20 Şubat 2015 Cuma

ARAP BAHARI VE MISIR’DA YANSIMALARI 5


ARAP BAHARI VE MISIR’DA YANSIMALARI  5



2.6. CUMHURBAŞKANI’NIN SEÇİLME SÜRECİ 

Önceki anlatımlarda da belirtildiği üzere Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek’in Arap Baharı kapsamında yapılan protestolar sonucunda iktidardan uzaklaşması ve yetkilerini Yüksek Askeri Konsey Başkanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi’ye bırakmasının ardından ülkede yeni bir döneme girilmiştir. Konsey tarafından, seçimlerin yapılması için geçici hükümetin oluşturulmasıyla süreç işlemeye başlamıştır. 


Anayasa gereği iki turlu seçim sistemine sahip olan Mısır’da 23-24 Mayıs 
2012 tarihinde birinci turu yapılan seçimler, Nasır döneminden beri sonucu belli 
olmayan ilk başkanlık seçimleri olmuştur. Devrim sonrası oluşan yeni durum, başta Müslüman Kardeşler Örgütü olmak üzere Mübarek yönetimi döneminde faaliyetleri sınırlandırılan farklı siyasi hareketlerin de önünü açmıştır. Bunun sonucu olarak da seçimlere 8’i bağımsız olmak üzere toplam 13 aday katılmış ve Cumhurbaşkanı olabilmek için yarışmışlardır.198 

198 Furkan Torlak. Tahrir’den Parlamentoya Mısır Seçimleri, SETA Araştırma Raporu, İstanbul: SETA Yayınları, 2011, s. 1. 
199 Yıldırım ve Abdülcelil, a.g.e., s. 47. 
200 Torlak, a.g.m., s. 2. 

Katılımın %46 ile düşük seviyede kaldığı birinci tur seçimleri sonucunda, 
Müslüman Kardeşler Örgütü tarafından kurulan Hürriyet ve Adalet Partisi adayı 
Muhammed Mursi %24 oy ve seçimlere bağımsız aday olarak katılan Hüsnü 
Mübarek dönemi başbakanı Ahmet Şefik ise %23 oy oranı ile en fazla oy alan iki 
aday olarak ikinci tur seçimlerine katılmaya hak kazanmışlardır. Bu turda Arap 
Birliği Genel Sekreterliği yapmış olan Amr Musa %1 ile en düşük oyu alırken 
Nasırcı söylemlere sahip Arap Milliyetçisi Hamdin Sabbahi %20 oranında oy alarak önemli bir başarı elde etmiş ancak ikinci tura kalamamıştır.199 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 16-17 Haziran 2012 tarihlerinde 
yapılmıştır. Katılımın %51 ile yine düşük olduğu seçimler sonucunda Müslüman 
Kardeşler Örgütü üyesi Muhammed Mursi, %51,73 oranında oy alarak %48,27 
oranında oy alan Ahmet Şefik’e üstünlük sağlamış ve Mısır’ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. Böylece 3 Temmuz 2013 tarihindeki Askeri Darbeye kadar 1 Yıl 4 Gün sürecek olan Müslüman Kardeşler iktidarı da başlamıştır.200 

2.7. DEVRİM SÜRECİ VE YENİ ANAYASA HAZIRLIKLARI 

Mısır’da silahlı kuvvetler, her zaman siyasi belirlemelerden ekonomik 
belirlemelere dek uzanan geniş bir yelpazede karar verici olma rolünü üstlenebilmiş ve gün geçtikçe de bu konumunu güçlendirmiştir. Bu bağlamda uluslararası ticaret anlaşmalarının imzalanması konusunda dahi belirleyici olabilen Mısır silahlı kuvvetleri, ABD tarafından Mısır’a yapılan/yapılacak olan askeri yardımların yanında ekonomik yardımlar noktasında dahi söz sahibi olabilmiştir.201 

201 Murat Yılmaz. “Yeni Anayasa ve Demokratikleşme Paketi”, Stratejik Düşünce Dergisi, Ağustos Sayısı, Yıl: 2013, ss. 72-94. 
202 Muhammet Örtlek, Mısır’da Yeni Anayasa Referandumu: İhvan ve Darbe Anayasası’nın Karşılaştırmalı Analizi, Referandumu Destekleyenler ve Karşıtları, Uluslararası Orta Doğu Barış Araştırmaları Merkezi (International Middle East Peace Research Center-IMPR) Araştırma Raporu, İstanbul: IMPR Yayınları, 2014, s. 9 vd. 
203 Muhammet Örtlek, 25 Ocak Devrimi’nin Üçüncü Yıldönümünde Mısır, Referandumu Destekleyenler ve Karşıtları, IMPR Araştırma Raporu, İstanbul: IMPR Yayınları, 2014/a, s. 3. 
204 Murat Yılmaz, a.g.m., s. 76. 
205 Seyfi Kılıç. “Mısır’da Mursi’nin Yargılanması ve Anayasa Referandumu”, ORSAM Dergi, 06- 12 Ocak 2014, Sayı: 19, ss. 1-9. 
206 Örtlek, 25 Ocak Devriminin Üçüncü Yıldönümünde Mısır, s. 5. 

Yine Mısır’da çok güçlü bir konumda olan Anayasa Mahkemesi, 14 Haziran 
2012 tarihinde 166 bağımsız milletvekilinin vekilliğinin iptal edilmesi yönünde karar vermiş ve bu kararın da özde, parlamentonun feshedilmesi gerektiği yönünde bir karar olduğuna yönelik açıklamada bulunmuştur. 202 Bu bağlamda artık Yüksek Askeri Konsey’in (YAK) parlamentonun tüm görev ve yetkilerini üstleneceği belirtilmiş ve yeni bir anayasa oluşturulmasına yönelik de YAK tarafından bir komisyon oluşturulacağı bildirilmiştir. 203 

Ancak Muhammed Mursi, Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte 
YAK tarafından süreç içerisinde alınmış olan tüm kararların yeniden görüşülebilmesi ya da gözden geçirilebilmesi için parlamentoyu 9 Temmuz 2012 tarihinde toplantıya çağırmıştır.204 YAK, parlamento tarafından yapılacak olan toplantının iptal edilmesini ve kendisi tarafından alınan tüm kararlara saygı duyulmasını talep etmişse de, söz konusu edilen tarihte parlamento Meclis Başkanı Saad El-Kattani başkanlığında toplanmıştır.205 

Bu süreçte, önceki anlatımlarda yer verildiği üzere ülkenin önemli partileri 
arasında yer alan Vefd Partisi kurulacak olan yeni hükümette görev almayacağını belirtmiş ve Selefi En-Nur Partisi de, kabinede kendilerine yeterli sayıda temsil hakkı verilmediği gerekçesiyle aynı yönde açıklamada bulunmuştur.206 Aynı şekilde General Hüseyin Tantavi’nin de Savunma Bakanlığı’na atanmasını hoş karşılamayan halk, tekrar sokaklarda yer almaya başlamıştır.207 

207 Seyfi Kılıç, a.g.m., s. 3. 
208 Murat Yılmaz, a.g.m., s. 77. 
209 Torlak, a.g.m., s. 3. 
210 Ali Semin, Mısır’daki Olayların Işığında Anayasa Referandumu, BİLGESAM Araştırma Raporu, İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2011, s. 3. 
211 Murat Yılmaz, a.g.m., s. 78. 
212 Torlak, a.g.m., s. 4. 
213 Hasan Tahsin, Fendoğlu, “Alevilik ve Yeni Anayasa (Anayasal Perspektif)”, Malatya: İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 1, Yıl: 2013, s. 1-20., s. 7. 

Mursi’nin 22 Kasım 2012 tarihinde “egemenliği ve devrimi koruma” temelli 
olduğuna yönelik açıklamada bulunduğu kararname, yine halkın iki kutup şeklinde bölünmesine neden olmuş ve neticesinde halkın kendi arasında çatışmaya başlaması gündeme gelmiştir.208 İptal taleplerine karşın Mursi’nin uygulamaya koyduğu kararname, Mursi için “diktatörlük” suçlamalarında bulunulmasını beraberinde getirmiş ve neticesinde 15 Aralık 2012 tarihinde kararnamenin iptal edileceğine yönelik açıklamada bulunularak halkın sakinleştirilmesi mümkün olabilmiştir.209 

Mısır’da yeni anayasa hazırlıkları yapılması sürecinde, ülkenin saygın hukukçuları nın bir arada çalışmalarının sağlanabilmesi için “Anayasa Değişiklik Komitesi” kurulmuş ve YAK da Komite tarafından yapılacak tüm çalışmalara müdahil olacağına yönelik açıklamada bulunmuştur.210 

Bununla birlikte yeni anayasanın hazırlanması sürecinde, Mısır’da yaşayan 
tüm kesimlerin görüşlerinin temsil edilebilmesi için 100 kişiden müteakip bir 
“Teklifler Komitesi” oluşturulmuş211 ve Komite tarafından gerçekleştirilen 91 
oturumda, sivil toplum kuruluşlarından öğrenci federasyonlarına ve sendikalara 
kadar birçok kuruluşun temsil edilmesine özen gösterilmiştir.212 

Haricinde yeni anayasa hazırlıklarında halkın da birebir görüş ve önerilerinin 
alınabilmesine yönelik olarak, internet ortamında ve elektronik posta gönderilmesi yoluyla yapılan “Anayasanı Yaz Kampanyası” düzenlenmiş ve kampanyaya halk büyük ilgi göstererek, 17 binden fazla öneri göndermiştir.213 


Süreç içerisinde sol ve liberal partilerin Komite çalışmalarında yer almayı 
reddetmeleri ve özellikle de Mısır Kıpti Kilisesi temsilcisinin Komite çalışmalarını 
terk etmesi dolayısıyla, Komite işlevsiz kalma gibi bir riskle karşı karşıya 
kalmıştır.214 Bununla birlikte yeni anayasa hazırlanması çalışmalarında en büyük tartışmalardan biri de, Hürriyet ve Adalet Partisi tarafından Anayasa’nın 2. maddesi kapsamında “İslam ilkeleri anayasanın temel ilkeleridir” hükmünün yer almasına yönelik teklifi olmuştur ve bu teklife Selefiler de karşı çıkmışlardır. 215 

214 Gülden Sönmez, vd., Mısır Askeri Darbe ve İnsan Hakları İhlalleri Raporu, İstanbul: İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Yayınları, 2013, s. 11. 
215 Fendoğlu, a.g.m., s. 8. 
216 Semin, a.g.e., s. 60. 

Bu tartışmalı sürecin sonunda hazırlanmış olan Anayasa taslağı 15 ve 22 Aralık tarihlerinde iki aşamalı olarak referanduma sunulmuştur. Katılım oranının 
%32,9 ile oldukça düşük olduğu referandum sonucunda %63,8 oranındaki evet oyu ile kabul edilen yeni anayasa, Cumhurbaşkanı Mursi’nin onayıyla yürürlüğe 
girmiştir.216 


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

ARAP BAHARI VE YANSIMALARI 

3.1. ARAP BAHARI TANIMLAMASININ ANLAMI 

“Arap Baharı (Arab Spring)” tanımlamasının yapılmasından önce, bu kapsamda süreç içerisinde söz konusu edilecek olan Arap halk hareketlerinin, belki de sadece başladığı nokta olan Tunus’la sınırlı kalacağı düşünülmekteydi. Bundan dolayı da bu hareketler, başlangıç itibariyle “Yasemin Hareketi” olarak adlandırılmış, ancak ayaklanmalar bu nokta ile sınırlı kalmamış ve bir anlamda “Domino Etkisi” bağlamında Mısır ve Libya’ya sıçrayarak etki alanını genişletmiştir. 

“Yasemin Devrimi” tanımlaması; Arap Baharı’nın başlamasına neden olan 
Tunuslu Muhammed Buazizi’nin öldürülmesi ile birlikte baş gösteren halk 
hareketlerinde, “polisin şiddet uygulamasına karşın halk polise yasemin versin” 
yönünde yaklaşımlar sergileyen Tunuslu gazetecilerin bu yöndeki ifadesi 
doğrultusunda kullanılmaya başlanan bir tanımlamayı ifade etmektedir.217 

217 Ufuk Ulutaş ve Furkan Torlak, Devrimden Demokrasiye Tunus’un Seçimi, SETA Analiz Raporu, İstanbul: SETA Yayınları, 2011, s. 7. 
218 Adnan Çimen, “Yasemin Devrimi Sonrası, Mavi Kapı ve Pencereli Beyaz Evler Ülkesinde 6 Gün: 02.06.2013-07.06.2013 Tunus Ziyareti İzlenimleri”, İstanbul: İdarecinin Sesi Dergisi, Yıl: 2013, Mayıs-Haziran Dönemi, s. 88 – 93. 

Bu doğrultuda Tunus’ta başlamış olan halk hareketleri; bir anlamda Tunus’un 
simgesi haline gelmiş olan yasemin çiçekleri ile özdeşleştirilmiş ve bu yaklaşım, 
özellikle de sosyal paylaşım ağları vasıtasıyla genel olarak kullanılan ve belirtildiği üzere sembolleştirilen bir tanımlama haline gelmiştir.218 

Sonuç itibariyle de Arap Baharı, Yasemin Devrimi olarak nitelendirilen halk 
hareketlerinin genel olarak Arap halk hareketleri olarak yayılmaya başlaması ile 
birlikte kullanılan tanımlamayı ifade etmektedir.219 Bunun dışında ilgili literatür 
incelendiğinde de görülmektedir ki; bazı yazarlara göre “Arap Baharı” tanımlaması, aynı yöndeki hareketleri içeren “Prag Baharı” tanımlamasına uyarlanarak kullanılmaya başlanan bir tanımlamadır.220 

219 Ulutaş ve Torlak, a.g.m., s. 9. 
220 Mithat Bereket, “Arap Baharı mı, ABD Kışı mı?”, İstanbul: Khas Pusula Akademi Dergisi, Yıl: 2013, Sayı: 3, s. 20-23. 
221 Bengül Salman-Bolat, “Fransız İnkılâbı’nın Türk Modernleşme Sürecine Etkileri”, Ankara: Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 1, s. 149-167. 
222 Örtlek, 25 Ocak Devrimi, s. 3. 
223 Ayrıntılı bilgi için bakınız: Birecikli, Amerika’nın Kuruluşu, s. 87. 

Farklı birçok başka tanımlama ile karşılanabilmekle birlikte “devrim” 
kavramı; genel olarak kitle halindeki bir toplumsal hareketi içeren ve mevcut rejimin değiştirilmesinin amaçlandığı ve neticesinde de bu amacın gerçekleştirilebildiği, yani yeni yönetimin uygulanmaya başlandığı bir politik değişim süreci olarak tanımlanabilmektedir.221 

Tarihsel süreç içerisinde devrimlerin sonrasında rejim değişikliği yapılmış ve 
halkın yönetim şeklinin değiştirilmesine yönelik talepleri uygulamaya konulmuştur. Bu taleplerin uygulanması süreci–yine devrim kavramının niteliği gereği–iktidar ve mülkiyet bağlamındaki yapıların da el değiştirmesini beraberinde getirmiştir.222 

Devrim kavramı, söz konusu edilen bu nitelikleri itibariyle “darbe” 
kavramından farklılık arz etmektedir ki; bu farklılık da darbelerin silahlı kuvvetler kapsamında, devrimlerin ise gücünü halktan alıyor olmasında yatmaktadır. Bu bağlamda halk hareketleri, ayaklanmalar, protestolar vb. şeklinde halkın ana aktör olduğu hareketler şeklinde başlayan devrim süreci, gücünü halktan aldığı için meşruluğu tartışılmayan bir yapıyı ifade etmektedir.223 

Bu belirlemeler çerçevesinde, günümüz itibariyle Orta Doğu’da yaşanan 
gelişmeler de devrim niteliğindeki halk hareketleri olarak değerlendirilmektedir. 
Ancak bu niteliği bugün için bozan tek unsur, Suriye’de henüz rejim değişikliğinin gerçekleşmemiş olmasıdır. Eğer bu süreçte Suriye’de bir rejim değişikliği gündeme gelmiş olursa, Arap Baharı kapsamındaki tüm gelişmelerin neticesinde devrimle sonuçlandığı söylenebilecektir.224 

224 Kibaroğlu, a.g.m., s. 18. 
225 Kibaroğlu, a.g.m., s. 29. 
226 Ayrıntılı bilgi için bakınız: İsmail Numan Telci. Ürdün’ün Gel(e)meyen Baharı: Arap Uyanışı ve Ürdün, ORSAM Araştırma Raporu, İstanbul: ORSAM Yayınları, 2013. 
227 Bereket, a.g.m., s. 23. 

Bu belirlemeler haricinde Orta Doğu’da yaşanan halk hareketleri için, genel 
olarak uluslararası platformda dahi devrim tanımlamasının kullanılmadığı 
görülmektedir. Bu durumun temel nedeni ise, sürecin henüz tamamlanmamış olması olarak ifade edilebilmektedir. Bununla birlikte eğer süreç ya da durum için devrim nitelendirilmesinin yaygın olarak kullanılmaya başlanması söz konusu olursa; halkın da çaba göstermekten vazgeçeceği düşünülmekte ve halkın direnecek gücü kendisinde bulmaya devam etmesi adına, her daim tazeliği ve yeniliği ifade eden “bahar” tanımlamasının kullanılmasına devam edilmektedir.225 

“Arap Baharı” sürecinin, uluslararası literatürde “Arap Uyanışı” şeklinde 
ifade edildiği de görülmektedir. Bu bağlamda Orta Doğu uzmanı ve muhabir – 
gazeteci Robert Fisk “Arap Baharı” tanımlamasının kullanılmasının yerinde 
olmadığını ve “Arap Uyanışı” ifadesinin durumu daha net ortaya koyduğunu 
belirtmektedir. Zira Fisk’e göre; söz konusu hareketler Arap halkının uyanışını ve başkaldırısını temsil etmekte ve bugüne dek kendilerine yapılanları artık fark etmiş olmalarını göstermektedir.226 

Halk durumu yeni fark ettiğinden değil, daha çok tepkisini yeni ortaya 
koymaya başladığından “Arap Baharı” kendisini ortaya koymaya başlamıştır 
savunusunda olan yazarlara göre de; Arap Baharı süreci, ABD ve ona yakın çevreler tarafından ortaya konulmaya başlanan politikalardan başka bir şey değildir.227 

Bu bağlamda söz konusu edilen savunulara göre de Arap Baharı; ABD tarafından organize edilen hareketlerdir ve Libya’da iç çatışmanın başlamasında otonomi taleplerine, Mısır’da Tahrir Meydanı’nda şeriat yasalarının esas alınması 
çağrısında bulunan halktan Suriye’de hâlihazırda yaşanmakta olanlara dek her şey, Orta Doğu’da bahar niteliğinde başlatılan bu hareketlerin süreç içerisinde kışa dönmesi umuduyla ya da beklentisiyle gerçekleştirilmiştir ve dahi gerçekleştirilmeye devam etmektedir.228 

228 Bereket, a.g.m., s. 23. 
229 Erkan Avcı, Arap Baharında Sosyal Medya Rüzgârı, Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012, s. 39. 
230 Mehmet Emin Babacan, İrfan Haşlak ve İsmail Hira. “Sosyal Medya ve Arap Baharı”, Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2011, Sayı: 3, s. 63-92. 
231 Aynur Erdoğan, Arap Baharı, DÜBAM Yuvarlak Masa Toplantı Raporu, İstanbul: DÜBAM Yayınları, Ekim 2011, s. 21. 

Bilindiği üzere Arap Baharı’nın bu denli etkili olmasının en önemli 
nedenlerinden birisi de, halkın sosyal medya üzerinden örgütlenme yoluna gitmiş olmasıdır. Bu bağlamda da Orta Doğu’da söz konusu olan bu hareketler, aynı zamanda “Twitter Devrimi” ve/veya “Facebook Devrimi” olarak da nitelendirilmiş ve bu yönüyle de hareketlerin sosyal medya araçları kullanılması temelinde örgütlü hareketler haline getirildiğine vurgu yapılmak istenmiştir.229 

Bununla birlikte mutlaka ki Arap Baharı’nın salt sosyal medya temelli olarak 
güçlenen bir hareketi içermediği söylenebilir. Zira tarihsel süreç içerisindeki 
örnekleri değerlendirildiğinde, yani sosyal medya destekli olmamasına karşın çok daha geniş bir alana yayılan ve çok daha büyük etkilerle kendisini ortaya koyabilen halk hareketlerinden bahsedilmesi olasıdır.230 

Arap Baharı olarak nitelendirilen sürecin bir başka tanımlaması da, 
“Wikileaks Devrimi”dir. Zira özellikle Wikileaks belgelerinin, Tunus başta olmak 
üzere birçok Arap ülkesindeki iktidarların bir anlamda gerçek yüzlerini açığa 
çıkarmış olması, Orta Doğu halklarının da konuyu farklı bir gözle görebilmelerini 
sağlamıştır denilebilir. Bununla birlikte bilinmektedir ki; Wikileaks belgeleri de Arap Baharı süreci için sadece tek bir etmendir ve mutlaka ki diğer etmenler gibi tek başına yeterli olması söz konusu değildir.231 

Sonuç itibariyle; belirtilen tanımlamalar/nitelendirmeler kapsamında “Arap 
Baharı”, “Arap Devrimleri”, “Arap Uyanışı”, “Arap Ayaklanmaları”, “Arap 
İsyanları”, “Arap Protestoları, “Arap Halk Hareketleri”, “Sosyal Medya Devrimleri”, “Wikileaks Devrimi” ya da herhangi bir başka nitelendirmeyle karşılansa dahi söz konusu olan halk hareketleri, tarihe tanıklık ettiğimiz bugünlerde dahi etkisini sürdürmeye devam etmektedir ve görünen o ki, süreç içerisinde de dünya tarihine yön vermeye devam edecektir. 

3.2. ARAP BAHARI’NIN NEDENLERİ 

Arap Baharı, nedenleri bağlamında çok geniş kapsamlı bir olguyu ifade 
etmekle birlikte, aşağıda verilen alt başlıklar ve biri diğerinin nedeni ya da sonucu niteliğinde olan belirlemeler çerçevesinde incelenebilmektedir. 

3.2.1. Tarihsel Nedenler 

Arap Baharı’nın tarihsel nedenleri bağlamındaki değerlendirmeler ve 
belirlemeler, aşağıda verilen alt maddeler kapsamında incelenebilmektedir; 

. Orta Doğu’da hâlihazırda mevcudiyetlerini devam ettiren devletler, 
Osmanlı Devleti hâkimiyetinin sona ermesi ile birlikte ve özellikle de 
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından bağımsızlıklarını 
kazanmış devletlerdir. Bununla birlikte söz konusu kapsamda 
değerlendirilen devletler, bilakis kendi bağımsızlık mücadeleleri 
bağlamında değil, bir anlamda Avrupa ülkelerinin ya da “Batı’nın lütfu”232 
ile ve gizli bazı anlaşmalar çerçevesinde bağımsızlıklarını elde etmiş 
devletlerdir demek yanlış olmayacaktır. Belirtilen bu belirleme 
doğrultusunda Arap Baharı; Arap halklarının geçmişte Batı tarafından 
bastırılmış olan bağımsızlık duygusunun, bugün mücadele ile elde 
edilmesi isteminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır yaklaşımını ifade 
etmektedir.233 
. Orta Doğu’da yaşayan Arap halklarının, özellikle 1900’lü yıllar ile birlikte 
Batı hegemonyası altında yaşamaya maruz bırakılmaları ve bu doğrultuda da bir anlamda Batı ülkeleri tarafından aldatılmış, aşağılanmış ve kandırılmış olmaları, günümüz itibariyle sadece kendi yöneticilerine ya da rejimlerine değil, genel anlamda Batı’ya bir başkaldırış olarak kendisini ortaya koymaya başlamıştır.234 

232 Güler, a.g.e., s. 211. 
233 Akbaş, a.g.m., s. 61. 

. İsrail’in her dönemde ABD destekli politikalar bağlamında kendisini 
bölgenin kolluk kuvveti olarak görmesi ve Arap Dünyası’nın, 1948 
yılından itibaren İsrail ile yaptığı tüm savaşları yitirmiş olması, Arap 
halklarının bu nokta itibariyle de artık patlama noktasına geldiğini 
göstermektedir.235 
. İsrail ile söz konusu olan bu yöndeki ilişkilere karşın, tarihsel süreç 
içerisinde Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdül Nasır haricinde bir anlamda 
İsrail’e kafa tutan bir başka liderin olmaması, yine aynı temelde Arap 
halklarının konuya tepkilerini ortaya koymak bağlamında hareket 
etmelerine neden olmuştur.236 

234 Barış Doster, Arap Baharı’ndan Demokrasi Beklemek, ORSAM Araştırma Raporu, İstanbul: ORSAM Yayınları, 2013, s. 12. 
235 Erkan Avcı. Arap Baharı’nda İsrail’in Tutumu ve İslamofobi Endüstrisi, Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012, s. 66. 
236 Akbaş, a.g.m., s. 62. 
237 Veysel Ayhan, Arap Baharı: İnsanlar, Devrimler ve Değişim, Bursa: Marmara Kitap Merkezi (MKM) Yayınları, 2012, s. 17 vd. 

3.2.2. Sosyal Nedenler 

Arap Baharı’nın sosyal nedenleri bağlamındaki değerlendirmeler ve belirlemeler, aşağıda verilen alt maddeler kapsamında incelenebilmektedir; 

. Arap halklarının tarihsel süreç içerisinde, birçok başka nedenden ötürü 
ezilmiş halklar olduğu ve bu doğrultuda da temelde insan hakları olmak 
üzere birçok temel hak ve özgürlüklerinden mahrum kaldıkları/mahrum 
bırakıldıkları bilinmektedir.237 Bu bağlamda Arap halkları, hiçbir zaman 
Batı ülkelerindeki bireylerle eşit koşullara sahip olmamışlar/olamamışlar 
ve insanca yaşama koşulları bile iktidarları tarafından kendilerinden 
esirgenmiştir.238 Böylesi sosyal şartlar doğrultusunda yaşamak zorunda 
bırakılan Arap halkları, belirtilen birçok başka nedenle de desteklenmesi 
doğrultusunda Arap Baharı noktasında halk hareketlerini başlatmışlardır. 
. Orta Doğu’da söz konusu edilen bu nedenler kapsamında süreç içerisinde 
rejim değişikliği yapılmasını öngören birçok darbe girişimi ya da darbe 
gerçekleştirilmiş olsa da, neticesinde bunların hiçbirinden bir netice 
alınamamıştır. Bu doğrultuda da artık Arap halkları, darbelerin de kesin 
sonuç vermediğinin ayrımına varmış ve darbeden daha kapsamlı ve etkili 
olması nedeniyle devrimler noktasında hareket etmeyi uygun görerek bu 
doğrultuda hareket etmiştir.239 
. Arap halklarının demokrasiden uzak ve baskıcı yönetim anlayışları ile 
idare edilmesi neticesinde, kendi adlarına artık bu duruma bir son vermek 
isteminde olmaları Arap Baharı’nı beraberinde getirmiştir.240 
. Orta Doğu’da söz konusu olan hızlı nüfus artışı nedeniyle; işsizlik, halkın 
refah düzeyinin düşmesi vb. temelli ekonomik yetersizlikler ya da sosyoekonomik nedenler Arap Baharı’nı beraberinde getirmiştir.241 
. İnsanların sosyal yaşama yönelik birçok haklarının ellerinden alınmış 
olması ve bu bağlamda da büyük bir çoğunluğun yoksunluk ve yoksulluk 
içerisinde yaşamaya mahkûm edilmeleri Arap Baharı’nı beraberinde 
getirmiştir.242 


238 Eda Kılıç vd., a.g.e., s. 23 vd. 
239 Ayhan. Arap Baharı, s. 18 vd. 
240 Eda Kılıç vd., a.g.e., s. 24. 
241 Eda Kılıç vd., a.g.e., s. 25. 
242 Doster, a.g.m., s. 13 


6.CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder