20 Şubat 2015 Cuma

ARAP BAHARI VE MISIR’DA YANSIMALARI 4

ARAP BAHARI VE MISIR’DA YANSIMALARI  4



Körfez ülkelerinin 20. yüzyıl boyunca Orta Doğu siyasetlerini belirleyen bazı 
temel parametreler bulunmaktadır. Bunların başında ulusal bütünlüklerinin 
sağlanması, İran’dan algıladıkları güvenlik tehdidi ve mezhepsel tehdit, mevcut 
siyasal rejimleri devam ettirebilme kaygısı, geleneksel toplumsal ve siyasal yapının muhafaza edilmesi, bölgedeki modernist ve seküler rejimleri ötekileştir me, enerji piyasasının güvenlik ve istikrarı ve Soğuk Savaş siyaseti bağlamında Batı’yla geliştirilen derin stratejik ilişkiler gelmiştir. Varlıklarını tehdit eden bu parametreler nedeniyle Körfez ülkeleri bir taraftan kendi aralarında birlikler oluşturmaya çalışırken diğer yandan da Batı ülkelerine yakınlık gösterme gayreti içerisinde olmuşlardır.165 

Bunların sonucu olarak Körfez ülkeleri her zaman, mevcut siyasal rejimlerinin bir garantisi olarak gördükleri Batılı büyük devletlerle iyi ilişkiler içerisinde olmayı önemsemişler ve bu ortaklıklarını koruma yönünde bir siyaset izlemek adına hareket etmişlerdir. Neticesinde iki kutuplu dünya düzeninin etkisi ile de Körfez ülkeleri, SSCB ve yandaş ülkelerin devrimci ve değişim gereksinimine vurgu yapan söylemlerine karşın Batılı ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde olarak,söz konusu edilen bu ülkeleri karşılarına almışlardır.166 

Körfez ülkelerinin temel dış politikası her zaman için, “Geleneksel – İslami” 
sosyal yapının hem ülkesel hem de bölgesel bazda hâkim kılınması olarak ifade 
edilmiştir. “Geleneksel Bedevi İslamı” olarak nitelendirilen İslamcılık anlayışları 
doğrultusunda Körfez ülkeleri, statükocu ve değişim karşıtı yaklaşımlar sergilemeyi dış politikalarının temel amaçları arasında değerlendirmişlerdir.167 
Zira bu ülkelerde İslamiyet, hem kültürel ve sosyal yaşamın düzenlenmesi 
bağlamında dini hükümlerin esas alınması gerektiği hem de siyasi yaşam anlamında devlet yönetiminin yine dini hükümler çerçevesinde sağlanması gerektiği yönündeki bir anlam çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bundan dolayı Körfez ülkelerinde demokratik rejimi temel alan yaklaşımlar, gayri İslami bulunmakta ve reddedilmektedir. Böylece temel hak ve düşünceler bağlamındaki talepler İslam karşıtlığı olarak değerlendirilebilmekte ve bu şekilde bastırılabilmektedir.168 

168 Kışlakçı, a.g.e., s. 124. 
169 Ataman ve Demir, a.g.m., s. 7. 
170 Yalçıner, a.g.e., s. 39. 

21. yüzyılın ilk önemli olayı ve uluslararası ilişkiler tarihi açısından yüzyılın 
başlangıcı olarak kabul edilen 11 Eylül 2001 Saldırılarından sonra Batı dünyasında, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerine yönelik olumsuz bir algı oluşmuş ve bu doğrultuda bir tutum takınılmıştır. Usame bin Ladin başta olmak üzere El-Kaide’nin önemli kişilerinin pek çoğunun Körfez kökenli olması, dolayısıyla Batıda İslam dini ve Müslümanlara yönelik daha olumsuz bir algının hâkim olmaya başlaması, Körfez ülkelerinin toplumsal ve siyasal yapılarının sorgulanmasını beraberinde getirmiştir.169 

Geçen yüzyılın sonlarında ve yeni yüzyılın başlarında meydana gelen bazı 
önemli küresel ve bölgesel gelişmelerden dolayı Körfez ülkeleri ve Mısır, yeni 
yüzyılda iç ve dış politikalarını yeniden yapılandırmak zorunda kalmışlardır. Bu 
gelişmelerden bazıları Körfez ülkeleri için olumlu adımlar atılmasını sağlarken, 
bazıları ise olumsuz durumlar ortaya çıkarmıştır. Bu gelişmelerden birincisi, iki 
kutuplu dünya sisteminin yıkılması ve Soğuk Savaş siyasetinin sona ermesi 
olmuştur.170 

Dünya sisteminin yeniden yapılandırılmasından sonra Körfez ülkeleri; Batı’ya olan bağımlılığını azaltma çabasına girişmiş, yeni yüzyılla birlikte bölge 
ülkeleriyle ve Doğu’daki küresel güçlerle de ilişkilerini geliştirerek dış politikalarını çeşitlendirme imkânına kavuşmuşlardır. Bu bağlamda en başarılı iki örnek Şeyh Hamad liderliğindeki Katar ile Kral Abdullah liderliğindeki Suudi Arabistan olmuştur. Her iki lider ve ülke de etkin birer bölgesel aktör haline gelmiş, diğer Körfez ülkeleri de artan karşılıklı bağımlılık ve çeşitlendirme ile birlikte uluslararası politikada daha aktif olmaya başlamışlardır.171 

171 Arı, a.g.e., s. 24. 
172 Ataman ve Demir, a.g.m., s. 8. 
173 Davutoğlu, a.g.e., s. 19. 
174 Kibaroğlu, a.g.m., s. 21. 

Dönem itibariyle Körfez ülkelerinin ve Mısır’ın dış politikalarını belirleyen en önemli etmenlerin başında enerji piyasasının durumu gelmektedir. Doğal 
kaynaklarına bağımlı bu ülkeler enerji pazarının, dolayısıyla petrol ve doğalgaz boru hatlarının istikrar ve güvenliğine de bağımlı durumdadır. Petrol ve doğalgaz piyasasının istikrarı ve enerji boru hatları, 20. yüzyılda olduğu gibi yeni yüzyılda da bu ülkelerin izledikleri dış politikanın temel parametrelerinden biri olmaya devam etmektedir. 172 

Körfez ülkelerinin ve Mısır’ın dış politikalarını belirleyen temel hususlardan 
bir diğeri de, bölgede nükleer enerjinin ve silahların üretilmesi sorunudur. Körfez ülkeleri, bölgesel statükonun ve istikrarın devamı için bölge ülkelerinin nükleer silah üretmesine karşı çıkmaktadır.173 

Nükleer silahlanmanın olduğu bir bölgede istikrarın sağlanması çok zor ve 
birbirine düşman iki ülkenin–İsrail ile İran–silahlanma yarışı devam ederken diğer ülkelerin de nükleer silahlanmayı reddetmesi neredeyse imkânsızdır. Bundan dolayı Körfez ülkeleri, bir taraftan İran’ın nükleer silah üretmesini doğrudan bir tehdit olarak algılayıp buna karşı çıkmakta ve diğer taraftan da İsrail’in elindeki silahların bölgesel bir tehdit oluşturmasından dolayı imha edilmesini savunmaktadır.174 

2.4. MISIR’DA HALK AYAKLANMALARININ GEÇMİŞİ 

Arap Baharı bağlamında ve 2011 yılı itibariyle Orta Doğu’da bir anlamda 
değişim rüzgârlarının yaşanmaya başlaması, halk ayaklanmaları ve protestoların 
birdenbire mi ortaya çıktığı, yoksa temellerinin çok daha derinlerde mi yer aldığı 
tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda konu Mısır özelinde 
değerlendirildiğinde görülmektedir ki; Mısır’daki değişim süreci, geçmiş dönemlere dek uzanan bir “protesto kültürü” temelinde şekillenmiştir.175 Zira Mısır, sadece 1998 ve 2004 yılları arasında 1.000’in üzerinde toplumsal protesto hareketlerine sahne olmuş ve bu sosyal hareketler, daha sonraki dönemlerde çıkan ayaklanmalara ve yeni siyasi reformlara yönelik taleplere zemin hazırlamıştır.176 

175 Yalçıner, a.g.e., s. 67. 
176 Dijalili ve Kellner, a.g.e., s. 71. 
177 Telci, Devrim Sonrası Mısır, s. 98. 
178 Kılınç, a.g.e., s. 21. 
179 Yalçıner, a.g.e., s. 56. 

Mısır’da ilk toplumsal hareketler, 1990’lı yıllarla birlikte Hüsnü Mübarek 
Rejimine karşıt gösteriler şeklinde kendisini ortaya koymaya başlamıştır. Zira 
Mübarek’in tekrar Cumhurbaşkanı olmasını istemeyen farklı kesimden katılımcılar, protesto gösterileri için meydanlara çıkmışlardır. 2000’li yıllar itibariyle de çok daha güçlü söylemlerle toplumsal hareketler içerisinde yer almaya başlayan Mısır halkı, reform çağrısı yapmaya başlamıştır.177 

ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi üzerine Mısırlılar yeniden sokaklara 
dökülmüş; 2004 yılı itibariyle de Mısırlı bazı avukatlar tarafından temelleri atılmış olan Kifaye (Yeter) Hareketinin koordine ettiği ve değişik meslek gruplarında yer alanların da katılımı ile gerçekleştirilmeye başlanan gösterilerle durum farklı bir boyut kazanmaya başlamıştır.178 

2005 Mısır Seçimlerinde Kifaye Hareketinin Mısır halkını oy kullanmamaya 
davet etmesi ise, Hüsnü Mübarek’e olan tepkilerin son noktaya gelmesi olarak 
değerlendirilmektedir. Harekete ismini veren “yeter” sloganı doğrultusunda Mısır halkı, hem Mübarek yönetimine hem de son elli yıldan beri maruz bırakıldığı totaliter rejimlere karşı bir başkaldırı hareketi içerisinde olduğunu ifade etmek istemiştir.179 
Tüm bu başkaldırı gösterilerine karşın Mısır’da ekonomik ve siyasi alanda 
birtakım yasal düzenlemelerde bulunulması adına hareket edilmişse de, bu 
düzenlemeler halk tarafından yeterli bulunmamış ve neticesinde 2008 yılında “6 
Nisan Gençlik Hareketi” kapsamında gençlerin oluşturduğu gruplar protestolarda daha önemli roller üstlenmeye başlamışlardır.180 

180 Yalçıner, a.g.e., s. 63. 
181 Kılınç, a.g.e., s. 38. 
182 Ilan Pappe, Orta Doğu’yu Anlamak, Çeviren: Gül Atmaca, İstanbul, NTV Yayınları, 2009, s. 88. 

2010 yılında savaş suçlarının protesto edilmesi için yine Kifaye Hareketi 
kapsamında gösteriler düzenlenmiştir. Mübarek Yönetimi sınırlı olmakla birlikte bu gösterilerde İsrail ve ABD karşıtı sloganlar atılmasına göz yummak zorunda 
kalmıştır. Bu gösteriler Arap Baharı ile birlikte büyüyerek ve gelişerek Mübarek 
İktidarının sonunu getiren protestoların zeminini hazırlamıştır. Nihayet Ocak 2011 Devrimi ile Mısır’da, muhalif partiler daha aktif bir pozisyona sahip olmaya 
başlamışlardır.181 


2.5. 25 OCAK DEVRİMİ VE MISIR’DAKİ GELİŞMELER 

2.5.1. Mısır’da Halk Devrimi’ne Giden Süreç 

17 Aralık 2010 tarihinde aslında mühendis olan ama iş bulamadığı için seyyar 
satıcılık yapmak zorunda kalan 27 yaşındaki Tunuslu bir gencin yönetime karşı isyan ederek kendini yakmasıyla başlayan Arap Baharı; süreç içerisinde Mısır’a da sıçramıştır. Ayaklanmaların sebepleri arasında; ülkeleri yönetenlerin sürekli iktidarda kalmak isteyip bu yönde mücadele etmeleri, ekonomik alanda gerekli iyileştirmelerin yapılmaması, işsiz kesimin çoğalması, yönetim alanındaki yolsuzlukların artması ve dış güçlerin müdahalelerini sayabiliriz.182 

Arap Baharı sürecinden çok önce 2000 ve 2002 yıllarında Mısır’da İsrail’in 
Filistin’e karşı yaptığı saldırılar büyük katılımlı protesto gösterileri ile kınanmıştır. Yine önceki anlatımlarda da yer verildiği üzere, Mısır uzun yıllar olağanüstü hal yasaları ile yönetilmiş ve rejime bağlı güvenlik güçleri, olağanüstü hal yasalarını dayanak kabul ederek halka şiddet uygulamışlardır. Buna örnek olarak 7 Haziran 2010 tarihinde Halid Said isimli Mısırlı bir gencin, polisler tarafından yapılan 

işkence neticesinde öldürülmesi gösterilebilir. Bu olay Mübarek’in kötü yönetiminin göstergelerinden biri olmuş ve geniş kitlelerin katılımıyla sessiz direniş eylemi adı verilen organizasyonlarla protesto edilmiştir.183 

183 Ramazan Özey, Dünya Denkleminde Orta Doğu Coğrafyası: Ülkeler-İnsanlar-Sorunlar, İstanbul: Aktif Yayınları, 2013, s. 196. 
184 Yalçıner, a.g.e., s. 76. 
185 Pappe, a.g.e., s. 71. 

Belirtilen ve benzeri birçok hukuksuzlukların ve haksızlıkların yaşandığı 
Mısır’da 25 Ocak 2011 tarihinde sonraları Halk Devrimi adını alan protestolar 
başlamıştır. Siyasi, ekonomik ve sosyal alanda önemli değişiklik talepleriyle Tahrir Meydanı’nda bir araya gelen farklı kesimlerin oluşturduğu büyük kitleler, Mübarek Rejimini devirmek için harekete geçmişlerdir. 18 gün süren bu protesto süreci, Hüsnü Mübarek’in 11 Şubat 2011 tarihinde görevini bırakmasıyla sonuçlanmıştır.184 

Bu belirlemeler çerçevesinde, Mısır’da protestoların ortaya çıkmasında dikkat 
çeken ve aşağıdaki kapsamda ifade edilen üç temel açıklama bulunmaktadır; 

. Bunlardan ilki; Mısır Devrimi’nde büyük kitleleri hep birlikte Tahrir 
Meydanı’nda toplamak için etkin bir şekilde kullanılan facebook ve twitter 
gibi sosyal medya unsurları olarak ifade edilmektedir. 
. İkincisi; nispeten daha kısa süren Tunus Devrimi’nin halk nazarında takip 
edilmesi gereken bir örnek teşkil etmesi olarak ifade edilmektedir. 
. Üçüncüsü ise; Mısır’daki tüm halk kesimleri için hayatı dayanılmaz kılan 
ürün fiyatlarındaki artışlar ve bunun yarattığı sıkıntılar olarak ifade 
edilmektedir.185 


2.5.2. Müslüman Kardeşler (İhvan - ı Müslimin) 

Mısır’ın en etkin ve örgütlü toplumsal hareketi olan Müslüman Kardeşler 
(İhvan-ı Müslimin) Hareketi, 1928 yılında Mısır’ın İsmailiye kentinde öğretmen olan Hasan el-Benna tarafından kurulmuştur. Hasan el-Benna’nın karizmatik kişiliği ve etkili hitabet gücüyle özellikle işçi ve öğrenci kesimleri arasında yayılan bu yapı, kurulduktan sonra Mısır’da hızlı bir şekilde örgütlenmeye başlamıştır. Hareket üyeleri, şubelerde, camilerde ve halka açık yerlerde farklı toplum kesimleriyle diyaloğa girerek bu şekilde hareketin gayesini anlatıp taraftar toplamış ve 3 yıl sonra da daha fazla kişiye ulaşabilmek için merkezlerini Kahire’ye taşımışlardır.186 

186 Çakmak, a.g.e., s. 76. 
187 Yıldırım ve Abdülcelil, a.g.e., s. 33. 
188 Yıldırım ve Abdülcelil, a.g.e., s. 33. 

Müslüman Kardeşler Hareketi, 1938 yılında şube sayılarını 300’e çıkararak 
ülke geneline yayılmış ve Mısır’ın önemli ve etkili gruplarından biri haline gelmiştir. Şubeleri vasıtasıyla açmış oldukları sağlık ve eğitim kurumları sayesinde halk içerisinde önemli bir tabana sahip olmaya başlamışlardır. Siyasi olaylarla fazla ilgilenmeyen ve dini düşünceler dışında görüş belirtmeyen hareket, bu döneminde sadece dini yaşam tarzını önemseyen ve teşvik eden bir sosyal vakıf görünümünde kalmıştır.187 

1940 yılı itibariyle savaş sürecine girilmesi ve Filistin sorununun ortaya çıkması ile Müslüman Kardeşler Örgütü, siyasi mesajlar vermeye ve girişimlerde 
bulunmaya başlamıştır. Krallık Yönetiminin İngiltere ile ilişkileri Müslüman 
Kardeşler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Elde etmiş oldukları toplumsal güç 
nedeniyle de yönetim tarafından bir tehlike olarak algılanıp baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Süreç içerisinde Hasan el-Benna defalarca tutuklanmış, hareketin toplantıları yasaklanmış, yayınları toplatılmış ve gazetelerin bu oluşum ile ilgili yayın yapması yasaklanmıştır.188 

Müslüman Kardeşlere ait şubelerin kapatılmasını emreden İngiltere taraftarı 
Başbakan Mahmud Fahmi Nukraşi’ye suikast düzenlenmiş ve öldürülmüştür. 
Bundan kısa bir süre sonra da Hasan el-Benna, 12 Şubat 1949’da Kahire’de halka açık bir yerde konuşma yaparken rejim yanlıları tarafından gerçekleştirilen suikast sonucu öldürülmüştür. Nukraşi’nin yerini alan Nahas Paşa Yönetimi, 12 Ocak 1950’de örgüte konan yasağı kaldırmış ve bir yıl sonra da örgütün genel merkezini ve bazı mallarını kendilerine iade etmiştir.189 

189 Çakmak, a.g.e., s. 76. 
190 Yıldırım ve Abdülcelil, a.g.e., s. 35. 
191 Yalçıner, a.g.e., s. 72. 
192 Yıldırım ve Abdülcelil, a.g.e., s. 35. 

23 Temmuz 1952’de Hür Subaylar tarafından yapılan darbe neticesinde 
başlayan Nasır iktidarı döneminde Müslüman Kardeşler mensupları, danışmanlık, radyo müdürlüğü, anayasa komisyonu üyeliği gibi çeşitli görevler üstlenerek yönetime katılmaya başlamışlardır. Ancak 1954 yılı itibariyle Nasır’ın politikalarına ülke genelinde yapılan protestolarla tepki göstermeleri iktidar ile yeniden karşı karşıya gelmelerine sebep olmuştur. Bu dönemde binlerce Müslüman Kardeşler Örgütü üyesi tutuklanmış ve örgütün liderliğini yapmakta olan Abdülkadir Udeh idam edilmiştir.190 

1970 yılında başlayan Enver Sedat dönemi ile birlikte Müslüman Kardeşler 
Örgütü’ne uygulanmakta olan baskılar hafiflemeye başlamıştır. Tutuklu bulunan 
örgüt üyeleri zamanla serbest bırakılmış ve sadece varlıklarını sürdürmelerine izin verilerek hareket alanları kısıtlanmıştır. Bu şekilde devam eden süreç, Enver Sedat’ın 6 Ekim 1981 tarihinde ordu içerisindeki Müslüman Kardeşler üyesi bir subay tarafından düzenlenen suikast sonucu öldürülmesine kadar devam etmiştir.191 

Hüsnü Mübarek, değişen dünya konjonktürünün de etkisiyle Müslüman 
Kardeşler Örgütü’nü daha çok sistem içine çekmeye çalışmış ve siyasi faaliyetlerine göreceli olarak izin vermeye başlamıştır. Yapılan seçimlere mevcut partilerle koalisyon yaparak katılan oluşum da bu yaklaşıma olumlu cevap vermiştir. Mübarek yönetiminin Irak işgali ve Filistin meselesindeki tavırları nedeniyle dönemsel olarak protestolar ve karşılığında tutuklamalar yaşanmışsa da sürecin sonunda Müslüman Kardeşler Örgütü ülkenin en büyük muhalif kesimi olmayı başararak halk devriminin en önemli parçası olmuştur.192 

2.5.3. Kifaye Hareketi 

Önceleri avukatlar üzerinde etkili bir sivil toplum inisiyatifi iken, Hüsnü 
Mübarek’in 2005 yılında yapılacak olan seçimlere katılmaması için “Yeter” 
sloganıyla başlattıkları protesto gösterileri ile ön plana çıkan Kifaye Hareketi, 
Mısır’ın en önemli sivil muhalif oluşumlarından birisi olmuştur. Liberal, laik, 
milliyetçi ve İslamcı gibi toplumun değişik düşüncelere sahip kesimlerinin bir araya gelmesi ile oluşan bu yapı, rejime karşı büyük protestolar düzenlenmesini sağlamış ve Mısır Değişim Hareketi’ni kurmuştur.193 

193 ORSAM Rapor: Mısır’da Son Dönemde Önde Gelen Laik-Liberal-Solcu Hareketler, Ankara: ORSAM Yayınları, ORSAM Rapor No: 167, 2013, s. 42. 
194 İbrahim Tığlı, Mısır’da Sosyal Hareketler, İstanbul: DÜBAM (Dünya Bülteni Araştırma Merkezi) Araştırma Raporu, 2011, s. 21. 
195 Yıldırım ve Abdülcelil, a.g.e., s. 43. 

Kifaye Hareketi, yasal çerçeve içerisinde kalarak Hüsnü Mübarek yönetimine 
karşı başlatmış oldukları muhalefetlerini basının desteği ile geniş halk kesimlerine ulaştırmışlardır. Mübarek’in baskıcı yönetiminden memnun olmayan kesimler için Kifaye Hareketi, bir cazibe merkezine dönüşmüş ve en etkili muhalif güç haline gelmiştir. İyi eğitimli profesyonel avukatların liderliğindeki hareket, insan hakları basın, ifade özgürlükleri, demokrasinin geliştirilmesi, kanun gücünün benimsenmesi gibi konularda hükümete sert eleştiriler yönelterek Mübarek’i demokratik adımlar atmaya zorlamışlardır.194 

Kifaye Hareketi, ortaya çıkış şekli ve barındırdığı farklı kesimler sayesinde 
Müslüman Kardeşler Hareketi’ne göre daha rahat hareket etme ve örgütlenme imkânı bulmuştur. Bununla birlikte yapılan protestolar nedeniyle liderlerinin tutuklanması nedeniyle zayıflayarak bölünmeler yaşamışlardır. Bu şekilde bir lider etrafında toplanmamış olmanın sakıncalarını görmelerine rağmen 25 Ocak 2011 tarihinde başlayan Mısır Halk Devrimi’nde yine de önemli roller üstlenmiş ve rejimin yıkılmasında etkili olmuşlardır.195 

2.5.4. 6 Nisan Gençlik Hareketi 

Mısır’da 2008 yılı başlarında başta ekmek olmak üzere temel gıda maddelerine büyük oranda zamlar yapılmıştır. Enflasyon rakamlarının da hızlı bir şekilde yükselmesi ile birlikte toplumun alt tabakaları için yaşam koşulları daha da 
güç koşullara bürünmüştür. Ülkedeki huzursuzluğun artmaya başlaması ile birlikte işçi sendikaları Mahalla al-Kübra kentinde 6 Nisan 2008 tarihinde Mübarek yönetimini protesto amacıyla greve gideceklerini duyurmuşlardır. Bu durumu fırsat olarak gören birkaç genç de grevi organize etmek ve daha geniş kesimlere duyurmak için sosyal medya üzerinden çağrıda bulunmuşlar ve ülkedeki gençleri bu şekilde örgütleyerek neticesinde büyük bir protesto dalgasının fitilini ateşlemişlerdir.196 

196 İsmail Numan Telci, “6 Nisan Hareketi: Yeni Bir Sosyal Aktivizme Doğru mu?”, İstanbul: ORSAM Orta Doğu Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Dergisi, Yıl: 2011, Nisan Dönemi, Cilt: 3, Sayı: 28, ss. 98-105. 
197 Telci, 6 Nisan Hareketi, s. 101. 

Bu şekilde ortaya çıkan ve sosyal medya üzerinden örgütlenen 6 Nisan 
Gençlik Hareketi, ülkenin büyük kesimini oluşturan gençleri harekete geçirmeyi ve oldukça önemli bir sivil oluşum haline gelmeyi başarmıştır. Bu oluşum, 25 Ocak 2011 tarihinde Tahrir Meydanı’nda büyük kitlelerin bir araya gelmesinde de başrolü üstlenmiş ve devrimin gerçekleşmesine önemli derecede katkı sunmuştur. Devrimden sonra Mısır siyasi hayatında etkinliğini devam ettiren ve Mursi döneminde de protestolarda ön saflarda yer alan 6 Nisan Gençlik Hareketi, darbenin gerçekleşmişine sebep olan unsurlar içerisinde yer almıştır.197 


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder