16 Şubat 2015 Pazartesi

KIBRIS TARİHİ..,








KIBRIS TARİHİ..,




Hitit ve Babil kaynakları, Kıbrıs’ın tarihteki ilk ve esas adının ALAŞHİA olduğunu kaydederler. ALAYŞA ni demektir? Bu sözcük, ALAŞ ve İYA ekinden oluşmuştur. İYA’nın Ön-Türkçe İERÜÜ fiilinden geldiğini görmüştük. (...) ALAŞ ÜLKESİ anlamını vermektedir. ALAŞ: ı. Kazak, Kırgız ve Tatarların eskiden kullandıkları ad. ıı. memleket, millet. Altayca kutsama nidası. Teleutçe büyücü sözleri (...) ALAS Tanrı beldesine AL/INMIŞ demektir.” (...) (sf.277)

“Kıbrıs’a kendilerini Alaş diye adlandıran Türk boyu; ya da, boylarının ayak basmaları tarihi (-1400)dür. Halbuki Minoen göçmenlerinin adaya göç etmeleri tarihi (-58). (...) Fakat Kıbrıs’a ilk ayak basanlar, Yunan arkeolog, Lefkoşa Müzesi eski müdürü P. Dikaos’a göre (-6000)de Anadolu’dan gelenlerdir”.
(...) “P. Demargne’ın belirttiği gibi, ‘Kıbrıs’ın kökenini Orta-Asya’dan (Türkistan’dan) alan, Anadolu kültürünün devamı olduğunu’ gösterir”. (sf.278)
“50 harfli Kıbrıs alfabesine ilk bakışta, bu işaretlerin Ön-Türk olduğu, bu kökene dayandığı anlaşılmaktadır. Bunların arasında 25 harf (damga) Ön-Türk damgalarıdır”. (...) (sf.279)
“Bu nedenle Kıbrıs yazısı -tüm iddia ve ısrarlara rağmen- ne Grekçe ve ne de Pre-Grekçe ile çözülememiştir”. (sf.280)
H. Tarcan, “Tarihin Başladığı ‘Ön-Türk Uygarlığı’ Resmi Tarihin Çöküşü”, ÖUAM-TYGy.2003. İstanbul.
“Meyer’in adı anılan yapıtında (...) İÖ 12. yüzyıldaki göçler öncesinde Anadolu’nun en eski etnografyasında Hint-Avrupalı ulusların asla söz konusu olmadığı ve Troia’da yahut Kıbrıs’ta o dönemde var olan kültürün bir Hint-Avrupalılar öncesi kültür olduğu (...) öne sürülmekte (...)”.
“Ancak çok dikkate değer ki, Meyer de, Luviler konusundaki bilgisizliğine rağmen, Yunanistan’ın Hellenleşme öncesindeki halkının Anadolulu olduğunu görmüştür: ‘Önce Hellenler gelip anakaranın Anadolulu daha eski halkını egemenlik altına aldılar ya da kovdular’”. (sf.43)
“Öyleyse, Hititler, tarihin herhangi bir döneminde, Anadolu dışında bir anayurda sahip olmuş bulunamazlar. (...) Yâni, yayılma, Anadolu’dan kalkarak veya Anadolu’dan geçerek oralara uzanmış olabilirse de, oralardan kalkarak veya oralardan geçerek Anadolu’ya ulaşmış olamaz. (...) Anadolu’lu kültürün yayıldığı Ege Denizi adalarıyla anakara Yunanistan’ında ve Kıbrıs’ta, bir de Anadolulu kültürün etkilediği odaklarda böyle adları görüyoruz”. (sf.51)
(...)“‘İçinde Luvi dilinin çeşitli sözcüklerini, takılarını gördüğümüz’ nice tarihsel coğrafya adı, Akdeniz kıyılarına, özellikle Sicilya ile İtalya’ya, ilk çağ İllyria’sına, bugünkü anakara Yunanistan’ına, Ege Denizi adalarına, Girit’e, Kıbrıs’a yayılmıştır”. (sf.93)
“Hitit Beyleri, ileri gelenleri, devleti yok olmaktan ancak II. Hattusili’nin oğlu Prens Suppiluliuma’nın kurtarabileceğini sezmişler ve yasal krallık adayını bir yana itip öldürterek, çoluk çocuğunu Alasiya (=Kıbrıs) Adasına sürerek, Suppiluliuma’yı başa getirmişlerdi”. (sf.121)
“Üstelik, Hattuşa’da bulunmuş yazılı levhacıklara göre, IV. Tuthaliya döneminde Hititler, Alasiya/Kıbrıs Adası’na, herhalde adanın Hitit üstünlüğünü tanımayan ya da Hititlere baş kaldıran bölümlerine donanma gönderip bağımlılık vergisi almışlardı”. (sf.138)
“İÖ 1200’e yaklaşırken, saldırgan yaban sürülerince (Deniz Halkları, M.İ) öldürülmek korkusunun ve kıtlığın, açlığın göç yollarına düşürüp Akdeniz kıyılarına getirdiği yığınlar, (...) Akdeniz’in doğusundaki ülkelere, Mısır’a, Kıbrıs’a   doğru yola çıktılar”. (sf.177)
“Helen ağzında Paphlagonia diye söylenen adın öz biçiminin, Luvi dilinden, ya da ona hısım Pala dilinden, Pauwa-Lakawana olabileceği kanısındayım. (...) Helen ağzında Paph olmuş bölümün, Kıbrıs’taki Baf ile (...) köken birliği vardır düşüncesindeyim”. (sf.177)
“Belli bir çevredeki, o çağa göre ileri kültürün, göçlerin önemli ölçüde katkısı olmadan da, çevredeki daha düşük kültür düzeyine sahip topluluklarca benimsendiğinin tarihte pek çok örneği vardır. Yunanistan’da ve Girit’te, Kıbrıs’ta Hellenler öncesi dönemde geniş ölçüde Anadolulu nitelikte bir kültürün varlığı, belki de, aynı nedene dayanıyordu”. (sf.222)
“Yunanistan’ın, Ege Denizi adalarının ve o arada Girit’in, ayrıca Kıbrıs’ın Hellenler öncesi dönemden kalma, tarihsel coğrafya adlarının incelenmesi, bize gösteriyor ki, bu adların pek çoğu, Luvi dili hakkındaki bilgilerimizle, ayrıca Anadolu’da Luvi dilinin yahut Luvi dili ardılı dillerin konuşulduğu bölgelerde gördüğümüz, tarihsel coğrafya adlarını inceleyip tümevarım yoluyla ‘Şu sözcüğün anlamı şu olmak gerekir’ diye çıkardığımız bilgilerle anlaşşılabilmektedir”. (sf.224)
“Atina’nın tüm Ege Denizi ve Marmara Denizi kıyılarında bir sömürgeler, bağımlı halklar imparatorluğu kurmaya kalkışması; Hatta, gemilerin gidebildiği her yerde, özellikle Karadeniz’de ve Kıbrıs’ta etkin olma, üstünlüğünü tanıtma çabasına girmesi, kısa sürede Sparta ve Atina’yı karşı karşıya getirdi”. (İÖ 431/404) (sf.312)
“Şah Astaxexes, Asya’daki (Batı Anadolu’daki) tüm kentlerin ve ayrıca, adalardan da Klazomenia ve Kıbrıs’ın ona ait bulunmasını (...) haklı sayar”. (sf.399)
“Ne var ki, Antigonos ile oğlu Demetrios’un (İskender sonrası krallar, M.İ.) başka bölgelerde kazandığı başarılar, hele Demetrios’un Kıbrıs’ta Ptelemaios (i.s.k.M.İ.) donanmasını yenip adayı ele geçirmesi (İ.Ö.307), Ptelemaios devletinin gücünü kırdı, Lykia yöresi yine Antigonos’un egemenliğine düştü”. (sf.442)
“Antonius, (...) Kleopatra’yı Antakya’ya çağırdı. Kleopatra gelir gelmez, ona, armağan olarak ülkeler verdi: Fenike, Oyuk/Çukur Suriye, Kıbrıs, Anadolu’dan Çukurova, filistin’in bazı parçaları (...)”. (sf.549)
“(...) Paulos (ermiş, Tarsuslu Yahudi Şaul, M.İ.), İsa’nın ölümünden sonra kendiliğinden üstlendiği Hıristiyanlığı yayma görevini yerine getirmek için, Seleukeia piereia (Samandağ) üzerinden Kıbrıs’a, Kıbrıs’ın Paphos (Baf) Limanı’ndan Anadolu’ya (...) gitti”. (sf.614)
B. Umar, “İlkçağda Türkiye Tarihi”, İnkılâp y. 1999, İstanbul.
“1342’de Papalık, Venedik ve Rodos şövalyeleriyle birleşerek, Türklere karşı Kutsal İttifak’ı oluşturdu. (...) Kıbrıs sularında bulunan haçlı donnanmasına karşı 1426’da Memluk Sultanı Baybars, adaya çıkardığı ordusuyla Kral Janus’un ordusunu dağıttı”.
“Venedik egemenliği döneminde ezilen ve horlanan yerli Rum halkı, zaman zaman Osmanlı padişahına gönderdikleri gizli elçilerle kendilerine yardım edilmesini istemek zorunda kaldı. Kıbrıs üzerine bir sefer düzenlenmesine karar veren Selim II, Piyale Paşa’yı Kıbrıs’ı almakla görevlendirdi. (...) Magosa kalesinin de 1571’de teslim olmasıyla adadaki Venedik ve Kutsal İttifak’ın egemenliği sona erdi”.
“‘93 Harbi ve Ayastefanos andlaşması vb. sonucu İngiltere Rusya’ya karşı Osmanlı devletini korumak’ (...) bahanesiyle Babıâli’yi ittifaka (Tür. bağlaşma M.İ.) zorladı. Abdülhamit II. (...) ‘hukuk-u şâhâneme asla halel gelmemek şartıyla muahedenâmeyi tasdik ederim’ notunu ekleyerek antlaşmayı imzaladı. (...) Kıbrıs, 1878’den başlayarak geçici olmak kaydıyla İngiltere’nin yönetimine geçti. (...) Osmanlı devleti, Birinci Dünya Savaşı’na katılınca İngiltere adayı resmen ilhak etti”. (sf.6680)
“Büyük Larousse”, Milliyet Yayınları Cilt 13, İstanbul.


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder