artmasından zarar görmeleri  kaçınılmazdır. 

Çünkü Irak Türkmen Cephesi, 7 Mart 2010 seçimlerinde El-Irakiye listesinde yer almıştır. Allavi’nin listesinden seçimlere giren Türkmenler, listedeki 
milletvekillerinin üyeliklerinin askıya alınması sebebiyle yönetimden çekilmişlerdir. Yani ITC, El-Irakiye listesinde yer almasından dolayı Bağdat’taki 
çekişmelerden sonra siyasi denklemde yer almamaktadır. Irak’taki gelişmeleri Türkmenler açısından değerlendirdiğimizde var olan çekişmeden nasıl 
etkilenecekleri şu şeklide sıralanabilir:

- El-Irakiye listesinde yer alan ITC’nin, Maliki ve Haşimi’nin siyasi çekişmesinin Şii-Sünni çatışmasına dönüşmesi, Türkmenler arasındaki Şii-Sünni 
ayırımını tetikleyebilir. Çünkü Maliki’nin liderliğindeki Kanun Devleti listesinde bulunan Şii Türkmenler, söz konusu krizden etkilenip ITC’yi Sünni olarak 
niteleyebilir. Bu durumda 9 senedir Türkmenler arasındaki Şii-Sünni ayrışmasını önlemeye çalışan ITC çok zor bir tabloyla karşı karşıya kalabilir. 
Bu açıdan bakıldığında, ITC tarafından bir heyet oluşturulması ve Maliki listesindeki Türkmen siyasileriyle böyle bir durumun ortaya çıkmasını engellemek için görüşülmesi gerekmektedir.

- ABD güçlerinin çekilmesiyle birlikte Irak’ta yeniden körüklenen Şii-Sünni çatışmasının Türkmen bölgelerine de sıçraması halinde Türkmenler de ister 
istemez bu ikili çekişmeye müdahil olabilirler. Dolayısıyla ITC’nin bu hassas dönemden Türkmenleri mezhepsel ayrışmaya sevk etmeden bir politika 
izlemesi gerekmektedir. ITC, El-Irakiye listesi gibi bir oluşumda yer alması başlangıçta çok olumlu karşılanabilirdi. Fakat bunun uzun vadeli bir politika 
olmadığını ve El-Irakiye listesi ile Maliki arasında yaşanan herhangi bir anlaşmazlığın mezhep kavgasına dönüşeceğini ITC’nin önceden hesaplaması gerekirdi. 

Başka bir ifadeyle, Maliki ile Allavi veya Haşimi arasında ortaya çıkan siyasi sorunların, Şii-Sünni hesaplaşması olarak görülmesinin Türkmenleri de olumsuz 
etkileyeceğini değerlendirilebilirdi. Şunu belirtmek gerekir ki, Türkmenler kendi aralarında mezhepsel bir çatışmaya girmezler ama Maliki listesine sempati 
duyan kesim ITC’den uzaklaşabilir.

Bütün bu olaylar ışığında Türkmenler incelendiğinde, Irak Türkmen Cephesi’nin, El-Irakiye ittifakında yer alsa dahi istisnai bir durum olarak kendi 
listesinden bağımsız bir politika izleyebilir. Maliki ve Haşimi’nin siyasi çekişmesi yüzünden Türkmenler arasına nifak düşürmenin bir anlamı yoktur. Öte yandan ITC’nin, Maliki-Haşimi arasındaki krizde “arabuluculuk” rolünü dile getirmesi ve üstlenmesi Türkmenlerin Irak’taki siyasi arenada söz sahibi olması için önemli bir adım olacaktır ve Irak’ta bir denge unsuru olduklarını ispatlayacaktır. Başka bir deyişle ITC, Irak’ta meydana gelen mezhepsel ve etnik olaylarda taraf tutmamakla beraber arabuluculuk yapma görevini dile getirip taraflara resmi bir şekilde bildirmelidir. Çünkü Türkmenlerin söz konusu mezhep çatışmasından kurtulmaları için gereken en öncelikli şey dengeli ve çok boyutlu bir siyasetin izlenmesidir. Bu nedenle ITC yönetiminin böylesi durumlarda acil kriz masaları oluşturarak olayları değerlendirip siyasi anlaşmazlık yaşayan taraflarla irtibata geçmesi gerekmektedir.

ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Bölge Ülkelerine Yansımaları

Ortadoğu bölgesi genel olarak bir değişim sürecine girmiş durumdadır. 2011 yılının başından beri bölgedeki halk ayaklanmalarının Tunus’tan başlayarak bölgede birçok ülkeye yayılması Arap ülkelerindeki bazı yönetimlerin değişmesine sebep olmuştur. Bölgesel güçler (Türkiye, İran ve Suudi Arabistan) ve Küresel güçler (ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya) Arap ülkelerindeki “halk devrimi” ile ilgilenirken, ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinin hemen sonrasında Irak’ta patlak veren siyasi kriz söz konusu değişim sürecini adeta gölgede bırakmıştır. ABD’nin Irak’tan çekilmesinin ardından ortaya çıkan boşluğu kimin dolduracağı tartışmaları 2008 yılından beri gündemdedir. Bu çerçeveden dikkat edildiğinde, Irak’ta ABD sonrası doğacak boşluğu doldurmak için bölgesel bir rekabetin oluşacağını kestirmek elbette ki zor değildir. Çünkü Irak’taki etnik ve dinsel çeşitliliğin varlığından dolayı her halükarda bölgesel bir mücadelenin ortaya çıkacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Irak artık bölgesel güçlerin Ortadoğu’ya yönelik siyasi üstünlük sağlama ekseninde önemli bir kilit noktadır. Bu sebeple Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve İsrail, Irak’taki belli kesimler üzerinden dolaylı veya doğrudan doğacak boşluğu doldurma çabaları içerisine girebilirler. Belki bu denklemde İsrail pek görülmeyebilir ancak gizli olarak önemli bir aktör olduğu göz önünde bulundurulabilir.

ABD’nin çekilmesinin ardından, Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El-Haşimi olayından sonra Irak’ta bölgesel rekabet resmen başlamıştır. Maliki (Kanun Devleti listesi) ve Haşimi (El-Irakiye listesi) arasındaki krizin Şii-Sünni çatışmasına dönüşmesinin bölge ülkelerine de olumsuz yansımaları olduğu görülmektedir. Aslında burada amaç Maliki-Haşimi çekişmesinin bölgesel siyasi bir müdahaleye dönüştürülmesi ve Irak içindeki Şii-Sünni çatışmasının ülke üzerindeki bir tür güç mücadelesi adı altında bölgeselleştirilmesidir. Dahası Irak’taki doğan boşluktan Şii-Sünni çatışmasını çıkarmak ve Türkiye ile İran’ı bölgede karşı karşıya getirmek olduğu değerlendirilmektedir. Bununla birlikte İran’a karşı Şii jeo-politiği üzerinde Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan üçgeninde Ortadoğu’da bir Sünni bloğu oluşturulmak istendiği ifade edilebilir. Bu nedenle Türkiye’nin Haşimi olayına fazla müdahale etmemesi ve Haşimi’nin Türkiye’ye sığınması yerine Irak’ta kalmasının daha iyi olduğunu dile getirmesi, Ankara’nın Irak’taki tüm kesimle aynı mesafede olduğu politikasını sürdürmesi açısından önemlidir. Ancak şu hususu da unutmamak gerekir, Türkiye’nin Irak’taki olaylara anında müdahale etmesi Şii-Sünni çatışmasını önlemesi, aktif siyaset izlemesi ve Irak’taki boşluk üzerindeki kapışmada söz sahibi olması için hayati bir meseledir. Çünkü Irak’ta söz sahibi olan bir bölgesel güç tüm Ortadoğu’yu etkisi altına alabilir. Son dönemlerde Türkiye’nin Irak politikasına bakıldığında, ekonomik ve ticari alanda Irak’ta her geçen gün varlığını artırdığını ancak siyasi olarak bir nebze de olsa bölgeden uzaklaştığı görülmektedir. Dolayısıyla Davos ve Mavi Marmara hadisesinden sonra İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesen Türkiye’nin, ABD sonrası Irak’ta aktif rol alması Tel-Aviv tarafından memnuniyetle karşılanmayabilir. Öte yandan önümüzdeki süreçte ABD’nin Irak’taki olası Kürt-Arap çatışmasının önüne geçmek için Iraklı Şiilere destek vermesi dolaylı olarak İran ile hareket ettiği şeklinde yorumlanabilir. Yani ABD’nin, yeni Irak stratejisi İran’ın Bağdat üzerinde oynadığı rolünü güçlendirebilir. Bu nedenle Irak’ta oluşan ABD, İran ve Şiiler üçgenine bölgede önemli bir aktör olan Türkiye’nin, bu denklemin içinde bölgesel dengeyi korumak amacıyla yer alması gerekmektedir.

Sonuç:

Irak, ABD işgali sonrasında çok hassas bir dönemden geçmekte ve yaşanan siyasi ve mezhepsel çekişmeler nedeniyle geleceğe dönük olumlu sinyaller vermemektedir. ABD işgalinden bu yana ülkedeki gelişmelere bakıldığında her mücadelenin neticesinde bedeli sadece ve sadece Irak halkı ödemektedir. Irak’ın işgaliyle birlikte meydana gelen mezhepsel ve etnik çatışmalardan dolayı doğan güvenlik sorunu ve şiddet olayları her geçen gün artmaktadır. Irak halkı ABD işgalinden beri Bağdat’taki yöneticiler arasındaki siyasi çekişmeden sıkılmış durumdadır. Irak’ın asıl sorunu siyasi olarak yansıtılsa da bu sorunun yalnız Bağdat’ta olduğunu ifade etmek mümkündür. Irak’ın günümüzdeki en temel sorunu işsizlik, elektrik, su gibi öncelikli ve yaşamsal hizmetlerin sağlanamamasıdır. Irak toplumsal olarak ekonomik dengesizliği ve adaletsizliği yaşamaktadır. Çünkü bir kesim gittikçe zenginleşmektedir ve büyük orandaki bir kesim de gitgide fakirleşmektedir. Bunun giderilmesi için çalışmak gerekirken, Iraklı siyasiler kendi bireysel çıkarları ve siyasi getiri elde etmeye çalışmaktadırlar.

Öte yandan ABD’nin çekilmesi ile birlikte baş gösteren Tarık El-Haşimi olayı, Irak’ta hem mezhepsel çatışmayı artırabilir hem de Mart 2010’da yapılan son seçimlerden sonra 10 ay sonra ancak kurulabilen Irak hükümetinin de dağılmasına sebep olabilir. Haşimi meselesi her ne kadar hukuksal bir konu olarak yansıtılsa da aslında siyasallaşmıştır. Bu nedenle Haşimi meselesi Irak’ta kritik bir konudur. Maliki, Tarık El-Haşimi’nin yargı karşısına çıkması ve beraat etmesi durumunda kendisinin görevde kalmasının etik olmayacağını ve istifasını gerektireceğini de dikkate almalıdır. Ayrıca, Maliki görevini bırakmadığı takdirde Arap ülkelerinde yaşanan halk isyanının Irak’ta da yaşanması beklenebilir. Özetle söz konusu olayla ilgili denebilir ki, Haşimi olayının yargıya intikâl etmesiyle beraber ya Maliki ya da Haşimi görevini bırakmak zorunda kalacaktır. Aksi takdirde Irak’ı her iki lider kaosa sürüklemeye devam edecektir.
Bütün bu gelişmeler bölgesel bazda incelendiğinde, Irak yönetiminde siyasi bir anlaşmazlığın ve rekabetin çıkmaya başladığı söylenebilir. Bunun yanısıra, Irak bu denli sorunlarla boğuşurken, hiçbir bölge ülkesinin “bekle gör” politikası izleme şansı yoktur. Çünkü Irak’ın güvenliği ve istikrarı tüm bölgenin istikrarı açısından mühim bir meseledir. Özellikle Türkiye’nin, İran’ın ve Suudi Arabistan’ın hatta buna diğer Arap ülkeleri de dahil edilebilir, Irak üzerinde güç mücadelesi vermekten öteye işbirliği yapmaları ve birlikte hareket etmeleri Irak’ın söz konusu tehlikeden kurtarılması bakımından kritik önemdedir. Önümüzdeki süreçte Irak’ı bölgesel bir rekabet alanına dönüştürmemek için, bölge ülkelerinin, özellikle de Türkiye ve İran’ın Irak konusunda beraber adım atmasının Irak halkı için hayati meselelerden biri olduğunu söylemek mümkündür.

Son Not:

(1)http://thawra.alwehda.gov.sy/_archive.asp?FileName=14165521720111221202820

(2)http://www.mujaz.me/coverages/2538401/read/1551507

(3)http://www.cfr.org/iraq/us-security-agreements-iraq/p16448

(4)http://www.albaghdadia.com/n/iraq-polotics/34002-2011-12-16-19-08-44.html

(5)http://www.aljewar.org/news-33297.aspx

http://www.bilgesam.org/incele/1132/-abd'nin-irak'tan-cekilmesinin-irak-ve-ortadogu'ya-olasi-etkileri/#.W5DSGCQzbIU


***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 9

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 9



3. IRAK PETROLLERİNİN GELECEĞİ 

3.1 OPEC Yönünden 


   Dünya da yaşanan hızlı teknolojik gelişmesiyle beraber petrol’e olan ihtiyaç gün artıkça artmıştır. Bu petrol ihtiyacını karşılayan en büyük kaynak ise OPEC’tir. 
2007 yılı itibarıyla OPEC, dünya petrol ihtiyacının %44.9’unu karşılamaktadır.164 2004 yılı Uluslararası Enerji Kurumu tahminlerine göre: 2030 yılında OPEC’in Dünya petrol ihtiyacının %53’ünü karşılayacağını açıklamıştır.165 OPEC’in resmi verilerine göre, 2007 itibariyle Irak’ın ham petrol üretimi, toplam OPEC’in 32.077 milyon varil günlük miktarından 2.183.7 milyon varil günlüğünü oluşturmaktadır.166 Bu miktar ise, OPEC’in toplam 731.101 milyar Amerikan Dolarlık petrol ihracat hacminin 37.300 milyar Amerikan Dolarlığı demektir.167 

Tüm bu veriler Irak’ın OPEC içindeki önemli yerini göstermektedir. Petrol fiyatındaki yükselişle beraber yeni petrol alanlarına ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaçlara cevap vermek için, uluslararası petrol firmaları Irak topraklarında petrol arama ve işletme imtiyazı elde etmek için adeta yarışmışlardır. Buda, ileriki yıllarda yeni petrol alanları keşif etmek demektir. Irak içinde yeni petrol alanların keşfiyle beraber, günlük petrol ihracatında yükselme demektir. Irak’ın petrol ihracatının artması ise, OPEC içindeki konumunun güçlenmesine dolaysıyla petrol üzerinde etkinliğinin artacağı anlamına gelir. Bunu gören yabancı yatırımcılar, Irak’ın istikrarı için gereken tüm politik altyapının hazırlanması için çalışmışlardır. 

Irak petrol endüstrisinin özel şirketlere açılmasıyla birlikte OPEC’in etkinliğinin de büyük bir yara alacağı ve OPEC’in petrol sektörü üzerindeki gücünü  kaybedebileceği öne sürülmektedir. Özellikle Suudi Arabistan’ın üretim ve fiyat üzerindeki gücünün Irak’taki üretim ile dengelenebileceği belirtilmektedir. 

Bu bağlamda Amerikan merkezli çok uluslu petrol şirketlerinin Irak’ı OPEC ve diğer üretici güçlerin petrol üretimi ve fiyatı üzerindeki etkisini sınırlamak için 
kullanabileceği ileri sürülmektedir.168 

3.2 ABD Ve Müttefikleri Yönünden 

2003 Martında başlayan Amerikan-İngiliz saldırısı karşısında güçlü bir direniş gösteremeyen Irak ordusu, kısa sürede dağılmıştır. Amerikan askerleri 9 Nisan’da Bağdat’a girmiş ve 1 Mayıs’ta da Başkan Bush Irak’taki savaşın bittiğini tüm dünyaya ilan etmiştir. Amerikan güçlerinin Bağdat’ta ilk işgal ettiği yerler arasında Petrol Bakanlığıdır Bağdat’ta denetimi ele geçirdikten sonra zaman kaybetmeksizin harekete geçen Washington yönetimi, Irak’a uygulanan denetimlerin sona ermesini ve Irak’ın dış borçlarının bir kısmının silinmesini talep etmiştir. Bush yönetimi açıkça bu ülkeleri, ya kurulacak yeni Irak yönetimi ile ilişkilerini iyi tutmaya ya da Irak’taki petrol ayrıcalıklarını kaybetme ve Saddam döneminden kalma borçlarından vazgeçme gibi bir ikilemle karşı karşıya bırakmıştır. Karar ayrıca işgal güçlerini, petrol gelirlerinin kontrolü dahil olmak üzere Irak’ın siyasi ve ekonomik anlamda yeniden imarı sürecinde en yetkili otorite olarak tanımlanmıştır. Böylelikle Irak’ın petrol gelirlerinin dağıtımı 
ABD-İngiliz işgal otoritesinin denetimine geçmiştir.169 

2003 yılında Irak’ın yeniden yapılandırılması çerçevesinde yapılan mukavelelerin en az 3/2’sini Amerikan şirketleri hiçbir ihale veya rekabet olmadan elde 
etmişlerdir. Mukavelede aslan payını kapan Amerikalı şirketlerdir. Bunların başında ise Irak’taki kazançları sayesinde yıllık geliri 11 milyar Dolar civarında olan ve bir dönemler Dick Cheney’in danışmanlığını yürüttüğü Halliburton şirketidir. Amerikan yönetimi; Irak’ta yeni idari ve siyasi yapılandırma süreci ile, Orta Doğu’daki zengin petrol kaynaklarını denetim altında tutma arasında güçlü bir bağlantı kurmaktadır. Bush yönetimi, Irak Savaşı ile birlikte Basra Körfezinde başlayan rejim değişikliğini bir başlangıç olarak görmüştür. Amerikan enerji çıkarları gerektirirse, sürecin petrol zengini diğer ülkeleri de içine alabileceğini; diğer devletlerin (Rusya, Çin veya Fransa) Basra Körfezi’ndeki etkilerinin önemsiz olduğunu; enerji kaynakları konusunda güvenli erişim hakkının ABD açısından ne kadar önemli bir mesele olduğunu göstermiştir.170 

Irak’taki yeni petrol düzeni, bir süre sonra tüm Orta Doğu ülkelerine dayatılabilecek niteliktedir. Buna göre, Washington’un Irak petrollerinin işletilmesinde yabancı şirketlere ağırlık verilerek, Irak petrol endüstrisinin özelleştirilmesi ve yabancı sermayeye açılmasını desteklemiştir. Özelleştirmenin, petrol gelirlerinin şeffaf ve tüm taraflara adil dağılımını sağlamak ve aynı zamanda merkezi otoritenin petrol gelirlerini tek başına kullanarak, yine Amerikan karşıtı bir rejime dönüşmesini engellemek için desteklendiği ileri sürmüştür.171 

Uluslararası camia, Amerika ve Müttefiklerinin Irak’tan çekilmeleri durumunda, olası bir kaos ortamından çekinmektedirler. Çıkabilecek böyle bir kaos ortamın, özellikle petrol arzını, dolayısıyla petrol fiyatlarının yükselmesine neden olacaktır. Amerikan güçleri, Irak’tan çekilmeden önce geride güvenlik risklerini 
minimize edebilecek ulusal güçlü bir ordu oluşturmaya çalışmışlardır. 

3.3 Körfez Bölgesinin Güvenliği Yönünden 

Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, İran, Irak, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar), Dünyanın %65 ile70 arasında petrol rezervine sahiptirler. Körfez bölgesi, enerji tedariki bakımından dünya için vazgeçilmez konumdadır. Ancak, İsrail-Arap savaşı, Arap-İran savaşı, ABD-Irak savaşı ve Arap-Arap savaşı sayesinde, Körfez Ülkeleri’nin güvenliği sürekli istikrarsız durumdadır.172 

1980 li yılların İran-Irak savaşı döneminde, körfez bölgesindeki bazı petrol tesisleri zarar görmüştür. Bu zararlardan dolayı, uluslararası petrol piyasası olumsuz olarak etkilenmiştir. 173 Olumsuz etkilenmeleri bertaraf etmek için, körfez bölgesinde hali hazır vurucu güç barındırmak gerekmektedir. Bu vurucu askeri güç Ocak 1983 yılında “ABD Merkez Komutanlığı” adı altında kurulmuş, bu askeri birliğin temel amacı, bölgede istikrarı sağlamak ve bölgeyi muhtemel askeri saldırılardan korumaktır.174 Irak, Basra Körfezini kullanarak güneyden çıkarılan ham petrolleri satmaktadır. Irak, yeni petrol alanları çalıştırarak, Basrada bulunan limanların kapasitesini arttırmaya gidebilecektir. Böylece, Körfez üzerinden ihraç edilen petrol miktarının artacaktır. Böylece Irak ekonomisi için, körfezin güvenliğinin önemi olabilecektir. 

3.4 Irak’ın İç İstikrar Yönünden 

İçinde bulunduğumuz dönemde Irak’ın iç istikrarını tehdit eden en önemli unsur petrol tesislerine yönelik terör saldırılarıdır. 2003 yılı Amerikan işgali sonrası 
tırmanan terör faaliyetleri, petrol tesislerini hedef alarak, Irak’ın petrol üretim ve ihracatını olumsuz yönde etkilemişlerdir. Küresel Güvenlik Analiz Enstitü verilerine göre, 12 Haziran 2003 yılı ile 27 Mart 2008 yılı arasında, Irak’ın sadece petrol tesislerine yapılan terörist saldırı sayısı 469 olarak geçekleşmiş tir.175 Irak, petrol gelirlerine bağımlı bir ülkedir. Irak’ın petrol sektörü gelişebilmesi için bu gibi terör saldırılarının önlemesine gereği mevcuttur. 

Bugün Irak ekonomisini ve dolaysıyla, petrol sektörünün önünde en büyük tehdit: terördür. Irak’ta petrol tesislerine yapılan terör saldırıları, petrol arzını 
etkimektedir. Bu etkileşim, dolaylı ya da doğrudan uluslararası petrol fiyatları üzerinde olumsuz etkiler bırakacağı unutulmamalıdır. 

SONUÇ 

Osmanlı İmparatorluğu bölgesi, jeopolitik ve doğal kaynaklar bakımından dünyanın en zengin bölgelerinden birisiydi. Batı ekonomilerinin gelişmesiyle birlikte doğal kaynak (hammadde ve enerji kaynağı) ihtiyaçları artmıştır. Özellikle, petrolün bulunması, sosyal ve ekonomik hayat içinde artan hızda kullanılması bölgenin önemini ve bölgeye gelişmiş ülkelerin ilgisini gün geçtikçe arttırmıştır. Osmanlı topraklarında zengin bir şekilde bulunan petrol; bölgeye İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin ilgisini çekmiştir. Bu amaçla, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki hâkimiyetlerine son vermek için Sykes-Picot gizli anlaşması; İngiliz, Fransız ve Çarlık Rusyası arasında 1916’da imzalanmıştır. Çarlık Rusyası’nın, Bolşevikler tarafından ihtilalle devrilmesinden sonra Rusya, söz konusu anlaşmayı ifşa etmiştir. Böylelikle, Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya bu anlaşmadan haberdar olmuş, buna rağmen anlaşma maddelerine dayanan şekilde bölgenin parçalanmasına ve yeniden şekillendirilmesine devam edilmiştir. Anlaşmaya göre, bölgenin yer altı ve yer üstü kaynakları, İngiliz ve Fransızların mandater yönetimine geçmiştir. 

Osmanlı İmparatorluğunun üç vilayeti olan Musul’un, Bağdat’ın ve Basra’nın birleşiminden oluşan ve ‘Sykes-Picot’ anlaşmasıyla teyit edilen Irak devleti kurulmuştur. Irak kurulduğu günden bugüne istikrarsızlıklarla boğuşmaktadır. 

1958’den sonra oluşan Irak Cumhuriyet yönetimi, 1970’lerde Saddam Hüseyin’in ihtilal ile yönetime el koymasıyla son bulmuştur. Yeni bir yönetim, yeni bir 
dikta anlayışı Irak’ta hakım kılınmıştır. Saddam Döneminde Irak; çeşitli sosyal, ekonomik ve etnik çalkantılar yaşamıştır. Bu çalkantılar Saddam Hüseyin’in dikta yönetim anlayışı ile bastırılmıştır. Özellikle 1973’ten sonra artan petrol fiyatlarıyla beraber, Irak ekonomisinde, petrol gelirlerin girdisine paralel olarak büyük gelişmeler gözlenmiştir. Zamanla bu gelişim bölgede dış kışkırtmalar ile birlikte çatışmaya dönüşmüştür. Çatışmaların en önemlisi İran-Irak savaşı olarak karşımıza çıkmaktadır. 

İran-Irak savaşın sona ermesinden sonra, Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi, I. Körfez Savaşına neden olmuştur. Müttefiklerin Irak yönetimine uyguladıkları askeri baskı ile Kuveyt işgali sona ermiştir. Başlatılan bu savaş ve özellikle savaş sonrası ambargonun ardından, Irak ekonomisi olumsuz biçimde etkilenmiştir. Petrol gelirleri uygulanan ambargo ile BM tarafından kısıtlanmıştır. Bu kısıtlamalar sonucunda, Irak’ın zorunlu maddeler dışında petrol ihracına izin verilmemiştir. Saddam yönetiminin, yanlış uygulanan Devletçi-Planlamacı yönetim anlayışının bir sonucu olarak, Irak ekonomisi devlet tarafından tayin edilen sektörlerde petrol gelirlerinin desteği olmasına rağmen sürekli gerilemiştir. Yönetim, savaş malzemelerinin üretiminde ikameye yönelerek büyük gelir kaynakları israf etmiştir. 

2003’de ABD ve Müttefikleri, Irak’ın teröre verdiği destek ve BM kararlarlarını yerine getirmediği gerekçeleriyle II. Körfez Savaşını başlatmışlardır. II. 

Körfez Savaşını başlatan ABD ve İngilizlerin hedefi Irak petrol üretimi ve üretim tesisleri olmuş, Irak’ın işgali ile ilk başta Irak’ın Petrol Bakanlığı ablukaya alınarak 

korumaya alınmıştır. Irak petrollerinin gelir ve giderleri, işgal kuvvetlerinin eline geçmiştir. İşgal kuvvetleri, Iraktaki faaliyetlerindeki giderlerini, Irak’ın sattığı petrol gelirlerinden karşılamaktadırlar. Böylec; ABD ve İngiliz askeri harcamaları daha az mali kaynağa ihtiyaç duymuşlardır. 
Irak’ın II. Körfez Savaşıyla beraber, çöken ekonomik yapısı ve piyasası, yeni yeni düzelmeye başlamıştır. Bu düzelme, güdümlü bir düzelmedir. Yeni rejimde, halkın elinde daha fazla para geçmiştir. Bununla beraber, sosyal bunalım iç ekonomik istikrarsızlıklar devam etmektedir. 

Bölgenin güvenliği ve Irak petrollerinin geleceği hala tartışma konusudur. Irak, dünya rezervlerinin %10’nuna sahiptir. Petrolün çıkarma maliyeti diğer ülkelere göre daha ucuzudur. Böyle olması işgalci ülkelerin dikkatini çekmekle birlikte, üretim ve fiyat istikrarını da kontrol altına tutmaktadır. 1960’ta kurulan OPEC’in faal üyesi olan Irak, 1991 den 2003 yılına kadar OPEC içi faaliyeti en azken, 2003’ten sonraki dönemde ise özellikle Amerika kontrollü ile OPEC içerisindeki faaliyetlerini sürdürmektedir. 
Bölgeden ABD askerinin çekilmeye başlamasından sonra bile, Irak’ın istikrarı ve petrol gelirlerinin durumu hala açıklığa kavuşmamış durumdadır. Sürekli 
çatışmaların olduğu Irak’ta, ABD’nin ayrılmasıyla yeni bir ekonomik ve siyasal durum ortaya çıkacağından; yönetim çatışmaları ve istikrasızlıkları devam edecektir. Elde edilen petrol gelirlerinin geleceği ve paylaşımının nasıl olabileceği açıklığa kavuşmuş değildir. İstikrasızlık sürüp giderken, bölge barışının da olumsuz yönde etkilemesine devam edecektir. 

Tüm bu etkenler göz önünde bulundurularak hem Irak yönetiminin ve halkının, hem çevre ülkelerin, hem de petrolün dünya ekonomisindeki önemi ve Irak’ın petrol üretim gücü unutulmadan, değişikliklerin süreci ve tüm bu muhataplar açısından konjonktürel önemi mercek altına alınmalıdır. Irak halkının çıkarları ve Irak ekonomisi, Irak istikrarı açısından değerlendirilmeli ve güncellenmelidir. Bunun oluşturulmasında iç dinamikler göz ardı edilemez güçtedir. Yine komşu ülkelerin tüm bu süreçlerden etkilenmesi durumu söz konusudur. Çevre ülkeler de kendi çıkarları ve durumları açısından gelişmeleri yakından takip etmek ve kendilerini değişen koşullara göre hazırlamak zorundadır. Petrolün ve Irak petrollerinin dünya ekonomisindeki yeri ve büyüklüğü de tüm ekonomik ve siyasal yapılar tarafından göz arı edilemeyecek güçtedir. Yapılan müdahaleler, değişiklik ve tekrar yapılandırma çalışmaları ve biçimlendirme faaliyetlerinin de bölgenin ekonomik, kültürel ve sosyal istikrarı üzerinde suni ve olumsuz sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır. 


KAYNAKÇA 

Kitaplar: 

Anthony H. Cordesman, The Gulf And The Search For Strategic Stability, Saudi Arabia, The Military Balance İn The Gulf, And Trend İn The The Arab-İsraeli 
Military Balance, Westview Press, London, 1983. 
David Seddon, A Political And Economic Dictionary Of The Middle East, Europa Publications, London, 2004. 
Fulya Atacan (hzl.), Değişen Toplumlar Değişmeyen Siyaset: Ortadoğu, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2004. 
Kayis, Salih Al-Badri, Takwim Al-Naşatat Al-masrifiya Fi Al-İrak, Al-İktisat Al-İraki Wal-Mutaghayirat Al-Bia Al-Arabiya Waldwaliya, Bağdat, 2002. 
Leonardo Maugerı, The Age Of Oil, The Mythology, History,And Future Of The World’s Most Controversial Resource, Praeger Westport Connecticut, London, 2006. 
Mesut Özcan, Sorunlu Miras Irak, Küre yayınları, İstanbul, 2003. 
Robert Benewick, Philip Green, 20.Yüzyıl Politik Düşünceleri, Timaş Yayınları, İstanbul, 2000. 
Robert Springborg, Oil And Democracy in Iraq, SOAS Middle East Series, London, 2007. 
Suphi Abdulhamit, Asrar Thawrat 14 Tammuz 1958 (14 Temmuz 1958 Devrim sırları), İkinci Baskı, Dar Al-Arabiya Bi-Mawsuaat, Lübnan, 1994. 
Suphi Saatçi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Tarihi Araştırmalar Ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma Ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1996. 
Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, İstanbul, 2007. 
Tayyar Arı, Irak, İran, ABD ve Petrol, 2.Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2007. 
Ümit Özdağ, Sedat Laçiner, Serhat Erkmen, Irak Krizi (2002-2003), Asam Yayınları, 2003. 
William R. Polk, Irak’ı Anlamak, Nurettin Elhüseyni (çev.), NTV Yayınları, 2007. 
Yves Lacoste, Büyük Oyunu Anlamak Jeopolitik: Bugünün uzun Tarihi, NTV Yayınları, İstanbul, 2007. 

Dergiler: 

A.F Alhajji, The Oil Weapon: Past, Present, And Future, Oil & Gaz Journal; May2, 2005; 103, 17; ABI/INFORM Global. 
Michael Makovsky, Iraq’s Oil Progress, The weekly Standard, 25 Ağustos 2008, 13, 46, Academic Research Library. 
Şevki Özbilen, Kaynakların Paylaşımı ve II. Körfez Savaşı, Finans Dünyası, Sayı: 160, Nisan 2003. 

Raporlar: 

Alrubaie, Falah, An Evaluation to Industrial Developmentin Iraq ”During 1975-1990”, MPRA Paper No. 8331, 19. Nisan 2008. http://mpra.ub.uni-
muenchen.de/8331/1/MPRA_paper_8331.pdf (02.03.2009). 
Christopher Foote, William Block, Keith Crane, Simon Gray, Economic policy And Prospects İn Iraq,Public Policy Discussion Papers, Federal Reserve Bank Of 
Boston,No. 04-1. 
İnci Selin Aydın, “Irak Cumhuriyeti ülke Raporu”, T.C. Başbakanlık, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Ankara,2009. 
Jonathan E. Sanford, RL31944 ,Report for Congress ,Iraq's Economy: Past, Present, Future, Congressional Research Service, The Library of Congress, 2003. 
http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/crs/rl31944.pdf (03.05.2009). 
Manfred Horn, Oil Production İn Iraq: Persisting Decline Or Upswing?,Economic Bulletin, Springer Berlin/Heidelberg, 2003. 
Mustafa Aydın, Nihat Ali Özcan,Neslihan Kaptanoğlu, Riskler Ve Fırsatlar Kavşağında Irak'ın Geleceği Ve Türkiye, Tepav Ortadoğu Çalışmaları, 2007. 
Taha Özhan, “Irak Ekonomi-Politiği”, Siyaset, Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı Dosyası, 2006. 
Task Force to Improve Business and Stability Operations in Iraq Industrial Revitalization Initiative , Overview For Effort, Nisan 2007. 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 14 Jan 2009. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 6.May 2009. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 21 March 2007. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 27 December 2006. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs, Iraq Weekly Status Report 28 December 2005. 
http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
Vural çekinmez, Irak Ülke Profili, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi.2006. 


İnternet: 

Abrief Modern Political History of Iraq. 
http://www.e-book.com.au/iraqhistory.htm (16.01.2009). 
Irak Tarihi,2007. 
http://www.webhatti.com/tarih/54371-irak-tarihi.html (06.01.2009). 
İndustrialization. 
http://countrystudies.us/iraq/56.htm (13.05.2009). 
Saddam Hussain. 
http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB107/iraq02.pdf. (26.01.2009). 
The Coalition Provisional Authority’s Experiencewith Economic Reconstruction in Iraq. 
http://www.usip.org/pubs/specialreports/sr138.pdf (25.04.2009 ). 
The Department of State, Bureau of Near Eastern Affairs. February 2008. 
http://www.state.gov/r/pa/ei/bgn/6804.htm (03.05.2009). 
The Revolutionary Command Council. 
http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+iq0071) (22.02.2009). 
The Sykes-Picot Agreement.1916. 
http://www.bu.edu/mzank/Jerusalem/tx/Sykes-Picot.htm (06.01.2009). 
Library of Congress, Federal Research Division, Country Profile: Iraq. August 2006. 
http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/profiles/Iraq.pdf (03.05.2009). 
The Emergence Of Saddam Husain, 1968-79. 
http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+iq0023) (22.02.2009). 
1973 Petrol Krizi. 
http://www.genbilim.com/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=2472   (29.05.2009) 
Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. 
www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
Curt Tarnoff, Congressional Research Service, Iraq Reconstraction Assistance March 12 2009. 
http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL31833.pdf (30.05.2009). 
Bilgay Duman, Irak Petrolü Ve Efsane Projeler. 
http://www.haber10.com/makale/ArticlePrint.aspx?id=9854 (01.06.2009). 
Tayyar Arı, Washington’un Orta Doğu Politikası Yeni mi?. 
www.tayyarari.com/download/eskiyazi/abdninortadogupol.doc (01.06.2009). 
United States Central Command. 
http://www.centcom.mil/ar/about-centcom/our-mission/ (02.06.2009). 
Energy Security,Attacks on Iraqi pipelines, oil installations, and oil personel. 
http://www.iags.org/iraqpipelinewatch.htm (01.06.2009). 
Falah Khalaf Al-robayi, Alsınaat Al-saghira we Almutawasita fi İrak, 
http://www.alsabaah.com/paper.php?source=akbar&mlf=interpage&sid=18475  (14.05.2009). 

Bültenler: 

Irak Limitet Petrol Şirketi, “Maat Hakika we HAkika An Şarikat Naft Al-İrak Al mahduda”,(Orijinal Metinden) 
Şamil Şen, Tuncay Babalı, Energy Policy, Security concerns in the Middle East for oil supply:Problems and solutions,19 june 2006. 
www.elsevier.com/locate/enpol   (02.06.2009). 
The OPEC Annual Statistical Bulletin 2007. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 

Bilimsel Tezler: 

Aslıhan Anılar, Russian Foreign Policy Towards Iraq In The Post-Cold War Era, (Ortadoğu teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek 
Lisans Tezi), Ankara, 2006. 
Atilla Uğur, Geçmişten Günümüze Kuzey Irak’ın Beşeri Coğrafyası ve Sosyal Yapısı, (Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Elazığ, 2002. 
Erol Umut, Musul Meselesinde Petrol Faktörü, (Ankara üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007. 
Mustafa Çaykuş, Kuzey Irak’ın Yapısı, Bölgedeki oluşumlar, Bölge İçi ve Bölge Dışı devletlerin Amaçları ve Etkileri, (Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2005. 
Neda Kordestani, The Political Role Of Oil İn The Middle East, (In Partial Fulfilment Of The Requirements For Degree Of Master Of Art In International Relations), San Diego, 1998. 
Sott M. Corbett, America’s Reliance On Oil: Economic, World And Environmental Effect, (Requirements For the Degree Of Master Of Arts In Business And Polcy 
Studies),State University Of New York Empire State College, 2007. 
Veysel Ayhan, Petrol ve Güvenlik: Ortadoğu’daki Krizlerin Ekonomik Politiği, (Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler, Yayınlanmamış Doktora Tezi), Bursa, 2005. 
Yusuf Turan Çetiner, The Baghdad Pact: An Anglo-American Quest For Policy In The Middle East, (Bilkent Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Ekonomi Enstitüsü, 
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara, 1996. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

164 The OPEC Annual Statistical Bulletin, 2007,s.22. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 
165 Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. 
www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
166 The OPEC Annual Statistical Bulletin 2007,s.21. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 
167 The OPEC Annual Statistical Bulletin 2007,s.13. 
http://www.opec.org/library/Annual%20Statistical%20Bulletin/pdf/ASB2007.pdf (02.06.2009). 
168 Veysel Ayhan, Petrol Ve Güvenlik: Ortadoğu’daki Krizlerin Ekonomik Politiği, (Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler, Yayınlanmamış Doktora Tezi ), Bursa, 2005,s.219. 
169 a.g.e., s.215. 
170 a.g.e., s.216. 
171 a.g.e., s.219. 
172 Şamil Şen, Tuncay Babalı, Energy Policy, Security concerns in the Middle East for oil supply:Problems and solutions, 19 june 2006. 
www.elsevier.com/locate/enpol (02.06.2009). 
173 Anthony H. Cordesman, The Gulf And The Search For Strategic Stability, Saudi Arabia, The Military Balance İn The Gulf, And Trend İn The The Arab-İsraeli Military Balance, Westview Press,London 1983, s.541. 
174 United States Central Command. http://www.centcom.mil/ar/about-centcom/our-mission/ (02.06.2009). 
175 Energy Security,Attacks on Iraqi pipelines, oil installations, and oil personel. 
http://www.iags.org/iraqpipelinewatch.htm (01.06.2009). 


***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 8

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 8



3. BAAS DÖNEMİ SONRASI IRAK EKONOMİSİ 

3.1 Milli Gelir ve Üretim 

  Irak, 2003 yılında Amerika ve müttefikleri tarafından işgal edilmiştir. İşgal dönemlerinde Irak’ta negatif bir büyüme olmuştur. Durum aşağıda tablo 5’te görüleceği gibi 2003 yılında reel GSYİH büyümesi %–33,1 oranında gerçekleşmişken 2004 yılında ise pozitif bir büyüme ile %23,0 düzeyine ulaşmıştır. Bu artışta, işgal güçlerinin Irak’ı özgürleştireceği vaadi ve politikasıyla geri dönen göçmen Iraklılar’ın ekonomiye olumlu katkısının yanı sıra ABD’nin Irak’ın, yeniden yapılandırma programı kapsamında açtıkları ihaleler istihdam yaratmaların yanı sıra, Irak için öngörülen bütçedir. Ancak, bu artış daha sonraki yıllarda düşmüştür, Irak’ta şiddetin baş gösterdiği 2005–2006 yılları arasında Irak’ın GSYİH’di önemli bir düşüş göstererek 2006 yılında %1,9 düzeyine ulaşmıştır. 



Tablo 5 
Kaynak: The Economist Intelligence Unit, Report: Iraq 2008, s.22 ve Irak 2009, s.8’dan derlenmiştir. www.eiu.com (23.05.2009). 

    Bu düşüşün arkasında en büyük etken Irak’ta sivil ve iktisadi tesislere yönelik yükselen terör saldırılardır. Bu saldırılardan kaynaklanan zararlar Aşağıda grafik 5’te gördüğümüz gibi Haziran 2006 yılında en yüksek düzeyine ulaşmıştır. 2007 yılında petrol tesisle yönelik yapılan saldırıların yükselmiştir. Böylece, Irak’ın iktisadi ve güvenliğine yönelik olumsuzluklar 2006-2007 yılları arasında doruk noktasına varmıştır. Bunun sonucu olarak, Irak hükümeti bir dizi politik açılımlar yaparak ülke içindeki karışıklık ortamını dindirmeye çalışmıştır. Bu sayede Irak içinde nisbi bir istikrar sağlayarak ekonomik göstergeleri olumlu hale gelebilmiştir. Tablo 5 den de anlaşıldığı gibi 2008 yılında ekonomideki reel GSYİH büyüme %7,8 şekilde olmuştur. 2009 yılına geldiğimizde, bu oran %5,4 yükseleceği tahmin edilebilmektedir. 

Grafik 5: Haziran 2003 ile Eylül 2008 Yılları arasında Şiddet Göstergeleri 
(Aylara göre Petrol Sektörüne Yönelik Saldırılar). 
Kaynak : İMF Country Report No. 08/383, Iraq: Second Review Under the Stand-By Arrangement and Financing Assurance Review—Staff Report; Staff Supplement; Press Release on the Executive Board Discussion; and Statement by the Executive Director for Iraq, Aralık 2008, s. 5. 


Aşağıda, tablo 6’da görüleceği gibi, 2003 yılından sonra Irak’ın GSYİH’inde tarım sektöründe en fazla %14,3 oranında gerçekleşirken, bu durum, sanayide %60,2, hizmet sektöründe ise%27,8 gerçekleşmiştir. Savaştan yıkılan alt yapı ve yetersiz donanım ve terör olaylarından dolayı sektörde olumsuzluklar devam etmiştir. Yukarıda sayılan bu olumsuzluklardan dolayı GSYİH’sindeki payı sınırlı olmuştur 


Tablo 6 
Kaynak : The Economist Intelligence, Unit, Report: Iraq 2008, s.19’dan derlenmiştir. www.eiu.com (23.05.2009). 


3.2 Dış Ticaret Yapısı 


   1950'li yıllardan beri Irak'ın ihraç ettiği ürünlerin başında petrol gelmektedir. Irak’ı yöneten Hükümetlere bir gelir kaynağı olarak petrole bağımlılığı arttıkça, diğer muhtemel gelir kaynakları göz ardı edilmiştir. Dünya petrol fiyatlarında ve dolayısıyla Irak'ın petrol gelirlerinde meydana gelen dalgalanmalar, ödemeler dengesinde Irak için önemli gelir haline gelmiştir. Nitekim 2006 yılında petrol ihracatı, toplam ihracat gelirlerinin %97,4'ünü oluştururken; 2007 yılında bu oran % 96,4 olarak 

gerçekleşmiştir. Irak'ın ihracat gelirlerinde petrol fiyatlarına bağlı olarak dönemsel düşüşlere rağmen, 2003 yılından bu yana genel olarak bir artış yaşanmaktadır. Birleşmiş Miletler Güvenlik Konseyi'nin 2003 yılı Mayıs ayında yürürlüğe giren 1483 sayılı kararı ile 1990 yılından itibaren Irak'a uygulanan ambargolar kaldırılmıştır. 1990 yılından itibaren petrol haricindeki ürünlerin de ihracatına izin verilmiştir. Ancak işgal sonrası yaşanan altyapı ve güvenlik sorunları nedeniyle tarım ve petrol dışı sektörlerde endüstriyel gelişimin henüz tamamlanamamış olmasının ve artan petrol fiyatlarının etkisiyle, genel olarak her türlü ihtiyaç maddesi dışarıdan ithal edilmektedir.136 

3.3 Para Politikaları 

Irak, 2005–2008 yılları arasında mali hesaplarında büyük fazlalık elde etmiştir. 2008 yılı, çoğu petrol fiyat ve üretimdeki artıştan GSYİH nin %44 gelir elde etmiştir. 
2009 yılında, bütçe hesaplamaları üç defa indirime gitmiştir. Bunun nedeni ise beklenen mali harcama miktarıdır. Böylece, sermaye harcamaları kısılmıştır. Ancak, harcamaların kısılmasına rağmen, bütçedeki yeri büyümeye devam etmiştir. Özellikle kamu sektörü ve güvenlik harcamamaları bu yükselişte büyük rol oynamıştır. Mali hesaplara göre, bu harcamalar, 2008 yılı itibarıyla 12 Milyar Amerikan Doları (GSYİH’nin %14) olmuşken 2009 yılı bu miktar 23 Milyar Amerikan Dolarına (GSYİH’nin %33 ne) yükselmesi beklenmektedir. Bütçedeki bu açıklık Irak’ın mali kapasitesini zorlamıştır.137 

3.4 Fiyatlar 

Irak Devletinin, Bankalar üzerinde zayıf etkiye sahip olmuştur. Bu yüzden, Devlet bir takım ekonomik programlar uygulamak suretiyle piyasayı denetlemeye çalışmıştır. Böylece, Irak Merkez Bankası minimum rezerv ihtiyacı, günlük döviz tedavülü ve Devlet Güvenlik Piyasasını kullanarak likiditeyi daha etkin biçimde kullanmaya çalışmıştır. 2006 ile 2008 yılları arasında birkaç kez faiz oranı yükselmeye geçmiştir. Irak Merkez Bankası, faiz oranı politikasını Şubat 2008 yılında 9 yüzde noktası kesintiye uğratarak, faizin %11’e gerilemesini sağlamıştır.138 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

II. KÖRFEZ SAVAŞI’NDAN SONRA IRAK PETROLLERİ VE GELECEĞİ 

1. II. KÖRFEZ SAVAŞI ÖNCESİ IRAK PETROLLERİNİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ. 

1.1 II. Körfez Savaşı Öncesi Irak Petrollerin Genel Durumu 

    Irak, 1972 yılında petrolü millileştirmiştir. Petrolden elde edilen gelirden istifade edilerek ekonomide iyileşme gerçekleşmiştir. Ancak, 1980’li yıllarda Irak 
ekonomisi birçok baskıya maruz karmıştır. Bu baskıların en önemli iki nedeni vardır. İlki, Irak’ın İranla girdiği savaş ve Irak kaynaklarındaki düşüş olmuştur. Ekonomik sıkıntıların üstesinden gelebilmek için Irak, bir yandan borç öte yandan petrol ihracat kapasitesini artırmak zorunda kalmıştı. Irak, petrol ihracatını artırması için izleyeceği en önemli yol, petrol alıcılarına petrol temin etme yollarının kapasitesini artırmaktır. Bundan dolayı, Irak Kızıl denize yaklaşık 1,5 mv/g (milyon varil/günlük) , Irak-Suudi boru hattıyla Kızıldeniz’e petrol sevkiyatı gerçekleşmiştir. 1980’li yıllarda Irak’ın toplam petrol üretimi 2 mv/g (milyon varil/günlük) civarında gerçekleştiğini göz önünde bulundurduğumuzda, elde ettiği gelirin önemli miktarını savaş giderlerine harcamıştır.139 

Irak, 1991 Körfez savaşını takip eden yıllarda petrol üretiminde düşüş yaşanmıştır. Bunun nedeni ise, yaşanan savaş ve bu savaş sonucu ülkedeki petrol altyapısının zarar görmesiydi. Bunanla beraber, BM tarafından Irak’a uygulanan ambargo uygulamıştır. Tüm bu olumsuz etkenler, Irak’ta petrol sektörünü gerilemiştir. 
1996 yılının sonunda, Irak ile BM arasında petrole karşı gıda Anlaşması imzalanarak, Irak’a kısıtlı şekilde petrol ihracı izni verilmiştir. 2002 yılına gelindiğinde, Irak’ın petrol üretimi 2 mb/g (milyon varil/günlük) düzeyinde gerçekleşmiştir.140 

1.2 Irak’ın Petrol Rezervi Ve Ham Petrol Üretimi 

Irak, körfez bölgesinde üç değişik savaşa girmiştir. Bunların, ilki Irak’ın İranla savaş ikincisi ise, I. Körfez Harekatı ve üçüncüsü II. Körfez Savaşı olmuştur. BM 
tarafından çarpıtılan ambargolar nedeniyle uluslararası enerji otoritelerince tam olarak petrol potansiyeli bilinememiştir. 2004 yılı hesaplamalarına göre, Irak’ın yaklaşık 134,0 milyar varil doğalgaz ve petrol rezervine sahiptir. Bu rezervin yaklaşık 115,0 milyar varili petrol oluşturuyordur.141 

Grafik 6: Irak’ın Petrol Üretimi ve Kaynak Kapasitesi (II. Körfez Savaşı Öncesi). 
Kaynak: Deutsche Bank, Global Oil & Gaz, Baghdad Bazaar Big Oil In Iraq?, 21.Ekim,2002, s.7’den derlenmiştir. http://www.stopesso.com/pdf/baghdad_bazaar.pdf (24.05.2009). 


Grafik 6’da görüldüğü gibi, 1979 yılında Irak, ham petrol üretimini en yüksek seviyesi olan 3,5 mv/g (milyon varil/günlük) gerçekleşmiştir. Irak’ın ham petrol üretimi, İran-Irak savaşı esnasında inişe geçerek 1,0 mv/g (milyon varil/günlük) düzeyine düşmüştür. Irak, İran’la ateşkes yaptığında petrol üretimi yükselişe geçerek, 1988 yılında tekrar 3 mv/g (milyon varil/günlük) düzeyine çıkmıştır. Bunun sebebi, ateşkesten kaynaklanan petrol güvenliğidir.1990 yılı körfez savaşı gerçekleşince, Irak’ın petrol üretimi en düşük seviyesi olan 0,3 mv/g (milyon varil/günlük) inmiştir. Daha sonra BM ambargosundan dolayı, Irak petrol üretimi düşük seviyede üretilmeye devam etmiştir. 1996 yılında Irak’ın BM ile yapmış olduğu petrol karşılığı gıda anlaşması ile, Irak petrol üretimi tekrar yükselerek 2,5 mv/ (milyon varil/günlük) seviyesine ulaşmıştır.142 

1.3 Irak’ın Petrol Rafineriler 

Irak, I. Körfez Savaşı öncesi toplam 0,7 mv/günlük (milyon varil/günlük) kapasitesinde 10 petrol rafinesine sahipti. Savaş ve BM tarafından uygulanan yaptırımları, rafinelerin onarımı ve yenilenmesini imkansız hale getirmiştir. Böylece, 2000 Yılında rafinelerin toplam 0,4 mv/günlük (milyon varil/günlük) kapasiteyle çalışabilmiş tir. Savaş ve ambargo kaynaklı rafineri bakımsızlığı, BM uzmanları, rafinelerin çevre ve çalışanlara zarar verebileceği yönünde açıklamalar yapmışlardır. 
Petrol rafinerine en büyükleri ise, 150.000 v/g kapasitesinde Kuzey Baiji rafinelerisi, 140.000 v/g kapasitesinde Basra rafinerisi ve 100.000 v/g kapasitesinde Daura rafinerisi dir.143 Bu durum aşağıdaki tablo 7’de gösterilmiştir. 
Tablo 7 
Irak’ın Petrol Çıkarma, Rafineri ve Taşıma Kapasitesi.(II. Körfez Savaşından Önceki veriler). Kaynak: Manfred Horn, Oil Production İn Iraq: Persisting Decline Or Upswing?,Economic Bulletin, SpringerBerlin/Heidelberg, 2003, s.114.‘dan derlenmiştir 
.http://www.springerlink.com/content/rhmm3gdatcjvw43b/fulltext.pdf (24.05.2009). 

(1) 1 v/g = (varil günlük ) – (2) 1.5 – 1.6 mv/g (milyon varil/günlük) – (3) 1990 yılında Suudi Arabistan tarafından kapatılan. – (4) 1982 yılında Suriye tarafından kapatılan ancak şu anda onarılmıştır.- (5) kuzey ile güneyi petrol kuyularını bağlayan yerel boru hattıdır. İki taraflı nakille yönetiliyordur. 

1.4 Irak’ın Petrol Taşıma Kapasitesi 

Tablo 7’de görüldüğü gibi Irak, Amerika, Asya ve Avrupalı petrol alıcılarına petrol sevkiyatı için birkaç yola sahiptir. Bu yollar, Basra Körfezi, Suriye, Suudi 
Arabistan ve Türkiye üzerinden gerçekleşmektedir. Irak, petrol sevkiyatını gerçekleştirdiği boru hatları, İran–Irak ve Kuveyt savaşı gerçekleştirdiği sırada hasar görmüştür. Yukarıdaki tablo 7’deki verilerden anlaşılacağı üzere, Irak’ın kuzeyi ile güneyini bağlayan stratejik boru hattı toplam 1,4 mv/g (milyon varil/günlük) kapasitesiyle gerçekleşiyordur. Bu boru hattı 2001 yılında onarılmıştır. Irak, kuzey petrollerini Kerkük-Ceyhan boru hattıyla, 0,9 mv/g (milyon varil/günlük) kapasiteyle Türkiye üzerinden pazarlamaktadır. Bununla beraber, Irak’ın güney petrollerini 1990 yılında Suudi Arabistan tarafından kapatılan IPSA 1,2 boru hattıyla, 1.65 mv/g (milyon varil/günlük) kapasiteyle Suudi Arabistan üzerinden Kızıldeniz’de petrol ihraç etmekteydi. Diğer boru hattı ise, 1982 yılında Suriye tarafından kapatılan ancak 1999 yılı onarılan Banias/Tripoli boru hattı Suriye üzerinden Akdeniz e Irak petrolünü taşımaktadır.144 
Irak, ham petrol ve petrol türevleri ihracatını Basra Körfezinde bulunan üç tanker limanını aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Bu limanların ilki, ham petrol yükleme donanımlı Umm Qasr limanı. İkinci Liman ise, 1,2 -1,3 mv/g (milyon varil/günlük) ham petrol yükleme kapasitesine sahip olan ancak ham petrol depolamaya elverişli olmayan Mina-Al-Bakr limandır. Üçüncü ise, onarımda olup çalışmalar bittikten sonra 0,5 ile 0,7 mv/g (milyon varil/günlük) kapasitesinde çalışabilecek Khor Al-Amaya terminalidir.145 

1.5 Irak ve OPEC’in Kuruluşu 

OPEC, ilk kurucu beş ülkeden olmuştur. Bunlar; İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezuela’dır. Bu kuruluşa daha sonra Katar 1961’da, Endonezya 1962’da (Ocak 2009’dan beri üyeliği askıya alınmıştır), Libya 1962’da, Birleşik Arap Emirlikleri 1967’da, Cezayir 1969’da, Nijerya 1971’da, Ekvator 1973’da (Aralık 1992 yılı ile Ekim 2007 yılları arasında üyeliği askıya alınmıştır), Angola 2007’de ve Gabon 1975-1994 yılları arası katılmışlardır. OPEC, ilk toplantısının İsviçre’nin Cenevre kentinde yapmış, beş yıl sonrada 1 Eylül 1965 yılında merkezini Viyana’ya taşımıştır.146 

OPEC bir kartel niteliğinde olup bağımsız petrol üretici ülkeler arasında işbirliğini geliştirmeye amaçlayan bir kuruluştur. Tam bir kartel olduğunu söylemek 
mümkün değildir. Irak, OPEC üyeliğinin ilk gününden 1991 yılına kadar toplantılara bir fiil iştirak etmiştir. 1991’dan sonraki Irak’ın işgal döneminde ise, ABD güdümünde yeni Irak hükümeti tarafından temsil edilmeye çalışılmıştır.147 Irak, OPEC’in kurucu üyesidir. Irak, 1991 yılında bile OPEC’in müzakerelerinde bulunmuştur. Irak’ın OPEC üyeleriyle olan coğrafi yakınlığı ve gittikçe büyüyen petrol üretimiyle petrol fiyatlarını etkilemesi, OPEC açısından önemlidir. 2003 yılı öncesi OPEC, Amerikalıların Irak’a bir müdahalede bulanacağı anlamıştır. Müdahale halinde Irak’ın dünya petrol üretimine katkısının bir süre ortadan kalkması durumunda, yaklaşık 2 milyar varil olan açığı kapatabileceğini ABD yönetimine bildirmiştir. Bununla beraber, Kuveyt Petrol Bakanı Şeyh Ahmet El Fahd El-Sabah’ın 30 Aralık 2002 tarihli The Economic Times’e yaptığı 
açıklamada, “Eğer petrol fiyatları yükselirse OPEC’in olağanüstü toplanarak üretim artışına gidebileceğini garanti ederim”, diyerek tavrını belirlemiştir. OPEC’in günlük olarak devreye sokabileceği ve üretimi 4- 4,5 milyon varildir. Burada en büyük pay Suudi Arabistan’ındır. Yine OPEC üyesi Venezüella da -dünyanın 5. en büyük petrol üreticisidir. Süren grev üretimi 2,3 milyon varil/gün seviyesinden, 340 milyon varil/gün’e düşürmesine neden olmuştur. Böylece, dünya petrol arzında önemli bir daralma yaşanmaya başlanmıştır. Bundan dolayı OPEC olağanüstü toplantı yaparak 12 Ocak 2003 tarihinde üretimini %7 oranında (günlük 1,5 milyon varil) artırarak günlük 24,5 milyon varil seviyesine yükseltme kararı almıştır.148 Böylece, II. Körfez Savaşından kaynaklanan petrol arzının dengesizliği önlenmiş olmuştur. 2003 yılı sonrası Irak’ın petrol üretimi Amerikalılar tarafından kontrol edilmiştir. ABD, Irak’ın tekrar yapılandırma sürecinde OPEC’in karar ve petrol stratejilerine uymasını istememiştir.149 

2. II. KÖRFEZ SAVAŞI SONRASI IRAK PETROLLERİNİN GENEL DEĞELENDİRMESİ. 

2.1 II. Körfez Savaşı Sonrası Irak Petrollerin Genel Durumu 

II. Körfez Savaşı sonrası Irak petrol tesisleri yatırım ve modernizasyon çalışmalarına ihtiyacı olmuştur. Irak’ın petrol rezervi 115 milyar varil civarında olduğu tahmin edilmektedir. Irak’ın yaklaşık 22 petrol alanına sahiptir. Bu alanların 9’u 5 milyar varil büyüklükte rezerve sahip süper dev petrol alanıdır. Irak’ın güneydoğusundaki petrol alanı, ülkenin kanıtlanmış petrol rezervlerinin %70 ile %80 ni oluşturan süper dev petrol sahaları oluşturmaktadır. Bu sahalar, Dünyada bilinen benzeri dev sahaların en büyüğüdür. Irak’ın kuzeyinde ise, Kerkük, Musul ve Hanekin yakınlarında Irak’ın %20 petrol rezervleri mevcuttur. 150 Amerikan Kongresi Araştırma Servisinin 12 Mart 2009 yayımladığı verilere göre: Amerikan Savunma Bakanlığı, Irak Petrollerinin onarılması için 802,0 milyon Amerikan Doları olarak yardımda bulunduğu belirlenmiştir. Irak petrolleri için harcanan 802,0 milyon Amerikan ı yardım sadece 2003 yılında tahsis edilmiştir.151 

Irak Petrol Bakanlığının amaçladığı 6 milyar varil günlük hedefini tutturabilmesi ihtiyacı olan 25 ve 75 milyar Amerikan Doları değerinde yatırım gerçekleştirmek le ancak mümkün olacaktır. Irak, 2003 yılına kadar olan dönemde toplam 577.500 varil günlük kapasitesinde rafinerilere sahipti. Ancak artan terörist 
saldırlar sonucunda, bu kapasite düşerek yeni rafinerilere ihtiyaç duyulmuştur. Yeni rafineri çalışmaları 2010 yılına kadar, Dohuk, Kürt Bölgesinde, Nassiriyah, Karbala, Kwsengeq, Amarah, Basrah bölgelerinde gerçekleşmesi planlanmıştır.152 

Aşağıda tablo 7’de görüldüğü gibi, Irak’ın petrol tüketimi istikrarlı bir büyüme gerçekleştirmiştir. Irak’ın petrol üretimi, İran-Irak savaşı öncesi, sonrası ve 2000 yıllarında en yüksek düzeyinde seyir etmiştir. Irak’ın petrol üretimi, 1998 ile 2004 yılları arasında en şiddetli iniş çıkışlarından birini yaşamıştır. 



Grafik 7: 1980–2007 Yılları arasında Irak’ın Petrol Üretimi ve Tüketimi. 
Kaynak : Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. www.eia.doe.gov (30.05.2009). 

2005 yılı Irak’ın ham petrol üretim hedefi Irak’ın Petrol bakanlığı tarafından 2,5 milyon varil/günlük olarak belirlenmiştir. Ancak 2005 yılı itibariyle Irak’ın ham 
petrol üretimi belirlenen hedefin altında seyretmiştir. 2005 yılında Irak’ın petrol ihracatından elde ettiği gelir ise, 23,5 milyar Amerikandır. 2006 yılında, Irak’ın ham petrol üretimi, Petrol Bakanlığının hedeflenen düzeyine, 2,33 milyon varil/günlük düzeyinde gerçekleşmiştir.153 2007 yılında Irak Petrol Bakanlığı, ham petrol üretim düzeyi hedefini 2,1 milyon varil/günlük düzeyine indirmiştir. Böylece, ham petrol üretimini Şubat ayında hedeflenen miktarı aşarak 2,14 milyon varil/günlük düzeyinde üretilmiştir.154 Irak’ın ham petrol ihracatından elde ettiği geliri 2006 yılında 31,3 milyar Amerikan Dolarıdır, bu miktar 2007 yılında ise bu miktar 41,0 milyar Amerikan Doları, 2008 yılında 61,9 milyar Amerikan Doları olarak sıralayabiliriz.155 2008 yılında, Irak Petrol Bakanlığının belirlediği hedef, 2,2 milyar varil /günlük olarak gösterilmiştir. Ham petrol üretimi ise, belirlenen miktarın üstünde seyir ederek, Aralık ayı 2,42 milyon varil/günlük seviyesine ulaşmıştır.156 

2.2 Petrolün Silah Olarak Kullanılması 

Petrolü silah olarak kullanma sözcüğü ilk önce Ekim 1973 Petrol ambargosu ile beraber türemiştir. Bazı Müslüman liderlerin yanı sıra Irak ve İran gibi ülkeler, 
petrolün İsraillin, Filistin topraklarından çekilmesi için kullanmışlardır. Petrol üreticisi Arap ülkeleri, 1956, 1967 ve 1973 yıllarında petrolü politik bir baskı aracı olarak kulanmışlardır. 1956 yılında, Mısır lideri Cemal Abdulnasırın Süveyş kanalının millileştirme kararını aldığında, İngiltere, Fransa ve İsrail tarafından saldırıya uğraması üzerine, Suudi Arabistan, Mısırla olan güvenlik anlaşması gereği, İngiltere ve Fransa’ya olan petrol ihracatına ambargo uygulamasını empoze etmiştir. Fakat petrol üretimini kesmemiştir. Diğer taraftan, Suriye’deki milliyetçi bir grubun, Irak petrol şirketine ait petrol pompalama istasyonunu patlatması ile Irak’ın petrol üretimi kesilmiştir. 1956 yılı ambargosunun bedeli petrol fiyatlarının varil başına 25 sent yükselmesi olmuştur.157 

1967 yılında ise, İsrail’in Mısır askeri havaalanını bombalaması sonucunda ABD, İngiltere ve Batı Almanya’ya petrol ambargosu uygulanmıştır. 1967 yılında 
uygulanan ambargo kararı, söz konusu devletlerin İsrail’e sağladığı askeri yardımlardan dolayı alınmıştır. Ambargo, 4 Haziran 1967 yılında başladı, 29 Ağustos 1967 yılında sona ermiştir. 158 1967 savaşı sonunda nasıl Araplar ve Filistinli gerillalar İsrail'e karşı bir yıpratma savaşının vasıtası olarak kullanmaya karar vermişlerdir. 1973 Savaşı'nın sonunda da, petrolü İsrail'e karşı değil, fakat Batı’ya karşı siyasi silah olarak kullanmaya karar verdiler ve bunun neticesinde de bütün dünyada bir petrol krizi ortaya çıktı. Aslına bakılırsa, 1973 petrol krizi doğrudan doğruya 1973 Arap-İsrail Savaşı'nın sonucu değildir. Bu savaş bu krizi hızlandırmıştır. 1973 Ocak ayında varili 2,59 olan Arap petrolü, 1973 Ekiminde 5,11 ve 1974 Ocak ayında da 11,65 a çıkmıştır. Bu, bir yıl içinde dört katından fazla bir artış demekti. Bu fiyat artışları bilhassa Batı Avrupa'da ve Japonya'da bir paniğe sebep olmuştur.159 

ABD ve Hollanda’ya uygulanan Ekim 1973 yılı petrol ambargosu, bir OPEC ambargosu olmadığı gibi bir Arap ambargosu da değildi. Bunun nedeni ise, Irak ve Omman gibi Arap devletler ambargoya katılmamışlar. Ambargo uygulayan devletlerin hedefi ise, İsrail-Arap savaşında Amerika’nın İsrail’e verdiği desteğin kesilmesi ve uluslararası kamuoyunu etkileyerek, İsrail’in 1967 yılı sınırlarına çekilmesini öngören BM’lerin 242 nolu kararın kabul edilmesidir.1973 petrol ambargosu, 2 ayda Dünyanın petrol giderlerinde %5 lik bir azalmaya yol açmıştır. 1973 petrol ambargosu sona erdiğinde, petrol fiyatı ambargo öncesi seviyesine dönmüştür.160 

2.3 Irak Petrolünün Bölge Açısından Önemi 

Petrolün enerji kaynağı olarak yerini tutacak başka bir seçenek bulununcaya kadar, dünya ekonomisi ve siyaseti üzerinde erişilmesi çok güç olan etkisini her zaman koruması muhtemeldir. Petrol, tüm geçmiş boyunca daima pazarlıklara konu olmuş, hayati önemdeki kararların temelini oluşturmuş ve günümüz dünyasında da ilerleme ve hakimiyetin sembolü haline gelmiştir. Bu nedenle savaşlar çıkmış, ülkeler işgal edilmiştir. Uluslararası platformda da 2003 yılında ABD’nin Irak’a girmesinin ve işgal etmesinin en büyük sebebinin enerji ve enerji nakil hatlarının kontrol edilmesi olduğu belirtilmektedir. Enerjiden kasıt temel anlamda petroldür. Bu bağlamda neden Irak sorusu akıllara gelmektedir. Dünya üretilebilir petrol kaynakları yaklaşık 1200,7 milyar varildir. Bunun yaklaşık 743 milyar varili Ortadoğu’dadır. Irak’ın kanıtlanmış petrol rezervlerinin ise yaklaşık 115 milyar varil olduğu bilinmektedir. Bu miktar dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %10’una, Kuzey Amerika kıtasının üretilebilir petrol rezervlerinin ise yaklaşık iki katına denk gelmektedir. Irak petrolü, üretim maliyeti açısından dünyanın en ucuz petrollerinden birisidir. Irak petrolünün varil başına 
maliyeti ortalama 2,5 dır. Dünya ortalamasının varil başına yaklaşık 7-8 olduğu düşünüldüğünde Irak petrolünün önemi ortaya çıkmaktadır. Bugün için ABD, dünyada üretilen petrolün yaklaşık %24,1’ini tek başına tüketmektedir. Öte yandan ABD’nin petrol üretim oranı her geçen yıl gerilemekte petrol ithal etme oranı ise artmaktadır.161 

İran ve Irak’ın kuşatılması politikasının yanında, petrolün güvenliği ve petrol kaynakları üzerindeki denetimin sürdürülmesi, ABD açısından 1990’lı yıllar boyunca da temel bir politika olmaya devam etmiştir. Ancak, Reagan ve Bush döneminde gelişen ilişkilerin aksine, Suudi Arabistan ile ilişkilerde bir gerileme söz konusu olmuştur. 

Özellikle Arap-İsrail barış sürecinde söz konusu olan tıkanma ve Suudi Arabistan’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliğine ABD’nin destek vermemesi, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir. Bütün bunların yanında, özellikle 1990’lı yılların ortalarından itibaren bir Suudi petrol milyarderi olan Usame Bin Ladin’in liderliğindeki El-Kaide örgütünün Amerikan hedeflerine saldırılar düzenlemesi ilişkilerin gerginleşmesinde katalizör rolü oynamıştır. Suudi Arabistan’ın 1998’de Irak’a düzenlenen “Çöl Tilkisi Operasyonu” sırasında ve 2001’de Afganistan’a düzenlenen “Sınırsız Özgürlük” operasyonu esnasında topraklarının kullanılmasına izin vermemesi ABD’yi yeni alternatifler bulmak zorunda bırakmıştır. Bu süreçte, 1990’ların sonuna doğru devreye giren Katar’ın El-Udeid hava üssünü özellikle belirtmekte yarar vardır. 

Bilindiği gibi, ABD’nin Irak’a düzenlediği saldırı esnasında Katar’ın sağladığı bu üssün, karargah ve harekat merkezi olarak kullanılması söz konusu olmuştur.162 

Irak, doğal kaynak ve coğrafi konumu bakımdan bölge açısından önem arz etmektir. Irak, Türkiye, İran, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Kuveyt’le komşu olan bir ülkedir. Irak halkının söz konusu ülkelerle akrabalık bağıyla bağlı olmasının yanı sıra, bu akrabalıktan doğan önemli ticari münasebetler de mevcuttur. 2003 yılı sonrasında ise Türkiye gibi komşu ülkeler için önemli ticari Pazar haline gelmiştir. Irak’taki petrol sektörünün gelişimiyle beraber, bölge için daha fazla istikrar, Irak halkının alım gücü yükselmesinden kaynaklanan daha fazla ticari ilişkiler ve aynı zamanda petrol sektörüne yapılan yatımlardan bölge üzerinden yeni boru hatlar yapılması muhtemeldir. Böylece, bölgeyi enerji sektörünün yumağı haline getirecektir. 

Irak petrolünün ihraç yollarının çeşitlendirilmesi hem ABD ve uluslararası petrol şirketleri hem de Irak ekonomisi için önemlidir. Basra Körfezinin açıldığı 

Hürmüz Boğazının kontrolünü elinde bulunduran İran’ın herhangi bir durumda burayı kapatması, Irak’ın petrol ihracatını durma noktasına getirebilir. Bu da bütçesinin yaklaşık %98’ini petrol gelirlerinin oluşturduğu Irak ekonomisine büyük zarar verebilir.163 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

136 İnci Selin Aydın, a.g.r., ss.20-21. 
137 The Economist Intelligence Unit, Country Report: Iraq Nisan 2009, s.16. www.eiu.com (23.05.2009). 
138 The Economist Intelligence Unit, Country Report: Iraq Nisan 2009, s.16. www.eiu.com (23.05.2009). 
139 Walt Leo G.B., The East’s Changing Economy, Managment Review, Şubat 1987, ABI/INFORM Global, s.65. 
140 Manfred Horn, a.g.e., s.111. 
141 Leonardo Maugerı, The Age Of Oil, The Mythology, History,And Future Of The World’s Most Controversial Resource,Praeger Westport Connecticut ,London, 2006, Appendix. 4. 
142 Deutsche Bank, Global Oil & Gaz, Baghdad Bazaar Big Oil In Iraq?, 21.Ekim,2002, s.7’den derlenmiştir. 
http://www.stopesso.com/pdf/baghdad_bazaar.pdf (24.05.2009). 
143 Manfred Horn, a.g.e., s.113. 
144 a.g.e., s.114. 
145 a.g.e., s.114. 
146 The Organization of the Petroleum Exporting Countries. http://www.opec.org/aboutus/history/history.htm (01.06.2009). 
147 http://www.ilgilisite.com/haber_detay.asp?haberID=670 (28.05.2009). 
148 Şevki Özbilen, Kaynakların Paylaşımı ve II. Körfez Savaşı, Finans Dünyası, Sayı 160, ss.18-24.Nisan 2003. 
http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/Kaynak%20payla%20m.doc (28.05.2009). 
149 Jonathan E. Sanford, RL31944 ,Report for Congress ,Iraq's Economy: Past, Present, Future, Congressional 
Research Service, The Library of Congress, Jun 2, 2003.ss.CRS.20- CRS 21. 
http://www.reliefweb.int/rw/RWFiles2003.nsf/FilesByRWDocUNIDFileName/OCHA-64BT5P-us-irq-30jun.pdf/$File/us-irq-30jun.pdf (28.05.2009). 
150 Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
151 Curt Tarnoff, Congressional Research Service, Iraq Reconstraction Assistance, March 12 2009,s.4. 
http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL31833.pdf (30.05.2009). 
152 Iraq Energy Data, Statistics and Analysis - Oil, Gas, Electricity, Coal, Country Analysis Briefis Iraq, 2007. www.eia.doe.gov (30.05.2009). 
153 United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs,, Iraq Weekly Status Report, 28 December 2005,s.19,. 27 December 2006.ss.19-20. http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
154 United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs,, Iraq Weekly Status Report, 21 March 2007.s.17. http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
155 United States Department of State Bureau of Near Eastern Affairs,, Iraq Weekly Status Report, 14 Januuary 2009.s.18., 6.May 2009,s.8. http://2001-2009.state.gov/p/nea/rls/rpt/iraqstatus/index.htm (01.06.2009). 
156 a.g.r.,s.17. 
157 A.F Alhajji, The Oil Weapon: Past, Present, And Future, Oil & Gaz Journal; May2, 2005; 103, 17; ABI/INFORM Global. S.22. 
158 a.g.m., s. 23. 
159 1973 Petrol Krizi, http://www.genbilim.com/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=2472 (29.05.2009). 
160 A.F Alhajji, a.g.m., ss.24-25. 
161 Bilgay Duman, Irak Petrolü Ve Efsane Projeler. http://www.haber10.com/makale/ArticlePrint.aspx?id=9854 (01.06.2009). 
162 Tayyar Arı, Washington’un Orta Doğu Politikası Yeni mi?. 
www.tayyarari.com/download/eskiyazi/abdninortadogupol.doc (01.06.2009). 
163 Bilgay Duman, Irak Petrolü Ve Efsane Projeler, http://www.haber10.com/makale/ArticlePrint.aspx?id=9854 (01.06.2009). 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 7

II. KÖRFEZ SAVAŞINDAN SONRA IRAK EKONOMİSİ VE IRAK PETROLLERİNİN IRAK EKONOMİSİNDEKİ YERİ VE GELECEĞİ., BÖLÜM 7



2. TEMEL İKTİSADI SEKTÖRLER 

2.1 Tarım ve hayvancılık 

  Irak nüfusunun, %50 ile %60 tarihsel olarak tarımla uğraşmaktadır. Saddam Dönemi, Irak devletinin uyguladığı ayrılıkçı politika sonucunda Kuzey Irak 
bölgesindeki tarımsal faaliyeti ülke ekonomisine katkısını sınırlamıştır. Bununla beraber, Saddam Hüseyin liderliğindeki başarısız tarım politikaları, tarım sektörünü olumsuz şekilde etkilemiştir.111 Irak Devleti, kesintisiz şekilde Tarım mamulleri ithalatçısıdır. Irak, 1996 yılında BM ile yapmış olduğu Petrol karşılığı gıda anlaşması döneminde, tahıl, süt ürünleri, et ve kümes hayvanları gibi tarım ve hayvancılık ürünlerini büyük miktarlarda ithal etmiştir. Irak’ın, köyden kente doğru göçten kaynaklanan emek gücü eksikliği, yetersiz tarım araçları ve bakımı, topakta oluşan aşırı tuzlanma ve yersiz toprak reformu sonucunda tarımsal kalkınmayı gerçekleştirememiştir. Bununla beraber, Irak’ta Arap kültürünün önemli bir parçasını oluşturan “Arap Bataklığı”nın suyunu çekmek suretiyle tahrip edilmiştir. 
Bu tahribat sonucunda, Irak güneyindeki doğal beslenme alanını yok etmenin yanı sıra su çekilmesinden kaynaklanan tuz ve minerallerin konsantrasyonu sonucu araziyi tarıma uygunsuz hale getirmiştir.112 

1958'de başlayıp 1980'lere kadar süren tarım alanlarının reformu süresince hükümet, tarım alanlarına el koymuştur. Bu topraklar daha sonra işlenebilirlik temeline göre değil, adaletsiz bir şekilde dağıtılmıştır. Böylece devlet en büyük mal sahibi haline gelmiş ve köylüler devlete toprak karşılığı yıllık kiralar ödemiştir. Bazı yoksul çiftçilerin geçimlerini iyileştirse ve kırsal ekonominin ulusal ekonomi ile bütünleşmesine katkı sağlasa da bu önlemler aslında ekonomik değişiklikler sonucu toplam zirai üretimde düşüşlere yol açmıştır.113 1979 ile 1990 yılı arasında Saddam yönetiminin, petrolden elde ettiği gelirin, tarım alanında yapılan yatırımları teşvik etmekle ve tarım sektöründe yatırım yapmak isteyen özel sektörü kontrol etmek için kullanmıştır. Bununla birlikte, Irak devleti petrolden elde ettiği gelirin bir miktarını tarımda kullanılmak üzere Batı menşeli teknolojileri satın almak ve tarım sektöründe sübvansiyonlara yaparak israf etmiştir. İran–Irak savaşı döneminde, nüfusun büyük 
bölümü savaştan dolayı tarım alanı dışında kalmıştır. Irak nüfusunun büyümesiyle beraber, halkın ilgisi ticarete kayarak tarım alanından uzaklaşmaya devam etmiştir. Böylece, 1989 yılı itibarıyla, Irak 2,5 Milyar Dolar değerinde tarımsal mamul ithal etmiştir. Bu mamullerin, ülkenin yaklaşık %78 hububat ve %100 bitkisel yağ ve şeker ihtiyacını karşılıyordu.114 




Harita 4: Irak’taki Ekonomik Faaliyetler. 
Kaynak: http://www.lib.utexas.edu/maps/middle_east_and_asia/iraq_econ_1978.jpg (15.05.2009). 

1990 yılından sonra, Irak’a BM tarafından uygulanan ekonomik yaptırımların tarımsal madde ithalatını kapsamamıştır. Ancak, tarım mamulleri satan yabancı 
şirketlerin Irak’ta doğrudan yatırım yapmaları yasaklanmıştır. 1991 yılında Irak devleti, BM ile petrole karşı gıda anlaşması konusunda, Irak’a uygulanan petrol satışı yasağından tarım mamulleri satın alacak yeterli geliri olmamasından dolayı istekli davranmamıştır. 1990'ların ortalarında uluslararası yaptırımlar sonucunda ağır ekonomik (makroekonomik) sorunlar meydana gelmiştir. Bu sorunlarla başa çıkmak için hükümet liderliğinde tarım sektöründe yatırım kısıtlanması ve bir takım tasarruf önlemlerine başvurulmuştur. Böylece, Irak'taki kötü beslenmede önemli bir artış meydana gelmiştir. 1996 yılında, Irak BM ile uygun koşullarla petrole karşı gıda anlaşmasını (The United Nations Presence Oil-for-Food Programme: OFFP) kabul etmiştir. Petrole karşı gıda anlaşması sonucunda, Irak’ta tüketilen gıda maddelerinin tamamına yakını ticaret yoluyla sağlanmaya başlanmıştır. 2003 yılının ilk yarısında ise, Irak halkının %60 ının OFFP programı kapsamında ithal edilen gıda maddelerine bağımlı durumdaydı.115 

2.2 Sanayi 

Irak ekonomisi içinde petrol dışı endüstri sektörünün payı, 1932 yılında Irak’ın bağımsızlık kazanmasıyla başlamıştır. Bağımsızlılıkla başlayan endüstrisel üretimin genel ekonomiye katılımı düşük olsa bile Osmanlı döneminde nazaran daha gelişmiş düzeyde gerçekleşmiştir. Osmanlı döneminde yapılan üretimin nerdeyse tamamına yakın el gücüyle gerçekleşmişti. Birinci Dünya savaşından sonra, Elektrik, İletişim ve Ulaşım alanında ilk kullanılabilir büyük ölçekli sanayi kuruluşları açılmıştır. Ancak bağımsızlığın ilk yıllarında sanayi alanındaki gelişim yavaşlamıştır. Irak’ın çoğu sermayesini kontrol eden özel sektör; iç pazarın küçük olması, halkın satın alma gücü düşük, altyapının ilkelliği ve tarım alanında yatırımların daha yüksek kar elde edebilirliğinden dolayı imalat alanında yatırım yapma konusundan tereddütlü davranmışlardır.116 Irak’ın petrolden elde ettiği gelirden Sanayisini 1951 yılı ile beraber geniş kamu yatırımı gerçekleşmiştir. 1958 yılında, Irak’ta gerçekleşen darbeyle, endüstri işletmelerinde yavaşlama meydana gelmiştir. Irak’ta yapılan devrim sosyalist karakterde olmasından dolayı, öze sektör, yatırımcılar ve sermaye ülkeyi terk etmeye başlamıştır. 

Abdülkerim Kasım liderliğindeki Irak yönetimi, sanayiyi ayrı tutarak tarım ve petrol sektörünü kamulaştırmaya çalışmıştır. Temmuz 1964 yılında ise, yeni hükümet 27 büyük endüstriyel firmayı millileştirme kararı almıştır. Hükümet, diğer büyük firmaları tasnif ederek, çalışan işçileri %25 oranında karda ortak yaparak şirket yönetimine dahil etmiştir. 

Sanayi alanındaki bu müdahaleci karalardan dolayı Irak’tan sermaye kaçışı gerçekleşmiştir. Hükümetin bu karalarından dolayı 1960’lı yıllara kıyasla Irak’ın 
endüstriyel sektörü %6 oranda yavaşlama gerçekleşmiştir. 1968 Baas darbesiyle beraber, hükümet endüstriyel kalkınmaya öncelik vermiştir. 1978 yıllarla beraber, hükümet iplik ve dokuma gibi on ayrı büyük sanayi sektörünü bağımsız çalışacak şekilde organize etmiştir. Fabrika yöneticilere kısmi özerklik ve sorumluluk tanınmıştır. Irak’ın bu kamucu politikaları, yönetimde verimsizliğe nende olmuştur.117 Irak hükümeti, kamu sektörünün bir parçası olan sanayi sektörünü parasal olarak desteklemiştir. Bu destek öyle bir hal aldı ki, Irak, endüstri sektörüne 1968 yılında 39,5 Milyar Irak Dinarı yatırmışken, 1985 yılında bu yatırım 752,5 Milyar Irak Dinarı dolayına varmıştır. Bu yatırımların sonucu olarak endüstriyel çıktılar yükselmiştir. Irak Devletinin sanayi alanında yatırımlara devam etme düşüncesinin arkasındaki en önemli etken ise; Devletin petrolden elde ettiği büyük gelirlerdir.118 

1975–1980 yılları arası dönemin en belirgin özellikleri; Irak’ın petrolden elde edilen gelire güvenmesi, Irak Dinarını güçlenmesi, ithalata kolaylık tanınması, montaj sanayinin gelişmesi, teknolojik olanakların ithaline tanınan kolaylıklar, istihdamda tasarruf, sanayileşmesinin devlet tarafından desteklenmesi olarak sıralayabiliriz.119 Irak’ın 1980–2002 Sanayileşme politikasının en önemli sonucu endüstrileşme alanındaki ihtisaslaşma uçurumudur. Büyük ölçekli sanayi, büyük sermaye yatırımları ve az istihdam sağlayan petrokimya sanayi ve petrol arıtma sanayi alanında ihtisaslaşmışken, bakım ve onarım alanları Küçük ve orta Büyüklükteki işletmelerin ihtisas alanı olmuştur. Her iki ölçekteki gelişim bağlantılı ve bütünleştirici tarzda gerçekleşmemiştir. Böylece, KOBİ’lerin gelişimi birbirlerinden ve büyük ölçekli sanayiden bağımsız olarak gerçekleşmiştir. Bu kopukluktan dolayı beklenen verim elde edilmemiştir.120 Irak’ın girdiği peş peşe yıkıcı savaşlar sonucunda sanayi yapısı ciddi zararlar görmüştür. 2003 Amerikan işgaliyle noktalanan savaş macerasından sonra iç istikrarsızlık ve iç savaş tehlikesi sanayi sektörüne olumsuz etkilerde bulunmuştur. Bir dizi tahribattan sonra 2007 yılı itibarıyla Irak’ın en önemli tesislerini harita 5’te yerlerine göre şöyle sıralayabiliriz:121 

(1). State Company for Mechanical Industries (Devlet Makine Endüstrisi şirketi)(SCMI), Iskandiriyah 
(2). State Company for Automotive Industry (Devlet Otomotiv Endüstrisi Şirketi) (SCAI), Iskandiriyah 
(3). Iraqi State Company for Cement(Irak Devleti Çimento Endüstrisi şirketi), Fallujah 
(4). Iraqi United Gypsum(Birleşik Irak Alçısıtaşı), Fallujah 
(5). State Company for Glass and Ceramics (Devlet Cam ve Seramik Şirketi)- Plate Glass(Cam protez), Ramadi 
(6). State Company for Glass and Ceramics(Devlet Cam ve Seramik Şirketi) - Consumer Glassware(Tüketici Zücaciyat), Ramadi 
(7). State Company for Glass and Ceramics(Devlet Cam ve Seramik Şirketi) - Ceramic Tile(Seramik Fayans Döşeme), Ramadi 
(8). State Company for Glass and Ceramics (Devlet Cam ve Seramik Şirketi)- Ceramic Fixtures(Seramik Tesisat), Ramadi 
(9). Al Sumood State Company (Al-Sumud Devlet Şirketi)- Steel Structures(Çelik Yapılar), Taji 
(10).Al Sumood State Company (Al-Sumud Devlet Şirketi)- Foundry(Dökümcülük), Taji 
(11). Nassr State Company for Mechanical Ind.(Nasır Devlet Makine Endüstrisi Şirketi) – Trailers(Karavan), Taji 
(12). Nassr State Company for Mechanical Ind. .(Nasır Devlet Makine Endüstrisi Şirketi) – Foundry(Dökümcülük), Taji 
(13). Nassr State Company for Mechanical Ind. .(Nasır Devlet Makine Endüstrisi Şirketi) - Machine Shop(makine Dükkânı), Taji 
(14). Northern Cement State Company .(Nasır Devlet Makine Endüstrisi Şirketi)- Badoush, Mosul 
(15). State Company for Drugs and Medical Supplies(Devlet İlaç ve Tıbbı Malzeme Şirketi) - Ninawah, Mosul 
(16). Northern Cement State Company (Devlet Kuzey Çimento Şirketi)- Sinjar, Sinjar 
(17). Iraqi State Company for Cement(Irak Devleti Çimento Şirketi), Al Qa’im 
(18). State Company for Phosphate(Devlet Fosfat Şirketi), Al Qa’im 
(19). Diyala State Company for Electrical Industries (Diyala Devlet Elektrik Endüstrisi Şirketi)- Transformers(Transformatörler), Baqubah 
(20). Diyala State Company for Electrical Industries (Diyala Devlet Elektrik Endüstrisi Şirketi)- Electric Meters(Elektrik Ölçerler), Baqubah 
(21). Diyala State Company for Electrical Industries (Diyala Devlet Elektrik Endüstrisi Şirketi)- Optic Cable(Optik Kablo), Baqubah 
(22). State Company for Fertilizer (Devlet Gübre Şirketi)- North, Bayji 
(23). State Company for Ready Hand Made Wear(Devlet Hazır Giyim Şirketi), Najaf 
(24). State Company for Rubber Industries(Devlet Lastik Endüstri Şirketi), Najaf 
(25). State Company for Textile Industries(Devlet Tekstil Endüstri Şirketi) - Hilla, Hilla 
(26). State Company for Cotton Industries(Devlet Pamuk Endüstri Şirketi ), Baghdad 
(27). State Company for Leather Industries(Devlet Deri Endüstri Şirketi), Baghdad 
(28). Al Furat State Company – Chemical(Al-Furat Devlet Kimya Şirketi), Al Hindiyah 
(29). That Al Sawary State Company for Chemical Industries(Zat Al-Savar Kimya Endüstri Şirketi) - PVA, Taji 
(30). That Al Sawary State Company for Chemical Industries (Zat Al-Savar Kimya Endüstri Şirketi)– Resins(Reçineler), Taji 
(31). State Company for Drugs and Medical Supplies (Devlet İlaç ve Tıbbi Malzeme Şirketi)- Samarra, Samarra 
(32). State Company for Petrochemical Industries(Devlet petrokimya Endüstri Şirketi), Basrah 
(33). State Company of Fertilizers (Devlet Gübre Şirketi)- South, Basrah 
(34). Harir Tomato Paste and Fruit Processing Plant(Harir Salça ve Meyve İşletme Tesisi), Harir 
(35). State Company for Construction Industries (Devlet Yapı Endüstri Şirketi)- Concrete Pillars, Mosul 
(36). State Company for Heavy Engineering Industry (Devlet Ağır Mühendistlik Endüstri Şirketi)(HEESCO), Doura 
(37). State Company for Hand Woven Carpets(Devlet el Dokuma Halı şirketi), Baghdad 
(38). State Company for Paper Industries(Devlet Kağıt Endüstri Şirketi), Basrah 
(39). Ur State Company for Engineering Industry(Ur Devlet Mühendislik Endüstri Şirketi), Tallil 
(40). Northern Company for Furniture(Kuzey Mobilya Şirketi), Ninawah 
(41). Baghdad Factory for Furniture(Bağdat Mobilya Fabrikası), Baghdad 
(42). State Company for Cotton Industries(Devlet Pamuk Endüstri Şirketi), Baghdad 
(43). State Company for Electrical Industries (Devlet Elektrik Endüstri Şirketi)(SCEI), Baghdad 
(44). State Company for Vegetable Oils Industry(devlet Bitkisel yağlar Endüstri Şirketi), Baghdad 
(45). Al Monsour State Company(Almansur devlet Şirketi), Baghdad 
(46). State Company for Tobacco and Cigarettes(Devlet tütün ve Sigara Şirketi), Baghdad 
(47). Baghdad Electrical(Bağdat Elektronik), Baghdad 
(48). State Company for Batteries Industries(devlet Batarya Endüstri Şirketi), Baghdad 
(49). State Company for Construction Industries(devlet Yapı Endüstri Şirketi) - Stone Cutting(Taş Kesme), Baghdad 


Harita 5: Irak’taki Fabrikalar. 
Kaynak: Task Force to Improve Business and Stability Operations in Iraq Industrial Revitalization 
Initiative den derlenmiştir. http://www.defenselink.mil/tfbso/resources/april07.pdf (16.05.2009). 

(50). State Company for Woolen Industries(devlet Yün Endüstri şirketi), Baghdad 
(51). State Company for Dairy Products(devlet Süt Ürünler Şirketi), Baghdad 
(52). Furat Detergent(Furat Deterjan), Hindiyah 
(53). State Company for Construction Industries (Devlet Yapı Endüstri Şirketi)- Marble Cutting(Mermer Kesme), Erbil 
(54). Southern State Company for Cement (Güney Devlet Çimento Şirketi)- Sedda, Sadat al Hindia 
(55). Kani Bottling(Kani Şişeleme), Kani 
(56). Kurdish Textiles(kürt Tekstil), Erbil 
(57). State Owned Slaughterhouse(Devlet Mezbahası), Baghdad 

2.3 Petrol 

Irak’ta petrol çıkarma ve işletme imtiyazı ilk olarak 19.yy.ın son yıllarında Alman kontrolünde olan Bağdat Demir Yolları’na verilmiştir. 1914 yılında, dönemin 
Sadır Azamı Türk Petrol Şirketini Musul ve Bağdat’ta petrol çıkarma ve işletme vereceğini açıklamıştır. Irak’ta yeni kurulan hükümet, 1925 yılında ancak Türk Petrol Şirketine Bağdat ve Musul ilinde imtiyaz verilmiştir. Ancak bu anlaşmanın bazı maddelerinden hoşnutsuz olan hükümet, 1931 yılında mutabakata varılarak anlaşmayı düzelterek, Dicle nehri doğusunda Bağdat ve Musul ilinde 23 bin mil civarında alan üzerine anlaşılmıştır.122 

Türk Petrol Şirketiyle Nisan 1927 tarihinde yapılan anlaşma imzalanınca, Babagurgur (Kerkük), Jabur,Al-Kara Hana, Khaşm Ahmar, İncene ve Başka bölgelerde deneme amaçlı kuyular açılmıştır. 15 Ekim 1927 tarihinde, Babagurgur (Kerkük) bölgesinde ucuz maliyetli petrol bulunmuştur. Daha sonra, Kerkük bölgesinde, 26 kuyu açılarak Kerkük-Tarablüs ve Kerkük-Hayfa boru hatlarını inşa ederek Akdeniz’e petrol sevkiyatı gerçekleşmiştir. 1929 Tarihinde, Türk Petrol Şirketi bir karar alarak İngiliz Donanma Amirali Sör. Can Kingham yönetiminde Irak Petrol Limitet Şirketi olarak İsim değişikliğine gitmiştir. Irak Petrol şirketi yönetimi, %23,7 İngiliz-İran Petrol Şirketi, %23,7 Fransız Petrol Şirketi, % 23,7 Hollanda Kraliyet Shell Şirketi, % 23,7 Uzak Doğu İnşaat Şirket ve %5 Katkı ve Finansal Limitet Şirketine aittir.123 

Temmuz 1958 yılında Abdülkerim Kasım tarafından gerçekleşen darbeyle Irak petrolleri kesintiye uğrar diye uluslararası camia korkmuştur. Ancak hükümet, Irak petrollerini milleştirme niyeti olmadığını açıklayınca petrol piyasası rahatlamıştır. Daha sonra yönetimde olan Hükümetler ile petrol arama ve çıkarma imtiyazına sahip olan Irak Petrol Şirketi arasında gerginleşeme devam edip, 1972 tarihinde ise Irak Petrol Şirketi devletleştirilmiştir.124 Irak, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) ilk kurucuları arasındadır. 1960 Yılında Venezuela, Suudi Arabistan, Kuveyt ve İranla beraber OPEC’in temellerini atmışlardır.125 
Harita 6: Irak’ın Petrol Endüstrisi. 
Kaynak:http://www.reliefweb.int/rw/fullMaps_Sa.nsf/luFullMap/32522F4A39721DC685256CCB007419B2/$File/govusa_iraqoil120203.pdf?OpenElement (16.05.2009).web sitesinden derlenmiştir. 

    Irak petrol endüstrisi 35 yıllık Baas yönetiminde, doğrudan Petrol Bakanlığı tarafından iki büyük şirket vasıtasıyla kontrol edilmiştir. Kuzey ve Güney petrol 
şirketlerinin coğrafi olarak kendi alanlarındaki petrol sahalarından sorumlu olmuşlardır. Kuzey ve Güney petrol şirketleri, mühendislik, petrolün çıkarılma, petrol tasfiyesi, depolama ve pazarlamasının yanı sıra doğal gaz ile olan işlemlerden sorumluydu.126 Irak’ın petrolden elde edilen geliri her zaman önemli yer tutmuştur. Devletin kalkınması için petrolden elde ettiği gelir çok önemli kaynaktır. Bundan dolayı, Irak yönetimine gelen hükümetler Irak içinde petrol arama ve işletme imtiyazına sahip olan şirketle gerginleşme yaşanmıştır. Bu gerginleşmeler Saddam Hüseyin yönetiminde 1972 yılında Irak petrolünü millileştirerek sona ermiştir. Bu sayede, devletin petrolden elde etiği gelir 1972 yılında 584 milyon Dolarken, 1974 yılında 7,5 milyar Dolara yükselmiştir. Ancak bu gelirler, Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ve BM kararıyla petrol ihracatına ambargo uygulamasıyla düşmüştür.127 

Kuveyt’i işgal etmeden önce Irak, 1989 yılında 2,8 mv/g (milyon/günlük) petrol üretmişken, yaptırımlardan dolayı üretimi 1991 yılında 0,2 mv/g (milyon/günlük) düşmüştür. 1996 yılının sonlarına doğru, Petrole karşı gıda anlaşması çerçevesinde Irak’a gıda ve ilaç giderlerini karşılaması için sınırlı miktarda petrol ihracatına izin verilmiştir. 2002 yılına gelindiğinde, Irak’ın petrol üretimi 2 mv/g (milyon/günlük) civarındaydı. 1990 yılı I. Körfez Harekatı ve BM yaptırımından dolayı, Irak’ın gerçek petrol kaynakları keşfedilmemiştir. Birleşik Devletler Jeoloji Etütleri (USGS) ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Irak’ın 120-130 milyar varil işlenebilir petrol kaynaklarına ve 78 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervine sahip olduğuna inanmıştır.128 

Irak, I. Körfez Savaşı öncesi toplam 0,7 mv/günlük (milyon varil/günlük) kapasitesinde 10 petrol rafinesine sahipti. Savaş ve BM tarafından uygulanan 
yaptırımları, rafinelerin onarımı ve yenilenmesini imkansız hale getirmiştir. Böylece, 2000 Yılında rafinelerin toplam 0,4 mv/günlük (milyon varil/günlük) kapasiteyle çalışabilmiştir. Bu bakımsızlıktan dolayı, BM uzmanları, rafinelerin çevre ve çalışanlara zarar verebileceği yönünde açıklamalar yapmışlardır. Petrol rafinerine en büyükleri ise, 150.000 v/g (varil/günlük) kapasitesinde Kuzey Baiji rafinelerisi, 140.000 v/g (varil/günlük) kapasitesinde Basra rafinelerisi ve 100.000 v/g (varil/günlük) kapasitesinde Daura rafineridir.129 

2008 yılı Irak’ın petrol üretimi, 2007 yılına kıyasla %25 oranında daha fazla olmuştur. 2005 ile 2007 yılı yarısına kadar petrol üretimi 2 mv/g (milyon varil/günlük) dolaylarında seyretmiştir. 2007 yılında, Petrol üretimi tırmanışa geçerek 2,5 mv/g (milyon varil/günlük) ulaşmıştır.130ABD Yakın Doğu İşleri Bürosunun haftalık raporunda, 2008 yılı ham petrol üretimi Ocak 2008 hariç Irak Petrol Bakanlığı Hedefleri üstünde seyretmiştir. Ocak ayının ham petrol üretimi 2,7-2,8 mv/g (milyon varil/günlük) civarlarında seyretmedeki en önemli nedenlerden biri 11 Ocakta Basra rafinelerine ham petrol taşıyan boru hattında patlama gerçekleşmesidir. 1-7 Aralık 2008 tarihinde ise, Irak’ın ham petrol üretiminde yılın en yüksek düzeyi olan 2,42 mv/g’e (milyon varil/günlük) varmıştır.131 

2.4 Bankacılık 

Irak, Arap ülkeleri arasında özel bankacılık uygulamaları önceliğiyle tanınıyordu. 1880’li yıllarında, Bağdat’ta Osmanlı Bankası’nın şubesi açılmıştır. Daha 
sonra, birçok yabancı banka Irak’ta şube açarak ticari faaliyeti finansa etmişlerdir. Irak devleti, 1945 yılında ticari faaliyeti finansa etmek için Al-Rafideyin bankasını kurmuştur. Böylece, Al-Rafideyin bankası Irak içinde çalışan ilk devlet bankası olarak kurulmuştur. 1964 yılında, özel banka şubelerini kamusallaştırarak ticari faaliyet finansını Al-Rafideyin bankası tekeline bırakmıştır. Irak Devleti, Irak içindeki tüm bankacılık faaliyetini tek elle gerçekleştirilmesi, Al-Rafideyin bankasının gelişmesine neden olmuştur. Öyle ki 1988 yılında Al-Rafideyin bankası, Dünyanın ilk on büyük ticari bankası arasına girmiştir.132 

1988 yılında, Özel ve Kamu sektörünün ihtiyaçlarını karşılamak için Al-Rafideyin bankasını, Al-Raşit ile Al-Rafideyin bankasına bölmüştür. Al-Rafideyin 
bankası, kendini yenileyerek Irak halkını bilinçlendirme ve çağdaş hizmetler sunmasına rağmen diğer ülkelerdekinin aksine yüksek nakit tedavülü aynı biçimde seyretmeye devam etmiştir. Bu yüzden, 1991 yılında özel sektör bankacılık düzenlemesine izin verilmiştir. Bunun üzerine, 1992 yılında Bağdat bankası, 1992’da Al-Ticari Al-Iraki, 1993’da Al-İraki Al-İslami Li-Listismar, 1993’da Şark Awsat Al-İraki Li-Listismar, 1993’da Al-İstismar Al-İraki, 1993’da Al-Basra Al-Ahli Li-Listisamar, 1994’da Al-Mutahide Li-Listismar,1995’da Al-Ahli Lİ-Listismar Wal-Tamwil Alzirai, 1998’da Al-İtiman Al-İraki, 1999’da Darul Salam Li-Listismar, 1999’da Babil, 1999’da Al-İktisad Li-Listismar Wal-Tamwil, 1999’da Somer Al-Tijari, 1999’da Al-Warkaa Li-Listismari 2000’da Al-Halij Alticari, ve 2001’da Al-Baraka bankaları kurulmuştur. Bu dönemin iki belirgin özelliği vardır: İlki, söz konusu bankların merkez şubesinin Bağdat’ta olması, diğeri ise devlet bankaların illerde hizmet verirken özel banka hizmeti sadece bazı merkezlerde yoğunlaşmakta olmasıdır.133 

Kurulan bu özel bankaların, ödemeler, para havalesi ve akreditif gibi konularda işlem yapamamaktadır. İlaveten negatif faiz oranları uyguladığı için bu bankalara çok az kişi para yatırmış ve nüfusun büyük bir çoğunluğu ise parasını evlerinde veya Ürdün, Lübnan bankalarına yatırmışlardır. 2004 Mart ayında Irak Merkez Bankası yasası yürürlüğe girmiştir. Yasanın temel amacı uzun dönemli büyüme ve fiyat istikrarını sağlayıp, rekabetçi bir mali sistemin oluşturulmasıdır. Aynı zamanda Mart ayında bütün finansal enstrümanlar, hesaplar ve teminatlar serbest hale getirilmiştir. Bu modern, etkili bir finans sektörünün oluşturulması açısından gerçekten önemlidir. Ayrıca faiz oranlarının serbestçe piyasa tarafından belirlenmesi sağlanmıştır. Bu önlemler bankacılık sistemine olan güveni arttırmıştır. Herhangi bir veri açıklanmamasına rağmen, 2003 yılından itibaren halkın bankalardaki tasarruflarının iki katına çıktığını açıklamıştır. 2003 yılında Merkez Bankası aynı zamanda uluslararası ödemeler ve yabancı döviz havalesi ve akreditif açılması konusunda özel bankaları yetkili kılmıştır.134 

Irak Merkez Bankası aynı zamanda üç yabancı bankaya ülkede faaliyet göstermesi amacıyla lisans vermiştir. Bu bankalar; İngiltere bankaları olan HSBC ve Standart Chartered ile diğer bir banka olan National Bank of Kuwait'tir. Bu kırk yıldır ilk kez bahşedilen bir izin olduğu için önem taşımaktadır. Ancak izinlerini almalarına rağmen güvenlik endişelerinden dolayı faaliyetlerine başlamak konusunda tereddüt içerisinde olmuşlardır.135 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

111 Library of Congress, Federal Research Division, Country Profile: Iraq. August 2006, s.10. 
http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/profiles/Iraq.pdf (03.05.2009). 
112 The Department of State, Bureau of Near Eastern Affairs. February, 2008. 
http://www.state.gov/r/pa/ei/bgn/6804.htm (03.05.2009). 
113 İnci Selin Aydın, a.g.e., s.14. 
114 Jonathan E. Sanford, RL31944 ,Report for Congress ,Iraq's Economy: Past, Present, Future, Congressional Research Service, The Library of Congress, 2003.s.CRS.24. http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/crs/rl31944.pdf     (03.05.2009). 
115 a.g.r., ss.CRS.25-CRS26. 
116 İndustrialization, http://countrystudies.us/iraq/56.htm (13.05.2009). 
117 İndustrialization. http://countrystudies.us/iraq/56.htm (13.05.2009). 
118 İndustrialization. http://countrystudies.us/iraq/56.htm (13.05.2009). 
119 Alrubaie, Falah, An Evaluation to Industrial Developmentin Iraq “During 1975-1990”, 2004. 
http://mpra.ub.uni-muenchen.de/8331/1/MPRA_paper_8331.pdf (14.05.2009). 
120 Falah Khalaf Al-Robayi, Alsınaat Al-Saghira We Almutawasita fi İrak. 
http://www.alsabaah.com/paper.php?source=akbar&mlf=interpage&sid=18475 (14.05.2009). 
121 Task Force to Improve Business and Stability Operations in Iraq Industrial Revitalization Initiative den 
derlenmiştir http://www.defenselink.mil/tfbso/resources/april07.pdf (16.05.2009). 
122 Irak Limitet Petrol Şirketi, Maat Hakika we Hakika An Şarikat Naft Al-İrak Al Mahduda, (Orijinal Belgeden). 
123 a.g.e. s.3. 
124 Tayyar Arı, a.g.e., 2007. ss.180-190. 
125 Sott M. Corbett, America’s Reliance On Oil: Economic, World And Environmental Effect, (Requirements For 
the Degree Of Master Of Arts In Business And Policy Studies), State University Of New York Empire State College, 2007, s.27. 
126 Robert Springborg, Oil And Democracy in Iraq, SOAS Middle East Series, London, 2007, s.76. 
127 Neda Kordestani, a.g.e., ss.33-34. 
128 Manfred Horn, Oil Production İn Iraq: Persisting Decline Or Upswing?, Economic Bulletin, Springer Berlin/Heidelberg, 2003.s.111. 
129 a.g.e., s. 113. 
130 Michael Makovsky, Iraq’s Oil Progress, The weekly Standard,25 Ağustos 2008, 13, 46, Academic Research Library, s.14. 
131 United States Department of State Bureau of Near Eastern Affai, Iraq Weekly Status Report 14 Jan 2009, ss.16-17. http://www.reliefweb.int/rw/RWFiles2009.nsf/FilesByRWDocUnidFilename/MUMA-7ND4PY-full_report.pdf/$File/full_report.pdf (17.05.2009). 
132 Kayis Salih Al-Badri, Takwim Al-Naşatat Al-masrifiya Fi Al-İrak, Al-İktisat Al-İraki Wal-Mutaghayirat Al-Bia Al-Arabiya Waldwaliya, Bağdat, 2002, s.173. 
133 a.g.e., ss. 174-175. 
134 Vural çekinmez, Irak Ülke Profili, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi, Ankara,2006. s.8. 
135 a.g.r., ss.8-9. 


8 Ci BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***